Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30KASIM1997PAZAA
OLAYLAR VE GORÜŞLER
Kadıköyü'nün Romanı
ÇELİKGÜLERSOY
B
u adı taşıyan başka ve
eski bir kıtap var, ama
asıl roman, bence ye-
ni yazıldı. Önce baş-
lıkla ilgili bir açıkla-
ma yaparak, konuya
girmem gerekiyor. Istanbul'un bu
Asya yakasının doğru adı, bir süredir
kırpıp kısaltarak yazılıp söylenildiği
gibi Kadıköy değil, Kadıköyü'dür.
1) Çünkü Türkçemizde ad tamla-
malan takı alır. 2) Çünkü kuralsız dil
olmaz. 3) Çünkü yakın zamana değin
bu böyle yazılıp söylenirdi ve iskele-
sinin üstündekı fayans levhada bile
öyle yazıhdır. 4) Kadıköy diyerek
kestirip atarsak, köyün kendisûıin ka-
dı ounası gibi tuhaf bir durum çıkar!
Benim Fenerbahçe'yi de "Fener-
bahçesi" olarak yazıp söylememe
tepki olarak kimi dostlanm, Osman-
lının bir tekerlemesini ileri sürerler.
"Deme kaJbura, kallâbur" / Lûgat-i
fasih'den yeğ'dir, galat-ı meşhur! (Ün
yapmış, yerleşmiş bir yanlış kulla-
nım, eski keskin sözlûk'ten iyidir, an-
lamına.)
lyi güzei de, önce galat'lar "meş-
hur" yani köklü değil. Daha dün kon-
muş olan lskele levhası, açık bir ka-
nıt. Aynca kırpmalann, sonu gelmez.
Yüzyılhk Nişantaşı, "Nişantaş" oldu
çıktı. 4. Levend'in adı Dört Levent!
Giyim kataloglannda ve vitrinlerde,
"erkek pabuç", ya da "yemek çatal"
etiketleri, yerleşti gitti.
"FeneryoT değil, bugûn bile "Fe-
neryohı" dendiğine göre, ben de "Fe-
nerbahçea" derim.
Gelelim Kadı'nın köyûnün, roma-
nına. Bir zamanlar köy, şimdilerde
ise artık azman bir "şey" olan bu "ts-
tanbul yans" üstûne, yaman bir Id-
tap çıktı. Onu söze konu etmek isti-
yorum. Çevrenin çok iyi tanıdığı ün-
lü bir hekimi olan Dr. Müfki EkdaTın
kendi deyimi ile "bir efüd ve monog-
rafî iddiası taşunayan" kıtabını, yerel
belediyemiz yayımlamış. Başkan Av.
Selami Oztürk'ün önsözü ıle.
Üstad dostumuzun bu yaptü ile or-
taya koyduğu yazarhğuun, hekimliği-
ni geçtiğiııi söylersem, sanınm bir pot
kırmışoknam~ Çünkü doktorlanmı-
zın sayısı epeycedir, ama bu çapta bir
yazarlık becerisi çok yaygın değil.
Yıllar boyu evlere, konaklara çağ-
nlan bu hekün, insanlara şifa dağıür-
ken, hayran oiunacak bir biünçle ve
kentine karşı duyduğu derin bir say-
gı, bağlıük ve sevgi ile, anlaşılan kapı-
sından girdiği her "hane"nin, belge-
sini, biîgisini, fotoğrafını toplamış,
ailelerüı "serencâmını''birbirnotet-
miş ve zengin, gerçekten çok zengin
bir belgelik (arşiv) oluşturmuş. Bu
çaba, bu sabır, çok çok kutlanmaya
değer. Benzeri de çok azdır. Sonra
dağarcıktaki bu hazinenin okııyucu-
lara aktanlmasındaki beceri dıkkati
çekiyor. Bunun ıçın de hiçbir yapma-
cık zorlama görülmüyor. Yazarın bi-
çemi (üslubu) öyle: Yerine göre ko-
medya, yerine göre drama kitap bo-
yunca bir ınnak gibi çağıldıyor.
Zamanla saltanatını kaybetmiş lö-
vanten ailenin, ıyice yoksullaşıp, ot-
luğa dönüşmüş bahçelerinde keçile-
riyle, eşekleriyle, haşır neşir yaşar-
ken, ziyaretlerine geliveren akrabala-
n Yunan Kraliçesini ağırlamak için
mahalle bekçisini içeri almalan, ona
sırmalı bir ceket giydirerek çay ser-
visi yaptırmalan, bir sûre sonra pa-
buçsuz annenin kazada ölmesi, evin
eşeğinin ondan sonra özgürlüğünü
seçmesi ve sokak sokak dolaşarak
"kendine yeni bir yaşam kunnas"...
hikâyesine, bayılıyorsunuz.
Hep paylayıp terslediği hastalann-
dan biri dayanamayıp kaçtnca, onu
bütûn ekibiyle sokakta kovalayıp ge-
ri getiren ûnlü doktorun hali de tam
bir Arşak Palabıyıkyan filmi gibi.
(Ancak bu çok ûnlü doğum kliniği
ile ilgili olarak 1940'lar Istanbulu'nu
birbirine katmış olan "Türedi Ailea"
skandal kitabına, hiç yollama yok. Bu
bir "hekiın dayanışması'' mı?)
Her neyse, gülünçlü hikâyeler, sü-
rüp giderken sayfalar boyu dramalar
başlıyor. Görkemli bir paşa konağın-
da haksız yere suçlanan filiz gibi iki
gözde "nedüne" kızın, evin prenses
patroniçesı tarafından işkenceye ko-
nulmalan üzerine canlarına kıymala-
n, olayın örtbas edilip kapatılması,
ama cumhuriyet döneminde bu eski
Nazır'a okkalı bir borç çıkartılarak
konağına el konulması ve paşa haz-
retlerinin sade evini değil yurdunu
terk etmek zorunda kalması öykûsü,
inan olsun tüylerimi ûrpertti (Dokto-
rumuz, u
ahtutmasına"ınanırmı?)...
Aksi-lanet ünlü doktorun hazin so-
nuna ait bahis de, yürek yakıyor.
Biri gûlen, öteki ağlayan maskeli
"Darülbedâyi'' amblemi gibi.
Kitapta, acılı öyküler, çoğunlukta.
Bir yerde "eşyanuı tabiaü geregj" ga-
liba.
Çünkü tarihsel yerieşimler, geçmiş
ghmiş kuşaklann yaşannndan ohışur.
Kadıköyü'nde de, paşalar, uşaklar,
yoksullar, mirasyediler... gelmiş, bir
süre yaşamış ve sonunda gitmişlerdir.
Doktor Ekdal, onlan birer birer anla-
tıyor.
O, pabuçlan boyadıklannda "yeni-
sinden daha güzel ve parlak hale geti-
ren" lostracılar, o delik hırkalan ör-
düklerinde ilk ahnışından ayırt edile-
mez duruma getiren ustalar, o hayva-
nı kesmeden sadece karşıdan bakarak
lezzetini tadıp, bilen kasaplar, o pas-
talannı likörde dinlendiren tathcılar,
o gramofonsuz ve şarkısız kadeh sun-
mayan meyhaneciler... gönül verdik-
leri işlerine bir ömür harcadıktan
sonra elden ayaktan düşerek birer bi-
rer bu dünyadan aynhrken oğullan-
na, sadece işlerini bırakmakla kal-
mazlar, öğütler de verirlerdi. Kimi
oğul, öğüt tutar, kimi tutmaz. Sonra
onlar da yine birer birer yiter gider-
ler.
Tarihte kahkahadan çok gözyaşı
vardır
Doktor Ekdal da eski bir fDm ma-
kinesini ağır ağır çeviren bir operatör
gibi, Kadıköyü'nün beyzadelerini,
bestecilerini, meyhanecilerini... lrita-
bının ekranına yansıtıp durmuş. Ka-
ranhkta nefesinizi keserek izlediğiniz
bir film gibi, o olaylann içine siz de
gıriyorsunuz. Bir serveti ve saltanatı
bütünüyle yitirip bomboş bir konak-
ta beş parasız kaldıktan sonra, mer-
diven sahanlığmdan kendisini aşağı
atan yaşh prensesin trajedisiyle sar-
sıbyorsunuz. Istanbul'un bu yakasın-
da da, ne kadar da çok roman yaşan-
mış, şaşıyorsunuz.
Gelen gitmiş efendim, gelen git-
miş. Şairin dediği gibi: Bu dünya,
"Bir muldm âdem bulunmaz, ne acîp
kâşânedir!" ("Sürekli tek oturanı
yok, nasıl bir konaktır, şu dünya")
Ama gazetemizin bu sayfası, bir ki-
tap tanram yeri değil. Daha çok, sos-
yal, siyasal ve ekonomik konulann
bir galerisi. Onun için ben de kitabın
övgüsünü bırakıp. biraz da toplumbi-
limsel (sos\olojik) bir yorum yapma-
ya çalışayım:
Kadıköyü, bugünkü betonlaşması-
na ve yozlaşmasına düşmeden eski
özelliklerini koruyabilir miydi? Kimi
Batı kentlerinde görüldüğü gibi, sem-
tin hiç değilse bir kesimi, yeşili ile ve
mimarisi ile yaşatılabilir miydi? Bu
şans var mıy dı? YiizJekyorumlan bı-
rakıp toplumsal dokuya indiğinıizde
anlanz ki bu şans yoktu!
Kanıtlanm şunlar:
1) Bu sel gibi nüfus yığılmasına,
hiçbir yer dayanamaz. Özelliğini ko-
ruyabihniş Batı kentlerindeki nüfus,
^ n i Kadıkövü"nün beş on sokağın-
dakı kadardır!
2) Ülkede büyük ekonomik oiu-
şumlarlaserveteldeğiştirdi. Saray ve
çevresi, ayncalıklannı yitirdi. Üst bü-
rokrasinin ayağı alttndan zemin kay-
dı. "Gördüksüz" yediğini henüz
özümsemem^çevreter, parasahibi ol-
du. Onlann derdi, "bibto-konak" de-
ğüdi
3) Yapılann malzemesi de, bir
oranda rol oynar. Batı kentleri, taştan
yapılmadır. Kadıköyü köşkleri ise ço-
ğunlukla tahtaydı (ahşaptı), tahta, za-
mana, kara, yağmura dayanmaz. Da-
yanması için, "sürekli bakım" ister.
Ama bu Banlı bir anlayışa bağlıdır.
Köşkü-konağı çoğunlukla onu ilk
yaptumış olan lövanten ve azınlık ai-
lelerden satın aldıktan sonra, sadece
bir kuşak (nesil) boyunca içinde otu-
ran Müslüman ailenin, Doğulu ve
derbeder yaşam alışkanlıklan ile sü-
rekli bakıma bağlı ahşap konağı ya-
şatmak, kolay iş değildir. Yani bina-
nın malzemesinden çok, sahibinin
künUği ve kafa yapıa önemlidir. Bu-
radan kültür temeüne geçelim:
4) Kültür temeli, hiçbir kesimde
"sağbun" değildi. Genel gözlemle
söylersek gerçek aristokrasi zaten
yoktu, burjuvazi de oluşamamıştL Bu
dokunun bir \ ansıması olarak, arka-
lardaki beton kulübe yığıhnasından
önce, ya da aynı hızla, içerdeki eski
doku, kendi kendini yok etti, canım.
Sadece daha rahat yaşam uğruna ve
parauğruna.
Doktorun sayfalannı çevirdikçe,
konaklann kendi sahiplerince birer
birer nasıl yıkıcıya verildiğini ve ar-
salanna(köşkün aduu taşıyan) apart-
manlann dikildiğini görûyorsunuz.
Her biri birer paşa kökenine uzanan
birçok "rafine" aile, iğneyi gecekon-
dulara batırmadan önce, çuvaldızı
kendilerine değdirmeli.
Bu faktörleri toplaymca (bunlara
yerel yönetimlerin hastalıklan gibi
yan etkileri de ekleyince), eski "ne-
zih" ve kibar Kadıköyü'nün yitip git-
mesi ve onun üstüne, bambaşka bir
dokunun çöküp oturması toplumbi-
limsel (sosyoiojık) olarak kaçınıl-
mazdı. Bir çiçek, ancak tohumun,top-
rağm, ışığın ve suyun bir sonucudur.
Onlar değişirse, çiçek açar mı? Ka-
dıköyü de bir değil, saydığım üç beş
hastahğın birleşip kemirmesi ile ta-
mnmaz duruma gekü. Çok kısa süre-
de (sadece 20-30 yıl) olup bitmiş bir
değişim, çok doğal ki, onu yaşamış
olan insanlan, acılara sürüklüyor.
Kimileri Doktor Ekdal gibi, bir bil-
gin sabnyla ve bir yangmda alevler-
den kaçırabiktiğini kurtaran itfaryeci
azmi ile yülar bo>ıı bilgi ve belge top-
lamıs durmuş. Şimdi, ölen bir güzele
agrt yakar gibi, bunlan bize veriyor.
Kimileri de, dükkârunı kapatmış
meyhaneci Mardik Usta gibi, ölmüş
komşusunun kızına başını dayayıp,
çaresizlikle ağlıyor:
"Ne oldu bizim Kadıköyümüze?
Bizeneyaptılar!''
Derdine yanan yalnız Kadıköyü ol-
mamalı tabıi. Ama oralann pek azı-
nın, böyle bir kitabı yazıldı.
Tann Ne Söylemiş, Anlıyor musunuz?
GÖZDE DEDEOĞLU / lşietmea
inler, toplumsal örgüt ve kurum-
lann olmadığı ya da yetersız ol-
duğudönemlerdedoğmuş. Insan
yaşamma ilişkin düzenlediği, il-
gilendiği alanlardan biri olan
inanç boyutu da önemli bir ge-
reksinmeyi karşılayarak yüzyıllardır devam et-
miş.
Dinimiz Islamı anlamaya çahştığımızda; sağ-
lıklı, yardımsever, tokgözlü insanlann, öbür in-
sanlarla banşçı ilışkiler içinde olduğu bir toplu-
ma ilişkin bazı kurallar, istekler oldugunu görü-
yoruz.
Bazılanınız kutsal kitabımız Kuranıkerim'in
Türkçe çevirisini okuyarak ya da bu alana ilişkin
bilgisine güvendiği kişileri dinleyerek öğreniyor
bunlan.
Olağan günlük hayatı yaşayıp giderken çok
abes olan birtakım şeylerin aynmına varmıyor,
varsak da sanıyorum gereken önemi yeterince
vermiyoruz bazen.
Tannnın bize neler söylediğini anlıyor mu-
yuz?.. - . .
Tann, kuüannın neyi yapıp neyi yapmamasını
istemiş?
Kutsal kitabınuzın okunduğu dil, niye Türkçe
bilenTerin anlayacağı bir dil değîl? Tannya elle-'
rimizi açıp "Allahım birsin, her yerde varsın, se-
nin gücün her şeye yeter. Sıkıntımı aşmam için
bana yardım et" diye dua etmek varken, niye hiç
anlaşılmayan Arapça sözler döküjsün ağızlardan.
Kuranıkerim'in Türkçe olarak yaygınlaştmhp,
Türkçe ibadet edilmesini, öncelıkle kendini din-
dar sayanlar istemeli. Istemeyenler, akla, "korku-
lan bir şeylerin olduğu"nu getiriyor.
Kanımca bu yenilik son derece ciddi bir çalış-
ma sonunda gerçekleşebilir.
Kötü nıyete de açık olan böyle duyarh (hassas)
bir konuda tarjhçüerimizden, dil ve din uzman-
" lanmızdan, tophnnbilimcilerinıîzden katıîımm
olduğu bir çalışma komitesine gereksinim oldu-
ğunu düşünüyorum. Son yıllarda güvenilir kişi-
liğine kavuşan (ki, geçmişinde epeyce zikzaklar
çizdiğini söyleyenler var) değerli tarihçimiz Sa-
yuı Cemal Kutay'a kulak vermeliyiz, anlamadı-
ğımız bir dilin sözcüklerini ezberlemekten vaz-
geçip kitabımızı Türkçe okuyalım, ibadetimizi
Türkçe yapalım.
PENCERE
Yaratıcı Aklın Sentezi!..
Felsefe, yaşadığımız dönemde, Türkiye için hava
ya da su gibi gerekli; felsefesiz yaşamak olanaksız.
Ne var ki bir ansiklopediyi açalım, sayfalannı ka;
nştıralım, Türk bilim adamı ya da felsefecisi arayalıtn
tarayalım, sonuçta srfıra srfır, elde var hüzün... J
Felsefe ile bilim, bir bütünün aynlmaz parçalanriî
oluşturur. Felsefe, bilimi de kucaklayan evrensel sor-
gulamanın adıdır.
•
Feteefenin babası Thales, Isa'dan önce 6'ncı yüz-
yılda yaşadı.
Ya sonra felsefeyene oldu?.. '
Insan düşüncesi 'Aydınlanma Çağı'na dek akıl:
dan koptu; sorgulamayı bıraktı; kör inancın boyunT
duruğuna girdi. Bacon, Descartes, Hobbes gibi
öncüler, aydınlanmanın 18'inci yüzyıldan önceki ışın-
landır. O evreterde Osmanlı mışıl mışıl uyuyordu; çün:
kü gerçek anlamıyla felsefe, medresenin çatısı altri-
da boy atamaz.
Medrese, bizde ancak 20'nci yüzyılda yıkılabildi.'
Yıkıldı mı?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanlık koltuğuna
oturan Necmettin Erbakan, Kuala Lumpur'daki Is-
lam Üniversitesi'nde konuşurken ne demişti:
"Modem bilimin temelinde Islam âlimlerinin bu-
luşlan yatıyor. Bugün Batılılar Ay'a gidiyor, ama na-
sıl? NÂSA'daki âlimler Kuran dersi alıyoriar. En mü-
kernmel teteskoplanyapmış, uzayın sıriannı çözeme-
mişler;bin 'Kuran'abakın' demiş, ozaman çözmüş-
ler."
Evet, bize felsefe gerek; aklın sonuna dek özgür-
leşmesi ve dogruyu ararken sürekli sorgulamasıylâ
önümüzde beliren yoğun karanlıktan kurtulabiliriz.
•
Peki, bu konuyu ve sorunumuzu her yaştan ve her
baştan insana anlatabilecek dört dörtlük bir kitap
yokmu?..
Vari..
ServerTanilli'nin 'Adam Yayınlan'ndançıkan "Ya-
ratıcı Aklın Sentezi - Felsefeye Giriş" adlı kitabm'ı
alın, başucunuza koyun!..
Kitap ne söylüyor?.. *
Felsefe yaşamın ta kendisi!.. ^
Hayatımızın anlamı!.. '
! l
Bilincimiz!..
Tanilli, kitabını yaşamla yoğurmuş, elle tutulurca-
sına somutlaştırmış, soyut düşünceyle gerçeklik ara-
sındaki bütünlüğü ömeklerle sergilemiş.
Tanilli, yaşadığımız Türkiye ile soluk alıp venyor,
kütüphanelerde yaptığı laboratuvar çalışrrîalan, bu-
günkü hastalığımızın aşılmasında birer ilaçtır.
•
1923 Devrimi'nin sorgulanması, ne inançla yapl-
labilir, ne de sığ politikayla...
Çünkü 1923 Devnmı'nın tartılıp eleştirilmesi içîn
önce felsefe kapsamında ıçeriğıni değerlendırmek
gerekir. Eğer bu yapılmazsa, alt katmanlardaki sıya-
setin umarsız kavgalannda kişi kendisini yrtirir. Fel-
sefe, insan aklının ışığında doğruyu aramaktır; inak-
çılığın başladığı yerde felsefe yoktur; bilimin kılavuz-
luğu da bu noktada tükenir. Öyleyse yazımızın ba-
şındaki soruyu yine vurgulayalım: Ansiklopedilerde
Türk felsefecileri neden boy göstermiyorlar?..
Çünkü inakçılığın egemenleştiği toplumda Ö2gür
sorgulama ypntemi boy atmıyor.
Server Tanilli'nin duru Türkçesiyle 'Felsefeye Öf-
riş" kitabı yazın değeri kazanmış...
Öyle bir kitap ki hem çağlar boyunca insan düşün-
cesinin serüvenini hem de günümüz Türkiyesi'nde-
ki çağdışı kavganın çözümünü içeriğinde taşıyor.
DRÛN-MODEL
MIVİZYONUUI
MI37 R M537R
MI37X'M537X
M45I R M551R 51 Emn
M«51 X/M 551 X
MI55 R'V 555 R
M155X/M 555X
M 255 SX ' T 555 SX 55 Ekıaı Ideter h Sef»
M 470 5X ' T 570 SX 7C Ekrai Teieter lı Sweo
HMENHSİM ŞMATmÜM MAnnsüN NİSANTISÜM
61900000
67.700.000
80600000
86.401000
89400000
95J0O.0O0
1O360OIJO0
131.800.000
142600COO
I. SEÇtNlK (1+4) 2.SEÇINIK0+9) 3. SEÇENEK (1+10) 4.SEÇ£N£K(l+lt)
rtŞİNH TOflAM "OD
9iusiı ıtm "o
TOHJUI "°°
ıtaı w>
TOIUM
ıınctr rtw
Sabit fiyat garantili
televizyon kampanyası!
Bu kampanyada vade farkı yok, üstün teknoloji ve sabit fiyat
garantisinin süper avantajı var! Kampanyamıza bugünden
katılın, dilediğiniz Beko Televizyonu hemen seçin.
Taksitlerinizi - sabit fiyat garantisiyle - ister peşin fiyatına
taksitle, ister 9, ister 10, ister 11 ayda ödeyin...
Televizyonunuzu Şubat, Mart ya da Nisan ayında teslim alın.
Böylece yıl içindeki zamlardan hiçbir şekilde etkilenmeyerek
kâra geçin. Beko'nun ve yılın bu büyük avantajını kesinlikle
kaçırmayın.
Şubat-Mart ve Nisan teslim için nasıl katılacaksınız?
• Önce bu sayfadaki hangi modeli (veya modelleri), hangi taksıt seçeneği ile almak ıstedigıni^i
işaretleyin. Taksit seceneğindeki peşinatı 31 Aralık 1997 tarihine kadar; Beko Tıcaret A.Ş.
İş Bankası Beyoğlu Şubesi 1262500 no'lu hesaba havale edin. (işlemlerden havale bedeli
ahnmayacaktir.)
• Havale makbuzunda adınız, soyaclmız ve 3çık adresiniz ile biıiikte tarih, seçenrk kodu (veya
kodları), yatınlan sube kodu ve havale tutarını açıkca belirtmeyi unutmayın. Bu islemlerden
sonra, banka havale makbuzunun, kaşeli aslı ile clilediğmiz Beko yetkili satıcısına veya Beko
ürünleri satan Aygaz yetkili satıcısına giderek, taksitli kampanyalı satış sözleşmesini ve diğer
işlemleri tamamlayın. (Dilerseniz size en yakın Beko yetkiii satıcısınm adresini Beko'nun Öcretsiz
Tüketici Danışma Hattı'ndan öğrenebilırsiniz. Tel: 0800 2B1 85 15 - 0800 261 85 16)
• Yetkili satıcı tarafından kaşelenmiş ve yetkili satıcının kodu yazılmış taksitli kampanyalı satış
sözleşmesinin fotokopisini ve doldurmuş olduğunuz bu formu yine Beko yetkili satıcısı
tarafından kaşelenmiş banka havale makbuzunun aslını Acele Posta Servisı (APS) veya İadeli
Taahhiitiü Posta ile en geç işlemleri bitirdiğiniz günün ertesi gününde, "Beko Tiearet A.Ş.
İstiklal Caddesi No: 349 80520 Beyoğlu-lstanbul" adresine postalayın.
• Ürün teslimatları, tercih ettiğiniz secenekte belirtilen ay içerisinde, başvuru sırasına göre,
yetkili satıcı mağazalarımızdan yapılacaktır.
» Talebin miktarları aşması durümunda peşinatlar geri ödenecektir.
• Peşinatları bankaya yatırılmayan başvurulardan Beko Tiearet A.Ş. sorumlu değildir.
_Soyadınız:_
KULUNCAKASLtYE
HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
1997/10
Daracı Bülent Mecit •
tarafından mahkeme-
mize açmış olduğu .
Gaiplik Karan dava-
sında verilen tensip ka-
rar ıuyannca; Davacı
Bülent Mecıt'in babası
Alı oğlu Hasan Mecit
ve annesi Hasan kızı
Sevim Mecit'ın bun-
dan 19 yıl evvel ışçi
olarak Avusturya'ya
gıttiklen, bugüne ka-
dar da bir haber alına-
madığından kayboldu-
ğu ıddıa edılen Hasan
Mecit ıle Sevim Mecit
ve kendilerinden ha-
berdar olanlann ılan
tarihinden ıtıbaren bır
ay içinde mahkememı-
zin 1997/10 esas sayılı
dosyasına müracaatlan
ılan olunur.
Basın: 28702
12380000
13.540.0K!
16120000
17280.000
17880000
19.040.000
20 7200a
26J60.00C
2E5200OC
61900000
S7TOİB0
80600000
86.400H00
894O00O0
»JOO.000
103oO0000
101 7000000
Ktt ! 7.TO.O0O
103 8600 000
104 , 9000.(100
105 9300000
106 , 9700,000
107 10900000
108 13900.000
1» 14800000
8900000
9J0O000
33X000
13KE0OO
42X300
61900 000
: 67700.000
80 600 000
86.400IB0
89400000
• 95İOODO0
103 600 000
I3I.80O.O00
142600 000
5900 OOC
6-TO000
'500 OOC
&40&0OO
8.400000
9200000
95O00OC
\temm
1360000C
56OO0OO
6100.000
7300 000
7BX>JOOO
8100000
8.600.000
3400 000
11.900.000
I29O0OOO
61900000
! 67700JOOO
80600 000
• »mm\
89400 000
, 95200Ü00!
103600000
131800.000,
142600000
301 5.8O00OO
302 | 6100.000
303 6900000
304 | 7200.000
305 8000000
306 | 8300.000
307 9000000
308 111.900.000
309 2800000
5100000
5.600.000
6700000
7200.000
7400000
7900.000
8600 000
10.900.000
11800000
61900 000 I
67 700.000 ]
80600000 I
86«XL00Oİ
89400000 I
95200.0001
103600000 i
131.800.000 I
1426000001
. Seçtığiniz Ürün Kodu:_
Posta Kodu:_
-Havale Makbuz No
_ II
Hıı K.ıcnp.ınv.ı 1 Aı.ılık l
1
" ' / >,,> ; i Aı.ılık l'î'i/ t.uihlorı .ıı.ısınd.s cjecotlıdıı • Btı k^ınıp.ıny.ı Scınayi ve Tıc.iret Bakanlıgı'nın
?SS'1994 l.ııılılı, ^1140 s.ıyılı Toblıq hukıımlofinc ııyqtın ol<ır.»k ycipılmdkt.ıdır • Fiyiitlara KDV ddhildir • Vergi ve bandrol oran-
l.ırııul.ı ol.ıbilpfok ıtc<jisıklıklfr fıy.ıtl.u<ı .ıynon yansıtılıı • T.ılepler stok ve uretinı olaıı.ıkl.ırı dahıhnde karsılanacaktır • Ürunler
iH'i.ıkniHİP v»tıs nokt.ıl.umd.ı tpslim odilecpktır • Fıy.ıtkııımız Turk Lıra'sıdır Tum urunlerdeki fiyatlar tavsiye edilen fiyatlardır.
Ürûnü almak istediğiniz BEKO Yetkili Satıcısı ve kodu:
UCRETSIZ TUKETICI DANIŞMA HATTI
0800261 85 15 - 0800261 85 16
DİĞER HATTIMIZ: 0216 423 42 07
INTERNET ADRESİMİZ
www.bekoticaret.com tr
BEYOĞLU 4. ASLİYE
HUKUK
MAHKEMESİ
HÂKtMLtĞt'NDEN
1997/151
Beyoğlu, Kuloğlu,
Mahallesi Kocaağa
Sokak 25 pafta 476
ada, 23 parsel sayılı
gayrimenkulün tapuda
sahibi 1905 doğumlu
Dımitlı Naka'nın ga-
iplığine karar venle-
bilmesi için mahke-
memizde açılan gaip-
lik davasmda
30.10.1997 günlüdu-
ruşmasında venlen ara
karan gereğince; Is-
tanbul, Beyoğlu, Ku-
loğlu, Mahallesi Ko-
caağa Sokak 25 pafta,
476 ada, 23 parsel sa-
yılı gayrimenkulün ta-
puda sahibi 1905 do-
ğumlu Dimıtri Naka
hakkında bılgisi olan-
lann ilan tarihindeıv
itibaren 1 yıl içerism-*3
de bılgi vermeleri ve—j
ya bu süre içerisinde'-
1
GAİP'in mah-
kememıze mûracaat
etmesi ılan olunur.
12.11.1997
Basın: 55055