Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21KASIM1997CUMA
12 KULTUR
Yönetmen Tomris Giritlioğlu, sermayenin karşısındaki aşkı beyazperdeye aktanyor
Gerdanlık çevresinde dönen 3 aşk
BAHAR TANRISE VER
ANKARA - Tomris Giritfi-
oğlu'nun yöneteceği "Sal-
knn Hanımın Taneleri",
varlık vergisi yıllann-
da sermayenin karşı-
sındaki aşkı perdeye
taşıyacak. Senaryosu
Etyen Mahçupyan'a
ait olan Fılm, serma-
ye ilişkisinde sahibi
sürekli değışen Salkrm
Hanım'ın gerdanhğı
çevresinde, 3 ayn aşk hi-
kâyesinı ışliyor.
Yılmaz Karakoyun-
lu'nun yazdığı "Sal-
kım Hanımın Tanete-
ri", 1991yılındaYunus
Nadi Roman Ödülü'ne
değer görülmüştü. Girit-
lioğlu'nun, Karakoyun-
lu'dan 5 yıl önce istediği
yapıtın senaryosunu
Etyen Mahçupyan 1
yılı aşkın bir süre-
de tamamladı.
Kütüphane-
lerde yapı-
lan araştır-
malann
ardın-
• Tomris Giritlioğlu, martta çekimlerine başlayacağı TRT'nin ilk ortak
yapımı olma özelliğini taşıyan"Salkım Hanımın Taneleri"nde, ülkenin
2. Dünya Savaşı yıllanndaki resmini çiziyor. Film, Varlık Vergisi ile
birlikte yollan aynlan insanlan, burjuvazinin sınıf değiştirmesini ve
süreç içinde oluşan kültür dönüşümünü anlatıyor.
dan, döneme ait tüm haber ve fotoğraflar göz-
den geçirildi. Çekimleri Istanbul. Erzurum-
Aşkale ve Mardın'de gerçekleştirilecek film,
Eurimages'tan destek alacak. TRT-Pan Film
ortaklığıyla çekilecek fılm aynı zamanda
TRT'nin ilk ortak yapımı olma özelliğini ta-
şıyor.
Tomris Giritlioğlu, mart ayında çekimleri-
ne başlayacağı "Salkım Hanımın Tanele-
ri"nde, ülkenin 2. Dünya Savaşı yıllanndaki
resmini çiziyor. Film. Varlık Vergisi ile bir-
likte kaderlen değişen, yollan aynlan insan-
lan, burjuvazinin sınıf değiştirmesini ve sü-
reç içinde oluşan kültür dönüşümünü anlatı-
yor. Farklı kültür kimliği ve inançlara sahip
insanlann yaşamlannı parçalayan bir sıyase-
tin, giderek çürüyen bir kentın ve bu kentte
yaşanan üç aşkın hikâyesi "Salkım Hanımın
Taneteri"...
İnsanlann yaşadıklan acıyı yansıtmayı sev-
diğini söyleyen Gintlıoğlu, çelişkiler. uzlaş-
mazlıklar, yanılgılar ve aşklarla daha çok il-
gileniyor. Sinemanın gücünün, kazandırdık-
lanndan geldiğıni belirtıyor:
"Tarkovski'nindeyişiyle 'Genelde insan yi-
tirilmiş ya da henüz erişilmemiş zaman yü-
zünden sinemaya gider'. Yaşam deneyimleri
arayışı içinde oraya gider. Çünkü sinema baş-
ka hiçbir sanat türünün başaramayacağı ka-
dar insanlann deneyim ve gözlemlerini zen-
ginleşfirir. hatta derinJeştirir. Sinemanın esas
gücü buradadır. \oksa stariarda. bıkkınlık ve-
ren konularda. günlük havatı unutturan eğlen-
cede değiL Yaşanan çelişkilere ve acılara du-
yarü bir yönetmen olarak böyle bir konuyu
tercih etmemin nedeni bu."
Filmin başrollenni Zuhal Olcay, Talat Bu-
lut Haluk Bilginer, Derya Alabora, Meral Çe-
tinkaya. Pıûrcık Akerman ve Taner Barias
paylaşacak.
16 bölümlük yeni bir dizi: Kördûğûm
Giritlioğlu. son günlerde Türk sınemasın-
da yaşanan "Dar bütçeli filmler mi daha i>i
yoksa genis. bütçeü mi" tartışmasını "abartı-
lı ve ilkel" diye niteliyor. Filmlenn aynı pota-
da değerlendirilmemesi gerektiğını kaydeden
Gintlioğlu. "Çokazbütçeyleçekilenfimlerin.
yalnızca bu nitelikleri nedenijle önemsenme-
sini gerçekten çok saçma buluyonım. Dünya
sinemasının arük ulaşnğı bir teknik var. Büt-
çe konusu, yönetmenin hangi koşullarda ken-
disini daha rahat ve yaratıcı htssetmesiylc de
ilgilL Sinemaya bakış. yorumlama ve hikaye-
nizüı gereksinimleri beürleyici rol oynuyor"
görüşünde.
Türk sinemasının, 1970'lerden sonrakı en
parlak dönemini yaşadığını düşünen Giritli-
oğlu, Antalya ve Adana fılm festivalinin,
ürünlerini vermeye başlayan genç yönetmen-
lerin zaferiyle sonuçlandığını belirtiyor.
1955 doğumlu olan Giritlioğlu. Hacettepe
Üniversitesi'ni bitirdikten sonra sinema kur-
suna devam etti. Sinema serüveni TRT'nin
drama bölümünde başladı. tlk filmi "Kanto-
dan Tangoya"yı burada çekti. Ardından "Su-
yun Öte Yanı", "Yaz Yağmuru" ve "80.
Adım" geldı. "SuyunÖte Yanı" Ankara Film
Festivali'nde En İyı İkıncı Fılm ve En tyı Ka-
dın Oyuncu. Fransa'da gerçekleştirilen Nan-
tes yanşmasında da Jüri Özel Ödülü'nü ka-
zandı. Vizyona giren ilk filmı "80. Adım" da,
Istanbul'da En 1yi Fılm ve Yönetmen, Anka-
ra'da da En lyi Yönetmen ve Jüri Özel Ödü-
lü'ne değer görüldü.
Giritlioğlu ve Canan Evcimen İçöz'ün or-
tak yöneteceği 16 bölümlük "Kördüğüm"
adlı dızinin çekimleri de 5 Aralık'ta başlava-
cak. Lale Mansur. Ayşegül VJdinç. Uğur Po-
lat, Selma Güneri, Çolpan İlhan. Burçin Ora-
loğlu, Pınrcık Akerman, Bennu Yüdınmlar,
Taner Barias, Ülkü Dunı ve İsmail Hakkı U-
nat'ın rol alacağı dizi, bir medya patronu et-
rafında dönen ilişkileri anlatıyor. Dizi TRT'de
mart ayında yayımlanmaya başlayacak.
Sanatçılarınparlattığı sanat
SEVGİ SANLI
"Oyun mu ovunculan parlaöyor. oyuncular mı
oyunu? Karar vermek zor." Yasmina Reza'nın
"Sanat" adlı oyununu eleştiren Frederic
Ferney (Le Figaro) böyle demış.
Semerkantlı bir baba ile Budapeşteli bir
anneden doğan, tıyatro oyuncusuyken yazma
yeteneği keşfedilen genç kadın, bugünlerde adı
çok anılan bır tiyatro yazan.
Oyunlannın sergilenişi bakımından çok şanslı.
Fransada Pierre Ardhi, Fabrice Luchini,
Jean Louis Trintignan, Ingiltere'de Albert
Finney, Tom Courtenaj, Ken Stott gibi
oyuncular. "Sanafa sanatlannı katmışlar.
Oyunun ıvı bahtı ülkemizde de sürüyor.
Gencay Gürün. şımdilerde adlan '3 C diye
birlikte anılan Cihan ÜnaL, Can Gürzap ve
Cüneyt Türel'i bir araya getirmekle, daha rol
dağıtımı listesinde başannın yüzde yetmiş,
beşini sağlamış. lş bilenin kılıç kuşananın.
Oyun, üç yakın dostun içlerinden biri avant-
garde bir tabloya yûklüce bir para ödeyince bu
resim üstünde tartışmalan ile başhyor.
Her ne kadar oyunun adı
"Sanaf ise de yazann sırf yenilikçi resmi
kötülemek ya da üstûnde tartışmak için kalem
oynatmadığı belli. Gelgelelim gala gecesının
konuklanndan Balkan Naci İslimyeli'nin de
belirttiği gibi Yasmina Reza,
burjuva seyirciye 'Gelin çağdaş resmi birlikte
gırgıra alaJım' dercesine göz kırpmaktan gen
kalmıyor. Sıkı-fıkı görüşen üç erkek arkadaş.
biraz tutucu, arkadaşlan üstünde
hegemonyasını yürütmekten
vazgeçemeyen Marc (Cihan Ünal), eli bol,
gönlü bol Serge (Can Gürzap), arkadaşlan ile
de nişanlısı ile de ilişkilerinde hep iki arada bir
derede kalan Yvan (Cüneyt Türel) bir sanat
tartışmasını, bir kışilik tartışmasma
dönüştürûrler. Aralanndaki sevgi- nefret x
ılişkisi su yüzüne çıkar. Ama kişilik
incelemelerinin pek derinlerden geldiği
söylenemez. Bir ara Marc ile Serge arasında
bir eşcinsel sevgi eğilimi bulunduğu ima
edilirse de üstünde durulmadan geçilir. Bence
oyunu parlatan, oyuncular. Gencay Gürün sade
ve iddiasız bir rejiyle meydanı bu üç büyük
C'ye bırakmış.
Yvan'da Cüneyt Türel, rolü, oyun
boyunca inşa ediyor; gittikçe yoğunluk ve
devinim kazandınyor. Serge'de Can Gürzap,
olanca sevimlilıği, olanca rahatlığı ile zengin
rol dağarcığına yeni bir portre ekliyor.
Cihan Ünal'a gelınce, Tiyatro tstanbul'daki en
güçlü rolünü oynuyor. Cihan Ünal daha yirmi
beş yaşındayken 'Dördüncü Murat'. 'FatilT,
'Beckett' gibi rollerle seyircisini fethetmişti.
ŞehirTiyatrolan'ndan nakledilip
birkaç kez oynanan 'Aktör Kean'i saymazsak
bir 'Ceviz Kabuğu'nun, bir 'Yeni Baştan'ın.
ellisine gelen sanatçının kariyennde bir
yükseliş olduğunu düşünmek zor.
Tfyatro Istanbul, gişeyi dc düşünmek zorunda
elbette. 'Sanat'ın hem gişe, hem prestij oyunu
olacağını umarız. Cüneyt Türel,Cihan Ünal ve Can Gürzap.
Sadettin Erbil, 57 yıllık sanat yaşamını tiyatro, sinema ve seslendirmeye adamıştı
Sahne, perde, mikrofon artık ErbiPsîz
'Sesimizi kaybettik'
Kültür Servisi -Tiyatro ve sinema sanatçısı
Sadettin Erbil, önceki gün tedavi görmekte
olduğu Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde
vefat etti. Erbil. dün Şişli Camii'nde
düzenlenen cenaze töreninin ardından
Zincırlikuyu Mezarlığı'na defrtedildi.
Önceki gün geçirdiği kalp krizı sonucu 55
yaşında yaşamını yitiren Ajlan Aktuğ'un da
cenaze töreni dün Şışlı Camii'nde
gerçekteştırildı 1942 yılında doğdu,
1963'te Eskışehır Belediye Tiyatrosu'nda
sahneye çıktı ve birçok özel tiyatroda
oynadı 1970-1980 yıllan arasında birçok
filmde rol alan Altuğ. 'Şaban Askerde',
'Çılgm Bediş' gibi çok izlenen televizyon
dizilerinin de oyunculan arasmdaydı. Son
olarak Zeki Demirkubuz'un 'C Blok' ve
ödüllü filmi 'Masumijet'te rol aldı. Ajlan
Aktuğ'un cenazesi de törenin ardından
Sanayi Mezarlığı'na defnedildi. Erbil'in
cenaze törenine Erdal Özyağcılar, Kemal
Sunal. Halit Akçatepe,
Fedon. Cihat Tamer, İbrahim Tatlıses.
Toron Karacaoğhı, Ekrem Bora, Tuncay
Özinel, Hadi Çaman, Zekı Demırkubuz,
Buket Dereoğlu, Bülent Kayabaş. Orhan
Aydın. Kerem Yılmazer, Volkan Severcan,
Ediz Hun, Fikret Hakan. Kadir İnanır.
Gazanfer İ ndüz, çok sayıda sinema ve
tiyatro sanatçısı katıIdı.Dostlan üzüntülerini
şöyle dile getirdı:
EKREM BORA: Sesimizi kaybettik. Türk
sinemasına sesini veren bır sanatçıydı.
TORON KARACAOĞLU: 50 yıllık.
Sanyer Halkevf nden bu yana dostluğumuz
vardı.Birlikte çok çalıştık, neşe
kaynağımızdı.
HALİT AKÇATEPE: Sadettin Abi benim
ağabeyimdi. Aramızda kuşaklararası bir
dostluk var. O, sinemanın gerçek
emekçılerinden biriydi.
ZEKJ DEMİRKLBUZ: Ajlan Bey
Türkiye'deki ender insanlardan biriydi. İki
cenaze törenını bırarada yaşamak üzücü.
HADİ ÇAMAN:Türk tiyatrosu ıçin büyük
kayıp. Sadettin Ağabey, hiç olmazsa Türk
tiyatrosunu yaşamış görmüş, Ajlan ise
bütün yeteneklerine karşın pek fazla
anlaşılamadı. İkisi de çok yakın dostumdu.
BÜLENT KAYABAŞ: İkisi de çok önemli
tiyatro. sinema oyunculanydı. Gün geçtikçe
azalıyoruz.
KEREM YILMAZER: Sadettin Erbil'in,
Türk sinema ve tıyatrosuna büyük emeği
geçtı. Seslendırmelerde uzun süre birlikte
çalıştık. Gençlere nasıl davranacağını bilen,
yıllann tecrübesini özümsemiş bir insandı.
TURHANGÜRKAN
Çok sayıda yitik verdiğimiz sanat
evreninden bir yıldız daha kayıp git-
ti. 72 yıllık yaşamının 57 yılını tut-
kulu bir aşkla sanldığı sahne ve p>er-
de dünyasına adayan Sadettin Er-
bil, çabuk gelen bir ölümle aramız-
dan aynldı. Hiç bitmeyen çalışma-
lann, aşın yorgunluklann etkisiyle
beyin damarlannda oluşan tıkanma-
nın sonucu olarak komaya giren sa-
natçı, dört gün yoğun bakımda ver-
diği savaşımdan ölüme yenik dûşe-
rek yaşama gözlerini yumdu. Yaşa-
mına renk katan güzel kadmlar, dal-
galı denızler, minik Japon balıklan,
koleksiyonundaki binbirçeşit pullar
yoksun kaldılar. Gösteri dünyası, or-
ta yaş kuşağının oluşturduğu geç-
miş bir çağı güldüren Erbil'in şim-
di yasını tutuyor.
Unlü tiyatro, sinema. seslendir-
me sanatçısı son yıllarda kendi dö-
neminin kımi uğraşdaşlan gibi tele-
vizyon dünyasına kaymış, dizi film-
lerde oynamaktaydı. Son çalışması.
televizyon güldürüdizisi'Tatlı Ka-
çıklar'da rol arkadaşı. oğlu Meh-
met Ali Erbil'di .
Sadettin Erbil'in yaşamı üç bö-
lümle dengelenmişti.Tiyatro, sine-
ma, seslendirme. 1940'tabaşladığı
tiyatroyu yirmiyi aşkın yıl sırtında
taşıdı.l943'te başlayıp günümüze
dek süren dönemi ise dopdolu bır si-
nema serüveni süsledi. Seslendirme
ise bunlarla birlikte hiç aksamadan
yıllarca sürüp gitti.
JL 94O'ta başladığı tiyatroyu yirmiyi aşkın yıl sırtında
taşıdı. 1943'ten günümüze dek süren sinema serüveninin
yanı sıra yıldızının parladığı seslendirme alanmda 200'ü
aşkın filmde dönemin hemen tüm jönlerini seslendirdi.
Seslendirme endüstrisinin en çok aranan isimlerindendi.
6 Mart 1925'te Istanbul'da doğan
Erbil, Yeniköy llkokulu, Emirgan
Ortaokulu, Kabataş Lisesi'nde oku-
du. Katıksız bir Boğaziçi çocuğuy-
du. Denız tutkunuydu, yüzme birin-
cilikleri vardı. Sanat yaşamına
1940'ta Sanyer Halkevi'nde 'Ka-
nun Adamı" adlı oyTinla başladı. Ti-
yatro sev gisiyle bir süre konserva-
tuvara gitti. Edebiyat öğretmeni şa-
ir FarukNanzÇarnlıbel'in özendir-
mesiyle 1943'te Muhsin Ertuğ-
rul'un derslerine. ardından lstanbul
Şehır Tiyatrosu'na girip "Nasü Ho-
şunuzaGiderse' oyunuyla sahne ya-
şamına başladı. Üç yıl boyunca on-
beş oyunda rol aldı. 1945'ten sonra
Raşıt Rıza. Ertuğrul Sadi Tek, Muh-
lis Sabahattın. Ses, Çığır Sahne,
Dormen. Küçük Sahne, Karaca ti-
yatrolannda oynadı. 1957'deKenan
Büke v e Aziz Basmacı ile Bulvar Ti-
yatrosu'nu kurdu. 1960'ta Altan
Kanndaş ile Küçük Opera, Ayfer
Feray ve MünirOzkul'la ikinci Bul-
var Tiyatroları serüveni başlayıp
1965"e dek sürdü.
Önemli oyunlan 'Yaprak Dökü-
mü', 'İki Efendinin Uşağı*, 'Cimri',
'Atinalı Simon".'Yağmurcu', 'Papaz
Kaçtı', 'Küçük Kulübe', 'Sevgili
Gölge'.
1943 de Şaban Kamil'in 'Pilev-
ne'deOn Üç Kahraman' Fılmiyle si-
nemaya başlayan Erbil, ardından
BahaGelenbevi'nın 'DenizKın' fil-
mıyle ilgi çekti. Yüz dolayında
filmde oynadığı karakter rolleriyle
büyük başan sağladı. Güldürü film-
lennde ise bu alandakı tüm yetene-
ğini ortaya koydu.
Başhca filnileri 1950'lerde 'Onu
Affettim', 'Ana Hasreti', 'Dokuz Da-
ğın Efesi', 'Civan Ali', 'Ölmeven
Aşk', 'Kalpaklılar'. 'Fakirler', 'Lej-
yon Dönüşü', 'Yalnızlar Rıhtımı".
1960larda 'Denize İnen Sokak',
'Küçük Kahraman', 'Allah Cezanı
Versin Osman Bey', 'Bülbül Yuvası',
'Üç Tekerlekü Bisiklet'. Bir Geceük
Gelin', 'Hayat Bazen Tatüdır', 'İld
Gemi Yanyana'. 'Cici Can', 'Beyaz
Güvercin'. 'Rüzgâr Zehra', 'Kadın-
lar Hep Ayıudır', 'Beni Osman Öl-
dürdü'. 'Seni Seviyorum', 'HalkÇo-
cuğu', 'İstikbal', 'Dalgacı Mahmut',
'El Kızı'. 1970lerde 'Şoför Neba-
hat\ 'GüUü Geliyor Güllü', 'Satın
Alınan Koca', 'Yedi Kocalı Hür-
müz\ 'Çığük'. 1980'lerde 'Fıröna
Gönüller', 'Üşütük', 'Tarzan Rıfkı'.
Son filmi ise 1994 yapımı 'Bay E'
oldu.
2. Ankara Tiyatro Festivali bugün başhyorANKARA (AA) - Ankara'dakı
CHP'li belediyelerce bu yıl ikıncı-
si düzenlenen Ankara Tiyatro Fes-
tivali 21 Kasım'da başlayacak. 29
Kasım'a kadar sürecek festıvale.
Ankara'dan 11 yetişkın, 8 çocuk;
Ankara dışmdan 15 yehşkin, 2 ço-
cuk; yurtdışından da 2 yetişkın ol-
mak üzere toplam 38 tiyatro grubu
katılacak.
2. Ankara Tiyatro Festivali kap-
samındaki oyunlar Yenimahalle,
Çankaya ve Mamak belediyeleri-
nin tıvatro sahnelerinm yanı sıra
Yeni Sahne, Fransız Kültür Merke-
zi. Sanat Kurumu, Ankara Sanat
Tiyatrosu ve DTCF'nin salonlann-
da sahnelenecek. 21 Kasım'da Sa-
nat Kurumu'nda Yaşar Nezih Eyü-
boğlu'nun •'Gösterim Sanatında
Bedenin DiB" adlı pandomim gös-
terisiyle başlayacak olan festival,
29 Kasım'da Tiyatro Boğazıçf nin
DTCF Salonu'nda sergileyecekle-
ri "Fırtına'' adl ı oyunuyla sona ere-
cek. Festıvale, AST "İnadına Yaşa-
mak", Oluşum Tiyatrosu "Güneşin
Doğduğu Ülke: Anadolu", Genç
Oyuncular Sahnesı "İ)i Bir Yurttaş
Aranıyor". Tiyatro Ankara "Ge-
mi", Çevre Çocuk Tiyatrosu "Şar-
k) Muüu", Antalya Büyükşehir Be-
lediyesi Tiyatro Atölyesi "BirŞeh-
naz Oyun", Tiyatro Oyunevi "Bir
A\TIÇ Hayvan May>an". Adana Ti-
yatro Atölyesi "Kuvayı Milliye'',
DiyarbakırSurBelediyesi Şehir Ti-
yatrosu "Sefiller", Denızlı Beledı-
yesı Şehır Tiyatrosu "Biz İnsan-
lar", Tiyatro İnsan "Korkulugun
Türküsü". Tiyatro Tempo "Lçtu
Lçtu Ö>kü Uçtu", Anadolu Ger-
çek Sanat Tiyatrosu "Sınır". Hol-
landa'dan gelen Tiyatro Kına ise
"Manifesto" adlı oyunla katılacak.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Tarlön'lep Arasında...
Hanımlann parfüm şişeleri vardı. O hanımlar bazen
'peuiön' derlerdi.
O zamanlar yatak odamızda, tam balkon kapısına
dayalı bir tuvalet masası durur; bu masanın bir cam
kutu gibi duran ait bölmesinde pembe-bordo kanşı-
mı billurdan esans şişeleri, öylecetozlanmayı bekler-
di. Bunlar, annemın çeyiziyle gelmiş şişelerdi. Fakat
galiba hiçbirine hiçbir zaman 'parfön' konmamıştı.
Annemin süründüğü kokuya gelince, o, alçakgö-
nüllü Chat Noir"dı, siyah kedi. Siyah kedinin pudrası
olduğunu da hatırtryorum. Chat Noir Fransa'dan mı
geliyordu, yoksa yedi yapım mıydı, bakın bunu hatır-
lamıyorum.
Pudrası parfümü hep pembelikli Chat Noir'ın tat-
lımtırak bir kokusu vardı. Annemi öyle Chat Noir pud-
ra sürerken, iki damla esans sürünürken görür gibi-
yim. Gençliğine karşın, bilmem neden. yine orta yaş-
lı duruyor, yine ömrünü bize adamış...
Ama gece mavisi, lacivert- mor şişeli Soir de Pa-
ris'in -Paris akşamının- hakikaten Paris'ten geldiğini,
parfümü sevgili dayımın getirmiş olduğunu dün gibi
hatırlayabiliyorum. Zira bu şişeye, şişenin gümüşi ka-
pağına hayran kalmıştım.
Her zaman limon kolonyası kullanan. kendisinin ve
komşulannın misafir günlerinde Chat Noir sürünen
annem, Soir de Paris'i uzun yıllar saklanabilecek bir
nesneymişcesine saklamış, hemalde o baygın koku-
sunun azıcık esmerleşmesine yol açmıştı.
Zaten o zamanın küçük yaşamalı, tasarruflu, kana-
atkâr dünyasında parfümlerin taze taze sürünüp tü-
ketilmesi gereği, kolay kolay hiçbir hanıma inandın-
lamazdı.
Orta halli, handiyse dar gelirli ailelerin bu hanımla-
n Paris'ten, Beyrut'tan, şurdan burdan gelen kokula-
n gelecek bır zamana, ne vakit geleceği aslında pek
belli olmayan bır zamana saklarlar; belki de hep bi-
raz ağırtaşmış parfümler sürünürierdi.
Mesela annemin böyle bir Arpege'i vardı. Yaktaşık
kırk, kırk beş yıl öncesinin Istanbul'unda Parisli Arp-
'ege, başlı başına birsattanattı. Lanvin'in kokusu ade-
ta 'parfön'ler kraliçesiydi. Annemin Arpege'i bir ömür
boyunca yalnız bir kez alınabilecek, edinilecek bir
tektaş yüzük, bir inci gerdanlık gibi çok özel, çok
önemli günlere saklanır; ancak bir düğünde, bir yıl-
dönümünde ipek sansı da lacivert şeritli güzelim ku-
tusundan çıkanlır, artık iki damla değil de, hepi topu
bir damla sürülürdü.
Evet-evet, Arpege'in kokusunu duyar gibiyim. Bu
kokuda yasemenden lavantaya birçok çiçeğin kan-
şımı gezinip duruyor.
Anneciğimin Arpege'i yıllarca.. çok yıllarca durdu.
Bir gün karton kutusu açıldığında, beyaz ipekler or-
tasında kristal şişe hemen hiç kullanılmadığı halde,
dipteki birkaç damladan ibaretti. Tortulu, yoğun bir i-
ki san damla.
Böyle bir iki san, kavuniçi, kahverengi damlası kal-
mış başka 'parfön' şişeleri de hatırtanm.
Modalı Recibe Teyze'mizinki kadın vücudu şek-
lindeydi. Kokunun ismi artık okunmuyordu. Ama ta-
bii Paris'ten armağan gelmişti.
Anneannemin Reve d'or*u, o altın rüyası, seneler
geçtikçe daha ağırlaşmış, daha aygın baygın oiup
çıkmıştı. Vaktiyje kavuniçiyken şimdi sonbaharyap-
rağı kahverengisiydi.
Annemin ahbaplanndan Alafranga Selma Hanım
bol bol Le Gallion dökünür, onun Le Gallion dökünüş-
leri belki kıskanılır, iyiye yorulmazdı.
Çocukluğumun eczane esanslannı unutmuş deği-
lim. Onlar hep eczanelerde, ıtriyatçılarda, bombeli
büyük şişelerdeydi. Siz küçük, eski şişelerinizle gider
doldurturdunuz. Ne adlardı onlaıi lstanbul Geceleri,
Fujer, Şipr, Beyaz Zambak... Bunlar filiziden yavruağ-
zına renk renk alacalıydı.
O zamanlar bir adı dâ "Ortaşark'ın Paris'i" olan
Beyrut'a gidip dönmüş teyzem, küçücük ahşap kü-
relerde parfüm özleri getirmişti. Bu küçücük küreler-
den birinde gece, ay ve yıldızlar, ötekinde yeşerti ve
kırmızı çiçekler işlenmiş dururdu. Anneannemlere her
gidişimizde teyzemin odastna girer, dakikalarca ah-
şap küreleri seyrederdim.
Iste gözümü kapar kapamaz geçmiş günlerin par-
fönleri! Işte LJman Lokantası'nda Demirağ'lann kü-
çük kızının düğününe gidecekmişiz; annem gardıro-
bun ait gözünde Arpege'ini aranıyormuş...
Bellek yaman hırdavatçı!
Takvimde tz Bırakan:
"Hiçbir şey ölmüyormu? Bizyaşadıkça tüm insan
öncesi geceler, tüm mehtaplar veyüzyıllaröncesinin
açlıklan, susuzluklan, acılan, aşklan, bulupdayitirdik-
leri, umup da köreldiklen her şey, yaşayıp, sonsuza
dek sürecek mi?" Ayşe Kilimci, Yeni Moda Aşklar
Destanı, Papirüs Yayınlan, 1997.
BUGUN
• ENGİN YÖRÜKOĞLU MÜZİK ATÖLYESİ
Beyoğlu Sahnesi'nde saat 21.00'de müzik dinletisi
yer alıyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30'da laser-discten opera
aryalan, saat 19.00'da Abelard ve Heloise isimli
oyun yer alıyor.
• AKM'de saat 19.00'da tstanbul Devlet Opera ve
Balesi tarafından hazırlanan 'Müzikallerden
Seçmeter' izlenebilir.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I