27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYKA CUMHURİYET 7 KASIM 1997 CUMA 12 KULTUR 'Yeni rotnan' temsilcisi Fransız yazar Michel Butor, 16. İstanbul Kitap Fuan'na katıldı Gerçeğin peşindeki romancıSİNEMYENEL 16. İstanbul Kitap Fuan, bu yıl Can Yaymlan'nınkonuğuolarak 'yeniro- man' akımınm önde gelen isimlerin- den Michel M. Butor'u ağırlıyor. 1950'lenn başında, geleneksel roman türüne yeni v e özgün kuramlar getir- mek amacıyla bir araya gelen birkaç Fransız yazardan (Alain Robbe Gril- let, Nathalie Sarraute. CTaude Simon vs.) biri Michel M. Butor. Yeni ro- man'a ilişkın ilk görüş ve saptamala- n. 1960"dayazdığı "Roman Üzerine Denemeler"de oldukça belirgin bi- çimde kendinı göstenvor. Yazann I957'de yazdığı ve 1991 yılındaCan Yayınlan tarafından yayımlanan *De- ğis.me". özde ve biçimde yenilikler içeren, insanın nesneler bütünlüğü içerisinde ele alındıgı, dış dünya be- timlemeleriyle bezenmiş uluslarara- sı düzeyde bir yapıt olarak yorumla- nıyor. Sıradan bir olayı konu alan "Değişme''de asıl çarpıcı olan. Bu- tor'un okuru alışılagelmiş 'tanık' ko- numundan çıkararak, konuya ortak etmesi. Yazann farklı yaklaşımiyla okur, bir anlamda romanın kahrama- nına dönüşüyor. '\eni romaı>' ustasıyla gerçekliğin anlamını değil, 'kendisiniarama" tut- kusuyla yazdığı "Değişme" \e yeni roman üzerine sövleştik... - "Anlaü çizgi değil, bir yüzevdir' dcmekle.yazma sanaüna dahaçoğul- luklu. daha karmaşık ve tekdüzelik- ten u/ak bir boyut katmak gerektiği- ni mi kastediyorsunuz? Elbette; aynı anda patlak veren bir- çok olay olabilir. lşte tüm bu olup bi- tcnleri bir anda tek bir cızgiye oturt- mak çok zor. Bunu yapmaya kalktı- gımızda, geriye kalan ve bizim için oldukça önem taşıdıklannı bildiği- miz bazı şeyleri silmek. yok etmek durumunda kalabiliriz. Kısaca. aynı anda pek çok farklı çizgiden gitme- nin bir yolunu bulmamız gerekiyor. - Yeni romanın tcknikkri. sinema- nınkilere oldukça bcn/.i\or. dıştan «üzlememe oldukça baskın_. Yeni roman çatısı altında toplanan yazarlar kafa yapısı yönünden birbir- lerinden oldukça farklıydılar kuşku- suz, ama hepsi için ortak bir buluş- ma noktası vardı. o da_sinema. Bir kamera düşünün, hareket halinde ve bir şeyleri çekiyor. Yeni roman kişi- nin bakışı. o kameranm vizöriiniin oynadığı rolü oynuyor. Yalnız sinema değil tabii. 20. yüzyılda gelişen, rad- yo olsun. TV olsun. reklam olsun ne varsa romana yansıyor. - Akımın popüler temalan arasın- da yalnıznk. iletişimsizlik. günlük ha- yabn iç karartıcılığı.insanlann ve top- lumlann giderek yaşlanması gibi gü- İngiliz şair Peter Porter Şiirin sansürle mücadelesi... nümüzde oldukça yaygın olan du- rumlann hâkim olduğunu görüyo- ruz~ Yeni romanın, gûnûmüz toplu- munda oldukça kaygı uyandıncı du- rumları konu aldığı bir gerçek. Dün- ya süratle degişiyor ve geçmişte ya- şadığımız bazı şeyler zedelenebili- vor. lşte bu noktadan sonra bireyin yaşadığı yalnızlık, yazarlann ele al- dığı başlıca temaolupçıkıyor. Yalnız- lık. tek düzeliği ve monotonluğu da nı anlatmak. Roman karakterlerinin o>Tiadıklan rol oldukça belirleyici ni- telikte, başlanna gelenlerse bir hayli sembolik şeyler. Romanda önem ta- şıyan öğe "asla" hikâye değildir. Hi- kâyesinin ilginç olmaması. karakte- rinin önem kazanması için bir engel oluşturmaz. Bunun tersine. kimi za- man. hiç de ilginç olmayan karakter- lerle. onlar aracılığıvla, çok önemli hikâyeler anlatıldıgı da olur. - Nesneleri betimlemeve avn bir jUok ince perdelerle, yanılsamalarla, aldatıcı bir takım öğelerle gerçekten uzaklaşıyoruz. Açmamız gereken soru işaretleri oldukça fazla. Gerçeğe yaklaşırken, içine düştüğümüz açmazlardan kurtulabilmek için arkasından olaylara baktığımız camın buğusunu biraz olsun silmemiz gerektiğini düşünüyorum.' berabennde getiriyor tabii. Zamanın su gibi hızla akıyor olması, yalnız ye- ni romancıların değil. 20. yüzyılın pek çok yazannın da önemle üzerin- de durduğu bir olgu. - Bir öyküye hmat verenin, \aam tekniği olduğunu savunanlar\ar... Bi- çim mi önemli, içerik mi? Benim için önemii olan herhangi bir öykü anlatmak değil. birine ait bir öykü anlatmak. Önemli olan: anlatı- lanın. bızim yaşamımtza değin bir şey olması. Yaptığımız şey, herhangi bir karakter aracılığıvla. onun üze- rinden kendi hikâyemizı. bıze aitola- önem veriyor ve özneye, nesnelerden hareketle yaklaşıyorsunuz~ Nesnelerin içinde yaşıyoruz. Nes- neler dönemden döneme. ülkeden ül- keye farkhlıklar gösterirler. Birülke- den kalkıp bir diğerine gittiğimizde. iklimin. ortamm vs. değiştiği gibi et- rafta gördüğümüz nesnelerin de de- ğiştiklerini saptıyoruz. Anlatıdâ. öz- neyi çevreleyen ayn ayn her nesnede bir öykünün, elle tutulur. gözle görii- lürbirnitelıkkazandığını görüyoruz. Her nesne içerisinde bir hikâye bü- tünlüğü taşır. Örneğin şu elimde tut- tuğum bardak bilinmeyenlerle yüklü. Evet. biri tarafından üretilmiş ama kim tarafından? Onu bilemiyorum. Nesneye şöyle bir baktığınızda için- de koskoca bir dünya olduğunu gö- rüyorsunuz. Bir insanı anlatmak ısti- yorsam, onu ortasında bulunduğu nesneler bütünlüğü içerisinde betim- lemek zorundayım. - "Değişme'' gerçeğin "anlamınr değil kendisini yansıtmak amacıyla yaztlmış— Gerçeğin ta kendisini gösterebıl- mek mükemmel bir şey olsa gerek. Bana gelınce. neden mı gerçeğı gös- termek istiyorum, çünkü gerçeğin ta kendısinin ne olduğunu anlayabildi- ğimızi sanmıyorum. Belirsizlikler ve yanılsamalarla dolu bir dünyada ya- şıyoruz. Gerçek diye gördüğümüz şe- yin aslında bir yanılsama olduğunun sonradan farkına vanyoruz. 1962 yi- lında Türkiye'dcn ayrılırken ardımda yedi vüz bin nüfuslu bir İstanbul bı- rakmıştım. Bugünburada. 14milyon nüfusu olan bir kente dönüştüğünü öğrenene kadar da İstanbul"u hep es- kisı gibi hayal ettim. Ama geldim gördüm ki iş değişmış. Basit bir ör- nek: demek oluyor ki ben yıllarca böyle bir janılsama içinde yaşamı- şım. Çok ince perdelerle. yanılsama- larla. aldatıcı bir takım öğelerle ger- çekten uzaklaşıyoruz. Açmamız ge- reken soru işaretleri oldukça fazla. Gerçeğe vaklaşırken, içine düştüğü- müz açmazlardan kurtulabilmek için. arkasından olaylara baktığımız ca- mın buğusunu biraz olsun silmemiz gerektiğini düşünüyorum. TÜRKİYE DIŞINDAKİ SEVDİKLERİNİZE ARMAĞAN EDİN, TÜRKİYE, ONLARA ŞİMDİ DAHA YAKINLAŞSIN... Aşağıda adı yazılı kişiye "CUMHURİYET HAFTA" aboneliği armağan etmek istiyorum. Adım. Soyadım : Adresim : Posta Kodum : .' Kent : ABONE OLACAK KİŞİNİN: Adı. Soyadı Adresi Posta Kodu Kent Ülke ABONE KOŞULLARI (Lütfen işaretleyiniz) Almanya Diğer Avrupa Ülkeleri ABD, Kanada 6 AYLIK 91 DM 135DM 165US$ YILLIK 169 DM 250 DM 300 US $ işaretlediğim tutarın banka dekontunu abone formuyla birlikte aşağıdaki faksa/adrese gönderiyoaım. • Yapı ve Kredi Bankası - Çemberlitaş 5162800 ü! Akbank - Nuruosmaniye 14460-0 işaretlediğim tutarı kredi kartı hesabımdan alınız. • VISA • EUROCARD C MASTERCARD Kart No: Son kullanma tarihi: TARİH: İMZA: Cumhuriyet Türkocağı Caddesi, 39/41 (34334) Cağaloğlu - İstanbul ABONE SERVİSİ Telefon : ( 0212) 512 05 05 - Faks: (0212) 512 48 30 Kültür Servisi - "İfade ve Yayuılama Özgürlüğü"" başlığı altında gerçekleşen 16. İstanbul Kitap Fuan ol- dukça anlamlı bir yabancı konuğu da ağırlıyor bu yıl. Ingiltere'de iki ayda bir ya- yınlanan Index ofCensors- hip adlı derginin şiir bölü- münden sorumlu olan ünlü İngiliz şair Pcter Porter sansür konusunu tartışmak için katılıyor kitap fuanna. The British CounciPın da- vetlisi olan Porter'ın Türk- çeye çevrilen bir yapıtı ol- madığından şair ne yazık ki Türk okurlann karşısma şi- irleriyle değil de onlann çok yakından bildikleri 'sansür' konusuyla çıkıyor. lndex of Censorship. dünya çapında sansüre uğ- rayan yazarlann yapıt- lannı toplayarak ya- yımlayan birdergi. Tür- kiye, Rusya, Arap Dün- yası ve Güney Afri- ka'dan pek çok şaire y- er verdıklerim belirten Porter'ın aklma kazı- nan iki Türk edebiyat- çısı var: Nâzım Hikmet ve Aziz Nesin. Dünya- nın dört bir yanından gelen sansürlenmiş şi- irleri değerlendiren Porter için nitelik de büyük önem taşıyor. ~Böl- ge konusunda bir sınırlama yok ancak nitelik önemli bir ölçüt bizim için" dıyor Por- ter. "Deı^ide Nâarn ve Ne- sin'e yer verme nedenimiz sadece bir zamanlar sansü- re uğramış olmalan değil. Her şeyden önce şüıierinin evrenselliğKie ön plana çı- kıv'orlar.'" Bütün şıirler dergide ya- yımlanmadan önce tngiliz- ceye çevriliyor. Dünya. ça- pında yoğun ılgi gören der- ginin bazı sayılan ya da ta- mamı başta Almanya ol- mak üzere pek çok ülkede de yayımlanıyor. Ancak. bu süreç bu ülkelerdeki ilgili kişilerin lndex of Censors- hip 'e başvurarak şiirleri In- gilizceden kendi dillerine çevirmeleriyle gerçekleşi- yor. Türkiyeye gelmeden önce ülkenin kurallan ve yasalan üzerine hiçbır fik- rinin olmadığını belirten Porter. kendisine çok uzak bir dünyayla karşılaşmış durumda. Cumhuriyet Ki- tap Kulübü'nde düzenle- nen bir söyleşiye katılma- dan önce kendi ülkesinde sansür yasalannın olup ol- madığını bile düşünmemiş hiç. Çünkü İngiltere'de va- rolan yasalann bile işlerli- ği yok. Hiciv türiinde yapıtlar veren Porter, hicvin İngiliz edebiyatında önemli bir y- er tuttuğuna değinerek Jo- Peter Porter nathan Swift \e Lord By- ron gibi ustalann bu türün en iyı ömeklerini verdikle- rini, kendisi gibi çağdaş tn- giliz şairlerinın de bu izı sürdürdüklerini belirtiyor. Konulannı ise gündelik ya- şamdan ve başka yazarla- nn yapıtlanndan alıyor. Önemli yapıtlan arasında DuffCooperMemorial Pri- ze on Publicatıon ödülü ile sekız kez 'Yüın Kitabı' ödülünü kazanan Toplu Şi- irleri ile 1987 Whitbread ödülünü kazanan "The Au- tomatic Oracale" başlıklı kitaplan olan Peter Porter'ı önümüzdeki fuarlarda şiir- leriyle ağırlamayı di- liyonız. YAYINEVLERİ'NDEN YENİ KİTAPLAR 'Dünyanın en güzel hikâyeleri 'nden seçmeler A L T I N Kİ T A PLAR Kültür Servisi -Altın Kitaplar, 16. İstanbul Kitap Fuanna on yeni kitapla katılıyor. Pınar Yılmazer, "Yüreğimdeki Çoban Yüdızı'' başlıklı gençlik kitabında kendisiyle hesaplaşarak geleceği için sağlam köprüler kuruyor. Sandra Brovtn ise "İtiraflar" adlı romanıyla ulaşıyor okurlara. Romanda olaylar mesleğinde yükselmeye çalışan genç bir televizyon muhabirinin Amerikan First Lady'si ile yaptığı bir söyleşi sonunda Beyaz Saray'da meydana gelen karanlık olaylann kokusunu almasıyla başlıyor. Altın Kitaplar'dan okura ulaşan bir başka Beyaz Saray konulu macera romanı ise David Baldacın ".MutiakGüç" adlı kitabı. Filme de uyarlanan romanda olaylar yaşamını zenginlerin evini soyarak sürdüren Luther Whitney'in bir gün soygun için girdiği evde bir cinayete tanık olmasıyla başlıyor. Cinayete kanşan adam Amerika Birleşik Cumhuriyet kitap kulübü HAFTANIN "BEŞİ BİR YERDE "Sİ TAKSİM SERGİ SALONU İstiklal Caddesi, Aksanat Merkezi Karşısı / Taksim 1. Simyacı / Paulu Coelho (Can) 2. Susurluk - 20 Yıllık Domino Ownu /Enis Berberoğlu (Iletişim) 3. Şeriat Pazan ' Hikmet Çetinkaya (Çağdaş) 4. Sular Ne Güzelse ' Erdal Öz (Can) 5. Adı Aylin / Ayşe Kulin (Remzi) CAĞALOĞLU SERGİ SALONU Türkocağı Caddesi, 39/41 Cağaloğlu 1.Şeriat Pazan < Hikmet Çetinkaya (Çağdaş) 2. Ulusal Sol / Anıl Çeçen (Çağdaş) 3. Che Guevara Konuşuyor ' Che Guevara (Çınar) 4. Devlet İnsan Mı? / Vedat Günyol (Çağdaş) 5. Morötesi Requiem / Ece Ayhan (Yapı Kredi) ADANA SERGİ SALONU İnönü Caddesi, 119. Sokak No: 1 Kat: 1 Adana 1. Mekanik Gözyaşlan / Ataol Behramoğlu (Adam) 2. Senin İçin Ey Demokrasi / Necati Cumalı (Çağdaş) 3. Otuz Yıhn Bütün Hikâyeleri / Selim tleri (Oğlak) 4. Bir Kadın / Peter Esterhazy (Telos) 5. Vedat Beyin Görkemli Hayatı / Vedat Özdemiroğlu (Çınar) Cumhuriyet ^. kitap kulübü Aydınların buluştuğu kavşak Devletleri Başkanı olduğu için Luther'in hayatı tamamen değişiyor. İngiliz yazar Frederick Forsyth. son romanı "tkon"da Rusya'da komünizmin çökmesiyle doğan politik kargaşa ve Batı'nın buna müdahele etmeye çalışması anlatılıyor. Fransız yazarlardan Voltaire, Honore de Balzac, Alphonse Daudet Emile Zola, Guy de Maupassant, Prosper Merimee ve Anatole France'dan seçilen öyküler -Dünvanın En Güzel Hikâyeleri 2" başlığı altında yayımlanıyor. Ünlü "Baba" romanmın yazan Mario Puzo da "Son Baba" başlıklı yapıtında mafyadaki iç hesaplaşmalan ve devlet mafya ilişkisini anlatıyor. Gökkuşağının sekizinci rengini arayan genç bir kızın sıradışı öyküsü. Gühen Dayıoğlu'nun "Sekizinci Renk" başlıklı yapıtıyla ulaşıyor okura. Hıncal Uluç ise köşe yazılannı derlediği "Herkes İçin Biraz Mutiuluk" başlıklı kitabında okurlara mutluluğa giden yolu açmayı amaçlıyor. V.C. Andrevvs de "Lekeli .\ltm" başlıklı romanında huzursuz bir aile ortamında yetişen Gabriel'in yaşantısında başına gelen çeşitli kötü olaylarla mücadelesini anlatıyor. Macera romanlannın ünlü ismi Jack Higgins, "Kaplan Yılton" başlıklı yapıtıvla yer alıyor fuarda. Lisa Miller ise "Bebeğiniz" adlı araştırma kitabıyla ulaşıyor okurlara. Bebeğiniz dizisinin 0-3 yaş arasını konu alan bu kitapta çocuk eğitiminde anne ve babalann aldığı rol ler konu edilıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Bu daBenden Sıcağı Sıcağına' Sevgili okurlanm, 1930'ların Yıldız dergisindeki 'Holstina' ilanından söz açacağımı belirtmiştim, bu sütunda geçen gün yayımlanan yazımda. Ama ara- ya hazıriadıgım bir antolojinin bende bıraktığı izle- nimler girecek. Holstina'yı gelecek yazıya ertele- dim. Modern Türk Edebiyatında 99 Hikâyeciden 99 Hi- kâye nihayet okur karşısma çıktı. Oğlak Yayınlan'nın önerisiydi seçki. Aylarca hikâyeler ortasında yaşa- mış, hikâyecilerimize duyduğum gönül borcunu kimbilir kaçıncı kez yeniden hissetmiştim. Şimdi kalın kitap elimde. Coşkuyla bakıp duruyo- rum sayfalanna. Bir iki düzelti yanlışına rastladım, yüzüme al bastı. Halid Ziya'yı Halit Ziya, Halide Edib'i 'Halide Edip' yazmışız. Arka kapakta Meh- met Başaran'ın adı unutulmuş. Onca titizlik, yine de bir şeyler kaçıyor gözden. Her şeye karşın mutiuluk duyuyorum. Sevdiğim, çok sevdiğim öyküler benim okuma defterimden çıkmış da, başka okurlara ulaşmış gibime geliyor. Sonra 'içindekiler'ı tararken, tanıma onuruna eriş- tiğim, ne yazık ki bir daha göremeyeceğim yazarta- nmız, derin etkileri yaşayagelen o eşsiz insanlaryü- reğimi burktu. Bir yaş sırasıyla geçit törenine çıktılar kalbimde: Halide Edip Hanım'ı yine Topağacı'ndaki evde gördüm. Çokyaşlıydı. Istanbul'un değişen mimari- sinden yakınıyordu. Oraya okul arkadaşımın aracı- lığıyla gitmiştim. Halide Edib'in karşısında titriyor- dum... Yakup Kadri Bey: Ankara, Türk Dil Kurumu, ödül- lerveriliyor. Ustaromancımız inanılmazbiralçakgö- nüllülükle Kemal Tahir'i kutluyor. Ustanın çırağı de- ğil de, romancının romancıyı kutlayışı bu içten kut- lama. Biz çok gençler, Yakup Kadri Bey'le Kemal Ağabey'e hayranlıkla bakıyoruz... Samet Ağaoğlu'nu ancak telefonda tanıyorum. Yazko Edebiyat'ta "Kötülük" adlı bir öyküm çıkmış. Mustafa Kemal Ağaoğlu babasının benimle gö- rüşmek istediğini söylüyor. Yazko'dan Samet Bey'e telefon açıyoruz. Yakup Kadri Bey'in tutumunu bir- den Samet Ağaoğlu'ndayakalıyorum. Beni o kadar yüreklendiriyor ki, hemen o an kaybolup gitmek is- tiyorum... Kemal Bilbaşar'la, Denizin Çağnşı'mn bu unutul- maz romancısıyla kırık anılanm var. Onlar aklıma geldi. Haksız, çirkin biryazı yazmıştım. Bilbaşarda- va etti ve davayı kazandı. Sonra bir araya geldik. Do- ğan Hızlan hazırlamıştı bu buluşmayı, Özürdiledim. Bilbaşar'ın yaşardı yaşaracak o iyicil gözleri... Elini öpmek istemiştim... Kemal Tahir'i daima Semiha Yenge'yle birlikte hatırlanm. Kadıköyü'ndeki evler değişir, Semiha Yenge'nin güzel yemekleri sürüp gıder. Kemal Ağ- bi nice yıllar büyük heyecanlanyla belirir. Onun ka- dar romandan umutlar ummuş bir başka yazanmı- za galiba rastlamadım. Okumalar-yazmalar-anlat- malar. Öfkeler. Barışıklıklar. Yeniden öfkeler. Ama kedileri Sarman'ı da unutmamalıyım. Bütün gün sokakta dolaşır, çay saati çıkagelir. Kucağımda otu- rur Sarman. Koca kafalı bir kaplancıktır. Aradatır- malayıverirsizi. Kemal Ağbi'ye gidişleröğledenson- ra başlar, geceyanlarına kadar sürer. Çıkışlarda bil- mem neden şimdi hep bir sonbahar ürpertisi... Çok az tanıdığım, ama şimdi pek çok özlediğim Orhan Kemal. Yaklaşan lumpenlik fırtınasını Türk edebiyatında ondan daha yoğun biçimde kim algı- ladı?! Sonra, Orhan Kemal 'lumpen' demiyordu; büyük kentin hızla parçalanan yaşamasında körel- tilen dünyalan gösteriyordu. Imkânsızlıklar içinde yaşamak.. büyük harflerle YAŞAMAK isteyen o in- sanlara o mu kalbini açmıştı, onlar mı bu Arkadaş lslıklan'y\a Ortıan Kemal'e seslenmişlerdi... Laciverttakımlı Fikret Ürgüp. Öyle bir lacivert ta- kım ki, bile isteye kirletilmiş, buruşuk, yıprak. Bir ka- deh konyak, gündüz vakti, Kemal Tahir'in evinde. Oysa birbirine bunca karşıt iki yazan bulmak zor. Ya- zınsal değeri anlaşılmamış Fikret Ürgüp'ü bazan da bir gece klubünde hatırlarım: lleri yaşına aldınşsız dans eder. Gece klubünün yeşil, zümrüt gözlü şar- kıcısı Renata. Onun için intihar etti derler. Ya Fikret Ürgüp?!. Cihat Burak'la bütün bir gece, Rumelihisan'nda bahçe meyhanesinde birlikte olmuştum. Kalabalık masada meyhane kedileri için yiyecekler-yiyecek- ler... İçine kapanmış; Türk resmine varlığını arma- ğan ediyor. Bir gün de telefon ediyorum.Argos der- gisi için bir öyküsünü istiyorum. Çok uzaklardan geliyor sesi. Sonra öyküsünü gönderiyor. Son gö- rüşmemiz o telefon konuşması... Ama yaprakdökümü bitmedi. Holstina bir yazı daha bekleyecek. Takvimde İz Bırakan: "Dönem dönem dostlanm değiştiama herzaman çok sevdiğim dostlanm oldu. Sevdiğim dostlann çoğu öldü... Zaman zaman, özlediğim ölülerin öz- lediğim dirilerden daha çok olduğunu fark ediyo- rum." Fethi Naci, Fethi Naci'ye Armağan (Hazıria- yan: Semih Gümüş), Oğlak Yayınlan, 1997. K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle