Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3KASIM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
KISA.. KISA.
• LLUSLARARASI
Tüketiciler Örgütü
(Consumers
International) 15. Dünya
Kongresı. bugün Şili'nin
Başkenti Santiago"da
başladı. 7
Kasım"a kadar
sürecek kongreye,
dünyanın 100"ü aşkın
ülkesinden 230 tüketici
örgütü katılıyor.
• \nSIR, Irak. Ürdün.
Suriye ve Türkiye'nin beş
elektrik güç kuruluşu
arasındaki elektrik
ecterkonneksiyonu için
Genel Enterkonneksiyon
Anlaşması Bakanlar
Kurulu'nca onaylandı.
• TÜRKtYE Taşkömürü
Kurumu (TTK), yaklaşık
5 bin işçıyi kapsayan
servis taşımacılığını özel
sektöre devretti.
• MARMARA Zeytin
Tanm Satış Kooperatifleri
Birliği bu sezon zeytin
alım kampanyasının 4
Kasım'da başlayacağını
açıkladı.
• ANTALYA yöresinde
sera ûrünü sebzeler
piyasa\a gelmeye başladı.
Sezonun ilk ürünlerinden
sera domatesi 80 bin
liradan işlem görürken,
tarla domatesi 20-60 bin
liradan işlem gördü.
• ŞAHİNLER Holding,
Alman Textilwirtschaft
dergisinin '"Avrupa'nın
En Büyük Hazır
Giyimcileri"
araştırmasına göre. geçen
yıl bulunduğu 69. sıradan
4O.'lığa yükseldi.
Sağlık alanındaki yatınmlarda devlet politikasının 'özel sektör tercihli' olduğu görülüyor
4
Paran kadar sağhk' desteği
FÎLİZGÜMÜŞ
Sosyal güvenlikte "reform" isteğinin
ana temasını oluşturan ve "hizmetin saün
ahnması" önerilen sağlık alamnda, dev-
let teşvikli özel sektör yatınmlannın, ka-
mu yatınmlannı geçtıği görüldü. Hazine
Müsteşarlığı verilerine göre. son 3 yılda
devlet, sağlık alanında yaklaşık 156 tril-
yon liralık yatınma teşvik belgesi verirken,'
SSK'nin yatınmlan için aynlan bütçe,
1994-1996 arasında 5 trilyonda kaldı.
Başbakan MesutYılmaz'ın, Dünya Ban-
kası ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
raporlan doğrultusunda "SSK hastanele-
rinin ayrı bir sağlık işletmesi olarak yeni-
den yapılandınlmasr ısteğı. Ekonomik
ve Sosyal Konsey'de tartışılacakken, sağ-
lık alanındaki yatınmlarda devlet politika-
sının "özel sektör tercihli" olduğu görül-
dü.
Istanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu
üyesi Dr. Rıfat Yücel'in. 1994 Kasım ve
1997 Temmuz tarihleri arasında yaptığı
araştırma. *sağhktaözeOeştirmennr, *top-
lum yaran amacını gütmediğini ve bölge-
sel eşitsizliklere \ol açüğjnı"' ortaya koydu.
Yücel'in. Resmi Gazete'de yayımlanan.
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı"nın "Ya-
tınm Teşvik Belgelerinin Sektörel Dağıb-
mı" verilerinden yaptıgı araştırmada or-
taya çıkan tabloya göre. devlet. özel sek-
törün yaklaşık 856 milyon 45 bin dolarlık
yatınmına teşvik verdı. Gümrük vergisi is-
tisnası, yatırım indirimi. makine alımın-
da KDV'nin ertelenmesi. vergi. resim. harç
istisnalan. =nerji desteği. arsa ve kredi tah-
sisi şeklinde verilen teşvikler. bugünün
dolar kuruyla 156.2 trilyon lira düzeyin-
de gerçekleşti.
Araştırmada özellikle 1995 yılının Tem-
Devlet teşvitdl 5ze! selrtSr
ıliere/bolgetere dağıtwnı "
muz ayında hükümetin. özel sağlık sektö-
rünün yatınm teşviklerinın hız kazanma-
sına dikkat çeken Yücel. "Buradainsanın
aklına ister istemez Amerikan Ticaret Ba-
kanlığı'nın 1995 yılında \ ayımladtgı bir ra-
por geliyor. Bu rapora göre Türkhe. ABD
ihracatında ilk on ülke arasında. İlginç
nokta iseTürkiye'de hedefsektörsağlık sek-
on 3 yılda
devlet. sağlık
alanında özel
sektörün 156.2
trilyon liralık
yatınmına
teşvik verirken
yatınmlann
bölgesel
eşitsizliklere yol
açtığı ve
'toplum yaran
amacı
gütmediği'
belirtildi.
törür yorumunu yaptı.
Araştırmada, devlet teşvikli özel sağlık
sektörü yatınmlannın, illere ve bölgelere
göre dağılım tablosunda. tstanbul yüzde
37 oranıyla en büyük payı alırken. onu
Ankara yüzde 16. fzmir vüzde 10 oranla-
nyla takip etti. Karadeniz bölgesi yüzde
3 oranında kalırken, en az \ atınm, yüzde
1 'likpayla Doğu Anadolu bölgesinde ger-
çekleşti. Sonuç olarak özel sektör yatınm-
lannın yüzde 91 oranında milli gelirin
yüksek olduğu illerde gerçekleştiğine dik-
kati çeken Yücel. •'Serbest piyasa, reka-
bet şansı tanındığı zaman bölgesel eşitsiz-
liklerde dahilolmaküzeresorunlançözer~
yaklaşımının "gerçeklikle ilgisi olnıadığı-
nı" ifade etti.
Teşvik alan yatınmlarda özel şirketle-
rin. u
teknok>jiyoğunalanlar"ı seçtiği dik-
kat çekti. Yatınmlann alanlanna göre da-
ğılımı. özel hastaneler yüzde 44. görüntü-
leme merkezleri yüzde 15. diyaliz merke-
zi yüzde 6, tıbbı teknoloji ithalatı yüzde
18. tanı tedavi merkezi yüzde 17 oranla-
nnda gerçekleşti. Türkiye'nin sağlık so-
runlannın bu alanlarda olmadını vurgula-
yan Dr. Yücel. bukonudaşöyle dedi: "Bu-
gün sadece İstanbul'da tomografı merke-
zi sayısı İngütere'dekilerin toplamından
daha fazladır. Dünyanın her yeruıde sağ-
lık alanında serbest piyasada temel sağlık
hiznıetlerineyannm yapılmaz. Türkiye'de
de hep ikinci ya da üçüncü basamak tek-
noloji yoğunluklu alanlara yatınm yapıl-
mış. Çünkü temel sağlık hLzmeti toplumun
uzun dönemde refahıdır ve bu alanda pa-
ra kazanma olanağını kısıtlar. Burada ta-
mamen toplumsal yarar ilkesi ön planda-
dır. Bu da herhalde özel sağlık sektörü ya-
tınmlannı fazla ilgüendirmiyor."
Sağlığın sosyal de\let ilkesi gereğince
ancak "kamusal" olması gerektiğini belirten
Dr. Rıfat Yücel. son zamanlarda hükümetin
eğitimde yaptığı kamusal atağı, sağlıkta da
yapması gerektiğini söyledi. Yücel. "Yoksa
Türkiye bir taraftan teknoloji çöplüğüne
donerken,diğertaraftan halla, 'paran kadar
sağlık' veya "özel sağlık, sigortan kadar
sağlık' tehlikesi bekliyor" dedi
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDH4
~apitalizmin kalbinin
borsada attığı doğruy-
sa, geçen hafta, dün-
ya ekonomisi ciddi bir
kalp krizi geçırdi denebilir. Asya
pa -. civpsalanndaki spekülasyon
daıgasmm Hong-Kong u da et-
kilemesiyle. 27 Ekim Pazartesi
küresel çapta bir borsa krizi pat-
lak verdı. Hafta sonuna doğru
piyasalarda bir toparlanma gö-
rüldü. Ancak belirsizlik ortadan
kalkmadı. "Tarihsel olarak kasım
ve aralık aylannın yeni trend ya-
ratmaktan ziyade var olanı izle-
diği göz önüne alınırsa" diyor
borsa tarihçısı David Schvvartz
"ûnümüzde dalgalı bir dönem
var" (Fınancial Times 1/11/197)
Yıkılan mitler
Şiddetli borsa dalgalanmala-
nnın derin ekonomik dınamikle-
rin dışavurumu olduğunu düşü-
nerek, manzaraya daha bir ya-
kından bakmak istiyorum. An-
cak. önce birgözlem: Geçen pa-
zartesi yaşanan "borsa krizi' son
yıllarda ısraria savunulan birse-
ri °feor/y/"fenahaldedeldi. Bun-
lardan biri "Yeni Ekonomi" is-
miyie bilinen teori. Bu teoriye gö-
re küreselleşme, yeni teknoloji
ve artan üretkenlik, ABD'de bir
"Yeni Ekonomi" yarattı (Fore-
ign Affaires 08/97). Bu yeni eko-
nominin en önemli özellikleri dü-
şük enflasyon, istikrarlı büyüme
ve iş devrelerinin (business cyles)
ortadan kalkmasfydı. Adeta eko-
nomik tarihin sonuna gelmiştik.
1987 borsa krizinin yıldönümün-
de yaşanan bir borsa krizi, tari-
hin sonunun gelmediğini ironik bir
şekildevurguladı. Kriz sırasında
teknoloji sektörü kâğıtlarının en
sert düşüşleri yaşamış olması
da aynca ilginçti. Geçen hafta
boyunca. kriz tartışmalarında
"Ekonomik toparlanma ve dur-
gunluk, gündüz ve gece gibidir,
biri öbürünü mutlaka izler" ifa-
delerine çok sık rastladık.
Borsa krizi "Asya mucizesi"
mitinin de tabutuna son çiviyi
çaktı. Mucize bitmişti ve ufukta
bir toparianma yoktu. High Fre-
quency Economics'in Ekonomik
şefi Cari Weinberg'e göre "Ja-
pon ekonomisi (önümüzdeki dö-
nemde) şiddetli bir resesyona
düşecek". Princston'dan eko-
nomist Peter Kenen'a göre de
"Bir zamanlar dünya ekonomi-
sinin motoru olmaya başlayan
Asya şimdi yavaşlıyordu" (Wall
Street Journal, 31/10/97).
Asya'da başlayıp Hong-
Kong'u da etkileyerek, genel bir
borsa krizine yol açan speküla-
tif hareketler serbest piyasanın
gizli eline de güveni sarstı. Bu giz-
li elin büyük hayranı, Wall Stre-
et Journal. 29 Ekim çarşamba
başmakalesinde krizden ders çı-
kanrken şöyle yazacaktı: "lleri
derecede entegre olmuş dünya
ekonomisınde, döviz ruleti (ku-
marı) felakete yol açabiliyor"
(Wall Street, Journal 29/10/97).
WSJ makalesi "Piyasalann, en
önemli sorun olan likidite konu-
suna birisinin göz kulak olduğu-
na dair güvenceye gereksinimi
var"diyerek, açıkça piyasalann
düzenlenmesi gerektiğini savun-
du.
Halen ayakta olan bir mite gö-
reyse dünya ekonomisinin te-
melleri sağlam ve Asya'da yaşa-
nan kriz, geneli ve ABD'yi pek et-
kilemez. Bunun da önümüzde-
ki dönemde sarsıldığını hep bir-
likte göreceğiz.
Yıne bir ekim ayında gerçek-
leşen 1929 krizini şıddetlı bir dep-
Borsa Krizi Neyin Habercisi?
Dünya borsalarından insan manzaralan.
resyon izlemıştı. Bu depresyon-
dan çıkış. New Deal gibi piya-
sa ekonomısine doğrudan mü-
dahale eden politikalar ve II. Dün-
ya Savaşı'nın getirdiği yıkımı iz-
leyen yeni kapasite kurma ola-
naklanyla gerçekleşmışti. Bu ara-
da 1. Küreselleşme dalgası ke-
sintiye uğramış, yerini koruma-
cılığa ve savaştan sonra da sa-
bit kur sistemine bırakmıştı. Ta-
bii ki. bugün tarih kendini tekrar
edecek demek istemiyorum. Söz
konusu iki dönem arasında
önemli farklar da var. Birincisi
1930'larda dünya ekonomisinde,
gerileyen ingiltere'nin yerini dol-
durmak için ABD, Almanya ve Ja-
ponya arasında çok ciddi bir he-
gemonya mücadelesi başlamış-
tı. Ikincisi, ABD'de yeni bir ser-
maye birikim modeli Fordizm
(bugün ortada henüz yeni bir
model yok) gelişi-
yordu ve nihayet.
dünya ekonomisin-
de hem işçi hare-
ketleri (komünizm)
hem de bağımsızlık
hareketleri, kısaca
devrımci bir dalga.
yükseliyordu. Bu-
gün, birçok ülkede
işçi hareketleri nde
kabarma işaretleri
olsa bile ortam ol-
dukça farklı.
Ancak, bugün de
bir aşırı üretim krizi
söz konusu ve bu
bir eksik tüketim
eğilimiyle birlikte ge-
lişiyor. Bu sorun
1996 yılında VVilli-
am Grider'in çalış-
masında (The Ma-
nic Logic of Capi-
talism) kapsamlı bir
şekilde gündeme
getirilmişti: stratejik
sanayi dallarında,
küreselleşmenin basıncıyla. bü-
yük bir kapasite fazlası oluşma-
ya başlamıştı. Diğer taraftan, iş
olanaklanyla, çalışmak isteyen
nüfus arasındaki makas da hız-
la açılıyordu.
Business Week (10/11/97)
borsa krizini değerlendirirken,
bu kapasite fazla;ı sorununa da
özel biryer verdi: 1995-1997 ara-
sında gelişmekte olan Asya ül-
kelerinde, Latin Amerika'da, Ja-
ponya'da ve ABD'de tüketici ta-
iebinin büyüme hızı, sanayi üre-
timinin büyüme hızının gerisinde
kalmıştı; otomotive, yarı iletken-
ler. kımya, gemicılık ve gayrı-
menkul/özellikle ofis binası piya-
salarında ciddi bir kapasite faz-
lası vardı ve bu durum depres-
yonist bir baskı yaratıyordus
Bu madalyonun öbür yüzün-
de de eksık tüketim eğilimi var.
Gelişmekte olan ülkelerde ve ge-
lişmiş ülkelerde yoksulluğun eko-
nomik büyümeye rağmen azal-
mamakta dırendığine. gelir da-
ğılımının bozulmaya devam et-
tiğine bu köşede birçok defa de-
ğinmiştim. Bu yoksullaşma ve
yüksek işsizlik, özellikle gelişmiş
ekonomilerde bir eksik tüketim
eğilimi yaratıyor. Asya ülkelerı
gibi bölgelerde, çalışan nüfusun
düşük ücretlerle ve baskı altın-
da çalıştınlması da iç tüketimin
ekonomik büyümeye uygun bir
hızla gelişmesini engelliyor, bu ül-
keleri esas olarak ihracata yön-
lendırıyordu. Sonuç ise azgeliş-
Dünya borsalarında 27 Ekim 1997
Pasifik Grubu
Avustralya
Hong Kong
Japonya
Yeni Zelanda
Güney Kore
Avrupa ve Afrika
Finlandiya
Fransa
Almanya
Irlanda
Israil
Italya
Güney Afrika
Ispanya
Ingiltere
Endeks
All Ordinaries
Hang Seng
Nikkei 225
NZ SE Top 40
Composite
Hex20
CAC40
Dax
Rish Overall
MAOF25
MIB30
All-Share
Madrid SE
FTSE100
Kuzey ve Giiney Amerika
Arjantin
Brezilya
Kanada
Meksika
Amerika
Amerika
General
Bovespa
TSE300
Bolso
Dow Jones
NASDAÛ
% Değişim
-3.29
-5.80
-1.87
-9.73
-3.28
-6.44
-2.79
-4.24
-6.08
-4.68
-2.90
-5.66
-4.28
-2.61
-13.01
-14.97
-6.17
-13.34
-7.18
-7.02
miş ülkelerdeki eksik tüketim ba-
sıncının, dış ticaret yoluyla, ge-
lişmiş ülkelerdeki piyasalara ak-
tarılması ve buralardaki aşın üre-
tim sorunlannı ağırlaştırması olu-
yor.
Geçen dönemde. bu eksik tü-
ketim ve aşın üretim eğilimi hem
gelişmiş ülkelerde hem de özel-
likle önce Meksika gibi Latin
Amerika ülkelerinde ve Asya'da
ucuz kredi yoluyla yumuşatılma-
yaçalışılmıştı. Latin Amerika'da-
ki bankaların batık kredilerinden,
ABD'de tüketici kredılerinın ve
kışisel iflasların rekor düzeylere
ulaşmaya başlamasından geçmiş
yazılarımda soz etmıştim. Şir-
ketlerin ve kamunun borçlannda-
ki hızlı artış da (doların G7 Mer-
kez Bankaları elıyle değerlendi-
rilmesiyle birlikte) hem borsayı
destekledi hem de bizzat borsa-
dakı tırmanış tarafından teşvik
edıldi. Bu ortamda, geçen ağus-
tostaVVall Street Journal'ın uyar-
dığı gibi genel lyımserlik ve ucuz
kredi, ABD'de kimya. kâğrt, uçak
sanayiı ve otomotiv sektöründe
büyük bir kapasite genişlemesi-
ne yol açıyor. bu aşırı iyimserlik
teknoloji ve iletişim sektörlerini de
etkılıyordu. (Wall Street Journal
7/08/97). Ozetle bugün dünya
ekonomisinde giderek genelle-
şen bir aşırı üretim ve bundan
kaynaklanan depresyon eğilimi
var. Borsa ve para krızleri işte bu
zemin üzerinde yaşanıyor. Dün-
ya ekonomisinin temelleri hiç de
sağlam değil.
Şimdi "Avrupa ve
ABD Asya krızinden
etkilenmez varsayımı-
na" dönebiliriz sanı-
rım. ABD'de borsa tır-
manışı "Yeni Ekono-
m/"nın yarattığı iyim-
serlik, yeni yatınm eği-
limi ileAvrupa'da eko-
nomik toparlanmanın
etkileri 1996 yılında.
Asya'ya giden fonları
emmeye, mali serma-
ye, merkez ülkelere
geri dönmeye başladı.
Bu sırada Çın'de de-
valüasyonu izleyen ih-
racat hamlesı Asya pi-
yasalarını sıkıştırdı, re-
kabeti kızıştırdı, dış ti-
caret açıklannı büyüt-
meye başladı. Yatınm-
cılar Asya piyasalanna
daha dikkatli bakınca,
batık banka kredileri-
ni, boş ofıs bloklarını,
verimsiz altyapı proje-
lenni. işçi sınıfının protestolarını
ve Japonya'nın bölgeye "expo-
sure"ünü görmeye başladı. Risk
primleri arttı ve dış kredi hızla
kurudu (Bkz: Sandra Sugavva-
ra: VVashington Post 31/10/97).
David Roach'ın ifadeleriyle bir
"likidite kıtlığı" oluştu ve dünya
ekonomisinde hızla genelleşme-
ye başladı. Asya krizi bunun ilk
habercisiydi. |Wall Street Jo-
urnal 29/10/97). Gerisıni biliyo-
ruz. devalüasyonu zorlayan spe-
külatif hareketler. Asya para kri-
zi, spekulasyonun gelip Hong-
Kong Doları ıle ABD Doları ara-
sındaki ılışkiyı zorlamaya oaşla-
ması ve geçen haftaki borsa kri-
zi...
Bu noktadan ileriersek, Asya
ülkelerindeki şiddetli devalüas-
yonlann ister istemez bu ülkele-
rin. uluslararası rekabet gucünü
arttıracağını ve böylece de sahip
olduklan kapasite fazlasının ba-
sıncınıABDveAvrupa'yatrans-
fer etmelerini kolaylaştıracağını
düşünebiliriz. Bu da ABD'deki
yerel kapasite fazlasının basın-
cını arttıracak. Ek olarak Asya
piyasalanndaki talebin daralma-
sı merkez ülkelerini olumsuz et-
kileyecek (The Economist
1 /11 /97). Özellikle elektronik sa-
nayii. lüks maUar ve inşaat sek-
töründe yaşanan daralma bü-
yük uluslararası şirketleri etkili-
yor. Örneğin, müteahhitlikfirma-
sı. Asean Brian Bovery'nin için-
de bulunduğumuz dört aytık dö-
nemde 100 milyon dolar kay-
bettiği, ABD ve Avrupa'daki şir-
ketlerin de 10.000 yeni tensika-
ta gideceği bildiriliyor (WSJ).
Diğer taraftan, söz konusu As-
ya ülkelerinde kapasite fazlası-
nı ortadan kaldırmak için IMF re-
çetelerine göre kamu harcama-
larına son vermek ve ekonomi-
yi daraltmak gerekiyor. Bu ise
uygulandığı takdirde, işsizlik ar-
tışı ve sosyal çalkantı, yani, si-
yasal istikrarsızlık demek. Bu is-
tikrarsızlığın, ihracatının yüzde
44'ünü bölgeye yapan Japon-
ya'nın, krizde kıvranan banka
sistemi üzerinden, ABD ve Av-
rupa'yatransferedilmesi işten bi-
le değil. Japon bankalarının, li-
kidite gereksınimleri için ellerin-
deki ABD ve Avrupa kâğıtlannı sa-
tışa çıkarmaları hemen yeni bir
krize yol açar.
Şimdi bu manzarayı şu iki eği-
limle birlikte değeriendirelim. Bi-
rincisi. ABD'de borsanın aşın de-
ğerli olduğu konusunda hiçbir
kuşku kalmadı; şirket getirileri-
nin 1998'de gerileyeceği düşü-
nülüyor. ikincisi, ABD ekonomi-
si bir toparianma evresinin sonu-
na geldi, önümüzdeki dönemde
devrevi olarak yavaşlamaya baş-
layacak. Bu iki eğilim dışardan ge-
len basınçların etkisini arttıra-
cak. Bu yüzden ABD'nin Asya kri-
zinden etkilenmeyeceği ya da
ekonomik temelinin sağlam ol-
duğu iddiaları oldukça iyimser.
Üstelik ABD'nin Asya krizinden
siyasi olarak da etkilenmesi söz
konusu. Meksika krizindekine
benzer bir yardım paketinin ABD
tarafından devreye sokulmama-
sı bölge ülkeleri arasında olum-
suz, hatta düşmanca bir tavır
olarak görülüyor. (Far Eastern
Economic Review 6/11/97).
Aşın üretim sorununun getirece-
ği dış ticaret gerginlikleri içinde
bu ruh halinin de önemli bir is-
tikrarsızlık etkeni olacağını düşü-
nebiliriz. Özetle.. geçen hafta ya-
şanan borsa krizinin arkasında
öyle zannedildiği gibi sağlıklı bir
ekonomik yapı yok. Asya krizi
daha yeni başladı ve önümüzde-
ki dönemde etkileri yayılmaya
devam edecek. Borsaya gelin-
ce, artık "Boğanın" öldüğü ke-
sin. Ancak sakin bir "Ayı" piya-
sası beklemek boş, ayılar da çok
can yakacak. Bence yatınmcıla-
rın, ama özellikle uzun dönemli
yatırımcıların, 1929 krizinin tari-
hine biraz daha yakından bakma-
larında fayda var.
Oüzeltme: Önceki yazımda
"de omnibus dubitandum est"
(Her şeyden şüphe etmek gere-
kir) tümcesi yanlış dizilmiştir, dü-
zeitırim.
Gelir dağılımı
'Ateşle
baruf
yan yana
ANKARA (ANKA)-
lstanbul'un en zengin ai-
leleri ıle en yoksul ailele-
ri arasındaki gelir farkının
tam 1437 kat olduğu he-
saplandı. Araştırmacı,
Mustafa Sönmez'in
DlE'nın Hanehalkı Gelir
Dağılımı Anketi'nin ba-
zı illerbazındaki detayla-
rından yararlanarak yap-
tığı araştırmaya göre. Tür-
kiye'de gelirin en adalet-
siz dağıtıldığı il olan İs-
tanbul'da. "debdebe ile
kahredici bir \oksulluk.
ateşlebanıtgjbi >an yana''
yaşanıyor. Toplam geli-
rin yüzde 27.5' ıni kontrol
eden lstanbul'un toplam
gelirinin v'üzde 64'ünü en
zengin yüzde 20'lik kesim
kullantyor. Istanbul'daki
en varlıklı aileler ile en
yoksul aileler arasında
143 7 kat gelır farkı bulu-
nuyor. En zengin hanele-
rin 1 milyon 6 bin dolar-
lık yıllık gelinne karşılık
en yoksul aileler sadece
700 dolarlık bir gelir el-
de edebiliyor.
Gelir uçurumunda ikin-
ci sırayı ise Adana alıyor.
Adana'daki en zengin ai-
lelerle en yoksul aileler
arasında 1392 katlık fark
bulunuyor. Üçüncü sıra-
daki Erzurum'da ise bu
fark 472 kata kadar düşü-
yor.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
İstem Cumhuriyeti
Ekonomi kuramının biryüzü istem (talep) ağır-
lıklıdır. Bireysel ve toplumsal istem, nicel ve nitel
olarak, üretim ve satış kararlarının alınmasını bü-
yük ölçüde etkiler. Üretim, bölüşüm ve değişim
süreçlerini göz ardı etmediği sürece bu yaklaşım
gerçekleri yansıtabilir.
Burada da konu siyasal; Özgürlük ve Dayanış-
ma Partisi'nin (ÖDP) geçen hafta sonu sona eren
konferans-kongre süreci, bir bakıma "siyasal is-
temieri ortak olanlann birlikteliği" yönünde atılan
önemli bir adımdı.
ÖDP Parti Meclisi Çalışma Raporu'nun ön ka-
pağının iç yüzünde: emeğin, özgüriüğün, banşın,
kardeşliğin, adaletin, dürüstlüğün, içtenliğin, ka-
tılımcılığın, savaş karşıtlığının, doğruluğun, da-
yanışmanın, inadın, eşitliğin, kadınlann, hoşgö-
rünün, paylaşmanın, çeşitliliğin, farklılığın, üret-
kenliğin, sözünde durmanın, aklın, çoksesliliğin,
beraberliğin, düşünenlerin, direnmenin, dostlu-
ğun, mücadelenin, sivil itaatsizliğin, yaratıcılığın,
tartışmanın, yeşilin, kendini iyi hissetmenin, çok-
kültürlülüğün, bireyleşmenin, beraber olmanın,
hayal gücünün, umudun, özgüvenin, şeffaflığın,
ferahlığın, vefanın, alçakgönüllülüğün, çözümüret-
menin, ezilen halklann, eylemliliğin, diyaloğun, söz
ve karar hakkının, renklerin, şiirin, bağımsızlığın,
laikliğin, cinsiyetçi olmayanların, arkadaşına do-
kundurtmayanlann, çocuklann, fabrikalann, de-
mokrasinin, yarının, vicdan özgüriüğünün, ev-
renselliğin, erkeklehn, basın özgühüğünün, ya-
şama hakkının, vicdani ret isteyenlerin, morkur-
dele takanlann, insanlann, hayvan dostlannın,
antişovenizmin, bilimin, sözü kesilmiş olanlann,
sokağın, dışlanmışların, cesaretin, muhalif olma-
nın, sevincin, bilginin, pes etmemenin, çoğulcu-
luğun, şiddet karşıtlannın, sosyalistlerin, yakın-
ları kaybedilenlerin, sanatın, tembellik hakkının,
mizahın, mazlumların, iş ve ekmeğin, parasızla-
nn, aşkın ve devrimin partisi: özgürlük ve Daya-
nışma deniyor. llginç bir "parti tanımlaması" ya-
pılıyor. Burada sıralanan özellik vesüreçlerin "or-
tak paydası''nın ÖDP olması isteniyor. Yani par-
ti, tüm bunların bir bileşkesidir, denilebilir.
Bu tür bir "eklemlemenin" en olumlu yani kap-
sam genişliğidir.
Listede hemen herkese yer var; bunların "en
azbirine" şu ya da bu biçimde sahip olmayan ki-
şi sanırız bulunamaz. Çünkü liste, akla gelebile-
cek tınsel ve nesnel öğe ve değerleri bir araya ge-
tiriyor.
Tanımda yer alan sözcükler. "günü ve yannı"
yansıtan bir izlenim veriyor; geçmiş, yani konu-
nun "tarihsel yönü"; kendini yenileme ya da aş-
ma amacıyla olacak, büyük ölçüde dışanda tu-
tuluyor.
* • •
Bu çok geniş istemler listesinin dayanması ge-
reken bir "yapılabilirlik" sorunu da kaçınılmaz
olarak vardır. Sanırız işin düğümü de bu nokta-
dır.
Rapor, dünyadaki siyasal durumu ele alarak
bu yönde bir adım atıyor; "Yeni Dünya Düze-
n/"nin yaptıklannı, haklı ve doğru birtutumla eleş-
tiriyor.
Ancak çözüm noktası da buna bağlanıyor; ve
"Gelecek, tüm çalışanlann uluslararası örgütlen-
me ve mücadelesınde, küreselleşmeye topyekûn
karşı çıkışlannda yatıyor" deniliyor. "Dünyanın
tüm emekçilerini biheştirecek" niteliksel sıçrama
ya da yükseklik sağlanmadıkça bu önermenin
gerçekçi olmadığını vurgulamak ya da bunu, "ha-
yal gücü, umut" gibi yukarıda listelenen özellik-
lere bağlamak gerekiyor. Çünkü küreselleşme
kendi çelişkisini yaratıyor. "ulusal çözümleri" öne
çıkarıyor.
• • •
Yine de ÖDP, var olan dünya ve Türkiye koşul-
larında, somut sorunlar karşısında çözüm öneri-
leri geliştırerek çıkış yolu arıyor; bunu katılımcı bir
anlayışlayapmaya uğraşıyor. "siyasal Islam "dan
"anayasa ve idariyapı'ya, "Kürtsorunu"ndan "ik-
tisat politikalannın eleştirisi"ne dek pek çok ko-
nuda gerçekçi yaklaşımlar sergiliyor. Böyle yap-
makla da birçok konunun ve "yerleşik" kanının
yeniden tanımlanmasının yollarını açmaya, deği-
şim özlemini, özgürlükçü, eşitlikçi ve paylaşımcı
bir düzleme taşımaya çalışıyor. Kuşkusuz bunla-
rı başardığı ölçüde ülkenin siyasal gidişini etkile-
yebilecek, öbür partilerin de kendi kendilerini ye-
niden tanımlama ve sorgulamalanna neden ola-
bilecektir. Siyasal yapıya yeni açılımlar getirebi-
lecek bu tür özgün geiışmelere o kadar çok ge-
reksinim var ki.
B
HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ
orsacı• • II
İstinye'den
En Taze
Haberler
Borsacıda
B
HAFTAUK EKOHOMİ DERGİSİ
orsacı
IMKB DUSUYOR
MU? DÜZELTME
Mİ YAPIYOR?
GAP'A YENİ
YATIRIMLAR
ŞİNASİ ERTAN; "DÜŞÜŞ KISA
VADELİ OlAttK"
EGS'OEN VENİ ATILIML18
DÖKMS. EOACIBASIYATIRIH ERBOSAN, GOOD YEAR. KOC
HOLDİHG. A M l TEKSTI1. UZEİ MAKINA, ARDEM, YKB,
KtREVIMS, NET HOLDİNG, DEMISAS, pnROl OFISI, BAHVİI,
VAKIF YATIKIM ORUKLlGl, ANAOOIU SİGORTA
"BORSADAKİ REHBERİNİZ"