Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 1997 PAZAR
12 KULTUR
îstanbul Devlet Opera ve Balesi, Puccini'nin 'Tosca'sını Yekta Kara'mn yorumuyla sahneliyor
Prîmadonııa yaşamla yüzleşince...
HANDAN ŞENKÖKEN
Sıcak bır yaz gecesi şarkıcı Floria Tos-
ca, 'birzamanlarbütünRoma'nınönün-
detitrediği' polis şefi Scarpia"yı öldüriir.
Oysa o güne dek, rahibelertarafindan ye-
tiştirilmiş, dini bütün, sadece şarkı söy-
leyen ve hep seven bir primadonnadrr,
Tosca. Birdenbire kendini olaylann orta-
sında buluverir. Sevgilisi ressam Cavara-
dossi'ye işkence yapılmasına tanık olup
aşağılanıp cinsel tacize uğrayınca gerçek
dünyayla karşı karşıya gelir. Artık küçük
bir çocuk kadar şaşkın ve çaresizdir. Ko-
runduğu fildişi kuleden zorla çekilip çı-
kanlmış, yaşamın tüm vahşetiyle yüz yü-
ze bırakılmıştır. Gökyüzü yıldızlarla kap-
lıdır, Tosca sevgilisini kurtarmak için ka-
rar vermek zorundadır. Sanata ve aşka
adanmış yaşama veda ederek cinayet iş-
ler.
Tosca'nın katil olmasına neden olan
Scarpia, görevini kötüye kullanan bir
devlet görevlisi. Kendi özel çıkan uğru-
na insanlan rahatlıklaharcayabiliyor. Bu
karakter, her zaman, her dönemde ve her
ülkede geçerli. Özelliğini hiç yitirmiyor,
'Tosca'nın da güncelliği bundan. Pucd-
ni de içimızdeki adalet duygusunu hare-
kete geçirmeyi, biraz da smirlerimizi ger-
meyi amaçlıyor bu tutkuhı, tsürapb ve
karanlık' eserinde.
Konu, güncelliğini yitirmiyor
Verismo (ttalyan opera gerçekçiliği-
nin) bestecisi Puccini'nin en veristik ope-
rası 'Tosca', 15 yıl sonra Îstanbul Devlet
Opera ve Balesi tarafindan Yekta Ka-
ra'nın yorumuyla sahneleniyor.
14 Hazıran 180O'de geçen olayı akta-
ran 'Tosca'nm ilk oynanışı 14 Ocak 1900.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi de 29
Kasım 1924'teölen Puccini'nin 73. ölüm
yıldönümünde 'Tosca'nın prömiyerini
dün gece gerçekleştirdi.
Tarihsel bir konuyu, geritim. korfcu,
tutku. cinseUikve sadizm ile harmanlayıp
çok etkileyici, o oranda da inandına bir
büeşimedönüştüren" 'Tosca'yı müzikte-
ki gerçekçılığın. doğalcılığın en güzel ör-
neğı olarak görüyor Yekta Kara.
Scarpia'nın eski Yunan tragedyalann-
dakı Kreon kışıliğınden, Shakespeare'in
'Kısasa Kısas'ındaki Angelo kişiliğine
dek birçok rolde tanıdığımız karakterler
dizisinın biröğesi olduğunu anımsatıyor
"Günümüzdedeelbettedünyamn herye-
rinde bulunan bu tür bireyler, özeilikle in-
san haklanna saygı duyulmayan baskı re-
jimlerinde çok etkin konumİara kolayca
ulaşırlar. Gıacosa- llıca ikilisi tarihin beV-
ti bir noktasında ve beK koşullarda ger-
çekleşen bir olayı, somul mekânlan da
anarak bire bir aktarmışlar opera sahne-
sine. Puccini'nin müziği de bu olayı veihş-
Idleri mükemmel bir biçimde yansıtmış
günümüze."
Operay a asıl damgasını vuran, Fransız
oyun yazan Vktorien Sardou. Yazann
ünlüoyuncu Sarah Bernhardt için yaz-
dığı 'La Tosca' oyunu, operanın çıkış
noktası. Oyunda Tosca'yı oynayan Sarah
Bernhardt, Puccini"yi çok etkilemiş, Ber-
nhardt'ın kımi mizansenleri geleneksel-
leşmiş ve operanın her oynanışında özen-
le korunmuş.
Dönemlerle oynamayı seven bir yö-
netmen Yekta Kara. Bunu 'La Bobe-
me'de, 'Carmen'de yapmıştı. Ancak ta-
rihsel bir oyun olarak nitelendirdiği 'Tos-
ladece şarkı
söyleyen ve hep
seven bir
primadonnadır
Tosca. Birdenbire
kendini olaylann
içinde
buluverince
sanata ve aşka
adanmış yaşama
veda ederek
cinayet işler.
uccini'nin
73.ölüm
yıldönümünde
'Tosca'nın
galasını
fjerçekleştirdi
DOB. Orkestra
şefliğini Antonio
Pirolli'nin
üstlendiği operada
Tosca'yı Zehra
Yıldız,
Cavaradossi'yi de
Süha Yıldız
oynuyor.
(Fotoğraflar: UĞUR
GÜNYÜZ)
ca' için dönem değişikliğine gerek duy-
mamış. "CMay, Napolyon Bonaparte'm
Marengo zaferini kazandıgı gün geçiyor,
yani 14 Haziran 1800'de. Karakterler,
Angelotti, Cavaradossi, Scarpia ve Tos-
ca, hepsi yaşamış Idşfler. Scarpia, Sidlya-
lı fevkaiade gaddar bir polis müdürü, Ro-
ma'da. Angelotti, daha önce krala bas-
kaldırmış, Roma Cumhuriyeti'ni kuran-
lardan biri. Karakterleri, mekânlan,
olaylan açısıiHİan bu kadar tarihle iç ice
geçmiş bir oyunu, ait olduğu dönemden
'Heyecan veridbirroV
ASUMAN KAFAOĞLU BÜKE
Bernhardt'ın başrolünü oynadığı "La
Tosca"yı ilkkezFloransa'daKasım 1895'te
seyretti. Sarah Bemhadt'tan etkilenmemek
elde değildi: ama piyes, yazan Vktorien
Sardou'nun diğeroyunlan gibi şiirsellikten
uzak, abartılarla dolu bır melodramdı. Sar-
dou oyunlannda seks, sadizm, din, sanat ve
politika konulannı akıllıca kullanır, seyir-
cinin ilgismi sürekli taze tutmayı başanrdı
ama eserlerinde ruhsal, ahlaki ya da sosyal
derinlik pek olmazdı.
Konuya derinlik katmak Puccini'ye dü-
şüyordu. Gercekçilik akımma uygun düşen
"La Tosca"nın konusu bestecınin hemen
ilgisini çekti. Çok sağlam bir yapıya oturan
konuya lirik bölümler eklenmesini, beş per-
denin üçe indirilmesini ve piyesteki yirmi
üç karakterin dokuz temel role indirilrnesi-
ni istedi, metin yazarlanndan. Operanın
adını da "Tosca" olarak değiştirdi.
Tosca, opera dünyasının en karmaşık ka-
dın kahramanlanndan biri sayılır. tki boyut-
lu bir kadındır: Bir taraftan rahibeler tara-
findan yetiştirilen, dindar bir genç kadın
olarak görünse de aslında ihtirasb ve hırs-
lı bir şarkıcıdır. Girdiği bir salonda herke-
sin hemen kafasını çevirip baktıği tûr ka-
dınlardandrr; günlük hayatta da sahnede gi-
bi taşır kendini. Sarah Bernhardt da böyle
bir kadındı. Bu sezon tstanbul'da Tosca'yı
canlandıran, Zehra Yıldız ise dîva'lığı sah-
nede bırakmayı tercih edenlerden.
Opera seyircisinin "Uçan HoDandairda
Senta, daha sonra da Aida ve Salome ola-
rak taıııvm çok sevdiği Zehra Yıldız, sah-
nede dugal oyunculuk sergilemekten yana
ama Tosca'nın böyle tanımlanamayacağı-
nı söylüyor: "Tosca, doğalhkla anlaülacak
bir karakter değil; aşın kıskancbğL, abarö-
h davranışlanyla onu masum biri gibi can-
landırmak doğnı olmaz. Aksine bu rol, fi-
ziksel olarak öne cıkmayı gerektiriyor. çfin-
kû Tosca cinselligini gizieıneyen bir kadm.
DikkatJeri üzerineçeken biri.Onu oynarken
kollannı kaldınp başını geriye atarak, eski
usul divalar taranda şarkı söylemek gere-
kiyor. Aslında sahnede bu tip taşkmhklar
bana hiç uymuyor ama belki de bu yüzden
Tosca'yı canlandırmak çokheyecan vericL"
Tosca gerçekten de masum biri değildir. Bu
yüzden sevgıli Cavaradossi, Madonna'mn
resmini yaparken kendine genç bir kızın
yüzünü model olarak seçer, çünkü Tos-
ca'nın yüzü bir azizede bulunan masumi-
yet ve saflığı taşımaz. Sevgilisinin başka bır
kadmın resmini yapmasına simrlenen Tos-
ca, operanın hemen birinci perdesinde aşı-
n kıskançlık göstererek mantık dışı davra-
nışlar sergiler. Aynı OtheUo gibi, kıskanç-
lığı yüzünden kolay kandınlabilir biri olur.
Kendısini kandıran da Baron Scarpia'dır
Scarpia, Puccini operalannda ilk önem-
li bariton rolü olduğu için opera tarihi açı-
sından özel bir yere sahiptir. Elindeki yet-
kiyi kötüye kullanan bir devlet görevlisidir.
Tosca ve Cavaradossi'nin trajik
sonlannı hazırlayan kişidir,
aynı zamanda. Fakat, Tos-
ca'nın büyük trajedisi sade-
ce ölüm değildir, ölü biri ta-
rafindan, hem de kendi öldür-
düğü bir adam tarafindan kandı-
nlmasıdır.
Zehra Yıldız'la konuşmamız
sürdükçe, kendini ne denli acı-
masızca eleştirdığini görmek
beni şaşırtıyor. Cavaradossi
rolünü Cemalettin Kurugül-
lü ile dönüşümlü o-
larak oynayan eşi
Süha Yıldız'la da
birbirlerini sanatsal
açıdan sert biçimde
eleştirdiklerini öğreni-
yorum. Cavaradossi. Puc-
cini 'nın en güzel aryalann-
dan biri sayılan "E lucevan
le steDe" ile tüm operada bir
tek aryası (Vîssi d'arte) olan
Tosca'yı biraz gölgede bırakı-
yor belkı de. "PuccinL en guzel
aryalannı tenoriar için yazmış.
'La Boheme' ve 'Turandot'da ol-
dnğugibi 'Tosca'da daoperanın rnü-
zikal ve konu olarak doruk noktasmı
tenor aryası otuşturuyor" dıyor Zeh-
ra Yıldız.
Çok yoğun bır tempoda çalışan
Zehra Yıldız'ı ayın 2'sinde tstan-
bul'da 'Tosca'da. 5 Aralık'ta Salo-
me olarak Schwerin'de. 9 Aralık'ta
Heıdelberg'de Beethoven'ın operası 'FV
delio'dave 11 Aralık'ta yine fstanbul'da
Tosca'da izlemek mümkün ama bu ener-
jiyi bir seyircinin bulması çok zor!
•Zehra Yıldız, Tosca'yı
!
' cinselliğini gizlemeyen,
dikkatleri üzerine çeken bir
kadın olarak nitelendiriyor.
zorla söküp çıkanp abnak ve başka bir
döneme taşunak çok aykın geldi bana.
Bütün bu oLaylarörgüsü, karakterler ara-
sındaki iKşkiİer ve çanşmalar her dönem-
de, her ülkede günceüigini koruyor, illede
bir müdahale >apmanın yersiz olacağına
inandım."
Günümüze gönderme yapmayı seyir-
cinin düşgücüne bırakan Yekta Kara'nın
çok sevdiği bir opera 'Tosca'. Ama yıl-
larca bu operayı sahnelemekten ürk-
müş: "Çünkü her açıdan -reji, oyuncu,or-
kestra,dekor,kostüm- mükemınefiyct ge-
rektirivor bu eser. Bunu sağlavumadığuıız
sürece de Tosca'dan uzak durmamz ge-
rek."
'Tosca'nın, ilkkez 1941 yılında Anka-
ra'da yurtdışından gelen Türk sanatçılar
tarafindan sadece 2. perdesi sahneleni-
yor. Tosca'yı Semiha Berksoy oynuyor.
1960'ta ise Tepebaşı'nda 'Tosca' ile per-
deleriniaçıyorŞehir Operası. Istanbul'da
ilk kez yerleşik kadrosuyla bir opera sah-
neleniyor. LeytaGencerdeunutulmayan
bir yorum sunuyor.
'Tosca'nm ayn bir yeri var'
Eserde ilk perde Roma'da Barok mi-
marisinin en güzel ömeklerinden Sant'
Andrea della Valle Kilisesi'nde, ikinci
perde Farnese Sarayı'nda, üçüncü perde
ise San Angelo Kalesi'nin terasında ge-
çiyor. Dekorve kostümün çok önemli ol-
duğunu vurgulayan Kara, realist bir ola-
yın bire bir verilebilmesi ve aynntılara
çok dikkat edihnesi gerektiği görüşünde.
Bunu Mkhad Scott'un gerçekleştirdiği
dekor ve kostümü Aknanya'dan getirte-
rek sağlıyor. Fiat Tofaş, Siemens ve Efes
Pilsen'in katkılanyla 5 TIR'la Alman-
ya'dan getirtilen 'Tosca'nın dekor ve kos-
tümü, gerçekten olayın geçtiği mekânla-
n olduğu gibi sahneye aktanyor, müthiş
bir ustalıkla.
Son yıllarda Yekta Kara'nın sahnele-
diği oyunlardaki kadınlara; 'Aida'da Am-
neris, Aida; 'Madame Butterfly'da Cio
Cio San; 'La Boheme'de Mimi, Muset-
ta; 'Turandot'ta Liu, Prenses Turandot;
'Carmen'de Carmen ve Micaela'dan
sonra bir yenisi daha eklendi Tosca'yla.
Ama Yekta Kara için Tosca'nın ayn
bir yeri var. Çünkü Carmen gibi dene-
yimli, yaşamla iç içe, feleğin çemberin-
den geçmiş bir kadın değil Tosca. Tama-
mıyla zıttı. "Baştaki bütün edüginüginin
dışına çıkıp birdenbire inisivaa-
fieJegeçirip etkin bir konumau-
laşması ve bu dönüşümle inaml-
maz bir güce kavıtşmasu idareyi
ele alıp işi adam oldürmeve ka-
dar varduTnası bütün bu kadın-
lar arasında Tosca'yı çokayn bir
yereyerleşnnyor. Opera yazmm-
da kadınlann çoğu erkekler
dünyasuıda skışıp kalrruş. aa çe-
ken, gözyaşı döken, kendilerini
erkekler ugnına feda etmek zo-
runda bffakılan kadmlar~ Car-
men de özgüriüğü uğruna kafa
tutuyor, hayata meydan okuyor
ama sonunda Opkı ötekiler gibi
öldürülüyor. Turandot ise ikti-
daruıı kullanarak keUe uçurttu-
ruyor. Oysa Tosca hiç umulma-
dıkbiranda kendi bfleğinin gü-
cüyk bir adamı öMürüyor."
Bu, gerçekten çok 'cazip' ge-
liyor yönetmen Yekta Kara'ya.
Yaşamı bu kadar tanımayan bir
kadının, olaylann tam ortasuıa
düşüp işi kan dökmeye kadar
götürmesini, yaşam karşısmda
bu denli beceriksiz bir kadının
rastgele bir bıçağı eline ahp po-
lis müdürünü öldürmesini 'ma-
nılmaz' buluyor. Sevgilisine na-
sıl ölü taklidi yapacağını göste-
ren Tosca, sonunda Scarpia'nın
oyununa gelip sevgilisinin ger-
çekten öldüğünü anladığında da
oyunun sonunu beğenmeyip
kendi fînalini kendi hazırhyoT.
Melek kalesinin tepesine çıkıp
'mükemmel' bir sonla. kendisi-
ni Tiber Nehri' ne atarak yine
'gaüp' geliyor.
Yekta Kara da, bu denli güç-
süz varsayılan bir kadmın, yaşa-
ma karşı aslında ne denli güçlü
ve nelere kadir olduğunu göste-
ren görkemli bir 'Tosca' sunu-
yor.
Lenin, gizli sevgilisini Kremlin'de saklamışKültür servisi - Sovyetler'in büyük lideri
Lenin'in, Kremlin sarayında sevgilisini sak-
ladığı ortaya çıktı. Bolşevık de\Tİminin bü-
yük lideri Lenin'in 1917 tarihinden bu yana
saklanan özel mektuplan ve tıbbi tutanakla-
n üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda
büyük liderin yaşammı iki kadınla birlikte
paylaştığı anlaşıldı. Birçok ilginç aynnftyı
gözler önüne seren belgelerde, Stalin ve Le-
nin'in yaşamına ait gizli gerçeklere de rast-
landı. Londrah tarihçi Robert Service tara-
findan ortaya çıkanlan mektuplar Lenin'in
kansı Krupskaya'yı nasıl insafsızca aldattı-
ğını ve InessaArmand ile özgürce bir aşk ya-
şadığını belgelenyle gözler önüne seriyor
Lenin ile Inessa Armand'ın 1911-12 yılla-
n arasında birbirlerine yazdıklan mektupta
sevgililerin geçmişlerinin hayli eskiye dayan-
dığı da anlaşıldı. Bütün bunlann yanı sırabel-
ki de en ilginç aynntı. iki sevgilinin ilişkisi-
nin Lenin'in kansı Krupskaya tarafindan da
onaylanması ve onun kendisini kocasına ada-
maktan asla vazgeçmemesi. Öyle ki, Krups-
kaya, Lenin'in. ölümünden sonra mumyala-
narak Kızıl Meydan'a gömülmesi yerine,
sevgilisinin yanında ebedi uykusunu sürdür-
mesini dahi istemiş. BBC 1 'de gelecek hafta
yayımlanacak olan bir programda Krupska-
özel mektuplan ve tıbbi
tutanaklar üzerinde
yapılan araştırmalar
sonunda Lenin 'in
yaşamım kansı
Krupskaya
(solda) ve
sevgilisi Inessa
Armand ile
birlikte
paylaştığı ortaya
çıktu Kansı bu
ilişkiyi onaylayarak,
kendisini Lenin 'e
adamaktan vazgeçmemiş.
ya'nın Lenin'in 1924'te ölümünden sonra
kendi el yazısıyla yazdığı mektuplara da yer
verilecek. Lenin'in yaşamını değiştiren ve
onu sersemlettiği iddia edilen Inessa, çarlık
polis kayıtlannda şöyle nıtelendıriliyor; "Çok
zekL. yüksek eğhımli- orta boylu, zayıf, oval
yüzlü»ve çok ilginç bir tecriibe."
Lenin'in 1912'debirsüre Armand'dan ay-
nlmaya karar verdiği. çünkü onun kendisini
devrimden uzaklaştırdığı flkrini benimsedi-
ği fakat yine de onsuz yaşayamadığı söyle-
nenJer arasında. Lenin'in, Inessa Armand'ı
Petrova olarak çağırdığı ve piyanoda Beetho-
ven'ı çahnasından çok hoşlandığı ise diğer il-
ginç bir aynntı. 1918'deBolşevikiktidannın
hayal olmasından sonra Lenin, Inessa'yı, ka-
nsını ve kızı Maria'yı Kremlin'e yerleştirdi
fakat hepsi ayn odalarda kaldılar. Wales Üni-
versitesi profesörlerinden NeQ Harding, Le-
nin'in Krupskaya ile çocuk yaşta yaptığı ev-
liliğin, orta yaşlarda gözünün başka kadınla-
ra takılmasına neden olduğunu söylüyor. Ko-
casından daha küçük görünen Krupskaya,
Lenin'i yazdığı biyografisınde kendisini tü-
müyle kocasına adadığını tekrar tekrar belir-
tiyor. Üçlünün ilişkileri bunlarla da bitmiyor,
Armand, ölmeden önce Eylül 1920'deKrups-
kaya'ya yazdığı mektupta Lenin'i ve kızı I-
na'yı ona emanet etriğini ve onlara iyi bak-
masını söylüyor.
Armand'ın ölümü Lenin üzerinde tıpkı bir
bah/oz etkisi yaratn, cenaze günü ıstrrap için-
de kıvrandı. Robert Service, Lenin'in Ines-
sa'nın ölümünden sonra bir türlü kendini to-
parlayamadığını, kararlan doğru düzgün ala-
mayacak kadar zayıf ve tıbbi problemler ya-
şadığını da ifade ediyor. Krupskaya ise Le-
nin'in Gorki Sanatoryumu'nda bir sandah/e-
de geçirdiği son günlerinde onu hiç yalruzbı-
rakmadı ve 21 Ocak 1924'teki ölümüne dek
hep yanında kaldı. Son hamle ise yine Krups-
kaya'dan geldi; Lenin'in ölümünden sonra I-
na'ya yazdığı mektupta, onlara verdiği rahat-
sızlık dolayısıyla özür dıhyordu.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Açık Kapı'dan Bakarken
Nilgün Cerrahoğlu ile Yavuz Baydar'ın ha-
zırladığı "AçıkKapı" programının ilkinde, konuk-
lardan ikisi bir çatışmanın eşiğine geldiler: Büyü-
kelçi Cem Duna ve yazar Demir Özlü zarif, ki-
bar insanlar, tartışmayı derinleştirmek istemedi-
ler sanırım.
Oysa, köklü bir görüş ayrılığı içinde olduklan
apaçık belliydi. Gönül, bu durumlarda karşı kar-
şıya gelişin netleşmesini diliyor; kavga çıkar kor-
kusu taşımak gereksiz bence, uygar insanlar üs-
lup sıkıntısı çekmeden birbirileriyle pekâlâ çeki-
şebilirler.
İki konuda iyice açığa çıktı, Cem Duna ile De-
mir Özlü'nün görüş farklılıkları. Özlü, bir araTürk
diplomatlarının, elçiliklerinin kapalılığından ya-
kındı ve Çetin Altan, Zafer Toprak gibi insan-
lann elçi seçilmeleri durumunda temsili bir ağır-
lık kazanacağımızı savladı. Duna, kesin bir dille
karşı çıktı buna, bir bakıma diplomasinin teknik
yanının görmezlikten gelinmesinin ya da hafife
alınmasının tehlikeleri üzerinde durdu.
İlk bakışta Cem Duna'ya hak vermemek elde
değil. Diplomatlık, bugün her çağdakinden faz-
la teknik donanım ve ehliyet gerektiren bir mes-
lek dalı, sembolik bir temsil tanımıyla sınırlana-
cak bir işlev taşımıyor.
Çelişkili gelebilir ama ben, Demir Özlü'nün
perspektifinı ciddiye almak gerektiğine inanıyo-
rum gene de; bunun, aynı uğraş alanına ait ol-
mamızla bir ilgisi olduğunu da sanmıyorum:
Her şeyden önce, diplomasinin özeilikle bu
yüzyılda büyük, varoluşsal yaralar almış bir "di-
siplin" olduğu kanısındayım. 1945'te, Körfez sa-
vaşında, son olarak da Bosna'da ve Ruanda'da
anlamından pek çok şey yitirdiği gözlemlendi.
Diplomasinin, bana kalırsa öldürüldükten sonra
içi doldurulmuş av hayvanlarını çağrıştırıyor du-
rumu. Teknik donanıma gelince, bir vakitlerin
'ayakkabı satış mağazası'rv konu edinen anti-
sovyetik fıkrasındaki gibi: 'Sistem' müthiş de,
'mağazada ayakkabı yok'.
Ikincisi, diploması iç siyasete genellikle kilitli.
Dışişleri Bakanı Çiller ise, bir büyükelçi ne ya-
pabilir, yapabilmiştir?
Üçüncüsü, Demir Özlü'nün işaret ettiği seçe-
neğin bir geleneği var. Türkiye Cumhuriyeti söz-
gelimi, Yahya Kemal'i ve Yakup Kadri'yi; Latin
Amerika devletleri Octavio Paz'ı, Neruda'yı,
Carlos Fuentes'i elçi olarak görevlendirmişler-
dir. 'Doğnı' insanların seçilmesi ayn bir şeydir, bir
ülkenin kendisini bu yoldan da temsil etmeyi be-
nimsemesi bambaşka bir şey. Kaldı ki, ülkenin
aynı anda iki farklı görev tanımı taşıyan elçi ile
temsil edilmesi de pekâlâ düşünülebilir.
Demir Özlü'nün Cem Duna'dan ayrıldığı cana-
lıcı bir nokta daha vardı Açık Kapı programında:
Türkiye'nin köklü ve acil biçimde reformlara açıl-
ması gerektiğini savundu yazar; elçiyse, soğuk-
kanlı vetemkinli biçimde sorunlann çözülmesin-
den yanaydi.
Kürt sorununa, Susurluk'a, yargının durumu-
na, yarım demokrasiye, faili meçhullere ve ben-
zeri ana konulara bakınca, nasıl soğukkanlı ve
temkinli olunabilir, çıkaramadım. Ağırdan alına-
cak, usul usul onanm yapılacak bir durumdan,
hal ve gidişten dem vurmak elde midir?
Cem Duna, kötü anlamıyla siyaset yapan biri
izlenimi bıraktı bende. Demir Özlü, tam tersine,
ülkesinin durumu nedeniyle acı çeken, hızlı dö-
nüşüm talep eden bir aydın görünümü çizdi.
Açık Kapı, şimdiden sağlam bir program ola-
rak koydu ağırlığını. Biraz daha korkusuz biçim-
de, şüphesiz düzeyinden yitinmeden neşteri kul-
lanırsa kalıcı bir tartışma ortamı yaratacağı ke-
sin.
bmet Küntay Tıyatro
ÖdültePi'nin sahiptePi açMdandı
• Kültür Servisi - 22. Ismet Küntay Tiyatro
Ödülleri'ni kazanan sanatçılar belli oldu. 'En tyi
Yapım' ödülünü Îstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı
Ergin Orbey'ın tiyatroya uyarladığı ve yönettiğı,
Nâzım Hikmet'in 'Kuvayı Milliye' adlı yapıtı
alırken 'En tyi Yönetmen' ödülü Şehir
Tiyatrolan'nda Sönmez Atasoy'un 'Kendi
Gökkubbemiz" adlı yapıtını sahneleyen Engin
Uludağ'm oldu. Toron Karacaoğlu'nun 'Kendi
Gökkubbemiz'deki rolüyle 'En iyi Erkek Oyuncu'
seçildiği ödüller kapsammda Aslı Içözü de
'Aynlık'taki rolüyle 'En iyi Kadın Oyuncu'
ödülüne değer görüldü. Hayati Asılyazıcı, Sibel
Aslan, Doğan Koloğlu, Nadide Küntay ve Sevgi
Sanh'dan oluşan seçici kurul, 'En Başanlı Oyun
Yazan' dalında ödül vermedi. Ödüller 7 Aralık
Pazartesi akşamı Îstanbul Devlet
Tiyatrolan'nın sahneleyeceği
'Kuvayı Milliye' adlı oyunun galasında
sahiplerine verilecek.
CumhuriYet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
ARALIK AYI ETKİNLİKU
SOYLİSİÜ İMZA GÜNÜ
2 Aralık Salı Saat: 16.00-18.00
OKTAY AKBAL MÜCAP OFLUOĞLU
Kitaplannı imzalıyorlar
, Adres: Istıklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82
I