25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1997 SALI DIZIYAZI FenerbahçeCumhuriyeti'nm HALİT DERİNGÖR Takım yapmayı çok severdi%mnn Kavrakoğlu Hukuk mezunu. Rize kökenli. Yöresinın bütün özelliklerini üzerinde taşır. Mücadeleci, aölgeci v e hırslı bir insan... Despot b i r kişiliği vardı. Amacına jlaşmak îçin her türlü polıtika ve ayak oyunlar.na gırerdi. Muhafazakâr ve milliyetçı birgörünümdeydı. Namazını kılar, orucunu tutardj Ateşli b i r hatiptı. Kongre havaannı çok ıyî hisseder ve kongre içindeki mücadelesinde. duruma göre yelken açardı Osman Kavnlıoğlu'nu 194O'lı yıllardan beri tanınm. Çoğukezbizim yöneticiliğimizi yaptı. Az buçuk futbol oynadı a m a fiziği. onun futbolcu olmasına eKinşli değildi- Kendi ifadesine göre; Unkapanı Fenen'nde top ©ynamış!.. Takım yaprruyı çok severdi. Bu yüzden de diğer yönetim ve antrenörlerle daima ters düşerdi... Onun nazannda antrenör. sadece, bir ırgattı. Sık sık antrenörlerden "çoban" dıye bahsederdi. Kavrakoğlu'iun Fenerbahçe'yı yönettiği sıralarda, onun ılginç davranışlanna tanık oldum. Örneğin; Izrnir'de oynayacağımız bir "milli küme" maçı öncesi. oteldeyiz. Ben. o günkü Fenerbahçe'nin antrenörü Molley i!e aynı odada kalıyorum. Takım kaptanıyım. Maç öncesi. Osman Kavrakoğlu odaya girerek bana; "Antrenöre söyle. Benim teşkil ettiğim takımla sahaya çıksın"* dedı. Bunu. antrenore naklettiğim esnada antrenörün cevabı net veaçıktı; "OlmazL" Osman Kavrakoğlu bu yanıttan sonra odadan çıktı. Molley de bana '•BiKyorum. Ben Kavrakoğlu'nun dedigini yapsaydım, bir siire daha Fenerbahçe'de antrenörİiik yapabilirdim. Ama ben bir İskoçum. Görevimi, kimseye devredemem" dedi. Sonuçta da takım Molley Mn yapmış olduğu tertiple sahaja çıktı. Fakat bu durum. Molley'in sonu oldu! 1950 yıllannda Kavrakoğlu ile ilginç bir anım dahavar; 1944 yıllannda Fenerbahçe'de oynayan, Beşiktaş'tan bize geçen "Kasap HaliT vardı. Bütün özelliği lcuvvetli, hırslı ve gözünü budaktan sakınmamasıydı. Çeşmemeydanı azılılanndandı. Osman Kavrakoğlu, bu oyuncuyu çok beğenir ve tutardı. Bir Beşiktaş maçı öncesi, Kavrakoğlu. antrenore rağmen bu oyuncuyu sağ beke koydu. Ama maç başladı, Halil Köksal'ın savundugu taraftan, 10 dakika içinde Fenerbahçe 2 gol yedi. 2 golü yedikten sonra H.Köksal, oyunda kendini kaybederek çok hürmet ettığı Beşiktaşlı Hakkı'nın üzerine yürürdü, küfurler yağdırmaya başladı. Bir arbede çıkmasını güçlükle önledik. Bu olaydan sonra Fenerbahçe'nin ve Türk atletizminin büyük adamı, MeHh Kotanca. arka arkaya 2 gol atarak beraberliği sağladı. Ne var ki arkadan Beşiktaş'ın aynı taraftan bir golü daha geldi. Oyun 3-2 bitecek sanılırken. 90'ıncı dakikadâ K. Fikret'in ortaladığı bir topu ben kafa ile gole çevirince, yeniden beraberliği elde ettik. Böylece hem takım hem Kasap Halil hem de Osman Kavrakoğlu kendisini kurtarmış oldu... 1950'li yıllara gelınce tek partili sistem yerini çok partili sisteme bıraktı. Osman Kavrakoğlu da Demokrat Parti'den mılletvekili oldu. Devamlı olarak Ankara'daydı. Bu sırada da Fenerbahçe takımında bir çöküş izlenmeye başladı. K. Halil, EroL, Salahattin, Samim, Lefter gibi futbolcular, Adalet'e geçti. Takımda kalan bızler de formumuzdan uzaklaşmıştık. Bu durumda Kavrakoğlu, yeni bir Fenerbahçe takımı düzenlemeyi planladı. Bu amaçla da Ankara'dan; Canavar Burhan, Akgiin, Abdullah, Orhan Çakmak gibi futbolcuian transfer etti. Bunlann adı da "küçük şeytanlar" oldu. Bu şeytanlann içinde K. Fikret, Müjdat Basri, MeBh Ilgaz gibi "büyük şeytanlar" da vardı. Fenerbahçe bu yeni kurduğu takımla bir şey kaybetmez. Hatta şampiyon oldu... 1958 yıllan gelip çattı. Demokrat parti artık inışe geçti. Osman Kavrakoğlu. milletvekili bulunduğu sürede. Fenerbahçe'ye hıçbir tesis kazandıramadığından ona karşı olan güven yitirdi. O halde parti kademesınde daha forslu birini bulmak gerekti. O bulundu da: Agâh Erozan. Hem de bulanlar ve onunla anlaşanlar. cunta başkanlan Halk Partili Vfuhittin Bıügurlu ile Semih Bayülken'dı. Belkı Agâh Erozan, Menderes'e yakınhğı dolayısıyla Fenerbahçe'ye bır tesıs vaptırabilirdi. Ama aslında A. Erozan'ın ve ondan sonra gelen Medeni Berk'in amacı; FB'ye tesis falan yapmak değildi. Gittikçe alerjik hale gelen Demokrat Parti'ye karşı bir güç birlıği kuruldu. Bu güç birliğine karşı da DP \atan sathında. Vatan Cephelen diye adlandınlan birliklen kurdular. Işte Agâh Erozan bu amaçla Fenerbahçe'ye gelıyor ve getiriliyordu. Aynı amaçla Galatasaray'a. Beşiktaş'a ve Vefa'ya da DP'nin görevülen getiriliyordu. Işte 1958 kongresi böyle bir ortamda yapıldı. Kongrede 2 DP'li üst yönetici A. Erozan ve Osman Kavrakoğlu kıyasıya mücadele ediyorlardı. Osman Kavrakoğlu. kongrede taktık ıcabı. Muhittin Bulgurlu'yu o zamanın polis müdürii vasıtası ile kongreden çıkanp safdışı etmek istedi ama A. Erozan buna engel oldu. Sonra kongre içinde bır de bakıldı ki Osman Kavrak ile A. Erozan sanlıp öpüşüyor. Meğer yaptıklan. başkanlık mücadelesi değıl. kayıkçı kavgasıymış. 1950-1960 yıllan arası üzüntü ile söylemek gerekirse. Fenerbahçe'nin siyasetçamuruna girdiği yıllar. Bundan hiçbir şey kazanamadı Fenerbahçe... Hata bir santimetrekare toprak bıle alamadı. Tersine bu sıyaset batağından bazı çıkarcılar faydalandı. EBahçe tarihinde efsaneleştieki Rıza Sporel Z Fenerbahçe ve Türk spor tarihinde efsaneleşmiş bir kişidir. Ama bizim kuşak. onu gereği kadar ' ızleyemedi. Son maçını Tırst VVieenraa" (1934) ile Fenerbahçe Stadf nda oynadı. Ortaokul öğTencisiydim. Henıiz onun futbol kimlik ve kışıliğıni gereği kadar değerlendirecek yaşta değildim. Maçı 4- 0 Fenerbahçe kazamrken, "final" olarak Zeki Bey. 2 şahane gol attı. Hele frikikten attığı ilk gol hâlâ belleğimde. Bizım kuşağımızda da yöneticılik yaptı. Değışik kişilıkte bir yapıya sahipti. Çok az konuşurdu. Konuşurken de 'r'leri iyı telafiuz edemezdi. Aslında çok konuşmasını da sevmezdi. Mimıkleri ile bır şeyler anlatmak isterdi. Otonter bır yapısı vardı. Ama bu, despotizm derecesinde değildi. Zaten olamazdı da; çünkü o zaman demokrasinin beşiği olan Ingiltere ve tngılizlerle dıyalog halindeydi. Ağzında, devajnlı pürosu ve giyinişi ile sanki bir Ingiliz'di. Soğukkanlıhgı da onlara benzerdı. Evlendiği hanım da MgilesVÎtol'lenn kızıydı. Zeki Rıza, şimdiki yöneticiler gibi futbolcularla senli-benli olmaz ve maçlardan sonra futbolcularla sanlıp öpüşmezdı. Hele maçlardan sonra onlarla gidip gazınolarda içkı ıçmek, kadeh kaldırmak gibi şeyleri asla yapmaz, düşünmezdi bile!.. Çok ender de olsa. soyunma odasmn önüne gelir, bizlere gözükür. ama konuşma_zdı. Sadece. "Hadi bakayun çocuklar. çaüşın** ierdi. Onu görünce dizlerİTniz titrerdi Rıza Bey, Fenerbahçe'de 18 yıl oynadı, 352 kez takımda yer aldı. 470 kez rakip filelerini havalandırdı. 16 kez milli maç oynadı. 15 gol attı. Finlandiya Milli Takımı'na karşı oynadığı milli maçta. arka arkaya dört gol attı, bu rekor günümüze de geldi. Işte böyle bir adam, "efsane" olmaz da ne olur?.. Kazandığımız büyük maçlardan sonra sadece "Aferin, iyi çahştınız, kazandmız" derdi. Sırtımızı bıle sıvazlaırazdı. Çûnkü o, futbolda çahşmak, ka_zanmak ve iyi oynamanm "futbokunuuı temel görevP olduğunu düşünürdü. Kendisi. bu felsefe ile bir "efcane, bia-tarih" oldu. 1950'de tek partili sistem sona erdı. Demokrat Parti iktidara geldi. Bövle bir durumda Türkiye*«ie böyle bir efsanenin. bu Tureketin dışında kalması düşünülemezdi. Önce Istanbul'dan adaylıgt konuldu. Ismi sonlarda yazıldığı i<;n silindi\e kazanamadı. Sonralan Demokrat Parti milletvekdlerindenFenerli Osman Kavrak, o n ı Rıze'den aday göstertti. Zeki Rıza'yı yauna alarak Rıze'ye gittı ve onu Riülilere tanıttı. Zeki Bey'ı Rizelile«-t takdim ederken "Ha bu yanımda gördüğünüz adam var ya_ topçudur topçu, Rize'den topu atar. bütün Karadeniz'i ve daha öteleri perişan eder" demışti.. Bu tanıtma, topluluk arasında büyük heyecan yarattı. Zeki Bey adeta bır kahraman gibi alkışlandı. Tabıi sonunda da Rize Milletvekili oldu. Ama sonralan. Zeki Rıza ile Osman Kavrak'ın aralan açıldı. Nedenı de şu; Zeki Bey, aynı yıllarda Moda Deniz Kulübü Başkanı'ydı. Onun ismı, Moda Denız Kulübü ile adeta özdeşleşti... İngiliz konuklannı, ülkemiz ticaret erbabını orada ağırlar, hatta saygın Fenerbahçelılerle toplantılannı hep orada yapardı. Ne zaman Moda Deniz Kulübü"ne gitseniz, orada ağzında purosu ile Zeki Bey ile karşılaşırdmız. O günlerde Osman KavTakoğlu. Zeki Bey ile görüşmek ıçin Deniz Kulübü'ne gitti. Fakat belinde tabancası vardı. Zeki Bey bunu görünce; o kadar soğukkanlı adamın kanı beynine hücum etti, "Osman, Osman; buraya tabanca ile girilemez. Tabancayn çıkar"dedı. Bu durum, kahraman gibi görünmeyi seven Kavrakoğlu'nda şok etkisi yarattı. Işte bu andan itibaren de Zeki Bey ile büyük bır mücadele içme gırdı. Bu yıllarda da gruplar kurulmak üzereydi. Osman Kavrak, bu gruplarla da sıcak ilişkilere girerek Zeki Bey'in başkan seçilmemesi için çeşitli ayak oyunlanna girdı. Ancak bu "efsane" ile mücadele etmek. her babayiğidin harcı değildi. Normalde onu safdışı bırakmak çok güçtü. Bu ancak Bizans entrikalanyla yapılabilirdi. Nitekim de öyle oldu. Zeki Bey için "asker kaçağıdır" diye aleyhinde propaganda yapıldığı günler oldu. Gerçekten de askerlik yapmadı. Asker olacağı yıllarda, mütareke yıllannda, kramponlan ile emperyalist ülkelere karşı bü>1ik savaş verdi. Ama sonralan Büyük Mıllet Meclisi'nin karanyla askerlik yapmış olduğu kabul edildi. Fenerbahçe tarihme göre; Rıza Bey, Fenerbahçe'de 18 yıl oynadı, 352 kez takımda yer aldı, 470 kez rakip filelenni havalandırdı. 16 kez milli maç oynadı. 15 gol attı. Finlandiya Milli Takımı'na karşı oynadığı milli maçta, arka arkaya dört gol attı. bu rekor günümüze de geldi. Işte böyle bır adam, a efeane" olmaz da ne olur?.. Oynadığı yıllarda, bugünkü gibi tribün edebiyatı yoktu! Onun için virtüöz, imparator gibi sözcükler söylenmiyordu. Ama o, gerçekten bir imparatordu. Hem de bir futbol devrinin imparatoru... Alt yapıdan yetişti İngiliz asilzadesine benzerdı edü Yazıcı Fenerbahçe'nin altyapısmdan yetişti. Kışılıği ve davranışlan ile Fenerbahçe başkanları arasında, ayn bır yen var. Çok ı>ı bır futbolcu olmak yerine, çok iyi bır ınsan olmaya kendisini şartlandırdı. Idealleri değişikti.. Futbolu. ıkıncı derecede kabullenıyordu. Sigortacıhk eğitımi yaptı. sonra Amerika'ya gitti. orada lisans yaptı... Dönüşte o yıllarda Milli Reasürans Müdürii oldu. Bedıı Yazıcı, 1930 yıllannda. o günün şöhretli Fenerbahçe kalecisı Hüsamettin Böke'ye karşın Fenerbahçe kalesıni aldı... Bedii Yazıcf nın çok kuvvetli fiziği yanında uçan kaleci Cihat Arman'dan daha iyi bir suplekse sahip... Cesaretliydi. Onu ampullerle ışıklandınlan Taksim Stadı'ndâ izleyenler anımsar. Baba Hakkı gibi. Galatasaraylı Kaür Cemil gıbı sert ve güçlü futbolcular. Bedıı Yazıcı'nın karşısında, adeta peynir gibi dağılırlardı. Olanak olsa da bugünün kalecilerine. Bedıf nin fılmleri göstenlse... Kale çızgisinin içinde. bir kalecinin nasıl davTanacağtnı ondan öğrenmiş olurlardı. Ama bu değerli futbolcu. bir ara hastalanıp sahalardan uzaklaştı... Sonralan, 1939 yılında tekrar sahalara döndü. Ancak Galatasaray'a 4-0 yenıldıkleri karşılaşmadan sonra da futbolu bıraktı... 1953 yılında Bedii Yazıcı. Fenerbahçe'ye başkan olarak seçıldi. Ama onun ne zengınliğı ne de siyasal bir yaşamı vardı... Grubu filan yoktu Onun için onu. sayfalarca anlatamryoruz!.. Bedii, gerek fizık görünümü, gerek kişiliği, gerekse devamlı ağzından düşürmediği prposu ile tipik bir ingiliz asilzadesine benzerdi... Büyüklerle ve küçüklerle arasında bir mesafe bırakırdı... Onun başkanlığı sırasında futbolcularla ıçkı âlemlerine gıtmek. onlarla sarmaş dolaş olmak gibi durumlar hıç düşünûlmezdi bile.. Başkanlığı bıraktıktan sonra onu. ne divan toplantılannda ne de kongrelerde görebilmek mümkün oluyordu... Ama yine de Fenerbahçe'yi unutamıyor, yanına aldığı Fenerbahçeli arkadaşlardan bilgi ahyordu.. Kendisi, Cumhuriyet gazetesi okuruydu. Zaman zaman yazılanmı okur, bana doğrulanmı ve yanlışlanmı söylerdi.. Onun. son yıllarda evıni ziyaretimde, neden futbolla ılgilenemedığıni anladım. Çünkü oturduğu salonun ortasındakı masası ve kütüphanesi, yerlı ve yabancı eserlerle doluydu. Tam anlamı ile çağdaş, demokrat bır kafa yapısına sahipti. Bu nedenle de Bedii Yazıcı, gelmiş geçmiş başkanlardan ayn bir görünümde oluyordu... SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EO1EKÇİ Partilep Kapatılmasın! Yeni kurulan Demokratik Kitle Partisi Başkanı Şera- fettin Elçi, partisini tanıtmak ıçin hafla sonunda. Anka- ra'da Kent Otel salonunda bir kokteyl verdi. Otel salo- nu tıklım tıklım dolu. Çoğu gençler, bu arada alışılmadık bir şey, bayanlar. Şerafettın Elçi: - Siyasal partiler içinde en çok bayan kurucusu olan partiyiz diyor. Kokteyle. "Güldikeni Yayınlan" Yönetmeni Mustafa Beyköylü'ylebirliktegrtmiştik. Gazetecılerden UBA'dan Baki Özilhan, Hürriyet'ten, eşkı Cumhuriyetçi Sedat Ergin, Cumhuriyet'ten Yusuf Özkan oradaydı. Eski TİP'N Naci Kırtlay, isveç'ten kesin dönüş yap- mış, eşi Azime Kırtlay la bırliktegelmiştı. İP Genel Baş- kan Yardımcısı Hasan Yalçın da eşı Fevziye Yalçın'la biriikteydi. Kokteylde. ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi) Ge- nel Başkanı Ufuk Uras. Genel Başkan Yardımcısı Yıl- dınm Kaya. TMMOB Başkanı Yavuz Önen, Toplum Ya- yıneyi Yönetmeni Remzi İnanç. eski TTB Başkanı Se- İim Ölçer. Çağdaş Hukukçular Demeğı Genel Başkanı ŞenalSanhan... Refah Partıhlervar: Mahmut Sonmez, Abdülhaluk Mutlu, ANAPIı Sebgetutlah Seydaoğlu, Demokratik Banş Partisi Başkanı Refık Karakoç, eski SHP'lı Bakan Mehmet Kahraman. eski Milletvekili Ad- nan Ekmen, eski TİP Başkanlanndan M. AN Aslan, İHD'den Selahattin Esmer, Mehmet Emin Sever. 92 yaşında, Dıyarbakırlı Cemil Paşa'nın torunu Esat Ce- miloğlu. Cemil Paşalar, Dıyarbakır'da çok unlü. Yazar Vedat Günyol da Cemil Paşa'nın torunlanndandır. Esat Cemiloğlu, "497ardaras/"nda yargılandı. Eski ünlü bok- sörierdendi. Uluslararası yanşmalarda, Türkıye adına dövüştü. Esat Cemiloğlu'nun yeğenı Bayan Zizan Ce- miloğlu, DKP'nin hem kurucusu hem de Disiplin Kuru- lu Başkanı. Kokteyl boyunca, herkesın kafasında, şöyle bir soru dolaşmaktaydı: - Bu partiyı yaşatıriar mı? Kokteytegelenlerden CanipYıldınm'asordum, "Na- sıl görüyorsunuz" dedım; şöyle karşılık verdi: - Uzun yıltar Türkiye'de kalıp çalışmış İngiliz gazeteci David Hotham'/n birsözü var, derkı: "Türkiye, belli ol- maz, rasyonel (ussal) verilere göre 'Türkiye'de demok- rasi futer'dersıniz, tutmaz, 'futmaz'dediğinızzaman da tutar." Canip Yıldınm ekledi: "Bilmem dikkat ettin mi bakkallarda, manifaturacı dükkânlannda •Allah'm dedi- ği olur' yazan levhacıklar vardır." Öyledir! Nasreddin Hoca, akşam yemeğinden sonra eşiyle odaya çekılmış, biraz konuşmuşlar, Hoca: - Ben uykuya geçeceğim! - Eh hayırhsı! - Yarın da hava açık olursa çıfte gıderim, kapalı olur- sa, ormana gıderağaç kesehm! - Hoca, ınşallah de! - Canım, bunun inşallahı masallahı var mı? Hava ya açık, güneşli olur, çifte gıdenm, ya da kapalı olur, orma- na odun kesmeye giderim! - Sen yıne ınşallah de! - Allah Allah! deyıp uyur Hoca, sabah kalkar, hava açıktır, çifte gider. Çiftı bağladıktan az sonra bir subaşı, arkasında 8-10 jandarma, sökün ederler. Subaşı: - Köylü kardeş, bize Konya yolunu göster, der. - Konya yolu şöyle: Bıraz düz gıdeceksiniz, gidecek- siniz, gideceksiniz, ondan sonra sağa sapacaksımz'Su- başı: - Ben anlayamadım sen/n tanımınt. Düş önümüze! Hoca yaya, bunlar atlı ha babam de babam, giderler. Yol aynmınagelince Hoca, "Bundan sonrası Konya "der. Subaşı teşekküreder, "Haydisana da uğurlarolsun"der, aynlırter. Ama Hoca 20 km grtmiş, o kadar da dönrnüş. Geç vakıt eve yollanmış. Kapıyı çalmış, kansı: - Kim o, dıye sormuş. Hoca'nın canı bumunda: - Allah ızin verirse kocanım! Aç kapıyı... Türkiye'de her şey Allahlık olmuş. Allah'a kalmış. "Al- lah'm dediğı olur", usun, bılımin değil! Atatürk ılkeleri rafa kaldınlmış, dincileryobazlartoplumdan ayn diledik- lerince yaşamak ıstiyorlar. Dıyarbakır olayı: Allah'm de- dıği, kamyon orada saplanmasa, teker çamura batma- sa, Türkiye'de bu Diyarbakır olayı kimsenin gözüne çarp- mayacaktı. Susurluk olayı da öyle, kamyonla Mercedes çarpışmasa, çeteler ortaya çıkacak mıydı santrsınız? Şerafettin Elçi'yle söyleşiyoruz; Şerafettin'Elçi, 1980 öncesınde, bakanlığı sırasında "Ben Kürdüm" dedıği ıçin 12 Eylül, anasından emdiğinı bumundan getirmiştı. Ona sordum: - Partinizi yaşatıriar mı? - O, senin dediğin herkesın kafasında, bana da sor- dular; ben diyorum ki: Devlet bızı kapatma yoluna gi- derse, çok büyük yanlış yapar. Bir kez, biz bu devletin ülke bütünlüğüne bağlı olduğumuzu söylüyoruz. Bız, her türlü şıddete karşıyız. Yasadışı bir örgütle uzak ya- kın bır bağımız yok. Biz, tamamen demokratik bir sava- pm veriyoruz. Legal (yasal) partinın kurallanna uyuyo- ruz. Şimdi, devlet buna karşın eğer bir hata işler de bu partiyi kapatma yoluna giderse, Türkiye'de bu sorunun demokratik yollaria çozülemeyeceğınin kesin birifade- sı olur. Bu da silahlı eylemlere pnm venr. Devlet, silahlı mücadeleden şikâyetçi olma hakkını kaybeder. Bu önemli, devletin bu konuda çok duyartı olması gerekır... • • • Köy Enstitülerinde öğretmenlık, yönetıcilık yapmış, eğitimci-yazar Nazif Evren,88 yaşında Ankara'da oldü. Nazif Evren'ın cenazesi bugün öğleyin Kocatepe'den kaldınlıp, Cebeci gömütlüğünde toprağa verilecek. Yakınlanna, Köy Enstıtülülerle, tüm egıtımcilere başsağ- lığı dilerim. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDA> SAĞA: 1/ Kilit, menteşe, tel. çivi metal eş- ya. 2/ "O ver" an- lamında kullanı- lan sözcük... Be- beğı kundaklamak ıçin kullanılan bezlerin tümü. 3/ Gıyım süslemede ya da şapka, çan- ta.sepet örmede kullanılan parlak ve renkli şent... Oylumlu. 4/Götü- rü bir ış ıçin öde- nen ücret... Başlangıcı bel- li olmayan zaman. 5/ Bır nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunmayan nıte- lik. 6/Eskı dıldegöz... Bir soru sözü... Notada durak ışareti. 7/ Mavasıl da deni- len den hastâlığı. 8/ "Be- 6 hiç ": Kankarür sa- natçımız... însanın var ola- 3 bilmesi için doğayı değış- tirmesı ve dogayı değışti- rirken kendini de değıştırmesi sürecı. 9/ Hukukta, bir hak-j kın diğer bır kımseye geçırilmesı... Italya'da bir ırmak. I YUKARIDA!S AŞAĞHA: j 1/ Halk dilınde "şaka" anlamında kullanılan sözcük.. Sat- rançtabır taş. 2/Uzak... Kayıkta dümenı kullanmak için dü- menın baş tarafına takılan kol. 3/ •'Akarsu krosu" da deni- len bır spor dalı. 4/ Bır zaman bırimi... Alçalma. hor ve ha-ı kır olma. 5/Eski Türk güreşlerinden bın... Fınlandıya'da bın göl.6/Birbağlaç... Iğdışetmek,erkeklığin[gıdermek. 7/A1-; çak enlemlerde esen düzenlı rüzgâr... Ali Ozgentürk'ün bir! filmı. 8/Ölen bır kimseden kalan her şey... Kalın bükülmü? sıcım. 9/ Bır tür geçmmsız toprak... Japonlara özgü bır tün güreş. 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle