18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 1997 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI DokunmayınAmerika'nın kedisineToplumca tüketim histerisini benimsediğimiz günlerde (hâlâ o evreden çıkmış değiliz, çıkacağımız da yok gibi) dillerden düşürmediğimiz bir şarkı vardı: "Ay, arük Türldye'de ber şey bulunuyor!" Tıkınırcasına tüketimin beşığı ABD'nin de "çok kûltürlü 1990'lannda" bu söz sıkça duyulur oldu. "Arük Amerika'ya hiçbir şey yabancı değü" Gerçekten de biraz öyle. Çin'den donmuş dev midyeler, Italyan ayakkabılan, Fransız "croissant"ı, Cape Verde mutfagı, Kamerun'dan oyma bebekler, Afgan pidesi, sannalık Japon yosunu, kurutulmuş Türk kayısısı, badem ezmesi... Ama bu diyann bir ayağı Türkiye'de olan sakinleri için kolay bulunmayan bir şey var Ha deyince kedi. Kedisiz gurbet zor iş. Evet, uygarlık denecek, kudıız tehlikesi denecek, "AI eve bir tane, otur aşağı" denecek, ama hepsi bir yana, sokak kedisi bir yana. Sanıyorum buraya kadar "ortalıkta kedi gönne" gibi bir gereksinimi ifade edebildik, biraz da yöntem konuşalım. Amerika'nın büyûk şehirlerinden birindesiniz, kedi nasıl bulunacak, nasıl sevilecek, duygusal bir kişiyseniz bir yandan hayvanın kafasıru kaşırken (o mırlayadursun) "Ula sen ne eşeksin sen, şimdi Tûrkçe de anlamaz bu_" gibisinden anlamsız söylenmelere girişilecek. Niye bir kediyle sınırlanayım diyorsanız, evde tüye, kokuya tahammülünüz yoksa kedisi olan bir arkadaşınıza gidip bu özleminizi giderebilirsiniz. Ya da teoride öyle gözükür. Çünkû bu "dünyanın kudret başkentinde" edinebilecegiz arkadaş denen yaratık, genelde gidip sokak kedileri bannağından dogru dürüst bir kedi almaz, illa çuvalla parasıru bastınp kedi demeye bin şahit isteyecek melun surath cins "şeyw lerden alır. Buldog kafalı tran kedileri mi dersiniz, insanı Saba Melikesi gibi soğuk soğuk süzen Siyamlılar mı dersiniz. Bunlar ne mırlar, ne gelir sûrtünûr, ancak yer, içer (hayır, dışkılamaz; bu asil, frijit hayvanlara böyle bayağı vücut fonksiyonlannı yakıştıramazsınız, bu nedenle Mart dellenmelerinden de korkmanıza gerek yok), bir de tıslar, tırmalar, kaçar, sonra da dönûp kapı arahğından "Oh canıma değsuT gibisinden VVASHINGTON AZİZ GÖKDEMİR bakar. tkinci seçenek, "harbi" sokak kedileri, ya da buradaki adlanyla "sokak arabğı kedUeri", "lağun kedilerL" Pek önerilmıyor bu. Birincisi, bu güzide memleketin sokak aralannda kedi arayanlann onun yerine türlü belalarla karşılaşmalan fena halde ihtimal dahilınde, ikincisi de bu tûyleri elektrik çarpmış gibi dimdik havada gezen ürkütücü hayvanlar (vahşi rakunlarla çiftleştiklerinden midir, nedir) o Cihangir'in şiire konu olan ünlü "adam yiyen" kedilerini bir lokmada yutacak azmanlıktadır çoğu zaman. lyisi mi. uzak durun. Geriye kahyor banliyölerde, sessiz sedasız sokaklara çöreklenmiş bahçeli evlerin çevresinde rastlayacağvmz yan evcil kediler. Akdeniz kültürünün balıkçı kedisi ekolüne en yakın düşeni budur. Kökeni çoğunlukla sokak, tûrû melez, sahibine bağlılığı ise nominaldir. Evin önünden geçerken taraçada oturduğunu görüp çağınrsanız bazen (keyfi öyle buyurursa) kalkar gelir. Kimi zaman koşarak yanınıza vanr, sizin ses çıkarmanıza kalmadan. Bazen (balkonda oturan, camdan bakan) sahipler hoş sohbet olur, arada kedilerinin meziyetleri ûzerine bir iki söz söyleyip gönüllerini alabilirsiniz. Ama etrafta kimse yoksa siz siz olun, dikkatli olun. Birdenbire *GaaaarnT_" diye bir ses duyabılirsiniz. Başmızı kaldırmanıza gerek yok, bu menteşesi yağlanmamış bir taraça kapısırun açılış sesidir; sizi bir süredir panjur arahğından izlediği anlaşılan evin (ve kedinin) sahibi, ilk uyanya girizgâh yapmakta, sorgulayan bakışlannı üzerinizde odaklarken aklmdan muhtemelen şu düşünceler geçmektedir: "Kedime sulanan bu herif de kim? Belki de çalmaya niyetkndi. Belki dcğil. kesin. Aksi halde niye böyle durup. zaman öldürsün, deli mi. PoHs çağu"sam_ Ama poiis de cürüm gerçekteşmeden bir şey yapamaz, Kahrotsun insan haklan. Tüfeğinıi kapıp gekyim _ Ya kediyle flgflenmeyi bırakıp bana doğru hamle yapsa ne yapanm? Adanu çat diye vursam şimdi_ Ama mülkûme tecavuz etmiş dcğil henüz, kaldırunda olduğu sürece bir şe\ yapamam. Ama kedi benim çimende oturuyor, kedi de malım. adam da kediye dokunuyor. Yasaya göre de ateş etmeden önce uyarmam gerekiyor. Nasıl olsa beraat edeceğim ama_ Dur heie gidip tüfengi alayım bir, ne ohır ne olmaz." Evet, o kapı açılmış, ardından da ses mes gelmemişse size yapacak tek şey kahyor. Çömeldiğiniz yerden yavaşça doğrulun. Ne kapıya, ne de kediye bakın. Sakın koşmayın, arkanızdan "Manyak mı ne" diye bakmakta olan ev sahibi tereddütsüz polis çağırabilir. (Kediye gelmekle bir günah işlediniz bir kere, küçük çocuğa sarkacak sapık olmadıgınız ne malum?) Şüpheli kişileri gözleme komiteleri vardır burada az çok her mahallede ve banliyölerde ciddi suça metropole göre az rastlandığından parası bol yerel belediyeden maaşlı, gıcır gıcır teçhizatlı polis, hakikaten filmlerde ızlediğiniz gibi iki dakikada patinajlarla apar topar olay yerine vanr, sonra derdini anlat anlatabilirsen. Cehennemlik şehirAnnem Amsterdam'a gelecek diye ödüm pathyordu ve sonunda korktuğum başıma geldi. New York'a kardeşimi görmeye giderken bana uğrayacağını bildırdi. Bunca korkumun nedenı ise bizim evin tam karşısındaki iki hatun. Kimseye görülür bir zararlan yok, ama onlar kırmızı ışıklarla çevrili vitrinlerinde yüzlerinde yanm kilo makyaj, jartiyerleri. dantelli iç çamaşırlanyla 16 pontluk pabuçlannın tepesinde dikilir, yoldan gelen geçene manidar gülücükler atıp bazı işaretler yaparken annemi dünyada bu çevrenin oturulabilir bir yer olduğuna inandıramam. Ustelik, günahlan kendi boyunlanna, bizim Türk turistlerin uğramadan yapamadıklan ünlü "red Kght district" diye yürüyerek buraya 10 dakika mesafede. Orada ise ne istersen var deniyor; Uzakdoğulular, Doğu Avrupahlar, siyahlar, beyazlar, sanşmlar. Hatta ve hatta dedikodulara bakılırsa, kadın müşteriler için de camda duran delikanlılar bile varmış. Ben hiç görmedim. Ama bu "red Bght district" bildiğiniz gibi bir yer değil, Amsterdam'ın onlarca turistik harikasından biri. Kadın- erkek herkes görmeye gidebilir. Bir kere şehrin göbeğindeki en güzel kanallardan birinde, ara ve arka sokaklannda. Ortaya çıkış da ayn bir hikâye. Amsterdam bir vakitler (16. yy.'da) dünyanın en gelişmiş ticaret merkezi, şaşaası kendi çapında bizim Osmanlıya aşık atacak nitelikte. Gel zaman. AMSTERDAM İCLAL AKÇAY git zaman, Amerikalann Paul Kennedy'sine bakıhrsa, zamanında kendisine avantaj olan doğal koşullan sonradan dezavantaj haline gelince ikinci derecedeki ülkeler kümesine düşmekten kurtulamamış. Bu şehrin sakinleri ise bir taraftan hâlâ bu eski görkemin düşüyle yaşayıp bir taraftan da ticareti neredeyse kutsal sayan püriten insanlar. Ne ki, s*aş sonrasmın "asi çocuklan" bu durumdan sıkılıp 6O'lı yıllarda her şeye ve her şeye karşı duruyor, "firee takümaya" başlıyorlar. Bu yeni cinsel özgürlük dönemini nakite çevirmenin yollanm arayan bazı paragözler de fırsat bu firsat deyip, şehrin göbeğindeki bazı barlarda "o biçim" şovlarla müşteri çekmeyi deniyorlar. Şovlar gün geçtikçe daha cüretkâr oluyor, sayılan artıyor, derken Amsterdamlılar bir sabah uyanıyorlar ve bakıyorlar ki, şehrin göbeğinde bir "red light district" Bir iki homurdanan çıksa da, kimseye zaran olmayan ticaretin her türlüsüne "evet" dediklerinden. kırmızı ışıklara komşu yaşamaya alışıyorlar. Bu bölgenin kente getirdiği avanak turistlerden şehre akan dolarlar da bölgenin bütün günahlannı temizliyor görünüşte. Son yapılan düzenlemeye göre vitrinlerdeki bu kızlar vergi de ödüyorlar artık. Başlanna bela olmaya kalkan biri mi var, basıyorlar odalanndaki düğmeye, bütün sokağı canhiraş bir alarm sesi kaplıyor ve polis yıldınm hızıyla bitiyor kapılannda. Vergilerini ödeyen tüm sakinlerine aynmcıhk yapmadan şehrin sağladığı en önemli hizmet. Bazı uçuk ve kaçık softalar Amstardam'ı yan daire şeklinde kucaklayan kanallann Cehennem'deki alevden ırmaklann yeryüzündeki görüntüsü olduğundan dem vururlar öfkeyle. Hepsi de insan elinden çıkma, ama, eh, bu günah kentine de böyle yakıştırmalar gider. Her şey bir yana da, bizim evin karşısındaki kızlann bitişiğinde üç çocuklu bir aile yaşıyor. Kanal kıyısmdaki bu güzelim tarihi evlerde perde kapatma adeti yaygın ohnadığı için zaman zaman neşe içinde yemek yemelerini seyrediyorum. Her sabah çoluk çocuk onlar yola koyulurlarken, kızlardan bir tanesi ısrarla ailenin minik oğluna el sallıyor. Şimdi günahını almamayım, hiç de şırnaşık değil bunu yaparken. Yumurcak da karşılık veriyor ona, anneyle babarun yüzlerinde hayli gergin bir gülümseme. tşte böylesi bir yer bu şehir. Annem bu dunıma ne diyecek acaba. CPVrP PvlPttlİ Greenpeaceörgütii,Yuııaj]istan'uıbaşkentiAti- ^evre eyıemı n a 'd a g ö s t e r i ş l ib i r çe v T C e > 1 e m i d ü z e nie d i .çc v . re bakanhğuun önflne dev bir Tyrannosaurus rex maketi getiren eylemciler. düzenledik- leri gösteriyle çevreye verilen zaran protesto ettiler. Japonva'nın Kvoto kentinde 1 aralık- ta başlayacak olan Dünya Çevre Zinesi öncesinde Greenpeace eylemlerini sıklaşünİL Çokkültürlülük, seçimler ve ötesiAlmanya, artık gıderek birçok kültürlü ülke ya da yaygın deyimle söylersek "Multi-kulti" toplum olma yolunda hızla ilerliyor. Artık en tutucu Alman bile bu gerçeği kabul etmek zorunda. Yıllardır Alman ırkçı ideolojisinin ortadan kaldınlması için kollan sıvayan Alman ilerici aydınlannm yanı sıra ülkede sayılan hızla artan yabancılann kendi uğraşlanyla giderek varlıklannı hissettirdıkleri ise, artık bilinen bir gerçek. ICısacası, kim ne derse desin, Almanlar artık iyiden iyiye çok kültürlü toplum olmayı kabul ettiler. Ülke genelini bir tarafa bırakahm, sadece Münih'te 280 bin yabancı kökenli Münihlinin yaşamasına ne dersiniz? Ancak bunlardan oy verebilecek sayının 195 bin 243 olması ve bu curcuna içinde 33 bin Türkün ay sonunda sandığa gitmesi de gözden kaçmıyor.Evet, 30 Kasun 1997 günü yapılacak Yabancılar Meclisi seçimlerinde sonuç nasıl olacak, meraklanması ve heyecanı ise daha şimdiden başlamış oluyor. Özellikle gelecek 6 yıllık bir dönem içinde yabancılann haklannı, azınlıklann sorunlannı savunacak gruplann adaylan ve hazırlanan hsteler ilk kez geçen hafta Marienplatz'da yan yana açılan standlarda ortaya döküldü, tanıtıldı. Bir hayli çekişmeli geçeceği sanılan Yabancılar Meclisi seçimlerine ise Almanlar daha çok önem veriyorlar. Kentte yaşayan değişik ülkelere ait gruplann bu seçimlere 19 liste ile kauldığını belirtelim. Bu listelerden 8 tanesi ise Türklere ait. Adeta bir yanşa dönen bu seçim atmosferinde "eşjtflk" listesi, "diyalog" ve "banş güvercini" adı altında adaylannı tanıtan gruplann MÜNİH EROL ÖZKAN şansı ise diğerlerine oranla biraz daha fazla gibi. Halihazırda 6 yüdır Münih Yabancılar Dairesi Başkanlığı'nı yürüten Mehmet AK Aslan ise "TürkJerin bu seçimlerde de yine oy çokluğu ile başı çekeceğini ve yine bizden birinin koltuğa oturacağının kesin oktuğunu" söylüyor ve "kKmet" diyor. "Ich bin dabei" (Ben de varun) sloganıyla >r ürütülen bu seçim kampanyası ise aylardır sinırleri bir hayli germişgibi. Münih'te yaşayan pek çok aydının bir araya geldigi lısteler, elden ele. cepten cebe dolaşadursun '"şeriatçı" kesim ise daha çok Mühih'in gettolannda ve merkez gan etrafında adaylannı seçtirme telaşındalar. Yani Münih'te hayli enteresan ve seçim heyecanı dolu günler yaşanacak önümüzdeki haftalarda. Düzenlenen çeşitli eğlencelerle birlıkte, lokallerde sürdürülen kulis çalışmalan da gözden kaçmıyor. Ancak bütün bu hazırlıklann toplu bir gösterisi 8 kasım günü Marienplatz' da yapıldı. Ayra gün ise neo Nazi taraftarlannın planladıklan yürüyüşün engellenmesi ise Münih Şehir Meclisi'nin aldığı ani iptal karanyla bir başka karmaşayı önledi. Ancak gerginlik bitmedi? Bütün meydan polis araçlanyla sabahın köründe kuşatümıştı. Hahrlayanlar mutlaka olur, 8 Kasun 1923 tarihinde Hitter ve yandaşlan tarafından VVetmar Cumhuriyeti'ne karşı başlahlan ve ertesi günü bastınlan o ünlü "birahane darbesi"nin yıldönümüne rastlayan miting sırasında karmaşanın yaşanacağını sezinleyen sosyal demokrat parti yöneticileri, güvenlik önlemlerinin ahnmasını istemişti. Bu arada başta Yeşıller olmak üzere SPD ve sendikalann birlikte 64 demokratik kitle örgütünün karşı gösterisinde beklenen izin çıkmayınca, sinirler daha çok gerildı ve kentte elektnklenmeler arttı. Her köşe başında bekleyen polis araçlan, çiseleyen yağmur ve bu arada Yabancılar Meclisi seçimi için propaganda yapan bizimkilerin yarattığı şamata, Marienplatz'ın renkli bir gün yaşamasını sağladı. Giderek sonbahann bitip kışm el koyduğu ve Noel"in yaklaştığı şu günlerde renkli hafta sonlan yaşanıyor Münih'te. Hindilerin acı günü CHICACO MEHMET AKİF Hava sıcaklığının 9'a düştüğü gece Chicago'da ışık festivali yaşanıyordu. 7 milyonluk kenrin hatın sayılır bölümü Michıgan Avenue'yü doldurmuş, Walt Disney kahramardannı çocuklanna. havai fişek ve ışık gösterilerini kendilerine izletmek için yerini ahnışn. Ayaz, atkılann ardındaki yüzleri kavururken gökdelenlerden dökülen havai fışekler Chicago'yu ışık seline boğuyordu. Soğuktan çocuklar bile ağlayamıyordu. Ashnda hepsi, gösteriler, ışıklar, hepsi "Şükran Gûnü" içindi. 6 gün daha vardı. Festival, kentin Şükran Günü için süslenmeye başlanması anlamına geliyordu. Şükran Günü ya da 28 kasım yılbaşımn başlaması demekti sokaktaki halk için. Yılbaşı çamı, evleri süsleyen ışıklı oyunlan yani yılbaşıntn harici hazırlıklan 28 kasunda tamamlanıyordu. Geriye beklemek kahyor. Şükran Günü sabah 08.00'de mabetlerde dualar başlıyor. Gece de tüm ailenin toplandığı bir masada fınnlanmış hindi yeniliyor. Önce Chkago Tribune gazetesinin binası; hani içinde "BH öke basuı sayesinde kanşmaktadn-" -, yazan bina süslendi. Tnbune gökdeleninin tüm camlannda kırmjzı ve mavi ışıklar geometrik bir ^ dizilimde yanmaya başladılar. Ağaçlann üzerine ^ yerleştirilrniş beyaz ampuller tüm caddelerde karlı bir >ılbaşı izlenimini yarattılar. Ve kapitalist ekonominin gereğı olarak tüm sahşlar Şükran Günü'ne ayarlandı. Televizyonlardaki hindi reklamlan ilk hamleydi. Hındinin kilosu rekabetten ötürü 180 bin liraya kadar düştü. Ve sonra hediyelik eşya sancılan işe giriştiler. Yüzde 50'ye varan indirimler insanlan süpermarketlere doldurdu. İnsanlar ihtiyaçtan değil, indirimden ötürü alışveriş yaptılar. CBS televizyonunun ünü sınırlan aşıp taklitlerini yaratmış talk-show' cusu (bu günlerde yıldızı sönmekte olan) David Litterman bile cinsellik dolu esprilenni azaltıp hindili konuşmalara geçtı. Evsizler için Şükran Günü yemekleri hazırlandı. Hava soğuktu. Gösterinin son bölümüne yetişmiştik, ama dudaklanmız uyuşmuş, kulak kepçemiz acımaya başlamıştı. Starbuck's kafeye doğru seyırttik. Taze çekilmiş kahvenin karşı konulmaz kokusu dükkânın 30-40 metre uzağuıdakileri bile etkiliyordu. Yalnızca üşüyen bizler değildik; içeride kasada başlayan kuyruk, kapının dışında 3-4 metre daha uzanıyordu. Barlann olduğu Division caddesine çevirdik yönümüzü. Butch McGuire's Bar'da henüz boşluklar vardı. Yılbaşı için o da süslenmişti. Havada binlerce süs sallanıyordu, tavanuı 40-50 cm altına yerleştirilrniş raylarda bir maket tren durmaksızın tur atıyordu. Bhies çalıyordu. Köşede bir çift sevişircesine ağir agır dans ediyordu. Birer esmer bira söyledik. Yemek için de bir şeyler isteyecektik. McGuire's'in sempatik gersonu "Yan tarafta bofca çfli var, üstetik bedava" dedi. Çili, suyu çektirilmiş, bol acılı, kıymah kuru fasulyeye burada verilen ad; üzerine rendelenmiş permesan peyniri konularak yeniyor. Kuru fasulye ve bira; muhteşem ikili... Önce kapitalist toplumu, alışveriş alışkanlıklannı konuştuk, sonra, yaşamı ve birbirimizi eleştirdik. Ardından Türk dostlar ile birlikte Türkiye'yi kurtardık. Hesabı öderken Türk olduğumu öğrenen garson, "Bu yaz Kuşadaa'ndayım. Türkiye'ye âşık oMum" dedi. Bu durumun hesaba pek katkısı olmasa da bahşisini bir dolar kadar arttırdı. Dışarda kar başlamıştı. Çöpçüler festivaÜn son artıklannı sokaktan topluyordu. Hava soğuk, sokaklar yalnızdı. Cumhuriyet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu MZA GÜNÜ- - - T 6 Aralık Cumartesi Saat:14.00-16.00 DEMİRTAŞ CEYHUN Son kitabı "Osmanlılarda Aydın Kavramı'' ve diğer yapıtlannı imzalıyor. Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82 CumhuriYet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu 4 Aralık Perşembe Saat: 17.00-19.00 ERDAL 0Z Son kitabı "Sular Ne Güzelse" ve diğer yapıtlannı imzalıyor. Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşsı) Taksim Tel:252 38 81/82 ECumhurtyet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu 6 Aralık Cumartesi Saat:17.00-19.00 AYDIN BOYSAN Kitaplannı imzalıyor Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 ECumhunyet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu KEMENTAŞ PANJUR LTD. STİ. İNGİLİZCE BİLEN Mûhencfciüc 2. sria otajyan OkulDönemi Pcrt-Tıme Kdan rul-îme çalsşabiecek eierran aranıya Tel: 0212. 225 09 91 5 Aralık Cuma Saat:17.00-19.00 ORAL ÇALIŞLAR Son kitabı "Portreler" ve diğer yapıtlannı imzalıyor. Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Te(:252 38 81/82 İSTANBUL l.SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1997306 T. Hastalığı sebebiyle Hacı Mehmet ve Emi- ne'den olma, 5.10.1939 doğumlu Nezaket Altın- taş mahkememizce 19.11.1997 tarihinde vesayet altına alınmış olup, kendisine oğlu Şa- kir Altıntaş'ın vasi tayi- nine karar verilmiştir. Ilan olunur. 20.11.1997. Basın: 55077
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle