Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 1997 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
75. Yılında Mudanya Bırakışması
Prof. Dr. MUSTAFA ÖZYURT Uludag Üniversitesi, Tıp
Fakültesi Öğretim Üyesi
Y
akın komşulanmız fû-
ze almakta yanşırken
biz, yetmiş beş yıl ön-
ce imzalanan bir silah
bırakışmasının (Mu-
danya Mütarekesi'nin)
yıldönümünü kutlamaya hazırlamyo-
ruz. Dile kolay, savaş burnumuzun di-
bine geldiğı halde bulaşmadan sıynla-
bilmiş ulusun bireyı olarak, her ne ka-
dar "İkinci Dünya Savaşrna sokma-
makla erkekliğimizi gösterme ftrsatmı
kaçırdığımızı'' söyleyenler varsa da, ba-
nşın tadını çıkarmak bir başka oluyor
yetmiş beşınci yılında.
tnandığı yolculuğu sürdürebilmek
için, Merzifon'dan Arnasya'yagelirken,
Osmanlı'yı zehirli kanncalar gibi sar-
mış 'misyoner' okullannın birinden
ödünç iki teneke benzini isteyecek ka-
dar bitip tükenmiş bir devletin genera-
li, 9 Eylül 1922'de ordusu ile Izmir'e
girdikten sonra öne sürülen silah bıra-
kışmasını, Mudanya'da olmak koşulu
ile kabul eder.
O günlerin Mudanya'sını, ünlü Ame-
rikalı gezgin yazar E. Hemingvvay
"Marmara kıyısında srcak, toz toprak
içinde, yollan arnavutkaldmmı döşeii,
evleri ahşap, sivrisinek yuvası ikinci sı-
mf bir kıyı kasabasıdır. Baülılar buraya
banş dilenmeye gelryorlardı. Yoksa ba-
nş istemeye ya da banş koşullannı dik-
teettinneyedeğU"diyeyazıyor23 Ekim
1922 günkû The Toronto Daiiy Starga-
zetesine.
Görüşmeler, bu ahşap evlerden Rus
asıllı ticaret adamı Aleksandr Ganya-
noFun beyaz yalısında 3 Ekim 1922 Sa-
lı günü öğleden sonra başlar. Sokak ka-
pısından girince hemen sol tarafta. cam
kapı bölmenin kaldınlması ile oluşturu-
lan salonda, dört generalin oturduklan
dikdörtgen bir masa vardır. Yanında
yazmanlara (kâtiplere) aynlmış bir baş-
ka masa daha bulunur. tngiliz, Fransız
ve Italyan generallerinin karşısında 38
yaşındaki Garp Cephesi Komutanı İs-
met Paşa'run hazeran sandalyesi yer alı-
yor. Oysa ItilafDevletleri'yle değil, dört
yıl boyunca Yunanistan'la savaşıldığı-
na göre, konferansa da bu üç devletin
yerine yalnız Yunanistan'ın gelmesi
beklenirdi.Bu tuhaflık, Yunanistan'ın
ne büyük ölçüde Büyük ttilaf Devletle-
ri'nin aleti olduğunu göstermeye yeter
de artar bile. Gerçi toplantının ikinci
gününde Yunanistan delegesi Mudanya
açıklanna kadargelir. Ama gemiden ka-
raya çıkma yürekliliğini gösteremez.
Çünkü onun yenne koruyuculan var-
dır. Bu da gösteriyor ki, romancı Kemal
Tahir ve tktisat Profesörû tdris Küçü-
kömer'in ileriye sürdüğü savın tersine,
Kurtuluş Savaşı yalnız Yunanistan'a de-
ğil. eski deyimle DüveH Muazzama'ya
karşı venlmiş anri-emperyalist bir sa-
vaştır. Mudanya Bırakışması ve La-
usanne (Lozan) Banşı da onlarla imza-
lanmıştır. Mustafa Kemal, o güne değin
savaşmaktan başka bir yeteneğı oldugu-
nu bilmediği kader arkadaşı lsmet Pa-
şa'yı, bu onurlu görevde görmek iste-
diğini, tûm karşı koymalara karşın di-
retircesine istemektedir. General Har-
rington. bu genç Türk generalini şu söz-
lerle tanımlar: "Görünürde gösterişsiz,
ufak tefek bir insandı. Bundan başka
bir eksiklik mi. yoksa bir meziyet mi bi-
linmez, çok da ağır işitiyordu. Bizim ile
Uişldlerinde çok inatçı görünüyordu.
Ama aynnb konusunda bir üstath. Her
saOn çok dikkatle inceier ve baştan so-
na kadar okurdu. Sonra birkaç dakika
düşünür ve ardından flkrinj sövlerdi.
Heyecanlandığını hiç belli etmezdi"
General Harnngton'un gözlemini,
yani lsmet Paşa'nın Mudanya'da verdi-
gi büyük sınavı, Gazi de yakından izle-
miştir. Bu gelışmevi Büyük Nutuk'ta,
Lausanne Antiaşması'na kimin gönde-
rileceğine nasıl karar verdiğini şu tüm-
celerle anlatır "Bursa'dakakiığımgün-
ler zarfında İsmet Paşa'yı murahhas he-
yeti reisliğini ifa edip edcmeyeceğini,
mevcut bunca malumaüma rağmen bir
daha tetldk ettim, nihayet m üsbet kara-
runı verdim.''
Konferans başlangıçta pek başanya
ulaşacak gibi görünmez. Tarihçilerin
deyimiyle Mudanya Bırakışması'na
Mudanya savaşı demek hatalı bir tanım-
lama olmasa gerekir. Konferansın do-
kuz günü bir sinir savaşı şeklinde geç-
miştir. Gerçekten lsmet Paşa'nın Mu-
danya'da 6 Ekim 1922 'de olduğu kadar,
belki de hiç kimsenin, böylesine savaş-
la banşın kıskacında kaldığı olmamış-
tır. En önemli gelişmeler 10 ekimde ger-
çekleşir ve acemi daktilo yazıcılannın
bırakışmayı beş ayn dilde yazmalan
beklenirken on beş saat geçer. 11 Ekim
1922 sabahı imzalanan Mudanya Bıra-
kışması'nın toplam 14 maddeden olu-
şan koşullanndan en önemlisi, Yunan-
lann tüm sivil memurlan ile birlikte Do-
ğu Trakya'yı 30 giin içinde Türklere de-
ğil Itilaf Devletleri'ne devredecek ol-
ması ve onlann da TBMM kuvvetleri-
ne teslim edilecek olmasıdır.
Böylesine ölüm kalım savaşımının
verildiği günlerin sonunda hiç unurul-
mayacak bir olay yaşanır. Her şey tatlı-
ya bağlanmış, Mudanya Bırakışması
imzalanmıştır.
Son oturumda General Harrington,
General MonbeDi ve General Charpy
evsahibı İsmet Paşa'ya teşekkür ederler.
lsmet Paşa her zamanki güleryüzlülü-
ğü ile karşılık verir. Her birinin iyi ni-
yetli yakJaşımını över.
Aynlık günü uğurlama töreni için bi-
nanın önünde bir askeri bando yerini al-
mıştır. Başta Harrington ve öbür müt-
tefik general ler, ahşap beyaz yalının
merdivenlerinde görünürler. lsmet Pa-
şa konuklanna son kez veda ederken
bir bölük asker de selam görevini yeri-
ne getirmektedir. Generaller bu kıtayı
selamlayıp önünden geçerlerken aske-
ri bandonun çaldığı marşın ritmine ayak
uydurarak hafıf esen poyraz rüzgân al-
tında nhtıma doğnı yürürler.
Nedense bu marş biraz fazla kıvrak-
tır. Müttefık delegeleri nhtıma doğru
ilerledikçe marşın temposu giderek hız-
lanır. Sonunda oynak bir havaya dönü-
şür. Bu marşın çalınması bir rastlantı
mıydı. yoksa bando şefinin zekice bir
oyunu mu, belli olmamıştır. Ama Mu-
danya Bırakışmasfnı imzalayanlar,
Mudanya'yı bu oynak marşın temposu
içinde terk ettiklerini herhalde yaşam-
lan boyunca hiç unutmamışlardır. O
yüzden Mudanyalılar iki şeyleri ile çok
övünürler: PoyTaz rüzgân ve Mütareke
evi. Birisi temiz havayı, öbürü yetmiş
beş yıldır banş dolu günlerin başlangı-
cını getirdiği için...
ARADABİR
KEMAL OCAK
Emeklı M Eğitim Müfettişi
Yüzyılımıza Damgasım
Vuran Atatürk
Atatürk, ulusumuzun uğradığı en haksız, en
tehlikeli günlerde meydana atılmış, Türk ulusu-
nun haklılığını savunmuş, ordularının başına geç-
miş, bir Kurtuluş Savaşı vermiş genç ve yeni Tür-
kiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur.
O, her zaman Türk ulusunun büyüklüğüne, gü-
cüne, erdemine, uygariık yeteneğine, insansal de-
ğerlenne inanmıştır.
Sağlığında ve ölümünden beri Atatürk'ün yüce
adı ve anısı, bazı tarih bilmezlerin ve zındıklann dı-
şında, bütün ulus tarafından en candan duygular-
la yaşatılmış ve yaşatılmaktadır, yaşatılacaktır da!
Ne var ki bir süre önce Amerikan Time dergisi
yüzyılımıza damgasım vurmuş lideri seçmek için
bir anket düzenlemiş ve bir kampanya açmıştır.
Ronald Regan, VVinston Churchill ve öbür
seçenekler arasında Mustafa Kemal Atatürk de
internet aracılığıyla bu yarışa sokulmuş bulun-
maktadır. Ben bu yanştan üzüntü duyduğumu be-
lirtmek isterim. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, ta-
rihin altın ve derin sayfalan içinde yaptıklan ile 20.
yüzyıla damgasım vurmuş bir lider olarak çoktan
yerini almış bulunmaktadır. işte burada bu gerçe-
ğin böyle olduğunu yabancıların gözüyle bir kez
daha örnekleyeceğim.
Mustafa Kemal sorumluluk yüklenmekten kaç-
mayan doğuştan bir liderdi. Alman General Liman
Von Sanders, (Türk Inkılap Tarihi 1955)
O genç ve dâhi Türk şefinin -Mustafa Kemal'in-
o esnada ÇanakkaJe'de bulunması müttefikler ba-
kımından tarihin en acı darbelerinden biridir. tngi-
liz Alan Moorehead (Tek Adam, 1963, s. 254)
Atatürk, olağanüstü nitelikte bir devlet adamı,
savaş sonrast dünya tarihinin en önemli simala-
rından binydi. Fin, Hufvud Stadbladet Gazetesi
(Ulus, 15 Kasım 1938)
O, hiçbir zaman kendisıni düşünmedi. Bütün
varlığını memleketine ve ileri bir insanlık idealine
vakfetti. Lord Kinross (Ulus, 10 Kasım 1960)
Türkler, Atatürk gibi bir evlat yetiştirdikleri için
bahtiyardır. Ingiliz Büyükelçisi Sir Peray Loraine
(Belleten, 1956)
Bizim aslımız, rengi uçmuş bir kıvılcım iken,
O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir
güneş haline geldik. Pakistan Milli Şairi ikbal (Türk
Dili, 1958)
O, uğraşlarıyla yalnız Türkiye'ye değil, bütün
Doğu dünyasına kurtuluş yolunu göstermiştir. Hint
Meclis Başkanı Abdürrahim (Dünya Ağlıyor,
1939)
Mustafa Kemal'ın kişiliği, halk kitlelerinin ayak-
lanması ve halk savaşlarının öncüsü ve ölçüsü ol-
muştur. Tunus Devlet Başkanı Habib Burgiba
(Cumhuriyet, 26 Mart 1965)
Atatürk devrimleri o kadar büyüktür ki, bunla-
nn yüceliği karşısında dünya hâlâ hayrettedir. Bel-
çika, Soir Gazetesi (Ulus 12 Kasım 1938)
O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün
Doğu, bütün Doğu ulusları için en büyük önder-
dir. Eski Afgan Kralı Amanullah Han (Cumhuri-
yet, 15 Kasım 1938)
Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne ge-
lirdi? ingiltere Başbakanı Lloyd George (Milli Mü-
cadele Tarihi, 1958, s. 508)
Fransa, kendisine pek çok dostluk göstermiş
olan bu yüzyılımızın büyük adamının hatırasını da-
ima canlı tutacaktır. Fransız Başbakanı Eduard
Daladier (Ülkü, 1938)
Ulusunun bu büyük evladı aynı zamanda 20.
yüzyılın da en büyük yurttaşıdır. Bulgar, Slove Ga-
zetesi (Ulus, 14 Kasım 1938)
Mustafa Kemal iyi birteşkilatçı, yüksekanlayış-
lı, ilericı, iyi düşünceli, akıllı birönderdi. Lenin (Tek
Adam, 1964, s. 378)
Atatürk bir taneydi ve benzeri yoktu. Alman Ta-
rihçi Prof. Herbert Meizig (Atatürk Bibliyografya-
sı,1941)
İşte tarih achna bütün dostlan ve düşmanlan yu-
karıda olduğu gibi Mustafa Kemal Atatürk için
böyle yansızlaşıp gerçekleri söylemişler ve yaz-
mışlardır. O'nun en büyük eserim dediği Cumhu-
riyetimizi kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde
bize düşen oyumuzu internet ve posta aracılığıy-
la Time dergisine Mustafa Kemal Atatürk için kul-
lanmaktır. Bu, bir yurttaşlık görevidir.
Yatınmcıya arsa
Ataşehir karşısı
450 m
:
.
Tel: 0532 315 13 72
Bayandan 1985 model
SUZUKİ ALTO
Tel: 232 43 69
Uğraksız Geçen Gemiler Aranabilir mi?
GUNDUZ AYBAY Kaptan-A^kat
% stanbul Boğazı. Marmara Denizi ve Ça-
I
nakkale Boğazı'ndan oluşan ve iki yüz
yıldır "Türk Boğaztan" diye anılan su-
yolu (geçit). 16. ve 17. yüzyıllarda Os-
manlı De\ letı 'nın mutlak egemenliğinde
kaldıktan sonra, 18. yüzyıldan başlayarak
uluslararası antlaşmalara konu olmuştur.
Siyasal, askersel ve ekonomik yönden çok
önemli bir geçit olduğu için, özellikJe kentsoy-
luluğun (burjuvazinin) geliştiği, tecimsel et-
kinliğin arttığı dönemde, birçok ülke Türk Bo-
ğazlannın statüsünü kendi çıkan doğnıltusun-
da değıştinrıeye çalışmış; bu çıkar çekişmeleri
yüzünden savaşlan savaşlar, Boğazlarla ılgili
antlaşmalan antlaşmalar izlemiştir.
Bugün Türk Boğazlannın rejimini (yönetim
düzenini) belırleyen ana hukuksal metin 1936
Montrö Sözleşmesi'dir(MONCON). Ama Türk
Boğazlannın yönetim düzenini (rejimini) belir-
lemek bakımından göz önünde tutulması gere-
ken başka metinler. başka öğeler de vardır; bun-
lan şöyle belirtebilıriz:
1- Gemilerle ilgili uluslararası sözleşmeler
(konvansiyonlar).
2- Uluslararası hukukun kaynağı olarak ya-
pılagelirlfk kurallan (teamüller).
3- Türk Boğazlanna özgu, Montrö Sözleş-
mesi'nin boşluklannı dolduran teamüller.
Bu nedenle Türk Boğazlannın rejimini yal-
nızca MONCON'u okuyup anlamlandırarak be-
lirlemek ve saptamak olanağı yoktur; >Tikanda
belirttiğimiz öteki öğeleri de göz önünde tutmak
gerekir.
Aynca göz önünde tutulması gereken iki
önemli gelişme daha vardır, bunlan da belirte-
lim:
a- Teknolojideki olağanüstü gelişme. eski hu-
kuksal metinlerin yeniden yorumlanmasını, an-
lamlandınlmasını gerekli kılmaktadır.
b- Teknolojideki gelişmeye koşut (paralel)
olarak deniz hukuku alanında başdöndürücü ge-
lişmeler olmaktadır ve bu gelişmenın ürünü
olan yeni kurallann var olan eski kurallarla
ve kabul edilen yeni kurallarla bağdaştınlması
ve bütün bunlann sistemleştirilmesi yoğun
çaba gerektirmektedir.
•••
MONCON'un ticaret gemileriyle ilgili hü-
kümlerini şöyle özetleyebiliriz:
I- Bu gemiler, yükü ne olursa olsun özgür ge-
çiş (transit değil!) hakkından yararlanırlar.
II- Türkiye, özgür geçiş hakkından yararlanan
gemileri -kurallan çiğnemedikçe- durduramaz.
III- Türluye savaşan devlet dunımundaysa
düşman gemileriyle düşmana yardımcı olan ge-
milere savaş hukukunu uygulayabilir; yanı ara-
yabilir, durdurabilir, müsadere edebılir.
•••
Mısır'a fiize taşıyan Mısır bandralı bir gemi-
nin Türk Boğazlannda aranması dolayısıyla
gündeme gelen sorunun sağlıklı biçımde ince-
lenebilmesı ve doğru sonuçlara vanlabilmesi
için yukanda özetlediğimiz bilgilerin tümünün
göz önünde tutulması gerekir. 1982 BM Deniz
Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) bir ülkenin ka-
rasulanndan masum (zararsız) geçiş yapan ge-
milerle ilgili hükümleriçermektedir. Bunlar ara-
sında yer alan önemli kurallardan biri şudur:
"Geminin geçişi kıyı devletinin banşına zarar
vermemelidir."
MONCON'da böyle bir kural olmamasına
karşın. MONCON'dan 46 yıl sonraki koşullara
göre düzenlenmiş olan UNCLOS'ta böyle ge-
nel bir hükmün yer almış olması rastlantı değil-
dir; kıyı devletinin güvenliğini göz önünde tu-
tan bir anlayışın hukuka yansımasıdır bu ku-
ral...
UNCLOS, 150 kadar devlet temsilcisinin 19
yıllık çalışmasının ürünü olduğu ve deniz hu-
kuku alanındaki büyük bir birikime dayandığı
için aynntı saptamak bakımından MON-
CON'dan kuşlcusuz çok daha ileridedir.
Bu saptamaya dayanarak şunu söyleyebiliriz:
MONCON ile UNCLOS hükümleri birlikte göz
önünde tutularak yorumlanır ve anlamlandınlır-
sa Türkiye'nın, Türkiye'ye karşı kullanılacağı
apaçık olan füzeleri Güney Kıbns'a taşıyan ge-
miyı durdurabileceği ve bu füzeleri gemiden
boşaltabileceği anlaşılır. Doğaldır ki füzelerin
varlığını anlayabilmesi için Türkiye'nin kuşku-
lu gemiyi arayabilmesi gerekir.
•••
1945'te ilk atom bombasının atılmasından
sonra gelişen teknoloji, son on yıllarda nükleer
maddelerin deniz yoluyla taşınmasını ve nükle-
erenerjiyle çalışan gemilerin ortaya çıkmasına
yol açtı. Nükleer enerjiyle çalışan ya da nükJe-
er atık taşıyan gemilerin durumu yıllardan beri
tartışılıyor. Şili'nin 1996'da ve 1997'de Fran-
sa'dan Japonya'ya nükleer atık taşıyan ticaret
gemilerini Şilı kıyılanndan 200 mil açıktan -ya-
ni karasulannın çok açığındaki münhasır eko-
nomik bölgenin dışından- geçmeye mecbur et-
mesi ilginçtir. Şili'nin kıyısmdan 200 mil açık-
tan geçmeye zorladığı nükleer atık taşıyan bir
geminin, canevinden -Türk Boğazlanndan- geç-
mesi ve Türkiye'nin seyirci kalması düşünüle-
bilir mi? Bunca gelişmeden sonra MONCON
böyle yorumlanabilir mi?
Türkiye MONCON'u 61 yıldır titizlikle ve
özenle uygulamaktadır; ancak Türk Boğazla-
nndaki rejimin yalnız MONCON hükümlerine
göre değil, uluslararası hukukun bütün lcuralla-
nnın bileşkesiyle belirleneceğini bilmekte ve
örneğin MONCON'da hiç yazılı olmadığı hal-
de şunlan gözetmekte ve öngörmektedir:
1- Yedek çeken ve yedekte çekilen gemileri
geçiş özgürlüğünden yararlandırmaktadır.
2- Türk Boğazlannda trafik aynmı düzenı
kurmuştur.
3- Kaza olasılıgının yükseldiği durumlarda
(yoğun sis, kuvvetli akıntı) geçişi geçici olarak
durdurmaktadır.
4- Durumu salimen geçişe elverişli olmayan
gemiyi, durumunu düzeltinceye dek bekletmek-
tedir.
5- Dar sularda kazaolunca geçişi durdurmak-
tadır
6- Tehlikeli yük taşıyan büyük gemileri, gü-
venlik önlemleri alarak geçirmektedir.
Yalnızca bir bölümünü saydığımız bu önlem-
lerin tümü denizcilik teknigine ve uluslararası
hukuka uygun önlemlerdir. Yukanda belirttiği-
miz nedenlerle banşına zarar vereceği apaçık
olan bir yükü taşıdığından kuşku duyduğu ge-
miyi araması ve böyle bir yük bulduğu takdir-
de ona el koyması, Türkiye'nin hakkıdır.
(İT) YEŞIL ELMA
V / Seyahat Acentası
Taksim: 0212 2495211 - 0212 2495217
Cumhuriyet Bayramı'nda
(25-29 Ekim '97)
4 gece - 5 tam gün
B U D A P E Ş T EUçaWaulaş.m,OKkonaklama.şehirtiJru,
transferler, rehberiik hizmetleri dahil.
ITALYAN KULTL'R MERKEZI
Meşrutiyet Cad. No: 161 Tepebaşı - İSTANBUL
Tel: 293 98 48
web: http://www.türk.neL/
istiic
İTALYANCA
DİL KURSLARI20 Bm 1997
Aynca başlahgıç sevıyeleri için hızıandınlmış lcurslar
Kayrttar: Itafta Içi «aıt 10.00 • 18.30
Şartlarımızı Öğrenmeden
Lisan Kursuna Başlamamanızı
Öneriyoruz. . . !
i
ANKARA İZMIR I MECIDIYEKOY • BAKIRKOY
(0312)434 22 95 (0232)484 77 93 (0216)345 06 11 (0212)275 43 98 (0212)542 56 27
(0312)425 44 42 (0232)425 77 70 (0216)336 86 93 (0212)275 43 99 (0212)542 56 28
İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1997/258
Davacı Tekel, Tütün, Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol Işletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından davalılar Talip tlhan,
Yılmaz llhan. Mehmet Arslan aleyhine açılan tazminat davasında verilen ara karan gereğınce:
Davalılardan Talip llhan'ın 205. sok. no: 10 Buca-Izmir, diğer davalı Yılmaz llhan 439/4 sok. no: 17 Buca-lzmir ad-
reslenne yapılan tebligatlar bila tebliğ ıade edilmış ve yaptınlan zabıta araştırmalanna rağmen tebligata elverişili adres-
len tespit edilememiş olmakla dava dilekçesinin ilanen teblığıne karar venlmiş olup yukanda adlan ve adreslen yazılı
davalılann duruşma günü olan 12.11.1997 günü saat 9'da mahkememizde hazır bulurunalan veya kendilerine bir vekıl-
le temsil ettirmeleri aksi halde duruşmalara gıyaplannda devam edılip yokluklannda karar verileceği hususlan dava di-
lekçesı yerine geçmek üzere ılan olunur. 26.9.1997 Basın: 43792
İLAN
T.C.
ALİAĞA ASLİYE
HUKUK
HÂKtMLtĞt'NDEN
DUYURULUR
Mahkememizce
verilen 15.10.1996
tarih ve 1996/326
esas. 1996/479 karar
sayılı ilamı ile Izmir,
Konak ilçesi, Basın-
sitesi Mahallesi 200-
02 cilt. 53 sayfa, 166
kütük noda nüflısa
kayıtlı Mehmet ve
Hediye'den olma
16.1.1975 doğumlu
Atilla'nın "Kızılbu-
ga" olan soyadının
"Kubar" olarak dü-
zeltilmesine karar ve-
rilmiştir.
İlanen tebliğ olu-
nur. 21.2.1997
Basın: 43784
URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1996/335
Karar No 1997/240
Davacı Osmao Kurtuluş M. davacılar Mevlüt Kurtuluş, Hızır Kurtuluş \ekıllen tarafından davalı Urla nûfus müdürlüğü aleyhine açılan nüfusta soyadı tashıhı davasının verilen
10 06 1997 tanhh karar gereğınce;
1 - Davanın kabulüne.
2- Izmır ılı Menderes ılçesı, Bulgurca koyü cılt 004'04, s 73. lo 323'te nüfusa kayıtlı. Mevlüt ve Bahnye'den olma, 15 02.1972 d.lu davacı Osman Kurtuluş'un ve aynı yerde
nüfusa kayıtlı A.İI Osman \e Hatıce'den olma 20.10 1940 d.lu müdahıl davacı Mevlüt Kurtuluş'un ve aynı yerde nufusa kayıtlı, Mevlüt ve Bahnye'den olma 15 11 1964 d.lu mu-
dahıl davacı Hızır Kurtulujj'un her uçünün Kurtuluş olan soyısımlennın ayn ayn Efendıoğlu olarak düzeltılmesıne daır karar venlmıştır Ilan olunur.
Basın 43^90
PENCERE
Sıdıka Hanım'ın
Mutiuluğu...
"Sıdıka (Atalay) Hanım 49 yıl önce Kıbns'ta
doğmuş. Aile İngiltere 'ye göç etmiş. 11 yaşınday-
ken Londra. Türkiye'de lise. 1967'deyıldınmaş-
kı. Sıdıka Hanım atak bir kişi. Konfeksiyon işine
giriyor. önce Irak, sonra Ubya pazan. Ardından
turizm. Sıdıka Hanım Mövenpick Oteli'ni başan
anıtı gibidikiyor. Artıkdoruktadır. TÛSlAD'a4'ün-
cü kadın üye oluyor...
Ama o ne?..
Sıdıka Hanım iş yaşamında yıldızlaşırken yıllar
geçmiş, yıldınm aşkıyla evlendiği kocası kansını
aldatmaya başlamış; 'hem de Sıdıka Hanım'ın ya-
nında çalıştırdığı kadınlarla...'
27 yıllık evlilik yıkılıyor.
Günaydın hüzün!..
Geriye iki çocuk kalıyor. Sıdıka Hanım Möven-
pick Oteli'nisatmakzorunda kalıyor. Kıbns'a çe-
kiliyor. Orada Asil Nadir'e yakınlaşıyor. Gönül ve
iş ilişkisiyine 'mutsuz son7a noktalanıyor. Sıdıka
Hanım hem para kaptınyor, hem düş kınklığına
uğruyor...
Sıdıka Hanım bir gece bir avuç hap içiyor. Ya-
tağına uzanıyor. ölümü bekliyor. Son dakikada
yetişiyorlar. Kurtanyortar. O şimdi yorgun, yalnız,
mutsuz."
•
Yukarıdaki öyküyü çok satışlı bir gazeteden
özetleyerek aktardım. Sıdıka Atalay magazin ba-
sınında ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Inanıyorum
ki toparlanır; yaşamda şimdiye degin aynmsama-
dığı mutlulukları bundan sonra tanıyabilmesi için
önünde uzun bir zaman var.
•
Kimisi der ki:
- Zengin olmalı!..
Düşünürüm:
- Peki, birinin zenginliği, pek çok kişinin fakirii-
ği demek değil mi?..
Zengınlik mutlulukla özdeşleşirse, yoksullar ne
yapacaklar?.. Acı çekecekler. Insanlann çoğu acı
çekerken fildişinden gökdelene çekilip mutlu ol-
mak olanağı var mı?.. Olağanüstü varsıllarteleviz-
yondaki Brezılyadizilerinin kahramanlan gibi mut-
suzluklara düşüyorlar; dünya basını bunlann de-
dikodulanyla dolu. Ne bitmez tükenmez öykü bu,
ne senaryocu yazmaktan bıkıyor, ne yönetmen
film çevirmekten usanıyor, ne de sıradan insanlar
izlemekten...
Genel geçer kural nedir? Mutlu olmak için ya gü-
zel bir kız ya da yakışıklı bir delikanlı gerekli değil
mi!.. Peki, çirkin kızlarla gençler ne yapacaklar?..
Hem güzellik ne demek?..
Çirkinlik ne demek?..
Estetikne demek?..
•
"Mutluluk kavramı" daha çocukken insanın ka-
fasına bugünkü ilkelliğiyle ışlenirse, kimse mutlu
olamaz!.. Kendisini mutlu sanan kişi, bir sabah
uyanır, mutsuzluğun kuyusuna düştüğünü ayna-
dan kendisine bakarken görüverir. Dünya görüşü
bakımından çarpık ve yaşam felsefesi açısından
sapkın yetiştiriliyor çocuklar...
Stradan güzellikle sanatsal estetik arasında ak-
la kara gibi bir ayrım geçerlidir. Para kazanmak ile
bir şey yaratmak arasında uçurum var...
Para geçmişte yoktu..
Gelecekte olmayacak.
•
21 'inci yüzyılın eşiğinde, insanı benüğinden sar-
sıp silkeleyecek çapta bir devrimin kapısı açılıyor,
eskinin bütün değerieri yıkılacak...
Yepyeni bir insan doğacak...
Yıpranmış, aşılmış, çürümüş, kokuşmuş değer
yargılarını benimseyerek yaşamda mutlu oluna-
maz. Çünkü hayat, ilkel toplumdan başlayarak fe-
odal ve kapitalist düzenlerin üst üste istiflenmiş
kurallanna göre yaşanıyor...
Geçmişin "mutluluk kavramı" geleceğin insanı
için fosilden gayrı bir anlam taşımayacak...
(E ÇAGDAŞ YAYINLARI
Hikmet Çetinkaya
ŞERİAT PAZARI
Fiyatı:500.OOOTL
f«ap Kufûbö Ça§ Pazariama)
Saiktmsoöüt Sok. No.-9/B r ' " ' -istanbul
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ
İLKÖĞRETİM OKULU
Ülkenin geniş eğitim ihtiyacı için...
Yetişkin insan gücüne yatınm için...
Türkiye Gazetedler Cemiyeti bir ilköğretim okuiu yaptrryor
SİZ DE KATKIDA BULUNUN
BAĞIŞLARINIZI İstanbul lli Özel Idaresi'nin Ziraat
Bankası Cağaloğlu Şubesi'ndeki 30402/2776
numaralı hesabına yapabilirsiniz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
• ' Tel: 0 212 513 83 00
Öğrenci kimliğimi kaybettim. Hiikümsüzdür.
GÜLOŞ MUŞ