Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 1997 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Düşümde Kafka Bana Dedi ki!
Prof. Dr. ÇETİN YETKİN
• • lkemizdeolupbitenlerigör-
U
dükçe, izledikçe. zaman za-
man "Acaba, bir köşeye ka-
pansam, her şeyden uzak-
laşsam, gazete aimasam. te-
levi/yonu açmasam rtıı?"
diyorum kendi kendime. Öyle ya, her
canlıda varlığını sürdürmek ıçgüdüsü var.
Gerçekten de, ülkemizde ınsanın sağlık-
lı yaşayabilmesi için her şeyden kopma-
sı, bir köşeye çekilmesi, eskı deyişle *in-
ava"ya kapanması gerek. Yoksa, usunu
yitirmemek, çıldırmamak işten bile değil.
Çünkü, örnegın yurdumun güvenliği
bakımmdan ekonomik ve askeri açılar-
dan yaşamsal önem taşıyan stratejik ku-
ruluşlann haraç mezat ama yok pahası-
na ba^lıca amacı kâr etmek olan özel ki-
şilere yağma ettirilmesini nasıl olup da
içime sindirebiieceğimi düşünürken bir
de bakjyorum, yağmacılar arasına yaban-
cılar da katılıveriyor. Bu da yetmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Adalet
Bakanı, bir tutuklu ya da hükümlü için
devletın ayda 50 mılyon lira harcadığını,
bu yükten kurtulmak için de cezaevleri-
nin özelleştırilecegini söylüyor!.. Dü$ün-
meye çabalıyorum, sözgelimi ünlü hol-
dinglerimizdeTi birinin ya da GeneraJ Mo-
tors, Morrison fırmalannın işietöği birce-
zaevi nasıl olurdiye. Bunlarcezaevi için
yaptıklan yatınmlannı acaba nasıl kâra
dönü$türecekler? Belkı de tutuklu ve hü-
kümlülenn yemekien ''fast-food" olur,
MacDonald's ile de ortaklık yaparlar!..
Bunalmaya başlıyorum. Yoksa uyanık-
ken de karabasan mı (kâbus mu) görme-
ye başladım?
"Akan kanlar, yanan canlar, göi olan
yaşiar karşısında darbenize mcşruzemin
yaratünı/. Çaresizük içinde çare arayan-
lara, iftira atümz. Siz bunlan yaptuuz."
Bu sözler Sayın Cumhurbaşkanımız Sü-
leyman Demirel'e ait. Kenan Evren'in
anılanna yanıt olarak MİUiyefte 23 Ka-
sım 1990'dayayımlanrruşbulunuyor. Şu
sözler de yine onun: "Sayın Evren şunun
hesabınıvermekzorundatür: BEyiülgü-
nü duran kan, 11 Eylülgünü niye akıyor-
du? Hayırefendûn! Verdiğicevaplar kur-
taramaz kendisini. Kcndileri daha iyi bi-
Byor, niye dunnadığuu o kanlann. Kan-
lar aJoyordu. çünkü Sayın Evren'in Çan-
kaya'ya çıkması genekivordu. Bu ilhamla
karşı karşryadır. Yanı Evren,Çankaya'va
çıksin diye 11 Eylülgünüo kanlar akıyor-
du ve maalesef, 13 E>lüTde de onun için
dunnuştu. Bu jtfaamla karşı karşıyadır."
(Nokta. 18 Kasım 1990). Oysa, daha ge-
çen gün Sayın Cumhurbaşkanımız De-
mirel, eski darbeci emekli general Ev-
ren'in resim sergisinde (her nedense öy-
le deniyor) birükteydiJer, Cumhurbaşka-
nımız, ondan "akan kanlar"ın hesabını
sormuyordu, sergisini onurlandınyordu.
Hem, daha önce de içtenlikli bir biçimde
bir arada olduklan anlar TV ekranlanna
da yansımamış mıydı?
7-8 Kasım gecesi GüneriCıvaoğhı'nun
"Dunım" programında özel üniversite-
lerle ilgili yayıru izledim. YÖK Başkanı,
YÖK'te görev yapmış kimi başka profe-
sörler, öteki katıhmcılar. hep birden dev-
let üniversitelerinin içine sürüklendiği
acıklı duruma da değındiler. Pekiyi, kim-
di bunun sorumlusu? İhsan Doğramacı
değıl mı? Onun oğlu Prof. Dr. Ali Doğnt-
maa da programa katılmıştı ve o da özel
üniversıtelerin üstünlüğünü, ünıversiteye
ögrenci alınmasında uygulanan seçme sı-
navınm saçmalığını vurgulayıp durdu.
Babasi deği! miydi bunlann miman?
Ama Cumhurbaşkanımız. İhsan Doğra-
macfya devlerimizin en üstün ödülünü
törenle vermiş bulunuyordu.
Gerçekte benim bu yazıyı kaleme al-
mama neden olan da bu program oldu.
Sabah saat 02.30'a değin süren programı
dehşetle izledim. Bir tek ses vardı gerçek-
leri dile getiren. MilJiyet gazetesinin eği-
tim uzmanı Abbas Giiçhl O da olmasay-
dı, Kafka'nm bir öyküsünden uyarlanan
bir programı izledigim sanısına kapıla-
caktım.
Değil mi ki Abbas Güçlü, üniversite
gıriş sınavını kazanamayan, çok düşük
puan alan birinin babasının 'dotor'lan sa-
yesınde bu özel üniversıtelerde okuma
olanağıru bulmasına karşılık, çok daha
yüksek puan almış ama yoksul bir öğren-
cinin salt babasının 'doîar'lan oimadığı
için buolanaktan yoksun kalmasımn ada-
teteiz olduğunu söylediğinde YÖK Baş-
kanı, öteki saygıdeğer profesörlerden ki-
mılen adaleti gözetmenin kendı işleri ol-
madığını açıklıyorlardı.
YOK Başkanı ise, daha da ileri gitti.
bir fıkra anlattı: Padişah bir gün AJi'yle
Veli"yi huzuruna getirtmiş se onlardan
Ali'ye demiş ki "Sana benden dikdigini
vereceğinL, ama Veü\c de bunun iki kao-
nı ihsan edeceğun." Bunun üzenne Ali de
"Benim bir gözümü oyun'" demis. tşte,
YÖK Baskanı Prof. Dr. Kemai Göriiz,
varlıklı ailelerin çocuklan için bıraynca-
lık olan çok paralı yüksek eğitimi böyle
savundu!..
Program boyunca hep doiar sözü edil-
di durdu. Öğrencilerin ödedıklen ücret-
ler, öğretim üyelerinin aylıklan, giderler.
hep dolar üzerinden anlatıldı. Hangi ül-
kecie yaşıyoruz diye düşünmeye başla-
dım yayını izlerken!..
Yabancı dilde egitım savunuldu. Anla-
dım ki bu profesörler yabancı dil öğren-
menin başka şey olduğunu, yabancı dil-
de eğitim yapmanın ise sömürgelere öz-
gü bulundu|unu bilmiyorlar.'..
Özel üniversıtelerin ülkeye sağlayaca-
p başlıca yaran ise açıklarken diyorlar-
dı ki özellikle devlet üniversiteleri ile
bunlann aralannda "rekabefolacakmış,
bu nedenle de devlet üniversitelen ken-
dilerini düzeltecek ve geliştireceklermiş.
Bilimi, pazar ekonoınisi açısından ele
alırsanız dogal olarak bu sonuca vanrsı-
nız.
Bu bir yana, devlet ögretim üyelerinin
aylıklannı son kerte düşük tutarken özel
ünıversiteler bunlan rutbolcu transfer
eder gibi yüksek ücretlerle kendi bünye-
lerine alıyorlarsa hangi rekabetten, nasıl
söz edılir, devlet yoksul yurttaşların gırt-
lağına basarak aldığı vergiden sağladığı
parayı kendi üniversitesinden esirgerken
özel üniversitelere aktardığında ortada re-
kabet filan olabilir mi? Bunlara verilecek
yanıtlar öylesine açık ki!.. Ama progra-
ma katılanlar bu gerçekleri meğerse bil-
miyorlarmış.
Neden acaba şu açık gerçeğı dile getir-
mediler? Artık, ülkemizde üç çeşit üni-
versite var: Biri. yoksul ya da yoksulluk
sınınnda geniş halk kitlesinin çocuklan-
nın gıdebildiklen ve dev let eliyle kurul-
muş, mantargibi biten üniversitelen Bun-
lann ögretim üyesi sayısal olarak eksik,
nitelikleri genelde düşük, ödenekJeri kı-
sıtlı, dogru dürüst yapılan yok... Üstelik
bir bölümünde Atatürk ilke ve devrimle-
rine düşman öğretim üyeleri egemen. O
genış halk kitlesi, çocuklannın buralarda
yükseköğrenim gördüğünü sanıyor. Da-
ha doğrusu. aldatılıyor, kendilerini avut-
'malan sağlanıyor. lkinci çeşit ise. hâlâ
ayakta durabilen ve "iyi" eğitim veraıe-
yi sürdürebilen birkaç devîet üniversite-
si ya da bu ünıversitelenn bazı fakültele-
ri. Ne kı bunlara da bir yandan YÖK ve
bir yandan da siyasal sistem tarafindan
darbe üstüne darbe rndinlmekte. Üçüncü
çeşide gelince. bunlar da varlıklı ailele-
rin çocukJannın okuma olanağına kavu-
şabilmeleri için açılmış, Türk burjuvazi-
sinin değer yargılan ve amaçlan doğrul-
tusunda insan yetiştiren özel üniversıte-
ler. Bunlan da ikiye ayırmak gerek. Bun-
lann bir bölümü varlıklı kesımin yete-
nekli çocuklannın gırebildikleri nitelikli
üniversiteler. Bir bölümü de bu kesimin
yeteneksiz ve aptal çocuklan için açılan
ve niteliksiz olanlan. Bu da, bilinçli bir
siyasanın sonucu!..
Dedim ya, olup bitenler karşısmda in-
san ıısunu yitirecek gibi oluyor. Bu ne-
denle. sözünü ettığim bu "Durum" prog-
ramında söylenenler yûzünden o gece
02.30'dan sonra da uyuyamadım. ülke-
mizde yaşanan us-dışı ama unutmaya ça-
lıştığım olaylar yeniden anlağıma üşüşüp
durdu.
Ülkemizin geleceği için kaygılanm bu
programı izledikten sonra daha da yoğun-
İaştı. Nasıl kaygılanmayacaktım ki! Ata-
türkçülüğü kimselere bırakmayan
DSP'nin üç milletvekili hacca gidip "ha-
a " olmuşlardı. Dahası, haydi gittiler di-
yelım, bütünüyle din ve vicdan işi olma-
sı gereken hac için genel başkanlanndan
'izm" almışlardı. Demek ızin alamasalar-
mış gıtmeyeceklermiş.
ARADA BİR
BEHZAT AY
Bu Sayılamalar,
Bu Sayılar...
Bizim Cumhuriyet Gazetesi okunduktan son-
ra atılacak bir gazete değil. Kimi sayılannı sak-
lıyorum, kimi sayılanndan köşe yazılannı, haber-
leri kesip belgeliğime koyuyorum. Sakladığım
gazetelerden biri 1 Ağustos 1996günlü. Neden
saklamışım diye düşünürken, gazetenin üstüne
"Arka sayfaya bak" diye yazmışım. Çevirip bak-
tım, şu başlıkla bir haber:
"Türkiye Kızlannı Okutmuyor". Haberin aJtın-
da yazılanlar: "Birfeşmiş Milletler Çocuklara Yar-
dım Fonu (UNICEF)" ilkokul çağındaki Türk kız-
lannın yüzde 29'unun okula gönderilmediğini
açıklamış. UNICEF'in hazırladığı araştırma rapo-
runa göre, bölgemizdeki ve bizdeki ilkokul ça-
ğındaki kızlann yüzde kaçı okula gönderilmtyor-
muş: '*•" " ' •" "
c
"Ürdün 'de yüzde 3, Libya 'da yüzde 4, Tu-
nus'ta yüzde 5, Iran'da yüzde 7, Suriye'de yüz-
de 9, Cezayir'de yüzde 11, Mtsır'da yüzde 18,
Irak'ta yüzde 26, Umman'da yüzde 28, Türki-
ye'de yüzde 29 ilkokul çağındaki kızlar okula
gönderilmiyor."
Bu sayılamalan okuduğumda kuşkusuz çok
üzülmüşüm ki, gazeteyi saklamışım. Her bakım-
dan durumumuz utanç vericidir. Sözgelimi, yine
Cumhuriyet'in bir sayısını saklamışım. Bu sayı-
da da kimi ülkelere göre okul öncesi eğitimden
yararlanma oranı şöyle:
Şili'de yüzde 77, Bangladeş'te yüzde 69, Ar-
jantin'de yüzde 68, Kolombiya'da yüzde 44,
Brezilya'da yüzde 35, Zimbabvve'de yüzde 35,
Hindistan'da yüzde 16, Nijerya'da yüzde 15,
Türkiye'de yüzde 7.
Utanç verici bu sayılamalan (istatistikleri) okur-
ken yine bir başka Cumhuriyet'te bir haber:
"Türkiye 'nin nüfusu 65 mılyon, öğretmen sa-
ytsı 550 bin, Italya 'nın nüfusu 57 milyon, öğret-
men sayısı 840 bin."
Şu sayılamalar beni çıldırtmanın eşiğine getir-
mişti ki, yine Cumhuriyet'in bir sayısında 65 mil-
yon nüfusumuzun 10 milyonunun yoksulfuk sı-
nınnın altında yaşadığı yazılmış.. Gazeteleri bir
yana bıraktım. Bir süre gezindim odamda, son-
ra gazete kesiklerini ayıklamak üzere yine ma-
sama oturdum. Aydınlanma'nın simgesi diye ni-
telediğim sevgili flhan Selçuk'un biryazısı dos-
yamda beni oku der gibiydi. flhan Selçuk şöyle
yazıyor:
"Türkiye Genç Işadamları Derneği (TÜGİ-
ADj'nin gelir dağıtımı araştırmasına göre ülke-
mizde en yüksek gelirsahibiyüzde 20'likkesim,
toplam gelirin yüzde 55 'ini alıyor, en düşük ge-
lir sahibi olan yüzde 20 'si ise yüzde 4.9 'unu alı-
yor. Böyle adaletsizliğe kepazelik denir."
Ordumuzun ve ilerici sivil kuruluşların dayat-
masıyla kesintisiz eğitim 8 yıla çıkanldı ve bu ya-
saya cuma namazlanndan sonra karşı gösteri-
ler yapıldı, bu başkaldınya benzer gösteriler sı-
rasında Türk Bayrağı çiğnenip, yeşil bayrakları-
nıdalgaJandırdılar... Bu bilisiz karayobazlann kış-
kırtıcılan, sözcüleri TV kanallarında 8 yıllık kesin-
tisiz eğitimin sosyalist ülkelerden esinlenildiğini
yinelediler sık sık... Oysa kesintisiz zorunlu eği-
tim sözgelimi Ispanya'da 10, Yunanistan'da 9,
Brezilya'da 8 yıldır. Bu ülkeler sosyalist ülkeler-
den mi esinlendiler? Bilemiyorum... Sosyalist ül-
kelerden esinlenmiş olsalar bile ne sakıncası
var? Bize göre hiçbir sakıncası yok. Ama Yeni
Dünya Düzencileri'ne, Sevr Sevdalıları'na göre
pek çok sakıncaları vardır... Onlar ki, son 20 yıl-
da laik liseterde eğitim görenlerin sayısı 3 kat ar-
tarken imam - hatip okullarını bitirenlerin sayısı-
nn 14 kat arttığının doyumsuzluğundalar... 550
milletvekilinin 137'si, 810 kaymakamın 264'ü
imam - hatip çıkışlılar... Daha ne istiyorlar? An-
lamıyoruz diyemeyeceğim, çok iyi anlıyoruz...
Onlarşöyle düşünseler ne denli iyi olur: Sık sık
Türk ürası'nın yerine Dinar'dan söz eden bir par-
tnin başkanı 148 kg. altını, bankalardaki mark-
lan, dolarlan, apartmanlan, köşkleri, arsalan aca-
ba nasıl edindi? Boğaziçi Sultanı 40 trilyonluk
nalvarlığına genç yaşında nasıl kavuştu?..
Gerçekten insan olanlann bunlan düşünmesi
gerekir. Veyukardaki sayılamalan, sayılan gözö-
riüne alıp uykulannın kaçması, karabasanlarla
ak sık sıçramaları gerekir... Elbette gerçekten in-
sansalar...
Ekmekçi'ye Adanan Kitap...
H
iç kuşkusuz,
düşün ve eğitim
alanında bu yıl
yayımlanan en
önemlı yapıt Bir Eğitim
DevrinK-isi Ismail HaJdu
Tonguç (Yaşanu, Oğretisi,
Eylemjytur. Birinci
kitap 540, ifcinci kitap 616
sayfa. tamamı 1156
sayfalık oylumlu bir
yapıt 237 belge. 425
mektup, 160 kitap ve 188
makaleden yararlanılarak,
yaklaşık üç yılda
tamamlanmış bir büyük
emek ürünü.
Yaşamöyküsü türünde
yazılmış olan yapıt,
büyük eğitimcı İsmail
Hakkı Tonguç'un
yaşadığı dönemin
eğitim tarihine( 1893
1960) ışık tutmaktadır.
Pek çoğu ilk kez
yayımlanan belgelerle,
Köy Enstitülennin
kuruluş. gelişme
ve yıkılış dönemlerine
açıkhk getiren bir
başvuru kaynağıdır
eğıtimcimizin yaşamı.
Bugünlerde çıkan kitabın
ikinci cildi, Mustafa
Ekmekçi'ye adanmış.
Türk halkının nabzını
elinde tutan. araştırmacı-
gazeteci yazar Mustafa
Ekmekçi'ye. Bu oylumda.
nitelikte bir yapıtın ortaya
çıkışı nasıl mutlu ederdi
Öksüz Yamahğı/Köy
Enstitüleri v azannı...
Yapıtın ona adanışı,
Tonguç'a yakışan bir
değerbilirük.
Diyordu ki Ekmekçi,
Öksüz Yamaiığı adb
kitabındaki "Köy
Enstitülü Nadir Sadi"
yazısında: "Köy
Eastitülerinin kunıcusu
tsmaii Hakkı Tonguç,
Enstitülülerin çocuklannı
da Köy Enstirülü sayar,
Enstitüleri savunanlan da
onlardan a>ırmazdı.
Enstitük-rde
okumadığım halde, °Köy
Enstitülü' diyeadım
çıknuştı. Gazeteciler, 'O,
Karaoğlan Köy
Enstitüsü'nden!" derterdi
Tonguç'a göre Nadir
Nadi, dört dörtlük bir
Köy Enstitülüydii. Köy
Enstitülü olmâk
uygariığuı, çağcılhğın.
Atafürkçiilügün de ölçüsü
değil miydi?"
Tonguç'u, kurulmuş
kurulacak en devrimci, en
ilerici eğitim kurumlannı,
dünya eğitimi ne katkı
sayılan Köy
Enstirülerini tanımak
ısteyenler muhakkak oku-
malıdır Bir EğJtim
Devrimcisinin Yaşamı 'nı.
HJVIERAN
Bir Eğitim De\rımcisı Ismail
Hakkı Tonguç (Yaşamı.
Öğretısı, Eylemı), flanci
Kitap, 616 safya, Gûldikenı
Yayınlan, Ankara.
KANAL 6'DA CUMA
MOTTO (YARIŞMA) RANA EÜK'LE SICAK GÜNDEM
HAFTA İÇİ HER AKŞAM SAAT: 18:40
ARDAN ZENTÜRKLE BUGÜN
HAFTA İÇİ HER AKŞAM SAAT: 19:30
ARKA PENCERE
HAFTA İÇİ HER AKŞAM SAAT: 20:00
AHU'CA
HAFTA İÇİ HER AKŞAM SAAT: 20:30
CEVİZ KABUĞU
HER CUMA
SAAT: 21:30
HER CUMA
SAAT: 22:30
K a n a I " T ü r k i y e E k r a n
PENCERE
Altan Ata Ot•••
ilkokuldaki "abece" kitabının bugünkü durumu
nedir, bilmiyorum; eskiden şöyle başlardı:
At.
Altan.. . '* '-
Altan ata ot.
Atam..
Atan..
Demokrasinin 'abece'sinde ise "atayan" ve
"atanmış"ın yanına bir sözcük daha yazılır
"Seçilmiş!.."
A'dan Z'ye nasıl gelinir?.. Arada epey harf var,
Z'ye vardın mı abece'yi hatmetmiş olursun. Eski
Başbakanlardan Refik Saydam'ın ünlü sözü unu-
tulur mu!.. Rahmetli ne demişti:
"Bu ülkede A 'dan Z'ye kadarher şey bozuk!.."
Saydam canlanıp başını kaldırsa, bugünkü du-
rumu görünce ne söyler?..
•
'Atanm/şlar' ile 'seçilmişler' üzerine basmda ne
zaman çeşitleme yapılsa aklıma bir soru gelir:
- Seçilmişleri kim seçiyor?..
Yanıt: :
"
- Halk!. ;,
- Peki, atanmışlan kim atıyor?.. - 7v
Yanıt: , ?^.
- Seçilmişler!.. ~ '*'
Peki, bu aynm niye?.. Hafkın seçtiği seçilmiş-
ler, atanmışlan atadıklanna göre biz bize, el ele,
diz dize, kucak kucağa değil miyiz?.. Al birini, vur
ötekine!..
Eskidan kral ya da sultanı seçmek kimsenin
haddine değildi, tahta oturan hergele Tann'dan
alıyordu gücünü ve atanmışlan da keyfince atar-
dı.
Peki, şimdi?..
Atanmışı kim atıyor?..
Atam mı?..
Atam gözlerini yaşama yumalı yanm yüzyılı çok-
tan aştı, o günden bugüne seçim yapılıyor; genel
seçim yapılıyor, yerel seçim yapılıyor, seçim, se-
çim, seçim...
Seçimle iktidara gelerek koltuğa lök gibi oturan
siyasal güç kimleri atıyor?..
Polis müdürünü Adalet Bakanlığı'na atayan şa-
nşın seçilmişe ne buyrulur?..
•
Kendi kendımize cin peri masallanndaki gibi
umacılar mı yaratıyoruz?..
Sanık polis mahkemeye getirilemiyor..
Kim sorumludur?..
Hükümet!..
Hükümet, seçilmişler Meclisi'nde yapılan güve-
noylamasıyla oluşmuyor mu?..
Kırk yıldan beri nöbetleşe hükümet koftukfann-
da oturan Bakanlar atanmış mı, seçilmiş mi?..
Sanık polisi mahkemeye getirmeyen atanmışın
canına okuyacak kışi kim?.. Emniyet teşkilatının
bağlı bulunduğu içişleri Bakanı değil mi?..
Atanmış Emniyet Genel Müdürü'ne kızacağına
aklını başına devşırip gerçekçi ol; sorumluluğun-
da yetkinin de seçilmiş Bakan'da. hükümette, se-
çilmiş Mecliste olduğunu söyleyecek kadar siya^
£$ blfibnîn abecösıni hecele!.. :-\-r~J rnl
Susurluk'dosyası nasıl aydınlanır?.. • ->^
Devletin içindeki çeteleşmeyle göbek bağı bu-
lunan seçilmişlerin dokunulmazlıklan kalkmalı!..
Işin abecesi bu değil mi!..
Altan ata ot...
:
* * -•
Oktay Ekinci
Yüzyılın Direnişçisi
KiibaDevrimi ve Tarih Bilinci
n a r ÇnarYaymlan. FWatngazKöffiJrMetite)
KûçükpannakKapı sokak No 23 80060 Beyoğiııİstanbul
Tel- 212 293 23 98-99 Fac 212 293 28 96
İLAN T.C.
BAŞBAKANLIK GÜMRÜK
MÜSTEŞARLIĞI
GÜMRÜKLER GENEL IVIÜDÜRLÜĞÜ
ISTANBL L GÜMRÜKLERİ
BAŞMÜDÜRLÜĞÜ (HUKLK İ^LERl VE
KAÇAKÇILIK ŞüBE MÜDÜRLUĞÜ'\DEN)
- Konu: B.07.0.GÜM. 1.10.00
Sayı: 09HİK.092'3915 (95)-15613
Istanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nın esas: 1995 l
215. karar: 1995/452 sayılı. 25.4.1996 günlü karan uya-
nnca idaremize 2.153.000.- TL para cezası ödemeye
yükümlü Ramazan Çoruk kararda belırtilen adresinde
bulunamadığından mezkur para cezası tahsil edileme-
mektedir. •
Tebhgata esas olacak başkaca biradresi de bilinmedi-
ğinden 7201 sayıh teblıgat kanununun 28. ve 29. mad-
delerine göre ilanen teblığine karar verildı.
Teblıgat yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basm:51114
Vatanseverler, insanlar, doğaseverler, toprak
erozyonu size sevebileceğiniz hiçbir şey
bırakmıyor.
T.E
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve
Doğal Varlıklan Koruma Vakfı
Tel: (0.212) 281 10 27 / 268 09 85