18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 1997 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Oğretmenler Günü, 16 Mart Olmalıydı Prof. Dr. CEVAT GERAY Mersin Üni. Öğr. Üyesi 1 2 Eylül askeri yönetımi 24 Ka- sım'ı neden oğretmenler günü olarak seçmiştir? Bu soruyu yanıtlamak ilk bakışta kolay gözükmüyor. 24 Kasım 1928, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Başöğretmen" sanıyla. tebeşiri ele alâ- rak karatahtanın başına geçip halka yeni abeceyi öğretmeye başladığı, böylece başta millervekilleri olmak üzere tüm bü- rokratlardan, aydınlardan bu konuda des- tek istediği çok önemli bir halk eğitimi hareketinin başlangıç günüdür. Bu, ger- çekte, o dönemde Türkiye için başlatılan aydınlanma hareketinin kapsamında çök anlamlı bir halkadır. Arapça harflerle okuma yazmanın çok gûç» bu yüzden de eğitim düzeyinin Cumhuriyetin ilk yılla- nnda çok düşük olduğu bir gerçekti. tl- könce, 9 Ağustos 1928'de Atatürk, iki yıl süren çalışmalann sonucunda Latince harflerden oluşan yeni Türkçe abecesinin (alfabenin) uygulanması muştusunu Sa- rayburnu parkında yaptığı bir konuşma ile vermiştı. 1 Kasım 1928'de Meclis'i açış konuşmasında Atatürk, "Büyük Tûrk uhısu okuma-yazma bümezlikten (cehaletinden), az cmckJe kısa yoklan an- cak kendi güzel asli diline kolay uyan böy- le bir araçla srynlabilir. Bu okuma yazma anahtan ancak Latin esasuıdan alınan Türkabecesjdir" demişti. Yeni abecenin benimsendiğine ve uygulanmasma iliş- kin 1353 sayılı yasa tasansı 1 Kasım'da benimsenmiş. 3 Kasım'da da yürürlüğe girmişti. Daha önce "halk dershanesir> çatısı al- trnda yapılan çalışmalann bundan böyle "Millet Mektebi" adı verilen yeni halk eğitimi kurumlannda yapılmasına ilişkin yönetmelik yasasının çıkışından on yedi gün sonra 21 Kasım'da yürürlüğe kon- muştu. Bu yönetmelikle "Başöğretmen" sanıtu kazanan Atatürk de bu görevine üç gün sonra 24 Kasım 1928'de başlamıştı. Dönemin tüm olumsuz koşullanna, ola- naksızlıklanna karşın, aydınlann büyük katkısıyla, bu okuma yazma hareketi so- nucunda 1.5 milyon yurttaş eğitilmişti. Çok partili döneme geçilmesiyle 1950'den başlayarak bu kurslara katılan- lann sayısında birdenbire büyük düşme görülmüştü. Okuma yazma etkinlikleri 1960'tan sonra biraz hızlandıysa da 5 milyon yetişkine okuma yazma öğretil- mesi öngörülen tkinci Beş Yıllık Plan döneminde (1968-1972) bu ereğe ulaşı- lamamıştı. Ancak 917 bin kişi eğitilebil- mişti. 12 Eylül darbecilerinin büyük rek- lamlarla başlattığı kampanyaya ilişkin resmi sayılamalan 1.2 milyonda kalmış- tır. Işte kanımca, Atatürk'ü dillerinden düşürmeyen o dönem generallerinin 24 Kasım'ı oğretmenler gününe çeviımele- rini, kendi çalışmalannı ön plana çıkar- mak, "Millet Mektebi" hareketinin o günkü olanaksızlıklara karşın sağladığı başannın önemini geri plana itmekten başka bir niyete bağlamak söz konusu olamaz. Burada öğretmenlerimizin karşı karşı- ya bulunduklan sorunlara özetle değin- meden geçmek istemiyorum. Bu sorun- lan ilk kez, iki kalın ciltte belgeleyen ve karanlık güçlerin kurşunlanyla yitirdiği- miz Prof. Dr. Muammer Aksoy'u anma- dan dile getiremeyiz. Devrinıd Oğretme- nin Kıyunı ve Mücadelesi adlı yapıtı öğ- retmenlerimizin uğradıklan kıyımlara ilişkin acı örneklerle doludur. 12 Eylül'ün daha da büyük ve en acı- masız öğrermen ve aydın kınmı olduğu- nu yaşadıktan sonra da Muammer Aksoy öğretmenimiz yılmaksızm bu yolda onurlu savasımını sürdürmüş, faşist kur- şunlann hedefî olmuştu. Gerçek bir öz- gürlük ve demokrasi savaşçısı ve öğret- men yandaşı bir aydın olarak O'nu say- gıyla anıyoruz. 24 Kasım'da yapılan düzenlemelerde genellikle resmi bir hava ağır basmakta- dır. Ömeğin. 1996'da bir yandan her şe- yi güllük gülistanlıkmış gibi gösteren tö- renler, öte yandan öğretmen çoğunluğu- nun gönlü kınk, küskün, umutsuz, pro- testo gösteri ve eylemleriyle dolu bir öğ- retmenler günü yaşanmıştı. Böyle bir günde, Atatürk'ün geleceğin mimarlan olarak nitelediği, ülke gençlerini, gelecek kuşaklan "emanet" ettiği öğretmenlerin mesleklen artık toplumdaki saygınlığını yitirmeye başlamıştır. Böyle bir günde öğretmenlık mesleğini bu duruma geti- ren sorunlann temelinde, eğitim dizge- mizi ortaçağ karanlıklanna gömmeyi öz- lemleyen, akla değil dine, bilimsel veri- ye değil Tann'nın buyruklanna, demok- rasi yerine dikta yönetimine yönelen, bi- reyi özgür bir yurttaş olarak değil "kul" olarak yetiştirmek isteyen güçler vardır. Ülkemizi yöneten iktidarlar bu güçlere dayanmaktadır. Öğrencisine bilimsel doğrulan ve gerçekleri öğreten, demok- ratik ve laik cumhuriyetin isterlerine gö- re davranmayı, aklrnı kullanmayı, hak ve özgürlüklerine sahip çıkmayı, bilimsel düşünceyi her türlü dogmatik inançlann üstünde tutmayı bilen çağdaş insanı ye- tiştiren öğretmenlerin, türlü baskı ve teh- ditlerle karşı karşıya bırakılmalan bun- dan kaynaklanmaktadır. Meslek sorunlannı düzenin ve eğitim dizgesinin bütünü içinde çözecek köklü dönüşümlere zorunluluk var. Bu da an- cak halkın sıyasal bilinçlenmesi yolunda eğitilmesine bağhdır. Halkın, sorunlan- nın kökeninde yatan nedenleri, çelişkile- ri kavramasına, çözümün nerede oldugu- nun ayırdına varmasına yardımda bulun- mak, halkla iç içe olmak, birlikte çalış- mak, projelergeliştirmek zorundayız. Bu da yahıızca öğretmenlerin değil, demok- rasiye inançlı tüm aydmlann birincil gö- revidir. Bunun dışında demokratık bir çı- kış yolu yoktur. Bugün öğretmenler. can ve çalışma gü- venliğinden yoksun olarak yaşıyorlar. Yüzellinin üstünde öğrermen, faili bilin- meyen, bulunmayan ya da bulunmak is- tenmeyen katıllerce öldürülmüştür. Kı- sacası, devlet görevlendirdiği öğretme- nin can güvenliğini sağlayamıyor. Maf- ya-devlet işbirliğinin önce aydınlara ve öğretmenlere karşı işlenen cinayetlerden sorumlu olduğu Susurluk kazasından sonra kamuoyunun gözlen önüne apaçık serilmiş bulunuyor. Oğretmenfcr sürgün ve kryım çekince- siyle karşı karşıva bulunmaktadırlar. On- lar, erdemlilik savaşımı vererek çocukla- nmızı eğitmeye çalışıyorlar. Cstelık, ge- çim sıkıntısı çekmekte olan öğretmenler, ek gelir getirici işlerde çalışmak zorun- da bırakılmışlardır. Emeklilik süresi ge- ı'IO lir>r- -. »aı V» h Bu şubede isse senedi alıp satabilirsiniz. interaktif Bilgisayar; hisse scncdi alım-satımından repoya, kredi kartı ödemelerinden yatınm hesabı işlemlerine, havalcden hesap açmaya dek bütün bireysel bankacılık işlemleri için hizmetinizde. İnteraktif Bilgisayarın kolaylıklarından yararlanmak için hesabınızın olduğu İş Bankası şubesine bir interaktif Bankacılık talimatı vermeniz yeterli. (Bu talimat size İnteraktif Telefon'u kullanma olanağı da sıınuyor. Bankacılık işlemlerinizi bilgisayarla değil de, telefonla yapmayı terc-ih ederseniz, Interaktif Telefonlar-ımız hemen yanda...) Kendinize ait bir bilgisayannız olmasa bile; hatta Türkiye'de değil, yurtdışında olsanız bile İnteraktif Bilgisayar'ı kullanabilirsiniz. tş Bankası'nın gelişmiş gtivenlik önlemleriyle ve tabii hiçbir ücret ödemeden. İNTEB • • TURKİYE İŞ BANKASI İnteraktif Tetefbfitan Adana Ankara Antakya Antatya Batıkesir Bursa Denlzti Eskfşehlr Gazîantep istanbul \zmtr Izm* Kayseri Konya Manİsa Mersİn Mugta Samsun Tekirdaft Tratoon Zongutdafc C0322) C0312) (0326) (0242) (0266) (O22A) (O258) (O23 2) (O342) (O212) (O216) (O232) (O262) (O352) (O332) (O236) (O324) (O252) (O362) (O282) (O462) (O372) Interakttf BltgİMyar mız 359 02 02 287 02 02 21478 55 248 02 02 249 02 02 224 02 02 242 53 66 220 19 19 23102 02 512 02 02 345 02 02 441 02 02 33» 13 51 222 11 88 3530202 239 04 00 238 45 35 214 02 02 432 02 72 263 32 33 326 79 00 252 32 OO Ivlemlerinlzl Intemet'e bsgianmadan ^apmak Ista Ankara İstanbul bmlr rs*niz t«lefontanmız (0312) (0212) (0216) (023a) 289 82 40 520 85 90 449 40 10 4410490 lince meslekten aynlarak çeşitli işlere yö- nelmek, en azından özel okullarda ya da kurslarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Öğretmenlik mesleği yalnızca saygınlı- ğını yitirmişlik içinde yaşamıyor, aynı zamanda çekiciliğini de yıtiriyor. Bu yüz- den öğretmen açığı büyümektedir. Nite- likli, deneyimli öğretmen sıkıntısı son haddini buîmuştur. Herkesin kolay kolay yapamayacağı, ayn bilgı, beceri ve özve- rilere dayalı bir meslek olan öğretmenlik, artık her üniversite mezununun yapabi- leceği bir iş olarak anlaşılmaktadır. Yük- sek öğrenim görmüşlerin işsizlik sorun- lannı çözmek için "Hiçbir iş bulamadı bari öğretmen olsun" anlayışıyla hareket edilmekte. öğretmen açığı bir firsat ola- rak görülmektedir. tşin garibi, öğretmen açığuıı yaratan nedenleri araşünp öğretmenliğe cski sa>- gınhgını kazancfaracak, mesleğin çekkili- ğini arttıracak onlemleri almak yerine Milli Eğitim BakanlığL, yaşa ve uzmanhk alanına bakmaksızuV, her başvuranı öğ- retmeniiğe atamaktadır. Hangi açtdan ba- karsanız bakın. öğretmenlik. buna hazır olma> an üniversite mezunlan, hiçbir hiz- met içi eğitimden gecirilmeksizin ya da "öğretmenlik serdfikası aranmakstnn, hatta vaşı geçmiş olmasına bakılmaksı- nn "herkesin yapabileceğj" sıradan bir meslek dunımuna düşürülmüstür. Bu, hem mesleğe hakaret etmektir, hem de geleceğuniz olan \annın bü> üklerini, ço- cuklanmızı, yeteneksiz, niteliksiz eflere bt- rakmaktır. Öğretmen okullannda verilen eğitimin laik, demokratik ve bilimsel bir öğret- men yetiştirdiğine ilişkin kuşkulanm da gittikçe artıyor. Oniversiteyi ve herbasa- maktan okullan bir tür kışla- ya dönüştüren 12 Eylül yö- netımi, artık "fikri hûr, irfe- nı hûr, vicdanı hûr" öğret- meni ve yurttaş,1 yetiştiremez duruma düşürmüştür. Eği- tim fakültelerinin eskiden olduğu gibi yeniden ille de Eğitim Bakanlığı'na bağlan- masını isteyenlerin temel amacı da budur. Sorunlann temelinde. eği- tim dizgemizı ortaçağ karan- lıklanna gömmeyi özlemle- yen. akla değil dine, bilimsel venye değil tannnın buyruk- lanna, demokrasi yerine dik- ta yönetimine yönelen; bire- yi, özgür bir yurttaş olarak değil "kul" olarak yetişrir- mek isteyen güçler vardır. Ülkemizi yöneten siyasal iktidarlar genellikle bu güç- lere dayanmaktadır Öğren- cisjae bilimsel doğFulan ve gerçekleri öğreten, -ona de- mokratik ve laik cumhuriye- tin isterlerine, (icaplanna) göre davranmayı, aklını kul- lanmayı hak ve özgürlükle- rine sahip çıkmayı, bilimsel düşünceyi her türlü dogma- tik inançlann üstünde tutma- yı bilen çağdaş insanı yetiş- tirmeye çaba gösteren öğret- menlerin, türlü baskı ve teh- ditlerle karşı karşıya bırakıl- malan bundan kaynaklan- maktadır. Öğretmenlerin sorunlan- nı düzenin ve eğitim dizgesi- nin bütünü içinde çözecek köklü dönüşümlere zorunlu- luk var. Bu da ancak halkuı siyasal bilinçtenmesi yolun- da eğitilmesine bağhdır. HaJ- kın, sorunlannın kökeninde yatan nedenleri, çelişkileri kavramasuıa, çözümün ne- rede oiduğunun ayırdma varmasma yardımda bulun- mak, halkla içiceolmak; bir- Ukteçaltşmak, projeler geiiş- tirmek zorundayız. Bu da yahıızca öğretmenlerin değil, demokrasiye inançlı tüm ay- dmlann birincil görevidir. Çocuklannı özel okullar- da okutmakta çözüm bula- bilen velilerle devlet okulla- nnda okurmak zorunda ka- lan velilerin de çağdaş, nite- likli bir eğitim verilmesi doğrultusunda örgütlü bir eylemde bulunmalan. öğret- men örgütleriyle işbirliği yapmalan gerekmektedir. Bunun dışında demokratik bir çıkış yolu yoktur. Dileğimiz, yılın bir gü- nünde öğretmenlerimizi anımsayıp onlara biçımsel bir saygı gösterisi yapmak yerine, yılın her gününde on- lann ve eğitim dizgesinin so- nınlarına eğilerek çözüm yollan arayan bir yaklaşımrn gelişip gelenekleşmesidir. Öğretmen günü kuMamala- nnın 24 Kasım'da değil. ilk öğretmen okuUanmn kurtıl- duğu 16 Mart'a alınması da- ha amaca uygundur. Köy öğretmenlenni yetıştirmek amacıyla kurulan Köy Ens- titüleri'nin kuruluş yıldönü- müne rastlayan 17 Nisan gü- nü de öğretmenler günü ola- rak kutlanabilirse de kanım- ca enstitülerin toplum kal- kınması ve kırsal yapının de- ğişmesi konusunda eğitim ve kalkınma deneyimleri- mizde farklı bir yeri bulun- duğundan 16 Mart gününü yeğlemek gerekir. 24 Ka- sım'lar da halk eğitimi ve okur yazarlıkla ilgıli bir ay- dınlanma günü olarak anıl- malıdır. CUMHURtYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Dokunulmadıklarını Kopunken Pantîlerini Ateşe Attılar... Millet Mektepleri'nin Atatürk'ün Başöğret- menliğinde kuruluşunun yıldönümü bugünden başlanarak "24 Kasım Oğretmenler Günü ve öğretmenler Haftası" olarak kutlanacak. Haftanın gerçek sahipleri olan öğretmenler, yıl- lardır yaşamakta oldukları, ama yakın dönemde daha da yoğunlaşan hor görülme, bir kenara itil- me, sürgün gibi uygulamalar nedeniyle buaıkluk içindeler. Başöğretmen Atatürk'ün laik ve demokrat ka- falı kuşaklann yetişmesinde en önemli görevi ver- diği öğretmenler, Cumhuriyet sonrasında yeti- şen kuşaklar arasında yer alan kimilerinin bugün savunageldikleri görüşler nedeniyle de üzgün ol- malılar. Son örneği, anayasanın milletvekili dokunul- mazlığını düzenleyen 83'üncü maddesinin de- ğiştirilmesini öngören yasa önerisinin TBMM'de görüşülmesi ve oylanması sırasında yaşadık. Görüşülen ve kesin durumunun belirlenmesi, ikinci oylamaya kalan anayasa değişikliği öneri- si neredeyse bir yıl önce başkanvekili Hasan Korkmazcan'ın başkanlığındatoplanan partile- rarası uyum komisyonundaki çalışmalaıia belir- lenmiş, RP dışındaki partilerin genel başkanlan ve 292 mılletvekilinın imzası ile TBMM Başkan- lığı'na sunulmuştu. Komisyonlarda da görüşülmüş ve ocak ayın- da öncelikli olarak gündeme alınmıştı. Hazretler, maddede geçen "ağır cezalık suç- lar" kapsamının her türlü yoruma açık olduğunu nedense Meclis görüşmeleri sırasında keşfetti- ler! Tabii ki keşfetmediler. Biliyorlar ve zamanını kolluyorlardı. Çünkü taktikleri tutarsa, anayasa değişikliği reddedilecek ve yeni bir yasa önerisi- nin gündeme alınabilmesi için bir yıl beklemek gerekecekti. Böylece bürünmüş olduklan doku- nulmazlık zırhını en az bir yıl daha kullanmış ola- caklardı. Içlerinde politika deneyimi, çok partili döneme geçişten başlayan milletvekıllerinin ve genel baş- kanların durumu son anda fark etmeleri, ümitle- rin tümüyle sönmesini önledi. Ikınci görüşmenin tarihini erteleyerek değişiklik önergesi ile getiri- lecek yeni bir uzlaşma metni üzerinde çalışma- ya başladılar. Oylama sonunda çıkan 300 kabul oyu sonra- sındaki yoaım tartışmasında RP'liler, yasaları iş- lenne geldiği zaman, işlerine geldiği gibi anladık- lannın tutarlı bir örneğini de sergilediler. lleri sürdükleri görüşe göre anayasa, madde- lere geçilmesi için 300 oyu yeterli bulmuyor, en azbeşte üçofanını(33ûoy)şart koşuyordu. Bu nadeole TBMM içtüzüğüne uyulamazdı. Öneri gerekli 330 oy verilmediği için reddedilmişti ve maddeler Genel Kurulda görüşülemezdi. RPsözcüleri bu görüşleriTBMM kürsüsünden savunurken genel başkanlan da Anayasa Mah- kemesi'nde partilerinin kapatılması için açılan davanın savunmasında anayasadaki hükmün değil, Siyasi Partiler Yasası'ndaki hükümlerin uy- gulanması gerektiğini söylüyordu. RP sözcüleri bu konuşmalarla dokunulmazlık- lannı geçici bir süre için daha korudular, ama bel- ki de partilerini ateşe attılar. Bu arada laik ve demokrat öğretmenlerin öne- mini de bir kez daha vurgulamış oldular. TBMM, anayasa değişikliği görüşmelerinin ilk turunda hareketli günleryaşadı. Dokunulmazlık- lar etrafında dönen pazartıklan, Meclis'in renkli kulislerini parlamento büro şefimiz Türey Köse ile Ayşe Sayın, Hülya Karabağlı, Sebahat Ka- rakoyun okurlanmıza aktardı. • ABD ile Irak arasında yaşanan ve ülkemizi de yakından ilgilendiren Körfez bunalımını Dış Ha- berler Servisimiz, Ankara Büromuz ve VVashing- ton muhabirimiz Fuat Kozluklu tüm yönleriyle iz- leyerek aktardılar. Genelkurmay Başkanlığı'nın teröristlere karşı yürütüien harekâtın yerinde izlenmesi amacıyla düzenlediği geziye katılan yazarlanmız Deniz Som ve Oral Çalışlar gördükleri ile değerlendir- melerinı okurlanmıza ilettiler. • RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın Anayasa Mahkemesi'nde yaptığı sözlü açıkla- malann aynntılannı Evin Göktaş ile Sebahat Ka- rakoyun haberleştirdi. • SSK kaynaklannın 3.3 katrilyon lirasının, yan- lış yatırımlar, devlet tahvili ve enflasyon karşısın- da nasıl eridiğini gösteren Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanlığı raporunu Banu Salman yazdı. • Çok sayıda yetkili kuruluş olmasına karşın kül- tür varlıklarının eşgüdüm eksikliği yüzünden sa- hipsiz kalmasıyla ilgili haberi Asuman Abacıoğ- lu yazdı. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılarımızla. İLAN T.C. KULUNCAK ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Dosyano: 1996/76 E. Davacı Mustafa Şahintürk tarafmdan davalılar Kuluncak Malmüdürlüğü, Sofular Belediye Başkanlığı ve dahilı davacı M. Alı Şahintürk aleyhine mahkememize açılan tescil ve tespit davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara karan uyann- ca; Dava konusu Kuluncak ılçesi Sofular Beldesi Balık- lağı mevkiinde bulunan doğusu mahalle yolu, yoldan sonra davacı Mustafa Şahıntürk'ün ev ve arsası, batısı baştan başa mahalle yolu, kuzeyi Remzi Şahintürk'ün ev ve arsası, güneyi kısmen yol, kısmen Mahmüt Şa- hintürk ev i ile çevrili olan dava konusu taşınmaz dava- cı adına tescil talep edildiğinden, bu yerde haklan olan- lann son ılan tarihinden itibaren üç ay içinde mahke- memizin 1996'76 e. sayılı dosyasına müracaatlan ilan olunur. Basın: 49997
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle