Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 KASIM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Lübnanlı yazar Amin Maalouf un yapıtlannda gerçekle efsane iç içe geçiyor
'Bııtı, Doğu 'nun
öyküleıinisevtyor'GÜL ERÇETİN
"Efsaneden harekede gerçeği arama-
mış mıvdım? Gerçeğin ta kendisini yaka-
ladiğımı sandığım anda, efsaneye dönüs-
medi mi" diyor Amin Maalouf "Tainos
Kayası'nda. Okuru efsaneyle gerçek ara-
sında gizemlı yolculuklara çıkaran Lüb-
nanlı yazar Asya ve Akdeniz çevrelerinin
tanhini ve söylencelerini işliyor yapıtla-
nnda. Kendisınin de belirttiği gibi gerçek
ve efsane kavramlan daha da iç içe geçi-
yoronun kıtaplannda. Yaşamını 1976'dan
ben Paris"te sürdüren yazar, bu yıl fuarda
Yapı Kredi Yayınlan"nın konuk yazan.
Yapıtlan ile tran'dan Afrika'ya, Lübnan'dan
Adana'ya uzanan Maalouf'la görüştük:
- Yapıüannızu üretim sürecinde hangi
kaynaklardan besleniyorsunuz?
MAALOUF-Tarihi konulan işlememe
karşın kendimi bir tarihçi olarak görmü-
yorum kesinlikle. Benim yapmak istedi-
ğim insanlar ya da tarihteki herhangi bir
dönemle ilgili öyküler anlatmak. Çoğun-
lukla pek çok kişinin bildiği tarihi olayla-
ra değindiğim için tarihi kaynaklardan
besleniyorum elbette. Ancak, amacım in-
sanlann bakış açısını degıştirmek.
- Yazma sürecinizde tarihten esinlendi-
ğiniz olaylarla efsaneler arasındaki ince
çizgiyi nasıi oluşturuyorsunuz?
- Efcanelenn de bir noktaya kadar tari-
hin bırparçası olduğunu düşünüyorum. Öte
yandan romancı olmanın olanaklannı kul-
lanıyorum yazarken. Örneğin Semerkant'ı
kaleme alırken Ömer Hayyam, Hasan
Sabbah, ve Nizamülmülk'ü önce çok iyi
dost, sonra da düşman olan üç karakteroia-
rak işledim. Tarihçi gözüyle değerlendi-
rildiğinde, aynı dönemde yaşamış olma-
lan imkânsız. Bu noktada romancılar ta-
rihçilerden daha ayncalıklı bir konum ka-
zanıyorlar. Romancılar efsaneleri ele ala-
bilirler. Tarihten çok kopmamaya çalışı-
yorum, ama aynı zamanda efsanelerin bü-
yüsünü bozmak istemiyorum. Romanın ef-
sanelerden esinlenmesi hatta efsanelere
kaynaklık etmesi gerekir. 'Tanios Kayaa'nı
yazdıktan sonra pek çok kişı yaşadığım
dağlık bölgeye giderek yöre halkına ka-
yanın yerini sormuş. Bu arada hiçbir za-
man var olmayan, hayali bir kaya olması-
na karşm benim betimlememe uygun bir
kayayı seçerek onu Tanios kayası ilan et-
mişler. Şimdi pek çok insan kayayı ziya-
ret ediyor, fotoğraflannı çekiyor. Artık
gerçek bir efsaneye dönüştü kaya.
- Kitaplanmz dünyanın dört bir yanın-
da büyük ilgi görüyor. Doğu efsaneİerinin
bu kadarçok ilgi görmesini nasıl açıkhyor-
sunuz?
-însanlann özellikle Batı'nın Doğu'yla
ilgilenmesini çok dogal buluyorum. Buböl-
geyle ilgili binlerce öykü var. tnsanlann
bu öykülerle ilgilenmemeleri anormal
olurdu. Batı Doğu'yla her zaman ilgilen-
mıştir. Şimdi de bu bölgenin insanından
öyküler dinlemeyi seviyorlar.
- Öykükrin Baü'ya bir şe>1er anlat-
nıas ya da samimi gelmesi için Do-
ğu bakışaçısıyla ını kalemeatın-
ması gerekiyor? '*
- Kesinlikle. Ancak bu
noktada bakış açısı kav- -
ramını coğrafi ve duy- *
gusal bir yaklaşımla kullanıyorum. Ente-
lektüel ya da ideolojik birbakış açısından
söz etmiyorum. Bir romancı için önemli
olan okuyucuya görüşlerini ya da düşün-
celerini değil de duygulannı aktarmaktır.
- Peki Baü'nın Doğu'yayaklasımı nasıl?
- Batı için Doğu çok geniş bir kavram.
Çin'i de, Lübnan'ı da. Iran'ı da Doğu ola-
rak adlandınyorlar. Bu hataya hepimiz
düşüyoruz. Ben bile öyküsünü anlattığım
yöreleri Doğu olarak adlandınyorum. An-
cak kültürler arasında ınanılmaz farklar var.
Bu açıdan bir yanlış anlama var ortada. Bu
noktada benim için önemli olan ne söy-
lemek istediğim.
Batı'daki pek çok kişi tarihi kendi ba-
kış açılanyla değerlendirmeye alışrraş du-
rumda. .Artık tarihteki bırolayı pek çok açı-
dan görme, olayı bütün halinde ele alma
vakti geldı sanınm.
- Peki kitaplannızın bu doğrultuda bir
etkisi olduğuna inanıyor musunuz?
- Dürüst olmak gerekirse hiçbir yaza-
nn böyle bir iddiada bulunabileceğini san-
mıyorum. Yazarlar aynca kitaplannın et-
kilerini de kestiremezler. Benim tek bil-
diğim şey hissettiklerimi yazmak. Ancak
sonuçta bir şeyler olumlu yönde değişiyor-
sa oldukça hoş bir şey elbette bu.
- Doğu. y apıtlannızı efsaneleriyle ve
tarihiyle besliyor. Peki Paris'in yaprt-
lanmz üzerindeki etkisi nedir?
- Paris'in yazın hayatım üzerinde gör-
mezden gelinemeyecek, çok önem-
li bir yeri var. Pans'e gelmeden
önce ülkem ve yaşadığım
bölgelerin dağlan üze-
rine efsaneler din-
lerken aynı
şekilde
vak-
'Lnsanlann özellikle Batı'nm Doğu'yla ilgilenmesini çok
doğal buluyorum. Bu bölgeyle ilgili binlerce öykü var. Batı
Doğu'yla her zaman ilgilenmiştir. Şimdi de bu bölgenin
insanından öyküler dinlemeyi seviyorlar. Bir romancı için
önemli olan okuyucuya görüşlerini ya da düşüncelerini değil de
duygularını aktarmaktır.'
laşrruyordum bu öykülere. Paris'in insa-
nı üretmeye iten bir yönü var. Buraya gel-
dikten sonra bütün bu öykülerden bır şey
çıkartma zorunluluğunu hissettim. Ül-
kemdeyken de kitap yazma düşüncem
vardı. ancak bir türlü başaramıyordum.
Paris'e yerleşmeseydim yaşamımı yaz-
maya adayamazdım.
- İlk Idtabımz 'Araplann Gözüyle Haç-
blar" belgesel olarak tele>iz>ona uyarlan-
ımştL Romanlannızm sinemaya uyarlan-
ması konusundaki yaklaşunınız nedir?
- Bu yönde bır takım projeler var. An-
cak ben henüz senaryo yazmak ya da fil-
mi takip etmek için vakıt ayırmak istemi-
yorum. Bugün artık yazarlardan çok fark-
İ! alanlarda da varlık göstermeleri isteniyor.
Benim şimdilik tek ilgi alanım yazmak.
- Peki kitaplanmzı bir >apımcı ya da yö-
netmenin elk'rinc teslinı edemez misiniz?
- Böyle bir gınşimde hep bır nsk payı
olur. ancak bu işe ginşecek kişinin yapı-
tın ruhuna ihanet etmeyeceğinden emin
olursam bir ıtirazım olmaz. Kitaplannı
aşın derecede sahiplenen kıskanç yazar-
lardan değilim kesinlikle. Sonuçta bırgün
öleceğiz, ama kitaplar yaşamaya devam
edecek.
- Kitapiannızın çoğu Osmanlı İmpara-
torhığu'nun çöküş dönemindegeçiyor. Bu
dönemi işlemenizin özel bir önemivar mı?
- Evet bu döneme kişisel ve özel bir il-
, (Fotoğraf:KADERTUĞLA)
gi duyuyorum. Babam bir Osmanlı teba-
sı olarak dünyaya geldi. Atalanm da Os-
manlı tebasıydı. Osmanlı Imparatorluğu
bu nedenle bende çok hoş bir nostalji ha-
vası uyandınyor İmparatorluğun yöne-
tim biçımiyle değil de bütün bu bölgenin
tekbirülkeolmasıvebirbirlerinebağlıol-
masından kaynaklanan bir duygu bu. Bu
nedenle hep ülkemden aynlıp Istanbul'u
ziyaret etmek isterdim. Kültürlerin fark-
lı olmasına karşın Osmanlı tmparatorlu-
ğu demokratik bir şekilde yönetilen bir fe-
derasyona dönüşseydi, küçük parçalara
bölünüp dış güçlerin de etkisiyle banşı
bulamamış bu ülkeleriçin çok daha iyi olur-
du belkı de.
-Türkrye'deki ziyaretinizsırasında araş-
ürmalannız olacak mı? Yakında bekle-
nen bir kitap var mı?
-Ziyaretımın birincil amacı bu aslında.
Bu ülkedekı insanlann yaşamını daha ya-
kından tanımak ıstiyorum. İnsanlann bu-
lunduğu bölgelerde birkaç saat geçirmek
de bir tür araştırmadır bence. Şu anda ge-
lecek yıl yayımlanacak olan bir kitap üze-
rinde çalışıyorum.
Kadin Düşmanı Sözlük'ün yazari MiCMüx, erkekleri yetiştirenlerin anneleri olduğunu anımsatıyor
f
"
'Kachıiların da eğitilınesi gerek'ZEYNEP SAYGI
"Sözeüldertek bir evrensel ger-
çekliği gizlenıeye yarar; hiçliğT
dıyen ünlü Fransız yazın adamı
Guy de Maupassant'ın aşağıda-
ki sözleri neyi gizlemeye yan-
yordu sizce? "Madem Id kadın-
lar haklannın verilmesini istiyor-
lar, onlara tek bir hak tanıyahm;
beğenilme hakkı!"
llginç bir sözlükle karşı karşı-
yayiz. Adı "Kadın Dûşmanı Söz-
lûk.' 1968 doğumlu Fransız tele-
vizyoncu Agnes Michauj tarafin-
danhazırlanmış. Michaux tam
bir 68'li kızı aynı zamanda. Işte
bu nedenle annesinin ve bugü-
nün devrimci diğer babaannele-
rinin taşıdığı kadın erkek eşitliği
ba>Tağı altında böyle bir kitap
yazdığı için suçluluk duyuyor.
Annesinden özür dileyerek baş-
ladığı önsözde kitabı erkeklere
ithaf ettiğini yazıyor Michaux.
-Çünkü bu kitap onlara çok ben-
zh'or. Bazen gülünç. sebepsiz ye-
re saldırgan. ama çoğu kez komik
v« her zaman da gerçeğe o kadar
da aykın değfl."
- Bu kitabı >azmava nasıl karar
verdiniz?
- Üniversıtede Viktorya döne-
mi Ingiliz edebiyatı okurken!..
Çünkü dönemin birçok yazannın
elbette geleneklerden etkilenerek
kadınlan küçük düşüriicü tamm-
lamalar kullandıklan dikkatimi
çekti. Ardından Fransız edebiya-
tında da Moüere'den, Y. Hugo'ya
Babac'tan. Gide'e, Baudlaire'den.
Vfehaire'e birçok önemli yazın in-
sanının eserlerinde beni şoka dü-
şürecekömeklerbuldum. Yalnız-
ca yazın adamlan değil, politika-
cılarda ideolojininyansımalany-
dı. Asıl şaşırtıcı olansa miras edi-
nilen bu ideolojinin asla sorgulan-
madan kabul edilmesiydi.
- Khapta yer verdiğiniz güncel
ömekler 68'li kadın harekerinin
bu sorunlan yine de kökünden
halletmediğini mi gösteriyor?
- Tek söyleyebileceğim, bu ha-
reketı gerçeleştiren kadınlar saye-
sinde benim kuşağım daha rahat
yaşadı. Çünkü eşit işe, eşit ücret
ve eğıtım konusunda savaşan on-
lardı. Bize düşense edinilen hak-
lan korumaktı. Ne yazık ki kadın
düşmanı söylemlereskisi gibi ol-
masa bile bugün de sürüyor. Fran-
sa'da 'Gali Şakası' diye bir kav-
ram var. Eskıden erkekler kadın-
lan aşağılayan fıkralar anlatarak
toplumdaki yerlerini saygınlaş-
tırdıklannı sanırlarmış. Yani bu ge-
Düşmanı
Sözlük'ün yazan Agnes
Michaux, annesinden
özür dileyerek başladığı
önsözde kitabı erkeklere
ithaf ettiğini yazıyor:
"Çünkü bu kitap onlara
çok benziyor. Bazen
gülünç, sebepsiz yere
saldırgan, ama çoğu kez
komik ve her zaman da
gerçeğe o kadar da aykın
değil." Kitabı kadınlar,
özellikle annesi
eğlendirici bulmuş.
Erkeklerse 'Gayet iyi
olmuş' deyip
geçiştirmişler.
lenekselbirolgu! Bunuönleme-
nin, kadın ve erkeğin yaşamlan-
nı ortak paylaşabilmelerinin, da-
ha uygar daha eşıtlikçi bir sis-
teme oturtulmasının ve elbette bu
tür söylemlerin sona ermesinin
başlıca yolu eğitim. Erkekler ka-
dar kadınlann da eğitilmesi gere-
kiyor. Çünkü sonuçta erkekleri
yetiştiren anneler değil mi?
- Getirdiğiniz eleştiri eskimiş
feminist turumdan a\ n. siz kita-
bınızda erkekleri sev diğinin sö>-
lüyorsunuz.
- Dediğim gibi artık daha fark-
lı şeyleri sorguluyoruz. Örneğin
boşanma sonrasmda çocuklann
neden hep kadında kaldığı ya da
doğum sonrasında erkeğin bebe-
ğin bakımını üzerine alması gibi.
Geçenlerde bir gazetede ilginç
bir araştırma N'ardı. Kadının üçün-
cü evresinden söz ediyorlardı. II-
ki bilınen evde oturup yemek ya-
pan kadın tiplemesi. ikincisi iş
ortamında kurallan erkeklerinki-
ne göre oynayan. aktif. erkeksi
kadın imajı. üçüncüsüyse kendi
kimliğini ve her alanda eşitliği
özümsemiş kadın. Şimdi artık ka-
(Fotoğraf: 1C\DERTUĞLA)
dınlar açısından bu üçüncü evre
geçerli. Çünkü erkeklenn ve ka-
dınlann haklan eşit. Sorun yalnız-
ca eğitim yoluyla bu bilinenin ya-
yılmasında.
- Kültürlere göre sorunlar de-
ğişiyor yine de.
- Elbette. Sizin ülkenizi çok iyi
tanımıyorum. Ancak kadınlann
hanai kültürden olurlarsa olsun-
larözgürlük için savaşım verme-
si gerekiyor. Kültürünüzde neyi
muhafaza etmek istediğiniz, ne-
yi değiştirmek istediğiniz neyse
siz karar vereceksiniz..
- Kitabınıza kadınlardan ve
ekeklerden nasıl tepkiler geldi?
- Kadınlar, özellikle annem ki-
tabı eğlendirici buldu. Erkekler-
se 'gayet iyi olmuş' deyip geçiş-
tirdiler. Michaux ile yaptığımız
söyleşinin ardından yazar. Hıncal
Uluç ve Prof. Dr. Türkel Mini-
baş'la birlikte kitap fuan kapsa-
mında birpanele katıldı. Paneli ki-
tabı Türkçeye çeviren YiğitBener
yönetti. Ne yazık ki Uluç ve Mi-
nibaş arasında kadın ve erkeğin
iktidar kavgası polemiği ile geç-
ti panel. Konuşmalann sonunda
Uluç, Türk aile yapısında kadının
egemen olduğunu, kendi aile ya-
pısından örnekler vererek kanıt-
lamayıdenedi.
Michaux'nun bu konudaki ya-
nıtı ise hayli ilginçti: "Toplum
olarak sizdcn, ancak bir arpa bo-
yu yol ilerdeyiz bu tartışmalar-
da" diyordu yazar. ".\ncakbu ar-
pa boyu yolun bize kattığı dene-
yim kuDandığıııızsöyktnin tam bir
maço söylemi olduğunu öğretti
bize!."
KİTAP FUARI'NDAKİ YAYINEVLERİNDEN YENİKİTAPLAR
Telos, okurlara onyeniyapitsunuyorKültür Senisi - Telos Yayıncılık ede-
biyat. inceleme/bilim, gezi, şiir başlığı
altında topladığı eski yapıtlannm yanı sı-
ra toplam on yeni yapıt daha ulaştınyor
bu yıl okurlanna.
Yazar. senarist, film yönetmeni ve ga-
zeteci Işıl Özgentürk bu yıl 'Büyülü Bir
Yolda' adlı kitabıyla 1996'da lstanbul "dan
başlayıp NepaKin başkenti Katmandu'da
sona eren, Iran, Pakdstan. Hindistan ve Ne-
pal'i kapsayan uzun yolculuğunu payla-
şıyor okurlarla. Faik Baysal'ın her türlü
çıkar ilişkileri, soygunlar, vatan-millet-
kutsal değerler adına çevrilen dolaplar
üzerine kaleme aldığı 'Vofi' ise adliye ta-
rihine 'Tabut Davası', halk diline de 'Ye-
ğen Çıkmazı' olarak yerleşen bir olaydan
yola çıkıyor.
Amin MaalouTun 'ArapGözüyleHaç-
hSeferleri' adlı yapıtını da Prof. Dr. Meh-
met Ali Kıhçbay'ın çevirisiyle ulaştınyor
okurlara. Lübnan'dadoğan. 1976yılından
ben de yaşamını Fransa'da sürdüren Ma-
T E L O S Y A Y I N L A R I
alouf 'Araplann Gözüyle Haçlı Seferle-
ri'nde iki yüzyıl süren Haçlı Seferleri'ni
ve Ortadoğu'daki Frenk işgalini anlatır-
ken bu bölgenin güncel durumuna da ışık
tutuyor.
Pascal Bruckner'in 'Dogmadı Kutsal
Çocuk' adlı romanı ise Esin Talu Çevik-
kan'm çevirisiyle ulaşıyorokurlara. Me-
tafizik bir öykünün kurgulandığı kitapta
Louis ve Celine adlı ıkiz kardeşler 'doğ-
madan önce dünyada kendilerinin ney in
beklediğini bilselerdi tek bir çocuğun dün-
yaya gelmeyi isteyip istemeyeceği' soru-
sunu tartışıyor. Daha bir haftalık cenin-
ken anne karnında eğitim görmeye baş-
layan, bir ay içinde dünyanın bütün bil-
gilerini edinen ikizlerden Celine, dünya-
ya gelmeyi tercih ederken ana karnında
kalan Louis orada benzersiz bir bilgisa-
yara dönüşür.
Bir başka çeviri yapıt ise Anne Marie
Garat'ın 'Karatavuk'adlı yapıtı. EceKor-
kut'un dılimize aktardığı kitapta sınema
montajcısı bir genç kadının zihinsel dün-
yası irdeleniyor. Merle yani •Karatavuk"
kendısine görüntü yığını olarak v erilen bir
dünyayı kesip bıçerek bır görüntü heyke-
line dönüştürüyor. Ancak nesnel gerçek.
keşke serüvenin başında kurgulanabil-
seydi ya da yeniden kurgulanabilseydi...
Yoğun, çok mesajlı bir roman olan 'Ka-
ratavuk* aynı zamanda bir sinema sana-
tı el kitabı.
Sadist ve sadizm sözcüklerinin kayna-
ğı olan Marquis de Sade'ın hayat öykü-
sü de Jeremy Reed'in kaleminden ulaşı-
yor okura. Mehmet H. Doğan'ın liiliı.ıı-
ze kazandırdığı 'Kırbaç İnince' adlı ro-
manda klasik biranlatı yöntemine başvu-
ruluyor. Yazara göre süvan subayı olarak
'Yedi Yıl Savaşlan'na katılan, baştan çı-
karma. zehirleme, sefahat ve siyasal sap-
kınlık yüzünden 27 yıl hapse ve idama
mahkûm edilen Sade, her yıl yeniden do-
ğarak, kendi varoluşunu yeniden yaşa-
yan bir düşünce ve eylem türüdür.
Yinninci yüzyılın en önemli, en büyük
şairlerinden biri olan Paul Eluard'ın 'Şi-
irin Dolambaçlı Yollan" adlı yapıtı Sevim
Akten'in çevirisiyle buluşuyor okurla.
Radyo programı için hazırlannuş beş şi-
irprogrammın metninden oluşan yapıt şi-
irin ne olduğunu açıklamak için tekerle-
melere, atasözlerine. sözcük oyunlanna,
bilmecelere ve şiir krallığının bütün şa-
irlerine başvuruyor.
Aynca yeni yapıtlar arasında Peter Es-
terhazy'nin Berrak Yedektarafından çev-
rilen 'Bir Kadın" adlı romanı, Elizabeth
Smart'ın Alev Bulut tarafından çevrilen
'Merkez tstasyonunda Oturup Ağladun'
adlı romanı ve Peter Handke'nın SezerDu-
ru tarafından çevrilen 'Tuna Sava Moro-
va ve Drina'ya Bir Kış Vblculuğu' başlık-
lı incelemesi yer alıyor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Vazgeçemediklerimizden
Biri: Hasan Âli Yiicel
Bu yıl, uluslararası düşün ve sanat dünyasmda
bizi gönendiren bir olaya tanık olduk.
UNESCO, 1997'yi "Hasan Âli Yücel Yılı" olarak
duyurdu dünyaya.
Bence, eski ile yeni, gelenekçilikle çağdaşlaşma
çabaları arasındaki çatışkılarda yerini arayan bir
ülkenin aydınlan için uyan niteliği de taşıyan bir se-
çim bu...
1897 doğumlu Yücel, bu çatışkının yaşamsal
önem kazandığı "Mütareke" döneminde felsefe
öğrenimı görerek, düşünen adam kimliği kazanmış-
tı.
Biliyorsunuz, hem "tebaa" ve "ümmet"olmazin-
cirinden, hem emperyalizmin ordularından kurtul-
mak vardı bu dönemin gündeminde.
Bir yandan, önceki yüzyıl yarı sömürge durumu-
na düşürülmüş imparatorluğun enkazı üstündeki
saray ve saray varsa var olacak kurumlar.
Öte yanda, variığının önemini algılayan aydın bi-
linci.
Sarayın elinde geleneğin, skolastiğin ve emper-
yalizmle işbirtiğinin gücü.
Aydının elinde zincirlerin, kelepçelerın, zindan-
ların, silahlann yok edemediği düşünme yetisi.
Dönemin okumuşlan, özünde devrimsel sıçrama-
lan besleyen evrim yasalarının belirledıği seçme or-
tamında buldular kendilerini.
Ya kimlik kirlenmesi...
Ya özgür insan, özgür vatandaş...
Bu darboğazdan aydın namusunu kirletmeden
geçenlerden biri oldu Yücel.
• • •
Önce şu gerçeğin altını çizmek ıstiyorum:
Dergâh, Yarın gibi ulusal Kurtuluş Savaşımızı
destekleyen dergilerdeki ilk yazılarından, şıırterin-
den ölümünedeğın kırkyıl boyunca düşünen, ara-
yan, araştıran ve öğrendiklerini öğretmeye çaba-
layan bir çağdaşımız var karşımızda.
Bakan olarak kültür ve eğitim dünyamıza yadsı-
namaz katkılarda bulunan Yücel dışında düşün
adamı kimliği...
"Yılın Adamı "nın birincil özelliği budur.
İkincisi, çağdaş hümanizmanın temel ilkelerine
bağlıhk.
Cumhuriyetimizin daha ilk on yılında dergi yazı-
lan ve kitapları kanıtlar Yücel'in bu özellıklerini bi-
ze.
Bu yıllarda bile ulusal ve evrensel kavramlan üze-
rinde kafa yorarken Doğu, Batı klasiklerinin öne-
mini vurgulayan bir aydındır o.
Kaç yıl sonra Türk Edebıyatına Toplu Bir Bakış
(1932), Edebiyat Tarihimizden I (1957) yapıtlarına
yeniden bakıyorum.
Yücel'e göre, bir edebiyatın ulusal olabılmesi. o
edebiyatın içinden çıktığı toplumun varlığından
kopmaması koşuluna bağlıdır. Çünkü ulusal ede-
biyat toplumun dününü, bugününü veyarınını için-
de saklar. Ulusal kültüre ancak "ümmet" kültürü-
nü aşarak ulaşılır. Klasikler bu uğraşın yol açıcıla-
ındır. Klasikler bilinmeden evrenselliğe uJaştlamaz
1
.
(Türk Edebıyatına Toplu Bir Bakış. sf. 149-150)
Homeros'tan Racine e, Moliere'e, Mevfana'dan
Şeyh Sadi'ye. Goethe'den Balzac'a, Tolstoy a ka-
dar yüzlerce yapıtı kazanmamıza Yücel'in bu dü-
şünceleri etken oldu kuşkusuz.
Hümanizma karşıtı çağdışı kafalarla, çıkar esna-
fı politikacılann harekete geçerek işınin başından
kopanlması da kuşkusuz bu nedenledir.
1961 'de yitirdiğimiz zaman "Yücel 'ın Ardından "
başlıklı yazım şu satırlarla bitiyordu:
"...Sahte aydınlarfa mücadeleden sonra Cum-
huriyet gazetesinde ilk yazısına şöyle başlıyordu:
'Gençler ben bu yazıyı yazarken ne kadar düşün-
müşsem sizden deo kadar düşünme bekliyorum.'
Düşünceye bu kadar inanan Hasan Âli daima
düşüncenin biryöntem işi olduğunu savunmuş, ku-
ramlarla memleket gerçekleri arasında ortak nok-
talar bulmadıkça uygulamadan kaçınmıştı." (Yel-
ken, sayı: 50)
Bir satır da bugünden:
Vazgeçilmezliği, düşünen adam kimliğinden
geliyor.
I.UhısalKüttürKongresi'
bugün başlıyor
• tZMtR(AA)- Izmir, 3-5 Kasım tarihleri arasında
önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. Izmir
Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı'nca (IKSEV)
düzenlenen '1. Ulusal Kültür Kongresi'ne bilim.
sanat ve medya dünyasının ünlüleri katılacak.
"Demokrasi Kültür ve Globalleşme" ana başlığıyla
gerçekleştirilecek kongrede. ulusal kültürleri
etkileyen faktörler ve oluşumlar ele alınacak.
Hazırlıklan, iletişimci yazar Prof. Dr. Hıfzı Topuz
tarafından yapılan kongre, uygarlık devrimleri.
teknolojik gelişmeler. uluslarüstü örgütlenmeler \e
iletişim araçlan ışığında Türkiye'nin kültür alanında
yaşadığı sorunlan, dünya genelinde ise kültürel
demokrasi. demokrasi kültürü, siyasal kültür v e
kültür planlaması konulannı irdeleme amacı taşıyor.
Kongrede "Globalleşmenin Kültür Kimliği
Üzenndekı Etkileri", "Medyanın ve Sanatın Kültür
Kimliği Ozerindeki Etkileri", "2000 Yılına
Girerken Kültür Vakıflannın Korunması". "Din-
Kültür İlişkileri", "Çevre Kültürü ve Etiği",
"Ahlak, Politika ve Kültür", "Feodal Kültür, Halk
Kültürü ve Kent Kültürü". "Kültürel Demokrasi,
Demokrasi Kültürü, Kültür Hakkı, Kültür
Pohtikalan" konulannda 33 bilım adamı. sanatçı ve
gazeteci, 34 bildiri sunacak.
KİTAP FUARI^NDA BUGÜN
A SALONU
• 12.0O-14.00'te Türkiye Yayıncılar Bırlıği'nın
düzenlediği, Osman Deniztekin'in yöneteceği,
Olivier Betourne. Ragıp Zarakolu, Robın Blackburn
ve Wolfgang Koydl'ın katılacağı 'Yayınlama
Özgürlüğü' başlıklı panel yer alıyor.
• 14.00-16.00'da Can Yaymlan'nın düzenlediği,
Isveç Nobel Ödül Komitesi temsilcilerinin katıldığı
'Başlangıcından Günümüze Nobel Edebiyat
Ödülleri' tanıtım toplantısı izlenebilir.
• 16.00-18.00'de Fransız Kültür Merkezi'nin
düzenlediği Philippe Jaccottet ile 'ŞıirOkumalan'
başlıklı söyleşi yer alıyor.
• 18.00-20.00de Alman Küjtür Merkezi'nin
düzenlediği Deutche Welle Ödül Töreni yer alıyor.
BSALONU
• 15.00-17.00'de tnsancıl dergisinin düzenlediği,
Cengiz Gündoğdu'nun yönettiği, Ruşen I-iakkı,
Güngör Gençay, Aydın Oztürk, Tevfik Taş, Berrin
Taş ve Aydın Hatıpoğlu'nun katıldığı 'Düşünce
Özgürlüğüne ve Kültür Yaşamına Katkılannın 40.
Yılında Afşar Timuçin' başlıklı panel izlenebilir.