Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 1997 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Sevgili sahtekâr halkımız üzerineUiuslann farklı özelliklerini izlemeyi
ve anlamaya çalışmayı keyifli
buluyorum. Ama bunlan, milliyetçilik
kokan ortamlarda konuşmaktan
kaçınıyorum. Gerçi zaman zaman
kaçmmak olanaksızlaşıyor. Bazen
Türk düşmanlanna karşı çarpıştığım,
bazen de başkalanna hak vererek "Biz
Tûrkler niye böylejiz" dediğim oluyor.
Işte geçen gün bizı ıyi tanıyan bir Rİs
dostumun "Siz Tiirkler kfiçük
yalanlara kölelik derecesinde
tutkunsınıuz'" sözleriyle yeni bir
polemık başladı Ama kısa sûrede pes
ettim; adam haklı. Gerçekten de içimiz
dışımız hafif siklet palavralar.
Anlatayım. Örneğın. sizi ele alalım:
Sizin de ufak tefek ve zararsız
sahtekârlıklannız var mıdır? Yok
demeyin. Vardır, vardır... Mesela,
kahvede veva lokantada
ödemeyeceğiniz bir hesap için
arkadaşlannızla birlikte cebinize
davranır rrusınız? Ve bu arada "Vaflahi
olmaz! Ya lütfen! Allah aşkına! Siz
misafır sayıhrsuuz" gibi fuzuli
cümleleri seslendirir misiniz?
Evinizden güç bela uğurlaınakta
olduğunuz sıkıcı misafirlennizle
"Bunu saymayız; en kısa sürede bir
daha bekleriz" türünden yalanlar
eşliğinde mi vedalaşırsınız? Timsaha
benzeyen kadınlara "Çok güzebiniz,
gerçekten!" dediğiniz olmadı mı
çeşitlı nedenlerle? Ya da onlann
üzerindeki özürlü bir tavus kuşunu
andıran kıyafete bakıp "Bugûn çok
ştksuuz" palavTasıru sahte gülücükler
arasında yutturmaya çalışmadınız rru
hiç? Ne zamandan beri bu rür
sahtekârlıklara tutkunsunuz? Ortalama
kaç günde bir (ya da gûnde kaç kez)
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
böyle boş cümleler söylersiniz? Bu
cinsten ilk yalanı ne zaman
söylediğinizi hatırhyor musunuz?
Yanlış anlamayın. Türklerin dürüst ve
mert olduklanndan kuşku duyuyor
değilim. Bütün hemşerilerimizin
doğumdan ölüme kadar birer melaike
olduğunu gayet iyi biliyorum... Üstelik
kendimi de. size sorduğum sorulann
dışında tutmuyorum. Daha geçen gün
kendisi çok güzel, ama parfürnü pek
ucuz ve tatsız bir kadınla dans ederken
"Kokunuz ne güzel!" dedim. Memnun
oldu. Neden başka ve daha isabetli
iltifatlar dururken bu yalarıı seçtiğimi
bümiyorum. Belki de insanlann tıpkı
yeme-içme gibi, yalan söylemeye de
ihtiyacı da vardır; kimbilir...
Televizyonda gördüm; Tûrkiye'de
"trafik canavarTna karşı (artık iyice
etkisizleşen bu uydurma tanımı
değiştirip "canavarsız'' bir anlatım
bulmanın zamanı gelmedi mi acaba?)
mücadelede "uyjuuk" bir yöntem
bulmuşlar. Sıvil trafik görevlilenyle
hata yapanlan ansızın enseliyorlarmış.
Yeni uygulamanın gafıl avianan birkaç
kurbanıyla söyleşi yapıyorlar.
Adamlar - çoğu dudaklannda sümûkJü
çocukluk döneminden kalma o riyakâr
gülücûkle - hiç şikâyet etmiyorlar.
Hatta, tersine, bu uygulamayı
destekliyorlar!.. Biri "Canımızfeda"
edebiyatı yapıyor. Öteki" 'Trafik
düzelsin de, böyle cezalan
memnuniyetle öderim" palavrasmı
sıkıyor. Üçûncüsü "Keşke devlet bütün
yolsuzhıktann üzerine gitsc, başun
gözüm üstüne" diyor. Beyzadeler.
sanki köşe yazan. Yahu, trafik suçu
işleyen bizzat sensin! Ve az sonra
polislerin ve kameralann önünden
uzaklaştığın zaman "Ulan bu piyango
da bizi buktu. Hay ben senin_" diyerek
başlayacağın kiirürleri şimdıden
duyuyor gibiyim. Bu sahtekârlıklar
niye? Bari sus! Canı fedaymış,
memnuniyetle ödermiş, başı
üzerineymiş... Sizi "sevimli"
yalancılar! Sizi yapmacık
kahramanlar! Sizi iki yüzlü
yurtseverler!.. Sahi, biz niye böyle
sahtekânz? Havasından mı, suyundan
mı?..
Şiddetle uygarlık
nasıl birlikte olabilir?Geçen hafta Ankara'dan iki
duyarlı. sanatçı konuğumuz
vardı Stockholm'de. Artium
Galerisf nın sahıbi AtiUaGültü
ve suluboya ustası Vahap
Demirbaş. Açtıklan sergide
tanıştık: Cumhuriyet okuru
olmalan referans için
yeterlıydi. Çok kanlan ısındı
Isveçlılere. Nazik, zarif birhalk
olarak tanımladılaronlan.
Evlenn pencerelerinin içerden
asılı lambalarla aydınlatilması
(pervazdakı saksılann ışık
gereksinımini karşılamak için)
gittikleri her kapalı yerde
sanata yer verilmesi, müzecilik
anlayışının son derece farklı ve
kitleye mal olmuş bir biçimde
olması bu duyarlı iki insanı çok
etkiledi. Her şey güzel de, en
kaba şiddetın bu toplumda işi
ne? Geçenlerde The
Economist, ülkelerdekı polis
sayısıyla suç işleme sayısı
arasındaki ilişkiyi gösteren bir
istatistik yayımladı. tspanya'da
her 1000 kişiye yaklaşık 5 polis
düşüyor: 28 adet de suç.
isveç'te ise 2.5 polise. 122 suç
düşüyor. Yani, en tutucu anlayış
olan, "çok polis, az suç; az pofa
çok suçr
doğru çıkıyor. Son
birkaç örneğı kısaca vereyim:
5-6 Dazlak. peronda banliyö
trenını bekleyen bir "normal
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
tsveçHye* -çünkü doğma
büyüme Isveçli olsa da
görünüşü yabancı (gibi) olan
kişi olağan bir hedef bu
yaratıklar için: zevk için-
saldırdılar. Adamın kafasıyla
futbol topu gibi oynadıktan
sonra kaçmadan önce, bir de
tornavida soktular göğsüne.
Mucize eseri ölmedi zavallı.
Kim bilir ne kadar sakat kaldı
bundan sonrası için. Cep
telefonlu bir tanığın hızlı
davranması sonucu
saldırganlann birkaçı
yakalandı. Suçlama "ağır
yaralamayla" kaldı; öldürmeye
teşebbûs için yeterli veri
yokmuş çünkü. Yok canım, hiç
olur mu? Insan zaman zaman
yere yatar, kafasına burnu çelik
kapit pdstallarla $ut çekilir ve
uygun bir yerine de tornavida
sokulur, değil mi? Bir başka
örnek: Yahudi soykınmının
başlayış gecesi olan 8 kasımda
(kristal gece derler buna)
akşamüstü Stockholm'ün ana
caddelerinin birinde 200
Dazlak, "Heü HMer" işaretleri
yaparak yürüyüş yaptılar ve
Isveç'e "szan" Yahudileri
kınadılar. Bunlann başında,
ülkenin en büyük yaymevi
Bonniers geliyordu. Izinsiz
gösteriye yalnızca bir o kadar
sayıdaki antirasistler karşı çıktı.
Polis iki grubun bir süre
dövüşmesine resmen izin verdi.
Sonra anti rasistleri copladı,
köpekle kovaladı ve bazılannı
gözaltına aldı. Neo faşist
gruptan tek bir kişı bile
yakalanmadı. Sınta sınta, anti
rasistlerin polisce hırpalanışını
seyrettiler. Şimdi polisin
davranışıyla ilgili
soruşturmama açıldı. ama
Dazlaklar, o cumartesiyi zafer
olarak yazdılar pis defterlerine.
Evet, bir yanda pencerelerde
aydınlatılmış çiçekler. bir
yanda da sokakta kol gezen
şiddet Gelişmiş toplum tsveç,
uygarlıkla şiddeti bir arada
götürmeyi başanyorlar(!)
Sorun, uyanmalan için ne
gerektiği? Belli ki seyirçi „
kaldıklan ve nazilere göz
kırparak geçirdikleri 2. Dünya
Savaşı yetmemiş. Acaba bir
üçüncüsüne mi gerek var
kafalanmn dank etmesi için?
Timtnhİ Tuatahi, Maori dilinde "ilk" anlamına geliyor. Bu üç haf-
ı n u ı u r u tahk sevimB kivi ya>Tusuna, Avustralya'nın Sydney ken-
tindeki Taronga Hayvanat Bahçesi'nde 26 yıllık bir aradan sonra dünyaya gelen ilk krvi olduğu
için bu isim \erildi. Dişi kivL, gövdesinin neredevse dörtte biri boyutiannda yumurta \umurtiu-
yor. Kuluçkaya ise erkek kuş yaüyor. Krvi, gagasında burun delikleri olantekkuş türii.
Şaşırtan ölme biçimleri ve Elton JohnElton John'un bu yılın sonuna doğru
Prenses Diana için okuduğu şarkımn
plağından 100 milyon sterlinlik gelir
beklenıyor Bu demektir ki Prenses'in
fahri başkanlığını yaptığı ya da
çalışmalanna destek verdiği çeşitli
vakıflara önemlı mıktarda para gitmiş
olacak. Böylesine ıyi bir haber Elton
Johnun. bazılannın yüzündeki,
felaketı felaket sonrasında da
anımsatan bir şarkıcı olduğu imajını
silecek mi acaba? Çünkü sayılan çok
olmasa da bazılan onu, önemli kişilerin
cenaze törenlerinde sürekli çalınan
kilise çanlarına benzetiyorlar. Çanlann
sadece "çok önemü" kişilenn cenaze
törenlennde ve hep aynı tempoda
çalınışıyla. John'un aynı besteyi "çok
önemli" iki "public fıgure" (ünlü kişi)
için seslendirmiş oluşu bu benzetmeye
yol açıyor. Bunda hafif bir kızgınlığın
da etkısi olmadı değil. "Candle in the
Wind"ı daha önce MarDyn Monroe
için bestelediğinı bılenler, Elton
John'un çok yakın arkadaşı Diana
adına neden bir başka beste
yapmadığına içerlemişlerdi. Öyle ya,
Marilyn Monroe ile Diana arasında
nasıl bir bağ kurabilmişti John?
Kimisi cenaze törenine kadar yeni bir
beste yetiştiremeyecek oluşuna bağladı
bunu. Yani işin kolayına kaçmakla da
suçlandı anlayacağınız. Iyi bir reklam
firsatını kaçırmak istemeyişinden. hazır
bir besteyle "sahnedeki yerini" alma
çabasında olduğunu söyleyenler de
çıktı. Bütün bunlar millet Diana için
gözyaşı dökerken kimilerinin kendi
aralannda da olsa konuşup tartıştığı
konular oldu. "Candle in the VVTnd"
(Rüzgârdaki Mum), Monroe'nun
ölümünden çok sonra, 70'li yıllarda
bestelenmişti. Sözlerini Bernie
Taupin'in yazdığı bu şarkı ilk çıktığı
yıllarda da çok popüler olmuştu. Elton
John'un sözlerini Prenses Diana için
yeniden yazarak yıllar sonra bir kez
daha seslendirmesi boşuna değil.
Çünkü her iki kadının da ölümü
beklenmedik bir "anda" oldu. Her ikisi
LONDRA
de çok popülerdiler. Öldüklerinde her
ikisi de 36 yaşındaydılar. Elton John'un
yeni bir beste yapmayışının. aynı
besteyi Prenses için de seslendirişinin
gerekçeleri bunlar. Sanatçı bu şarkının
"Diana'ya özeT olduğunu, "Sadece
cenaze töreninde seskndireceğim.
Bir daha da hiçbir yerde
söykmeyeceğim" sözleriyle
vurgulamıştı. Yani "Candle in the
VVUKT ithaf edildiği gerçek kişiyi yıllar
sonra bulmuş oluyor. Piyasaya çıktığı
ilk zamanlarda da çok tutulan bu beste.
hem Monroe'nun hem de Diana'nın
"şaşırtan ölümleriyk'' birlikte
düşünüldüğünde bir anlam ifade ediyor
olmalı. Bu tür ölme biçimlenne uygun
bir şarkı ve bu örneğin yıllarca
birbirlerinden ayn düşmüş ikı
sevgilinin yeniden kavuşmalan gibi
durumlarda söylenmesi herhalde
uygun düşmezdi. Bu kadar lafı
"Candle in the Wind"in tüm dünyada
31 milyon adet sattığını belirtmek için
ettim aslında. Elton John böylelikle
Bing Crosby'nin o muhteşem şarkısı
White Christmas'ın rekorunu da kırmış
oluyor. "VVhhe Christmas" 55 yıllık
süre içensinde 30 milyon adet satmıştı.
"Candk in the Wind" ise sadece 37
günde bu rakamı geride bıraktı. Bu
sonuçta parçanın güzel oluşunun yani
sıra belkı de ondan çok "Prenses'e ait"
oluşunun da etkisi var kuşkusuz.
Çünkü aynı plağın satışı Monroe için
seslendirildiği Amerika'da bu rakamın
yanından bile geçmemişti. Prenses'in
ölümü bu şarkıyı onun her şeyiyle
ilgilenenlerin "klasiği" yaptı doğal
olarak. Diana ile özdeşleşme tavn
lngiltere'de öyle bir hal aldı ki. pek çok
kişi öldüğünde onun gibi özel
mekânlarda gömülmek istiyor.
Ölümünden sonra bile takJit
edilmekten kurtulamayan Diana'nm
adına bestelenen şarkının çok
satmasının nedenini anlayabiliyor
musunuz? Kım ne derse desin,
kaybettiği çok yakın bir arkadaşı için
duygulannı eskı bir bestesiyle de olsa
ifade etmeyi seçti Elton John. Bunu
kimilerinin iddia ettiği gibi para için de
yapmadı. Satıştan tek küruş
almayacağını açıklamıştı zaten. Kaldı
ki para için yapsa bile böyle besteleri
esinlendirecek "trajedilere" ihtiyacı
olmayacak ıru yine de?
Biz Türkler 2. SeGm, Yunanlılar da 2.
Akksander için dünyanın parasrna,
"Candle in the Wind"i besteletebilir
miydik? Hareminin hamamında cariye
kovalarken düşüp ölen bir padişahla.
maymun ısırmasuıdan yaşamını yitiren
bir kral için yani?
Denemesi bedava.
Zindan sırası
şimdi
çizerlerde
TORONTO
ENGtN
AŞKIN
Bu yılki Toronto
Uluslararası Yazarlar
Şenliği'nde. çeşitlı dünya
ülkelerinde, düşünceleri
yüzünden zindanlara
atılmış yazarlann yani
sıra çizerlerin de benzer
kaderi paylaştığı
vurgulandı. Geleneksel
10 günlük şenhgin. ünlü
Iranlı çağnlısı
ozan ve romancı Reza
Baharcni, Şah'ın
hapisanelennde ve
mollalann zindanlannda
uğradığı işkenceleri
anlatırken şenliğe katılan
60 dünya yazan ve
ozanıyla, evsahibi
Kanadalı yazarlann
gözleri dolmuştu.
Şenliğin tüm
toplantılannda, şiir ve
sunu gecelerinde, bu yılki
simgesel "onur konuğu"
ortadan kaybolan
Ekvadorlu ozanı ve öykü
yazan Gustavo Garzon
oldu. Yıkıcılıkla suçlanıp
yargılandıktan sonra
beraat eden Ekvadorlu
yazar ve ozan, bazı
tahminlere göre güvenlik
güçlerinde kaçınlmış ve
yok edilmişti. Ekvador
başkentinde "Kayıplann
Anneleri" son günlerde,
tüm kayıplan protesto
eden yürüyüşlerinde.
yazar ve ozan Gustavo
Garzon'un resmini
taşıyor. Kanada'ya ulaşan
bilgilere göre 1990'nın
bir eylül gecesi polisleri
kaçırdığı Garzon,
öldürüldüktcn soor*-: -
bilinmeyen bir yere
gömülmüş. Zındanlan
dolduran yazarlann acılı
öyküsü tüm şenliği
üzgüye boğarken pek
bilinmeyen bir başka
dramın aynntılannı
tartıştı Kanada. Şimdi,
çizerler de zindanlara
atılmayabaşlamıştı. PEN
örgütünden kaynaklanan
bir belgede. Türk
karikatür sanatçısı Ertan
Aydnı'ın çizdikleri
yüzünden sekiz ay
hapiste yattığı ve Türk
çizerinin 1994yılından
bu yana 9 kez duruşmaya
çıktığı belirtiliyordu.
tranlı çizer Manoşer
Kerimzade, İran
futbolunu alaya alan ve
bir spor sayfası yazısının
üst bölümünde yer alan
karikatürü yüzünden 10
yıl hapis cezası almıştı.
Mollalann yargıçlan,
lCerimzade'nin bir İran
futbolcusunu simgeleyen
çizgi resminde, baş
bölümün Ayetullah
HumejTii'yi anımsattığı
yargısıyla ceza biçtiler.
1996 yılmda. Türk
basınında ve Arjantin'de
"Türco" deyimiyle
tanımlanan Başkan
KA
Y*T CumhuriYet
L^A
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
ılM AYI ETKİNLİKLERİ
(Bilim Sanat Galerisi Katkılarıyla)
Mustafa Pilevneli, Ibrahim
Çiftçioğlu, Ramiz Aydın, Mustafa
Aslıer, Vural Yıldırım, Sadık Altınok,
Hayati Mismen, Muzaffer Akyol,
Veysel Günay, Mehmet Özet,
Umur Türker, Alptamer Ulukılıç,
Mahmut Celayir, Ali Atakan, Ahmet
Özel, Tanju Alpay.
ve
Teoman Südor
Gülseren Südor
Adres: Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı)Taksim
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
İlhan Selçuk
ZİVERBEY KÖŞKÜ
İlhan Selçuk
ZİVERBEY
KÖŞKÜ
Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş.
Tûrkocağı Cad. No:39/41 Cağaloğtu-tstanbul Posta çetd no«66322
ECumhuriyet
kitap kulübü
CAĞALOĞLU Sergi Saionu
>IM AYİ ETKİNLİKLEI
ĞRAVUR VÜÖZĞÜN İAİPtr
RESİM SERGİSİ
(Bilim Sanat Galerisi Katkılanyla)
Mustafa Pilevneli, Burhan
Doğançay, Hayati Misman, Devrim
Erbil, Ergin inan, Mustafa Aslıer,
Umur Türker, Süleyman Saim
Tekcan, Güngör Taner, Ibrahim
Çiftçioğlu
Adres: Tûrkocağı Cad. No:39/41 Cağaloğlu
ANMA
Muazzez ve Ömer BEYGO'nun sevgili
kızlan, yiğit, avdın
OYA BEYGO'yu
anıyoruz.
Dostlan, 28.11.1997 günü, 20.00'de Cihangir
Yokuşu 13/5 adresindeki evinde bekliyoruz.
AİLESİ
Yaşhca kan - kocaya bakacak,
evli olmayan, çocuksuz, 20 - 50 yaş
arasında, gece yatıya kalabilecek
bir yardımcı anyorum.
Türkçe bilmesi şartıyla
ecnebi de olabilir.
tlgilenenlerin 265 53 23 no'lu
telefonu aramalan rica olunur.
p ;
ŞUŞEHRİKADASTRO MÜDÜRLLĞÜ'NDEN
Snas ılı. Susehn ılçesı, Eskışar köyû, Koyıçı mevkıuıde bulunan 708 no lu parsele mraz eden Davut İnan ve Latif tnan'laraı ıtırazlannm kabulüne. Bu
parselın tamamı 3 hisse ıtıbanyle 13 hıssesı Şükrû oğlu Davııt Inan ve 1 '3 hıssesı Şükrü oglu Latıf tnan \e 1 '3 hıssesi Şükrü kızı ,\zbive Bektaş adlanna ta-
puya tescılıne, Susehrı Kadastro Müdürlüğû'nün 18.09 1996 tanh ve 17 no lu Komısvon taran Adı geçen Şükrü kızı Azbıye Bektaş in ölü olması halinde
mırasglanna ılanen tebhğ nıtelijmde oldu|u tşbu Komısyon kararı ile ılan tanhfiden ıtıbaren 15 gün sonra ılgılılenne ılan'en teblığ edilmiş sayılacağı. ka-
rar aleyhıne teblı| tanhınden ıtibaren 30 gun ıçensmde Suşehn Kadastro Mahkemesı nezdmde dava açılabıleceğı Kanunı süresı ıçensmde karar aleyhıne
dava açılmadıjı lakdırde karar kesınlestınlerek Suşehn Tapu Sıcıl Müdûrlüğû'ne devır yapılacağı ve ilgili karar Müdüriûğumüzde ıncelenebıleceğı, 7201
sayılıvasınmılgılımaddelerigeregınce ılanen tebhğ olunur. ' Basın 53237
ANTALYA ASLİ\T HUKUK MAHKEMESI
Sayı: 1996/748' Davacı Büyûkschr Beledıye Başjcanlığı vekılı taraftndan davalılar Ayfer Tıkırdak ve aık. aleyhıne açılan tescıl davasının yapılan yargılaması sı-
rasrnda venlen ara karan geregince; Davalılar .\ntalya Yeşıldere Mahallesı 1173 Sokak No- 10'da orurur ölü Musa Kaplan mirasçılan MEHMET 1C\PLAN. KJEZ-
BAN tOVPLAN (ÇOBAN), FATMA KAPLAN (YENER), NACİYE K.APLAN ıie .Antalya Gûndoğdu Mah 2459 Sokak no 13'te oturur ML ST \?A GÜRKAN ve
Antalya Güzeloba Mahallesı, Havaalanı Caddesı, Ostündag Apt No: 8de oturur MUSTAFA KAYA'nın belırtilen adreslerine tebhgat yapılamamış. baskaca adres-
lendetesbıtedılememıstrr HUMK'nm213 ve377 maddelerigeretincedurusmamnbırakıldığı21 1 1998günüsaat8 50'demahkemesalonumuzdahazırbulunma-
lan veya kendılennı bir vekılle temal etnrmelen. hazır bulunmadıklan vej'a kendılennı bir vekılle lemsıl etürmedıklen takdırde dava dilekçesı teblıg edılmıs sa>nla-
rak yargılamaya yokluklannda devam olunacağı ve sonuçlandmlacagı ılanen tebhğ olunur. 14 11 1997
. Basm 52"*11
Menem'in ülkesinde Nik
Dz\'orki adlı çok ünlü bir
çizer sivil, polis olduğu
sanılan maskeli
bireylerce. dipçikle fena
halde dövülmüştü. Kanlar
içinde yere yıkılan çizere
sunturlu küfürler
ardından şu uyanyı
>apmıştı saldırganlar:
"Çizgilerie dalga geçmeyi
bırakmazsan, seni toz
edeceğiz."
Bir Afrika ülkesi olan
Zimbabvve'nin tanınmış
çizeri Tony Namate,
otokrat tutumunu
iğnelediği Devlet Başkanı
Robet Mugabe tarafından
"ihanette" suçlanıyor bu
sıralar. Karikatürist
Namate. Başkan
Mugabe'nin kaderinin
devrilen Zaire diktatörü
Mobutu'ya benzeyeceğini
ıma eden çızgilerine,
korkusuzca devam
edeceğini belirtiyor.
Cezayirli Guerrovi
İbrahim, kaçınlıp yok
edilen bir başka sanatçı '
oldu. 1996'da
başkentin banliyösündeki
evinde boğazı kesilmış
olarak bulunan çizer
tbrahim'i, kimin
öldürdügü ortaya
çıkanlamamakla birlikte
resmi yetkililer
köktendincileri
suçluyorlar. Çin'de,
Tayvan'da, Mısır'da,
Fas'ta ve Hırvatistan'da
"kamu görevlUerinin
karikatürlerle alaya
aluımasını yasa> la
önledikleri için1
" tüm \
devlet yöneticileri,
yarattıklan dikensiz gül .
bahçesinden övünç
duyuyorlar. K.amboçya'da
son aylarda darbe
ardından yönetimi ele
geçirenler "politikacılan ^
ve hiikümet yetkOUerini ^
hayvan olarak simgeleyen
tüm karikatürleri"
yasaklayarak derin bir
nefes aldı. Nazı
Almanyası. hınzır
çizerleri "dejenere
bireyler ve devlet düşmanı
olarak" ilan etmişti. 1944
Mayısı'nda, Hitleri ve
kıyimcı yönetimini
kınayan bir grup
Polonyalı çizeri,
saklandıklan evlerde ele
geçiren Gestapo onlan.
Varşova'da kurşuna
dizmiş ve patronu
Hitler'den "aferin"
mesajı almıştı. Nevv York
Times gazetesinin
dünyaca ünlü gülmece
yazan Art Buchvvald
şöyle tanımlıyor çizerlere
karşı olan alerjıyi: "Sağın
ya da solun diktatftrleri.
çizerin >apıtından atom
bombasından korkar gibi
korkariar." Dünyaca
saygınlığı olan Yunan
gazeteci Helen Vlachos,
çizeri bir demokrasi
göstergesi olarak
belirlerken şöyle demişti:
"Sağhkh bir
demokrasinin ölçütü, bir
ülkedeki karikatüristin
çokluguyla belli olur."
LÜLEBURGAZ
ASLİYE HUKUK
MAHKEMESI
1996 791
Davacı Ahmet Bat-
maz vekili tarafından da-
va! ı Sevda Mırçeva Ma-
nnova Batmaz aleyhine
açılan boşanma davası-
nın yapılan açık yargıla-
ması sırasmda venlen
ara karan uyannca, ts-
tanbul Perte\'nıyal Lisesi
bınası bıtışığınde Güreş
lhtisas Kulübü öğretim
üyesı olarak görev yapan
Sevda Mirçeva Mannova
(Batmaz) adına mahke-
memKce çıkanlan dave-
tıyelere rağman adresin-
de olmamasından tanın-
mamasından bahısle ia-
de edilmiş, C. Savcüığı
kanalı ile yapılan adres
tahkikinde adresı bulu-
namadığindan Lulebur-
gaz Asliye Hukuk Mah-
kemesi'nde 21.1.1998
günü saat 9 30'da yapıla-
cak duruşmaya bizzat
gelmesi. ya da kendismi
bir vekılle temsıl ettir-
mesı, gelmemesi halinde
yokluğunda duruşmaran
yürütülüp karar verilece-
ğı hususu davetıye yerine
kaim olmak üzere ılan
olunur 13 11.1997.
Basın: 52330