27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21KASIM1997CUMA 12 KULTUR Yönetmen Tomris Giritlioğlu, sermayenin karşısındaki aşkı beyazperdeye aktanyor Gerdanlık çevresinde dönen 3 aşk BAHAR TANRISE VER ANKARA - Tomris Giritfi- oğlu'nun yöneteceği "Sal- knn Hanımın Taneleri", varlık vergisi yıllann- da sermayenin karşı- sındaki aşkı perdeye taşıyacak. Senaryosu Etyen Mahçupyan'a ait olan Fılm, serma- ye ilişkisinde sahibi sürekli değışen Salkrm Hanım'ın gerdanhğı çevresinde, 3 ayn aşk hi- kâyesinı ışliyor. Yılmaz Karakoyun- lu'nun yazdığı "Sal- kım Hanımın Tanete- ri", 1991yılındaYunus Nadi Roman Ödülü'ne değer görülmüştü. Girit- lioğlu'nun, Karakoyun- lu'dan 5 yıl önce istediği yapıtın senaryosunu Etyen Mahçupyan 1 yılı aşkın bir süre- de tamamladı. Kütüphane- lerde yapı- lan araştır- malann ardın- • Tomris Giritlioğlu, martta çekimlerine başlayacağı TRT'nin ilk ortak yapımı olma özelliğini taşıyan"Salkım Hanımın Taneleri"nde, ülkenin 2. Dünya Savaşı yıllanndaki resmini çiziyor. Film, Varlık Vergisi ile birlikte yollan aynlan insanlan, burjuvazinin sınıf değiştirmesini ve süreç içinde oluşan kültür dönüşümünü anlatıyor. dan, döneme ait tüm haber ve fotoğraflar göz- den geçirildi. Çekimleri Istanbul. Erzurum- Aşkale ve Mardın'de gerçekleştirilecek film, Eurimages'tan destek alacak. TRT-Pan Film ortaklığıyla çekilecek fılm aynı zamanda TRT'nin ilk ortak yapımı olma özelliğini ta- şıyor. Tomris Giritlioğlu, mart ayında çekimleri- ne başlayacağı "Salkım Hanımın Tanele- ri"nde, ülkenin 2. Dünya Savaşı yıllanndaki resmini çiziyor. Film. Varlık Vergisi ile bir- likte kaderlen değişen, yollan aynlan insan- lan, burjuvazinin sınıf değiştirmesini ve sü- reç içinde oluşan kültür dönüşümünü anlatı- yor. Farklı kültür kimliği ve inançlara sahip insanlann yaşamlannı parçalayan bir sıyase- tin, giderek çürüyen bir kentın ve bu kentte yaşanan üç aşkın hikâyesi "Salkım Hanımın Taneteri"... İnsanlann yaşadıklan acıyı yansıtmayı sev- diğini söyleyen Gintlıoğlu, çelişkiler. uzlaş- mazlıklar, yanılgılar ve aşklarla daha çok il- gileniyor. Sinemanın gücünün, kazandırdık- lanndan geldiğıni belirtıyor: "Tarkovski'nindeyişiyle 'Genelde insan yi- tirilmiş ya da henüz erişilmemiş zaman yü- zünden sinemaya gider'. Yaşam deneyimleri arayışı içinde oraya gider. Çünkü sinema baş- ka hiçbir sanat türünün başaramayacağı ka- dar insanlann deneyim ve gözlemlerini zen- ginleşfirir. hatta derinJeştirir. Sinemanın esas gücü buradadır. \oksa stariarda. bıkkınlık ve- ren konularda. günlük havatı unutturan eğlen- cede değiL Yaşanan çelişkilere ve acılara du- yarü bir yönetmen olarak böyle bir konuyu tercih etmemin nedeni bu." Filmin başrollenni Zuhal Olcay, Talat Bu- lut Haluk Bilginer, Derya Alabora, Meral Çe- tinkaya. Pıûrcık Akerman ve Taner Barias paylaşacak. 16 bölümlük yeni bir dizi: Kördûğûm Giritlioğlu. son günlerde Türk sınemasın- da yaşanan "Dar bütçeli filmler mi daha i>i yoksa genis. bütçeü mi" tartışmasını "abartı- lı ve ilkel" diye niteliyor. Filmlenn aynı pota- da değerlendirilmemesi gerektiğını kaydeden Gintlioğlu. "Çokazbütçeyleçekilenfimlerin. yalnızca bu nitelikleri nedenijle önemsenme- sini gerçekten çok saçma buluyonım. Dünya sinemasının arük ulaşnğı bir teknik var. Büt- çe konusu, yönetmenin hangi koşullarda ken- disini daha rahat ve yaratıcı htssetmesiylc de ilgilL Sinemaya bakış. yorumlama ve hikaye- nizüı gereksinimleri beürleyici rol oynuyor" görüşünde. Türk sinemasının, 1970'lerden sonrakı en parlak dönemini yaşadığını düşünen Giritli- oğlu, Antalya ve Adana fılm festivalinin, ürünlerini vermeye başlayan genç yönetmen- lerin zaferiyle sonuçlandığını belirtiyor. 1955 doğumlu olan Giritlioğlu. Hacettepe Üniversitesi'ni bitirdikten sonra sinema kur- suna devam etti. Sinema serüveni TRT'nin drama bölümünde başladı. tlk filmi "Kanto- dan Tangoya"yı burada çekti. Ardından "Su- yun Öte Yanı", "Yaz Yağmuru" ve "80. Adım" geldı. "SuyunÖte Yanı" Ankara Film Festivali'nde En İyı İkıncı Fılm ve En tyı Ka- dın Oyuncu. Fransa'da gerçekleştirilen Nan- tes yanşmasında da Jüri Özel Ödülü'nü ka- zandı. Vizyona giren ilk filmı "80. Adım" da, Istanbul'da En 1yi Fılm ve Yönetmen, Anka- ra'da da En lyi Yönetmen ve Jüri Özel Ödü- lü'ne değer görüldü. Giritlioğlu ve Canan Evcimen İçöz'ün or- tak yöneteceği 16 bölümlük "Kördüğüm" adlı dızinin çekimleri de 5 Aralık'ta başlava- cak. Lale Mansur. Ayşegül VJdinç. Uğur Po- lat, Selma Güneri, Çolpan İlhan. Burçin Ora- loğlu, Pınrcık Akerman, Bennu Yüdınmlar, Taner Barias, Ülkü Dunı ve İsmail Hakkı U- nat'ın rol alacağı dizi, bir medya patronu et- rafında dönen ilişkileri anlatıyor. Dizi TRT'de mart ayında yayımlanmaya başlayacak. Sanatçılarınparlattığı sanat SEVGİ SANLI "Oyun mu ovunculan parlaöyor. oyuncular mı oyunu? Karar vermek zor." Yasmina Reza'nın "Sanat" adlı oyununu eleştiren Frederic Ferney (Le Figaro) böyle demış. Semerkantlı bir baba ile Budapeşteli bir anneden doğan, tıyatro oyuncusuyken yazma yeteneği keşfedilen genç kadın, bugünlerde adı çok anılan bır tiyatro yazan. Oyunlannın sergilenişi bakımından çok şanslı. Fransada Pierre Ardhi, Fabrice Luchini, Jean Louis Trintignan, Ingiltere'de Albert Finney, Tom Courtenaj, Ken Stott gibi oyuncular. "Sanafa sanatlannı katmışlar. Oyunun ıvı bahtı ülkemizde de sürüyor. Gencay Gürün. şımdilerde adlan '3 C diye birlikte anılan Cihan ÜnaL, Can Gürzap ve Cüneyt Türel'i bir araya getirmekle, daha rol dağıtımı listesinde başannın yüzde yetmiş, beşini sağlamış. lş bilenin kılıç kuşananın. Oyun, üç yakın dostun içlerinden biri avant- garde bir tabloya yûklüce bir para ödeyince bu resim üstünde tartışmalan ile başhyor. Her ne kadar oyunun adı "Sanaf ise de yazann sırf yenilikçi resmi kötülemek ya da üstûnde tartışmak için kalem oynatmadığı belli. Gelgelelim gala gecesının konuklanndan Balkan Naci İslimyeli'nin de belirttiği gibi Yasmina Reza, burjuva seyirciye 'Gelin çağdaş resmi birlikte gırgıra alaJım' dercesine göz kırpmaktan gen kalmıyor. Sıkı-fıkı görüşen üç erkek arkadaş. biraz tutucu, arkadaşlan üstünde hegemonyasını yürütmekten vazgeçemeyen Marc (Cihan Ünal), eli bol, gönlü bol Serge (Can Gürzap), arkadaşlan ile de nişanlısı ile de ilişkilerinde hep iki arada bir derede kalan Yvan (Cüneyt Türel) bir sanat tartışmasını, bir kışilik tartışmasma dönüştürûrler. Aralanndaki sevgi- nefret x ılişkisi su yüzüne çıkar. Ama kişilik incelemelerinin pek derinlerden geldiği söylenemez. Bir ara Marc ile Serge arasında bir eşcinsel sevgi eğilimi bulunduğu ima edilirse de üstünde durulmadan geçilir. Bence oyunu parlatan, oyuncular. Gencay Gürün sade ve iddiasız bir rejiyle meydanı bu üç büyük C'ye bırakmış. Yvan'da Cüneyt Türel, rolü, oyun boyunca inşa ediyor; gittikçe yoğunluk ve devinim kazandınyor. Serge'de Can Gürzap, olanca sevimlilıği, olanca rahatlığı ile zengin rol dağarcığına yeni bir portre ekliyor. Cihan Ünal'a gelınce, Tiyatro tstanbul'daki en güçlü rolünü oynuyor. Cihan Ünal daha yirmi beş yaşındayken 'Dördüncü Murat'. 'FatilT, 'Beckett' gibi rollerle seyircisini fethetmişti. ŞehirTiyatrolan'ndan nakledilip birkaç kez oynanan 'Aktör Kean'i saymazsak bir 'Ceviz Kabuğu'nun, bir 'Yeni Baştan'ın. ellisine gelen sanatçının kariyennde bir yükseliş olduğunu düşünmek zor. Tfyatro Istanbul, gişeyi dc düşünmek zorunda elbette. 'Sanat'ın hem gişe, hem prestij oyunu olacağını umarız. Cüneyt Türel,Cihan Ünal ve Can Gürzap. Sadettin Erbil, 57 yıllık sanat yaşamını tiyatro, sinema ve seslendirmeye adamıştı Sahne, perde, mikrofon artık ErbiPsîz 'Sesimizi kaybettik' Kültür Servisi -Tiyatro ve sinema sanatçısı Sadettin Erbil, önceki gün tedavi görmekte olduğu Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde vefat etti. Erbil. dün Şişli Camii'nde düzenlenen cenaze töreninin ardından Zincırlikuyu Mezarlığı'na defrtedildi. Önceki gün geçirdiği kalp krizı sonucu 55 yaşında yaşamını yitiren Ajlan Aktuğ'un da cenaze töreni dün Şışlı Camii'nde gerçekteştırildı 1942 yılında doğdu, 1963'te Eskışehır Belediye Tiyatrosu'nda sahneye çıktı ve birçok özel tiyatroda oynadı 1970-1980 yıllan arasında birçok filmde rol alan Altuğ. 'Şaban Askerde', 'Çılgm Bediş' gibi çok izlenen televizyon dizilerinin de oyunculan arasmdaydı. Son olarak Zeki Demirkubuz'un 'C Blok' ve ödüllü filmi 'Masumijet'te rol aldı. Ajlan Aktuğ'un cenazesi de törenin ardından Sanayi Mezarlığı'na defnedildi. Erbil'in cenaze törenine Erdal Özyağcılar, Kemal Sunal. Halit Akçatepe, Fedon. Cihat Tamer, İbrahim Tatlıses. Toron Karacaoğhı, Ekrem Bora, Tuncay Özinel, Hadi Çaman, Zekı Demırkubuz, Buket Dereoğlu, Bülent Kayabaş. Orhan Aydın. Kerem Yılmazer, Volkan Severcan, Ediz Hun, Fikret Hakan. Kadir İnanır. Gazanfer İ ndüz, çok sayıda sinema ve tiyatro sanatçısı katıIdı.Dostlan üzüntülerini şöyle dile getirdı: EKREM BORA: Sesimizi kaybettik. Türk sinemasına sesini veren bır sanatçıydı. TORON KARACAOĞLU: 50 yıllık. Sanyer Halkevf nden bu yana dostluğumuz vardı.Birlikte çok çalıştık, neşe kaynağımızdı. HALİT AKÇATEPE: Sadettin Abi benim ağabeyimdi. Aramızda kuşaklararası bir dostluk var. O, sinemanın gerçek emekçılerinden biriydi. ZEKJ DEMİRKLBUZ: Ajlan Bey Türkiye'deki ender insanlardan biriydi. İki cenaze törenını bırarada yaşamak üzücü. HADİ ÇAMAN:Türk tiyatrosu ıçin büyük kayıp. Sadettin Ağabey, hiç olmazsa Türk tiyatrosunu yaşamış görmüş, Ajlan ise bütün yeteneklerine karşın pek fazla anlaşılamadı. İkisi de çok yakın dostumdu. BÜLENT KAYABAŞ: İkisi de çok önemli tiyatro. sinema oyunculanydı. Gün geçtikçe azalıyoruz. KEREM YILMAZER: Sadettin Erbil'in, Türk sinema ve tıyatrosuna büyük emeği geçtı. Seslendırmelerde uzun süre birlikte çalıştık. Gençlere nasıl davranacağını bilen, yıllann tecrübesini özümsemiş bir insandı. TURHANGÜRKAN Çok sayıda yitik verdiğimiz sanat evreninden bir yıldız daha kayıp git- ti. 72 yıllık yaşamının 57 yılını tut- kulu bir aşkla sanldığı sahne ve p>er- de dünyasına adayan Sadettin Er- bil, çabuk gelen bir ölümle aramız- dan aynldı. Hiç bitmeyen çalışma- lann, aşın yorgunluklann etkisiyle beyin damarlannda oluşan tıkanma- nın sonucu olarak komaya giren sa- natçı, dört gün yoğun bakımda ver- diği savaşımdan ölüme yenik dûşe- rek yaşama gözlerini yumdu. Yaşa- mına renk katan güzel kadmlar, dal- galı denızler, minik Japon balıklan, koleksiyonundaki binbirçeşit pullar yoksun kaldılar. Gösteri dünyası, or- ta yaş kuşağının oluşturduğu geç- miş bir çağı güldüren Erbil'in şim- di yasını tutuyor. Unlü tiyatro, sinema. seslendir- me sanatçısı son yıllarda kendi dö- neminin kımi uğraşdaşlan gibi tele- vizyon dünyasına kaymış, dizi film- lerde oynamaktaydı. Son çalışması. televizyon güldürüdizisi'Tatlı Ka- çıklar'da rol arkadaşı. oğlu Meh- met Ali Erbil'di . Sadettin Erbil'in yaşamı üç bö- lümle dengelenmişti.Tiyatro, sine- ma, seslendirme. 1940'tabaşladığı tiyatroyu yirmiyi aşkın yıl sırtında taşıdı.l943'te başlayıp günümüze dek süren dönemi ise dopdolu bır si- nema serüveni süsledi. Seslendirme ise bunlarla birlikte hiç aksamadan yıllarca sürüp gitti. JL 94O'ta başladığı tiyatroyu yirmiyi aşkın yıl sırtında taşıdı. 1943'ten günümüze dek süren sinema serüveninin yanı sıra yıldızının parladığı seslendirme alanmda 200'ü aşkın filmde dönemin hemen tüm jönlerini seslendirdi. Seslendirme endüstrisinin en çok aranan isimlerindendi. 6 Mart 1925'te Istanbul'da doğan Erbil, Yeniköy llkokulu, Emirgan Ortaokulu, Kabataş Lisesi'nde oku- du. Katıksız bir Boğaziçi çocuğuy- du. Denız tutkunuydu, yüzme birin- cilikleri vardı. Sanat yaşamına 1940'ta Sanyer Halkevi'nde 'Ka- nun Adamı" adlı oyTinla başladı. Ti- yatro sev gisiyle bir süre konserva- tuvara gitti. Edebiyat öğretmeni şa- ir FarukNanzÇarnlıbel'in özendir- mesiyle 1943'te Muhsin Ertuğ- rul'un derslerine. ardından lstanbul Şehır Tiyatrosu'na girip "Nasü Ho- şunuzaGiderse' oyunuyla sahne ya- şamına başladı. Üç yıl boyunca on- beş oyunda rol aldı. 1945'ten sonra Raşıt Rıza. Ertuğrul Sadi Tek, Muh- lis Sabahattın. Ses, Çığır Sahne, Dormen. Küçük Sahne, Karaca ti- yatrolannda oynadı. 1957'deKenan Büke v e Aziz Basmacı ile Bulvar Ti- yatrosu'nu kurdu. 1960'ta Altan Kanndaş ile Küçük Opera, Ayfer Feray ve MünirOzkul'la ikinci Bul- var Tiyatroları serüveni başlayıp 1965"e dek sürdü. Önemli oyunlan 'Yaprak Dökü- mü', 'İki Efendinin Uşağı*, 'Cimri', 'Atinalı Simon".'Yağmurcu', 'Papaz Kaçtı', 'Küçük Kulübe', 'Sevgili Gölge'. 1943 de Şaban Kamil'in 'Pilev- ne'deOn Üç Kahraman' Fılmiyle si- nemaya başlayan Erbil, ardından BahaGelenbevi'nın 'DenizKın' fil- mıyle ilgi çekti. Yüz dolayında filmde oynadığı karakter rolleriyle büyük başan sağladı. Güldürü film- lennde ise bu alandakı tüm yetene- ğini ortaya koydu. Başhca filnileri 1950'lerde 'Onu Affettim', 'Ana Hasreti', 'Dokuz Da- ğın Efesi', 'Civan Ali', 'Ölmeven Aşk', 'Kalpaklılar'. 'Fakirler', 'Lej- yon Dönüşü', 'Yalnızlar Rıhtımı". 1960larda 'Denize İnen Sokak', 'Küçük Kahraman', 'Allah Cezanı Versin Osman Bey', 'Bülbül Yuvası', 'Üç Tekerlekü Bisiklet'. Bir Geceük Gelin', 'Hayat Bazen Tatüdır', 'İld Gemi Yanyana'. 'Cici Can', 'Beyaz Güvercin'. 'Rüzgâr Zehra', 'Kadın- lar Hep Ayıudır', 'Beni Osman Öl- dürdü'. 'Seni Seviyorum', 'HalkÇo- cuğu', 'İstikbal', 'Dalgacı Mahmut', 'El Kızı'. 1970lerde 'Şoför Neba- hat\ 'GüUü Geliyor Güllü', 'Satın Alınan Koca', 'Yedi Kocalı Hür- müz\ 'Çığük'. 1980'lerde 'Fıröna Gönüller', 'Üşütük', 'Tarzan Rıfkı'. Son filmi ise 1994 yapımı 'Bay E' oldu. 2. Ankara Tiyatro Festivali bugün başhyorANKARA (AA) - Ankara'dakı CHP'li belediyelerce bu yıl ikıncı- si düzenlenen Ankara Tiyatro Fes- tivali 21 Kasım'da başlayacak. 29 Kasım'a kadar sürecek festıvale. Ankara'dan 11 yetişkın, 8 çocuk; Ankara dışmdan 15 yehşkin, 2 ço- cuk; yurtdışından da 2 yetişkın ol- mak üzere toplam 38 tiyatro grubu katılacak. 2. Ankara Tiyatro Festivali kap- samındaki oyunlar Yenimahalle, Çankaya ve Mamak belediyeleri- nin tıvatro sahnelerinm yanı sıra Yeni Sahne, Fransız Kültür Merke- zi. Sanat Kurumu, Ankara Sanat Tiyatrosu ve DTCF'nin salonlann- da sahnelenecek. 21 Kasım'da Sa- nat Kurumu'nda Yaşar Nezih Eyü- boğlu'nun •'Gösterim Sanatında Bedenin DiB" adlı pandomim gös- terisiyle başlayacak olan festival, 29 Kasım'da Tiyatro Boğazıçf nin DTCF Salonu'nda sergileyecekle- ri "Fırtına'' adl ı oyunuyla sona ere- cek. Festıvale, AST "İnadına Yaşa- mak", Oluşum Tiyatrosu "Güneşin Doğduğu Ülke: Anadolu", Genç Oyuncular Sahnesı "İ)i Bir Yurttaş Aranıyor". Tiyatro Ankara "Ge- mi", Çevre Çocuk Tiyatrosu "Şar- k) Muüu", Antalya Büyükşehir Be- lediyesi Tiyatro Atölyesi "BirŞeh- naz Oyun", Tiyatro Oyunevi "Bir A\TIÇ Hayvan May>an". Adana Ti- yatro Atölyesi "Kuvayı Milliye'', DiyarbakırSurBelediyesi Şehir Ti- yatrosu "Sefiller", Denızlı Beledı- yesı Şehır Tiyatrosu "Biz İnsan- lar", Tiyatro İnsan "Korkulugun Türküsü". Tiyatro Tempo "Lçtu Lçtu Ö>kü Uçtu", Anadolu Ger- çek Sanat Tiyatrosu "Sınır". Hol- landa'dan gelen Tiyatro Kına ise "Manifesto" adlı oyunla katılacak. YAZI ODASI SELİM İLERİ Tarlön'lep Arasında... Hanımlann parfüm şişeleri vardı. O hanımlar bazen 'peuiön' derlerdi. O zamanlar yatak odamızda, tam balkon kapısına dayalı bir tuvalet masası durur; bu masanın bir cam kutu gibi duran ait bölmesinde pembe-bordo kanşı- mı billurdan esans şişeleri, öylecetozlanmayı bekler- di. Bunlar, annemın çeyiziyle gelmiş şişelerdi. Fakat galiba hiçbirine hiçbir zaman 'parfön' konmamıştı. Annemin süründüğü kokuya gelince, o, alçakgö- nüllü Chat Noir"dı, siyah kedi. Siyah kedinin pudrası olduğunu da hatırtryorum. Chat Noir Fransa'dan mı geliyordu, yoksa yedi yapım mıydı, bakın bunu hatır- lamıyorum. Pudrası parfümü hep pembelikli Chat Noir'ın tat- lımtırak bir kokusu vardı. Annemi öyle Chat Noir pud- ra sürerken, iki damla esans sürünürken görür gibi- yim. Gençliğine karşın, bilmem neden. yine orta yaş- lı duruyor, yine ömrünü bize adamış... Ama gece mavisi, lacivert- mor şişeli Soir de Pa- ris'in -Paris akşamının- hakikaten Paris'ten geldiğini, parfümü sevgili dayımın getirmiş olduğunu dün gibi hatırlayabiliyorum. Zira bu şişeye, şişenin gümüşi ka- pağına hayran kalmıştım. Her zaman limon kolonyası kullanan. kendisinin ve komşulannın misafir günlerinde Chat Noir sürünen annem, Soir de Paris'i uzun yıllar saklanabilecek bir nesneymişcesine saklamış, hemalde o baygın koku- sunun azıcık esmerleşmesine yol açmıştı. Zaten o zamanın küçük yaşamalı, tasarruflu, kana- atkâr dünyasında parfümlerin taze taze sürünüp tü- ketilmesi gereği, kolay kolay hiçbir hanıma inandın- lamazdı. Orta halli, handiyse dar gelirli ailelerin bu hanımla- n Paris'ten, Beyrut'tan, şurdan burdan gelen kokula- n gelecek bır zamana, ne vakit geleceği aslında pek belli olmayan bır zamana saklarlar; belki de hep bi- raz ağırtaşmış parfümler sürünürierdi. Mesela annemin böyle bir Arpege'i vardı. Yaktaşık kırk, kırk beş yıl öncesinin Istanbul'unda Parisli Arp- 'ege, başlı başına birsattanattı. Lanvin'in kokusu ade- ta 'parfön'ler kraliçesiydi. Annemin Arpege'i bir ömür boyunca yalnız bir kez alınabilecek, edinilecek bir tektaş yüzük, bir inci gerdanlık gibi çok özel, çok önemli günlere saklanır; ancak bir düğünde, bir yıl- dönümünde ipek sansı da lacivert şeritli güzelim ku- tusundan çıkanlır, artık iki damla değil de, hepi topu bir damla sürülürdü. Evet-evet, Arpege'in kokusunu duyar gibiyim. Bu kokuda yasemenden lavantaya birçok çiçeğin kan- şımı gezinip duruyor. Anneciğimin Arpege'i yıllarca.. çok yıllarca durdu. Bir gün karton kutusu açıldığında, beyaz ipekler or- tasında kristal şişe hemen hiç kullanılmadığı halde, dipteki birkaç damladan ibaretti. Tortulu, yoğun bir i- ki san damla. Böyle bir iki san, kavuniçi, kahverengi damlası kal- mış başka 'parfön' şişeleri de hatırtanm. Modalı Recibe Teyze'mizinki kadın vücudu şek- lindeydi. Kokunun ismi artık okunmuyordu. Ama ta- bii Paris'ten armağan gelmişti. Anneannemin Reve d'or*u, o altın rüyası, seneler geçtikçe daha ağırlaşmış, daha aygın baygın oiup çıkmıştı. Vaktiyje kavuniçiyken şimdi sonbaharyap- rağı kahverengisiydi. Annemin ahbaplanndan Alafranga Selma Hanım bol bol Le Gallion dökünür, onun Le Gallion dökünüş- leri belki kıskanılır, iyiye yorulmazdı. Çocukluğumun eczane esanslannı unutmuş deği- lim. Onlar hep eczanelerde, ıtriyatçılarda, bombeli büyük şişelerdeydi. Siz küçük, eski şişelerinizle gider doldurturdunuz. Ne adlardı onlaıi lstanbul Geceleri, Fujer, Şipr, Beyaz Zambak... Bunlar filiziden yavruağ- zına renk renk alacalıydı. O zamanlar bir adı dâ "Ortaşark'ın Paris'i" olan Beyrut'a gidip dönmüş teyzem, küçücük ahşap kü- relerde parfüm özleri getirmişti. Bu küçücük küreler- den birinde gece, ay ve yıldızlar, ötekinde yeşerti ve kırmızı çiçekler işlenmiş dururdu. Anneannemlere her gidişimizde teyzemin odastna girer, dakikalarca ah- şap küreleri seyrederdim. Iste gözümü kapar kapamaz geçmiş günlerin par- fönleri! Işte LJman Lokantası'nda Demirağ'lann kü- çük kızının düğününe gidecekmişiz; annem gardıro- bun ait gözünde Arpege'ini aranıyormuş... Bellek yaman hırdavatçı! Takvimde tz Bırakan: "Hiçbir şey ölmüyormu? Bizyaşadıkça tüm insan öncesi geceler, tüm mehtaplar veyüzyıllaröncesinin açlıklan, susuzluklan, acılan, aşklan, bulupdayitirdik- leri, umup da köreldiklen her şey, yaşayıp, sonsuza dek sürecek mi?" Ayşe Kilimci, Yeni Moda Aşklar Destanı, Papirüs Yayınlan, 1997. BUGUN • ENGİN YÖRÜKOĞLU MÜZİK ATÖLYESİ Beyoğlu Sahnesi'nde saat 21.00'de müzik dinletisi yer alıyor. • AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-discten opera aryalan, saat 19.00'da Abelard ve Heloise isimli oyun yer alıyor. • AKM'de saat 19.00'da tstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından hazırlanan 'Müzikallerden Seçmeter' izlenebilir. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle