Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 1997 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
"Tarifsiz Kederler Içindeyim
M. İSKENDER OZTURANLI
S
on günlerdc "Cumhuriyetin
nereden nereye geldiği'', "ne-
reye götürülmek istendiği",
yolunda açık oturumlar dü-
zenlenmekte. düşünceler or-
taya atılmaktadır Sonın
önemlıdır. Ve ınsanı "tarifsiz kederler"
içine düşürecek nitelıktedir.
Bilındıği gibi "İstanbul'da, Boğazi-
çi'nde' Bir faİdr Orhan Veli'y im/ Yeli'nin
oğluynm/ Tarifsiz kederler içindeyim" dı-
zeleri 1940'lardayazılmıştır. Ogünlerde
Türkiye Cumhunyetı Atatürk'ün çizdı-
ğı yoldadır. Orhan VelTnın toplumsal bır
sıkıntısı yoktur Kışisel üzüntüsünü dile
getırmek içın yazmı^tır bu dizelen.
Ne \ar ki daha sonra toplumsal uzün-
tüye değınen ozanlanmız olmuştur. Bun-
iardan bin Sunullah Ansoy 'dur. Yırmı bir
yıl önce şunlan sö> leıniştır: "Adına,an-
lamına basa basa/ \e yaptınsa se\gili
Mustafa Kemal/ Ne işaretledinse sevgili
Gazi Paşa' Ne düşledinse se\ gili Atatürk/
Tümünii. acımasız.yıkıp attılar/ Hem de/
Adını ana ana/ Sen bizi bagışlama!"
21 yıl önce 1976 yılında cumhuriyet
nerededir?
1950'lerde sı>asal ıktidar değişmış.
yeni ıktidarın ilk uygulaması. Türkçe
ezanı Arapçaya dönüştürmek olmuştur
Bu suretle yurdumuzda dın sömürüsü
başlamış. Atatürk"ün bırer devnm kale-
sı olarak düşündüğü halkevleri ve halfco-
dalan kapatılmıştır. Köye ışık ve arydın-
lık götürecek olan Köy Enstitüleri ;, ıkil-
mıştır. Devletin en üst katına çıkan polı-
tıkacılar. "Siz isterseniz hilafeti bile geti-
rebilirsiniz" diye seslenmişlerdır Meclis
gruplanna.
Gün gelmiş. "Banasağcılarvemilliyet-
çiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz" bı-
çımınde konuşan devlet adamlarımız.
söylediklennı unutarak "eli sopalı anar-
şisrinkarşısınaelisopalısağanarşist~ı çı-
karmışlardır. Şenatçı sağ. eylem içın fır-
sat kollamakta, kargaşacı sol, ıktidann
beceriksizliğı, yeteneksizlıgı yüzünden
ülkeyı bir terör havasına sokmuş bulun-
maktadır. İki ateş arasında kalan ıktidar.
ne yapacağını bilmez durumda. ortalar-
da dolaşmaktadır.
Sunullah Ansoy. sözünü ettıgımiz şı-
ın işte bu ortamda yazmıştır
Ama daha sonra neler olmuştur''
Önce. demokratık kitle örgütlerının
sesleri kesilmiş ve kısılmış. sonra da si-
yasal iktidarasahıpolanlar. "tabulanyı-
kıyonız'", "Kemalizm miadını yitirmiş-
tir", "Atatürk fanidir, hata y apmıştır" gı-
bi söylemlerle Atatürkçü düşünceyı y ıp-
ratmaya yönelmişlerdir. "Anayasayı bir
kez delmekle bir şe> olmaz" > aklaşımıy-
la hukuk de\ letı kavramı örselenmış.
"Benim memurum işini bilir" sözleriyle
de toplumsal değer yargılan altüst edil-
miştir. Demokratik ve laık düzenin sar-
sılması sonucunda. şenat ve hilafet öz-
lemcılen, ülkenın dört köşesinde at koş-
turmaya. cint oynamaya başlamışlardır.
Köktendıncı tslam. radıkal İslam böyle-
lıkle çıkmıştır günyüzüne. Bu nedenle
bır zamanlar "yurtta banş. dünyada ba-
nş" ülküsü doğrultusunda yuruyen Türk
insanı, şimdı bir yanda bölücü. öte yan-
da dincı terörün kıskacı altındadır. Bu
yetmivormuşgibi son zamanlardabırde
"siyaset, şeriat ve mafya" üçgenının cen-
deresı altına>atınlmıştır. Ne yapacağını
bilemez dumma getınlmıştır.
Bu çıkmazdan. bu cendereden nasıl
kurrulacağız? Ne yapacağımızı vakıt ge-
çirmeden saptamak zorunda olduğumuz
günlerde yaşıyoruz. Yeniden bır Atatürk
gelmeyeceğine. gelemeyeceğine gore
görev hepimızındir. Daha çok da Ata-
türk'ün güvendiğı \e cumhunyetı ema-
net ettiğı gençlerimızindır. Öyle görülü-
yor ki önümüzde yeniden Atatürk'e dön-
mekten başka çıkaryol yoktur. Türk ulu-
sununmutluluğubunabağlıdır. 1930'lar-
da Turkıye cumhuriyetinin "kuruluşilke-
leri" olan Atatürk ilkeleri, bugün "kur-
tuluş ilkeleri" haline gelmiştir.
1923 devnmcileri. bağımsızlık sava-
şından sonra bir yol ayrımıyla karşılaş-
mışlardır: Ya eskisı gıbı şeriat düzenini.
dın dev letinı sürdürecekler ya da çağdaş
ve uygar bir ideoloji olan laıkliğe yöne-
leceklerdır. Türk devnmcileri ikinci yo-
lu. çağdaşlık ve uygarlık yolunu seçmış-
ler ve bıze pınl pınl bir cumhuriyet ar-
mağan etmişlerdir. Eğitım ve kültür yo-
lu ile de cumhunyetı demokrasiye dö-
nüştürmek istemışlerdir. Atatürk devn-
minın ulaşmak ıstediğı son amaç demok-
rasidir. Bu nedenle 1923-1938 arasında-
ki 15 yılın "demokrasiye hazırlık döne-
mi" olduğunu söyleyenler yerden göğe
kadar haklıdırlar (Kapani). Bu amaca
ulaşmak içın Atatürk devrimcılen. şeri-
at düzenıne ve medrese eğıtimine son
vermışler. ~tam bağımsızlık ve kayıtsız
şartsız ulusal egemenlik" yolundan ülke-
v i çoğulcu bir demokrasiye götürmek is-
temışlerdir. Ne var kı Atatürk'ten sonra
gelen yönetici kadrolar. devnmin hızını
kesmişler. 1950'den sonra yürüyüşünü
durdurrnuşlardır İlkelerden ödün üstüne
ödünler verildıği ıçin "Egemenlik ulu-
sundur" kav ramını "EgemenlikAllalTın-
dır" biçımıne dönüştürmek isteyenler
çıkmıştır sıyaset sahnesine. Son yıllarda
da "Siyaset dinin emrindedir", "Siyaset
dinin hiznıetindedir" sözlerini sarf eden
siyasal iktıdarlara karşı Türk ulusu laık-
lıği savunmak zorunda bırakılmıştır.
Bugün ülkemizde "Şeriat haktır, inan-
mayan alçaktır^ sloganlanyla "Müslü-
man Türkiye'*vı kurmak isteyenlere ık-
tidar kapılan açılmıştır. "İktidara geldi-
ğimizde cumhuriyet kadrolannı tasfive
edeceğiz'" bıçımınde konuşanlara. başba-
kanlık kotuklan bağışlanmıştır. Bu yüz-
den de "Cumhuriyet adına, Atatürk adı-
na konuşanlaruı yüzüne tükürün" diven
politikacılar türetilmiştir
Günümüz koşullarında tek kurtuluş
yolu >eniden Atatürkçülüktür. "Din ve
mezhep hiçbirzaman politika akti olarak
kuilanilamaz" diven Atatürk'e kulak ver-
mektır. Eğitım ve öğretımın Atatürk il-
keleri doğrultusunda. çağdaş bilım ve
eğitım esaslanna göre yapılacağını vur-
gulayan anayasa yargısına uygun polıti-
kalar üretmektir. Yurttaşlar Yasası'nın
266. maddesinde belinilen "ergin kişidi-
nini kendi seçer" anlayışına uygun dü-
zenlemeler yapmak. tarikat yuvalannda
ve vurtlannda boş yere zaman tüketen
bir damlacık çocuklanmızı, bilmedikle-
ri, anlamadıklan bir dilın "hafız**lığın-
dan. "ezber'ciliğinden kurtarmaktır Ak-
lın ve bilimın ışığında dın adamlan ye-
tıştırmektır. Önce çağdaş. sonra dındar
olmaktır.
Türk ulusu bugün, 1923 devrimcilen
gibi bir yol aynmındadır. Ya şenat düze-
ni gelecek, dın devleti görüşü egemen
olacaktır ya da laik cumhuriyet kurtan-
lacaktır. Ikısının ortası bir yol yoktur. Bı-
rinci yol karanlığın. ikıncisiyle aydınlı-
ğın yoludur. Ulusun bü>ük bir çoğunlu-
ğuaydınlığagirmekistemektedir. Sivasal
iktıdarlar buna engel değıl. yardımcı ol-
mak zorundadırlar Anayasamızın ve
yasalanmızın buyruğu budur.
ARADABIR
K E M A L O C A K Emekli UEB Müfettifi
• ••YOK Meydan Savaşı
Cumhunyetın kuruluşuyla bırlikte Türk insanı, kul-
luktan vatandaşlığa geçmiş, cumhurıyetin temel
kurumlarını kurmuş ve bugüne kadar da bu ku-
rumların ayakta kalmasını sağlamıştır. İşte bu ku-
rumlardan binsi ve en önemlisi de üniversitelerimiz
ve üniversite gençlığimızdir.
Ancak gelin görün kı bugün ülkeye, ulusa, laik ve
demokratik cumhurıyete sahıp çıkan ve çıkmaya
çalışan üniversite rektörleri. büyük bir kıskacın ara-
sına alınmak ve siyasal iktıdarların güdümüne so-
kulmak istenmektedir. Böylece bu meydan sava-
şının nedenini de TBMM'ye indirılen 'YÖK' yasası
teklifi oluşturmaktadır.
Oysa anayasamız hak ve özgürlükleri korumak
ve haksızlarla savaşmak, vatandaşın hem haklı
hem de ödevidır demektedır. Öyle sanıyoruz kı sa-
yın rektörler işte bu hakkı kullanarak üniversitele-
rin ve bilimin ve bılimselliğın onurunu ayakta tut-
mak ve korumak istemektedırler. Ama bızce uzü-
cü olanı, yıllarca YÖK Başkanlığı'nı yapmış olan
Milli Eğitim Bakanı Sağlam'ın "Milletvekillerinden
tepki var" diyerek "YÖKyasası teklifıni" gündeme
getirmış olması ve "Bu durum bizı zora bırakıyor"
demesidır. Eğer ortada böyle bır durum yarsa kar-
şısında anayasa vardır. yasalar vardır. YÖK Yasası
vardır, Türkıye'debağımsızmahkemelerveyargıç-
lar vardır...
Bugün kamuoyu ve üniversiteler daha çağdaş,
bilimsel çalışmalara daha açık ve daha özgür bir
'YÖK' yasa tasansı beklerken böyle bir durumla
karşılaşmış olmaktan doğrusu şaşırmış, bu gerıye
gidişe de anlam verememiştir.
Gerçek şu ki üniversitelerimiz. onların değerii ög-
retim üyeleri rektörleri ve dekanları ülkenin çoğa-
lan ve yumaklanan sorunları karşısında, bugün her
zamankınden daha duyarlı davranmakta ve Ata-
türk'ün 1920'de "Bütun umidim gençliktedir" öz-
deyışinın anlamı doğrultusunda üniversite gençli-
ğine sahip çıkmaktadırlar.
Geçmışte ve ülkemizde universıtelere, üniversi-
te öğretim üyelerıne ve üniversite gençliğine yöne-
lik girişımler zaman zaman olmuş; ne var ki üniver-
sitelen kendi siyasi düşüncelerı ıçin kullanmak is-
teyenler bu gınşimlerın altında kalmışlardır. Yapılan
bu meydan savaşlarını tarıh boyunca hep akıl ve
bılim kazanmıştır.
Bugün bız ünıversitelerimızden bilimi, felsefeyi,
sanatı, araştırmayı, sorgulamayı seven, yurt ve ulus
sevgisiyle dolu, çağdaş ve özgür düşüncelerle do-
natılmış; ulusun olanaklarını ve ülkenin varlıklarını
yalnız halk yararına kullanabılecek bireyle yetişti-
rildiği inancını tartışmaktayız.
Türk kamuoyu ve üniversitelerimiz Mılli Eğitim
Bakanı Sağlam ile YÖK Başkanı Gürüz'ün 'YÖK'
tartışmalarında elbette kı doğrunun yanında yerini
alacaktır. Umarız, bu kışisel tartışmalar ve yapıla-
cak değişiklikler üniversıtelenmizde taşları yerinden
oynatmaz ve üniversitelerimiz yeni olaylara sürük-
lenmez.
Bunun içın de 2547 sayılı YÖK Yasası'nın eksik-
lerini tartışmaya açarak ılerıye. doğruya, güzele ve
çağdaş bir üniversiteye yönelik yeni düzenlemeler
yapılmalı ve 2547 sayılı yasanın eksiklikleri tamam-
lanmalıdır. Ne var ki yüce parlamentoda bu düzen-
lemeler yapılırken kesınlıkle ülkenin ve ünıversite-
lerin sorunlarına çözüm olmayacak bir geriye dö-
nüş yasası çıkarılmamalıdır. Hepsinden önemlisi,
çıkarılmak ıstenen bu yeni YÖK Yasası ile üniver-
site rektörlerınin konumlan vatandaşlıktan, kulluğa
dönüştürülmemelidir.
A T A 0 L B E H R A M O G L U
25O.OOOTL
Çağ Pazariama A.Ş. Yerebatan Cad. Salkımsöğüt Sok. No: 9^8
Cağaloğlu-lstanbjl Tei 514 01 95/96 Posta çekt no.: 666322
'Methadone' Yerine...
Prof. Dr. HİKMET KOYUNCUOĞLU İstanbul Tıp Fakültesi
S
on günlerde. ülkemizde özellikleero-
ın bağımlısı kişilerın sayısının 550
bine vardığı tahmınine dayanslarak.
sorunu kımı yönleriyle çözümlemek
içın. kımi ginşımlerin gerçekleştinl-
mesi düşünülmektedir. Bu bağlam-
da, methadonevenlerek (methadone maıntenan-
celtedavı elealınmaktadır. Methadone 1970"ler-
den ben. bu amaçla birçok ülkede kullanılmış ve
günümüzde de kımı ülkelerde kullanılmaktadır.
Bilındiği gibi methadone sentetik bir eroin ben-
zeri bileşiktir. Eroınbağımlılıöınıntıpkısıbağım-
lılık yapmakta va da oluşmuş bır eroın bağımlı-
lığını sürdünnektedir. Alındığı süre içınde. tıpkı
eroın gibi, gıttikçe dozu arttırmak gereği vardır.
Bu. bağımlılığın gıttikçe şiddetlenmesi demek-
tır. Ayrıca methadone'a geçildığı zaman. öncele-
n ahnan eroın dozuna eşıt olabilecek methadone
dozundan daha yüksek bır methadone dozuyla
başlanması. eroin eksıklık durumunun örtülme-
si içın. zorunludur Bu ıse. daha başlangıçta. ero-
in bağımlılığını bır oranda güçlendırmektedir
Methadone verildiğisürecegünlükdozun her gün
bir yetkili tarafmdan kişive göz önünde uygulan-
ması zorunluluğunu getirmektedir. Methado-
nc"un verilmesi ve bunun sürdüriilmesL eroine
dönüşü (re lapse) tüm kesememekte ve ki^ilerin za-
manla yeniden eroine dönüşü kaçınümaz olmak-
tadır. Eroın, cinsel vetersızlığe (sexual ımpoten-
ce) götüren bir bıleşikür. Methadone. bu yeter-
sızlığı gıderek arttıran bir biçımde sürdürür. Yi-
ne eroın vebenzerlen, bağışıklık sıstemı ıımmu-
ne systeml üzerine olumsuz etkıler yaparak, kı-
şilerin mikrobik hastalıklara. genel anestezıye
dayanıklılıklannı azaltmakta ve daha da kötüsü,
kanser ve benzerlennın bu tip bağımlılarda nor-
mal ınsanlardan daha fazla olmasına yol açmak-
tadır. Bu nedenlerle. eroın bağımlılarında mikro-
bik hastalıklar daha sık, daha ağır olmakta. kan-
ser ve benzerlen daha çok ve daha çabuk ılerle-
yen bir biçime gırmektedır. Böylece. bu tıp has-
tahklarda ölüm daha da fazla olmaktadır Bu
olanlar. methadone ile de. gıttikçe artan bır biçım-
de gelışmektedir. Bununla birlıkte. methadone.
hep söylendiğı gibi. damar içı voluvla kullanıl-
madığından. enjeksi>onla bulaşacak, özellikle
hepatıt ve AIDS oranını eroine göre düşürmek-
tedir. Aynca, methadone"un etki süresi vücutta
eroine göre oldukça uzun olduğundan. eksiklik
durumu daha geç ve daha az gürültülü olmakta-
dır. Bu, methadone uygulamasınm yararlanndan
bıridir.
Methadone'a geçış ve dozu azaltarak kesme.
eroine dönüşü azaltmamaktadır. Gebelerin met-
hadone almasıyla ana karnındakı çocuğun etki-
lenmesi. hemen hemen gebelikte eroın alınmasıy-
la görülen etkilenme gibidir.
1970 yılından beri yaptığımız denesel çalış-
malann sonucu olarak gelıştırdiğımız ve günü-
müzde dünyanın büyük bilım çevrelerince be-
nımsenen "morfin ve benzerierinin oluşturduğu
bağımlılık mekaniznıası" kısaca şöyledır: Mor-
fin ve benzerlen. sinır hücrelerinde uyanlmanın
ılk adımını yapan bileşiğin (cAMP) oluşumunda
rol alan enzimi (adenylyl cyclase) alınan morfin
veya benzerlennin dozuna bağlı olarak baskılar-
lar Bu baskıyı ortadan kaldırmak içın, bu enzim
ve bunun yaptığı bileşik aracılığıyla (cAMP) iş-
leve geçen öbuvenzim ve bileşiklenn hücre tara-
fından düze> len arttırılır Bağımlı v ücut tarafın-
dan kaçınılmaz olan bu baskılı durumu veniden
yakalamak için. alınan morfin veya benzerieri-
nin dozu yükseltılir (tolerance). Bu kısırdöngü
yukanlara doğru tırmandınlır Bu arada. morfin
ve benzerlennçe baskılama, baskılanan Uk enzı-
mın uvanlmasını sağlayan vücudun engüçlü uya-
ranı olan glutamik asıdın etkilediği yerlenn
(GLURs) sayısını ve glutamik asıde karşı ılgisı-
nı (affinıty) arttınr. Morfin veya benzerlerinın
alınması herhangi birbıçımde kesilirse. uyanlma-
yı sağlayan artmış glutamik asidin etkilediği yer-
leraracılığı ile.yineartmışenzimleruyanlır. Bu-
nun sonucu olarak morfin ve benzerlerine ba-
ğımlı duruma gelmiş vücut, eksiklik (abstinen-
ce) dediğimiz knz biçimindekı duruma girer. Bu.
yeniden morfin veya benzerierinin (methadone
daolmak üzere) alınması ile durdurulabilinir. Bi-
zım bu gibi durumlarda yaptığımız. glutamik ası-
din salıverilmesıni (release) azaltma. glutamik
asidin etkilediği ven tutma (glutamik asid resep-
tör antagonistleri) ve bazı destek farmakolojık
yardım yapmaktır. Öte yandan. süreğen (chro-
nic) alkolızmin oluşum mekanizması da buna
çok benzer biçimdedir \ e bu, hemen tüm araştır-
macılarca benimsenmiştir. Süreğen alkolizmde
alkolün glutamik asıdın etkilediği çok önemlı bir
yerinde (NMDA receptor) kalsiyum iyonunun
hücre içine geçişini duraklatması ile. bu yerin sa-
yı olarak artması en ön plana gelir. Günümüzde
kronık alkolizmde. özellikle knz dönemınin at-
latılmasında v e daha sonra alkole dönme dönme-
yi sağlamada. yine glutamik asıdın salıverilme-
sini azaltma ve glutamik asidin etkilediği yen
glutamik aside kapatma en önemlı gırışım ol-
maktadır. Hastaya delı gömleğı gi>dırme, elinı-
avağını bağlama hiçbir >arar sağlamamaktadır.
Morfin ve benzerlennin eksiklik durumlannda,
glutamik asit salıvenlmesinı azaltmama ve etkı
ettıği yen kapatmama gibi durumlarda olu^an be-
yın tahnbatı gıbı zararlarda alkol eksikliğınde ay-
nı bıçimde oluşmaktadır.
Klonıdın (clonidıne) gıbı. fakat klonıdınden
çok İmidazoline İı reseptörleri için spesıfik ve
yan etkılen daha az ılaçlar bugün ülkemizde bu-
lunmaktadır. Yaptığımız araştırmalar. bu tıp ilaç-
lann glutamik asıd salıverilmesinı azaltarak. ın-
san ve havvanlarda. morfin ve benzerlerininkıne
eşdeğer sayılabilecek morfin ve benzerierinin et-
kilediği yerdışından. bireylem yaptıklannı gös-
termektedir. Eİöylece bunların. morfin ve ben-
zerlennin yaptıklan bağımlılık ve süreğen alko-
lizmin sağaltılmasında kullanılabıleceği ortaya
konmaktadır. Bunlar knzı çok hafifletır, morfin
ve benzerleri ve alkol alınmasını azaltır. Özellik-
le alkolizmde karaciğer tahribatını azaltmakta v e
yaşam süresinı uzatmaktadırlar. Eğer kişi bu ba-
ğımlılıklardan anndırılırsa. methadone'dan daha
iyi, daha az zararlı. daha az yeniden başlamayı
sağlayıcı bir sağaltılma bu ılaçlarla sağlanabil-
mektedır. Tizanidine (Sirdalud Sandoz), Rilme-
nidine (HyperiumSenier) İmidazoline tı aracı-
lığı ile, NimodıpinefNımotrop Bayer)sınırhüc-
resı içine. sinirhücresinin uyarılmasını sağlayan
kalsiyum iyonunun gırmesıni engelleverek, met-
hadone'dan daha az zararlı. daha güvenlı. daha
ucuz ve daha etkili bir olanağı bu konuda çalışan
doktorlara sağlayabiltr.
Başörtüsü Bahane...
HULUSİ METİN İstanbul Barosıt Avukatlarından
9 kı tümcenın bın dm oldu . Ya-
I
kın geçmışte bir sıyasacı tpoli-
tıkacıı. "Kuran'ınvasalarauv-
gun olup olmadığını değiL v asa-
lann Kuran'a uygunluğunu
esas alacağız"demışti. Hoşgö-
renlenmızgörmüştü. Bayan meslekta-
şı da geçenlerde. "Poütika dinin emrin-
dedir" deyıverdi. Onu da höşgörenler
oldu.
"Aynı zamanda din olmayan hiçbir
politika yoktur."' -\ncak bu anlamda
söylendığındeevet. "Pıılirikadinin(po-
litikanın) hizmetindedir."lnsan ürünü
politika, ınsan amaçlı olsa da. yıne ken-
di dınıne. yanı polıtıkava hizmet eder
Sı> asa (politika). siyasal yetkenın, mu-
halefetle insan (toplum) üzerine oyna-
dığı ovunun adıdır.
Yet'kenin (sıyasat otorıtenın) buyru-
ğuna uyan her zaman. iyi vurttaş" ya
da •hayırlı kul'dur. Tannsal ya da ınsan-
sal kavnaklı polıtıkalann ortak dıleği,
kendi dınlenne (politikalanna). uya-
cak veonuuvgulavacak ınsanlannbu-
lunmasıdır. Korkruklan ıse sorgulavan
voırttaşlardır
Tannsal v a da ınsan ürünü olsun, po-
litika (dın) karşısında bıreyın amacı,
insansa! evrensel değerieri kamusal ya-
şama geçirebilmek. vetkevi bu değer-
lerle kuşatabılmektır.
Yurttaşhk bihncı henuz uvanama-
mış insana (gıderek topluma). tanrısal
kavnaklı olduğu savı ile davatılan dın.
bir de 'tek din. son din, en doğru din ve
evrensel din' savıyla sunuluyor ve ka-
musallığadataşması (taşınlması) ıste-
nıyorsa: başörtüsü. masum (!) fakat
şeytanca bır bahanedır. Bövle bır din
karşısında, 'politikanın dinin emrinde'
olduğunu. hem de yetkeye ortak bir po-
lıtıkacı söylemışse .. hoşgörmek birya-
na, cumhuriyet savcılannın. unvanlan-
nın başındaki 'Cumhuriyet' adına, mu-
vekkilleri 'karnu' adına, 'çağdaş Ata-
türk Türkhesi' adına görevlerıni yap-
malan kaçınılmaz bır zorunluluktur.
•
Laıklık. 'kamusal alan'm din dışlı-
ğıdır. Kamusal alan, tüm vurttaşlann
'ortak paydası'dır Bu ortak payda,
Atatürk Türkıyesı'nde yaşıyor olmak
\e onu korumak bılıncıdır. Bu bılınç,
tüm dinlenn bırevsellikle sınırlı tutul-
masını gerektırir. \e laiklik birevin dı-
nı ile uğrasmaz. Tüm dinlere, her an-
lamda 'kanşma'. ancak (\e zorunlu
olarak) kamusailık sınınnda başlar
'Açık seçik ifade!' etmeden dobra
dobra söyleyelım. Kımın hangı >oru-
munu. hangı İslam ülkesınin uygula-
masını esas alırsanız alın. dın ve dev-
let. Kuran sıstemınde 'yapışıkikiz'dır.
aynlamaz (nokta).
Eğer dın ve devlet ışlennı birbırın-
den ayırmak, yalnızca 'birörgüdenme
modeli' ve Kuran yine tartışıunaz ya-
sa ise, Kuran'ın ve Kurancılann buna
bırıtırazı >oktur.
Dın ve devlet ışlerini birbirinden
avırmakla birlikte. devlet ışlerinin as-
la dm kıtabına ve kurallanna dayandı-
rılmaması sağlanabılırse, işte o zaman,
'Kuran karşısında' laık bır devlet ör-
gütlenmesınden ve laik bir toplumdan
sözedılebilır. Kuran savunuculannı ra-
hatsız eden de işte budur. Kuran'ı. Tev -
rat ve tncil'den ayıran temel özellikler
bılinmeden. örneeın Hınstiyan bır top-
lumdaki laiklik anlayış ve uygulama-
sını. 'özgürlük adına'. Kuran için sa-
vunmak; bilgisizlikten kaynaklanmı-
yorsa. aymazlıktır. TC'nın temel fel-
sefesını, bılınçlı ya da bılmçsız, yıkma-
vaçalışmaktır.
•
'Zaman üstü ve evrenseTolma sav ın-
dakı bır dının buyruklan, ancak o di-
nin ınananlan içın ve 'bireysellikle sı-
nırlı olmak koşuluyla" geçerlıdır Laik-
lik. tüm dınler ıçm 'kamusal alan dışın-
da". msanın Tanrısıyla ya da Şevtamy-
la özgür olmasını sağlayan ınsansal bır
sıstemdir. Lnutmayalım kı, ınananlan-
nı kışisel olarak mutlu edebılen dinler;
tarıhin hemen her dönemınde topluma
acı ve eözyaşı sunmuştur yalnızca.
•
TY'de başı örtülü (türbanlı) birgenç
kız hevecanla konuşuyor: "Ben avuka-
üm. Dunışmalara, inancım gereği ba-
şım örtülü olarak girmek istivorum.
izin vermivorlar; bu bir zulümdür (!),
insan haklanna a> kmhktır (!)..."dwor-
du. Bırvurttaşdasoruyorduona "Her
verin. her mesleğin bir kuralı olduğu-
nu bilmivor musunuz_ Örneğin ben,
sizin inancııuzın tapınağına istediğim
kr> afetle, başım açıkolarakgirebilir mi-
yim.' Dahası, siz. bir avukat olarak. bu-
gün inancınıza uygun kıhkla vargıcın
huzuruna çıkarsanız, yann da yine ay-
nı gerekçey le. kutsal kitabınızdaki hu-
kuksal hükümlerin uy gulanmasını iste-
meyecek misiniz? Böylece. kişisel inanç-
lannızı kamusal olana. hem de kamu-
sal nitelikteki bir mesleği kullanarak
taşırmış olmayacak mısınız?" \'e de-
vamedıyordu: "Yüce'ye ulaşmak amaç
ve gayrerindeolan nico dinler v ardır ki.
hemen hiç birinde yeryüzü kurallan,
yani hukuk yoktur. Bu nedenle de,
inançlannı giysileri ile dışa vurmala-
nnda kamusal bir sakınca söz konusu
değildir. Oysa sizin inancınız. örneğin
kadının yürümesinden örtünmesine,
hemen riim dünyasal konulan kucak-
lamak isteyen bir sistemdir. Bu sisteme
inananlar için türban. inancın gereği
olmaktan çıkmış. sistemin simgesi ol-
muştur. Giyim kuşam özgürlüğünü söz-
de savunarak. ona sığınarak. dinin hiç-
bir şekilde kamusal alan ve konulara
taşmasına ve taşınlmasına kuşkusuz
izin verilemez."
Hükümet ortağı bır partınin bıryet-
kılısı de haykınyor' "Başörtüsü konu-
sunu haUedeceğiz. gerekirse kanun çı-
karacağız."
tki tümcenın bın dın oldu. bu yazı da
öyle.Ne yapalım. çok dm'le(n)dık, kal-
kalım: Ökuyalım ınsan adıyla, yaza-
lım ınsan içın. Amın.
TARTIŞMA
Güzel Bir Dünya İçin
H
er gün. günün
sonunda
kendımae
şövlebırsoru
soralınr
Bugün ben
Güzel Bir Dünya içın ne
yaptım'' Göre\ımı tam ve
eksıksızvaptımmı?
Llkemızde denıokrasınm
verleşme^ı içın bırkatkıda
bulundum mu? Daha güzel bır
çevre içın bır >ev yaptım mı1
Sovgun düzenıne kar^ı bır şev
yaptım mı' Çocuklan güzel
bır dünyada yaşatmak için bır
evlemde bulundum mu'1
Kürt
sorununun çözümü ıçm bır
katkıda bulundum mu.'
L'lkemîzdekı msan haklan
ıhlallenne karşı çıktım mı°
Düşüncelennden dolayı
tutuklanıp, cezaev ıne konan
ınsanlann özgürlüğünü
kazanabılmesı ıçm ne yaptım?
Düşünce özgürlüğü \e
düşünme özgürlüğü içın hiçbir
eylemdebulundum mu'
Cumartesı Anneleri'ninönderi
OyaGökbayrak'ın
rutukianması ıçin pohsçe
kurulan eroın konıplosuna
tepkı gosterdın mı? "Kurşun
atan da şereflidir" dıyerek
gencecık ~ insanı katleden
Abdullah Çariı'y ı aklamak
isteyen Başbakan
Yardımcısf na tepkı gosterdın
mı? Daha öncclcn polısle
ışbırlığı halınde
ılencı demokrat. öğrencı.
aydın. ışçi. öğretim üyelerıne
saldıran ülkücü çeteler \e
onlan halkın üzerine salan
kontTgenlla ve işbırlıkçüerine
tepkı gosterdın mı.' Ban>a bır
imza da benden dıyor musun
arkadaş?.. Eğer bütün bunlar
içın bır şeyler yapmışsan.
güzel bır dünya senın de
hakkındır arkadaş. Ama yok
bana ne, ben sadece
kendimden sorumluyum, gelen
ağam. giden paşam dıyorsan.
kendi sorumluluklannın
bıhncınde değıl. etrafını
değı^tırmek içın hiçbir
mücadeleye katılmıyorsan,
senın de yolsuzluklardan, bu
berbat dünyadan şıkâyet
etmeye hakkın yoktur arkadaş.
Benım sana önenm; ateş seni
de yakıncaya kadar bekleme
arkadaş. Sıra sana da gelecek.
yalnız o zaman çok geç
olacak. çok geç olmadan güzel
bır dünya içın bır adım da sen
at arkadaş
Doç. Dr. Dursun Kırbaş
PENCERE
'llim' ve Iman
1
...
Cenap Şahabettin, edebiyat dünyamızın ilginç
kışilerinden bıridir. Kültür Bakanlığı, yazarın 'Avru-
pa Mektupian'nt günumüzün dıline çevırerek ya-
yımladı. Kitabın başında, Kültür Bakanı İsmail Kah-
raman'ın 'önsöz' yerine yazdığı yazı yer alıyor.
Yazmın son tümcesi: "Imanının kaynağında ilk
olarak 'Oku' buyruğu bulunan mılletimızın evlatla-
rına düşen de; okumak, okumak ve okumaktır." i
Pekı, 'mılletimızın evlatlan' nasıl okuyacaklar,-
dır?.. ;
Kitap satın alarak... '
•
Herkesin kulağına küpe olması gereken bilgiler1
-
den bıri matbaaya ilişkin olmalı. Gutenberg adın-
da bir 'kefere'. ıcat ettiği baskı makinesıyle ilk ki^
tabı 1450'debastı.
Osmanh'da ilk kıtabı basan İbrahim Müteferri-
ka'nın asıl adı bilinmez...
Neden?..
Çünkü İbrahim Müteferrıka. Hıristiyan bir Macar
aılesınin oğludur. Demek ki ilk Türk basımevinîi
1727'de kefereden dönme Müteferrika kurdu. ı
1727'den yazı devrıminın gerçekleştiği 1928'e
dekTürkiye'de basılan kitap sayısı 25 bindır. Çoğu
fasa fıso olan bu kıtapların toplamı ancak büyücek
bir ev kütüphanesinı doldurabılir. !
Neyı göstenr bu?.. !
"Imanının kaynağında 'Oku' buyruğu bulunar]
milletimiz"\n okumaya pek meraklı olmadığını... ',
Elın gâvuru olmasa matbaayı bılemeyecektik; ke;
ferenın dönmesi olmasa, basımevını ülkemıze sok-;
makta kım bılir daha kaç yüzyıl gecikecektik. ,
Cumhuriyet ılan edildiğınde ülkemizde okuma
yazma bilenlerın oranı. ben diyeyim yüzde 5, siz de-t
yin yüzde 10 idı. Çünkü sağlıklı istatistik yoktui
"imanının kaynağında oku buyruğu bulunan mih
letimız". laik cumhuriyete dek okumaya sırt çevirj
miştı. i
• i
Cenap Şahabettin'ın 'Avrupa Mektupları' ilginçj
ama Refahlı Kültür Bakanı Ismaıl Kahraman'ın kiJ
tabın başına konan 'onsöz'ü daha da ılgınç!.. işte
'TC Kültür Bakanlığı Yayınlan' içın sayın bakanıri
yazdıklanndan birkaç alıntı: '
"Kitap şuuruna dayanan ve İslam ile yoğrulan
kültürümüz, güçlü bir medeniyetı meydana getir-,
miştir. Kültür ve medeniyetımizin kaynaklan kıtap-
lardadır. Bütun ımkânlarına ve ınanılmaz gelışme-
lerine rağmen teknoloji. kıtapiarı yok edemeye-,
cektir. Insan oldukça kitap da olacak, insanlar oku-
dukça kıtaplar basılacak ve yayılacaktır."
Garıpşey!..
'Teknolofı canavarı' kitaplan yok mu etmek ısti-
yor?.. Hayır; herkesin bıldiğı gibi ilende kıtaplart
elektronık ıletışım araçlarıyla insanlara ulaşacak...l
Ne var ki bakan beyın amacı başka!.. Laik TürkM
ye Cumhurıyetı'nın Kültür Bakanı. devletin parasıy^
la basılan kitaplarda okurlara Refahçı propaganda
yapıyor:
"... yeni çağ tümüyle insanlann imana dönüşü-
nü vaadedıyor. Toplumlar kendi kımliklerine. yakın
geçmişlerine nazaran, çok daha dikkat, hassasi-
yet ve şuurla sarılıyorlar. Niçın? Çünkü; tıpkı 'ilahi
bitgi' gibi 'bilimsel bılgi' de felsefi pozitivıstlerin id^
dialarının aksine; sonuç itibanyla insanı yaratıcı$ı-
na ulaştınyor; ınsan, ılım adınajnianı yok etmek yö-j
lundaki yoğun baskılan reddedıp fıtratına dönü-
yor..."
•
Kültür Bakanımız evlere şenlik!..
Anlaşılan bakanlık koltuğuna 'ilim adına imanı
yok etmek yolundakı yoğun baskılar'\a savaşım
vermek için oturmuş, Refah Partısi adına gereğını
yerine getırıyor.
İLHAN SELÇUK
iskele sancak
sol - sağ - şeriat
Yıldız falı, ulketer ve
devtetler içın değıl
ınsanlar içın geçerlıdır.
Gerçı bızım bayrağımızda
yıldız van ama suskun
1
Daha çok hilal
koruşuyor'Korirma
sönmez bu şafaktarda
,'uzen a' sancaf<
9
Insanmızda balıkgıbı
baki'yor geleceğe
Bır gozu ağlar.
Bır gozu guler
Bır gozu ıskeie.
Bır gozu sancak
2. BASI
CIKTI
300.000 TUKDVdahıll
Çağ Pazartama A.Ş. Yerebatan Caddes» Salkımsöğüt Soks*
No: 9/B Cağatoğlu- istanbut Te!:514 01 95/96
Posta çeki no.: 666322
ZEYTİNBURMJ SULH HUKUK
>L\HKE\IESİ
EsasNo. l996'l50vası
KararNo. 1996 I28vası
Hâkım Kemal Güzel 20998
Kâtıp: Zanf Nalbantoölu
HtKL'M ÖZETf
Mahkememıze an 26 12.1996 tarıhiı I996 150 esas
1996 128 \aM karar sayılı ılamla Bekır Demıray vesayet
altına alınarak kendısıne Bılal Yaykan vası tayın edılmış-
tır. 26.12.1996. ' Basın: 3
(Kadın Sağlığı ve Aile
Planlaması) Hizmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46
10806596 seri nolu yazaT
kasa ruh^atımı kaybettim
hükünısüzdür.
NAZlR ARSLAN
28173 no'lu
ehhyetımi kaybettim.
Hükümsüzdür.
ALİ1HSAS
UYGUN