18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 KASIM 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Et-Bahk'ta yıu^una devam Özelleştırme kapsamındaki Et-Balık Ürünleri AŞ'de çok sayıda personelin işe gelmeden maaş aldıkları, kurum lojmanlarını kullandıkları, müfettiş raporlarıyla belgelendi OLCAYAYDtLEK ANKARA -Zarar eden kamu kuruluş- lanmn başında gelen Et-Balık Ürünleri AŞ'nin, yapılan siyasi atamalar nede- niyle çiftlik haline getirildiği belirlendi. Et-Balık Kurumu'yken, özelleştirme kapsamına alındığı için adı değiştirilerek anonim şirket haline getirilen kurumun henüz özelleştirilmeyen kombinalann- da üst düzey yöneticilerin ay boyunca kuruma gelmeden maaş aldıkları, müfet- tiş raporlanna yansıdı. Özelleştirilen kombinalarda ıse eski yöneticilerin loj- manlarda oturmayı sürdürdüğü de belge- lendi. Şirket başmüfettişleri Abdülbaki Akmcı ve Ömer Pusat tarafından düzen- lenen 96/1 sayılı raporda, Sakarya Et Kombinası Müdürü Bahattin Sırkın- ü'nın usule aykın et alımı yaparak ku- rumu 40 milyar lira zarara uğrattığı sap- tandı. Raporda, Sırkmtı'nın "ithalcanh hayvanlan, usullere aykın biçimde yerli canlı hayvan fiyaündan alarak 1 miryar 700 miryon lira. genel müdürlükten izin ahnmaksran kurum cari alım fiyatlan- nın çok üstünde gerçekleştirilen mezbuh (hazır et) et alımlan yoluy la da 40 milyar lirazarara uğratüğı'' ıfadesıne yer venl- di. Başmüfettişler Pusat ve Akmcı, Sır- kmtı'nın 3 yıl süreyle kademe ılerleme- sinin durdurulmasını, görevden alınma- sını, kunımu zarara uğrattığı gerekçe- sıyle savcılığa suç duyurusunda bulu- nulması ve yol açtığı zarann tazmin edil- mesini istediler. Genel müdürlük tarafın- dan görevden alınan Sırkıntı, müşavir olarak merkeze çekildi, ancak suç duyu- rusunda bulunulrnadığı gibi uygulama- lan yoluyla kuruma verdiği zarar da taz- min edilmedi. Kısa bir süre sonra Sırkıntı "6 Mart 1997 tarih ve 273 sayılı" genel müdürlük talimatıyla Erzurum Et Kombınası'na geçici görevle gönderildi. Sırkıntfnın işe gelmediği halde hem Erzurum Et Kombinası'nda çalışır görünüp düzenli olarak maaşını alırken. hem de mart ayından bu yana yasalara aykın olarak fiilen işletme müdürlüğünü üstlendiği Ağrı ll Özel Idaresf ne bağlı Ağn Enteg- re Et Tesislen'nden para aldığı bildiril- di. 657 sayılı Devlet Memurlan Yasa- sı"nda yer alan "devlet memurlan, görev- leri dışında ikinci bir işte çauşamazlar" hükmüne aykın olarak Ağn Entegre Et Tesisleri'nde işletme müdürlüğü yapan Sırkıntı'nın, Ağn Valisi Lütfl Yiğen- bey'in istemi ve Et-Bahk Ürünleri AŞ Genel Müdürü tsmail Daşdelen'in olu- ruyla bu göreve getirildiği söyledi. Haydarpaşa Et-Balık Müdürü tbra- him Alkan ile Gaziantep Et-Balık Mü- dürü Hacı Bingöl'ün de usulsüzlük yap- tıklan, müfettiş raporlanyla belgelenin- ce görevden alınarak, müşir kadrosuna atandıkları saptandı. Ancak Alkan ve Bingöl'ün de kuruma gelmeden maaş alanlar listesinde olduğu belirlendi. Ankara Et Kombinası'nm 2 yıl önce satılmasıyla birlikte Et-Bahk'taki görev- leri sona eren eski yöneticilerin. 2946 sayılı "Kamu Konutlan Yasası" ve ilgi- li yönetmeliklerin açık hükmüne karşın haksız yere kurum lojmanlannda otur- mayı sürdürdükleri bildirildi. "Lojman saltanatı''na dikkat çeken bir yetkili, Et- Balık Kurumu eski Basın Müşaviri Ha- nifi Savrun'un, yaklaşık 1 yıl önce RE- FAHYOL döneminde, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Basın Müşa- virliği'ne atanmasına karşın, haksız ye- re kurum lojmanında oturduğuna dikkat çekti. Milli Savunma Bakanlığı Gündemde bedelli askerlik yok ALPERBALLI ANKARA-Milli Savun- ma Bakanlığı (MSB), sık sık tartışılan bedelli askerliğin gündemde olmadığını belir- tirken, askerlik çağında bu- lunan Türkıye Cumhuriyeti yurttaşlanndan 206 bin 240"ımn yoklama kaçağı ol- duğu. 47 bin 903'ünün de bakaya durumunda bulun- duğunubildirdi. Bakanlığın, ortak silah üretımı projeleri- ni özendıren Savunma Sa- nayi Müsteşarlığı'nı ise "iki başhhğa" neden olduğu ge- rekçesıyle stkı denetim altı- na almaya hazrrlandığı bıldi- rildi. Cumhuriyet'in sorula- nnı yanıtlayan Milli Savun- ma Bakanlığı üst düzey as- keri yetkilüen. Kıbns Hare- kâtı öncesinde silahlanma- nın TSK'nin alımlanna bağ- lı olduğunu belırterek, "Am- bargodan sonra Tûridye'nin aklı başına geldi" dediler. Yalnızca TSK'yi etkilemek- le kalmayan ambargonun kendi kendine yetme anlayı- şını da gündeme getirdığinı kaydeden yetkililer. süreç içinde ortaya çıkan ihtiyaç sonunda 1985'teyenibirfon oluşturulduğunu anlattılar. Savunma Sanayi Müsteşar- lığı'nın MSB'yle bağlantılı olarak faaliyet göstermek üzere oluşturulduğunu, an- cak süreç içinde iki başlılı- ğın yaşandığına dikkat çe- ken yetkililer, temel hedef in dogrudan alım değil, altya- pı oluşturarak ihtiyaç duyu- lan malzemeleri yerli üre- timle sağlamak olduğuna işaret ettiler. Müsteşarlığın kurulmasından bu yana ge- çen 12 yıl boyunca bakan- lıkla. ortak silah üretımi pro- jeleri dahil birçok konuda çakışma yaşandığını kayde- den yetkililer "12 yılhk bir dönemin çok uzun olmadjgı muhakkak. Ancak bazı alanlarda 12 yılda daha ryi şeyler \apdabflirdi" dediler. Yetkililer, yasal düzenleme gerektiğini ve müsteşarhğın MSB bünyesine alınması konusunda bazı çalışmalar- da bulunulduğunu anlata- rak, Savunma Sanayi Müs- teşarlığfnın 1.5 yıldan bu yana vekâleten yönetildiğı- ni ve politik baskılara ma- ruz kalma olasılığmın yük- sek olduğunu kaydettiler. Dayakcı gardiyanlara dava 41 kişiye 123 yıl isteniyor SABtT ÖZKESER ADANA - Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 12 hü- kümlüye sevk sırasında da- yak attığı ileri sürülen 41 gardiyan hakkında dava açıldı. 5 Kasım 1997 tari- hinde mahkeme karşısına çıkacak gardiyanlar için toplam 123 yıl hapis cezası isteniyor. Adana Cezaevi Savcısı Ekrem Aydmer tara- findan hazırlanan iddiana- mede: 8 Ağustos 1997 tari- hinde bir kişinin ölümüyle sonuçlanan isyanın ardın- dan cezaevinde "koğuş ağa- hğı" sistemi yaratarak, tu- tuklu ile hükümlülerden pa- ra istediği iddia edilen Savuş Kaplan. Mustafa Bal. Bo- zan Kaya, Coşkun Balh. A- dem Sanyeroğullarından, Rifat Tursun. Hüseyin De- niz, MuratOzalkan. Harun Kandara. Murat Gürbûz. Murat Çıkurdaş ve Bülent Kandara adlı hükümlüler "huzursuzJuk yararaklan" gerekçesıyle başka cezaev- lerine nakledilmişlerdi. An- cak bu sevkler sırasında gar- diyanlann hükümlülere kö- tü da\Tandığı öne sürüldü. Hazırlanan iddianamede, hükümlülere, sevk tarihın- den bir gün önce ve 3 Eylül 1997 tarihinde gardiyanlar tarafından kötü davranıldığı ve durumun doktor raporla- n, nöbet çizelgeleri ve tüm hazırlık evrakı kapsamın- dan anlaşıldığı kaydedilir- ken, 41 gardiyan hakkında TCK/nin 245. maddesi ge- reğince 3 ay ile 3 yıl arasın- da hapis cezası istemiyle da- va açıldı. 41 gardiyanın adlan şöy- le: "AhmetDöş,YasinSan- geçili, Ahmet Kürklü, Ce- mal Çimen. Yasef Soğancı, Turgut Akçan, Celal Cö- mert, Ahmet Çelik, Ahmet Gültekin, Veli Tath, Musta- fa Yaşartnce, Durmuş Cnü- var, Ahmet Akyol. Ali Ava, Muhammet Demiröz, Çele- bi Kurt, Serdar GanL Meh- met EroL Harun l çar. Halil Karakuş, Ayhan Akyıldız, Eyyüp Ince. Yavuz Doğan, Mehmet Açık, Gönül Kaya, Ramazan Gürz. Muharrem Akgüneş, Verdi Bozkurt, Önder Bozkır. Necati L>^- nık. Ali İnekçi. Erdoğan Me>dan, Ali Osman Tosun, Beh'di Türedi, Cumali Ağca, lzzet Se\iL \iınus GüzeL, Sa- lim Kocatürk, Nedim Ay- gün, Üvas Tatiı ve Nihat Gö- nül." Keskin döniişlerden kaçınılan Türkmenistan'da Sapar Murad Niyazov, değişimin zamana ya>ılmasııu tercih ediyor. Türkmenistan'ın üçcûtm mtgi ALİER Yirminci yüzyıla Rus işgalı altında gıren Türkmenler, Ekim devrimınden sonra Bolşevik yönetimin tanıdığı özerklik sonucu 22 Ağustos 1924'te Türkmenistan Sovyet Sosyalıst Cumhu- riyeti adıyla ilk devietlerine kavuştular. Aşka- bat'ın geniş caddelerinin iki yanında sıralanan hemen hemen her binanm cephesine yazılmış "Türkmenbaşı''. "Vatan". "Halk", "YaşasınGa- rajsız (bağımsız) Bitaraf Türkmenistan" gibi sloganlan ile her adımda karşınıza çıkan Türk- menbaşı (Devlet Başkanı) Sapar Murad Niya- zov"un portre ve büstleri sizı yanıltmasın: Tüm bunlar Nıyazov"un ulus devlet yaratma çabası. Atatürk'e özenen Niyazov'un soyadını Türk- menbaşı olarak değiştirmesi de bu çerçevede de- ğerlendiriliyor. Türkmenbaşrnın dikkat çeken bir başka poli- tikası, keskin dönüşlerden kaçınması; değişimi zamana yaymayı tercih etmesi. Türkmenıstan'da altının üç renginden söz edilir; Ak altın(pamuk), mavi altm(doğalgaz) ve kara altın(petrol). Dün- yanın en zengın doğalgaz rezervlerine sahip Türkmenistan, 4.5 milyonluk nüfusunu tek ba- şına doğalgaz ihracatıyla ihya edecek şansa sa- hip bulunuyor. Ama bunun için Rusya dışında, doğalgazını güney sınınndan Asya ve Avrupa ülkelenne ulaştıracak bİT boru hattı gerekli. Bu çerçevede ortaya konan 3 ayn hat önerisinden en gerçekçı olanı Iran-Türkiye doğalgaz boru hat- tı. Kasım ayı içinde Türkrnenistan'ı zıyaret ede- cek Başbakan Mesut Yıhnaz'ın gündemindeki ilk konu da bu. Türkmenıstan'ı cazıp bulan bir başka sektör kumar mafyası. Şu an 3 büyük ku- marhane işler durumda. 8 tanesıne de izin veril- miş. Türkmenistan'ın en büyük iki oteli,Grand Türkmen OteB ve Ak Alün Oteli'nin kumarha- nesiyle birlikte tüm işletmesini çok tanıdık bir isim, Ömer Lütfii Topal'ın Emperyal şirketi iş- letiyor. Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerin koor- dinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı Ahad Andican'a göre, Türkmenistan ve diğer cumhu- riyetlere yapılan yatınmlann stratejik sana>i sek- tör analızi sonucu belirlenecek sektörlere yapıl- ması yaşamsal öneme sahıp. Özel sektörün kendi reflekslerini kullanması- nın ve müteahhitlik gibi kalıcı olmayan yatınm- lar yapmasının doğal olduğunu söyleyen Andi- can. sektör analizinden kastın: uranyum, petro- kimya gibi Türkiye'yi bölgede söz sahibi yapa- cak kalıcı yatınmlar olduğunu belirtiyor. Türkmenbaşf ndan sonra Türkmenistan"ı ne- lerin beklediğini ise hiç kimse kestiremiyor. Cid- di bir muhalefetin bulunmadığı ancak bazı kor- san radyolarla yürütülen Niyazov karşıtı muha- lefetin öne çıkardığı eleştiriler; yaklaşık 100 mil- yon dolara mal edilen yeni başkanlık sarayı ve 28 mılyon dolara mal edilen dev stad>xım gibi ya- tınmlann gereksizliği üzerine yoğunlaşıyor. Türk Tabipleri Birliği'nin düzenlediği 'Pratisyen Hekimlik Kongresi' sonuçlan açıklandı Sağhk hizmederi payı azaldıtstanbul Haber Servisi - Batı ile doğu bölgeleri arasında sağhk ala- nında büyük eşitsizlikler olduğunu vurgulayan pratisyen hekimler, "Olağanüstü koşullar nedeniyle do- ğudayaşajanlar. eşitsizlikten çok faz- la etküeniyor. Bölgede koşullara uy- gun bir sağhk programı hay^ta geçi- rilmelidir" dediler. tzmir'de 29-31 Ekim tarihleri ara- sında yapılan Türk Tabipler Birliği 4. Pratisyen Hekimlik Kongresi'nin sonuçlan açıklandı. Türkiye'de sağ- hk alanında yaşanan eşitsizliklere dikkat çekilen bildirgede, temel sağ- lık hızmetlerine aynlan payın azal- tılması eleştirildi. Başta SSK olmak üzere sosyal güvenlik kuruluşlan- nm özelleştirilmesi ile verileceğı söylenen IMF ve Dünya Bankası kredilennin reddedilmesı ıstenen bildirgenin diğer maddelen özetle şöyle sıralanıyor: - Tüm sağhk ocaklan gelistirme kapsamına alınarak 1998 yıh bütçe- sinde bu amaçla pay aynlmalu ge- rekli yaünmlar yapdmahdır. - Sağhk Bakâılığı'nın Hepatit-B aşısını zorunlu aşılar kapsamına al- ması sevindirici bir karar olup yal- nızca 0-1 yaş arası bebekler ve risk gruplannı değil, tüm toplumu kap- sayacak şekilde genişletilmelidir. - Pratisyen hekimler motrve edil- melidir. - Pratisyen hekimlerin adli hekim- lik uygulamalannda karşılaştıklan baskılar ortadan kaldınlmalıdır. - Sağhk hizmetinden yararlanan tophım kesimi karar vedenetim aşa- malannda hizmete dogrudan katıl- mabdır. - Yeterli istihdam olanağı yaratıl- madan hızla arttınlan tıp fakültele- rinin kontenjanlan gözden geçiril- meli, öğrencileri ikinci basamağa özendiren temel tıp eğitimi politika- lanndan vazgeçılmelidir. - Pratisyen hekimlerin ayn bir meslek disiplini haline getirilmesi için ohışturulan Genel Pratisyenlik Enstirüsü'ne katkı saglanmahdır. AYDINLANMA EMRE KONGAR Milliyetçiliği Aşarken: Demirel ve Yazarlar 20. yüzyıl, ulus-devletler çağı idi. 21. yüzyıl, ulus-devletlerin degişimine gebe. Nasıl bir değişim bekliyor ulus-devletleri? Bu sorunun yanrtı verilmeden, Türkiye, 21. yüz- yıla hazırianamaz. 21. yüzyıl dünyasında Türkiye'nin yeri, bu arada "milliyetçilik" ideolojisi detartışılırken ipuçlarını bu- günde ve geçmişte arayacağız. Hemen belirteyim: Şoven milliyetçilik, kan dökü- cü milliyetçilik aşılırken sığınağımız yine "Atatürk Milliyetçiliği" oluyor. Çünkü Atatürk Milliyetçiliği'nin temelinde, başka milletleri hor görmek değil, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tanımlanmış olan Türkleri", çağ- daş milletler düzeyine çıkarmak hedefı vardır. • • • Demirel, Cumhurbaşkanı olduktan sonra milli- yetçilik konusunda iki kez çok önemli şeyler söyle- di: önce "anayasal milliyetçilik" kavramını öne sür- dü. Bu kavram, ırkçılığı, şoven milliyetçiliği reddeden, "Türk" kavramını yeniden tanımlayan. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk sayan" bir görüştü. Bu kavram, pek çok yazann dikkatinı çekmedi. Dikkat edenler ise bu anlayışa çok olumlu bak- madılar. Demirel yılmadı. Aradan aylar geçtikten sonra bu kez "anayasal vatansevertik" kavramını ortaya attı. Böytece, özü "milliyetçilikideolojisine" bağlı olan "vatanseverlik" kavramını, kan dökücu, aynmcı, in- sanlığı küçültücü özelliklerinden anndırıyor ve "Tür- kiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'na saygılı herkesi" "vatansever" sayan bir anlayışı vurguluyor- du. Demirel bu tanımla, hiç kimsenin kendisınin seç- mediği, yani "doğuştan gelen" bağlara dayalı, bu nedenle de akılcı değil, ulusal niteliktaşıyan ırkçı ya da şoven milliyetçi anlayışlan reddedıyordu. Reddettiği bu kavramlann yerıne, bireyin kendi iradesini ve bu iradesi ile seçtiği (ve/veya oluştur- duğu) "anayasal düzeni" koyuyordu. Anayasal düzen ise esasta, "laik ve demokratik, sosyal hukuk devletini", yanı bütün vatandaşlarını din, dil, ırk ve milliyet farkı gözetmeksizin eşit sa- yan bir hukuk anlayışını belirliyordu. İşte Türkiye'yi 21. yüzyıla taşıyacak olan "milliyet- çilik" anlayışı da budur. Cumhurbaşkanı Demirel söylediği için değil, in- sanlık tarihi ve dünya konjonktürü bu yönde geliş- tiği için doğrudur bu ifadeler. Üstelik daha yüzyılın başında, henüz ortaya çık- mamış bir Türk milliyetçiliğinı, tüm faşist ve ırkçı oluşumlarla çağdaş yaşadığı halde, bunları redde- derek "Cumhuriyetçi" esaslar üzerinde oluşturan Atatürk de insanlan bölücü değil birteştırıci, başka uluslan aşağılayan değil eşit gören, çağdaş bir mil- liyetçiliğin temellerini atmıştır. • • • ~ ^ ~ -T,r 21. yüzyıldaki Türk milliyetçiliğini anlamak için önce llhan Selçuk'un. milliyetçilik ve sosyalizm arasındaki sentezi Anadolu Aydınlanması'nda oluş- turduğu kitaplarını okumalısınız. Mümtaz Soysal'ın milliyetçilik ile solculuğun iliş- kisini belirieyen yazılarını, Toktamış Ateş'in, nere- deyse duygusal boyutlara varan bir milliyetçiliği, hoşgörü ve hukuk devleti ile bırleştirdiği kitaplannı, Baskın Oran'ın Türk milliyetçiliğinı soğukkanlı bir biçimde irdelediği incelemelerini de geçen hafta önerdiğim Abadan- Unat'ın ve A. T. Kışlalı'nın ki- taplanna ek olarak okumak gerekıyor. Türkiye'yi, insanlann "doğuştan gelen" ve bu ne- denle de "tesadüfi olan" kimlikleri değil, iyi eğitil- miş bireylerin özgür iradeleriyle yaptıklan tercihle- re dayalı bir "anayasal milliyetçilik" anlayışı yücel- tecektir. Bütün sorun, yüzyılın başında Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" (olana değil) biçiminde for- müle ettiği, ırkçılığı reddeden ve birey iradesine da- yanan "milliyetçilik" anlayışını, O'ndan neredeyse bir yüzyıl sonra "Ne mutlu Türkiye Cumhuriyeti va- tandaşıyım diyene" biçiminde ifade ettiğimizde, alay mı ediyoruz, ciddi mi söylüyoruz diye yüzümü- ze bakılmayacak bir devlet düzeni ve bir toplum üretmektedir. Ne yazık ki bu işler "devletyönetimi çetelere iha- le edilerek" ya da "Yaşar Kemal 'e küfrederek" ol- muyor. işte ben bu nedenle "Ihalesiz iş yapacak politi- kacı anyorum!" Medya Notu: Bu hafta "Iğneyi kendimize batın- yoruz": Geçen haftaki yazımda geçen "mukaddes kavramlar olan, din, ırk ve milliyet üzenne siyaset yapmayalım" ifadesindeki "yapmayalım"sözcuğü "yapmalıyım" olmuş. Aynca bir başka tümcede ge- çen "ilke" sözcüğü de "ülke" yazılmış. Aşağıdaki adres bölümünde ise "e-posta"nın "de-posta" bi- çiminde dizildiği heıtıalde gözünüze çarpmıştır. Cumhuriyet okuru dikkatlidir. Mutlaka bu yanlış- lan da düzelterek okumuştur yazımı. Ama, ben yi- ne de işaret etmek istedim. e-posta: Emre.Kongarfa raksnet.com web sayfası: http://remzi.com.tr/yazar.html Yunanistan y a motosikletli protesto Yunanistan"da. Cumhurtvet Ba\Tamı'nda banş ve kardeşlik için Yunanlı işadamlan ile ortak toplanö diizenleven TÜSİAD hejetine ve KKTC'de Türklere yönelik saİdırüar; İstanbul'da motosikletli bir gösteriyle protesto edildi. Çeşitli mesiek gruplanndan 50-60 motosikletli dün Dolrnabahçe'de toplandı. Böyle bir evlemi ilk kez yaptıklarmı belirten protestocular. amaçlaruu u Ege'nin dostluk gölü haline gelmesi. Türk ve Rumlar arasındaki sorunlann ortadan kalkması için yöncticileri uyarnıak" olarak özetlediler. Göstericiler, ellerinde bayraklarla önce Taksim'de tur attılar. Daha sonra Yunan İstanbul Başkonsolosluğu'na karanfil bırakan göstericiler, Fener Rum Patrikhanesi'ne gidip oradan dağıldılar. (Fotoğraf: SAADET ÜSLU) VEFAT VE TEŞEKKÜR Sendikamızm Eğitim ve Basın Yayın Genel Sekreteri ve işçi sınıfınm yiğit önderi HIDIR BAL 30 Ekim 1997 Perşembe günü aramızdan aynlarak ebediyete intikal etmiştir. Aynı gün saat 12.00'de sendikamızm genel merkezinde yapılan törene ve daha sonra Gazi Mahallesi Mezarlığı'na gelerek veya çiçek göndererek acımızı paylaşan; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ilçe Belediyeleri yöneticilerine. Sendikalanmızm genel başkan ve yöneticilerine, Demokratik Kitle Örgütleri'nin yöneticilerine, SSK Hastaneleri başhekimlerine, işyeri temsilcilerimize ve üyelerimize, Gazi Mahallesi halkına teşekkür ederiz. BELEDtYE-lŞ SENDİKASI GENEL YÖNETİM KURULU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle