25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1997 SALI HABERLER Miliyet ekHıinin kazası • İstanbul Haber Servisi - 0-1 otoyolu Haliç Köprüsü ginşınde alkollü olarak kullandığı otomobili ile Milliyet gazetesine ait servis aracına çarparak Internet editörü Enver Emre Özmen'in ölümüne. 4 kişinin de yaralanmasına yol açtığı öne sürülen sürücünün, 4 ile 10 yıl arasında hapis cezası istemiylc yargılanmasına başlandı. Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Nadir Karayel, olay sırasında yaralanan Milliyet gazetesi çalışanlan ve kazada hayatını kaybeden Enver Emre Özmen'in babası Abdullah Özmen katıldı. Baro, polise sert çıktı • İstanbul Haber Servisi - İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, son günlerde polisin fütursuzca avukat bürosuna girerek arama yaptığını kaydederek avukatlan gözaltına almasını ve evraklanna el koymasını eleştirdi. Baro, yaptığı yazıh açiklamada, polisin avukat bürosuna girmesiyle avukat bağımsızlığının tehlikeye düşeceğini, yargının da bağımsız olamayacağını vurguladı. Baro bugün İstanbul Adliyesi baro odasında konuyla ilgili bir basın açıklaması da yapacak. Yüzüak'tan Perinçek'e yanıt • İstanbul Haber Servisi - Avukat Muhiddin Yüzüak, gazetemizde 19 Ocak 1997 tarihinde yayımlanan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in açıklamalannda bahsedilen çıftliğin nerede olduğunu ve sahiplerinin kimler olduklannı bilmediğini bildirdi. Gazetemize konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Yüzüak, Perinçek'in. ismini gündemde tutabilmek için "çamur at, izı kalsın" düşüncesiyle hareket ettiğini belirtti. Mitîity değerlendirmesi • İstanbul Haber Servisi - Birleşik Metal-tş Genel Başkanı Ali Rıza îkisivri, Karadeniz Ereğlisi'nde yapılan mitingi değerlendirerek "Dün özelleştirmeyi kabul edenler, bugün bizim dediğimiz noktaya geldiler" dedi. Îkisivri, Erdemir'in satışı ile 10 bini aşkın çahşan ve 200 bine yakın bölge insanının mağdur kalacaklannı belirterek daima işçilerin yanmda olduklannı kaydetti. Partizanlık suclaması • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - RP'li Tanm ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin, bakanlıktaki üst düzey bürokratlann yanı sıra, taşra teşkilatında 69 tanm il müdürü, 137 il müdür yardımcısı ve il şube müdürünü görevden aldığı bildirildi. Türk Tanm Orman-Sen Genel Başkanı Yücel Coşkun. Demirci'nin 236 bürokratı görevden aldığını belirterek "REFAHYOL hükümeti devlet memuru değil, hükümet ya da parti memuru istiyor" dedi. Manisalı gençlerden Boran Şenol ve Abdullah Yücel Karakaş dışanda, ama her şey bitmedi Aldama korkuyu sflmiyor ASUMAN ABACIOĞLU İZMİR- Manisalı gençlerden Boran Şe- nol ve Abdullah Yücel Karakaş için bera- at karan ile her şey bitmedi. Belki parmak- lıklann arkasındaolmayacaklar... Ama kim bilir daha kaç gece yataklanndan korkuy- la sıçrayarak uyanacaklar, daha ne kadar gece yansı evlerinden alınma korkusunu yaşayacaklar? Sokağa ne zaman korkma- dan yalnız başlanna çıkabilecekler? Işken- cenm. aşağılanmanın acısını unutabilmele- ri için kim bilir daha ne kadar zaman geçe- cek? Boran da Abdullah da 19 yaşındalar. Yar- gılama sırasında ilk serbestbırakılanlardan biri olan Abdullah Yücel Karakaş, Mani- salı gençlerin içinde "işkenceyp birteleviz- yon kanalmda açıkça, yüksek sesle ilk "te- laffuz" eden kişi. Bu yürekli çıkışı yapma- saydı, belki diğerleri sessiz kalacak, yaşa- dıklan acı olaylar kamuoyuna böylesine mal olmayacaktı. Bakmayın şimdi kahve- ye bile yalnız başına gidemediğine, diğer çocuklann ailelerine, "Konuşun, anlatın, yaşadıklannuzı herkes bilsin" derken as- lında cesaretini çoktan kanıtlamıştı. 'On yıl yaşlandım' Abdullah'ın evini bulmak hiç zor olma- dı. 30 yıldır aynı evde yaşayan annesı Es- ma Karakaş ı tanımayan yoktu. O da gö- MANİSAİÇİN KAMPA1VYÂ 'Zulme ortak olmayın' İstanbulHaberServisi- Haklarve Özgür- lükler Platformu (HÖP) Sözcüsü OyaGök- bayrak. Manisa'daki "işkence davası" ve sonucunun "devletin şiddetinin. vahşetinin, yasadışıiığuun ve pervasızüğının en açık ka- nıö" olduğunu öne sürdü. Marmara Tutuklu- Hükümlü Aileleri ve Insan Haklan için Yardımlaşma Derneği'n- de (TtYAD) bir açıklama yapan HÖP Söz- cüsü Gökbayrak, demokratik kurum ve ku- ruluşlara Manisa'daki dava sonucuna karşı çıkmaklan için çagnda bulundu. Bu zulme ortak olunmamasını isteyen Gökbayrak, "devletin kendiniaklamakiçin birkaç eli kanlı çetesini harcar göründüğü- nü" belirterek " Devlet diğer taraftan da Su- suriuk'la uğradığı moral > itimini telafi ede- bilmek için işkence mağduru insanlara ağır cezalar vererek ve Metin Göktepe'nin katil- lerini aklavarak eli kanlı katiüere 'işinize devam edin' mesajını verdi" dedi. HÖP adma bir açıklama yapan Fikri HJ- dırlar da "Suçsuz Oğrenciler Değil, Çeteler Yarguansın" başlığı altında bir imza kam- panyası başlatacaklannı söyleyerektüm de- mokratik kitle örgütlerini bu imza kampan- yasına katılmaya çağırdı. Marmara TlYAD'da açıklama yapan tu- tuklu ve hükümlü aileleri ise cezaevlerinde görüşe gittikten sonra polis tarafından key- fi olarak gözaltına alındıklannı ve kendile- rine "Dayak, coplama, küfür" gibi insanhk dışı muamelelerde bulunulduğunu savun- dular. Abdullah'ın annesi Esma Karakaş, bir yılda "on yü yaşlandtğmı" söylüyor. Çün- kü "bir anne- ninyandığı ka- dar künsevan- maz." Oğlu- nunberaaüna, " diğer annelerin haline bakmca" sevine- memiş Karakaş: "Çok ceza verdiler ço- cuklara. onlann suçlu olmadığını kendi e\1adımdan biliyorum." rüştüğümüz diğer anneler gibi temiz yüz- lü, şefkatli ve kederliydi. Kendi hallerinde yaşayıp giderken başına bunlann neden geldiğini hâlâ anlayabilmiş değildi, "evle- rinde siyasi konuşma bile olmazdı". Başla- nnda baba olmadığı için, konu komşusu, akrabalan olmasa ayakta kalamazdı. Yaşa- dıklannı kimseler anlayamaz. "annenin yandığı kadar kimse yanmaz"dı. Ve bir se- nede "on yıl yaşlanmıştr.Oğlunun beraatı- na, "diğer annelerin haline bakınca" sevi- nemedi. Çok ceza vermişlerdi çocuklara, onlann suçlu olmadığını "kendi evladın- dan" biliyordu. Beraat karan, üç kardeş ve anne Kara- kaş'ın bir yıldır yaşadıklannın izlerini he- Emekli öğret- men Korkut Şenol da oğlu Boran'ın bir geceyansı evden aün- masuun kâ- busunu at- latamamış: "Hâlâ endi- şeliyim, belki yann yine alıp götürecekler. Belki anyor gibi yaparak yasak bir şey koyacaklar e- vimize, kim ispat edebiür? Sonra da çaoşmada öldü diyecekler." nüz silemedi. Kapıya gelen biryabancı, ge- ce yansı evin önünde duran bir araba, kö- şede duran polisler, sokakta yürürken atı- lan laflar, korkulannı besliyor, çoğaltıyor- du. Gelecek onlar için belirsizdi. Sokağa arkadaşsız çıkamayan. ekmek almaya bile yalnız gidemeyen Abdullah, nasıl okulunu bitirebilecek. çalışabilecek ve evlenip ço- luk çocuğa kanşacaktı. Hâlâ psikiyatri te- davısi gören Abdullah için, anne Esma Ka- rakaş'ın kaygılan bunlardı. 'Bıtmeven kâbus' X Emeklı öğretmen Korkut Şenol da oğlu Boran'ın bir geceyansı evden alınmasının kâbusunu yaşıyordu hâlâ. Polislerin, evle- rine girmeden önce bütün apartmandaki komşulanna evlerini terk etmelerini, "*alt katta yaşayan bir teröristi yakalayacaklan- nı ve çatışma çıkabüeceğmi" söylediklerini sonradan öğrenecekti. "Eve girince bizim paniklemediğjmizi görünce şaşırmışlar. Bi- zim hanım kahve ikram etti. içmediler"' di- yordu. Oğlunu, gözaltına alındıktan üç gün sonra perişan halde gördüğünde. ona san- lırkenfisıltıylasordu,"İşkencevarmı?" di- ye. Boran. gözüyle "Var" dedi. Sonra arka tarafta, ayakta bile durmakta zorlanan Hii- seyin Korkut'u gördü, daha fazla dayana- madı. aynldı oradan. Boran, serbest bırakıldığmda takip et- meler, laf atmalar, tehditler bitmedi. Evle- rinin sürekli gözaltında olmasını, espri ko- nusu yapan baba Korkut Şenol; "Fena mı, evimize hiç hırsız guTnez" diyordu. Korkut Şenol, oğluna, eve kapanmaktan kurtulsun, dışanya çıksın diye ehliyet aldır- dığını söylüyordu. Gözaltına alınmadan önce konservatuvara girmeye hazırlanan Boran'ın yeniden müziğe sanldığını belir- terek korkulannı şöyle düe getiriyordu: "Hâlâ endişeliyim, belki yann yine alıp götürecekler. Belki anyor gibi yaparak ya- sak bir şey koyacaklar evimize, kim ispat edebüir? Sonrada çanşmadaöldü diyecek- ler. Oğlumu, 'Seni alınz, kaybederiz, kim- se de fark etmez. leşini atanz bir tarafa' diye tehdit etmediler mi?" DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ı ziyaret eden Mesut Yılmaz, temiz toplum ve temiz si\ asetin demokrasiye inanan kesimlerin ortak mücadelesi olduğunu söylerken Rıdvan Budakda işbirüğinin süreceğini kaydetti. (Fotograf: HATİCE TUNCER) w Temiz toplııın 9 dayanışması ANAP ve DÎSK temiz toplum için işbirliğini sürdüreceklerini açıkladılar İstanbul Haber Servisi-ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz. ANAP tstanbul milletvekilleri Şadan Tuzcu, Emin Kul ve ts- tanbul tl Başkanı ErdalAksoj'la birlikte DİSK Genel Merkezi'ni ziyaret ederek Genel Başkan Rıdvan Budakve öteki yönetici- ler ile görüştü. DlSK'i ziyareti sırasında Fransız aydınlanmacı düşünürlerinden Voltaire gibi konuşan Yılmaz, DtSK ile ken- di partisinin farkh görüş ve yak- laşımlara sahip olduğunu. buna rağmen DlSK'in savunduğu gö- ruşlerin ifade edilebilmesinin her ortamda savunucusu olaca- ğının bilinmesinı istedi. ANAP olarak başlattıklan "temiz siyaset kampanyası"na ilk desteği veren sivıl kuruluş ol- ması nedeniyle DtSK'e ikinci kez geldiğini belirten Yılmaz, Türkiye'dekı yüzde 20'lik birke- simin milli gelirin yüzde 55'ini aldığını, bugüne kadar hiçbir dö- nemde bu kadar adaletsız bir ge- imzalar tamamlandı Smırlı dokunulmazlık DYP engeline takıldı ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - TBMM'de oluşturulan par- tiler arası komisyonda RP dışm- daki partilerin üzerinde uzlaşma- ya vardığı milletvekili dokunul- mazlığının sınırlandınlmasına ilişkin anayasa değişikliği DYP engeline takıldı. Anayasa değişikliği sürecini aksatan DYP'nin Grup Başkan- vekili Ali Rıza Gönül. daha önce partilerince hazırlanan öneriye bazı millervekillerinin karşı çık- tığını, bu nedenle uzlaşılan met- ni grubun tartışmasına açacakla- nnı belirtti. ANAP, DYP ve CHP gruplan, dokunulmazlığın smır- landınlması konusundaki deği- şiklik önerisindeki imzalan ta- mamlarken DYP bunubaşarama- dı. Gönül, milletvekillerinin des- teğini alabilmek için üzerinde uz- laşılan metnin pani grubunda tar- tışılması gerektiğini savunarak "Geçen hafta grup toplantısuıda gündem yoğun olduğu için bu ko- nuyu tarnşamadık. O nedenle de imzalargecikti. Bazı milletvekille- rinin kafasmda soru işaretleriola- biür, ancak çoğunluk açısından sorun çıkacağuiı sanmıyorum. Parti grubunda değerlendirdik- ten sonra biz de imza aşamasma geleceğiz'' dedi. Sosyalist Enternasyonel'e katılacaklar Deniz Baykal ve Erdal înönü îtalya'ya gitti Haber Merkezi - Sosyalist En- ternasyonal Konsey Toplantısı, bugün ttalya'nın başkenti Ro- ma'da başlıyor. Toplantıda, sos- yal demokrat düşünceye 2000'li yıllarda kazandınlacak atılımın temelleri tartışılacak. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Sosyalist Enternasyo- nal Genel Başkan Yardımcısı Er- dal İnönü, dün toplantıya katıl- mak üzere îtalya'ya gitti. Deniz Baykal, dün sabah hareketinden önce Atatürk Havalimanrnda yaptığı açıklamada, toplantıda Avrupa ve Ortadoğu'da banşı gü- vence altına ahnayayönelik çalış- malann değerlendirileceğini be- lirtti. Roma'da bulunduklan sü- rede toplantıya katılan bazı lider- ler ile ikili temaslarda da buluna- cağını bildiren Baykal, gündem- de olmamasına rağmen bu temas- lar sırasında Kıbns'ta yaşanan son gelişmelerin de ele alınması- nı beklediğini söyledi. tnönü. çahşmalann ilk günün- de bir konuşma yapacak. CHP Dış tlişkiler Sorumlusu Şule Bu- cak'ın verdiği bilgiye göre tnönü, konuşmasında Dayton Anlaşma- sı'na değinecek. Baykal ise ko- nuşmasını. toplantının ikinci ve son gününde (yann) yapacak. lir dağılımının yaşanmadığını ifade etti. Koalisyon hükümetinin me- murlar arasında "öz-üvey me- mur" aynmı yaptığını ve iki ay- n zam oranı açıkladığını kayde- den Yılmaz, şunlan söyledi: "Biz ANAP olarak işci partisi ya da işveren partisi değifiz. Te- miz toplum, temiz siyaset bir parti mücadelesi değiL demok- rasiye inanan kesimlerin ortak mücadelesidir. Bu konuda bize verdikleri samimi destek için DİSK'eteşekkürederiz. Bundan sonra da bu bazda işbirliğimiz devam edecektir." ANAP ve DİSK Budak da temiz toplum talep- len dogrultusunda ANAP ile or- tak bir noktada buluştuklannı belirtti. Susurluk kazasından sonra ANAP'ı ziyaret ettiklerinı, buzi- yaretınbirtakım çe\Teleri hayre- te düşürdüğünü anlatan Budak, demokrasi isteyenlerin ille de sağcı ya da solcu olamayacakla- nnı söyledi. Budak, ANAP'ın si- yasal yelpazenın sağında bir par- ti olarak toplumun bu konuya sa- hip çıkışmda önemli bir yere sa- hip bulunduğunu, DtSK'in de aynı görevi emek cephesınde üstlendiğini bildirdi. ÜZ YAZII ORHAN BİRGÎT Salı yazısını Kıbrıs için Yunanistan - AB lobisinin Rusya Federasyonu ile el ele vererek hazırladığı senaryoya ayır- mayı düşünüyordum. Kıbrıs Rum ke- simi ile Yunanistan arasında karşılıklı savunma anlaşmasında Rumların Moskova ile füzeler, gelişmiş başka si- lahlar için geçen yılın nisan ayında el sıkıştığını yazacaktım. Dışişleri bakan- sız bir ülkede politika saptarnasının tıpkı "Bu pazar hangi hastane yemek- hanesini denetlersek medya bizim gö- rûntümüzü verir" diyenlerin elinde ne hale geldiğinın altını bir kez de ben çi- zecektim. Dün Demirel'in davetlisi olarak Ankara'ya gelen Rauf Denk- teş'ın yıllardır bıkıp usanmadan üze- rinde durduğu bu işin püf noktasına ar- tık Türkiye'nin de parmak basmasını son kez önerecek, iktidardakiler için "İki ülke arasında bir özerklik anlaş- masını imzalamayı gündeme getirme- yi, öyle anlaşılıyor ki Bülent Ecevit kompleksi olarak değeriendinyoriar" diyecektim. Nihayet, 1963'ten 1974'e kadar Kıbrıslı Rumlann ada Türklerine reva gördükleri işkenceleri özetleye- rek soracaktım: "Batı, bunca haksızlığın tanığı oldu- ğu halde, adada iki toplumun bir dev- let gibi yaşayabilmesi, dahası Türkle- rin azınlık olarak görülmesinde hâlâ ni- Adaleti Arayan Çocuklar lannda dolaştığını düşlediğim adalet isimli gözleri bağlı heykelcikten sor- mak isterdim. çin ısrar ediyor? Avrupa 'nın adaleti bu kadar mı du- yarsız?" ••• Adaleti simgeleyen resimlerde, elin- de dengeleri milimetrik bir düzenlilik- te terazi tutan gözleri kapalı bir genç kadını izlersiniz. Bugünkü yazının konusu O. Ama Kıbnslı Türklere karşı yanm yüzyıldır sürdürdüğü o akıl almaz umursamaz tutumundan daha çok, yepyeni, taptaze bir başka olay nede- niyle sitem edeceğim, hatta omuzla- nndan sarsacağım 'ada/et'in. Uzun yıllardır O'nun gönenci için hayli uğraş vermiş, alın teri, hatta ba- zen göz yaşı bile dökmüş bir eski âşı- ğı olarak kendimde bu hakkı gördü- ğüm için.. Manisa Lisesi'ndeki on bir öğrenci- nin gizli örgüt kurma suclaması ile po- lisin elinde işkence gördükleri savlan- nı, kanıtlar karşısında ciddiye alıp da- va konusu yapan O. Ama o dava dos- yasının tek sayfasını Memurin Muha- kematı Muvakkate adlı Osmanlı yasa- sının devlet memurlanna giydirdiği zırhtan kalın dokunulmazlık koruması nedeniyle açamadığı halde, sanık ço- cuklann çoğunu hâlâ cezaevinde ya- tırıp, ağır hapis cezası ile bütün gele- ceklerini de söndüren gene O. Uzun süren gözaltılar, sorguda avukat bu- lundurma isteklerinin reddi, uzayıp gi- den tutukluluk hali. O arada kimi tüber- küloz, kimi psikolojik tedaviye bağım- lı hale gelen ve tümü gördükleri işken- ce nedeniyle ya vücutlannda ya ruh- sal durumlarında iz taşıyan on bir genç. "Manisalı gizli örgüt sanıklan"nın öy- küsü bir gün mutlak biçimde belgesel ağırlıklı birfilmin konusu olacak ve bel- ki de döneminin 'Oscar'lannı kazana- cak. Izleyenler arasında işkencecilerin ve onlara göz yumanlann, ya kendile- ri ya da yakınlan elbette bulunacaklar. Onlar, o karanlık sinema salonların- da kendilerinden habersiz diğer izleyi- cilerin o anda gözlerini kendilerine çe- virdikleri duygusuna kapılıp oturdukla- n koltuklarda sınlsıklam terlemeyecek- ler midir? Rahmetli Tahir Taner, çok yetkin ve bilgili bir ceza hocasıydı. Bir suçun kar- şılığı olarak yasalarda olması gerekti- ğinden fazlası yaptınm olarak yazılmış ise hâkimin kesinlikle sanık lehinde ha- reket etmesini anlatır, anlatır dururdu. Ben de inanıyorum ki Izmir Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki liseliler da- vası Yargrtay'dan bozularak dönecek- tir. Amayaşamlannın ilkbahannda, ka- rakol, terörle mücadele birimleri, iş- kencehane, falaka, cop, askı, elektrik, hücre, beton zemin, kenef fareleri, kü- für yagmurlan altında günler ve gece- lergeçiren bu on birkişimizın gelecek- leri nasıl rehabilite ediîecektir? Benim asıl üzerinde durduğum bu. Üç gündür uykumu kaçıran, çok önem verdiğim Kıbns olayını bugünün yazı konusu yapmayı karariaştırmış- ken, düşüncelerimi alıp, Izmir hapisha- nesindeki gençlerin arasına götüren, cnlann ana babalanna, kardeşlerine uzatan, kıpır kıpır kemiren ve yanıtını bulamadığım aynı soru... O soruyu, Manisa'daki işkence tut- kunu üç beş polisten değil, tüm canlı vartıklar uykuya daldıktan sonra göz- lerini, elinde tuttuğu terazi ile Izmir Devlet Güvenlik Mahkemesi koridor- Açıklamalar: Cuma günkü "Düzyazı"öa TB- MM'nin, Çalışma Bakanı Necati Çe- lik ile ilgili gensoru oylamasında bulun- mayan ANAP, DSP ve CHP'li milletve- killeri arasında adlan geçen Sayın Sü- ha Tanık, Sayın Hakan Tartan ve Sa- yın Sabri Ergül'ün Meclis İnsan Hak- lan Komisyonu'nca oluşturulan alt ko- misyon üyeleri arasında Diyarbakır'ın Lice ilçesinde inceleme yapmakla gö- revlendirildikleri bildirildi. Bu meşru mazereti yazmayı görev sayıyorum. Ancak değerli pariamenteriere şu- nu hatırlatmak istiyorum: Bu tür ınce- lemeler, önceden belli gündem ile ya- pılan kritik oylama ve görüşmeler dı- şındaki günlere indirgenmez ise ikti- dar için bulunmaz bir vatan görevi gi- bi değeriendirilirve muhalefetin oy blo- ku arasında gedik açılması sağlanır. Aynı düzeltme ve açıklamam, ken- disinden heıtıangi bir uyan almamama karşın, Susurluk Komisyonu'nda bulunduğunu öğrendiğim Aydın DSP Milletvekili Sayın Dr. Sema Pişkinsüt için de geçertidir. GUNDUZ GOZUYLE MELİH CEVDET ANDAY Yoksul Aile Çocuklarına Öğrenim Olanağı Kalmıyor Öğrenim ne güçleşti! Dün akşam, üniversite öğretim üyesi bir dostum- la birlikteydik; liseyi bitirmek üzere olan bir kızı var, üniversiteye hazırlık kurslanndan birine yazılmış, baba birkaç bakımdan eleştiriyordu bu durumu. Önce kızının çok yorulduğunu dile getirdi; öyle ki, "Kızım, kendini parçalama, olmazsa okumazsın, biter gider" demek zorununu bHe duymuş. Üniversite öğretim üyesi bir babanın böyle ko- nuşmak zorunda kalması ne demektir, bir düşüne- lim. Üniversiteye hazırlık kursunun aylık gideri on mil- yon lira imiş; fakat babası öğretmen olan öğrenci- lere yüzde on indirim yaptıklan için, dostum görev- li olduğu üniversiteden bu durumu gösteren bir belge istemek zorunda kalmış. "Yoksulluk belgesi ister gibi" diyerek işi alaya alıyordu. Başka bir dostumun oğlu ilkokulu yeni bitirdi; el- bet hazırlık kursu işkencesinden geçti ve sınav so- nunda bir yabancı dil okulunu kazandı; Ingilizce okuyacak. Bir de ne duyayım... Aile, Ingilizce özel ders öğ- retmeni tutmamış mı çocuğa! Nasıl olur? Ingilizce öğreneceği bir okulu kazan- mış olan çocuğa özel Ingilizce öğretmeni! Nedenini öğrenince şaşkınlığım daha da arttı. Meğer o okulu kazanan bütün çocuklann ailele- ri özel Ingilizce öğretmeni tutmuşlar. Böylece çocuk yabancı dil bilgi düzeyi yüksek olarak giriyormuş okula. Ama bütün aileler aynı yolu tuttuklan için öğren- cilerin hiçbiri üstünlük sağlayamayacaklardır. Okulun Ingilizce öğretmeni programını bu duru- ma göre düzenleyecek, o kadar. Bu ne yanştır! Şimdi konuyu temelinden ele alalım: Üniversiteye giriş hazırlık kurslan, lise öğrenimi- nin yetersiz olduğunu gösteren acı bir tanıt değil midir? Bu kurslar Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetimin- de olduğuna göre, lise öğreniminin yetersizliğini Milli Eğitim Bakanlığı da sineye çekiyor demektir. Acı bir itiraftır bu. Milli Eğitim Bakanlığı öğrenci velilerine diyor ki: "Ben liselerimde üniversiteye girecek yetenek- te öğrenci yetiştiremiyorum. Çocuklarımızı özel dershanelere, hazırlık kurslanna gönderin, orada yetişsinler." Burada bir mantıksızlıkla karşı karşıya geliyoruz: Yoksa lise öğrenimi tümden gereksiz mi? Lise öğrenimini hazırlık kurslan üstlendiğine gö- re? Konumuzun asıl can alıcı yanı, öğrenimin ancak zengın aile çocuklarına özgü olduğu gerçeğidir. Kolay mıdır her ay on milyon lira kurs gideri öde- mek! Biz nereye geldik? Biz yoksul bir toplum olduğumuzu ne zaman, nasıl unuttuk? Yoksul ailelerin çocukları artık okuyamayacaklar mı? Komisyona ifade verdi Türbanlı doktordan çelişkili açıklama AMC\RA (Cumhuriyet Bürosu) - Cerrahpaşa Tıp Fa- kültesrnde görev yaparken türbanlı olduğu gerekçesıyle müzeye sürüldüğünü ve bu- rada anahtan olmadığı ıçın üç ay süreyle her gün mesaı bıtı- mıne kadar kapalı bırakıidı- ğını öne süren Dr. Şükran Er- dem. TBMM İnsan Haklan Komısyonu'nda agız değiştir- di. Erdem. üç gün anahtann kendısıne venlmedigini. bir gün de "müzede unutulduğu- nu" belirterek sekreterlen suçladı TBMM İnsan Haklan Ko- mısyonu'nun "din ve vicdan özgüriüğü ileilgiliihlaDer" ge- rekçesıyle oluşturduğu alt ko- mısyon. dün İstanbul Üniver- sitesı Cerrahpaşa Tıp Fakülte- si'nde görev yapan Dr. Şük- ran Erdem'in başvurusunu ele aldı. Komısyon türbanlı olduğu ıçın müzeye sürüldü- ğünü ve burada üç ay süreyle sabahtan akşama kadar kapa- lı tutulduğunu öne süren Er- dem ile üniversite rektörü Bü- lentBerkarda, fakülte dekanı Prof Dr. Ahmet N. Ozbal ve tıp bıhmlen bölüm başkanı Prof. Dr. Kemal Akmdaroğ- lu'nu dinledı. Erdem'ın komisyona bılgi venrken daha önce başına yansıyan ıddıalarla çelişen açıklamalardabulunduğu öğ- renıldi. Göndenldiğı müzenin anahtannm üç gün süreyle kendisine venlmedigini ve bir gün de unutulduğu için kapa- lı bırakıldığmı anlatan Şükran Erdem, bu uygulamayla ılgi- h olarak sekreterleri suçladı. Kemal Alemdaroğlu ise sorular üzerine yasaiara ve yönetmeliklere uyulmadığı zaman anarşi doğacağını be- lirterek görev yenni değiştir- meden önce Şükran Erdem'e gerekli uyanlan yaphklannı söyledi. Bülent Berkarda da yürür- lûkte olan devlet memurlan- nın kılık kıyafetlerini düzen- leyen yönetmelığı uyguladık- lannı ve türban takmakta ısrar eden Şükran Erdem'ın görev yennin değıştırildiğini belirt- ti. Bakan Mehmet sağlatn 'Kurasız atananlar emekli öğretmen' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Milli Eğıttm Bakanı Mehmet Sağlam. RP ve DYP'lı mıllenekilleri ile tan- katlann belirlediğı ayncalıklı 2 bin 200 öğretmenın atama- lannm kurasız yapıldığı yö- nündeki iddialann. vanlış an- lamadan kaynaklan'dığını ıd- dıa etti. Sağlam. "Eski öğret- menkrimizintekrarkuraçek- melerine ^rek \ok. Bunlara sadece atanacaklan yerin ku- rasuii çektirh'onız'" dedi. Şeriatçı eğitim veren Mısır El-Ezher Üniversıtesi ve ılahı- yat fakültesi mezunlanna sınıf öğretmenliği olanağı tanıyan Milli Eğitim Bakanı Sağlam. Kazakistan Bılim Bakanı Prof. Dr. Murat Jirinm'un ziyareti sırasında, gazetecüerin, bazı ögretmenlenn atamasıran ku- rasız yapıldığı iddıalanna ılış- kın sorulannı yanıtladı. Ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu savunan Sağlam, başka kurumlarda çahşan öğ- retmen kökenli kışılerle. emekli öğretmen ve istifa edip yeniden öğretmenlığe başvu- ranlann atamasımn kurasız yapıldığını söyledi. "Bu kişfleı zaten öğretmen. bu nedenle yalnızca bunlar için yer kura- sı çekiByor" dıyen Sağlam, şu açıklamayı yaptı: "llkasama- da 7 bin fakülte mezunlan ku- ra çekerken. 4 binini kurasız atadık Çünkü eski öğretme- nin tekrar kura çekmesine ge- rek \ok. Çünkü bunlar zaten öğretmen. Bu hep yanlış anla- şümalara neden oluyor." \ CHP'nin ortaya çıkardığı -kurasız atama" işleminde, bakanlık kayıtlanna göre baş- vıırusu bile olmayan 106 kişi- nin öğretmen yapıldığı belir- lendi. 2 bin 200 kışilik atama- nın RP ve DYP'li bakan ve milletvekillerinin verdiği lis- telerden oluştuğu iddia edilir- ken, tarikatlann önerdiği bir,- çok ismin de ön plana çekilen listeler arasında yer aldığı sa- vTinuldu. CHP lideri Deniz Baykal, "Bu, tarikaı ve çetete- rin Milli Egitim'i ele geçirme operas>onudur" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle