25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 1997 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER "Tarifsiz Kederler Içindeyim M. İSKENDER OZTURANLI S on günlerdc "Cumhuriyetin nereden nereye geldiği'', "ne- reye götürülmek istendiği", yolunda açık oturumlar dü- zenlenmekte. düşünceler or- taya atılmaktadır Sonın önemlıdır. Ve ınsanı "tarifsiz kederler" içine düşürecek nitelıktedir. Bilındıği gibi "İstanbul'da, Boğazi- çi'nde' Bir faİdr Orhan Veli'y im/ Yeli'nin oğluynm/ Tarifsiz kederler içindeyim" dı- zeleri 1940'lardayazılmıştır. Ogünlerde Türkiye Cumhunyetı Atatürk'ün çizdı- ğı yoldadır. Orhan VelTnın toplumsal bır sıkıntısı yoktur Kışisel üzüntüsünü dile getırmek içın yazmı^tır bu dizelen. Ne \ar ki daha sonra toplumsal uzün- tüye değınen ozanlanmız olmuştur. Bun- iardan bin Sunullah Ansoy 'dur. Yırmı bir yıl önce şunlan sö> leıniştır: "Adına,an- lamına basa basa/ \e yaptınsa se\gili Mustafa Kemal/ Ne işaretledinse sevgili Gazi Paşa' Ne düşledinse se\ gili Atatürk/ Tümünii. acımasız.yıkıp attılar/ Hem de/ Adını ana ana/ Sen bizi bagışlama!" 21 yıl önce 1976 yılında cumhuriyet nerededir? 1950'lerde sı>asal ıktidar değişmış. yeni ıktidarın ilk uygulaması. Türkçe ezanı Arapçaya dönüştürmek olmuştur Bu suretle yurdumuzda dın sömürüsü başlamış. Atatürk"ün bırer devnm kale- sı olarak düşündüğü halkevleri ve halfco- dalan kapatılmıştır. Köye ışık ve arydın- lık götürecek olan Köy Enstitüleri ;, ıkil- mıştır. Devletin en üst katına çıkan polı- tıkacılar. "Siz isterseniz hilafeti bile geti- rebilirsiniz" diye seslenmişlerdır Meclis gruplanna. Gün gelmiş. "Banasağcılarvemilliyet- çiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz" bı- çımınde konuşan devlet adamlarımız. söylediklennı unutarak "eli sopalı anar- şisrinkarşısınaelisopalısağanarşist~ı çı- karmışlardır. Şenatçı sağ. eylem içın fır- sat kollamakta, kargaşacı sol, ıktidann beceriksizliğı, yeteneksizlıgı yüzünden ülkeyı bir terör havasına sokmuş bulun- maktadır. İki ateş arasında kalan ıktidar. ne yapacağını bilmez durumda. ortalar- da dolaşmaktadır. Sunullah Ansoy. sözünü ettıgımiz şı- ın işte bu ortamda yazmıştır Ama daha sonra neler olmuştur'' Önce. demokratık kitle örgütlerının sesleri kesilmiş ve kısılmış. sonra da si- yasal iktidarasahıpolanlar. "tabulanyı- kıyonız'", "Kemalizm miadını yitirmiş- tir", "Atatürk fanidir, hata y apmıştır" gı- bi söylemlerle Atatürkçü düşünceyı y ıp- ratmaya yönelmişlerdir. "Anayasayı bir kez delmekle bir şe> olmaz" > aklaşımıy- la hukuk de\ letı kavramı örselenmış. "Benim memurum işini bilir" sözleriyle de toplumsal değer yargılan altüst edil- miştir. Demokratik ve laık düzenin sar- sılması sonucunda. şenat ve hilafet öz- lemcılen, ülkenın dört köşesinde at koş- turmaya. cint oynamaya başlamışlardır. Köktendıncı tslam. radıkal İslam böyle- lıkle çıkmıştır günyüzüne. Bu nedenle bır zamanlar "yurtta banş. dünyada ba- nş" ülküsü doğrultusunda yuruyen Türk insanı, şimdı bir yanda bölücü. öte yan- da dincı terörün kıskacı altındadır. Bu yetmivormuşgibi son zamanlardabırde "siyaset, şeriat ve mafya" üçgenının cen- deresı altına>atınlmıştır. Ne yapacağını bilemez dumma getınlmıştır. Bu çıkmazdan. bu cendereden nasıl kurrulacağız? Ne yapacağımızı vakıt ge- çirmeden saptamak zorunda olduğumuz günlerde yaşıyoruz. Yeniden bır Atatürk gelmeyeceğine. gelemeyeceğine gore görev hepimızındir. Daha çok da Ata- türk'ün güvendiğı \e cumhunyetı ema- net ettiğı gençlerimızindır. Öyle görülü- yor ki önümüzde yeniden Atatürk'e dön- mekten başka çıkaryol yoktur. Türk ulu- sununmutluluğubunabağlıdır. 1930'lar- da Turkıye cumhuriyetinin "kuruluşilke- leri" olan Atatürk ilkeleri, bugün "kur- tuluş ilkeleri" haline gelmiştir. 1923 devnmcileri. bağımsızlık sava- şından sonra bir yol ayrımıyla karşılaş- mışlardır: Ya eskisı gıbı şeriat düzenini. dın dev letinı sürdürecekler ya da çağdaş ve uygar bir ideoloji olan laıkliğe yöne- leceklerdır. Türk devnmcileri ikinci yo- lu. çağdaşlık ve uygarlık yolunu seçmış- ler ve bıze pınl pınl bir cumhuriyet ar- mağan etmişlerdir. Eğitım ve kültür yo- lu ile de cumhunyetı demokrasiye dö- nüştürmek istemışlerdir. Atatürk devn- minın ulaşmak ıstediğı son amaç demok- rasidir. Bu nedenle 1923-1938 arasında- ki 15 yılın "demokrasiye hazırlık döne- mi" olduğunu söyleyenler yerden göğe kadar haklıdırlar (Kapani). Bu amaca ulaşmak içın Atatürk devrimcılen. şeri- at düzenıne ve medrese eğıtimine son vermışler. ~tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız ulusal egemenlik" yolundan ülke- v i çoğulcu bir demokrasiye götürmek is- temışlerdir. Ne var kı Atatürk'ten sonra gelen yönetici kadrolar. devnmin hızını kesmişler. 1950'den sonra yürüyüşünü durdurrnuşlardır İlkelerden ödün üstüne ödünler verildıği ıçin "Egemenlik ulu- sundur" kav ramını "EgemenlikAllalTın- dır" biçımıne dönüştürmek isteyenler çıkmıştır sıyaset sahnesine. Son yıllarda da "Siyaset dinin emrindedir", "Siyaset dinin hiznıetindedir" sözlerini sarf eden siyasal iktıdarlara karşı Türk ulusu laık- lıği savunmak zorunda bırakılmıştır. Bugün ülkemizde "Şeriat haktır, inan- mayan alçaktır^ sloganlanyla "Müslü- man Türkiye'*vı kurmak isteyenlere ık- tidar kapılan açılmıştır. "İktidara geldi- ğimizde cumhuriyet kadrolannı tasfive edeceğiz'" bıçımınde konuşanlara. başba- kanlık kotuklan bağışlanmıştır. Bu yüz- den de "Cumhuriyet adına, Atatürk adı- na konuşanlaruı yüzüne tükürün" diven politikacılar türetilmiştir Günümüz koşullarında tek kurtuluş yolu >eniden Atatürkçülüktür. "Din ve mezhep hiçbirzaman politika akti olarak kuilanilamaz" diven Atatürk'e kulak ver- mektır. Eğitım ve öğretımın Atatürk il- keleri doğrultusunda. çağdaş bilım ve eğitım esaslanna göre yapılacağını vur- gulayan anayasa yargısına uygun polıti- kalar üretmektir. Yurttaşlar Yasası'nın 266. maddesinde belinilen "ergin kişidi- nini kendi seçer" anlayışına uygun dü- zenlemeler yapmak. tarikat yuvalannda ve vurtlannda boş yere zaman tüketen bir damlacık çocuklanmızı, bilmedikle- ri, anlamadıklan bir dilın "hafız**lığın- dan. "ezber'ciliğinden kurtarmaktır Ak- lın ve bilimın ışığında dın adamlan ye- tıştırmektır. Önce çağdaş. sonra dındar olmaktır. Türk ulusu bugün, 1923 devrimcilen gibi bir yol aynmındadır. Ya şenat düze- ni gelecek, dın devleti görüşü egemen olacaktır ya da laik cumhuriyet kurtan- lacaktır. Ikısının ortası bir yol yoktur. Bı- rinci yol karanlığın. ikıncisiyle aydınlı- ğın yoludur. Ulusun bü>ük bir çoğunlu- ğuaydınlığagirmekistemektedir. Sivasal iktıdarlar buna engel değıl. yardımcı ol- mak zorundadırlar Anayasamızın ve yasalanmızın buyruğu budur. ARADABIR K E M A L O C A K Emekli UEB Müfettifi • ••YOK Meydan Savaşı Cumhunyetın kuruluşuyla bırlikte Türk insanı, kul- luktan vatandaşlığa geçmiş, cumhurıyetin temel kurumlarını kurmuş ve bugüne kadar da bu ku- rumların ayakta kalmasını sağlamıştır. İşte bu ku- rumlardan binsi ve en önemlisi de üniversitelerimiz ve üniversite gençlığimızdir. Ancak gelin görün kı bugün ülkeye, ulusa, laik ve demokratik cumhurıyete sahıp çıkan ve çıkmaya çalışan üniversite rektörleri. büyük bir kıskacın ara- sına alınmak ve siyasal iktıdarların güdümüne so- kulmak istenmektedir. Böylece bu meydan sava- şının nedenini de TBMM'ye indirılen 'YÖK' yasası teklifi oluşturmaktadır. Oysa anayasamız hak ve özgürlükleri korumak ve haksızlarla savaşmak, vatandaşın hem haklı hem de ödevidır demektedır. Öyle sanıyoruz kı sa- yın rektörler işte bu hakkı kullanarak üniversitele- rin ve bilimin ve bılimselliğın onurunu ayakta tut- mak ve korumak istemektedırler. Ama bızce uzü- cü olanı, yıllarca YÖK Başkanlığı'nı yapmış olan Milli Eğitim Bakanı Sağlam'ın "Milletvekillerinden tepki var" diyerek "YÖKyasası teklifıni" gündeme getirmış olması ve "Bu durum bizı zora bırakıyor" demesidır. Eğer ortada böyle bır durum yarsa kar- şısında anayasa vardır. yasalar vardır. YÖK Yasası vardır, Türkıye'debağımsızmahkemelerveyargıç- lar vardır... Bugün kamuoyu ve üniversiteler daha çağdaş, bilimsel çalışmalara daha açık ve daha özgür bir 'YÖK' yasa tasansı beklerken böyle bir durumla karşılaşmış olmaktan doğrusu şaşırmış, bu gerıye gidişe de anlam verememiştir. Gerçek şu ki üniversitelerimiz. onların değerii ög- retim üyeleri rektörleri ve dekanları ülkenin çoğa- lan ve yumaklanan sorunları karşısında, bugün her zamankınden daha duyarlı davranmakta ve Ata- türk'ün 1920'de "Bütun umidim gençliktedir" öz- deyışinın anlamı doğrultusunda üniversite gençli- ğine sahip çıkmaktadırlar. Geçmışte ve ülkemizde universıtelere, üniversi- te öğretim üyelerıne ve üniversite gençliğine yöne- lik girişımler zaman zaman olmuş; ne var ki üniver- sitelen kendi siyasi düşüncelerı ıçin kullanmak is- teyenler bu gınşimlerın altında kalmışlardır. Yapılan bu meydan savaşlarını tarıh boyunca hep akıl ve bılim kazanmıştır. Bugün bız ünıversitelerimızden bilimi, felsefeyi, sanatı, araştırmayı, sorgulamayı seven, yurt ve ulus sevgisiyle dolu, çağdaş ve özgür düşüncelerle do- natılmış; ulusun olanaklarını ve ülkenin varlıklarını yalnız halk yararına kullanabılecek bireyle yetişti- rildiği inancını tartışmaktayız. Türk kamuoyu ve üniversitelerimiz Mılli Eğitim Bakanı Sağlam ile YÖK Başkanı Gürüz'ün 'YÖK' tartışmalarında elbette kı doğrunun yanında yerini alacaktır. Umarız, bu kışisel tartışmalar ve yapıla- cak değişiklikler üniversıtelenmizde taşları yerinden oynatmaz ve üniversitelerimiz yeni olaylara sürük- lenmez. Bunun içın de 2547 sayılı YÖK Yasası'nın eksik- lerini tartışmaya açarak ılerıye. doğruya, güzele ve çağdaş bir üniversiteye yönelik yeni düzenlemeler yapılmalı ve 2547 sayılı yasanın eksiklikleri tamam- lanmalıdır. Ne var ki yüce parlamentoda bu düzen- lemeler yapılırken kesınlıkle ülkenin ve ünıversite- lerin sorunlarına çözüm olmayacak bir geriye dö- nüş yasası çıkarılmamalıdır. Hepsinden önemlisi, çıkarılmak ıstenen bu yeni YÖK Yasası ile üniver- site rektörlerınin konumlan vatandaşlıktan, kulluğa dönüştürülmemelidir. A T A 0 L B E H R A M O G L U 25O.OOOTL Çağ Pazariama A.Ş. Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 9^8 Cağaloğlu-lstanbjl Tei 514 01 95/96 Posta çekt no.: 666322 'Methadone' Yerine... Prof. Dr. HİKMET KOYUNCUOĞLU İstanbul Tıp Fakültesi S on günlerde. ülkemizde özellikleero- ın bağımlısı kişilerın sayısının 550 bine vardığı tahmınine dayanslarak. sorunu kımı yönleriyle çözümlemek içın. kımi ginşımlerin gerçekleştinl- mesi düşünülmektedir. Bu bağlam- da, methadonevenlerek (methadone maıntenan- celtedavı elealınmaktadır. Methadone 1970"ler- den ben. bu amaçla birçok ülkede kullanılmış ve günümüzde de kımı ülkelerde kullanılmaktadır. Bilındiği gibi methadone sentetik bir eroin ben- zeri bileşiktir. Eroınbağımlılıöınıntıpkısıbağım- lılık yapmakta va da oluşmuş bır eroın bağımlı- lığını sürdünnektedir. Alındığı süre içınde. tıpkı eroın gibi, gıttikçe dozu arttırmak gereği vardır. Bu. bağımlılığın gıttikçe şiddetlenmesi demek- tır. Ayrıca methadone'a geçildığı zaman. öncele- n ahnan eroın dozuna eşıt olabilecek methadone dozundan daha yüksek bır methadone dozuyla başlanması. eroin eksıklık durumunun örtülme- si içın. zorunludur Bu ıse. daha başlangıçta. ero- in bağımlılığını bır oranda güçlendırmektedir Methadone verildiğisürecegünlükdozun her gün bir yetkili tarafmdan kişive göz önünde uygulan- ması zorunluluğunu getirmektedir. Methado- nc"un verilmesi ve bunun sürdüriilmesL eroine dönüşü (re lapse) tüm kesememekte ve ki^ilerin za- manla yeniden eroine dönüşü kaçınümaz olmak- tadır. Eroın, cinsel vetersızlığe (sexual ımpoten- ce) götüren bir bıleşikür. Methadone. bu yeter- sızlığı gıderek arttıran bir biçımde sürdürür. Yi- ne eroın vebenzerlen, bağışıklık sıstemı ıımmu- ne systeml üzerine olumsuz etkıler yaparak, kı- şilerin mikrobik hastalıklara. genel anestezıye dayanıklılıklannı azaltmakta ve daha da kötüsü, kanser ve benzerlennın bu tip bağımlılarda nor- mal ınsanlardan daha fazla olmasına yol açmak- tadır. Bu nedenlerle. eroın bağımlılarında mikro- bik hastalıklar daha sık, daha ağır olmakta. kan- ser ve benzerlen daha çok ve daha çabuk ılerle- yen bir biçime gırmektedır. Böylece. bu tıp has- tahklarda ölüm daha da fazla olmaktadır Bu olanlar. methadone ile de. gıttikçe artan bır biçım- de gelışmektedir. Bununla birlıkte. methadone. hep söylendiğı gibi. damar içı voluvla kullanıl- madığından. enjeksi>onla bulaşacak, özellikle hepatıt ve AIDS oranını eroine göre düşürmek- tedir. Aynca, methadone"un etki süresi vücutta eroine göre oldukça uzun olduğundan. eksiklik durumu daha geç ve daha az gürültülü olmakta- dır. Bu, methadone uygulamasınm yararlanndan bıridir. Methadone'a geçış ve dozu azaltarak kesme. eroine dönüşü azaltmamaktadır. Gebelerin met- hadone almasıyla ana karnındakı çocuğun etki- lenmesi. hemen hemen gebelikte eroın alınmasıy- la görülen etkilenme gibidir. 1970 yılından beri yaptığımız denesel çalış- malann sonucu olarak gelıştırdiğımız ve günü- müzde dünyanın büyük bilım çevrelerince be- nımsenen "morfin ve benzerierinin oluşturduğu bağımlılık mekaniznıası" kısaca şöyledır: Mor- fin ve benzerlen. sinır hücrelerinde uyanlmanın ılk adımını yapan bileşiğin (cAMP) oluşumunda rol alan enzimi (adenylyl cyclase) alınan morfin veya benzerlennin dozuna bağlı olarak baskılar- lar Bu baskıyı ortadan kaldırmak içın, bu enzim ve bunun yaptığı bileşik aracılığıyla (cAMP) iş- leve geçen öbuvenzim ve bileşiklenn hücre tara- fından düze> len arttırılır Bağımlı v ücut tarafın- dan kaçınılmaz olan bu baskılı durumu veniden yakalamak için. alınan morfin veya benzerieri- nin dozu yükseltılir (tolerance). Bu kısırdöngü yukanlara doğru tırmandınlır Bu arada. morfin ve benzerlennçe baskılama, baskılanan Uk enzı- mın uvanlmasını sağlayan vücudun engüçlü uya- ranı olan glutamik asıdın etkilediği yerlenn (GLURs) sayısını ve glutamik asıde karşı ılgisı- nı (affinıty) arttınr. Morfin veya benzerlerinın alınması herhangi birbıçımde kesilirse. uyanlma- yı sağlayan artmış glutamik asidin etkilediği yer- leraracılığı ile.yineartmışenzimleruyanlır. Bu- nun sonucu olarak morfin ve benzerlerine ba- ğımlı duruma gelmiş vücut, eksiklik (abstinen- ce) dediğimiz knz biçimindekı duruma girer. Bu. yeniden morfin veya benzerierinin (methadone daolmak üzere) alınması ile durdurulabilinir. Bi- zım bu gibi durumlarda yaptığımız. glutamik ası- din salıverilmesıni (release) azaltma. glutamik asidin etkilediği ven tutma (glutamik asid resep- tör antagonistleri) ve bazı destek farmakolojık yardım yapmaktır. Öte yandan. süreğen (chro- nic) alkolızmin oluşum mekanizması da buna çok benzer biçimdedir \ e bu, hemen tüm araştır- macılarca benimsenmiştir. Süreğen alkolizmde alkolün glutamik asıdın etkilediği çok önemlı bir yerinde (NMDA receptor) kalsiyum iyonunun hücre içine geçişini duraklatması ile. bu yerin sa- yı olarak artması en ön plana gelir. Günümüzde kronık alkolizmde. özellikle knz dönemınin at- latılmasında v e daha sonra alkole dönme dönme- yi sağlamada. yine glutamik asıdın salıverilme- sini azaltma ve glutamik asidin etkilediği yen glutamik aside kapatma en önemlı gırışım ol- maktadır. Hastaya delı gömleğı gi>dırme, elinı- avağını bağlama hiçbir >arar sağlamamaktadır. Morfin ve benzerlennin eksiklik durumlannda, glutamik asit salıvenlmesinı azaltmama ve etkı ettıği yen kapatmama gibi durumlarda olu^an be- yın tahnbatı gıbı zararlarda alkol eksikliğınde ay- nı bıçimde oluşmaktadır. Klonıdın (clonidıne) gıbı. fakat klonıdınden çok İmidazoline İı reseptörleri için spesıfik ve yan etkılen daha az ılaçlar bugün ülkemizde bu- lunmaktadır. Yaptığımız araştırmalar. bu tıp ilaç- lann glutamik asıd salıverilmesinı azaltarak. ın- san ve havvanlarda. morfin ve benzerlerininkıne eşdeğer sayılabilecek morfin ve benzerierinin et- kilediği yerdışından. bireylem yaptıklannı gös- termektedir. Eİöylece bunların. morfin ve ben- zerlennin yaptıklan bağımlılık ve süreğen alko- lizmin sağaltılmasında kullanılabıleceği ortaya konmaktadır. Bunlar knzı çok hafifletır, morfin ve benzerleri ve alkol alınmasını azaltır. Özellik- le alkolizmde karaciğer tahribatını azaltmakta v e yaşam süresinı uzatmaktadırlar. Eğer kişi bu ba- ğımlılıklardan anndırılırsa. methadone'dan daha iyi, daha az zararlı. daha az yeniden başlamayı sağlayıcı bir sağaltılma bu ılaçlarla sağlanabil- mektedır. Tizanidine (Sirdalud Sandoz), Rilme- nidine (HyperiumSenier) İmidazoline tı aracı- lığı ile, NimodıpinefNımotrop Bayer)sınırhüc- resı içine. sinirhücresinin uyarılmasını sağlayan kalsiyum iyonunun gırmesıni engelleverek, met- hadone'dan daha az zararlı. daha güvenlı. daha ucuz ve daha etkili bir olanağı bu konuda çalışan doktorlara sağlayabiltr. Başörtüsü Bahane... HULUSİ METİN İstanbul Barosıt Avukatlarından 9 kı tümcenın bın dm oldu . Ya- I kın geçmışte bir sıyasacı tpoli- tıkacıı. "Kuran'ınvasalarauv- gun olup olmadığını değiL v asa- lann Kuran'a uygunluğunu esas alacağız"demışti. Hoşgö- renlenmızgörmüştü. Bayan meslekta- şı da geçenlerde. "Poütika dinin emrin- dedir" deyıverdi. Onu da höşgörenler oldu. "Aynı zamanda din olmayan hiçbir politika yoktur."' -\ncak bu anlamda söylendığındeevet. "Pıılirikadinin(po- litikanın) hizmetindedir."lnsan ürünü politika, ınsan amaçlı olsa da. yıne ken- di dınıne. yanı polıtıkava hizmet eder Sı> asa (politika). siyasal yetkenın, mu- halefetle insan (toplum) üzerine oyna- dığı ovunun adıdır. Yet'kenin (sıyasat otorıtenın) buyru- ğuna uyan her zaman. iyi vurttaş" ya da •hayırlı kul'dur. Tannsal ya da ınsan- sal kavnaklı polıtıkalann ortak dıleği, kendi dınlenne (politikalanna). uya- cak veonuuvgulavacak ınsanlannbu- lunmasıdır. Korkruklan ıse sorgulavan voırttaşlardır Tannsal v a da ınsan ürünü olsun, po- litika (dın) karşısında bıreyın amacı, insansa! evrensel değerieri kamusal ya- şama geçirebilmek. vetkevi bu değer- lerle kuşatabılmektır. Yurttaşhk bihncı henuz uvanama- mış insana (gıderek topluma). tanrısal kavnaklı olduğu savı ile davatılan dın. bir de 'tek din. son din, en doğru din ve evrensel din' savıyla sunuluyor ve ka- musallığadataşması (taşınlması) ıste- nıyorsa: başörtüsü. masum (!) fakat şeytanca bır bahanedır. Bövle bır din karşısında, 'politikanın dinin emrinde' olduğunu. hem de yetkeye ortak bir po- lıtıkacı söylemışse .. hoşgörmek birya- na, cumhuriyet savcılannın. unvanlan- nın başındaki 'Cumhuriyet' adına, mu- vekkilleri 'karnu' adına, 'çağdaş Ata- türk Türkhesi' adına görevlerıni yap- malan kaçınılmaz bır zorunluluktur. • Laıklık. 'kamusal alan'm din dışlı- ğıdır. Kamusal alan, tüm vurttaşlann 'ortak paydası'dır Bu ortak payda, Atatürk Türkıyesı'nde yaşıyor olmak \e onu korumak bılıncıdır. Bu bılınç, tüm dinlenn bırevsellikle sınırlı tutul- masını gerektırir. \e laiklik birevin dı- nı ile uğrasmaz. Tüm dinlere, her an- lamda 'kanşma'. ancak (\e zorunlu olarak) kamusailık sınınnda başlar 'Açık seçik ifade!' etmeden dobra dobra söyleyelım. Kımın hangı >oru- munu. hangı İslam ülkesınin uygula- masını esas alırsanız alın. dın ve dev- let. Kuran sıstemınde 'yapışıkikiz'dır. aynlamaz (nokta). Eğer dın ve devlet ışlennı birbırın- den ayırmak, yalnızca 'birörgüdenme modeli' ve Kuran yine tartışıunaz ya- sa ise, Kuran'ın ve Kurancılann buna bırıtırazı >oktur. Dın ve devlet ışlerini birbirinden avırmakla birlikte. devlet ışlerinin as- la dm kıtabına ve kurallanna dayandı- rılmaması sağlanabılırse, işte o zaman, 'Kuran karşısında' laık bır devlet ör- gütlenmesınden ve laik bir toplumdan sözedılebilır. Kuran savunuculannı ra- hatsız eden de işte budur. Kuran'ı. Tev - rat ve tncil'den ayıran temel özellikler bılinmeden. örneeın Hınstiyan bır top- lumdaki laiklik anlayış ve uygulama- sını. 'özgürlük adına'. Kuran için sa- vunmak; bilgisizlikten kaynaklanmı- yorsa. aymazlıktır. TC'nın temel fel- sefesını, bılınçlı ya da bılmçsız, yıkma- vaçalışmaktır. • 'Zaman üstü ve evrenseTolma sav ın- dakı bır dının buyruklan, ancak o di- nin ınananlan içın ve 'bireysellikle sı- nırlı olmak koşuluyla" geçerlıdır Laik- lik. tüm dınler ıçm 'kamusal alan dışın- da". msanın Tanrısıyla ya da Şevtamy- la özgür olmasını sağlayan ınsansal bır sıstemdir. Lnutmayalım kı, ınananlan- nı kışisel olarak mutlu edebılen dinler; tarıhin hemen her dönemınde topluma acı ve eözyaşı sunmuştur yalnızca. • TY'de başı örtülü (türbanlı) birgenç kız hevecanla konuşuyor: "Ben avuka- üm. Dunışmalara, inancım gereği ba- şım örtülü olarak girmek istivorum. izin vermivorlar; bu bir zulümdür (!), insan haklanna a> kmhktır (!)..."dwor- du. Bırvurttaşdasoruyorduona "Her verin. her mesleğin bir kuralı olduğu- nu bilmivor musunuz_ Örneğin ben, sizin inancııuzın tapınağına istediğim kr> afetle, başım açıkolarakgirebilir mi- yim.' Dahası, siz. bir avukat olarak. bu- gün inancınıza uygun kıhkla vargıcın huzuruna çıkarsanız, yann da yine ay- nı gerekçey le. kutsal kitabınızdaki hu- kuksal hükümlerin uy gulanmasını iste- meyecek misiniz? Böylece. kişisel inanç- lannızı kamusal olana. hem de kamu- sal nitelikteki bir mesleği kullanarak taşırmış olmayacak mısınız?" \'e de- vamedıyordu: "Yüce'ye ulaşmak amaç ve gayrerindeolan nico dinler v ardır ki. hemen hiç birinde yeryüzü kurallan, yani hukuk yoktur. Bu nedenle de, inançlannı giysileri ile dışa vurmala- nnda kamusal bir sakınca söz konusu değildir. Oysa sizin inancınız. örneğin kadının yürümesinden örtünmesine, hemen riim dünyasal konulan kucak- lamak isteyen bir sistemdir. Bu sisteme inananlar için türban. inancın gereği olmaktan çıkmış. sistemin simgesi ol- muştur. Giyim kuşam özgürlüğünü söz- de savunarak. ona sığınarak. dinin hiç- bir şekilde kamusal alan ve konulara taşmasına ve taşınlmasına kuşkusuz izin verilemez." Hükümet ortağı bır partınin bıryet- kılısı de haykınyor' "Başörtüsü konu- sunu haUedeceğiz. gerekirse kanun çı- karacağız." tki tümcenın bın dın oldu. bu yazı da öyle.Ne yapalım. çok dm'le(n)dık, kal- kalım: Ökuyalım ınsan adıyla, yaza- lım ınsan içın. Amın. TARTIŞMA Güzel Bir Dünya İçin H er gün. günün sonunda kendımae şövlebırsoru soralınr Bugün ben Güzel Bir Dünya içın ne yaptım'' Göre\ımı tam ve eksıksızvaptımmı? Llkemızde denıokrasınm verleşme^ı içın bırkatkıda bulundum mu? Daha güzel bır çevre içın bır >ev yaptım mı1 Sovgun düzenıne kar^ı bır şev yaptım mı' Çocuklan güzel bır dünyada yaşatmak için bır evlemde bulundum mu'1 Kürt sorununun çözümü ıçm bır katkıda bulundum mu.' L'lkemîzdekı msan haklan ıhlallenne karşı çıktım mı° Düşüncelennden dolayı tutuklanıp, cezaev ıne konan ınsanlann özgürlüğünü kazanabılmesı ıçm ne yaptım? Düşünce özgürlüğü \e düşünme özgürlüğü içın hiçbir eylemdebulundum mu' Cumartesı Anneleri'ninönderi OyaGökbayrak'ın rutukianması ıçin pohsçe kurulan eroın konıplosuna tepkı gosterdın mı? "Kurşun atan da şereflidir" dıyerek gencecık ~ insanı katleden Abdullah Çariı'y ı aklamak isteyen Başbakan Yardımcısf na tepkı gosterdın mı? Daha öncclcn polısle ışbırlığı halınde ılencı demokrat. öğrencı. aydın. ışçi. öğretim üyelerıne saldıran ülkücü çeteler \e onlan halkın üzerine salan kontTgenlla ve işbırlıkçüerine tepkı gosterdın mı.' Ban>a bır imza da benden dıyor musun arkadaş?.. Eğer bütün bunlar içın bır şeyler yapmışsan. güzel bır dünya senın de hakkındır arkadaş. Ama yok bana ne, ben sadece kendimden sorumluyum, gelen ağam. giden paşam dıyorsan. kendi sorumluluklannın bıhncınde değıl. etrafını değı^tırmek içın hiçbir mücadeleye katılmıyorsan, senın de yolsuzluklardan, bu berbat dünyadan şıkâyet etmeye hakkın yoktur arkadaş. Benım sana önenm; ateş seni de yakıncaya kadar bekleme arkadaş. Sıra sana da gelecek. yalnız o zaman çok geç olacak. çok geç olmadan güzel bır dünya içın bır adım da sen at arkadaş Doç. Dr. Dursun Kırbaş PENCERE 'llim' ve Iman 1 ... Cenap Şahabettin, edebiyat dünyamızın ilginç kışilerinden bıridir. Kültür Bakanlığı, yazarın 'Avru- pa Mektupian'nt günumüzün dıline çevırerek ya- yımladı. Kitabın başında, Kültür Bakanı İsmail Kah- raman'ın 'önsöz' yerine yazdığı yazı yer alıyor. Yazmın son tümcesi: "Imanının kaynağında ilk olarak 'Oku' buyruğu bulunan mılletimızın evlatla- rına düşen de; okumak, okumak ve okumaktır." i Pekı, 'mılletimızın evlatlan' nasıl okuyacaklar,- dır?.. ; Kitap satın alarak... ' • Herkesin kulağına küpe olması gereken bilgiler1 - den bıri matbaaya ilişkin olmalı. Gutenberg adın- da bir 'kefere'. ıcat ettiği baskı makinesıyle ilk ki^ tabı 1450'debastı. Osmanh'da ilk kıtabı basan İbrahim Müteferri- ka'nın asıl adı bilinmez... Neden?.. Çünkü İbrahim Müteferrıka. Hıristiyan bir Macar aılesınin oğludur. Demek ki ilk Türk basımevinîi 1727'de kefereden dönme Müteferrika kurdu. ı 1727'den yazı devrıminın gerçekleştiği 1928'e dekTürkiye'de basılan kitap sayısı 25 bindır. Çoğu fasa fıso olan bu kıtapların toplamı ancak büyücek bir ev kütüphanesinı doldurabılir. ! Neyı göstenr bu?.. ! "Imanının kaynağında 'Oku' buyruğu bulunar] milletimiz"\n okumaya pek meraklı olmadığını... ', Elın gâvuru olmasa matbaayı bılemeyecektik; ke; ferenın dönmesi olmasa, basımevını ülkemıze sok-; makta kım bılir daha kaç yüzyıl gecikecektik. , Cumhuriyet ılan edildiğınde ülkemizde okuma yazma bilenlerın oranı. ben diyeyim yüzde 5, siz de-t yin yüzde 10 idı. Çünkü sağlıklı istatistik yoktui "imanının kaynağında oku buyruğu bulunan mih letimız". laik cumhuriyete dek okumaya sırt çevirj miştı. i • i Cenap Şahabettin'ın 'Avrupa Mektupları' ilginçj ama Refahlı Kültür Bakanı Ismaıl Kahraman'ın kiJ tabın başına konan 'onsöz'ü daha da ılgınç!.. işte 'TC Kültür Bakanlığı Yayınlan' içın sayın bakanıri yazdıklanndan birkaç alıntı: ' "Kitap şuuruna dayanan ve İslam ile yoğrulan kültürümüz, güçlü bir medeniyetı meydana getir-, miştir. Kültür ve medeniyetımizin kaynaklan kıtap- lardadır. Bütun ımkânlarına ve ınanılmaz gelışme- lerine rağmen teknoloji. kıtapiarı yok edemeye-, cektir. Insan oldukça kitap da olacak, insanlar oku- dukça kıtaplar basılacak ve yayılacaktır." Garıpşey!.. 'Teknolofı canavarı' kitaplan yok mu etmek ısti- yor?.. Hayır; herkesin bıldiğı gibi ilende kıtaplart elektronık ıletışım araçlarıyla insanlara ulaşacak...l Ne var ki bakan beyın amacı başka!.. Laik TürkM ye Cumhurıyetı'nın Kültür Bakanı. devletin parasıy^ la basılan kitaplarda okurlara Refahçı propaganda yapıyor: "... yeni çağ tümüyle insanlann imana dönüşü- nü vaadedıyor. Toplumlar kendi kımliklerine. yakın geçmişlerine nazaran, çok daha dikkat, hassasi- yet ve şuurla sarılıyorlar. Niçın? Çünkü; tıpkı 'ilahi bitgi' gibi 'bilimsel bılgi' de felsefi pozitivıstlerin id^ dialarının aksine; sonuç itibanyla insanı yaratıcı$ı- na ulaştınyor; ınsan, ılım adınajnianı yok etmek yö-j lundaki yoğun baskılan reddedıp fıtratına dönü- yor..." • Kültür Bakanımız evlere şenlik!.. Anlaşılan bakanlık koltuğuna 'ilim adına imanı yok etmek yolundakı yoğun baskılar'\a savaşım vermek için oturmuş, Refah Partısi adına gereğını yerine getırıyor. İLHAN SELÇUK iskele sancak sol - sağ - şeriat Yıldız falı, ulketer ve devtetler içın değıl ınsanlar içın geçerlıdır. Gerçı bızım bayrağımızda yıldız van ama suskun 1 Daha çok hilal koruşuyor'Korirma sönmez bu şafaktarda ,'uzen a' sancaf< 9 Insanmızda balıkgıbı baki'yor geleceğe Bır gozu ağlar. Bır gozu guler Bır gozu ıskeie. Bır gozu sancak 2. BASI CIKTI 300.000 TUKDVdahıll Çağ Pazartama A.Ş. Yerebatan Caddes» Salkımsöğüt Soks* No: 9/B Cağatoğlu- istanbut Te!:514 01 95/96 Posta çeki no.: 666322 ZEYTİNBURMJ SULH HUKUK >L\HKE\IESİ EsasNo. l996'l50vası KararNo. 1996 I28vası Hâkım Kemal Güzel 20998 Kâtıp: Zanf Nalbantoölu HtKL'M ÖZETf Mahkememıze an 26 12.1996 tarıhiı I996 150 esas 1996 128 \aM karar sayılı ılamla Bekır Demıray vesayet altına alınarak kendısıne Bılal Yaykan vası tayın edılmış- tır. 26.12.1996. ' Basın: 3 (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46 10806596 seri nolu yazaT kasa ruh^atımı kaybettim hükünısüzdür. NAZlR ARSLAN 28173 no'lu ehhyetımi kaybettim. Hükümsüzdür. ALİ1HSAS UYGUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle