Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 1997 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
DokunmayınAmerika'nın kedisineToplumca tüketim histerisini benimsediğimiz
günlerde (hâlâ o evreden çıkmış değiliz,
çıkacağımız da yok gibi) dillerden
düşürmediğimiz bir şarkı vardı: "Ay, arük
Türldye'de ber şey bulunuyor!" Tıkınırcasına
tüketimin beşığı ABD'nin de "çok kûltürlü
1990'lannda" bu söz sıkça duyulur oldu. "Arük
Amerika'ya hiçbir şey yabancı değü" Gerçekten
de biraz öyle. Çin'den donmuş dev midyeler,
Italyan ayakkabılan, Fransız "croissant"ı,
Cape Verde mutfagı, Kamerun'dan oyma
bebekler, Afgan pidesi, sannalık
Japon yosunu, kurutulmuş Türk kayısısı, badem
ezmesi... Ama bu diyann bir ayağı
Türkiye'de olan sakinleri için kolay bulunmayan
bir şey var Ha deyince kedi. Kedisiz gurbet zor
iş. Evet, uygarlık denecek, kudıız tehlikesi
denecek, "AI eve bir tane, otur aşağı" denecek,
ama hepsi bir yana, sokak kedisi bir yana.
Sanıyorum buraya kadar "ortalıkta kedi gönne"
gibi bir gereksinimi ifade edebildik, biraz da
yöntem konuşalım. Amerika'nın büyûk
şehirlerinden birindesiniz, kedi nasıl bulunacak,
nasıl sevilecek, duygusal bir kişiyseniz bir
yandan hayvanın kafasıru kaşırken (o
mırlayadursun) "Ula sen ne eşeksin sen, şimdi
Tûrkçe de anlamaz bu_" gibisinden anlamsız
söylenmelere girişilecek. Niye bir kediyle
sınırlanayım diyorsanız, evde tüye, kokuya
tahammülünüz yoksa kedisi olan bir arkadaşınıza
gidip bu özleminizi giderebilirsiniz. Ya da teoride
öyle gözükür. Çünkû bu "dünyanın kudret
başkentinde" edinebilecegiz arkadaş denen
yaratık, genelde gidip sokak kedileri
bannağından dogru dürüst bir kedi almaz, illa
çuvalla parasıru
bastınp kedi demeye bin şahit isteyecek melun
surath cins "şeyw
lerden alır.
Buldog kafalı tran kedileri mi dersiniz, insanı
Saba Melikesi gibi soğuk soğuk süzen Siyamlılar
mı dersiniz.
Bunlar ne mırlar, ne gelir sûrtünûr, ancak yer,
içer (hayır, dışkılamaz; bu asil, frijit hayvanlara
böyle bayağı vücut fonksiyonlannı
yakıştıramazsınız, bu nedenle Mart
dellenmelerinden de korkmanıza gerek yok), bir
de tıslar, tırmalar, kaçar, sonra da dönûp kapı
arahğından "Oh canıma değsuT gibisinden
VVASHINGTON
AZİZ
GÖKDEMİR
bakar. tkinci seçenek, "harbi" sokak kedileri, ya
da buradaki adlanyla "sokak arabğı kedUeri",
"lağun kedilerL" Pek önerilmıyor bu.
Birincisi, bu güzide memleketin sokak aralannda
kedi arayanlann onun yerine türlü belalarla
karşılaşmalan fena halde ihtimal dahilınde,
ikincisi de bu tûyleri elektrik
çarpmış gibi dimdik havada gezen ürkütücü
hayvanlar (vahşi rakunlarla çiftleştiklerinden
midir, nedir) o Cihangir'in şiire konu olan ünlü
"adam yiyen" kedilerini bir lokmada yutacak
azmanlıktadır çoğu zaman. lyisi mi. uzak durun.
Geriye kahyor banliyölerde, sessiz sedasız
sokaklara çöreklenmiş bahçeli evlerin çevresinde
rastlayacağvmz yan evcil kediler. Akdeniz
kültürünün balıkçı kedisi ekolüne en yakın
düşeni budur. Kökeni çoğunlukla sokak, tûrû
melez, sahibine bağlılığı ise nominaldir. Evin
önünden geçerken taraçada oturduğunu görüp
çağınrsanız bazen (keyfi öyle buyurursa) kalkar
gelir. Kimi zaman koşarak yanınıza vanr, sizin
ses çıkarmanıza kalmadan.
Bazen (balkonda oturan, camdan bakan) sahipler
hoş sohbet olur, arada kedilerinin meziyetleri
ûzerine bir iki söz söyleyip gönüllerini
alabilirsiniz. Ama etrafta kimse yoksa siz siz
olun, dikkatli olun. Birdenbire *GaaaarnT_"
diye bir ses duyabılirsiniz. Başmızı kaldırmanıza
gerek yok, bu menteşesi yağlanmamış bir taraça
kapısırun açılış sesidir; sizi bir süredir panjur
arahğından izlediği anlaşılan evin (ve kedinin)
sahibi, ilk uyanya girizgâh yapmakta, sorgulayan
bakışlannı üzerinizde odaklarken aklmdan
muhtemelen şu düşünceler geçmektedir:
"Kedime sulanan bu herif de kim? Belki de
çalmaya niyetkndi. Belki dcğil. kesin. Aksi halde
niye böyle durup. zaman öldürsün, deli mi. PoHs
çağu"sam_ Ama poiis de cürüm gerçekteşmeden
bir şey yapamaz, Kahrotsun insan haklan.
Tüfeğinıi kapıp gekyim _ Ya kediyle flgflenmeyi
bırakıp bana doğru hamle yapsa ne yapanm?
Adanu çat diye vursam şimdi_ Ama mülkûme
tecavuz etmiş dcğil henüz, kaldırunda olduğu
sürece bir şe\ yapamam. Ama kedi benim
çimende oturuyor, kedi de malım. adam da kediye
dokunuyor. Yasaya göre de ateş etmeden önce
uyarmam gerekiyor. Nasıl olsa beraat edeceğim
ama_ Dur heie gidip tüfengi alayım bir, ne ohır ne
olmaz." Evet, o kapı açılmış, ardından da ses mes
gelmemişse size yapacak tek şey kahyor.
Çömeldiğiniz yerden yavaşça doğrulun. Ne
kapıya, ne de kediye bakın. Sakın koşmayın,
arkanızdan "Manyak mı ne" diye bakmakta olan
ev sahibi tereddütsüz polis çağırabilir. (Kediye
gelmekle bir günah işlediniz bir kere, küçük
çocuğa sarkacak sapık olmadıgınız ne malum?)
Şüpheli kişileri gözleme komiteleri vardır burada
az çok her mahallede ve banliyölerde ciddi suça
metropole göre az rastlandığından parası bol
yerel belediyeden maaşlı, gıcır gıcır teçhizatlı
polis, hakikaten filmlerde ızlediğiniz gibi iki
dakikada patinajlarla apar topar olay yerine vanr,
sonra derdini anlat anlatabilirsen.
Cehennemlik şehirAnnem Amsterdam'a gelecek
diye ödüm pathyordu ve sonunda
korktuğum başıma geldi. New
York'a kardeşimi görmeye
giderken bana uğrayacağını
bildırdi. Bunca korkumun nedenı
ise bizim evin tam karşısındaki iki
hatun. Kimseye görülür bir
zararlan yok, ama onlar kırmızı
ışıklarla çevrili vitrinlerinde
yüzlerinde yanm kilo makyaj,
jartiyerleri. dantelli iç
çamaşırlanyla 16 pontluk
pabuçlannın tepesinde dikilir,
yoldan gelen geçene manidar
gülücükler atıp bazı işaretler
yaparken annemi dünyada bu
çevrenin oturulabilir bir yer
olduğuna inandıramam. Ustelik,
günahlan kendi boyunlanna,
bizim Türk turistlerin uğramadan
yapamadıklan ünlü "red Kght
district" diye yürüyerek buraya 10
dakika mesafede. Orada ise ne
istersen var deniyor;
Uzakdoğulular, Doğu Avrupahlar,
siyahlar, beyazlar, sanşmlar. Hatta
ve hatta dedikodulara bakılırsa,
kadın müşteriler için de camda
duran delikanlılar bile varmış. Ben
hiç görmedim. Ama bu "red Bght
district" bildiğiniz gibi bir yer
değil, Amsterdam'ın onlarca
turistik harikasından biri. Kadın-
erkek herkes görmeye gidebilir.
Bir kere şehrin göbeğindeki en
güzel kanallardan birinde, ara ve
arka sokaklannda. Ortaya çıkış da
ayn bir hikâye. Amsterdam bir
vakitler (16. yy.'da) dünyanın en
gelişmiş ticaret merkezi, şaşaası
kendi çapında bizim Osmanlıya
aşık atacak nitelikte. Gel zaman.
AMSTERDAM
İCLAL
AKÇAY
git zaman, Amerikalann Paul
Kennedy'sine bakıhrsa,
zamanında kendisine avantaj olan
doğal koşullan sonradan
dezavantaj haline gelince ikinci
derecedeki ülkeler kümesine
düşmekten kurtulamamış. Bu
şehrin sakinleri ise bir taraftan
hâlâ bu eski görkemin düşüyle
yaşayıp bir taraftan da ticareti
neredeyse kutsal sayan püriten
insanlar. Ne ki, s*aş sonrasmın
"asi çocuklan" bu durumdan
sıkılıp 6O'lı yıllarda her şeye ve
her şeye karşı duruyor, "firee
takümaya" başlıyorlar. Bu yeni
cinsel özgürlük dönemini nakite
çevirmenin yollanm arayan bazı
paragözler de fırsat bu firsat
deyip, şehrin göbeğindeki bazı
barlarda "o biçim" şovlarla
müşteri çekmeyi deniyorlar.
Şovlar gün geçtikçe daha cüretkâr
oluyor, sayılan artıyor, derken
Amsterdamlılar bir sabah
uyanıyorlar ve bakıyorlar ki,
şehrin göbeğinde bir "red light
district" Bir iki homurdanan çıksa
da, kimseye zaran olmayan
ticaretin her türlüsüne "evet"
dediklerinden. kırmızı ışıklara
komşu yaşamaya alışıyorlar. Bu
bölgenin kente getirdiği avanak
turistlerden şehre akan dolarlar da
bölgenin bütün günahlannı
temizliyor görünüşte. Son yapılan
düzenlemeye göre vitrinlerdeki bu
kızlar vergi de ödüyorlar artık.
Başlanna bela olmaya kalkan biri
mi var, basıyorlar odalanndaki
düğmeye, bütün sokağı canhiraş
bir alarm sesi kaplıyor ve polis
yıldınm hızıyla bitiyor
kapılannda. Vergilerini ödeyen
tüm sakinlerine aynmcıhk
yapmadan şehrin sağladığı en
önemli hizmet.
Bazı uçuk ve kaçık softalar
Amstardam'ı yan daire şeklinde
kucaklayan kanallann
Cehennem'deki alevden
ırmaklann yeryüzündeki
görüntüsü olduğundan dem
vururlar öfkeyle. Hepsi de insan
elinden çıkma, ama, eh, bu günah
kentine de böyle yakıştırmalar
gider.
Her şey bir yana da, bizim evin
karşısındaki kızlann bitişiğinde üç
çocuklu bir aile yaşıyor. Kanal
kıyısmdaki bu güzelim tarihi
evlerde perde kapatma adeti
yaygın ohnadığı için zaman
zaman neşe içinde yemek
yemelerini seyrediyorum. Her
sabah çoluk çocuk onlar yola
koyulurlarken, kızlardan bir tanesi
ısrarla ailenin minik oğluna el
sallıyor. Şimdi günahını
almamayım, hiç de şırnaşık değil
bunu yaparken. Yumurcak da
karşılık veriyor ona, anneyle
babarun yüzlerinde hayli gergin
bir gülümseme.
tşte böylesi bir yer bu şehir.
Annem bu dunıma ne diyecek
acaba.
CPVrP PvlPttlİ Greenpeaceörgütii,Yuııaj]istan'uıbaşkentiAti-
^evre eyıemı n a 'd a g ö s t e r i ş l ib i r çe v T C e > 1 e m i d ü z e nie d i .çc v .
re bakanhğuun önflne dev bir Tyrannosaurus rex maketi getiren eylemciler. düzenledik-
leri gösteriyle çevreye verilen zaran protesto ettiler. Japonva'nın Kvoto kentinde 1 aralık-
ta başlayacak olan Dünya Çevre Zinesi öncesinde Greenpeace eylemlerini sıklaşünİL
Çokkültürlülük, seçimler ve ötesiAlmanya, artık gıderek birçok kültürlü
ülke ya da yaygın deyimle söylersek
"Multi-kulti" toplum olma yolunda hızla
ilerliyor. Artık en tutucu Alman bile bu
gerçeği kabul etmek zorunda. Yıllardır
Alman ırkçı ideolojisinin ortadan
kaldınlması için kollan sıvayan Alman
ilerici aydınlannm yanı sıra ülkede
sayılan hızla artan yabancılann kendi
uğraşlanyla giderek varlıklannı
hissettirdıkleri ise, artık bilinen
bir gerçek. ICısacası, kim ne derse desin,
Almanlar artık iyiden iyiye çok kültürlü
toplum olmayı kabul ettiler.
Ülke genelini bir tarafa bırakahm,
sadece Münih'te 280 bin yabancı
kökenli Münihlinin yaşamasına ne
dersiniz? Ancak bunlardan oy
verebilecek sayının 195 bin 243 olması
ve bu curcuna içinde 33 bin Türkün ay
sonunda sandığa gitmesi de gözden
kaçmıyor.Evet, 30 Kasun 1997 günü
yapılacak Yabancılar Meclisi
seçimlerinde sonuç nasıl olacak,
meraklanması ve heyecanı ise daha
şimdiden başlamış oluyor. Özellikle
gelecek 6 yıllık bir dönem içinde
yabancılann haklannı, azınlıklann
sorunlannı savunacak gruplann adaylan
ve hazırlanan hsteler ilk kez geçen hafta
Marienplatz'da yan yana açılan
standlarda ortaya döküldü, tanıtıldı. Bir
hayli çekişmeli geçeceği sanılan
Yabancılar Meclisi seçimlerine ise
Almanlar daha çok önem veriyorlar.
Kentte yaşayan değişik ülkelere ait
gruplann bu seçimlere 19 liste ile
kauldığını belirtelim. Bu listelerden 8
tanesi ise Türklere ait. Adeta bir yanşa
dönen bu seçim atmosferinde "eşjtflk"
listesi, "diyalog" ve "banş güvercini"
adı altında adaylannı tanıtan gruplann
MÜNİH
EROL
ÖZKAN
şansı ise diğerlerine oranla biraz daha
fazla gibi. Halihazırda 6 yüdır Münih
Yabancılar Dairesi Başkanlığı'nı yürüten
Mehmet AK Aslan ise "TürkJerin bu
seçimlerde de yine oy çokluğu ile başı
çekeceğini ve yine bizden birinin koltuğa
oturacağının kesin oktuğunu" söylüyor
ve "kKmet" diyor. "Ich bin dabei" (Ben
de varun) sloganıyla >r
ürütülen bu seçim
kampanyası ise aylardır sinırleri bir hayli
germişgibi. Münih'te yaşayan pek çok
aydının bir araya geldigi lısteler, elden
ele. cepten cebe dolaşadursun '"şeriatçı"
kesim ise daha çok Mühih'in
gettolannda ve merkez gan etrafında
adaylannı seçtirme telaşındalar. Yani
Münih'te hayli enteresan ve seçim
heyecanı dolu günler yaşanacak
önümüzdeki haftalarda. Düzenlenen
çeşitli eğlencelerle birlıkte, lokallerde
sürdürülen kulis çalışmalan da gözden
kaçmıyor. Ancak bütün bu hazırlıklann
toplu bir gösterisi 8 kasım günü
Marienplatz' da yapıldı. Ayra gün ise
neo Nazi taraftarlannın planladıklan
yürüyüşün engellenmesi ise Münih
Şehir Meclisi'nin aldığı ani iptal
karanyla bir başka karmaşayı önledi.
Ancak gerginlik bitmedi? Bütün meydan
polis araçlanyla sabahın köründe
kuşatümıştı. Hahrlayanlar mutlaka olur,
8 Kasun 1923 tarihinde Hitter ve
yandaşlan tarafından VVetmar
Cumhuriyeti'ne karşı başlahlan ve ertesi
günü bastınlan o ünlü "birahane
darbesi"nin yıldönümüne rastlayan
miting sırasında karmaşanın
yaşanacağını sezinleyen sosyal demokrat
parti yöneticileri, güvenlik önlemlerinin
ahnmasını istemişti. Bu arada başta
Yeşıller olmak üzere SPD ve
sendikalann birlikte 64 demokratik kitle
örgütünün karşı gösterisinde beklenen
izin çıkmayınca, sinirler daha çok
gerildı ve kentte elektnklenmeler arttı.
Her köşe başında bekleyen polis
araçlan, çiseleyen yağmur ve bu arada
Yabancılar Meclisi seçimi için
propaganda yapan bizimkilerin yarattığı
şamata, Marienplatz'ın renkli bir gün
yaşamasını sağladı. Giderek sonbahann
bitip kışm el koyduğu ve Noel"in
yaklaştığı şu günlerde renkli hafta
sonlan yaşanıyor Münih'te.
Hindilerin
acı günü
CHICACO
MEHMET
AKİF
Hava sıcaklığının 9'a
düştüğü gece
Chicago'da ışık
festivali yaşanıyordu. 7
milyonluk kenrin hatın
sayılır bölümü
Michıgan Avenue'yü
doldurmuş, Walt
Disney kahramardannı
çocuklanna. havai
fişek ve ışık gösterilerini kendilerine izletmek için
yerini ahnışn. Ayaz, atkılann ardındaki
yüzleri kavururken gökdelenlerden dökülen havai
fışekler Chicago'yu ışık seline boğuyordu. Soğuktan
çocuklar bile ağlayamıyordu. Ashnda hepsi, gösteriler,
ışıklar, hepsi "Şükran Gûnü" içindi. 6 gün daha vardı.
Festival, kentin Şükran Günü için süslenmeye
başlanması anlamına geliyordu. Şükran Günü ya da 28
kasım yılbaşımn başlaması demekti sokaktaki halk
için. Yılbaşı çamı, evleri süsleyen ışıklı oyunlan yani
yılbaşıntn harici hazırlıklan 28 kasunda
tamamlanıyordu. Geriye beklemek kahyor. Şükran
Günü sabah 08.00'de mabetlerde dualar başlıyor. Gece
de tüm ailenin toplandığı bir masada fınnlanmış hindi
yeniliyor. Önce Chkago Tribune gazetesinin binası;
hani içinde "BH öke basuı sayesinde kanşmaktadn-" -,
yazan bina süslendi. Tnbune gökdeleninin tüm
camlannda kırmjzı ve mavi ışıklar geometrik bir ^
dizilimde yanmaya başladılar. Ağaçlann üzerine ^
yerleştirilrniş beyaz ampuller tüm caddelerde karlı bir
>ılbaşı izlenimini yarattılar. Ve kapitalist ekonominin
gereğı olarak tüm sahşlar Şükran Günü'ne ayarlandı.
Televizyonlardaki hindi reklamlan ilk hamleydi.
Hındinin kilosu rekabetten ötürü 180 bin liraya kadar
düştü. Ve sonra hediyelik eşya sancılan işe giriştiler.
Yüzde 50'ye varan indirimler insanlan
süpermarketlere doldurdu. İnsanlar ihtiyaçtan değil,
indirimden ötürü alışveriş yaptılar. CBS
televizyonunun ünü sınırlan aşıp taklitlerini yaratmış
talk-show' cusu (bu günlerde yıldızı sönmekte olan)
David Litterman bile cinsellik dolu esprilenni azaltıp
hindili konuşmalara geçtı. Evsizler için Şükran Günü
yemekleri hazırlandı. Hava soğuktu. Gösterinin son
bölümüne yetişmiştik, ama dudaklanmız uyuşmuş,
kulak kepçemiz acımaya başlamıştı. Starbuck's kafeye
doğru seyırttik. Taze çekilmiş kahvenin karşı konulmaz
kokusu dükkânın 30-40 metre uzağuıdakileri bile
etkiliyordu. Yalnızca üşüyen bizler değildik; içeride
kasada başlayan kuyruk, kapının dışında 3-4 metre
daha uzanıyordu. Barlann olduğu Division caddesine
çevirdik yönümüzü. Butch McGuire's Bar'da henüz
boşluklar vardı. Yılbaşı için o da süslenmişti. Havada
binlerce süs sallanıyordu, tavanuı 40-50 cm altına
yerleştirilrniş raylarda bir maket tren durmaksızın tur
atıyordu. Bhies çalıyordu. Köşede bir çift sevişircesine
ağir agır dans ediyordu. Birer esmer bira söyledik.
Yemek için de bir şeyler isteyecektik. McGuire's'in
sempatik gersonu "Yan tarafta bofca çfli var, üstetik
bedava" dedi. Çili, suyu çektirilmiş, bol acılı, kıymah
kuru fasulyeye burada verilen ad; üzerine rendelenmiş
permesan peyniri konularak yeniyor. Kuru fasulye ve
bira; muhteşem ikili... Önce kapitalist toplumu,
alışveriş alışkanlıklannı konuştuk, sonra, yaşamı ve
birbirimizi eleştirdik. Ardından Türk dostlar ile birlikte
Türkiye'yi kurtardık. Hesabı öderken Türk olduğumu
öğrenen garson, "Bu yaz Kuşadaa'ndayım. Türkiye'ye
âşık oMum" dedi. Bu durumun hesaba pek katkısı
olmasa da bahşisini bir dolar kadar arttırdı. Dışarda
kar başlamıştı. Çöpçüler festivaÜn son artıklannı
sokaktan topluyordu. Hava soğuk, sokaklar yalnızdı.
Cumhuriyet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
MZA GÜNÜ- - - T
6 Aralık Cumartesi Saat:14.00-16.00
DEMİRTAŞ CEYHUN
Son kitabı "Osmanlılarda Aydın Kavramı''
ve diğer yapıtlannı imzalıyor.
Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82
CumhuriYet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
4 Aralık Perşembe Saat: 17.00-19.00
ERDAL 0Z
Son kitabı "Sular Ne Güzelse" ve diğer
yapıtlannı imzalıyor.
Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşsı) Taksim Tel:252 38 81/82
ECumhurtyet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
6 Aralık Cumartesi Saat:17.00-19.00
AYDIN BOYSAN
Kitaplannı imzalıyor
Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82
ECumhunyet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
KEMENTAŞ
PANJUR LTD. STİ.
İNGİLİZCE BİLEN
Mûhencfciüc 2. sria otajyan
OkulDönemi Pcrt-Tıme
Kdan rul-îme
çalsşabiecek eierran aranıya
Tel: 0212. 225 09 91
5 Aralık Cuma Saat:17.00-19.00
ORAL ÇALIŞLAR
Son kitabı "Portreler" ve diğer yapıtlannı
imzalıyor.
Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Te(:252 38 81/82
İSTANBUL
l.SULH
HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1997306 T.
Hastalığı sebebiyle
Hacı Mehmet ve Emi-
ne'den olma, 5.10.1939
doğumlu Nezaket Altın-
taş mahkememizce
19.11.1997 tarihinde
vesayet altına alınmış
olup, kendisine oğlu Şa-
kir Altıntaş'ın vasi tayi-
nine karar verilmiştir.
Ilan olunur.
20.11.1997.
Basın: 55077