Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EKİM 1997 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Gökalp'ın Eğitim Düşünceleri
PROF. DR. BOZKURT GUVENÇ
S
ayın Metin Erksan'ın bu tirilır. Gökalp. okullardan yetişen üç tür
sayfada yayımlanan "8 Yıl'a insanı da "niteliksiz'" bulur. Yıkılmakta
1916'da Verilen Destek" de- olan çokuluslu bır ımparatorluk düzenınin
nemesinde. Ziya Gökalp'ın kalıntılardan "Eğitiinle, çağdaş bir Os-
"Oğretim, Oğrenim v e Eği- manlı milleti yaraülabileceğr umuduna
tim" üzerindeki görüşlerine kapılan Tanzimat zihniyetine karşı ulu-
1916'da V'erilen Destek" de-
nemesinde. Ziya Gökalp'ın
"Oğretim, Oğrenim v e Eği-
tim" üzerindeki görüşlerine
yer venlı>ordu. (Cumhuriyet 1'4 Eylül
1977).
Sayın Erksan. bir imparatorluktan
'ulus- devlet'e geçiş dönemiyle ılgili bir
tanh belgesuu gün ışığına çıkardıktan son-
ra bugiin geçerli görünen bu fikirlerden
yararlanma gereğinı de dıle getiriyordu.
r
rksan'a olan teşekkür borcumuzu, di-
leğini yerine getirerek ödemeyi umuyo-
rum. Gökalp'ın eğitim düşüncelerinden
hangısı, günümüzde ne kadar geçerli so-
rusunu tartışmaya çalışacağım.
Ittihat ve Terakki Cemiyetı 'nin (1916)
Kongresi'ne sunduğu bıldiride (tebliğ-
de) Gökalp. örgün ve yaygın eğitim sü-
recinin başlıca kurum ve sorunlanna
ejjılmiş: "Okullar, Kitaplar-Kitapçdar,
Oğretmenler, Oğrenciler, Programlar,
bireylerin dünya görüşleri, toplumun
uyum çevreleri'" gibı. Gökalpın en an-
lamlı gözlemi. okul türleri kitaplarve dün-
ya görüşlen arasında buldugu bire bir iliş-
kidiı. Medrese'de, Sahaflarda satılan
(Arança-Farsça) kitaplar okutulur v e sof-
ta yetiştirilır: yabancı okullannda. Be-
yoğlu kıtapçılannda satılan Avnıpa (Ba-
tı) kaynaklan okutulur. Levantenler ye-
tiştirilir: Tanzimat(devletin resmi) okul-
lannda Babıâlı kitapçılannda bulunan.
eklektık (Batı-Doğu kanşımı) kitaplar
okutulur. Tanziınatkafahbireyleryetiş-
sal eğitim verecek ulus okulunu sa\Tinur.
Türkçü meslektaşı Akçuradaf 1904'te)
yayımlanan. "Üç Tarz-ı Siyaset" dene-
mesinde. Osmanlıcılığtn denenip tüken-
diğini. İslanıcılığm olanakçı değilse bi-
le güçleştiğini. kuftuluş ideolojisi olarak
geriye Tfirkçülüğün kaldığını ortaya atı-
yordu. Tanzimat okullannın program-
Lanndaki bifim-din dengesi, Tanzimat so-
nu ile 2. Meşrutiyet arasındakı 30 yılda.
din lehine bozulmuştu. Ne ki Jön Tiirk-
ler, Ikinci Meşrutiyet'ten sonra yeniden
Osmanlıcı ve Islamcı partilere bölün-
müşlerdi. Gökalp. "Tanzimat zihniye-
ti" ile bilimden dine yönelen resim okul-
lan eleştiriyordu. 8 yıllık kesintısiz te-
mel eğitim tartışması, Gökalp'ın eleştı-
rilerinin hâlâ geçerli olduğunu: hatta bi-
raz ileri giderek sorunun "okul mu med-
rese mi" ikilemine dönüştüğünü de dü-
şündürüyor.
Gökalp. "milli bir kûnBkyada ruh ara-
yışı"içindeki Osmanlı-Türk toplumu-
nun, "doğal çevre ile uluslararası çev-
re"ye uyum, yanı çağdaşbşma sorunla-
n üzerinde de duruyor. Doğal çevreye
uyum için bilimsel öğretim, ulusal-kül-
türel çevTeye uyum için de ulusal eğitim
önenyor. Uygarlıkla kültür arasındaki
aynmı yaparken öğretim ile eğitim ara-
sındaki ince farkı (bilimin evrenselliği
ile kültünin ulusallığını) da dıle getin-
yor. Gökalp"ın tanım ve smıflamalann-
da, bugün hâlâ tartışılan \ e aşılması ge-
reken kavTamsal sorunlarvardır. Örnek
olarak "bilimsel büiırTle fen öğretımi-
nin feteefetemelıne dayanması: ulusal eği-
timin ıse ulusal bılgilere ve toplumbilim
(sosyoloji Itemelli olması. yaratıcıveya-
ratıbmş bilim ilışkısı gibi. Günümüzde.
bilimsel bilgı. bılim yöntemiyle üretilen
bılgidir. Bu bılgı, geniş anlamda felse-
feye değil de "bilim febefesi"ne ya da bi-
limsel felsefeye dayanır. Şöyle ki hemen
her konu bilimin "doğa tarihi'' (Natural
History) adı venlen yöptemiyle araştı-
nlıp incelenebılir. Oysa Gökalp. ''•felse-
fe'" kavramını. İmam Gazali'nin Şed'i
ıhmlerden ayırdıjjı matematik, manök
ve metafizik. İbn Haldun'un -Kâtip Çe-
lebi'ye göre- nakli bilımlerden ayn tut-
tuğu "tabiat bilimleri. matematik ve ila-
hiyat", Zihni Efendi'nın "Hikmet" adı-
nı verdığı ilm-i felâsife karşılığında kul-
lanıyor gibidir Buavnmadayanarakli-
se fen kollanndaki eğitimin felsefe, ede-
bıyat kollannda ise sosyal bilimler üze-
rine kurulmasını öneriyor. Günümüzde
felsefe ve özellikle epistemoloji (bılgi
kuramı) yalnız fen ve doğa bilımlerinm
değil her türlü bilginin geçerlık ve gü-
venırliğıni ırdeleyen birrol-görev üstlen-
mıştir. Bu bağlamda. felsefenin, fen bi-
limlerinden çok sosyal bilimlerin teme-
hni ve kurgusunu oluşturduğu söylene-
bilir. Şöyle ki fen bılimlerinde yöntem
(metot) sorunu kalmadığı halde toplum-
bilimlerde vardır.
Bilim felsefesındeki köklü yönelim
farklanna karşı Gökalp. lise öğretimi ve
öğretmen eğitimi konusunda, son dere-
ce çağdaş fikirleri savunuyor: Fen ve
meslek okullannda yeterli bilgilerle do-
natılacak olan gençlerin. liselerde kül-
^rür ve sosyal-bilim almalannı özlüyor.
Fen eğitiminin temeli felsefe obun derken
evrensel bir görüşü dile getiriyor. Okul
öğretmenlerinin hem felsefe (yani bi-
lim) hem de toplum bılim formasyonu
almalannı savunan Gökalp. lise felsefe
öğretmenlennin yalnız felsefe: lise top-
lum-bilim öğretmenlerinin ise hem fel-
sefe hem de toplum-bilim almalannı
öneriyor. Felsefeyi, matematik ve doğa
bilimlen gibi yonimlasak bile, felsefe öğ-
retmenlennin yalnız felsefe (bilim) ile
yetiştirilmesi, bılim eğitimine ters düşen
bir fikirdir. Ancak toplum-bilim ve ede-
biyat öğretmerüerinin felsefe (bilim) for-
masyonu alması. en azından bilim yön-
temine ve söylemine yabancı olmayan.
hatta kuvvetle savunulan çağdaş bir gö-
rüştür.
Son olarak Gökalp'ın bu bıldiride yer
verdiği yaratıcı ve yaratılmış bilimler
ayınmı, günümüze ulaşmamış bir var-
sayımdır. Sanımca, "yarancı bilimler"
kavramıyla Gökalp. bugün "temel bi-
Hmler" adını verdiğimız yöntem bılgi-
sine (bilim metodolojısıne. disıpline)
sadık kahnarak yapılan fizik. Idmya, bi-
yoloji, jeoloji, sosyoloji, ekonomi, psiko-
lojL, teoloji gibi disiplinleri: "yaraülmış
bilimler'' kavramıyla da temel bılımle-
re dayalı ya da onlara ters düşmeyen bü-
tün mesleksel bilgi ve uygulamalan, gü-
nümüzün deyişiyle teknolojileri kastet-
miş olabilir. Bu aynma dayanarak "bi-
limsel yaşamın ulusal nitelik taşıdığuıı"
ileri sürerek "uluslannıbilim yapnıası-
nı* savunurken son derece çağdaş bir çiz-
gide ilerlemektedir. Bilimsel yaşam ile
yöntem ve bilim arasında karşılıklı bir
ilışkı kuran Gökalp. çağdaş ulusun bi-
lim gereksinimini dile getirmektedirr
Onun bu düşüncesi. Cumhunyet Türki-
yesi'nde. ulusal varlıkve birliğimiziko-
rumak için "Dışan (Baü)'dan yalnız tek-
noloji alaJım. milli kültürümüzü koruya-
hm" seçeneğıni savunan tutuculann tam
karşısmdadır.
Eİoğru bir gözlemle. bilim ve yöntem
varsa, ezbercihğe ya da hafizlığa gerek
kalmayacağını ileri sürmektedir. Çünkü
bilim. hazır bilgileri ezberlemekle değil,
sorgulayıp irdelemekle, geçerli ve kalı-
cı sorulan sormakla başlar. Bılim yap-
mak için bilenle bilmeyeni kuşkusuz ayır-
mak gerekır. Ne kadar doğru! Atalan-
mız da öyle buyuruyor: "Bilenle bilme-
yen hiç bir olur mu?" Olmaz tabıi ama
nasıl ayıracağız? Hangi ölçek ya da öl-
çütle? Açıkça söylemese de Gökalp bu
ölçütün bilimsel yöntem ve geçeıiik ol-
dugunu düşünüyor olmalı
Oyleyse eğitime öğretmenden başla-
mak gerekiyor. Öğretmen. eğer bilen Id-
şi değilse, bilim ve ibadet (inanç) birbi-
rinden aynlamaz. Öğretmen sorunu çö-
zümlenemediği için ülkeye zarar veren
kişilerin mektep- medrese görmüşler
arasından çıktığını düşünüyor. Hangi
dünya görüşüne bağlı olursak olalım,
ülkemıze zarar verdiğine inandığımız
kişilerin mektep-medrese görmemişler
arasından çıktığını söyleyebilir miyiz?
8 ya da 5+3 yıl tartışması da buradan
kaynaklanmıyor mu?
fcösevfBU
KENAN
DOGULU m
DAF
H » ÇARŞAMBA, B
Göç
ABDULLAHTEKİN
B
KAMCftM
ir süredir
Antalya'da
bulunan Ya-
şar Kemal ı
dinliyoruz.
edebiyatla
ilgili bir toplantıda. Dilin
iyi kullanılmasından. ağit
toplama günlerine ve yeni
romanına uzatılacak çizgi-
de değişık konulara değini.-
yor.
O konuşurken yakın geç-
mış bir film şeridı gibi göz-
lerimizin önünden geçiyor.
Gördüğünü, bildiğini. dü-
şündüğünü daha önemlisi
düşkdıklerini hiç kuşkusuz
topfomsal yarar için yazatf
bir insana reva gördüğümüz
şeylere bakın: İfade, zulüm,
karakol, hapis... Başka ül-
kelerin verdiği ödüllere, ma-
dalyonlara karşı bizim yak-
laşımlanmız güzel insanla-
nn giderek ortadan kaybol-
duğunun kanıtlanması anJa-
mına gelmiyor mu?
Onlann bir kısmı, yüz-
yıllaröncesinde Homer'in
.Arşipel'indeki Akha'lılann
geniş kannh gemilerine bi-
nip gitmişlerdi. Kalanı da
"usta"nm Akçasazm Ağa-
lan adlı anıt roman dızısin-
dekı "Demirciler Çarşts» Ci-
nayeti"nde kayboldular. "O
iyi insanlar. o güzel atlara
binip çeldp gjttiler."
"Binboğalar'"ı bir yana
bırakıp "Beydağlan'na yas-
lanan Yaşar Kemal burada
"mübadde" konulu bir ro-
man yazmaya durmuş. An-
talya mezarlığmda dolajı-
verse birçok mezar taşında
"Selanik mübadHi" yazdı-
ğını görecek ve devletin öna-
yak olduğu karşılıklı göç
olgusunun çoktan beri top-
rağa kanştırdığı insanlann
AKSAM
22:0
CANLI
öyküsünün somut ürpertile-
rini duyacaktır kuşkusuz.
Ama gelin bunu yapmaya-
lım. Mübadele (değiştin-
şim) ağırlıklı roman için
malzeme de olsa "usta"nın
vüregine üzünç karmaya-
lım. Aşık Kemal aşamasın-
dan usta romancı Kemal
aşamasına ulaşıncaya değin
çeşit çeşit zulüm ve acıya ta-
nıklık etmiş bir seçkin insa-
na farklı davTanmalıyız.
Ömür boyunca bu tür bir
yaşamı ona yaraşır görme-
yi ya da onun kendini bu
tür bir yaşamın içinde gör-
mesıni ne ölçüde doğru bul-
malryız?
Eğer bunca yılın Yaşar
Kemal'i acıyı, zulmü. ma-
pus damını göze alarak yaz-
mışsa belli ki koruduğu ve
sergilemek istediği değerler
vardır. Ve belli ki o, bu de-
ğerleri yaşam çıtasının üze-
rine çıkarmayı göze alabi-
liyor. Nedir onun yaşamı
kadar aziz bildiği değerler
peki? Burdar öncelikle onun
özgürlüğü. sorumluluklan,
yaşam anlayışı ve insana
yönelik saygısıdır.
Yaşar Kemal, sadece Türk
romanında değil, sosyo- si-
yasal jaşamımız çerçeve-
sinde de bir erdemli çmar-
dır. "Fırat Suyu Kan Akıyor,
Baksana" derken sınırlar-
da gece gündüz ölümü bek-
leyen insanlann güncel dra-
mına değinir. Bu kinin, bu
acının. bu zulmün, bu ölürn-
lerin bitmesıni arzular. Ül-
kemizde de Filistin'de de
dünyanın başka yerlerinde
de...
İnsanımızın, toplumumu-
zun, ülkemizin daha güzel.
daha mutlu günlere ulaşma-
sı için yaşamını adamış bir
yazara ne çok şeyler borç-
lu olmalıyız aslında. Hiç de-
ğilse ona Fırat'ın sulannın
mavi aktığını söyleyebilme-
liyiz. Yaşarken onu mutlu
edebılmeliyiz.
Akçasaz'ın ağalan Der-
viş'le Mustafa Bey'mi ba-
nştığını. iyi insanlann gü-
zel atlarla Çukurova'ya ge-
ri döndüğünü müjdelemeli-
yiz.
O yazdıklarıvla ölümü
destanlaştırmıyor kı yaşa-
ma güzellik katmaya çalışı-
yor. Ama bu görev hepımı-
zin olmalı aslında.
Uluslann karşılıklı göçe
zoriandıklan, insan değiştı-
riminı ele alarak yeni bir ro-
man yazmaya çalışan Ya-
şar Kemal, insanın sevgiyi
esas alarak bir şevler yap-
masını istemektedir hepi-
mizden. insanın değişme-
sini istemektedir. başkalan-
na üzünç, ölüm, acı, zulüm
vermeden yaşamasını iste-
mektedir.
Bu büyük göç öyküsü-
nün üzerinden yıllar geçti
ama göç dnrmuyor. Ülkele-
rin birbirleftne sunduklan
insanlann dışında gözlenen
bir göç var. Köylen boşal-
tılan insanlann göçü. Birçok
insan köyünden çıkıp bü-
yük kentlerin kenar mahal-
lelerine yamandı. İnsanlann
yaşam düzenleri parçalan-
dı. "Mübadele" belki bu
tablonun üzünçlü sonuçla-
nyla özdeşleşir de, toplum
soğuk kaldığı. yabancıladı-
ğı. ilgilenmediği bu soru-
nun üzerine eğilip paylaşım
gereği duyar.
Bır romancı. bir usta an-
cak bu kadannı yapabilir ve
açtığı yolun genışletilmesi-
ni ister.
Kahramanlık kavramını
o kadar bol. gereksiz ve yer-
siz kullandık ki anlamı yit-
ti belki de. Ama kahraman-
lık kavramını denizlerin di-
bınde. gökyüzünde çalışan,
araştıran ınsanlara sunma
yanı sıra insan sevgisini esas
alarak çaba harcayan kişile-
re de vermeliyiz galiba.
Yaşar Kemal. bu anlam-
da bir kahramandır Ona
sevgi yeşeretmek bizim bor-
cumuz olmalıdır.
Dur arkadaş diyebilme-
liyız birbirimize. Bu benım
ülkemın çok zor yetiştirdı-
ği bır çınardır. Böylesine
sevgi dolu bir çınara göste-
rilen sevgisizliği bağışla-
mamalıyız. Ve bızler de
onun gibi zulme ve ölüme
karşı durmada, yaşamı gü-
zelleştirme çabalannda yi-
ğitçe sahneye çıkabilmeli-
\iz.
GuncefKÖnu ve konuklar
her Persembe
Yalçın Doğan'la Güncel'de.
H T V YALCIN DOĞAN'LA GÜNCEL
İLAN
T,C.
ANKARA 8. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1996'904
Davacı tlksan Turizm Işl. Yat. San. ve Ticaret AŞ ve-
kilı tarafından. davalılar tsmail Yılmaz ve Hasan Temız-
demır aleyhıne açılan alacak davasının yapılan duruş-
masında venlen ara karan gereğince;
Davalılar tsmail Yılmaz ve Hasan Temızdemır adına
çıkartılan teblıgatın bıla ıkmalen ıade edilmiş. zabıta
tahkikatından da adresı meçhul kaldığından dava dılek-
çeşı ve duruşma gününün ılanen tebhğine karar venlmışeşı v
lup.olup. bu dava ile ilgili ıbraz etmek istediklen belgelen
duruşmanın bırakıldığı 19.11.1997 gün ve saat: 10.10'a
kadar göndermeniz veya duruşmaya getirmeniz gerektı-
ğı. duruşmaya gelmedığinız veya bir vekil tarafından
kendinizı temsıl ettirmedığıniz takdirde HUMK'un 213
ve 377. maddesı gereğince yargılamaya yokluğunuzda
devam edilip hüküm verileceği dava dilekçesı ve duruş-
ma günü yerine kaim olmak üzere ilanen du>Tirulur.
18.9.1997 Basın: 43032
PENCERE
Cumhuriyet Tektir!..
Daha sekiz yaşında. ama. bir süreden beri ba-
basına baskı yapıyor:
- Baba, bana gazete al!..
Bacaksıza bak sen!..
Harika çocuk mu?..
Yok canım, eskiden çocuklar "Baba bana oyun-
cak al" derlerdi: şimdi ne diyorlar:
- Baba, bana gazete al!..
Çünkü gazeteler satışı arttırmak için oyuncak
dağıtmaya başladılar.
Yalnız oyuncak mı?..
Tabak, çatal, kaşık, kepçeden tutun, aklınıza hiç
gelmeyecek eşya, tiraj arttırmak için gazete ile bir-
likte dağıtılıyor. Çılgıncasına bir yarış medyayı yi-
ne sardı; kıyamet kopuyor; televızyonları açmaya-
gör; evin içı sanki Mahmutpaşa seyyar esnafının
çığlıklanyla dolup taşıyor...
•
Ülkenin pek çok sorunu var...
Ya medya sorunu?..
Bugünkü Türkiye'de hangi gazeteyi ya da tele^
vizyonu kurcalasan, ardından çıkan gerçek hoş
değil!.. En güçlü iki grup var: Doğan Grubu, Sabah
Grubu!.. Birisi diyeyim ki 8-10 gazete, 20-30 der-
gi çıkanyor; öteki 6-7 gazete 15-20 dergi yayınlı-
yor; gruba bağlı televizyonlar ve radyolar da caba-
sı...
Peki, bu iki grubun dışında gazetesı olan yok
mu?..
Var!..
Ama o gazetelerin ya da TV'lerin arkasında da
tarikat ve cemaatler var!.. Ortaçağ kafası, tekelci
medya ortamında kendine göre propagandanın
yol ve yordamını bulmuş!.. Diyelim ki Fethullah
Hoca'nın gazetesi piyasada 20 bin satıyor, ama, be-
dava dağıtımla tirajı 200 bini aşıyor. Bu ceridenin
amacı Fethullahçılığın propagandasını yapmak ve
hocanın emrinde siyasal güç kazanmaya çalış-
mak!..
Ancak bu değirmenin suyu nereden geliyor, pa-
rasal kaynağın kökeni ne?..
"Meçhul!.."
Araştırdım taraştırdım, ulusal çapta Cumhuri-
yet'ten gayn bağımsız gazete bulamadım.
•
Peki, bu gerçekleri neden yazıyorum?
• Yazmak zorundayım.
Çünkü bir ülkede gazete okurunun bilinçlenme-
si çok önemlidir.
Sokaktaki yurttaş -ya da sıradan vatandaş- ga-
zete okumak zorunda değıldir. Bu konuda bir ya-
sa yok!.. Ancak gazete okuyan kişi okumayandan
farklıdır, bilinçlıdır, aydındır, dünyaya bakışı deği-
şiktir, sorumludur. Hele gazetesini tabak, çanak,
oyuncak, çatal, kaşık ya da bunlara benzer bir şey
için almıyorsa o kişi tam bir gazete okurudur.
Gazete okumayan, çağdaş insan olamaz...
Peki, okuduğu gazete ne?..
Palazlanmış birtarikatın çıkardığı yayın organı mı?..
Bir karanlık cemaatın propaganda aracı mı?.. Yok-
sa bir büyük grubun hiyerarşisi içinde yer almış ba-
ğımlı bir gazete mi?..
*• •€k*nhuriyet kendine özgü yapıda bir bağımsız
gazetedir; bu gazetenin sahibi:
"Cumhuriyet Vakfı!.."
Cumhuriyet Vakfı, çalışanlarta Nadi ailesi üyelerinin
birlikte kurdukları bir girişimdir; kâr amacı yoktur,
bu nedenle Cumhuriyet bir kamu malına dönüştü;
herkesin bu gazetede hakkı var...
Okur biliyor ki bu gazete güdümlü değildir, çıkar
peşinde koşmuyor, sonuna dek bağımsızdır, Tür-
kiye medyasında tektir, bir eşi yoktur.
"Var" diyen, çıksın ortaya!..
DİRENİŞ ÖLÜM VE YAŞAM-2
DEVRİM KUŞAĞIIUIM KAHRAMAMLARI
1996 Ölüm Orucu destanının gün
gün direnişçilerin dilinden anlatımı
DİRENİŞ ÖLÜM VE YAŞAM-2 Kita-
bı Çıktı.
Zulmün zindanlarda nasıl dize geti-
rildiğinin anlatıldığı krtap tüm kita-
pevleri ve Kurtuluş bürolarından
edinilebilir.
irtibat ve İsteme Adresi:
Çatalçeşme Sok. No: 50 Kat.4
Cağaloğlu/İstanbul
Tel/Fax: 527 21 94
VEFAT VE BAŞSAGLIGI
Cemıyetımız üyesi, basın şeref kartı sahıbı. değerlı
arkadaşımız
KAYHAN TÜRKÇÜ
l Ekim 1997 Çarşamba günü vefat etmıştir.
Vefatı camıamızda bü>ük üzünrü yaratan Kayhan
Türkçü'nün cenazesı l Ekim 1997 Çarşamba günü
ikındi namazını müteakıp Beylerbevı Camiı'nden
alınarak Nakkaştepe Mezarlığı'nda toprağa venldı.
Kayhan Türkçü'ye Tann'dan rahmet. kederlı ailesıne ve
üyelenmıze başsağlığı dıleriz.
TÜRKtY E GAZETECtLER CEMİ\ ETİ
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04
NİĞDE ASLhT 2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1997 109 Esas
Davacı Hatıce Demır tarafından davalı Ercan Ayhan
hakkında açılan nafakanın arttınlması davasının yapı-
lan duruşmasında venlen ara karan gereğince:
Davalının PTT kanalı ile bulunup tebhgatı yapılama-
dığından ve C. Savcılığf nca da adresı tahkik edileme-
dığinden ilanen tebligatı yapılmasına karar venlmış ol-
makla, Niğde Dündarlı kasabasmdan Ercan Ayhan'ın
hakkındaki açılan 5.3.1997 günlü dava dılekçesi ile Ha-
tice Demir'ın açtığı nafakanın artınlması davasına
30.10.1997 günü saat 09.00'da hazır bulunması. bulun-
madığı ve kendısını bır vekıle temsıl ettırmedığı takdir-
de davanın yokluğunda bıtınlıp ve gıyabında karar ve-
nleceğı hususu davetiye yenne geçmek üzere ilanen
tebliğ olunur. 18.9.1997 Basın: 42349
BEYKOZ1. ASLİYE HUKUK HÂKtUÜĞİ'NDEN
DosyaNo: 1997-14
Mustafa Sülekoğlu tarafından Nalan Çokyüzer alev-
hine açılan iade-ı muhakeme davasında:
Adresinde bulunamayan. davalı Nalan Çokyüzer'ın
ilanen tebliğ karar verilmiş olmakla, davalının
30.10.1997 günü saat 10.15"te dunışmada bızzat hazır
bulunması ya da kendısıni bır vekil ile temsıl ettırmesı.
aksi takdirde duruşmanın vokluğunda yapılarak yoklu-
ğunda karar venleceğı hususu, dava dilekçesı yerine ka-
im olmak üzere davalı Nalan, Çokyüzer'e ilanen tebliğ
olunur. 23.9.1997 Basın: 42268