Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
\YFA CUMHURİYET 1 ARALIK 1997 PA2ARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
)evlet Yönetiminde İkilik
AYHANSARIHAN
T
oplumumuz,
birkaç yüzyıl-
dan beri bir
ikilik yaşıyor.
Bir yanda ge-
lenekscl de-
ğerleT, öbür yanda çağdaş
uygarhk. Eğitimde. hukuk-
ta, insan haklannda. ölçüde-
tartıda, yazıda, takvimde bu
iki sisteme ilişkin değerler
ve o değerleri savunanlarça-
tışma halindedir. Bu çatış-
ma, cumhuriyet sıçramasıy-
la, "çağdaş uygarhk" lchıne
sonuçlanmıştır. Köktenci
önlemlerle Türkiye'yi orta-
çağa bağlayan üstyapı ku-
rumlan temizlenip atılmış-
tır. Saltanat ve halifelik kal-
dırılmış, eğitimde birlik sağ-
Ianmış, bilim yüceltilmiş,
hukuk laikleştirilmiş, lcadı-
nın statûsü yükseltilmiş, fe-
odal unvanlann kullanılma-
sı yasaklanmıştır. Devlet, la-
ik esaslara göre şekillenmiş-
tir. Bütün bunlar kuru bir id-
dia için değil, insan ihtiyaç-
lannın karşılanabilmesi için.
bilimin gereği olarak yapıl-
rruştır.
Bundan sonra yaşanan
gelişmeler bilinmektedir.
Bir toprak reformu ile ağa-
lık kaldırılamadığı için
"ağa" unvanının yasaklan-
ması. ağalığın tasfiyesine
yetmemiştır. "Hayatta en
hakiki mürşit* olan bilim
köylenmize ulaştınlamadı-
ğı, köylerimiz laik, bilimsel
eğitim kurumlanyla donatı-
lamadığı için bu boşluktan
dinsel eğitim kurumlan ya-
Emekli Öğretmen, Avukat
rarlanmıştır. Kadının huku-
ki statüsü, çalışma koşulla-
nyla ve kültürle desteklene-
memiştir.
Geldiğimiz noktada, un-
vanı yasaklanan ağalık ve
beylik, yeniden iktidardadır.
Ülke, bilirrü bırakın "enger-
çek yol gösteriti'' saymayı,
"yol gösterici" bile sayrna-
yan, hatta ona karşı çıkan,
topluma karanlık yollar öne-
ren bir siyasal anlayişın hü-
kümet ortaklığından kurtul-
muştur, ama onu "üdktor"
dan kovamamıştır. Kadın
hâlâ ikinci sınıf yurttaştır.
Kız çocuklan ağırlıkh ola-
rakeğitim olanağından yok-
sundur. Devletin örgün eği-
tim kurumlan laik esaslara
göre eğitim yapmaktan
uzaklaşmış, yağmurun yağ-
masını, art arda iki dersten
birincisinde gökyüzûndeki
buhann yofunlaşmasına,
ikinci derste "Tannmn tak-
dir-i ilahisi''ne bağlar hale
gelmiştir.
Bilim karşısındaki güçle-
ri bu bile tatmin etmemiş,
neredeyse bu derece yaygın
başka bir eğitim sistemiyle,
üstelik *iaşe ve ibate"leri de
sağlanarak çocuklann gonca
beyinleri dogmalarla körel-
tilmiştir.
1997 yaz mevsiminde or-
ta Karadeniz'de fındık hasa-
dı yapan köylüler arasında,
ilkokul dördüncü ve beşinci
sınıf öğrencileriyle ve yeni
mezunlarla da karşılaştım.
Onlarla öğretmence söyleş-
meye, neler öğrendiklerini
öğrenmeye çahştım. Dünya-
run şeklini sorduğum çocuk-
lardan aldığun yanıtlar deh-
şet vericiydi. Kafalannda
oluşmuş sisteme göre dünya
bir kara mandanm üzerinde
duruyordu. Manda bir kıhnı
kıpırdatırsa deprem oluyor,
üç kıhnı kıpırdatırsa her şey
altüst oluyordu. (tki kıhnı
kıptrdatırsa ne olacağını
unutmuşlardı.) Manda bir
taşın üzerinde duruyor, taş
bir suyun üzerinde yüzüyor,
su toprağın üzerinde akıyor-
du.,. Alttaki toprağın altında
ne olduğunu, bu mandanın
suya yatmak dururken niçin
taşın üzenne çıkıp "hazı-
roPda bekledığini, onun ya-
hnı-suyunu kimin verdiğini
sordum. Mandanın "iaşe"si
konusunda mantık yürüttü-
ler: Herhalde Allah veriyor-
du. Diğer iki sorunun yanıtı
ise "Bize karsuüık''tı, "ADa-
hın bikceği i$ler*di. Çocuk-
lara "bu önemiibQ^ler"i ne-
reden öğrendiklerini sor-
dum, Kuran kursunda öğ-
renmişler. Hoca bunlan ne-
reden öğrenmişti. Çocuklar-
dan biri "Çok kitabı var
onun,Idtaba bakıp söyiüyor,
öyle kafadan aünıyor" dedi.
Yağmurun. kann nasıl
yağdığını konustuk, iklim-
lerin. mevsimlerin nasıl
oluştuğunu, ürünün niçin az
ya da çok oldugunu. "bere-
ket" kavramını konuştuk; al-
dığım yanıtlar daha az ürkü-
tücü değildi.
Bu çocuklar ilkokula da
gidiyorlardı. Ama beş sınıfa
bir öğretmen verilmiş belli
ki, o da yılın yansında izin-
li, diğer yansında raporluy-
du.
tlkokul öğrenimi bile gör-
memiş yaşlt köylüler bu ya-
nıtlara inanmak mı gerek,
gülmek mi. ikirciklendiler.
Dinsel kavramlarla anlatılı-
yordu ama akla aykınydı.
Konuşup anlattıkça, bu eği-
timle bilimde-teknikte her-
hangi bir gelişme sağlana-
mayacağını, bu yolla doğa-
nın tanmamayacağmı ve on-
dan yararlanılamayacağını,
findığın veriminin arttınla-
mayacağını, onun toplan-
masının kolaylaştınlamaya-
cağını ve böyle bir eğirimin
aklı körelttiğini kolay kav-
radılar. O günlerde önemli
bir tartışma konusu olan 8
yıllık laik-bilimsel eğitimın
geregine inandılar.
Köylülerin anladığı bu
gerçeği, ateşli tartışmalara.
savunuyor görünmesine
rağmen dahaca devlet anla-
yamamıştır. Çünkü yasala-
şan 8 yıllık eğirimin progra-
mındabilimle dinsel dogma.
gerçekle hurafe yan yana,
birliktedir. Devlet, bilimin
öğretimi için tebeşir ödene-
ği ayırmazken, ikincisi, ge-
ne devlet bütçesinin olanak-
lanyla, birinci hamurkâğıda
renîdi baskılı dergilerle, ki-
taplarja en köşe bucak yer-
lere ulaştınlmaktadır. Dev-
letin bir kunımu, 8 yıllık ke-
sintisiz eğitimi "olmazsa <*•
maz" koşul sayarken başka
bir kurumu gümbür gümbür
aksini dayatmaktadır.
Türkiye Diyanet Vak-
fi'nca yayımlanan ve Anka-
ra Milli Eğitim Müdürlü-
ğü'nce bir bilgi yarışması
için soru hazırlamak üzere
okullanndan çağnlan öğret-
menlere ücretsiz olarak da-
ğıtılan "Hz. Muhammed ve
Gençlik" adlı kitaptan (s.
104-105) ahnan şu satırlar,
bunu doğrulamaktadır:
"Islama göre din bilgisi
vermeden başka ilim öğret-
mek caiz değfldir. Terbiye
meseiesi üzerindeyazrian Ûk
sistematik eserkrde,dini btt-
gi verilmeden veya din bilgi-
si de verme şarü koşulma-
dan sırf dümevi bflgüer öğ-
retmek üzere çocuk için ho-
ca tutmanın caiz otmadığı
belirtilmiştir. Kadı lyaz bu-
nu, 'Zira çocuğun, bilahara
kalbinden sökülüp atılması
zor olan bozuk bir mezhep
üzere yetişme ihtimali var-
dır1
diyerek gerekçeye bağ-
lar. Bediüzzaman. küçük-
ken ihnıal edikn çocuklann
sonradan iman ve İslaırun
onun rutauna çokzor girece-
ğini, "adeta gayrimüslim bı-
risinin İslamiyeti kabul et-
mek derecesinde zor' olaca-
ğını ve dine yabancılaştığnıı
belirtir. (-) Dinimiz, aile ter-
biyesinde dini terbiyev e ön-
ceBkvermevi ısrarla isterken
günümüz Müslümanlannın,
çocuklannın yetişmesinde,
bütün gayret ve himmeüeri-
ni sadece dünyevi istikbaÜ
kazanma meselesinde topla-
malaninanclannason dere-
ce aykın bir durumdur. Ve
gerçek aldanmadır. Çünkü,
dünyevi istikbal denen şe>in
garantisi yoktur. (_) Atalan-
mızı, dindar nesiUer dünya-
ya hâkim kılnuşnr. Şinıdi la-
ikesaslar üzerine >etişen nes-
lin alobeti ortada. (_.) Zara-
nn neresinden dönülürse
kârdır. Kurtuluşumuz için
bu dönuşü yapmak zonın-
dayız." Devlet bir yandan
imam-hatip kökenli polise
cami kapısında "isteme-
zük"çü sakallıyı kovalatı-
yor, diğer yandan Kadı
îyaz'ı, "Bediüzzaman"ı re-
ferans göstererek laik eğiti-
mi "dönülmesi gereken za-
rar" sayan görüşlerin yayıl-
ması için, ortalama büyük-
lükteki bir bakanlık bütçe-
sinden daha büyük bir bütçe
ayınyor ve bu bütçeyle bası-
lan kıtaplan ücretsiz dağıtı-
yor.
"Dcvtet yönetiminde iki-
Bk" sözüyle bunu anlatmak
istiyonım.
Söz konusu "UdMk" birey-
lerin zihninde olduğunda,
cumhuriyetin başlangıcında
olduğu gibi, "bilinı''in ya-
nında yer alan bir devletin
tutumu, sorunun çözümünü
kolaylaştırabilir. Oysa şimdi
devlet, bilimle hurafe arasın-
da kararsızdır, neredeyse bu
ıkisi arasında arabuhıcudur.
anayasa gereğince,
din dersleri zorunludur. Mil-
li Eğitim Müdürlüğü'nde
"Bcdiüzzaman"ın propa-
gandası yapılmaktadır.
Bilim düşmanlanna az-
gınlaşma cesareti veren de
budur.
Devlet yönetimindeki iki-
lik giderilmez, toplumdaki
ikiliğin çözümü için köklü
önlemler alınmazsa, kesin-
tisiz eğirimin 8 yıla çıkanlıp
çıkanlmaması kavgası, ha-
vanda su dövmektir. Medre-
selerde de 8 yıldan daha
uzun süre "kesintisizeğhinı"
verilivordu.
İŞTE YÜZYILIN FIRSATI!
CUMHURtYET^TEN
OKURLARA
ORHANERİNÇ
Yanıaçık Cezaevinde
Gibiydik
Yöneticilerimızin verdikleri sözlerden ikisinin daha
boş çıktığı dün gözler önüne serildi.
"Ne sayım için ne de seçmen kütükleriyazımı için
vatandaşı evlere hapsedeceğız. Hepsi bitgisayaria
yapılacak" demişlerdi. Ama olmadı. Daha doğrusu
olamadı.
Böyiece geleneklerimizi sürdürme alışkanlığından
da kurtulmamış olduk. Başanlanndan ötürü yöneti-
cilerimizi kutluyoruz.
Çocuklar ve görevleri gereği çalışmak durumun-
da olanlarta turistler dün şehirlerin gerçek sahipleriy-
diler. Boş cadde ve sokaklardan geçmek, daha sağ-
lıklı gözlem yapılmasını kolaylaştırdığı için şehirterde-
ki kuralsız yapıtaşma, çevre yağması, trafik keşme-
keşi konulanndaki başanmıza da yakından tanık ol-
ma olanağını bulduk.
Başka şehirleri bilmiyoruz ama Bostancı'dan Ca-
ğaloglu'na 17 dakikada ulaşılması sanki diğer gün-
lerde çekilen azabın kefareti gibiydi.
Dileriz önümüzdeki sayım ve seçmen yazımı bilim-
sel yöntemlerie yapılır, biz ilkel yöntemlerin esiri ol-
maktan, Türkiye de yanaçık cezaevi görüntüsünden
kurtulur.
•
Eski eser yağmacısı, uluslararası kaçakçı Aydın
Dikmen'in Münih'te tutuklandıktan sonra Türkiye,
Kuzey Kıbns, Güney Kıbns ve Almanya arasında ya-
şanan "iade" çekişmesini Özgen Acar yazdı.
•
Gümrük birliğinin ilk yılında dış ticaret açığında
Türkiye aleyhine görülen patlamayı Dış Ticaret Müs-
teşariığrnın raportanna dayanarak Banu Salman ha-
berleştirdi.
•
Eski Diyarbakır Valisi Doğan Hatiboğlu'nun, Gü-
neydoğu'daki terörie mücadelenin perde arkasında-
ki gerçekleri anlattığı TBMM tutanaklannı Ayşe Sa-
yın yazdı.
• Arkosı 15. Sayfada
ARADABIR
R A H M I K U M A Ş Hukukçu, eski Parlam.
Yeni Padişahlara Hayır
Siyasetçilerın ülke yönetimindeki beceriksizlikleri,
askerlerin ışbaşına gelmelerine yol açmıştır birkaç
kez. Ancak son asker yönetiminın üstünden 14 yıl
geçtiği halde, ülkede yine yönetim tartışması vardır.
"Ne olacak ülkenin durumu" sorusu her yerde sorul-
maktadır. Kamuyu yönetenler de, kamuoyuna güven
vermeye çalışmaktadırlar. Oysa halk, başta parti ge-
nel başkanlan olmak üzere yönetenlerin sözlerine
inanmamaktadır. Siyasal parti genel başkanlan, ne
zaman, doğruyu söylemeyi temel ilke edinirlerse, o
zaman siyasette yaşanan bunalım aşılacaktır.
Son 33 yıldır siyasette varolan Süleyman Demi-
rel de, cumhurbaşkanı olarak, yurttaki olumsuz ha-
vayı dağıtmaya çalışmaktadır. lyi nıyetinden kuşku
duymamakla bırhkte, buna cumhurbaşkanlığı önce-
si siyasal yaşamının "yeterii katkıyt yapmaktan uzak
oldugunu" herkes bilmektedir. Ayrıca öngördügü çc~
zümler de öyle demokratik diye algılanabılecek tür-
den değillerdir. Bu, bilinçaltıyla siyasal çizgisine uy-
gundur. Çünkü o cumhurbaşkanlığında gösterdiği
özeni, başbakanlığında da göstermiş olsaydı ülke bu
duruma gelmezdi.
Demırel cumhurbaşkanlığında bulunduğu ilk 3 yıl
içinde ülkede 4 Bakanlar Kurulu oluşturuldu diye ya-
pıda bir tıkanıklık var deyip, önce Meclis'i dağrtma
yetkisi istedi. (16 Aralık 1996, Hürriyet) Öyle ki örnek
aldığı ülke de Pakiştan. Oysa oradaki anayasayı ya-
pan diktatör Ziya Ül Hak! Açıkçası cumhurbaşkanı
bizden de gerı bir ülkeyi örnek almakla kalmamış, ör-
nek aldığı ülkenin kuralını faşist generalin koyduğu-
nu da görmezden gelmiş. Oysa kendisi çok iyi bilme-
lidirki, TBMM kendini dağrtmayetkısıni Mustafa Ke-
mal'e bile vermekten kaçınmıştır. (Bak. Parlamento-
nun Boyutlan, Çağdaş Yayını s. 82-85) O zarnan Mus-
tafa Kemal, Meclis'i dağıttı mı? Hayıri Meclis'in iste-
mine boyun eğdi.
Işte, o Mustafa Kemal ülkeyi iç ve dış düşrnandan
kurtaran biri olarak, ülkeye cumhuriyet rejimini de
getirmişti. Çünkü söz konusu tartışma 1924 Nisan'ın-
daolmuştu. Cumhuriyeti kurduktan sonraonun iç do-
kusunu örerken yasama-yünjtme denklemini Fran-
sa'daki gibi düşünmüştü. Önünde açıkça Amerika
Birleşik Devletleri Cumhuriyeti örneği varken... Ama
o işin kolayınagitmedi, zoryolu seçti. Çünkü ABD yö-
netim biçimi Padişahhk Yönet/m/'ni andırıyordu. Yal-
nız orada bir soyun egemenliğı yoktu. Ama başkan
olan kişi yetkileriyle, başkanlığı süresince padişahtan
da ilerdeydi. En azından başbakanı yoktu. Oysa ta-
rihimiz bize ikinci padişah Ortıan Bey'den bu yana
sadrazamlı yönetim kurulduğunu göstermektedir.
1921 Anayasası' nın birkaç yerini değiştirerek ülke-
ye cumhuriyeti getiren Mustafa Kemal Paşa, bu cum-
huriyetin örgüsünü 1924 Anayasası'y'e örerken "ya-
samacı d/zge"yi. Batılı sözcükle "pariamenter sis-
tem"\ seçti. Oysa, o sıralarda ülkeyi yönetmek çok
zordu. O durumda ışin kolayına gidilebilirdi. Şimdiki-
ler ise öyle yapmaktadır: Ülkeyi yönetmek zorlaşmış
diye yargı dışında (belki ondan da bir parça alarak)
tüm yetkileri kışiliğinde toplayan bir başkan, daha
doğrusu yeni bir padişah yaratmayı uygun görmek-
tedirter.
AYNI ANDA ' A Y N ı PARAYI
İKİSİNİ BİRDEN YAPABİÜRSİNİZ! HEM EV ALIP
HEM DE BAŞKA YATIRIMLAR
YAPABİÜRSİNİZ!Yargıç ve Savcı Atamalan...
ARİF ALİ CANGI
Y
argıç ve savcılan
mesleğe alma, ata-
ma, yükseltme,
meslekten uzaklaş-
tırma, disiplin ceza-
lan verme, kadrola-
n dağıtma yetkileri, anayasal bir ku-
rum olan Hâkimler ve Savcılar Yük-
sek Kurulu'na (HSYK) aittir.
Bu kurulun oluşturulmasının ama-
cı, yargıç ve savcılann dolayısıyla,
yargı organının; yasama ve yürütme
organı karşısında bağımsızlığını. yar-
gıçlık ve savcüık~güvencesini sağla-
maktır.
HSYK'nin bağımsızlığı, hatta
yargı bağımsızlığı gündeme geldi-
ğinde, ilk dile getirilen Adalet Baka-
nı'nın kurulun başkanı, Adalet Ba-
kanlığı müsteşanntn da kurulun do-
ğal üyesi olmasıdır. Benim de katıl-
dığun görüşe göre; bu düzenlemeler
HSYK'nin dolayısıyla yargının yü-
rütme organı karşısında bağımsızlı-
ğını ortadan kaldırmaktadır. Bunu en
somut savcı ve yargıç atamalanna
ilişkin hazırlanan kararaamelerde
görmekteyiz.
Eski Adalet bakanları Mehmet
Ağar ve Şevket Kazan'dan sonra ye-
ni bakan Oltan Sungurlu'nun hazır-
latmakta olduğu kararname taslağı
da şimdiden "sürgün kararnamesi"
adım almış durumda.
Yürütmeye karşı bağımsızlığı or-
tadan kaldıran bu düzenleme ilk ola-
rak 1982 Anayasası ile getirilmiştir.
1961 Anayasasf nın ilk biçimi,
1971 değişikliği ve 1982 Anayasa-
sı'ndaki bu konudaki düzenlemeleri
birlikte ele aldığımızda, Adalet Ba-
kanı'nm kurul üyesi olmasına adım
adım gelindiğini görüyoruz. 1961
Anayasası'nda ilk biçiminde Adalet
Bakanı o zamanki adı ile Yüksek Hâ-
kimler Kurulu toplantılanna katılabi-
lir ancak oylamaya katılamazdı.
1961 Anayasası'nın 1971 yılında
yapılan değişiklikle Adalet Baka-
nı 'na gerekli gördüğü hallerde, Yük-
sek Hâkimler Kurulu'na toplantılar-
da başkanlık edebilme olanağı tanın-
mıştır.
1982 Anayasasf nın konuyu dü-
zenleyen 159. maddesi ise Hâkimler
ve Savcılar Kurulu'nun Başkanının
tzmir Barosu Avukallarından
Adalet Bakanı olduğunu belirtmiş-
tir. 1961 Anayasası'nın ilk biçimin-
de, Adalet Bakanı'na, dilediğinde
kurulun toplantılanna katılma hakkı
tanındığı halde, 1971 anayasa deği-
şikliği ile bu kural. Adalet Baka-
nı'nm gerekli gördüğü hallerde kurul
toplantılanna başkanlık edebileceği
biçimine dönmüş, 1982 Anayasa-
sı'nın düzenlemesi ile de Adalet Ba-
kanı'nın HSYK'nin sürekli olarak
başkanı olacağı düzenlenmiştir. 1982
Anayasası bir adım daha ileri gide-
rek. Adalet Bakanlığı müsteşannı da
kurulun doğal üyesi yapmıştır.
Kurulun. yürütme organı karşısın-
daki bağımsızlığının ortadan kaldı-
nlması bakanm kurul başkanı. müs-
teşann doğal üye olması ile bıtme-
mektedir. 1961 Anayasası'nın ilk bi-
çiminde kurul üyelerinin yasama or-
ganmca, 1971 değişikliği ile Yargıtay
Genel Kurulu' nca seçileceği düzen-
lendiği halde, 1982 Anayasası ile bu
kural; kurulun yargıç üyelerinin Yar-
gıtay ve Danıştay Genel kurullan'nca
gösterilen adaylar arasından Cum-
hurbaşkanı tarafından seçileceği bi-
çiminde değiştirilmiştir. Cumhurbaş-
kanı'nın yürütme organının başı ol-
duğu düşünüldüğünde, yargının en
yüksek kurulunun yürütme organı
karşısındaki bağımsızlığından söz
edebilme olanağı kalmamaktadır.
1961 Anayasası'nm 143. madde-
sinde kurul üyelerinin görev sürele-
ri içinde başka bir iş ve görev alama-
yacaklan düzenlendiği, 45 sayılı
Yüksek Hâkimler Kanunu'na göre
de kurulun hazırhk çalışmalannı yü-
rütecekyeter sayıda tetkik hâkimi ve
yeteri kadar memur ve hizmetlinin
çalıştınlacağı. kısacası kendine özgü
teşkilatı olacağı düzenlendiği halde,
1982 Anayasası'nın getirdiği düzen-
leme ile; kurula seçilen yargıç üye-
lerin Yargıtay ve Danıştay'daki gö-
revleri devam etmekte, kurulun ala-
cağı tüm kararlar Adalet Bakanlığı
tarafından hazırlanmakta ve kurul
üyelerinin onayına sunulmaktadır.
Özet olarak; 1982 Anayasası'nm
ve 2461 sayılı HSYK Yasası'nın dü-
zenlemesinde, yargı bağımsızlığını,
yargıçlık ve savcıhk güvencesini sağ-
lamak için oluştunılan HSYK'nin;
Başkanı Adalet Bakanı, doğal üyesi
Adalet Bakanlığı müsteşandır. Ayn
bir bütçesi ve teşkilatı bulunmamak-
ta, Adalet Bakanlığı'nda sığıntı du-
rumundadır.
Kurulun alacağı kararlara ilişkin
kararnameler önceden Adalet Ba-
kanlığı'nca hazırlanmakta, kısa bir
süre içinde kurul üyelerinin incele-
mesine sunulmaktadır. Yargıç üyele-
rin kurul üyelikleri sırasında Danış-
tay ve Yargıtay'daki görevleri devam
ettiğinden, hazu-lanan bu kararname-
lerin aynntılı olarak incelenmesi ola-
sı olmamaktadır. Aynca kurulun ka-
rarlanna karşı yargı yerlerine başvu-
rulamamaktadır.
Yazmın başmda belirtildiği gibi;
HSYK'nin yürürlükteki bu düzenle-
melere göre yürütme organı karşısın-
dabağımsız olduğu söylenemez. Ha-
zırlanan kararnamelerin haklı olarak
"sürgün kararnamesi" diye nitelen-
dirilmesine yol açan da bu çarpık dü-
zenlemedir. Bu değişiklik taslağı ya-
salaşırsa, kurulun yürütme organına
karşı bağımsız olmamastnın yanuı-
da, yasama organına karşı da bağım-
sızlığı ortadan kalkacaktır. HSYK
üyelıği parti merkezlerinde, tarikat-
larda siyasi tercihlere göre belirlenir
hale gelecektir.
HSYK ile ilgili anayasal ve yasal
değişiklik yapılmahdır. Hem de bir
an önce yapılmalıdıı. Ancak yapıla-
cak değişiklik, yargının gerçek an-
lamda bağımsızlığını sağlayacak ni-
telikte olmahdır. Yapılacak bu deği-
şiklikle:
- Adalet Bakanı ve müsteşan ku-
ruldan çıkanlmalı,
- Kurul üyelerinin tamamı Yargıtay
ve Danıştay Genel Kurullan'nca
doğrudan seçihneli,
- Kurulun özel bütçesi ve teşkilatı
kurulmalı.
- Kurul üyelerinin, üyelikleri süre-
since, Yargıtay ve Danıştay'daki kad-
rolan ve her türlü özlük haklan sak-
lı kalmakla birlikte, yalnızca kurul-
da görev yapmalan sağlanmalı, - Ku-
rul kararlan yargı denetiminde olma-
hdır.
HSYK, ancak böyle bir yapı ve iş-
leyişle yargı bağımsızlığı, yargıçlık
ve savcıhk güvencesi sağlayabilecek,
kararnameler "sürgün kararnamesi"
olmaktan çıkabilecektir.
Düşünün, hem ev sahibi olacaksınız, hem de ev için ayırdığınız
para, hangi yatırım aracında duruyorsa orada değerlenmeye
devam edecek! Üstelik eviniz de, bir Emlak Bankası Evi olduğu
için aldığınız andan itibaren değerlenmeye başlayacak.
750 milyon, I milyar TL
önödemeyle ev sahibi olun!
Hemen en yakın Emlak Bankası'na gelin. istediğiniz Emlak Bankası
Evi için önödemenızi yapın. Peşinatın geri kalanını 26 Ocak 98'e
kadar ödeyin. Bu sürede ev için ayırdığınız para da, başka yatırım
araçlarıyla değerlenmeye devam etsin.
Herkese uygun ödeme koşulları!
Taksitlerin geri kalanı ıçın size tam 55 farklı ödeme koşulu
sunuyoruz. Ama yine de, hiçbiri bana uymaz diyorsanız, kendi
koşulunuzu belirleyebilirsiniz! Tam 10 yıla kadar vade yapabilirsiniz.
Ayrıca ister peşin ödeyin, indirimden yararlanın. İster üç eşit
taksitle faizsiz ödeyin. Ya da grup oluşturun, daha çok indirim alın!
Böyle fırsat, yüzyılda bir çıkar!
İyi değerlendirin! ii
i» me İÇİH" U IUUH -6 faâık 199?
EMLAK BANKASI
Inanbul fro/elırl Utanbul Emlak Pazarlıma Mfidıirlügti: (0212) 17i 58 34-276 56 48 B»hçe|ehir: (02 12) 669 00 10
Ata»«»ıir.t02l6|45515 97'98-455 IS lOBİıımkent (0212) 872 83 S0ı3hjtMutlukent (0262) 642 03 88 • 721 01 00;3 rat Mimarota-
SirMnotu: (0212) 864 00 10 Gallcria Ofiı: (0212) 559 46 72-559 68 72-560 45 43 EminOTu Tanıtım Ofisı IÜ2I2) 513 95 97 Konut
P u a r i a m * 102121 252 72 35 ;4 hat Ankarv Pre/cfert - Ankara EmUfc P u ı r l a n u Mudurtujû : (0312 427 52 22-426 04 06 Bılkenc
(0312) 266 45 54 Ehankent: (03121 260 15 18 Umifktnc (0312) 235 43 50 im»r Pro/clerf: lımir Emhk P u ı r t a m ı MtidUrtügu:
(0232) 336 04 49-336 07 54-336 13 92 Mlvijthir: (0232) 324 14 677 hat Cazlemlr. |O232l 274 14 1617 Koıttk: 10232) 446 04 85