25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER 75. Yılında Mudanya Bırakışması Prof. Dr. MUSTAFA ÖZYURT Uludag Üniversitesi, Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Y akın komşulanmız fû- ze almakta yanşırken biz, yetmiş beş yıl ön- ce imzalanan bir silah bırakışmasının (Mu- danya Mütarekesi'nin) yıldönümünü kutlamaya hazırlamyo- ruz. Dile kolay, savaş burnumuzun di- bine geldiğı halde bulaşmadan sıynla- bilmiş ulusun bireyı olarak, her ne ka- dar "İkinci Dünya Savaşrna sokma- makla erkekliğimizi gösterme ftrsatmı kaçırdığımızı'' söyleyenler varsa da, ba- nşın tadını çıkarmak bir başka oluyor yetmiş beşınci yılında. tnandığı yolculuğu sürdürebilmek için, Merzifon'dan Arnasya'yagelirken, Osmanlı'yı zehirli kanncalar gibi sar- mış 'misyoner' okullannın birinden ödünç iki teneke benzini isteyecek ka- dar bitip tükenmiş bir devletin genera- li, 9 Eylül 1922'de ordusu ile Izmir'e girdikten sonra öne sürülen silah bıra- kışmasını, Mudanya'da olmak koşulu ile kabul eder. O günlerin Mudanya'sını, ünlü Ame- rikalı gezgin yazar E. Hemingvvay "Marmara kıyısında srcak, toz toprak içinde, yollan arnavutkaldmmı döşeii, evleri ahşap, sivrisinek yuvası ikinci sı- mf bir kıyı kasabasıdır. Baülılar buraya banş dilenmeye gelryorlardı. Yoksa ba- nş istemeye ya da banş koşullannı dik- teettinneyedeğU"diyeyazıyor23 Ekim 1922 günkû The Toronto Daiiy Starga- zetesine. Görüşmeler, bu ahşap evlerden Rus asıllı ticaret adamı Aleksandr Ganya- noFun beyaz yalısında 3 Ekim 1922 Sa- lı günü öğleden sonra başlar. Sokak ka- pısından girince hemen sol tarafta. cam kapı bölmenin kaldınlması ile oluşturu- lan salonda, dört generalin oturduklan dikdörtgen bir masa vardır. Yanında yazmanlara (kâtiplere) aynlmış bir baş- ka masa daha bulunur. tngiliz, Fransız ve Italyan generallerinin karşısında 38 yaşındaki Garp Cephesi Komutanı İs- met Paşa'run hazeran sandalyesi yer alı- yor. Oysa ItilafDevletleri'yle değil, dört yıl boyunca Yunanistan'la savaşıldığı- na göre, konferansa da bu üç devletin yerine yalnız Yunanistan'ın gelmesi beklenirdi.Bu tuhaflık, Yunanistan'ın ne büyük ölçüde Büyük ttilaf Devletle- ri'nin aleti olduğunu göstermeye yeter de artar bile. Gerçi toplantının ikinci gününde Yunanistan delegesi Mudanya açıklanna kadargelir. Ama gemiden ka- raya çıkma yürekliliğini gösteremez. Çünkü onun yenne koruyuculan var- dır. Bu da gösteriyor ki, romancı Kemal Tahir ve tktisat Profesörû tdris Küçü- kömer'in ileriye sürdüğü savın tersine, Kurtuluş Savaşı yalnız Yunanistan'a de- ğil. eski deyimle DüveH Muazzama'ya karşı venlmiş anri-emperyalist bir sa- vaştır. Mudanya Bırakışması ve La- usanne (Lozan) Banşı da onlarla imza- lanmıştır. Mustafa Kemal, o güne değin savaşmaktan başka bir yeteneğı oldugu- nu bilmediği kader arkadaşı lsmet Pa- şa'yı, bu onurlu görevde görmek iste- diğini, tûm karşı koymalara karşın di- retircesine istemektedir. General Har- rington. bu genç Türk generalini şu söz- lerle tanımlar: "Görünürde gösterişsiz, ufak tefek bir insandı. Bundan başka bir eksiklik mi. yoksa bir meziyet mi bi- linmez, çok da ağır işitiyordu. Bizim ile Uişldlerinde çok inatçı görünüyordu. Ama aynnb konusunda bir üstath. Her saOn çok dikkatle inceier ve baştan so- na kadar okurdu. Sonra birkaç dakika düşünür ve ardından flkrinj sövlerdi. Heyecanlandığını hiç belli etmezdi" General Harnngton'un gözlemini, yani lsmet Paşa'nın Mudanya'da verdi- gi büyük sınavı, Gazi de yakından izle- miştir. Bu gelışmevi Büyük Nutuk'ta, Lausanne Antiaşması'na kimin gönde- rileceğine nasıl karar verdiğini şu tüm- celerle anlatır "Bursa'dakakiığımgün- ler zarfında İsmet Paşa'yı murahhas he- yeti reisliğini ifa edip edcmeyeceğini, mevcut bunca malumaüma rağmen bir daha tetldk ettim, nihayet m üsbet kara- runı verdim.'' Konferans başlangıçta pek başanya ulaşacak gibi görünmez. Tarihçilerin deyimiyle Mudanya Bırakışması'na Mudanya savaşı demek hatalı bir tanım- lama olmasa gerekir. Konferansın do- kuz günü bir sinir savaşı şeklinde geç- miştir. Gerçekten lsmet Paşa'nın Mu- danya'da 6 Ekim 1922 'de olduğu kadar, belki de hiç kimsenin, böylesine savaş- la banşın kıskacında kaldığı olmamış- tır. En önemli gelişmeler 10 ekimde ger- çekleşir ve acemi daktilo yazıcılannın bırakışmayı beş ayn dilde yazmalan beklenirken on beş saat geçer. 11 Ekim 1922 sabahı imzalanan Mudanya Bıra- kışması'nın toplam 14 maddeden olu- şan koşullanndan en önemlisi, Yunan- lann tüm sivil memurlan ile birlikte Do- ğu Trakya'yı 30 giin içinde Türklere de- ğil Itilaf Devletleri'ne devredecek ol- ması ve onlann da TBMM kuvvetleri- ne teslim edilecek olmasıdır. Böylesine ölüm kalım savaşımının verildiği günlerin sonunda hiç unurul- mayacak bir olay yaşanır. Her şey tatlı- ya bağlanmış, Mudanya Bırakışması imzalanmıştır. Son oturumda General Harrington, General MonbeDi ve General Charpy evsahibı İsmet Paşa'ya teşekkür ederler. lsmet Paşa her zamanki güleryüzlülü- ğü ile karşılık verir. Her birinin iyi ni- yetli yakJaşımını över. Aynlık günü uğurlama töreni için bi- nanın önünde bir askeri bando yerini al- mıştır. Başta Harrington ve öbür müt- tefik general ler, ahşap beyaz yalının merdivenlerinde görünürler. lsmet Pa- şa konuklanna son kez veda ederken bir bölük asker de selam görevini yeri- ne getirmektedir. Generaller bu kıtayı selamlayıp önünden geçerlerken aske- ri bandonun çaldığı marşın ritmine ayak uydurarak hafıf esen poyraz rüzgân al- tında nhtıma doğnı yürürler. Nedense bu marş biraz fazla kıvrak- tır. Müttefık delegeleri nhtıma doğru ilerledikçe marşın temposu giderek hız- lanır. Sonunda oynak bir havaya dönü- şür. Bu marşın çalınması bir rastlantı mıydı. yoksa bando şefinin zekice bir oyunu mu, belli olmamıştır. Ama Mu- danya Bırakışmasfnı imzalayanlar, Mudanya'yı bu oynak marşın temposu içinde terk ettiklerini herhalde yaşam- lan boyunca hiç unutmamışlardır. O yüzden Mudanyalılar iki şeyleri ile çok övünürler: PoyTaz rüzgân ve Mütareke evi. Birisi temiz havayı, öbürü yetmiş beş yıldır banş dolu günlerin başlangı- cını getirdiği için... ARADABİR KEMAL OCAK Emeklı M Eğitim Müfettişi Yüzyılımıza Damgasım Vuran Atatürk Atatürk, ulusumuzun uğradığı en haksız, en tehlikeli günlerde meydana atılmış, Türk ulusu- nun haklılığını savunmuş, ordularının başına geç- miş, bir Kurtuluş Savaşı vermiş genç ve yeni Tür- kiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur. O, her zaman Türk ulusunun büyüklüğüne, gü- cüne, erdemine, uygariık yeteneğine, insansal de- ğerlenne inanmıştır. Sağlığında ve ölümünden beri Atatürk'ün yüce adı ve anısı, bazı tarih bilmezlerin ve zındıklann dı- şında, bütün ulus tarafından en candan duygular- la yaşatılmış ve yaşatılmaktadır, yaşatılacaktır da! Ne var ki bir süre önce Amerikan Time dergisi yüzyılımıza damgasım vurmuş lideri seçmek için bir anket düzenlemiş ve bir kampanya açmıştır. Ronald Regan, VVinston Churchill ve öbür seçenekler arasında Mustafa Kemal Atatürk de internet aracılığıyla bu yarışa sokulmuş bulun- maktadır. Ben bu yanştan üzüntü duyduğumu be- lirtmek isterim. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, ta- rihin altın ve derin sayfalan içinde yaptıklan ile 20. yüzyıla damgasım vurmuş bir lider olarak çoktan yerini almış bulunmaktadır. işte burada bu gerçe- ğin böyle olduğunu yabancıların gözüyle bir kez daha örnekleyeceğim. Mustafa Kemal sorumluluk yüklenmekten kaç- mayan doğuştan bir liderdi. Alman General Liman Von Sanders, (Türk Inkılap Tarihi 1955) O genç ve dâhi Türk şefinin -Mustafa Kemal'in- o esnada ÇanakkaJe'de bulunması müttefikler ba- kımından tarihin en acı darbelerinden biridir. tngi- liz Alan Moorehead (Tek Adam, 1963, s. 254) Atatürk, olağanüstü nitelikte bir devlet adamı, savaş sonrast dünya tarihinin en önemli simala- rından binydi. Fin, Hufvud Stadbladet Gazetesi (Ulus, 15 Kasım 1938) O, hiçbir zaman kendisıni düşünmedi. Bütün varlığını memleketine ve ileri bir insanlık idealine vakfetti. Lord Kinross (Ulus, 10 Kasım 1960) Türkler, Atatürk gibi bir evlat yetiştirdikleri için bahtiyardır. Ingiliz Büyükelçisi Sir Peray Loraine (Belleten, 1956) Bizim aslımız, rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik. Pakistan Milli Şairi ikbal (Türk Dili, 1958) O, uğraşlarıyla yalnız Türkiye'ye değil, bütün Doğu dünyasına kurtuluş yolunu göstermiştir. Hint Meclis Başkanı Abdürrahim (Dünya Ağlıyor, 1939) Mustafa Kemal'ın kişiliği, halk kitlelerinin ayak- lanması ve halk savaşlarının öncüsü ve ölçüsü ol- muştur. Tunus Devlet Başkanı Habib Burgiba (Cumhuriyet, 26 Mart 1965) Atatürk devrimleri o kadar büyüktür ki, bunla- nn yüceliği karşısında dünya hâlâ hayrettedir. Bel- çika, Soir Gazetesi (Ulus 12 Kasım 1938) O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün Doğu, bütün Doğu ulusları için en büyük önder- dir. Eski Afgan Kralı Amanullah Han (Cumhuri- yet, 15 Kasım 1938) Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne ge- lirdi? ingiltere Başbakanı Lloyd George (Milli Mü- cadele Tarihi, 1958, s. 508) Fransa, kendisine pek çok dostluk göstermiş olan bu yüzyılımızın büyük adamının hatırasını da- ima canlı tutacaktır. Fransız Başbakanı Eduard Daladier (Ülkü, 1938) Ulusunun bu büyük evladı aynı zamanda 20. yüzyılın da en büyük yurttaşıdır. Bulgar, Slove Ga- zetesi (Ulus, 14 Kasım 1938) Mustafa Kemal iyi birteşkilatçı, yüksekanlayış- lı, ilericı, iyi düşünceli, akıllı birönderdi. Lenin (Tek Adam, 1964, s. 378) Atatürk bir taneydi ve benzeri yoktu. Alman Ta- rihçi Prof. Herbert Meizig (Atatürk Bibliyografya- sı,1941) İşte tarih achna bütün dostlan ve düşmanlan yu- karıda olduğu gibi Mustafa Kemal Atatürk için böyle yansızlaşıp gerçekleri söylemişler ve yaz- mışlardır. O'nun en büyük eserim dediği Cumhu- riyetimizi kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde bize düşen oyumuzu internet ve posta aracılığıy- la Time dergisine Mustafa Kemal Atatürk için kul- lanmaktır. Bu, bir yurttaşlık görevidir. Yatınmcıya arsa Ataşehir karşısı 450 m : . Tel: 0532 315 13 72 Bayandan 1985 model SUZUKİ ALTO Tel: 232 43 69 Uğraksız Geçen Gemiler Aranabilir mi? GUNDUZ AYBAY Kaptan-A^kat % stanbul Boğazı. Marmara Denizi ve Ça- I nakkale Boğazı'ndan oluşan ve iki yüz yıldır "Türk Boğaztan" diye anılan su- yolu (geçit). 16. ve 17. yüzyıllarda Os- manlı De\ letı 'nın mutlak egemenliğinde kaldıktan sonra, 18. yüzyıldan başlayarak uluslararası antlaşmalara konu olmuştur. Siyasal, askersel ve ekonomik yönden çok önemli bir geçit olduğu için, özellikJe kentsoy- luluğun (burjuvazinin) geliştiği, tecimsel et- kinliğin arttığı dönemde, birçok ülke Türk Bo- ğazlannın statüsünü kendi çıkan doğnıltusun- da değıştinrıeye çalışmış; bu çıkar çekişmeleri yüzünden savaşlan savaşlar, Boğazlarla ılgili antlaşmalan antlaşmalar izlemiştir. Bugün Türk Boğazlannın rejimini (yönetim düzenini) belırleyen ana hukuksal metin 1936 Montrö Sözleşmesi'dir(MONCON). Ama Türk Boğazlannın yönetim düzenini (rejimini) belir- lemek bakımından göz önünde tutulması gere- ken başka metinler. başka öğeler de vardır; bun- lan şöyle belirtebilıriz: 1- Gemilerle ilgili uluslararası sözleşmeler (konvansiyonlar). 2- Uluslararası hukukun kaynağı olarak ya- pılagelirlfk kurallan (teamüller). 3- Türk Boğazlanna özgu, Montrö Sözleş- mesi'nin boşluklannı dolduran teamüller. Bu nedenle Türk Boğazlannın rejimini yal- nızca MONCON'u okuyup anlamlandırarak be- lirlemek ve saptamak olanağı yoktur; >Tikanda belirttiğimiz öteki öğeleri de göz önünde tutmak gerekir. Aynca göz önünde tutulması gereken iki önemli gelişme daha vardır, bunlan da belirte- lim: a- Teknolojideki olağanüstü gelişme. eski hu- kuksal metinlerin yeniden yorumlanmasını, an- lamlandınlmasını gerekli kılmaktadır. b- Teknolojideki gelişmeye koşut (paralel) olarak deniz hukuku alanında başdöndürücü ge- lişmeler olmaktadır ve bu gelişmenın ürünü olan yeni kurallann var olan eski kurallarla ve kabul edilen yeni kurallarla bağdaştınlması ve bütün bunlann sistemleştirilmesi yoğun çaba gerektirmektedir. ••• MONCON'un ticaret gemileriyle ilgili hü- kümlerini şöyle özetleyebiliriz: I- Bu gemiler, yükü ne olursa olsun özgür ge- çiş (transit değil!) hakkından yararlanırlar. II- Türkiye, özgür geçiş hakkından yararlanan gemileri -kurallan çiğnemedikçe- durduramaz. III- Türluye savaşan devlet dunımundaysa düşman gemileriyle düşmana yardımcı olan ge- milere savaş hukukunu uygulayabilir; yanı ara- yabilir, durdurabilir, müsadere edebılir. ••• Mısır'a fiize taşıyan Mısır bandralı bir gemi- nin Türk Boğazlannda aranması dolayısıyla gündeme gelen sorunun sağlıklı biçımde ince- lenebilmesı ve doğru sonuçlara vanlabilmesi için yukanda özetlediğimiz bilgilerin tümünün göz önünde tutulması gerekir. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) bir ülkenin ka- rasulanndan masum (zararsız) geçiş yapan ge- milerle ilgili hükümleriçermektedir. Bunlar ara- sında yer alan önemli kurallardan biri şudur: "Geminin geçişi kıyı devletinin banşına zarar vermemelidir." MONCON'da böyle bir kural olmamasına karşın. MONCON'dan 46 yıl sonraki koşullara göre düzenlenmiş olan UNCLOS'ta böyle ge- nel bir hükmün yer almış olması rastlantı değil- dir; kıyı devletinin güvenliğini göz önünde tu- tan bir anlayışın hukuka yansımasıdır bu ku- ral... UNCLOS, 150 kadar devlet temsilcisinin 19 yıllık çalışmasının ürünü olduğu ve deniz hu- kuku alanındaki büyük bir birikime dayandığı için aynntı saptamak bakımından MON- CON'dan kuşlcusuz çok daha ileridedir. Bu saptamaya dayanarak şunu söyleyebiliriz: MONCON ile UNCLOS hükümleri birlikte göz önünde tutularak yorumlanır ve anlamlandınlır- sa Türkiye'nın, Türkiye'ye karşı kullanılacağı apaçık olan füzeleri Güney Kıbns'a taşıyan ge- miyı durdurabileceği ve bu füzeleri gemiden boşaltabileceği anlaşılır. Doğaldır ki füzelerin varlığını anlayabilmesi için Türkiye'nin kuşku- lu gemiyi arayabilmesi gerekir. ••• 1945'te ilk atom bombasının atılmasından sonra gelişen teknoloji, son on yıllarda nükleer maddelerin deniz yoluyla taşınmasını ve nükle- erenerjiyle çalışan gemilerin ortaya çıkmasına yol açtı. Nükleer enerjiyle çalışan ya da nükJe- er atık taşıyan gemilerin durumu yıllardan beri tartışılıyor. Şili'nin 1996'da ve 1997'de Fran- sa'dan Japonya'ya nükleer atık taşıyan ticaret gemilerini Şilı kıyılanndan 200 mil açıktan -ya- ni karasulannın çok açığındaki münhasır eko- nomik bölgenin dışından- geçmeye mecbur et- mesi ilginçtir. Şili'nin kıyısmdan 200 mil açık- tan geçmeye zorladığı nükleer atık taşıyan bir geminin, canevinden -Türk Boğazlanndan- geç- mesi ve Türkiye'nin seyirci kalması düşünüle- bilir mi? Bunca gelişmeden sonra MONCON böyle yorumlanabilir mi? Türkiye MONCON'u 61 yıldır titizlikle ve özenle uygulamaktadır; ancak Türk Boğazla- nndaki rejimin yalnız MONCON hükümlerine göre değil, uluslararası hukukun bütün lcuralla- nnın bileşkesiyle belirleneceğini bilmekte ve örneğin MONCON'da hiç yazılı olmadığı hal- de şunlan gözetmekte ve öngörmektedir: 1- Yedek çeken ve yedekte çekilen gemileri geçiş özgürlüğünden yararlandırmaktadır. 2- Türk Boğazlannda trafik aynmı düzenı kurmuştur. 3- Kaza olasılıgının yükseldiği durumlarda (yoğun sis, kuvvetli akıntı) geçişi geçici olarak durdurmaktadır. 4- Durumu salimen geçişe elverişli olmayan gemiyi, durumunu düzeltinceye dek bekletmek- tedir. 5- Dar sularda kazaolunca geçişi durdurmak- tadır 6- Tehlikeli yük taşıyan büyük gemileri, gü- venlik önlemleri alarak geçirmektedir. Yalnızca bir bölümünü saydığımız bu önlem- lerin tümü denizcilik teknigine ve uluslararası hukuka uygun önlemlerdir. Yukanda belirttiği- miz nedenlerle banşına zarar vereceği apaçık olan bir yükü taşıdığından kuşku duyduğu ge- miyi araması ve böyle bir yük bulduğu takdir- de ona el koyması, Türkiye'nin hakkıdır. (İT) YEŞIL ELMA V / Seyahat Acentası Taksim: 0212 2495211 - 0212 2495217 Cumhuriyet Bayramı'nda (25-29 Ekim '97) 4 gece - 5 tam gün B U D A P E Ş T EUçaWaulaş.m,OKkonaklama.şehirtiJru, transferler, rehberiik hizmetleri dahil. ITALYAN KULTL'R MERKEZI Meşrutiyet Cad. No: 161 Tepebaşı - İSTANBUL Tel: 293 98 48 web: http://www.türk.neL/ istiic İTALYANCA DİL KURSLARI20 Bm 1997 Aynca başlahgıç sevıyeleri için hızıandınlmış lcurslar Kayrttar: Itafta Içi «aıt 10.00 • 18.30 Şartlarımızı Öğrenmeden Lisan Kursuna Başlamamanızı Öneriyoruz. . . ! i ANKARA İZMIR I MECIDIYEKOY • BAKIRKOY (0312)434 22 95 (0232)484 77 93 (0216)345 06 11 (0212)275 43 98 (0212)542 56 27 (0312)425 44 42 (0232)425 77 70 (0216)336 86 93 (0212)275 43 99 (0212)542 56 28 İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1997/258 Davacı Tekel, Tütün, Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol Işletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından davalılar Talip tlhan, Yılmaz llhan. Mehmet Arslan aleyhine açılan tazminat davasında verilen ara karan gereğınce: Davalılardan Talip llhan'ın 205. sok. no: 10 Buca-Izmir, diğer davalı Yılmaz llhan 439/4 sok. no: 17 Buca-lzmir ad- reslenne yapılan tebligatlar bila tebliğ ıade edilmış ve yaptınlan zabıta araştırmalanna rağmen tebligata elverişili adres- len tespit edilememiş olmakla dava dilekçesinin ilanen teblığıne karar venlmiş olup yukanda adlan ve adreslen yazılı davalılann duruşma günü olan 12.11.1997 günü saat 9'da mahkememizde hazır bulurunalan veya kendilerine bir vekıl- le temsil ettirmeleri aksi halde duruşmalara gıyaplannda devam edılip yokluklannda karar verileceği hususlan dava di- lekçesı yerine geçmek üzere ılan olunur. 26.9.1997 Basın: 43792 İLAN T.C. ALİAĞA ASLİYE HUKUK HÂKtMLtĞt'NDEN DUYURULUR Mahkememizce verilen 15.10.1996 tarih ve 1996/326 esas. 1996/479 karar sayılı ilamı ile Izmir, Konak ilçesi, Basın- sitesi Mahallesi 200- 02 cilt. 53 sayfa, 166 kütük noda nüflısa kayıtlı Mehmet ve Hediye'den olma 16.1.1975 doğumlu Atilla'nın "Kızılbu- ga" olan soyadının "Kubar" olarak dü- zeltilmesine karar ve- rilmiştir. İlanen tebliğ olu- nur. 21.2.1997 Basın: 43784 URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1996/335 Karar No 1997/240 Davacı Osmao Kurtuluş M. davacılar Mevlüt Kurtuluş, Hızır Kurtuluş \ekıllen tarafından davalı Urla nûfus müdürlüğü aleyhine açılan nüfusta soyadı tashıhı davasının verilen 10 06 1997 tanhh karar gereğınce; 1 - Davanın kabulüne. 2- Izmır ılı Menderes ılçesı, Bulgurca koyü cılt 004'04, s 73. lo 323'te nüfusa kayıtlı. Mevlüt ve Bahnye'den olma, 15 02.1972 d.lu davacı Osman Kurtuluş'un ve aynı yerde nüfusa kayıtlı A.İI Osman \e Hatıce'den olma 20.10 1940 d.lu müdahıl davacı Mevlüt Kurtuluş'un ve aynı yerde nufusa kayıtlı, Mevlüt ve Bahnye'den olma 15 11 1964 d.lu mu- dahıl davacı Hızır Kurtulujj'un her uçünün Kurtuluş olan soyısımlennın ayn ayn Efendıoğlu olarak düzeltılmesıne daır karar venlmıştır Ilan olunur. Basın 43^90 PENCERE Sıdıka Hanım'ın Mutiuluğu... "Sıdıka (Atalay) Hanım 49 yıl önce Kıbns'ta doğmuş. Aile İngiltere 'ye göç etmiş. 11 yaşınday- ken Londra. Türkiye'de lise. 1967'deyıldınmaş- kı. Sıdıka Hanım atak bir kişi. Konfeksiyon işine giriyor. önce Irak, sonra Ubya pazan. Ardından turizm. Sıdıka Hanım Mövenpick Oteli'ni başan anıtı gibidikiyor. Artıkdoruktadır. TÛSlAD'a4'ün- cü kadın üye oluyor... Ama o ne?.. Sıdıka Hanım iş yaşamında yıldızlaşırken yıllar geçmiş, yıldınm aşkıyla evlendiği kocası kansını aldatmaya başlamış; 'hem de Sıdıka Hanım'ın ya- nında çalıştırdığı kadınlarla...' 27 yıllık evlilik yıkılıyor. Günaydın hüzün!.. Geriye iki çocuk kalıyor. Sıdıka Hanım Möven- pick Oteli'nisatmakzorunda kalıyor. Kıbns'a çe- kiliyor. Orada Asil Nadir'e yakınlaşıyor. Gönül ve iş ilişkisiyine 'mutsuz son7a noktalanıyor. Sıdıka Hanım hem para kaptınyor, hem düş kınklığına uğruyor... Sıdıka Hanım bir gece bir avuç hap içiyor. Ya- tağına uzanıyor. ölümü bekliyor. Son dakikada yetişiyorlar. Kurtanyortar. O şimdi yorgun, yalnız, mutsuz." • Yukarıdaki öyküyü çok satışlı bir gazeteden özetleyerek aktardım. Sıdıka Atalay magazin ba- sınında ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Inanıyorum ki toparlanır; yaşamda şimdiye degin aynmsama- dığı mutlulukları bundan sonra tanıyabilmesi için önünde uzun bir zaman var. • Kimisi der ki: - Zengin olmalı!.. Düşünürüm: - Peki, birinin zenginliği, pek çok kişinin fakirii- ği demek değil mi?.. Zengınlik mutlulukla özdeşleşirse, yoksullar ne yapacaklar?.. Acı çekecekler. Insanlann çoğu acı çekerken fildişinden gökdelene çekilip mutlu ol- mak olanağı var mı?.. Olağanüstü varsıllarteleviz- yondaki Brezılyadizilerinin kahramanlan gibi mut- suzluklara düşüyorlar; dünya basını bunlann de- dikodulanyla dolu. Ne bitmez tükenmez öykü bu, ne senaryocu yazmaktan bıkıyor, ne yönetmen film çevirmekten usanıyor, ne de sıradan insanlar izlemekten... Genel geçer kural nedir? Mutlu olmak için ya gü- zel bir kız ya da yakışıklı bir delikanlı gerekli değil mi!.. Peki, çirkin kızlarla gençler ne yapacaklar?.. Hem güzellik ne demek?.. Çirkinlik ne demek?.. Estetikne demek?.. • "Mutluluk kavramı" daha çocukken insanın ka- fasına bugünkü ilkelliğiyle ışlenirse, kimse mutlu olamaz!.. Kendisini mutlu sanan kişi, bir sabah uyanır, mutsuzluğun kuyusuna düştüğünü ayna- dan kendisine bakarken görüverir. Dünya görüşü bakımından çarpık ve yaşam felsefesi açısından sapkın yetiştiriliyor çocuklar... Stradan güzellikle sanatsal estetik arasında ak- la kara gibi bir ayrım geçerlidir. Para kazanmak ile bir şey yaratmak arasında uçurum var... Para geçmişte yoktu.. Gelecekte olmayacak. • 21 'inci yüzyılın eşiğinde, insanı benüğinden sar- sıp silkeleyecek çapta bir devrimin kapısı açılıyor, eskinin bütün değerieri yıkılacak... Yepyeni bir insan doğacak... Yıpranmış, aşılmış, çürümüş, kokuşmuş değer yargılarını benimseyerek yaşamda mutlu oluna- maz. Çünkü hayat, ilkel toplumdan başlayarak fe- odal ve kapitalist düzenlerin üst üste istiflenmiş kurallanna göre yaşanıyor... Geçmişin "mutluluk kavramı" geleceğin insanı için fosilden gayrı bir anlam taşımayacak... (E ÇAGDAŞ YAYINLARI Hikmet Çetinkaya ŞERİAT PAZARI Fiyatı:500.OOOTL f«ap Kufûbö Ça§ Pazariama) Saiktmsoöüt Sok. No.-9/B r ' " ' -istanbul TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ İLKÖĞRETİM OKULU Ülkenin geniş eğitim ihtiyacı için... Yetişkin insan gücüne yatınm için... Türkiye Gazetedler Cemiyeti bir ilköğretim okuiu yaptrryor SİZ DE KATKIDA BULUNUN BAĞIŞLARINIZI İstanbul lli Özel Idaresi'nin Ziraat Bankası Cağaloğlu Şubesi'ndeki 30402/2776 numaralı hesabına yapabilirsiniz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti • ' Tel: 0 212 513 83 00 Öğrenci kimliğimi kaybettim. Hiikümsüzdür. GÜLOŞ MUŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle