27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 1997 PAZARTESİ • 8 HABERLERIN DEVAMI Istanbul JEdirne Kocaelı Çanakkale Izmir Manısa Aydın Denizli Y PB Y PB PB PB PB PB 13 9 13 13 18 18 20 12 Sınop 12 Adana PB 24 Samsun 12 Mersin PB 23 Trabzon Y 14 Dıyarbakır Y Giresun _Y 14 Şanlıurfa Y Ankara Y 10 Mardin Eskişeriir Y 11 Siirt Konya PB 17 Hakkâri Sıvas Y 9 Van Zonguldak Y 11 Antalya PB 20 Kars Yurdun kuzey ve doğ J ke- sımlen çok bulutlu. Mar- mara'nın doğusu, Kara- denız, iç Anadolunun ku- Oslo zey ve doğusu, Doğu Ak- Helsinki denız ıle Doğu ve Guney- = - — r r ~ i — doğu Anadoluyağışlıge- otOCKhOlm çecek. Yağıştar yağmur, Londra PB 5 PB 0 Pb 2 PB 14 16 Amsterdam PB 8 Brüksel 14 13 10 taKaradenız'irııçkesımle- n le Iç Anadokj'nun kuze- Paris yının yükseklerınde karla kanşık yağmur vekarşek- lınde olacak. PB 7 PB 14 Münih Bertin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina PB PB Y Y Y Y Y PB 6 8 21 7 7 8 15 19 8 Milano Y 20 Moskova Aşkabat Almatı Taşkent Bakü Bişkek Tiflis Kahire K Y PB Y Y PB Y PB 1 26 24 24 20 24 20 19 Şam 24 ParçaJı bulutlu Sısıı B u l u I l u ^ Çok bulutlu < Yağmuriu Sulu kar > Gök gurultülü Finans kaynaklam • Baştarafi 1. Sayfada kalkmma kurumlannın- kine benzer bir yapılan- mayla yürütülecektir. Bu amaçla bölgenin ekono- mik ve sosyal kalkınma- sından sorumlu bir Dogu ve Güneydoğu Kalkın- ma Kurumu'nun özel ka- nunla kurulması öngö- rülmektedir. 2- 32 milyar dolarlık bir malıyeti olacak olan GAP'ın bugüne kadarki gelişmesi için 16 milyar dolar sarf edilmiştir. Do- ğu ve Güneydoğu Ana- dolu'nun kaderini etkile- yecek olan bu projenin tam anlamıyla tamamla- nıp uygulanması 2010 yılını bulabilecektir. 3- Kooperatif yapılan- madaki kurumun, ma- halli odalar, sendıkalar. beledi veler, üniversite ve Çarpıcı Baştarafi 1. Sayfada gı 15bin460. # 1 3 yıldtr Güneydo- ğu "da süren "düşük yoğunluklu sava- şın" Türkiyeye toplam maliyeti, topyekûn bir savaş- tan çok daha ağırdır. Bu zamana dek gfi- vcnlik güçleri 4 bin 389şehit,8bin768 yaralı verdi. Sivil haJktan 3 bin 965 kişi öldü, 4 bin 540 kişi ise yaralandı. 19 bin 635 terörist öldü. # Kapsamh bir sosyal ve ekono- mik kalkınma pla- nının bölgede sürat- le uygulanmaya konması Türkiye için yaşamsal bir önem taşıyor. hükümet temsilcilerin- den oluşacak bir genel kurulu ile genel kurul ta- rafından seçilen ve cum- hurbaşkanı tarafından onaylanan on üyelik bir yönetim kurulu olması düşünülmektedir. 4- Kurumun kaynakla- n yedi yıl süreyle salına- cak munzam vergi ile karşılanacaktır. Munzam vergi, gelir ve kurumlar vergilerine ek olabilece- gi gibi özel tüketim veya net aktif vergısine ben- zer bir verginin ihdası şeklinde olabilir. 5- Türkıye'nin böyle ciddi bir gırişımi planlı ve programlı bir şekilde başlatması ve yetenekli kadrolarla uygulamaya koyması halinde ulusla- rarası kuruluşlarla Batılı devletlerin de planın fi- nansmanına yardımcı ol- malan kuvvetli birolası- lıktır. 6- Kurum bir yönüyle bir risk sermayesi şirketi gibi faaliyerte buluna- caktır. Bu çerçevede ku- rum. bölgede kurulan özel sermayeli şirketlere en fazla yüzde 40 oranın- da iştirak edecektir. Bu kurul uşlar kâra geçlikten üç yıl sonra halka açıla- caklardır. 7- Kurum gerektiği takdirde bölge sanayiin- de itici bir güç oluştur- mak amacıyla yap-işlet- devret modelini uygula- yarak sanayii destekleye- cektir. 8- Kurum, kaynaklan- nın geri kalan bölümünü (yüzde 50) belediyelerin altyapı yatınmlanna kat- kıda bulunmak üzere uzun vadeli borç vermek ve bölgenin altyapı yatı- nmlannı karşılamak amacıyla kullanacaktır. AITde Türkiye çıkmazı I Baştarafi 1. Sayfada lanmış hiçbir ülkenin bu konferanstan dışlanma- yacağı göriişü ağır bası- yor'* dedı. Poos. bazı üye ülkelerin. müzakerele- rin, bürün aday ülkelerle aynı anda başlatılmasın- dan yana olduklannı be- lirterek. bu alandaki uz- laşmazhğın, aralık ayın- da yapılacak AB zirve- sinden önce aşılması için çaba harcanacagını söy- ledi. Basın toplantısına ka- tılan AB Komisyonu Başkanı Jacques Santer ise konsey ile komisyon arasında Türkiye konu- sunda görüş farkhlığı ol- madığını belirterek 1987'de tam üyelik baş- vurusunda bulunan An- kara"ya, 1989yılındako- misyonun olumsuz yanıt verdiğini hatırlattı. Bu olumsuz yanıta neden olan gerekçelerin halen sürdüğünü söyleyen Santer, Türkiye için özül bir formülün tartışıldığı- nı açıkladı. Konseyin Türkiye konusunda yeni bir görüş istemediğini vurgulayan Santer. "Türkiye'nin Avrupahh- ğı ve AB'ye tam üye ola- bilirliği, hiçbir zaman tartışma konusu edilme- di. Türkiye'nin dışlan- ması, elenmesi söz konu- su değiL Önümüzde de- ğerlendirilecek firsatlar var" diye konuştu. AB Komisyonu'nun dış iliş- kilerden sorumlu üyesi Hans Van Den Broek de Türkiye'nin gelecekteki üyeliği için formül ara- dıklannı belirterek bu konunun tartışıldığını söyledi. Broek şunlan söyledi: "Türkiye'nin gelecek- teki tam üveliğini hazırla- mak için formül anyoruz ve bulacağız. Bu tarüş- malar bîtmedi. Avrupa Konferansı'na Tüıîd- ye'nin dahil edilmesi ha- len tartışılıyor. Önemli olan nereye gittiğimizdir. Türkiye'de geçen hafta- larda v-aşanan ola> lar, bir insan haklan savunucu* sunun tutuklanması, Kıbns'ta kışkırtma ve ta- ciz girişimleri olumlu bir intiba vermiyor. Bir deği- şiklik gereldyor." 'Ateşle oynanmamalı' Toplantılardan sonra basına açıklamalarda bu- lunan Hollanda Dışişleri Bakanı Hans Van Mier- lo. Türkiye konusunda "Ateşle oynamamak la- zun" dedi. AB ülkeleri- ni, Ankara'ya olumsuz mesajlar vermeden önce üç defa düşünmeye da- vet ettiğini açıklayan Van Mierlo, Türkiye konu- sunda uzlaşmaya vanla- madıgını belirtti. Anka- ra-AB ilişkilerinin gele- cek haftalarda yoğunla- şacağına dikkat çeken Van Mierlo, şöyle konuş- tu: "Ankara'ya olumsuz sinyal vermek ateşle oy- namaktır. Özelliklc çö- züm aranan Kıbns soru- nu gibi konularda kötü sonuçlara gidilir. Türki- ye'ye 1963'ten bu yana verilen tam üyelik sinya- linde herhangi bir şüphe doğurmamak gerekir. Türkiye ile ilişkiler, Bab değerlerüıin korunması açısından önenılidir. Olumsuz davranışlar riskü olur." Yunanistan Dışişleri Bakanı Teodoros Panga- losda AB üyesi ülkelerin Kıbns'ta tansiyonun dü- şürülmesini istediklerini söyledi. Pangalos, AB ülkelerinin bu aşamada, "Türkiye'nin siyasi ve ekononiik kriterlere ya- nıt veremcdigL bu neden- letam üyelik sürecine da- hil edilemeyeceği'' görü- şünde oldukJannı söyle- di. Türkiye'nin AB ile özel bir ilişkisi olduğunu da herkesin kabul ettiği- ni söyleyen Pangalos, "Türkiye için gümrük birliği temelinde bir özel formül bulmak gereki- vor" dedı. Doğu için yeni proje • Baştarafi 1. Sayfada riş bölümünde de bugüne dek bölgede devletçe önemli kaynakJar harcanarak yapılan girişimle- rin başansız kaldığı anımsatılarak bunun ne- denleri özetle şöyle sıralanıyor: 0 Devlete!i> leyapdan \v\a devietdesteğiyleözel girişimin >apöğ) tüm yatınm projeleri yerel ekono- mik koşullan ve gerçeği gözardı etmiş \e ekonomik realiteyi karşılayamanıışbr. # Bölge insanının gerçekçi gereksinmelere yö- nelik işkollannı özendiren ve bölge ınsanını odak alan planlar oluşturulmad]. # Buna bağlı oiarak doğu insanı 'müteşebbis' kimliği kazanmamıştır, devlet veya özel sektöryak- laşunlanna şüphe ile bakmısbr. # Olağanüstü hal bölgesinde hükümet kararla- nnın uygulanmasında yetki karmasası ve eşgü- düm sorunu giderilememiştir. DGAP'nin."Bölge insanıru üretime özendir- mek. onu iş sahibi yaparak bölge kalkınmasında so- rumluluk aunaya yönlendirmek ve bununla eşza- manlı altyapı yaOnmlannı gelistirmeksuretiyle he- deflerini gerçekleştirmeyi" öngördüğü belirtiliyor. Planda önerilen DGKK'-nin mahalli odalar, üniversite ve hükümet temsilcilerinden oluşacak bir genel kurul ile genel kurulca seçilecek ve cum- hurbaşkanı tarafından onaylanacak 10 üyelik bir yönetim kunılundan oluşması öngörülüyor. DGKK'nin başkanlığının ise hükümetçe atanacak bir bakan tarafından yapılması, merkezinin de Er- zurum'da olması gerektiği savunuluyor. IXiKK'nin ana işle% leri şöyle sıralanıyor: "Bölge- de kurulacak özel şirketlere ortak oiarak sermaye sağlamak; altyapı hizmetlerini gerçekleştirmek üzere belediyelere uzun vadeli borç vermek; Di- 1 DGtP: OÛĞU VE G.D.OĞU «JMJÖLÜ KUKINMA KÜRUMU 'C 3K-; 1 t ,' . »»_ ; D8KK 1 IMtta^n ! OGKKnnknKin*!] DGKKfilMlKı>l*ı | EŞZMMNLi a <an>uMM " i tettc6aMS_ - G«n< Knl Seçm, C8aş«n Onfiü. yarbakır. Şanlıurfa ve Elazjğ'da kurulacak birbir- leriyie bağlantılı serbest bölgeler ve sanay i parkla- n yoluyla hem Türk girişimcikri hem de yabancı sermaye ve teknolojiyi bu çekim merkezlerine yön- ledrnnek." DGKK türü kurumlann ve DGAP benzeri mo- dellerin gelişmiş ülkelerde bölgesel kalkınma oluş- turmak amacıyla yaygın oiarak kullanıldığı belir- tilen öneride, Batı deneyimlerinde bu tür kurum- lann çok geniş idari ve mali yetkilerle donatıldığı ve yerinden yönetim ilkesine göre çalışnğımn al- tı çiziliyor. Türkiye'nin doğu bölgesi gerçeğinin daha temel, daha yönledirici ve belirleyici hedef- leroluşturmayı gerektirdiği vurgulanan öneri plan- da bu hedeflerin ana işlevleri şöyle anlatılıyor: u Bölgenin ekonomik \e sosyal kalkınmasını sağla- yarak yaşam koşullannı kademeB şekilde Türki- ye'nin batı bölgeleri düzeyioe çıkarmak. 0 Bölgenin piyasa ekonomisine girmesini sağ- lamak; Türkiye'nin gelişmiş bölgeleri ve ulusla- rarası ekonomik sistemle bütünleşmesini sağla- mak. 0 Yerel girişimciliği geliştirmek. Türk ve ya- bancı girişimciler ife sermaye sahiplerini bölgede yatınm yapmaya özendirmek. 0 Bölgeyi. komşu ve yakın ülkelerin 300 mil- yonluk pazanna yönelik üretim yapabilecek sana- yi ve ticaret merkezi haline getirmeyi hedeflemek. (Bu açıdan Hong-Kong ve Çin'in Shenzhen yöre- si örnek alınabilecek başanlı modellerdır). 0 Şanlıurfa, Dıyarbaktr ve Elazığ'da kurulacak serbest bölgeler ve sanayi parklan yoluyla yerli ve yabancı girişimciler ile yabancı sermaye ve tekno- lojiyi, bu çekim merkezlerine yönlendirmek. 0 Bölgede elde edilecek kazançlann diğer böl- gelere kaçışını önlemek için kaynaklann bölgede- ki yatınmlara yönelmesini özendirmek ve göçü önleyecek koşullan yararmak. 0 Planda yer alacak kamu hizmetlerinin kap- sam ve niteliklerinin belirlenmesi için bölge en- vanterinın DlE tarafından süratle çıkanlmasmı sağlamak. Türkiye'de Denizli, Bursa ve Gaziantep gibi gü- cünü kendi motorundan alan kentlerin bulunduğu, önerilen DGAP modelinin bölgeye ilk itici gücü vererek bölgeyi eşit koşullarda rekabete hazırla- mayı hedeflediği belirtilen çalışmada. bölgede 10 yıl süreyle gelir ve kurumlar vergisi alınmaması, Hazine arazilerinin sembolik bedellerle yatınmcı- lara 20 yıla kadar kiraya venlmesi, yatınmcı ku- ruluşlann haberleşme, enerji ve ulaştırma harca- malanna destek teşviklen venlmesi ve bölgeye özel dış ticaret teşviklen sağlanması gibi ek teş- vikler sağlanması öneriliyor. Bülent Tanla'nın ça- lışmasında aynca toprak reformunun yapılması, eğitim eksikliklerinin süratle giderilmesi, demok- rasinin derinleştirilmesi ve bölge merkezli yöne- tim yaklaşımmın benimsenmesi öneriliyor. Yılmaz ve Simitis bulıışaeak I Baştarafi 1. Sayfada ızlediğinı belirten Cem. "Türk-Yu- nan gerginliğinden rahatsız olan bazı büyük ülkeler ve organizas- yonlar var. ABD ve AB gibi. Bun- lar Yunanistan'a baskı yaparak Türkiye ile masaya oturmalannı sağbyoriar. Madrid mutabakatıda böyle sağlandı" dedi. Cem. iki ül- ke başbakanlannm Girit'te yapıla- cak Balkan Ülkeleri Zirvesi'nde bir araya gelebileceklerini, ancak kesin durumun belli olmadığını kaydederek görüşme olursa, "Ni- san 1997'de Akil Adamlar Proje- si'ni kabul ettik. Sonra Madrid'de oturup uzlaşmaya imza atbk. Şün- di bu Akil Adamlann da bir araya gelmelerini sağlamalıyTz" mesajı- nın verileceğini bildirdi. Akil Adamlar. Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlann hangi yön- temlerle çözülebileceğini görüş- mek için oluşturulmuştu. Türkiye, Şükrü Elekdağ ve Suat Bilge'yi .AJdl Adam oiarak atarruş, ancak Yunanistan'ın "Akil Adamlann toplanabilmesi için Türkiye'nin Kardak sorununu Lahey Uluslara- rası Adalet Drvanı'na götürmesi ko- şulunu" gündeme getırmesi üzeri- ne proje işlememişti. Türkiye'nin AB'ye girmesine bazı topluluk üyelerinin karşı çık- tığını, bunun da belli nedenleri bu- lunduğunu kaydeden Cem, aralık Cem, Balkan turuna çıktyor ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Dışişleri Bakanı fsmail Cem, Makedonya ve Arnavut- luk'u kapsayan iki günlük Bal- kan turuna bugün başlıyor. Cem'in ziyaretlerinde dışişleri bakanlıkJan arasında işbirlığıni öngören protokoller imzalana- cak. Cem, bugün Makedonya'ya gidecek. Cem'in ziyareti sırasm- da Makedonya ile dışişleri ba- kanhklan arasında siyasi danış- ma mekanizmasının kurulması anlaşması ve tekstil ticaretine ilişkin bir mutabakat zaptı imza- lanacak. Aynca, 1995'te imza- lanmış olan dostluk, iyi komşu- luk ve işbirliği anlaşmasının on- ay belgeleri de teati edilecek. Cem, Makedonya'dan sonra Ar- navutluk'a geçecek. Arnavut- luk'ta da dışişleri bakanlıklan arasında işbirliğini öngören bir protokol imzalanacak. ayında Lüksemburg'da yapılacak zirvede aleyhte bir karar çıkması durumunda bile Batı Avrupa'nın Türkiye'den vazgeçemeyeceğini bildirdi. Cem, milyarlarca dolarlık sivil ve askeri projeleri bulunan Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri, Çin, Hindistan ve Rusya gibi bü- yûk çaplı ekonomilerle işbirliğini arttıracağını vurguladı. Türki- ye'nin AB'ye üyeliğinde önüne çı- kanlan insan haklan engelinin bir "mazaret" oiarak sunulmasını eleştiren Cem. "55. hükümetin bu konuda iyileştirmeler yapmaya ka- rarlı olduğunu'' belirtti. Cem. Kıbns sorununun çözümü çabalannda eski yöntem ve yakla- şımlann kullanıhnasının bir fayda sağlamayacağını, ABD Başkanı BU1 Clinton'ın Özel Temsilci oia- rak Richard Holbrooke'u ataması veya Türkiye'de daha ciddi bir hü- kümetin işbaşına gelmesinin çok önemli olmadığını kaydetti. Kıb- ns'taki taraflara eşit davranılması gerektiğinin altını çizen Cem. "Kıbns'ta federasyon nasıl kurula- cak? Bir des letle bir cemaat arasın- da mı? Hiçbir hukuk, bir devletle cemaat arasında federasyon öngör- mez" diye konuştu. Cem, Güney Kıbns Rum Yöne- timi'nin AB ile tam üyelik müza- kerelerini başlatması durumunda Türkiye ile KKTC arasında başla- tılan kısmi bütünleşme sürecine devam edileceğini anlattı. Dışişle- ri Bakanı Cem. ABD ıle olan eko- nomik ilişkilerin gelecek yılın bas- lanndan itibaren ele alınacağını kaydetti. Türkiye ile ABD arasındaki eko- nomik ilişkilerin geliştirilmesine çalışacaklannı kaydeden Cem, " Bazı kotaları kabul etmek çokzor. 1998'in hemen başlannda bu ko- nuya bakacagız" diye konuştu. Cem, ekonomi diplomasisinın da- ha etkin kullanılması için de ba- kanlıkta yeni düzenlemelere gidi- leceğini bildirdi. Yunanistan'dan suçlama Yunan Savunma Bakanı Akis Çohacopoulos, Richard Holbro- oke'un iki ülkeye. aradaki farldılık- lan bir kenara bırakıp tarihsel bir uzlaşmaya varma çağnsı yapması- nın hemen ardından üstü kapalı oiarak ABD'yi suçladı. Çohacopo- ulos, Türkiye ile Yunanistan ara- sındaki tartışmalarda Türkiye'ye destek verdikleri gerekçesiyle ül- kesinin müttefilderini eleştirirken bundan sonra Atina'nın kendi güç- lerine güveneceğini söyledi. Yuna- nistan'ın •'büyük müttefıklerini, 22 yüdır Türkiye'nin uluslararası hu- kuka uymasını sağlayamamakla" suçlayan Çohacopoulos, ABD'nin 'sorunlanıuzı kendi aranızda halle- din' demekten fazla bir şey yap- madığını öne sürdü. 4 Kendisi af isterse çıkabilir' • Baştarafi 1. Sayfada sağlık nedeniyle af isteminde bu- lunmasıyla serbest kalabileceğini sö>r ledi. Demirel, dün yaptığı açıklamada, Türkiye'de kimsenin "suçişlemeun- tiyaa'' bulunmadığını vurguladı. Eş- ber Yağmurdereli olayında "sanki kuraBara uyulmamıs gibi tarüşmalar yapıldığınr belirten Demirel şöyle konuştu: "'Yağmurdereli'nin işledi- ği fiiller suç sayılmamalıdrr' diyen- ler bulunabilir. Ancak, bunu suç sa- yan kanunlar mevcut oldukça, ba- ğunsız yargının yapacağı bunlan uy- gulamakür. Bundan dolayı de\letin ve onun bir parçası olan bağmısız yargının küçültücü eleştirilere muha- tap olması fevkalade yanlışür." Yağmurdereli için istenebilecek affın sağlık nedeninin gösterilmesi durumunda cumhurbaşkanırun yet- kisine gireceğini anlatan Demirel. af- fın "özürdflemek" değil, bir "aofet" olduğunu savundu. Türkiye'de hiç kimsenin sokaktan alınıp hapishane- ye konulmadığını belirten Demirel, "Muhakeme ermeden savunma ve temyiz hakkı tanınmadan hiç kimse- ye ceza verildiği deyok. Yağmurdere- li hadisesinde her şey hukuk kuralla- nna göre cereyan etmiştir" dedi. Demirel. dün akşam katıldığı, TRT 1 'de yayımlanan "Politikanın Nabzı" programında da, devletin ayakta durmasını sağlayacak kural- lann, demokrasiye aykın olmadığı- nı savundu. Ülkeyi yönetemeyen bir sistemin demokrasiyle açıkJanama- yacağını söyleyen Demirel, " İnsan haklanna aykın yasa da olabilir ama değişene kadar berkes uyacaknr" dedi. Türkiye'de 54 bin kişinin ceza- evinde olduğunu belirten Demirel, şunlan söyledi: "Kanunlar, Türld- ye'yi bölmeyi suç saymışsa hiç künse "Aman canım bu adam da böyle ol- sun' diyemez. Türkiye Yugoslavya ohnayı göze alamaz. Bu adam bu ce- zayı çekecek durumda değilse getirir, afîederim. Devlet özür dilemez. His- lere kapuarak hukuk devletinin dışı- na çıkmay^hm." Başbakan Yardımcısı Ecevit de, dün yaptığı yazılı açıklamada. Ada- let Bakanlığı'nca görevlendirilen Bi- lim Kurulu'nun sürdürdüğü basın yoluyla işlenen suçlara ilişkin kap- samh çalışmasını tamamladığını bil- dirdi. Ecevit, İnsan Haklanndan So- . rumlu Devlet Bakanı Hikraet Sami Türk'ün başkanlığındaki "İnsan Haklan Koordinatör Üst Kuru- lu"nun da düşünce ve anlatım özgür- lüğünün genişletilmesi amacıyla anayasa ve yasalarda gereken deği- şikliklerin belirlenmesi için başlatı- lan çalışmanın da birkaç hafta için- de tamamlanacağını söyledi. Çalış- manın sonuçlanna göre, değişiklik önerilerinin hazırlanarak Bakanlar Kurulu ve TBMM'ye sunulacağını kaydeden Ecevit şöyle devam etti: "Bir kimsenin acıkladığı düşünceler- den ötürü müebbet hapisk cezalan- dınlması kuşkusuz çağdaş demokra- si ölçütlerine sığmayacak kadar ağır bir cezadır. Ancak gözardı edilme- mesi gereken bir gerçek şudur: Yağ- murdereü'nin geçmişte müebbet hapse mahkûmiyetine neden olan su- çu, düşünce ve anlatım suçunun öte- sinde. siyasal amaçh 'gasp, hırsızlık. mermi ve fünye bulundurmak ve si- lah temin etmek' gibi eylemlerden kaynaklanmaktadır.' 1 Yağmurdereli'nin serbest bırakı- labılmesi için af istemesi ve Cum- hurbaşkanı Demırel'm de bu isteği kabul etmesi gerektiğini belirten Ecevit "Fakat Yağmurdereli böyle bir istemde bulunmayı reddetmiştir. Kendtsi ile ilgili bir afyasası çıkanl- ması ise anayasaya göre olanaksızdır. Çünkü TBMNL anayasanın 14. mad- desindeki fiillerden ötürü büküm gi- yenler için af yasası çıkarabiune yet- kisine sahip değUdir. Bu engelin aşı- labilnıesi için anayasanın 87. madde- sinin değiştirilmesi gerekmektedir" dedı. RP lideri Necmettin Erbakan ise bir yazann düşünceleri nedeniyle 22 yıl hapse atıldığı bir ülkede insan haklanndan bahsedilemeyeceğini vurguladı. Ote yandan Almanya'da bulunan yazar Yaşar Kemal. kendisinin. "Eş- ber Yağmurdereli'nin hapiste bulun- duğu süre boyunca yazmayacağı'' yolunda bazı gazetelerde çıkan ha- berlerin doğru olmadığını söyledi. Berlin-Bradenburg Okuma Günle- ri'nin açıhşına kanlan Yaşar Kemal, "Yazı yazmayıp ne yapacağım? Tü- feğim yok. silahım yok. Elimde bir tek kakmim var" dedi. Prof. Yarman 'Once şebeke yenilenmeli' İstanbul Haber Servisi - Türkiye'de kasım ve aralık aylannda elektrik kesintilerine başlanacağına yönelik açıklamalarla. 20 yıldır tartışılan "nükleer santral yapımına zemin hazırlandığı'"belınıldi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Danışma Kurulu ve Nükleer Güvenlik Komitesi eski üyesi Prof. Tolga Yarman, hıdro potansiyelimizin beşte birinin, termik olanaklanmızın yansımn değerlendirildiğinı, kurulu gücümüzün ise yansından biraz fazlasının kullanılabildiğine dikkat çekerek, "Nükleer enerji, dünyada olduğu gibi ülkemizde de siyasi bir tercih konusu ounuştur" dedi. Prof. Yarman, "Elektrikler, enerji yermezliğinden değil. şebekenin yenilenmemesinden dolayı kesilecektir r uyansında bulundu. Nükleer enerji üretiminin kesinlikle teknik bir zorunluluk olmadığını vurgulayan Prof. Yarman, ülkemizin nükleer enerji üretimine hazır olmadığını, ciddi bir hazırlık için ise en az 10 yıl gerektiğini belirtti. G Ü N D E M MLSTAFA BALBAY I Baştarafi 1. Sayfada O kesimler haksız çıktı... ÖDP kuruluş sürecinden başanyla çıktı... Ankara Atatürk Spor Salonu'nda dün yapılan bi- rinci olağan kurultayı bunun göstergesiydi. Merkez sağ partiler ANAP ve DYR sık sık daha sağlarındaki partilerin söylemlerini yineliyorlar. "Onlarda olan bizde de var" diyoriar. Bir başka de- yimle, merkez sağ partilerin gündemini büyük öl- çüde "kendi sağlan" belirliyor. Merkez soldaki partilerin gündeminde ise biraz sağ, biraz kendileri etkın oluyor. Daha sollannda- ki partilerin onları zorlayacak yapıda olmaması, merkez solun, "sol kimliğıni" zaman zaman ikinci plana itmesine neden oluyor. Bu yapıyı zorlamaya en yakın parti ÖDP... Dünkü kurultay bunun göstergesiydi. Genel Baş- kan Ufuk Uras'ın güven veren coşkulu konuşma- sı Anadolu'nun dört bir yanından gelenlerde kar- şılık buldu. Dünyanın değişik ülkelerinden gelen davetliler, "Yeryüzünde yalnız değiliz " duygusunu suluyordu. Halit Çelenk, Sıdıka Su ve Küba'nın Ankara Büyükelçisi Jorge Castro Benitez'in en çok al- kış alan kişiler arasında olması, ÖDP'nin derinliği- nin göstergesiydi. Eğer ÖDP, bir fikir kulübü, kitle örgütü ya da her- hangi birkonfederasyon olsaydı, bütün bunlar "Ya- şasın başardık" demek için yeteriiydi. Ama, ODP bir parti. Yukarıda sıraladıklanmız bir partinin vitrin bölümü için son derece zengin bir gö- rünüm. "Bölünürsek" sendromunun tam olmasa da bü- yük ölçüde atlatılması, parti olma süreci için iyi başlangıç. ÖDP önümüzdeki dönem bunun gerek- lerini yerine getirecek mi getiremeyecek mi göre- ceğiz. HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak'ın ve DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın konuşma- lan sırasında salonun görünümü, ÖDP'nin henüz çizgısi oluşmuş, omurgası sağlam bir parti olma- dığını gösteriyordu. Türkiye'de demokrasi tam rayına oturursa mı Kürt sorunu çözülür, Kürt sorunu çözülürse mi de- mokrasi tam rayına oturur? İlk bakışta, yumurta-tavuk örneği gibi ama de- ğil. Kişisel düşüncem o ki, demokrasi rayına otu- rursa, değil bir, bütün sorunlar çözülür. Sanınm ÖDP'nin bu konudaki tartışma zengin- liği, sonuç fakirliğini beraberinde getiriyor. ÖDP içinde yapılan bir ankette, birinci öncelik demokrasi çıkmış. Sosyalizm, üçüncü sırada yer almış. Bu sonuç, genel eğilimin gerçekçi olduğu- nu gösteriyor. Kaldı dokuz... Parti ağaçsa, kitle topraktır. Toprak ne kadar zenginse ağaç da 0 kadar sağ- lıklı, meyveli olacaktır. ÖDP ağacının toprağında henüz istenen zen- ginliğin olmadığı dikkati çekiyor. Salondaki yüzler, deyim yerindeyse içinde sadece bir ya da iki mad- de bulunan toprak gibiydi. Özellikle delegeler bölümünde ağıriık, 12 Eylül günlerinde 18-25 yaş grubunda olan kişilerden oluşuyordu. Pekçokacıyı, bölünmüşlüğü, umudu- umutsuzluğu yaşamış kişiler şimdi ÖDP'nin son durak olduğunu düşünüyor olmalı. Belki de ODP'yi diri tutan duygu bu: "Başka ÖDP yok..." Önümüzdeki dönemde ÖDP'nin çizgisini net- leştirmesine en büyük katkıyı, Yeni Dünya Düzeni (YDD) sağlayacak. Kurultay öncesi üç gün devam eden konferanstaki tartışmalar bunun habercisiy- di... ÖDP, merkez solun solunda yerini aldı. Sıra toplumdaki yerini almasında. Bunun için de "ehlileşme" tartışmasının yerini "ehilleşmeye" bırakması gerekiyor. ÖDP'nin birinci olağan kurultayı için şunu söy- leyebiliriz: Elde var bir... Kaldı dokuz... Nükleer enerji • Baştarafi 1. Sayfada leri gerekiyor. Teknolojik birikim bakımından da ye- terli olmayan Türkiye, nük- leer santral konusunda her bakımdan dışa bağımlı gö- rünüyor. ttalya Ferrara Üniversite- si 'nden plazma fiziği uzma- nı Prof. Hayrettin Kıbçın yaptığı çalışmada, ABD'- nin şu ana kadar nükJeer santrallarda ortaya çıkan katı ve sıvı atıkJan bertaraf etmek için 3 milyar dolar harcamak zorunda kaldığı- nı belirtiyor. 1986'daki Çer- nobil felaketinin izleri hafı- zalarda tazeliğini konırken Prof. Kıhç, "Kazadan son- ra hâlâ geriye kalan yakırJa- nn ve aoklann her an kritik kürJeye ulaşıp yeni patlama- lara neden olabüeceği'' uya- nsını getiriyor. 1957 yılın- dan bu yana dünyada gizle- nen birçok nükleer santral kazası olduğunu belirten Prof. Kılıç, kaza sonunda yayılan radyasyonun smır- lanamayacağını söylüyor. Prof. Kılıç, 1000 megavvatt- lık bir nükleer santralın 1000 (bin) tane Hiroşi- ma'ya atılan atom bombası, yani 1.5 milyon kürilik rad- yasyon içerdığini, savaşta bombalanması halinde meydana gelecek küresel felaketin boyutlannın ise sı- nırsız olacağını vurguluyor. Prof. Kılıç. riskin boyutlan- nı sergilemek için atom bombasını yapan bilim adamlanndan Prof. Edv»ard Teller'in sözünü anımsatı- yor: "Ciddi bir nükleer ak- silik oiasüığı gerçektir. Bir aksilik olması durumunda meydana gelecek hasar ise sonsuzdur." IKDP ve IKYB yine • Baştarafi 1. Sayfada birliklerinin Kuzey Irak'- tan çekilmesinden sonra. I- rak yönetiminden yardım istediğini öne sürdüler. Ku- zey Irak'taki tarafsız kay- naklar ise Iran Islami Ha- reket Partisi'nin, Talaba- ni'ye Şafak operasyonu sı- rasında da lojistik destek sağladığını ifade ediyor. Bu arada. BBC dinleme servisinin IKDP radyosun- dan aldığı habere göre, IKDP'ye bağlı güçler, Ku- zey Irak'ta2haftaönce bo- zulan ateşkesten bu yana, IKYB üyesi 700'den fazla peşmergeyi öldürdüler. Kuzey Irak'tan yayın ya- pan radyo, dün saat 08.00'deki haber bültenin- de de çatışmalann şiddet- lendiğini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle