02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK1997SALI 12 KULTUR PORTAL DtKMEIV GÜRÜN Tîyatro eğMminde çeyrek asır\hmet Leveudoğlu ve Tiyatro Stüdyo- su. Tı>atro StUyosu ve Ahmet Leven- doğla.. Birbımle adeta özdeşleşmiş iki isım. Yönetmen, oyuncu. oyun çevirme- nı. yönetıcı ve eğıtimci. (Yayıncılık yanı- na burada değirmiyoT sadece Yapı Kredi Yaymlan'nın onun sayesinde okûyucuya ulaşan önemlı tiyatro yapıtlannı anımsı- yorum.) Bugüne dek ortaya koyduğu ça- lışmalar hep başan grafiğinın üst düzey- lennde doiaşmış Bir tıyatro msanı olarak ödünsüz ve her türlü polemığm dışında çizgısıni korumuş. Bireğitımci olarak da pekçok değerlı sanatçı yetiştırmış. Haluk Bilginer. Zuhal(Mcay, .AhmetUğurlu bun- lardan bırkaçı. Evet. tam 25 yıl tiyatroya. tiyatromuza "eğitiın" penceresinden de eğılmış ve önemlı katkılarda bulunmuş Levendoğlu. -Saym Levendoğlu, 25yıl süresince özd- likle oyunculuk eğitimi veren kurumlar- da çalıştınız. Tıyatro eğitimi konusunda görüşlerinizi alabilir miyim? Bu alanda kuşkusuz temel bazı eksiklerimiz var. Ne- lerdir bunlar? Kısacası nereden nereye geldik? A. L. - Birkaç bağlamda düşünmek ge- rekıyor Türki>e'dekı tıyatro eğıtimını: Doğrudan oyunculuğa yönelik olan kon- servatuvarlar ve aynı çızgi paralelinde son dönemde bu eğitimi devletin üstünden al- maya yönelen kuruluşlar kı sanıyorum bunlann başında da şu anda benım eğit- menlığini sürdürdüğüm Akademı lstan- bul yer alıyor. Konservatuvarlardakı ek- siklikler tiyatro kamuoyunda zaten çok konuşulan. tartışılan bir konudur. Eksik- lıklerın kaynağına ınmek. çeşıtlı neden- len deşmek ışi bu söy leşı kapsamına sığ- mayacaktır. Ancak bir ıki önemlı yanına değınılebılır, ama genelde konsenatuvar eğıtıminın yeterli olabıldığinı söylemek olanaklı değıldır. tkinci bir bağlamda yal- nızca oyunculuk eğitimine yönelik olma- yan. doğrudan doğruya kuramsal ya da yan kuramsal eğitim veren kurumlar dı- ye düşüncbıleceğimiz bir çerçeve daha var. Bunun dışında da ender olarak yarar- lı olabıldığıni gördüğümüzçeşitli tiyatro- lann ya da tiyatro ınsanlannın yönettıği genellikle geçici kurslardan söz edilebı- lir. Tiyatro eğitımının nereden nereye gel- diğine yaklaşmaya çalışırsak. elbettekı bu işe başladığım 25 yıldan bu yana bazı olumlu aşamalardan geçılmıştır ama. yı- ne de bunun yeterli bir noktada olduğu- nu söylemek çok zordur. Tiyatro bilincini geliştirmek - Bunun nedenlerini biraz açabitir mi- yiz? A. L. - Özellikle konservatuvarlar bağ- lamına dönersek; bana göre konservatu- varlann temel amacı oyuncu yetiştirme- ye yönelikse de eğitim anlayışında öğ- rencinın tıyatro duyarlılığını ve bilincini geliştırmeye yönelik başka çalışmalar. başka dersler yer almahdır. ama alma- maktadir. "Oyuncu" tanımı yenne "tiyat- ro insanı" yetiştirmek dıye bir tanımdan yola çıkılmasının çok daha doğru bir yol olacağını her zaman düşünmüşümdür. Şimdi de aynı düşüncedeyım. Yalnızca oyuncu yetiştirmek diye ele alınsa da, ve- rilmeye çalışılan birtakım donanımlann yeterli olup olmadığı ayn bir konu. ama tiyatro insanı yetıştirme yolunda konser- vatuvarlar büyük eksiklıkler içenyor. - 'Tiyatro insanı' yetişmemesi gibi bir sorunun yaşanıyor olmasını genelde eği- tiın sistcminin eksikliklerine bağlayabili- riz herhalde. A. L. - Kuşkusuz. Bunun sonucu olarak da yaygın bıçimde gördüğümüz; konser- \atuvardan oyuncu olarak çıkan genç in- • Tiyatro eğitiminde, bu işe başladığım 25 yıldan bu yana bazı olumlu aşamalardan geçilmiştir ama yine de bunun yeterli bir noktada olduğunu söylemek çok zordur. 'Oyuncu' tanımı yerine 'tiyatro insanı' yetiştirmek diye bir tanımdan yola çıkılmasının çok daha doğru bir yol olacağını her zaman düşünmüşümdür. Şimdi de aynı düşüncedeyim. Tiyatro insanı yetiştirme yolunda konservatuvarlar büyük eksiklikler içeriyor. Her şeye karşın yine de tiyatrolann izleyicisinin önemli bir kesimini gençlik oluşturmakta. Bu, bence tiyatro açısından umutsuzluğa düşmemek için bir neden. Başta genç kesim olmak üzere Türkiye'de hâlâ bir tiyatro izleyicisi var. Gençlik tiyatroya adım attığı sürece de krizden söz etmek bence doğru değil. san şöhrete ulaşmak için çok kısa yollar aramaya başlıyor. Türkiye'de tiyatrocu- luk (tırnak ıçinde yapıyorum tiyatrocu' tanımını) çok özveriye dayalı bir uğraş. Bu nedenle gençler kolayca daha ucuz di- yebıleceğimiz yollara sapabiliyorlar. Te- lev izyon komikliğı, sunuculuk gibı med- ya hızmetınde işlere götürebiliyorlarken- dilerini. Bu da konservatuvar çıkışlı po- tansiyelın asıl kullanılması gereken tiyat- ro alanma değil başka \e yoz alanlara licay- ması gibı bir durum ortaya koyuyor. Son derecede sakıncalı bir durum. - Tiyatro eğitiminde acaba günceii ya- kalayamamak gibi bir sorun da söz konu- su mu? Belli kalıplann dışına çıkamıyor muyuz? Çıkamıyorsak bunun nedenleri nası) açıklanabilir? Afife Jcde f mnyakhğıı§ığısahiplenelimi• TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesı Çalışanlan Vakfı), "Sanata Evet" etkinlikleri kapsamında Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle oluşturulan Ortaköy'deki Sanat Merkezi'nin içinde yer alan Afife Jale Sahnesi'nin tamamlanabilmesi için katkı ve destek bekliyor. Özel kamu kurum ve kuruluşlannm, çağdaş sivil toplum örgütleri ve üyelerinin, medyanın bu kampanyanın içinde yer almalannı istiyor. f Kültür Servisi- Hep başınıza gelmiştir. Sizce çok önemli bir ko- nuyu başkalanna açtıgınızda. bu- nun ne kadar önemsiz olduğuna sızı ikna etmeye çalışıp daha son- ra da *O kadar heyecanlanma. bu dünyada hiçbir şeyi değiştiremez- sin, onun için her şeyi olduğu gibi kabul et" demışlerdir. Afife Jale için soru yönelttiğimız kişiler ara- sında onun önemlı bir sanatçı ol- madığını. neden bu kadar öne çı- kanldıgi.nı anlayamadığını söyle- yenleroldu. İçinde bulunduğumuz günlerde. TOBAV'ın (Devlet Ti- yatrolan Opera ve Balesi Vakfı) da Ortaköy'de ılk kez bir sanatçı snil toplum kuruluşunun inşaatı- nı tamamlamaya çalıştığı bir sah- neyi de Afife Jale sahnesı olarak isimlendırmesı de. topjumsal açı- dan önem taşıması gereken bir o- lay olması gerekiyor. Ancak TO- BAV. inşaatın bitirilmesi için ka- muoyundan destek istiyor. fakat destek yerine kendilerine başvur- duklan önemli bankalardan böyle bir başvuruda bulunduklan ıçın "Teşekkür ederiz ama dunımu- muz müsait değil" şeklinde yanıt alıyor. Bir koltuk 100 miıyon TÎT Oysa 320 metrekare alanı kap- sayan, 250 koltuk kapasiteh Afife Jale Sahnesi'nin tamamlanması için 15 milyar liraya gereksinim var. Koltuklardan birinin arkasına ismının yazılmasını isteyenin 100 milyon lıra bağışta bulunması ye- terli. 220 koltuk kişılere ya da ku- ruluşlara satıldığında sahne hemen açılabilecek. Şimdilik 100 koltuk satıhrsa mart a> mda açılma olası- lığı bıle var. Destek ve katkıda bu- lunmak isteyen kurum ve kuruluş- lar, Vakıflar Bankası Taksim Şu- besı 22292 hesap numarasını kul- lanabilirler. TOBAV yöneticileri, Susurluk olayının unutulmaya terkedildiği, Fadime Şahin ve arkadaşlarının daha ön plana geçmeye başladığı günlcrden sonra ne gelecek dive merak etmeye başladıklannı belir- terek duyarsızlıktan yakınıyorlar. " Çeşitliyolsuzluklar, milleftekille- rinin banka genel müdiirlerinüı odalannda iş takipçiliği yaptığı şu günlerde, TOBAV'ın Afife Jale sahnesi inşaatını bir örnek olarak gerçekleştirmek istemesi kime ne?" Bırçok kimse Afife Jale ısmi- nı zaten duymamış. duyanlannbir kısmı ise "O kadar önemli bir sa- natçı değildi" gibi bir cümleyı kul- lanabiliyor. Afife Jale'nın gerçek- leştırdiği öncülükle onun oyuntu- luk kalitesini karşılaştıımaya kal- kıyor.. sanki zamanında onu izle- mış de beğenmemiş gibi. K.adının sahneye çıkmasının ya- sak olduğu günlerde her şeyi göze alarak AFıfe'nin sahneye çıkması sankı hıç önemli bir iş değilmiş gi- bı gelebiliyor demek bazılanna! Prof Dr. MetinAndbakınTürk Tıyatrosu Tarihi kıtabında o döne- mı nasil anlatıyor: "1920 >ilında, Darülbedayi,Hüseyin Suat'ın' Ya- malar' adlı oyununu sahneye koyu- yordu. Bu oyunda Emel adlı kızı oynayan Elıza Binemeciyan top- luluktan aynlıp yurtdışına gittiği için bu görevi yüklenecekbir bayan aranıyordu. Bu rol için seçilen Afi- fe, Kadıköy'de Apollon Tiyatro- su'nda sahneye çıkü. Daha sonra "Tatlı Sır 1 ve "Odalık' oyunlannda da polis baskısı ve kovuşturması ile karşılaştı. İçişleri Bakanhğı'nın gönderdiği bir genelgey le Müslü- man kadınların sahneye çıkmala- n y asaklandı. Ancak bu işin bir de öncesi vardı. 10 Kasım 1918'de, Behire, Memduha. Beyza. Refika ve Afife adında genç kızlar Darül- bedayi'e girmişler fakat sonra bt- rakanlar olmuştu. Bunlardan Re- fika ve Afife stajyer kadrosuna ka- bul edUmişlerdir. İkisi de sahneye çıkmamışoimakla biıiikte, Refika suflör olarak çalışıyordu. Biitün baskıya ve kovuşturmaya ragmen, bundan sonra Burhanettin toplu- luğunda Senıye, Yeni Sahne'de Şa- ziye (Moral). Münire (Neyyire Neyyir), Bedia (Muvahhit), Milli Sahne'de Huriye ve Hikmet, Ruhat gibi Türk kadınlan Afife'yi Ldedi- ler." Nezihe Araz'ın kaleminden Afi- fe bize "Beni acıyarak değil, düşü- nerek, severek, kucaklayarak ha- tırlayuı" diye sesleniy or. Oy sa, bu sözlen şimdi, "Kendinize acıma- yın, yaşamın gerçeklerini farkedin ve hiçbir şeyin tesadüflere dayalı olmadıgını farkedin ve mutlu gele- ceği oluşturmak içingeçmişömek- leri unutmadan yaşayın" şeklinde algılamak gerekmez mi? Afife Ja- le 24 Temmuz 194 l'de 39 yaşında Bakırköy Akıl Hastanesi'nde ya- şamını yitirdi. Başka ülkelerde, o- nun nıtelıklennde bir sanatçı. üs- telik böyle bir öncü mısyon da yüklenmişse kahraman ilan edili- yor. tüm topluma örnek olabılme- si ıçın. ibret vermesi için anıtme- zarlara taşınıyorlar. Biz de ise unu- tulmaya terkediliyor. ya da kimi- len sanatsal gücünü tartışmaya kalkışıyor. TOBAV'ın Ortaköy'de gerçekleştirmekte olduğu sahne inşaatını destekkyelim. Afife Ja- le'nin unurulmaması için ne gere- kiyorsa yapalım. Buna ulusça ihtıyacımız var! Tîyatro eleştirisi tarüşıhyorKültür Servisi - Tiyatro Tiyatro dergisi. o- cak sayısında tiyatro eleştirmenliğini masa- ya yatınyor. Oyun yazarlany la başlanan zin- cirin halkalan eleştirmenlerle tamamlanıyor. Sevda Şener, 'Eleştinnenin Yeri, İşlevi, So- rumluluğu' başlıkJı yazısında tıyatro yapıtla- nnı etraflı olarak inceleyen, derinliğine çö- zümlemeler yapan yazılan. tiyatro eleştirisi saymama, eleştiriyi yalnızca yapıt hakkında yargı bildirme olarak anlama eğilimınin aşıl- ması gerektiğinden söz ediyor. Ayşegül Yük- sel'in 'Tiyatro Eleştirmeni Ne İşe Yarar' baş- lıklı yazısı ise Türkiye'deki tıyatro eleştir- menliğini konu alıyor. Yüksel. eleştırmenin sıradan seyircinin yapamadığı bir eylemı ger- çekleştirerek bir tiyatro dönemi içinde olabil- diğince çok oyTin izleyip o dönem içinde ti- yatro bağlamında nasıl bir çizgi oluşturduğu- nu belirlemek dunımunda olduğuna dikkat çekerek "Tiyatro eleştirmeninin asal görevi. okurla tiyatro olavı arasında bir köprü olnıa- dır" diyor. Yüksel, tiyatro eleştirmeninin geleceğı ko- nusunda da şu saptamayı yapıyor. ''Türki- ye'de kültür ve değerler erozyonu arttıkça ve bu sürecin hem yaratıcısı hem de üriinü olan basındaki' satış' ve görüntülü medyadaki' ra- ting' yanşı sürdükçe, geleceğin tiyatro eleştir- meninin kimliği ve hünerleri de değişecek gi- bi görünüyor." Zeynep Oral'ın 'Eleştiri Cze- rine Post Scriptum' yazısında ise Türkiye'de tiyatro eleştirisine talep olmadığının altı çizi- lıyor. 'Eleştiri Tarihe Belgedir' başlıkJı yazısında Seçkin Selvi,eleştirinin seyirciye ulaşmadığı- na \e dolayısıylaeleştiri konusundagelişeme- yen seyircinın 'kalite' talebınde bulunmadı- ğına dikkat çekiyor. HülyaNutku ise "Tiyat- romuz var, ama maalesefeleştiri ruhu yok" di- yerek gerçek bir eleştiri kurumuna ka\aışmak zorunluluğundan söz ediyor. Emre Koyuncuoğlu'nun performans sana- tı üzenne yazısı, Türkiye'de son yıllaTda hız- la yaygınlaşan bu sanat dalının temel hareket noktalannı belirliyor. Murat Tuncay'ın 'Se- yirci Olmak ve Seyirci Kalmak' üzenne yap- tığı araştırma ise eleştırel boyutlanyla dikkat çekicı bir inceleme. Ahmet Cemalve Memet Baydurda Tiyatro Tiyatro dergisindeki yazı- lannı ocak sayısında da sürdürüyorlar. Selanik, 1997'de Avrupa'nın kültür başkenti ANKARA (ANKA) - Avrupa Bırliği ülkelen kültür bakanlan. Selanık'ı 1997 yılının Avrupa Kültür Başkenti seçti. Bütün bir yıla yayılan geniş kapsamh etkinliİdere Türkıye de katılacak. Dışişlen Bakanlığı'nın organizasyonunu yaptığı etkinlıklerde Karagöz ve kukla gösterileri sunulacak. Devlet Tiyatrolan 'Gılgamış' adlı oyunu sahnelerken Prof. Dr. Metin And. 'Karagöz' konulu konferanslar verecek. Ayla Algan'ın Yunus Emre ve Pir Sultan konserleri sunacağı etkınliklerde Kültür Bakanlığı Istanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu da konser verecek. Kudsi Ergüner ve topluluğunun 'Sufiden Flamenkoya' konsennın de etkinlikler arasında yer alabilmesi için girişimler sürüyor. Selanik Belediye Başkanı ve Avnıpa Kültür Başkenti Selanik '97 Organizasyonu Başkanı Constantinos Kospoulos, yılın ılk 4 ayının sanat programının kesınleştiğini bildirdi. Müzik, tıyatro. edebiyat, resım, heykel, sınema ve dans alanlanndaki etkınliklenn kentın her yennde sergileneceğinı belirten Kospoulos, her gün en az bir konunun ele alınacağını söyledi. Selanık'teki kültürel etkinliklere herkes davetli olacak. Etkinlikler sırasında Selanik Devlet Orkestrası, Rusya Ulusal Orkestrası konserler verirken Yunan Ulusal Operası, Puccini'nın 'La Bohem' ve V'erdfnın 'La Traviata' operalannı sahneleyecek. Fotoğraf sergileri. Balkan yazarlan toplantısı. pıyano resitalleri ve vvorkshop'iar da genış kapsamlı etkinliklerin arasında yer alacak. Avrupa Birliği ülkeleri kültür bakanlannın 1983 yılında kabul ettikleri bir kararla her yıl bir kentın Avrupa Kültür Başkenti olarak belirlenmesi öngörülmüştü. Bütün bir yıla yayılan bir etkinlik olan Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri, 1996'daKopenhag'da düzenlenmişti. Türkiye, Kopenhag'daki etkinliklere 'Doğu Köprüsü' çerçevesinde katılmıştı. A. L.-Günceii yakalayamamak önem- libır sorun tabii. Bunun bir nedeni şudur: Zaman zaman bazı kışılerin dürtüleriyle ve hazırhklanyla eğitim yönetmelikleri yenilenir ki ben bunu çok yapmışımdır. 25 yıl boyunca bulunduğum okullarda, konservatuvarlarda bu eksikliğin giden- lebilmesi için pratik anlamda gerekli olan yönetmelık değişikhklenni önermişim- dir, yeni taslaklar hazırlamışımdır ki dün- yanın ilerlediği çizgi doğrultusunda yeni anlayışlara. yeni çalışma olanaklanna ka- pılar açılabilsin. Ama kâğıt üstündeki bu değişiklikler, yenilenmeler gerçekleşse bile, genelde aşınmış eğitim anlayışlan- mn ve kalıplann pek değişmediği görü- lür. Bir başka sonın şu: Türkiye'de kon- servatuvar eğitimi veren kişiler profesyo- nel tıyatroculardan oluşmakta. Bu, birba- kıma kaçınılmaz, ama pratıkte şöyle bir sonuca getiriyor bizr. Bu kişiler çoğun- lukla eğitim dışı uğraşlanna öncelik ver- diklerinden. turneleri, provalan, giderek çekımleri nedenıyle derslennin boş geç- tıği sıkça görülen bir olgudur. Eksik ya- pılan bir ışte de "güncel" ne denli yaka- lanabilir... Övünerek söyleyebilirim ki 25 yıl boyunca ben önceliği hep eğitımden yana kullanmayı hiç aksatmadım. Izlevicinin çoğunluğu gençlik - Sizce ülkemizde tiyatronun dununu nedir? Bir tiyatro krizinden söz etmek mümkün mü? Tiyatro-seyirci ilişkisi na- sıl bir yerde? Gelecek için umutlu musu- nuz? " A. L. - Eğer genel bir krizden söz ede- cek olursak eğitim yetersizliği etkenler- den birı kuşkusuz. Bana göre bir başka önemlı etken, 80 sonrası yetışen genç ku- şağın depolitizasyon sürecinden geçınl- mesi, sonra Ozal Türkiyesi'nin köşe dö- nücü, iş bıtinci sözde felsefesiyle büyü- müş olarak yaşamdaki önceliklerıni sap- taması. Gençleri potansiyel izleyici ola- rak düşünebıleceğımıze göre gençliğın genel yapısı bu olduğunda tiyatro ana iz- leyici kaynağını yitıriyor görünebilir. A- ma. bunu söylerken aynı zamanda şunu da belirtmek gerekiyor ki her şeye karşın yine de tiyatrolann izleyici- sinin önemlı bir kesimini gençlik oluşturmakta. Bu bence tiyatro açısından umutsuzluğa düşmemek için bir neden. Başta genç kesim olmak üzere Türkiye'de hâlâ bir tiyatro izleyicisi var. Gençlik tiyatroya adım attı- ğı sürece de knzden söz et- mek bence doğru değil. Destek yetersiz - - Evet, genç kesimin tiyat- roya ügisi çok önemli. Bu ilgi- yi ayakta tutmak da tiyatro- lara düşüyor. Düzeyli yapıt- larla. Peki, devlet desteği ko- nusunda ne düşünüyorsu- nuz? Son gelişmeleri kastedi- yorum. A. L. - Bızim tıyatromuz birkaç ay içinde 7. yılını dol- dunnuş olacak. 6 yıldır dev- let desteği alıyoruz. Bu süre içinde ben ve tiyatromuz bu desteğin dağıtımı konusun- daki bütün polemiklerden uzak durduk. Kısaca bugün- kü devlet desteğinın oluşum mekanizmasına bakacak olursak; haziran ayında yeni bir atılım diye görünen bir girişim başlatıldı. Ağustos ayı ortalannda verilmekte olan başvuru dosyalannın ta- rihi öne çekılerek hazirana alındı. Buna göre değerlen- dirme mekanizmasmın çalış- ması da en az iki ay önce dev- reye girmelıydı. Ama böyle olmadı. Eylül geçti, ekim geçti ve değerlendirme kurulunun hâlâ bakanlık tarafından top- lantıya çağnlmadığını duyar ve okur olduk. Kurul ancak kasım ay ında toplandı ve çok komik bir durum ortaya çık- tı. Değerlendirme kurulunda bütün derneklerden önce yer alması gereken Tiyatro Ya- pımcılan Derneği'ne, Tİ- YAP'açağnyapılmadı. Han- gı nedenle çağnyı yapma- dıklannı bılmiyoruz. Ama sonuçta şöyle birçelışkili du- rum yaşanmakta: Devlet kendinı hem veli hem vasi ta- yin etmiş oldu. Yani "Size yardım ederiz ama, şurada bir yanda oturun. Çıkacak yardımdan yararlanırsınıza- ma, size yönelik değerlendir- menin nasıl obnası konusun- da siz söz hakkına sahip de- ğiLsiniz. Bunu biz bilir,biz ya- paru" gibı son derecede çar- pık bir anlayış çıktı karşımı- za. Aynca. çagn alıp Değer- lendirme Kurulu'na katılan dernekler varsa da kurulda yine devlet egemenliğini yansıtan bir kompozisyonla karşı karşıyayız. Bu da ışın tartışılması gereken bir baş- ka önemli yanı. Bütün bun- lar bizi gene işin temel nok- tasına götürüyor: Devletin kültür sanat politikası. buna bağlı olarak bakanlığın kül- tür sanat politikası her zaman yetersiz ve zaman zaman da çarpık olduğunu bildiğimız bir çızgide ilerlıyor. Burada kökten bir değişım olmadık- ça özel tiyatrolara dev let des- teği adı altında yapılan yar- dımlartutarsız, yetersiz kala- caktır. - Teşekkür ederim. Y4ZIODASI SELIM ILERI Cihangir Çocukluğumun bir bölümü Cihangir'de geçti. Ci- hangir'ı dikyokuşlan, taşlan yenik merdivenleriyle hatırlarım. Bu yokuşlar, bu merdivenler mutlaka rüzgârlı bir dönemece, bir denız manzarasına açılırdı. O rüz- gâr yaz kış dinmezdi. Sonra deniz sanki daha ma- vi, daha ışıltıh... Cihangire Kadıköyü'nden taşınmıştık. Kadıkö- yü'nde de 'apartıman'da oturuyorduk. Ama Kadı- köyü, benim için bir bahçeler demetiydi. Cihangire gelince şaşırmıştım; çünkü Cihangir baştan aşağı apartmanlıktı. Çocuk parkını unuttu- ğum sanılmasın. Çocuk parkında çok oynadık. Tah- terevallıde parmağım bıle sıkıştı. Cihangir'in çocuk parkı o zamanlar ağaçlıktı. Bir de öbek öbek tahtlarda mevsıme göre çiçekler be- lirir kaybolurdu: Hercaı menekşeler, ateşçiçekleri, kırmızı pembe papatyalar... Ege Bahçesi vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor. Şımdı orası bir bar. Ege Bahçesi'ne bütün yaz gi- dilırdi. Çay, kahve, gazoz ve köpüklü bira. O köpük- lü bira pek ender olarak beyler tarafından içilir, ha- nımlar içmezlerdi. Içen hanımlar çıkarsa da, onlar semtimizin yabancılan, Ege Bahçesi'ne şöyle bir uğrayıvermiş hanımlardı... Ege Bahçesi'ne gittiğimiz bazı sonbahar günle- rini hatırlıyorum. Cihangir llkokulu'nda birinci sınrf, sonra Firuzağa llkokulu. Annem okul çıkışı beni alır, Yeni Yuva Sokağı'ndaki fırından sıcak halkalar sa- tın alınz, hafif eğimli yokuştan doğru aşağı ve Ege Bahçesi'nde bir akşamüstü çayı. Artık gün batıncaya kadar bahçede, açık hava- da otuaıruz. Ege Bahçesi Lenger Sokak'tadır ve zaten asıl adı 'Ege Aile Bahçesı'dir. Buradan bü- tün Sarayburnu görülür. Vapurlar, gemiler görülür- dü. Özellikle sonbahar akşamlarında ışıklar, renk- ler keskinleşir, gün birçok şurup alacasıyla batar- dı. Demin Cihangir'in apartmanlık haline şaşıp kal- dığımı söyledim. Tabii bunca apartmanın bir öykü- sü olmalı. O zaman babam anlatmıştr. Apartman- lar on dokuzuncu yüzyılın sonuyla yirminci yüzyı- lın başında Cihangır'i kuşatıyorlar. Beyoğlu'na iyi- ce yakın oluşundan olacak, azınlık yurttaşlarımız oturuyor bu apartmanlarda. Galiba bir ara Beyaz Ruslar da yaşamış. Cihangir'in apartmanlarını çok severim. Hepsi kararık yüzlüdür, gelgelelim hepsinden bir 'yuva', 'ocak' duygusu duyumsanır. Sonra her birinin özenıle bezenile, arana tarana konulmuş adları vardır. Şimdi bu adlann tabelalan köhnedikçe köhnüyor. Bazılarındaharflersiyah üs- tüne yaldızlıydı; yaldızlar döküldükçe dökülüyor, adlar yazık ki siliniyor. Biraz da Firuzağa llkokulu'ndan söz açayım, Ka- pısının önünde tatlıcılar, macuncular, turşucular bekleşirdi. Çocuklann çoğu hepsinden tadarken, bu tatlılar, macunlar, turşular bazılanmıza yasaktı. Büyüklerimiz: "Sokaktan bir şey yenmez, pis mi te- miz mi, mikroplu mu mikropsuz mu bilinmez..." derler ve çok önemli bir şey söylediklerini sanırlar; biz küçükler, aklımız turşularda, macunlarda, tatlı- larda kalarak evin yolunu tutardık. Firuzağa llkokulu' nun geniş geniş pencereleri her bayramda Türk bayraklarıyla, Atatürk'ün resımle- riyle bezenirdi. Kırmızı, beyaz krepon kâğıtlarından süsler yapardık. Geçenlerde bir gece özlemle gittim. Okulumun taş tabelası yerli yerinde duruyor. Okşadım tabe- layı. Nıce zamanların bir dostuna kavuşur gibi ol- dum. Cihangir'in ünlü pastanesi Savoy'du. Savoy kre- malı, çikolatalı pastalarının üstüne şekerden güller kondurur, kırmızı, pembe güllerin yemyeşil şeker- den yaprakları olurdiı. Onları hep bir sanat eseri, göz nuru el emeğı gibı anarım. Cihangir'in bir de ünlü kadın berberi vardı: Figa- ro! Hanımlar Figaro'ya giderler permanat yaptırır- lardı. Bu permanat nasıl bir şeyse, bukleler dört beş ay bozuimaz. hanımlar kaskatı bukleli saçlarıyla dolaşırtardı. Handiyse kırk yıl öncesınin dünyasında sevgili 'radyo' baş köşedeydi. Yaz gelince pencereler ar- dına kadar açılır, radyonun büyüleyıci ses Cihan- gir1 in sokaklarına yayılır, sokaklarda dalgalanır, so- kaklarda yankıyıp eriyip gıderdi. Sonra yine merdivenler, yine yokuşlar, birden de- niz, birden rüzgâr... Acaba bugün de rüzgârgülü satıcıları geçiyor mu Cihangir'den?.. Çocuk yayıncılığında karikatür • Kültür Servisi- 'Çocuk Yayıncılığında Karikatürün Yeri' başlıkJı söyleşı 23 ocak perşembe günü Istanbul Karikatür ve Mizah Müzesi'nde gerçekleştirilecek. Mustafa Emektar"ın yöneteceği söyleşiye Ferit Avcı, Güngör Kabakçıoğlu ve Yurdagün Göker konuşmacı olarak katılacaklar. Panelde çocuklann okuma ve görsel eğitiminde önemli bir işlev üstlenen çocuk kitaplanndaki karikatür ve mizah tartışılacak. Şahkulu Sultan Vakfı'ndan gençlik odullerı • Kültür Servisi - Şahkulu Sultan Vakfı Gençlik Komisyonu'nun düzenlediği 1. Gençlik Ödülleri şiir, makale ve araştırma dallannda verilecek. Şiir seçıci kurulunu Erdoğan Alkan, Enver Ercan, Abbas Altunkaş. Burhan Kocadağ; makale seçici kurulunu Nasuh Bann, tlhan Cem Erseven. Abbas Genç, Mehmet Aydogmuş; araştırma dalının seçici kurulunu ise Alı Aktaş, Ayşe Ceren De Barros, Cemal Şener. Karih Vorhoff ve Ali Yaman oluşturacak. Son katılım tarihinin 15 Nisan 1997 olarak belirlendiği 1. Gençlik Ödülleri konusunda daha fazla bilgi 368 55 25 nolu telefondan alınabilir. Arhan Güıter Mengi resim sergisi • Kültür Servisi -1976 yılmdan bu yana Hollanda'da yaşayan sanatçı Arhan Güner Mengi'nin resim sergısı bugün Denmod Sanat Galerisi'nde açılıyor. Uzun yıllar doğa temasını işleyen sanatçı, son resimlerinde sanat ve halk sanatının (kitsch) resımsel dili arasındaki arayışı konu alıyor. Çalışmalannda sanat tarihi ıle kitsch arasındaki farklılık ve ilişkilere yer veriyor. BUGÜN • SOKAK ÇOCUKLAR1 VE ÇOCLK İSTİS\L\RI konulu söyleşi saat 17.00'de Pimapen Kültür Evi'nde gerçekleştirilecek. (248 52 99) • ISTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ Aida' operasını saat 20.00'de sahnelıyor. • YAZARLAR VE ŞAİRLER TOPLANTISI saat 14.00'te Eleştiri Kitabevi ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. (373 38 24) • CEM YILMAZ 'Bir Tat Bir Doku' başlıklı tek kişilik gösterisinı saat 21.00'de Beşiktaş Kültür Merkezi'nde sahnelıyor. (259 24 36)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle