Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
1930'lardaki ilk büyük restorasyonlarm ardında 'aydınlanma kültürü' vardı
Korumada 'cıımhııriyet bilincF...Duyarlı Cumhuriyet okurlanndan diş
hekımi Yener Oruç'un gözünden kaçma-
mış. Azapkapı'da. Haliç kıyısını süsleyen
SokoUuCamisi'mn cephesındeki kıtabede
aynen şöyle yazıyor: "SokoüuMehmetPa-
şa'nın asan hayriyesinden olan bucamii şe-
riftanvamen harab birduruma girmiş iken,
Cumhurivetefiyleyeniden tatnirveihya edfl-
miştir. 1941." '
Yener Oruç bu kitabe karşısındaki coş-
kusunu anlatırken: "Bakın. devlet ya da
bakanlığın eliyle değiL Cumhuriyet eüyle
onanldığuu yazmışlar"1
diyerek o yıllann
"Cumhurijet bilincine" dikkat çekıyor.
Ardından. şunlan da söylemekten kendi-
ni aiamıyon "Şimdflrîşeriatçılarve Atatürk
cumhuriyetine karşı olanlar,özeUikle 1923-
1946 yıllannı Osmanlı kültürüne karşı bir
düşmanuk dönemi gibi gösteriyorlar. Oy-
sa bu kitabe bile tarihe karşı saygının asıl
Cumhurnet'le başladığmın en güzel karu-
ndeğünü?"
Restorasyon yıflan
16. yüzyılın ünlu sadrazamı Sokollu
MehmetPaşatarafindan 1577-1578"de ıNli-
marSinan'ayaptınlanbugûzelcamı, 1807
yılındakı biryangında büyük hasar görmüş
ve cumhunyet dönemine kadar tam "130
yıT harabe denecek bir durumda bırakıl-
mıştı. 1938'de onarımı na başlandığında
ıse bezemelen tümüyle yok olmuş, hatta
kimı duvarlan "yıkuıu" halıne gelmiştı.
Aslında "cumhuriyet yönetiminiıT ay-
nı şekilde "yokolmaktan" kurtardığı ve ye-
niden îstanbul'a kazandırdığı başka "Os-'
manlı yapdan" da vardı.
Örneğin Emınönü'ndekı Mısırçarşısı,
kütüphane haline getirilen Beyazıt Medre-
sesi,kankatür müzesinin yer aldığı Cazan-
fer Ağa Medresesi, Mimar Sınan'a aıt Sü-
leymaniyeTıp Medresesi bulunduğu sem-
te de adını veren Haseki DarüşşifasL, hatta
Kapahçarşıbıle 1930'lardave 1940'larda
büyük masraflarla restore edılen, Osman-
lı'nın bakımsız bıraktığı tarihsel binalar
arasındaydılar.
Aydınlanma ve koruma
Şimdi bir "CumhuriyetBayramrnı da-
ha kutlarken, şunlan sormak \e tartışmak
gerekiyor:
Cumhuriyet'i kuran, "devrimi" gerçek-
leştiren ve yine o ilk dönemlerdekı "temel-
leri" atan kadrolann böylesine bir "tarih
bilincine" ve böylesi bir koruma isteğine
de sahip olmalan. acaba "hangi dünya gö-
rüşünden" ka>Tiaklanıyordu?.. Yine böy-
lesi bır "kültürel duyarİılığı" günümüz yö-
neticilennm bırçoğunda artık nederı göre-
mıyoruz?
Bu sorulann, hiç kuşkusuz bir tek ge-
nel yanıtı var.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızı örgütleyen.
buna koşut olarak Istanbul'dakı gerici Os-
manlı yönetimini sona erdirerek bu ülke-
ye Cumhunyet'i kazandıran kadrolar, ay-
nı zamanda "aydınlanmadan" yanaydılar.
Aydınlanmacüar ıse bilimde vekültürde ıler-
leyebilmek için, ınsanoğlunun tarih için-
deki sanatsal ve yaratıcılık bınkımlerinin
bır "esin kaynağı" ve bir "uygarhk teme-
H" olarak korunması \e geliştirilmesi ge-
rektığinın çok iyi bilincindeydiler...
tşte bu bilinç içinde. örneğin yine o
Cumhuriyet" in kuruluş dönemlerinde yurt-
dışına gönderilen öğrenciler arasında Ata-
türk'ün isteğiyie "arkeoloji öğrenmeye"
gidenler önemli bir yer tutarken. aynı bi-
lincin kentler üzerindeki bir başka yansı-
ması ise lstanbul'un. Ankara'nm. tzmır'in
ve diğer birçok kentin ilk kez "imar pla-
m" denilen bilimsel gelışme kurallanyla
taBişmış olmalanydı. Oysa kı özeUikle Av -
rupa kentleri planlı yapılaşma disiplinine
daha 19. >üzyılda kavuşmuş, Osmanlı yö-
nenminin sonlarına kadar ise aynı disiplı-
nin bızim kentlerimize de kazandınlması
ycnünde hemen hiçbir ciddi ve kalıcı gi-
rişun yapılmamıştı...
Örneğin 1882 tarihli Ebnive Kanu-
Azapkapı'daki Sokollu
Camisi'nin 1941 'de
yapılan onannuna ait
kitabe, Cumhuriyet'in
kiiltür mirasına verdiği
değeri belgeüvon»
(Fotoğraf: UĞUR
GÜNYÜZ)
74-yıl önce
Türkiye'ye
'cumhuriyet
devrimini'
, • kazandıran
aydınlanmacı
kadrolar. bir yıl
sonra da 'İstanbul
Eski Eserler
Encümeni'ni (1924)
kurarak kültürel
mirası koruma
çalışmalannı
başlatmışlardı. Tıpkı
dünyada da
aydınlanma
devrimıyle birlikte
ilk kez Fransa'da
1830'larda kurulan
Tarihsel Yapılan'
Koruma Konseyi
gibi...
nu'ndakı "arsalann kareveya dikdörtgen
olması zorunluluğu", "yeni yapdann kâr-
gir olması"". "yollann düzve geniş olması",
"şahniş(cumba)yasağr_gibı kurallar. ne
tstanbul'a. ne de başka kentlenmizin ta-
rihsel kimliğine uygundu. Buna karşm
Cumhuriyet döneminın ilk ımardüzem'e* •
mesi sayılan 1933 tarihli Belediyere Yapı-
Yollar Kanunu'ndakı "şehir planlaması
yapılmasına" yönelik temel hükümlenn
ne anlama geldiği ıse aynı dönemde İstan-
bul'u planlayan H. Prost'un şu vurgulama-
sında özetleniyordu. "Bütün imar ve tan-
zün hareketlerinde tstanbul'u,dünyadaeşi
bulunmayan bir şehir haline getirmiş olan.
o fevkalade güzel silueti muhafaza etnıek.
planın esasdır-." (Cumhuriyet Devrinde
İstanbul - Beledıye Yayını -1949)
FransE devriminin ardmdan...
Geçen günlerde Mimariar Odası'nın
konuğu olarak tstanbul'a gelen Marsitya
Belediyesi Kent Mirası Atölvesı vönetici-
sı mımar Daniel Drocourt diyor ki "Fran-
sa'da koruma 1800'lerle birlikte başladı.
Anıtlar Kurulu'nun ilk kuruluşu 1830'la-
ra kadar uzamyor. Çûnkü tarihsel mirasın
ne kadarönemliolduğu.Fransızdevrimin-
den sonra anlaştdı.Aydınlanma devrimi kül-
tür değeıierine de sahip çıkn..."
Pekı. Acaba aydınlanma de\Tİmi ile ta-
nhsel miras arasında ne bağlantı olabilir?
Üstelik o tarihsel binalar, feodal bır döne-
mın ürünü degıller midir?
Bu sorulann yanıtlan da yıne önce Fran-
sa'da başlavan. sonra bütün Av rupa'yı sa-
ran koruma çabalanndaki "gerekçelerde"
var. Feodalızme ve bağnazlığa karşı bıli-
mi. insan haklannı, özgürlükleri ve aklı
savunan aydınlanmacılar. özetle diyorlar ki:
"kiiltür variıklaru ınsanoğlunun yaraücı
gücünün ve sanatsal veteneklerinin biri-
Bir uygarlık savaşının belgeleri,Işte, 70 yıl öncekı "koruma bilin-
cinin" iki ünlü belgesi.
Atatürk'ten İnönû'ye mektup
Memîeketimızin hemen her tarafında
emsalst defıneler halindeyatmaha olan
kadim medenner eserlerinin 'ilerde ta-
rafimızdan' meydana çıkarılacak ilmi
bir surette muhafaza vetasniftenpek ha-
rap bir hale gelmiş olan abidelerin mu-
hafazalan için müze müdürlüklerine ve
hafrivat işlerınde kullamlmak üzere ar-
keoloji mütehassıslarma katı lüzıım var-
dır. Bunun için maarifçe harice gönde-
rilecek talebeden bir kısmınm bu şube-
ve tahsısı muvafik olacağı fıkrindeyim.
'(25.3 1933) Ga-J M. Kemal
İnöniTden vaüliklere genelge
Milli varhğımızı ve medenıyetimizi
bugün ve gelecek asırlarda dünyaya Atatürk, Vlranşehir harabelerinde.
lanıian ve tamtacak olan kıvmetli abi-
delerin mânalı mânasız bahanelerle
yıktırılması değil. bilâkis beşerın ve
tabiatm tahnbatına karşı titiz bir itina
de korunulması mültezimdir:yalnız ka-
nuni bir vazıfe değil milli bir borçtur.
Bır eserin kıvmetini muhafazası lâzım
olııp olmadığını ancak mütehassıs olan
daire tâvin edebileceğinden bundan son-
ra şehir ve kasabalarda. köylerde ve hr-
larda mevcut bulunan eski eserlehn her
gı'ma tahribata karşı muhafazalanna iti-
na olunmasım ve MaarifVekâletinin mu-
vafakatı alınmadıkça hiçbir eserin hıç-
bır bahane ıle vıktırılmasına kativen
meydan verilmemesini talep ve aksi tak-
dırde yıktırılan ve müsamaha edenler
hakkmda şiddetle takibatyapılaeağmı ta-
mimen beyan ederım efendim.
Başvekil İsmet
kimlcrini taşır: bu birikimi koruyarak ge-
leceğe aktarmak. yine insanın a>nı gücü-
nü ve yeteneklerini daha da geliştirmesine
hizmetederler_."
Işte böylesi bır ılerici düşünce. Cumhu-
nyet'i kuran aydınlanmacı kadrolann da
kente karşı davranışlanna ve politıkalan-
na yansıyınca. Osmanlı dönemine son ve-
ren bu kadrolar, aynı dönemın mımarlık
ürünlenni restore etmeye özel bir önem
verdıler. Cmca kıtlık içinde bunu yapar-
ken. en az Osmanlı mirası kadar arkeolo-
jik mirasa da sahip çıktılar.
Türkiye'de ilk kez tarihsel yapılan ko-
rumakla görev lı 'İstanbul Eski Eserler En-
cümeni'nın 1924 yılında. yani Cumhuri-
yet'ten "bir yıl sonra" kurulmuş olması, bu
nedenle bır rastlantı değıldı. Yaklaşık 100
yıl önce Fransa'dakı aydınlanma devrimi-
nın korumaya yönelik örgütlenmesı. Tür-
kiye'de ancak "Osmanhgericüiğineson ve-
rildikten sonra" başlayabilivordu...
Bütün bu tarihsel gerçekler; "Acabane-
den ilerleven villarda \e özelükle 1950Mer-
den günümüze dek hem koruma anlayışın-
dan. hem de planlamaya olan sa>gı ve bağ-
lılıktan uzaklaşüdT sorusuna da elbette ki
yanıt venyor.
Çünkü bu uzaklaşma dönemi. aynı za-
manda ülkeyi yönetenlerin ve genel poli-
tikalan belirlev enlerin büyük bir çoğunluk-
la -aydınlanmadan da uzaklaştıklan" dö-
nemdır. Cumhunyet'ın temel ılkelerinden
ödün vermeye başlayınca, "çağdaşuygar-
hğa erişmenin" de kültürel güvencesi olan
toplumsal v e ulusal değerlenmızi kent yağ-
masına teslim ettiler. "Her mahalkde bir
milyoner" sloganıyla sivıl mımarlık ör-
neklerimızin gözden çıkanlarak apartma-
na dönüştürülmesıne önayak olurken. "Ptan
değil pila*' isteriz" gibi söylemlerle de de-
netımlı ve kimlikli bır kentleşme yerine
"rantyapılaşmasına tutsakolan" bir imar
polıtikasını ülkeve egemen kıldılar...
'Kravatiı' gericiler^
1929 yılında Ankara'dakı planlama ça-
lışmalanyla ılgılı bır toplantıda Celal Esat
Bey (Arseven) bakın ne dıyor: "Şehirlere
viiksek bina yapılması medeniyetsanıfca da
arOk bu fıkir iflas etmiştir™'" A>TII v ıllarda
bu tartışmalara v azılany la katılan F. Rıfla
Ata>' da "Ömek Şehir" adlı makalesinde
bakın nasıl uyanyor: "Bir şehrin kendi hal-
kının sıhhaü'ni ve rahatını. arsası üzerinde
mümkün olduğu kadar çok yapılar kura-
rak çok para kazanmak tstcven emlak sa-
hiplerinin eline bırakmamak laamdır-."
(Şehırcılık ve Cumhuriyei /TBMM Yayın-
lan)
70 yıl önceki bu "devrimci" düşünce-
lerle günümüz imar anlay ışlannı ve uygu-
lamalannı karşılaştırmız. lster "dinci" ol-
sunlar. isterse "kravat" taksmlar. kentle-
nmizin tanhsel ve doğal dokulannı sade-
ce "çok para kazanmak isteyen emlak sa-
hiplerinin" beklentılenne teslim eden ye-
rel ya da merkezi >önetıcılenn, aynı zaman-
da ve "hep birlikte" Cumhuriyet'ın aydın-
lanma kültüründen yoksun bır "gerici"
imar düzenı v arattıkları ortada değil mı?..
Benzer şekilde StT kararlanna tepki
gösteren ve bu kararlan alan Koruma Ku-
rulu üyelerinı görevden uzaklaştıran sıya-
sılerle aynı StT alanlannı ımara açmak
ıçın yetkılenni seferber eden kımi uzman-
lann ve bürokratlann da Cumhuriyet'in
aydınlanmadevTimınebağlıilkelerinikav-
ramaktan giderek uzaklaştıkları açıkça
gözleniyor.
Işte bütün bu nedenlerle Haliç kıyısını
süsleyen Sokollu Camisı'nin üzenndeki
1941 tanhh "Cumhuriyet Kitabesi" sade-
ce bır bilgiyı değil, bır mesajı ve bir "ide-
otojiyi" de belgelı>or.
Bınlerce yıllık bır kültürler ve uygar-
lıklar ülkesıni 2000'lere taşıyan 74 yaşın-
daki cumhunyetımizın ise bu mesajı ala-
bılecek ve bu ıdeolojıden ödün vermeye-
cek devrimcilere giderek daha çok gerek-
sinmesı var...
Avrupa filmleri Anadolu'yu geziyorKiiltür Servisi - Üçüncü yaşına
basan Avrupa Filmleri Festıvali, 28
Kasıra-24 Aralık tarihleri arasın-
<k sırasıyla Ankara (28 Kasım-3
Arahk). Gazıantep (5-7 Aralık), Iz-
nir (12-17 Aralık) ve Bursa'ya
(19-24 Arahk) konuk olacak. Nü-
fjs sayımı nedeniyle 30 Kasım ta-
rfıinde yalnız akşam gösterileri
cûzenlenecek.
Gaziantep'te Büvr
ükşehır Bele-
cryesı'yle Avrupa Komisyonu Tür-
hye Temsilciliği Gaziantep Büro-
gı'nun, Izmir'de Güzel Sanatlar
tgitim ve Kültür VakfVnın, Bur-
sa'da Büyükşehir Belediyesi'yle
3ursa Kültür, Sanat ve Turizm
Vakfi'nın katkılanyla gerçekleşe-
xk festivalin genel sponsorluğu-
IU AvTupa Komisyonu Türkiye
remsılciliği yüklenmiş durumda.
\fişıni Behiç Ak'ın hazırladığı
^tival Ankara'da Kavaklıdere Si-
:eması ve Fransız Kültür Merke-
a, Gaziantep'te Onat Kutlar Sine-
•aası. Izmır'de Fransız Kültür Mer-
Kzi, Bursa'da Tayyare Kültür Mer-
tezi'nde düzenîenecek ve bilet-
ler kent sinemalanndaki fiyatlan
şeçmeyecek, kısa fılmler ücret-
az gösterilecek.
Festivalin Avrupa-Avrupa bö-
Snnünde Alain Berliner'in Ma Vle
EnRose(1997), JanVerhejen'in
Jojo'nun Veri - Nicolas Cuche
Evcrything Must Go (1996), Jan
Svankmajer'ın üçüncü uzun met-
rajlı fılmi Conspiratorsof Pleasu-
re (1996), Peter Vaclav'ın Mari-
an (1996), Jacques Audiard'ın Un
Heros Tres Discret (1996). Mari-
on Vernoux'nun Love Ect (1996),
Paula Van Der Oest'ın Another
Mother (1996), 19 Ekirn'de ölen
Pilar Milo'nun Dog in The Man-
ger (1996), Peter Timar'ın Doll>-
birds (1997). Srdjan Dragojevic'in
Pretty Vülage Prett> Flamef 1996).
Martin SuKk'in Orbis Pictus film-
leri yer alıyor. (1997)
Avrupa'mn En Iyileri başlığıy-
laVblkerSchlöndorfTunOscarlı,
Altın Palmiyelı ünlü TenekeTram-
pet'ı (1979), Fassbüıder'ın Ma-
Another Mother - Paula Van Der Oest Orbis Pictus - Martin Sulik
ria Braun'un Evliliği (1978). Vıc-
tor Erice'in An Kovanının Ruhu
(1973), Miklos Jancsoya Can-
nes'da Altın Palmiye getiren Kı-
zıl İlahi'si (1971). Leos Caraxnm
Kötü Kan' ı( 1986) ve Yıknaz Gü-
ney'in Sürü'sü de yer alıyor fes-
tıval programında. (1978)
KJsatyidirbaşlığında toplanan
kısa film programı ıse dört bö-
lümden oluşuyor: Birinci bölüm
Avrupa Panoramasında Alman-
ya'dan Manhattan (Ali Dieler),
Rubicon (Gıl Alkabetz), Late at
Night (Jordan, Saghri, Zoller). The
V\Tnd Subsides (Vuk Jevromic).
3 Tiny Poems (H. J. Hoftnann),
Boden Der Realitat (O. Böhme),
Avusturya'dan Blindganger (T.
\Voschitz). SeaskkOn SolidGro-
und (Frosch-Konrad), Belçıka'dan
Mathilde La Femme De Pierre (S.
Streker). JustBePartoflt (Bert-
Geert Van Goethem), A Hard Days
VVbrk (K. Mortier), Lili and The
BigBad Wolf(F Henrard). Ira-Di-
ation (M. Gomez), Çek Cumhu-
rıyetı'nden The Last Fighter (J.
Millıs), Danımarka'dan Gecko (M.
Belvad), Fınlandiya'dan Hip and
Haleon Pussy Patrol (Rhonheımo-
Lajunen). Fransa'dan Le Modele
(G. Deffontaines). Dedans (M
Vernoux). L'L'ne (P. Zocco). Ap-
res La Pluie (J. Dubuisson), Do-
ubleJeu (E. Oberg). Liberte Che-
rie(J. LucGaget),L'OursetLaPe-
tite Mariee (J. C. Taki). Le Vbleur
DeDiagonalefJ. DarrigoD.Taride
Nuit (M Castılla). Ingiltere'den
Trainspotter (Nevvitt-Astley).
Vlam Happy Returns(M. Rimmi-
nen). \Ve Love You (N. Allcock).
tsviçre'den Vısion (K. Dellers).
ttalya'dan Franhımi (W. Germon-
dan), Camera Obscura (S. Ardu-
ino). Quel Giorno (F. Patierno).
Macaristan'dan The Rooster and
TheBarreKP. Georg). Astral(Ko-
vacs). SongofTheSand(F. Cako),
Ikarosz (G. Toth). Korveç'ten A
Man(E.F. Dahr). ComeVVithMe
ToTheSacred.Mountain(M.J. Ho-
el).ScentofMan(M. Holst), Mo-
nument(K. Buflod), Portekız'den
Minus9(R. Nunes), DoisDrago-
es (M. Cardoso), Romanya'dan
Maria (C. Netzer). Rusya'dan Pho-
tographer(A, Kort). CloseUp(E.
Zvezdakov). The Strings (1. Ma-
ximov). Türkiye "den MustafaRe-
şat (Alper Baraner). Ukrayna'dan
The Mermaid (\: Tykhy), La Der-
niere Femme De Barbe Bleu (A.
Boubnov) yer alıyor.
Kısanın Komedisi Daha İv idir
bölümünde Almanya'dan Fake (S
Peterson). KillingHeinz(S. Elüıg),
Belçıka'dan La Maledktion Du
Doctor Schnitzel (E. Figon). Bul-
garistan'dan Shock (Z. Radev).
Fransa'dan La Mort Du Chante-
ur Meıico (L. Firode), UneBelle
Nuit De Fete (E. Lionel) yer alı-
yor.
Festival. yıne Kısa İyidir prog-
ramı içinde Budapeşte Fihn Aka-
demisi'mn 50. Yılı'nı; Szabo'nun
Koncert (1961) adlı kısa fılmi,
Packavsky'nınZafir'i(1988). Go-
zon'un Swimming Pool for Wo-
men (1987) ve Thick as Thie\ı
es
(1991 )yapıtlanyla kutluyor. Film-
leri tanıtmak ıçın Türkiye'ye ge-
lecek olan Prof. György Karpati
lstanbul'da Bilgi Üniversitesi'nde
ve Bursa'da göstenmler sırasında
sinemaseverlere bilgiler verecek.
Aynca Aaardman Anımasyon Top-
lu Gösterisi de bu program için-
de yer alacak.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bilim İnsanından
Ne Anlıyoruz?
Aşınan toplumlann herhangi bir alanda geleceği gü-
vence altına almaya yetecek ölçüde ve sayıda "aşın-
mamış"yada "yeni" insan yetiştirebıleceklennı düşün-
mek, kısır bir yanılsamadan başka bir şey değildir.
Günümüz Türk toplumu için kullanılabilecek en
gerçekçi nitelendirmelerden biri de bu toplumun he-
men her alandaki değer ölçütleri bağlamında çok
ağır bır aşınmaya uğradığı saptaması olabilir. 19 Ma-
yıs 1919'da, Mustafa Kemal'in Samsun'da başlat-
tığı bağımsızlık, özgürlük ve aydınlanma yolunu 78
yıl gibi kısacık bir tarihsel sürede aydın üniversite
rektörierine başörtüye müdahale etmeme çağnsın-
da bulunan sözde sol demokrat partilere, şeriat ko-
alisyonlanna, darbecileri "tecrübelı" devlet adamı, çe-
tecileri de kahraman sayıp düşüncesini söyleyen in-
sanlan en ağır hapıs cezalanna çarptırabilen bir hu-
kuk (!) devletine vardırmış bir toplum için, aşınmışlı-
ğın dışında kullanılabilecek fazla sıfat yoktur.
Herhangi bir toplumun genel aşınmamışlık ya da
aşınmışlıkdüzeyini hesaba katmaksızın otoplumda-
ki tek tek kurumlara ilişkin yargıya varma çabası, ge-
nellikle sağlıksız yargılardan başkaca bir yere götü-
remez. Örneğin eğer bir toplumda düşünme eylemi,
genelde sınııiarı -en başta dünyaya aydın tavnyla
bakamamak yüzünden- giderek daralan bir etkinli-
ğe dönüşmuşse, o toplumda şu ya da bu alanda ne-
den yeterince düşünülmediğini sormak abes olur;
çünkü düşünme alışkanlığı, istendığinde bır düğme-
yı açmakla harekete geçirilebılecek bır işlem değil-
dir.
Bugün Türkiye'deki çeşitli aksaklıklan tartışırken en
büyük yanlışlık, kanımca bu bağlamda yapılmakta,
başka deyışle bellı bır alandaki eksıklıklerin ve aksak-
lıklann nedenlerı araştırılırken genel tablo her zaman
yeterince goz onunde tutulmamaktadır. Bunun so-
nucunda bulunabilecek olası çözümler de, genel ile
bağlantılan kurulmadığından, çoğu kez günlük, ge-
çici olmaktan ıleriye gidememektedir.
Bugün aynı yanlışlık, bilim yaşamımızı ve üniver-
sitelerin bılimle ılişkisını sorgularken de sıkça yine-
lenmektedir. Öyle ki, örneğin: "Neden yetehnce bi-
lim adamı yetıştıremiyoruz" dıye sorarken, "bilim
adamı"n\n nıteliklerinden ne anlaşılması gerektiği ve
genelde ülkemiz koşullarında bu niteliklerı taşıyan
insanların yetişebilmesinın ne oranda olası olduğu gt-
bı noktalar üzerinde bile durulmamaktadır.
Kimdir "aydın bilim insanı"? İTÜ Mimarlık Fakül-
tesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ferhan Yürekli, 17
Ekım 1997 tarihli Cumhuriyet'te çıkan "Üniversitede
'Yabancı' Denetimı"başlıklıyazısının biryerinde, "ay-
dın kışrrun niteliklerini şöyle sayıyor: "Aydın kişi, ya-
şamı merakla ızleyen kişidir. Aydın kişi, kendi sorun-
lannı ancak kendisinın göriıp yıne ancak kendisinin
çozmesi gerektiğını bilen kışıdir. Aydın, yaşamın er-
dem savaşımı olduğunu ve özdenetimin en önemli
yargılama aracı olduğunu bılen kişidir. Aydın, bılme-
dığını bilen, var olanla yetınmeyip yeni bilgiyi arayan
kişidir. Aydın genel kabul görmüş görüşlere karşı
arayış içinde olan ve azınlık görüşlehnin oluşturdu-
ğu eleştirel gerilımın, toplumlann gelişmesindeki
başlıca etken olduğunu bilen kişidir..." Prof. Yürek-
li, bu saptamaların ardından bizim üniversitelerimi-
zin neyı gereksindjğırn de çok yerinde olarak şoyle
belirtiyor: "Aydın olmak ahlak (etik) sahibı olmaktır.
Üniversitelerimizin, her şeyi bildiğinı sanan ve bildi-
ğinı 'yöneticilik' aracılığıyla dayatmayaya da 'danış-
manlık' aracılığıyla satmaya meraklı 'sofi'fere değil,
Sokrat'lara gereksinimi vardır."
Şimdi sormamız gerekiyor Bizım üniversitelerimiz,
ozellikle 1980'den bu yana uzanan çizgi göz önün-
de tutulduğunda, yukarıda nitelikleri belirtilen "aydın
bilim insanı" yetiştirmeye elverişli kurumlar mıdır?
Yürürlükteki yasalar gereği. kendi yöneticilerini seç-
meye bile "ehıl" sayılmayan bu kurumlardan "özde-
netimin en önemliyargılama aracı olduğunu", "ken-
di sorunlannı ancak kendisinin görüp yine kendisi-
nin çözebileceğini" bilen aydın bilim insanlan nasıl
çıkacaktır? Daha önceki bir yazımda da belirtmiş ol-
duğum gibi, bilim adamlığının özünde, araştırma ça-
balannın akademik yolda ilerlendikçe yoğunlaşma-
sı gereği yatarken, bizde durumun genelde bunun ter-
sıne olduğu bir ortamda "var olanla yetınmeyip ye-
ni bilgiyi arayan" kişiler nasıl çoğunluğu oluştura-
caktır? Daha çoğunlukla bilimsel yeterliliğin değil, fa-
kat işe kaçta gelınip kaçta gıdildiğinin denetlendiği
"üniversite" ortamlanna Sokrat'lann gökten düşme-
si mı beklenecektir?
Ve çok açık yüreklilikle üzennde durmamız gere-
ken son bir soru daha: Günümüz Türkiyesi'nde üni-
versite ortamı, genelde 'aydın kişi'ye gereksinim
duymayacak kadar aşınmamış mıdır?
Doğadakı çevre koşullan gibi sanat, bilim ve dü-
şünce yaşamının da kendine özgü. onsuz olunamaz
niteltk taşıyan çevre koşullan vardır. Bu çevre koşul-
larına özen göstermeksizin, şu ya da bu sorunun
yanıtını aramak, aslında daha baştan doğru yanrtı
dışlamakla eşanlamlıdır!
ADT 'Uçkâğıtçı' ile perde açıyor
• ADANA (\.\) - Adana Devlet Tıyatrosu (ADT),
Orhan Kemal'in "'Üçkâğıtçı'" adlı oyunuyla perde
açacak. ADT Müdür Yardımcısı Kazım Oztürk, yaptığı
açıklamada, yann saat 20.00'de perdelerinı açacaklannı
bildırdi. ADT'nın çalışmalannı perşembe günü Seyhan
Belediyesi Kültür Merkezi fuayesinde yapacaklan
sohbet toplantısında açıklayacaklannı belirten Öztürk,
avTiı gün "'Üçkâğıtçf' adlı oyunun basma
sergileneceğım kaydettı.
Cam Pipamifte sanat etkinlikleri
• Kültür Servisi - Cam Piramıt Sabancı Kongre ve
Fuar Merkezi, kongre ve toplantılann yanı sıra kültür
ve sanat etkinliklerine de ev sahipliği yapacak.
Meksika Gıtar Orkestrası. 30 kişilik kâdrosuyla yann
Cam Piramit'te bir konser verecek. Konser Ekinciler
Menkul Değerler'in katkısıyla düzenleniyor. Ahmet
Özhan yönetimindeki sema gösterisi de yann
gerçekleştirilecek. Antalya Kültür Merkezi'nde de
Onder Focan caz grubu 2 Kasım'da cazseverlerle
buluşacak. Önder Focan'a, basta Stefan Weeke.
saksofonda Mack Goldsbury ve davulda Ernts Bier
eşlik edecek.
Kerem Gönsev Trio konseri• Kültür Servisi - tnternet hizmetlerine olduğu kadar
sanat etkinliklerine de sürekli destek veren Turk Nokta
Net. bu kez de ünlü piyanist Kerem Görsev ve grubu
tarafmdan verilecek olan "Relaxıng Konseri "nin
sponsorluğunu üstleniyor. Kerem Görsev Tno,
dördüncü albümü için '"Relaxing Project" konserleri
turnesine İstanbul'da başlıyor. Piyanoda Kerem Görsev.
kontrbasta Eric Revis ye davulda Can Kozlu'dan oluşan
üçlü, ilk konserini İTÜ Sos>al Hizmetler Komitesi 10.
Yıl Kutlaması Etkinlikleri çerçevesinde, bugün saat
19.30'da. İTÜ Maçka G-Amfisi'nde veriyor.
Sponsorluğunu Turk Nokta Net'in üstlendiğı konserin
bıletlen AKM gışesınden. Vakkorama Taksim, Rumeli
Caddesi, Suadıye mağazalanndan ve İTÜ Vakfı
Merkezi 'nden temin edilebilir.