Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 1996 SA
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Ne smema ne de tiyatro:
OKver Parker'm 'Otheflo'su
• Oliver Parker, 'Othello' oyununu trajedi yapan tüm 'karşıtlıklarf ve 'yaşamdan
büyük duyarlıklar'ı görsel düzeyde törpüleyerek, metni ve kişileri doğallaştırma adına,
yapıtın 'trajik' boyutlannı ortadan kaldırmış. Geriye 'melodrarrf kalmış...
S
enaristliğini ve yönetmenliğini
Oliver Parker'ın yapmiş olduğu.
1995 ABD yapımı "Othello ~\u
Ankara'dakİ "10. Zafer Hafta-
srnda yakaladığımda, Shakespeare'in
bir tıyatro yapıtmın beyazperdeye akta-
nlmış biçımıni değil. bir sinema yapıtı
izleme beklentisj ıçındeydim. Düs kırık-
lığım bü\ ük oldu.
Sinema. sinema olalı Shakespeare'in
yapıtlanvla uğraşır durur. Haklıdır. Çok
sahneli (çok eklemli) yapısı. olaylardi-
zisi \e lıareket açtsından büyük yoğun-
luk taşıyan sözyoluyla yapılan betimle-
melerle değişken "zaman"ı ve "rae-
kân"ı dıle getirmede büyük zenginlik
ıçeren Shakespeare oy unlan. uygulama-
cılann imgelemini eyleme geçiren açık
uçlu yoruma açık olma özellikleriyle.
oyunculara sunduğu "karakter yarat-
ma"o!anaklanyla. görsel-işitsel düzey-
de. "iddialı** sinemacılar ve sinema sa-
natçıları için biçilmiş kaftandır.
Dahasi. "popüler", kitleyi etkıleyicı.
"kola\ satan" bir anlayış (aşk öyküleri.
kav ga-dövüs.. esrar. heyecan. komiklik.
duygusallık) ile insanoğlunun daha ince-
likli sanatsal duyarhklanna seslenen de-
hayı (>iirdilinin ustün kullanımı. söyle-
yiş ustahğı. psıkolojik derinlığe ula^ma.
insanı ve dünyayı sorgulama. izleyenin
aklını \e yüreğini sarsma yeteneği) bu-
luşrurduğu için. tüm zamanlann her çe-
şit insanına seslenme potansiyelini içe-
ren Shakespeare yapıtlan. büyük kitlele-
re "satış"ı amaçlayan sinema endüstnsi
için de paha bıçilmez değer taşır. (Başa-
nyla kazaneı yaşamı boyunca atbası gö-
rürmey i amaçlamış olan büyük ozan gü-
nümüzde yaşasaydı nitelikçe de, tecim-
sel açıdan da tüm çağdaş "biiyük*
%
lerı
sollayan bir senarist yönetmen olurdu,
ku^kumyok!)
Gelgelelim. sesli sinemanın ilk yirmi
otuz yılında (sınemanın "stüd>o çekim-
)eri"nın dışına çıkamadığı dönemde) ti-
yatronun sinema üstündekı etkisi o ka-
dar büyük ki. sinemacılar Shakespe-
are'in onlara sundugu sinemasal olanak-
lan (bugün tiyatroculann tiyatro sahne-
sinde gerçekleştirebildiklen sinemasal-
hk düzeyinde bile) değerlendirememış-
ler "OtheMo"nun sinema dıline en yat-
kııı ilk anlatımını Orson \\elles'ın
1952deyönettıği. başrolüo>nadıgı. ya-
pımcılığını üstlendiği siyah-beyaz filme
borçluyuz. Bu yapımın başarısını
1965'te Laurence Olivier'nin. >üzünü
kuzguni siyaha boyayarak. teatral (eg-
zantnk) bir "zenci" yansılaması sundu-
ğu. yaptığı sükse bütünüyle Olivier'nin
oyunculuğundan kaynakîanan "renklP
'Öîhello" izledi. Kitle iletişim çagına
geçmis, sınema teknolojisini en gelişmiş
düzeye ulaştırmış Batı dünyasında, iki-
binli yıllara beş kala üretilmis bir "Ot-
hello" yapımında. daha öncekı örnekle-
ri kat kat aşan bir sinema dili beklıvor-
suıuız Shakespeare gıbi bırdemirleble-
biyeel atmış bir yönetmenden. zekâsını
ve yeteneğinı yalnız isindeki ustalığıyla
degil. kültür binkımı ve büvük ozanın
yapıtı bağlamındaki yorumuyla buluş-
turmasını beklivorsunuz. Beklemediği-
niz. onun Shakespeare'in dört büvük tra-
jedisınden biri olan "Othello"dan tarıh-
sel (birazda şıirsel) bir "melodram"çı-
kanp size sunması...
Tek yeniJikgerçek zenci olan
Laurence Fıshburne
yerine. gerçekten zenci olan bir aktör
(Laurence Fishburne) çıkarması. (Bura-
da aynca genel bir sorun var. Shakespe-
are'in İngilizce'de "Moor" -Türkçesi
'vVlağripli"- olarak tanımladığı Othel-
lo'nun zenci falan olması gerekmiyor.
Shakespeare dönemınde -ırkçılar tara-
frndan belki bugün de farklı bir ırkın üye-
si olarak kabul edilen. bu Kuze> Afrika-
lı. esmer tenli kumandan. nedense hep
"zenci" varsa> 11ıvor.)
Neyse. madem baş aktör zenci. barı
V'enedikli karakterler akça pakça olsun
ki. kötü lago'nun "ırk aynmcılığı'"ndan
medet uman "üstünJük"*anlayı$! ve ken-
di ırkından kimsevevöneltmeyecesaret
edemeyeceği "aşağıİama" çabası belır-
ginlessin. Ne gezer! Yönetmen Oliver
Parker filmdeki tüm "beyaz"lan da Ak-
denizesmerliğinebüründürmüs. (Aslın-
da film çoğunlukla öyle karanlık ortam-
larda geçiyor ki. kimin zenci. kimin es-
di kendini cezalandırmasinda da görülür.
Bu jıgit. mert. duvgulu ve "azametli"
adanıın tek zaafı. asin düzeyde özgüve-
nesahip olması. tanımadığı bir kültür or-
tamında "dokunulnıazlık" içinde yaşabi-
leceğine inanması. Trajık hatası o tanı-
madığı kültürden gelen Desdemona'va
âsık olup onunla ev lenmesidir. Kadınla-
rı da fazla tanımadığı için. Kıbrıs Ada-
sının Venedik kültüründen sov utlanmış.
koşullannda. tek akıl hocası olarak bel-
lediğı lago'nun V'enedikli di^ılere ve
Desdemona'va ilişkin valanlarına kana-
cak. onun kurduğu basit tuzaga düşerek
kendı trajik "son"unu hazırlavacaktır.
'Be^az du\arhlığı'nda bir Othello
Gerek Orson VVclles gerekse Lauren-
ce Oliv ier. sinemadaki vorumlarında Ot-
hello'nun "tanrısal azameti'"ni büvük
başarıvla çizdikleri ıçın. karakterin la-
go nun pis ovununa gelip "aşağılık bir
Parker. Shakespeare'in en büvük kadın
kahramanlarından bıri olan Desdemo-
na'vı. kisilığinevatkın birgörsellıkteal-
gılamış. (Bir de Jacob'un Shakespeare
Fngilızcesı tökezlemese!) Ancak. Parker
bir kadının sevdiğinin elinden gelen ölü-
me boyıın eğebıleceğinı gerçeğe aykırı
bulmus olnıalı ki. ünlü "boğma sahne-
si"ni Othello ile Desdemona'nın nere-
deyse başabaş güreştiklen. "ivi" kızın
"kötii" adamın elinden kurtulnıaşa ça-
lıştığı bir "mücadele"' sahnesine dönüs-
türmüş.. Bövlece. zorunlu birölümevaz-
gılanmı> ikı >c\djlı, kjnlı bir katille.
onun bahtsız kurbanı olup çıkmış.
lago'vu ovnavan Kenneth Branagh,
filmdeki herkesten daha "vakışıklı" ol-
dugu ve yakısıklılığını bozacak hıçbır
jest. bakıs. mimık özelliğinevüz verme-
diği için "aşagılık bir\aratık" olarak al-
gılanamıyor. Bu nedenle de "aşağılık"
olmaktan kurtulamavısının bedelini. in-
G
eriye ne kaiıyor? üerçek rnekânlardan anlam üretmeye yönelik görüntülerin
kullanılmadığı. loş ışıklı dış çekimler, oyunculann yüz anlatjmlarını ikincil düzeye
çekip sözü öne çıkaran, orta/yakın plandaki yarı-karanlık iç çekimler. karakterlerin
derinliğinden çok olaylann gelişimini gözeten bir senaryo, tiyatro diliyle sinema dili
arasında gidip gelen. ama ne "teatraP ne de 'sinemasal' olabilen bir anlatım. oyun
metninin kanını ve canını bir yana bırakıp, iskeletiyle yetinen bir uyarlama anlayışı...
Senarist yönetmen Oliver Parker i$te
bu "beklenmeyen"le çıkıvor karşınıza.
Sinema adına vaptığı tek venılık Othel-
lo rolüne. suratı boyalı bir "be\az"" aktör
mer. kimin sanşın olduğu zaten ayırt edi-
lemivor. Ya da benim seyrettiğim kop>a
mı kötüydü!)
Othello. bileginin gücüyle kazandığı
ün ve savgınlık nedenivle. kendi gözün-
de neredeyse tannsal bir konunıa ulaş-
mış. \enediklilerin de kabul ettiği gibi
olağanüstü bir kişi. (Pısırık \'enedrkli-
ler, kentin en güzel kızı ve en gözde ge-
lin adayı Desdemona'yı kaçırıp evlen-
mesinebilegözyumuvorlar; çünkü Kıb-
rıs Adası'nın Osmanlıva karsı savunul-
masında Othello'v a -daha önce ba$ka sa-
vaşlarda da olduğu gibi- büyük gereksı-
nimleri var)
Othello'nun kendini "tannsaPbirko-
numda belirlemesi. Desdemona'v ı "baş-
ka erkekleri"de aldatmasın di>e ("ilarii
adalet" adınal öldürmesinde. lago'nun
ovununa gelip kendini sıradan bir katil
konumuna getirdiğinde de. "cezalandır-
nıa" işini Venediklilere bırakma> ıp ken-
katil" durumuna düs,üşü vurucu bir dil-
le anlatılabilmistı. Parker'ın Othello"su
Fishburne ise "zenci" olmanın ve zenci
ırkınınduygulanı> davranı^özelliklerinı
kullanmanın avantajlanna sırt çev ırerek.
rolünü neredevse bir "beya/" duvarlığı
içinde ovnamava çalısmıs. Dolayısıvla
da Othello. ırk ve kültür tarklılıgı nede-
nivle. aşağılık bir Avrupalının $c>tani
kötülüğüne kurban olan "azametJi" ve
"gizemli" bir Afrikalı olmaktan çıkmıs.
dost bildiği kıırnaz düşmanının ovunu-
na gelen -herhangi bir kültürden- her-
hangi bir kıskanç kocava dönüşnıüştür.
(Fishburne'ün filminçekimı boyunca te-
mel kaygısı Shakespeare'in dizelerinin
üstesindeıı gelmek olmus gibi görünü-
vor. Oynjdığı karakter üstünde veterin-
ce kafa \ornıamış saııki...)
İsveçli güzel v ıldız İreneJacob ise bıı-
güne dek sinemada gördüğümüz en kı-
i. en disı görünüslü Desdemona
san psikolojısını taıııma veteneğıne pra-
tik zekâsını da katarak çev irdiği sıradan
"kötü adam" dolaplarıv la ">üksekteki-
leri" (parasına el koydugu Roderigo'vıı.
vaverlikten ettiği Cassio'vu, hiçbir za-
man ula<}ama>acağı Desdemona'vı ve
"aşağılık" bir ırktan olma.sına kar>ın be-
vazlardünvasında üstiin bırkonumagel-
dığı için ölesivenefret ettiği Othello'yu)
asağıva (kendı düzev ıne) çekerek ödeten
lago'nun -gerçek vaşamda da pek çok
örneğine rastladığımız- kısıliği belırgin-
leşmivor.
Cassio ise vapıtın vakı.şıklı "beyaz"
delikanlısı. Güçlü bir kisilık sergilemi-
yor. ama dürüst. sadık. temiz vürekiı.
savgılı... Övkünün sonurıda bir tek o ka-
zançlı çıkıvor. En başta. Othello'nun ya-
verliğme lago değil de o seçilmişti: en
sonda da Othello'nun verıne geçiyor. la-
go'nun -kendisine yeğ tutıılduğu içın-
netVet ettiöi. Othelîo'vu da -lasıo'nun
ovununa geldikten sonra- vakışıklıhgı ve
gençliğiyle kıskançlık içinde kıv randıran
Cassio için -film boyunca ortada şaşkın
birveniyetme gibi dolanan çirkin sakal-
lı- Nathaniel Parkcr'dan daha gösterişli
bir aktör seçilmeli. Othello ile Cassio
arasındaki renk. vaş ve yakışıklılık bağ-
lamındaki karsitlık görsel olarak da va-
kalanmalıvdı. Çünkü Othello'nun. tüm
vüce erdemlerıne karşın -ırksal ve kül-
türel rarklılığı nedenivle- koruyamadığı
noktava "be>az"Cassio ulasıvor ~Dün-
vanın alışılmış düzeni"ni korumak için
gerekli olan. erdemli. düzenle uvumlu
Cassio... Parker'ın Cassio su bu ıronıvı
ortava çıkarmaktan uzak...
Görüldüğü gibi, Parker "OtheUo" o\ u-
nunu trajedi >apan tüm "karşıtlıklan"
ve "yaşamdan büvükduyarlıklar"ı gör-
sel düzev de törpüleyerek. metni ve kısi-
leri doğallaştırma adına. yapıtın "trajik"
boyutlannı ortadan kaldırmış. Geriye
"melodram** kalmış...
İmgelem özgürlüğüneaçılmanıış
Parker'ın gece karanlığındakı Vene-
dik çekımlen umutversede. mekân Kıb-
rıs'a kayınca. görüntüsel bir yoksulluk
çıkıvor ortava.
Oyunun beşte dördünün Kıbns Ada-
sı'nda geçmesıniıı tek nedeni tarihsellik
değil. lago. Othello'y u. dış çev reden so-
yutlanmış bir "ada"nın tutsaklığı içinde
kandırabiliyor. Othello. Venedikli kadın-
larla ilgili yalanlara. \'enedik kültürün-
den uzakta birortamda -durup usanmak-
sızın beynını zehırleyen lago'yla başba-
şa kaldığı için- ınanıyor. \'e Braban-
tıo'nun nazlı kızı Desdemona'yı. ülke-
sinden millerce uzaktaki bir Akdeniz
adasında -toplumsal olarak- korunmasız
bir konumda yakaladıgı için ılahi adalet
anlayısına kurban edebilıyor. Ama Par-
ker. insaııın kanını -öfkeyle. şiddet duy-
gusııyla ya da cınsel istekle- kaynatan
Akdeniz güneîine hıç y üz vermedıği gi-
bi, "ada" mekânında bulunmanın getır-
diğı soyutlanmislığı. yalnızlığı. alışıla-
gelmiş düzenden kopmuslugu görsel dü-
zeyde değerlendirme çabasına girme-
mis. (Zaten film biradadaçekilmemis..)
Geriye ne kaiıyor' Gerçek mekânlar-
dan anlam üretmeye yönelik görüntüle-
rin kullanılmadığı. loş ı^ıklı dış çekim-
ler. oy unculann yüz anlatımlannı ikincil
düzeye çekıp sözü öne çıkaran. orta ya-
kın plandaki varı-karanlık iç çekimler.
karakterlerin derinliğinden çok olayla-
nn gelisiınim gözeten bir senaryo. tiyat-
ro dilıy le sinema dili arasında gidip ge-
len. ama ne "teatral" ne de "sinemasaJ"
olabilen bir anlatım. oyun metninin ka-
nını ve canını biryana bırakıp. iskeletiy-
le yetinen bir uyarlama anlayışı...
Parker. belli kioyıın metninin banndır-
dığı bırkaç parlak sinemasal olanağın pe-
şinden giderek. parça-bütün ılışkısınin
gözetilmediğı. yonıtn içermeyen. "tivat-
rodan sinemava uyarlama" bağlamında
imgelem özgürlüğüne açılmamış bir an-
layışı ürünleştirmıs. Parker'ın uyarlama-
sını sinemasal kılan sekiz on sahneden
en vurucuolanlar. kişilerin ve ilişkilenn
Shakespeare metnıyle bütünleşiverdiği
(oysa Shakespeare metnınde yer alma-
yan I. erotik göstergeleri çok doğru ay ar-
îanmış üç yatak sahnesi. Desdemona'yı
elde edebılmek yolunda lago'ya hem
tüm parasını kaptıran hem de onun suç
ortakhğını yapan Roderigo ise ilk kez
abartılı biçımde gülünçlestirilmeksizın.
doğal biroyunculukla canlandınlmış.
Neyazık kı Parker'ın yakaladıgı fırsat-
lar. kaçırdıklannm gözden kaçma.sını en-
aellevemivor.
Sır küpü Çatalhöyük'te yeni bulgular
Kültür Senisi- Dünya arkeolojisi için-
de oldukça önemlı biryere sahıp Çatal-
höyük yerleşmesinde yapılan çalışmalar,
yeni buluntularla sürüyor. Anadolu'nun
ortasında 9 bın yılljkgeçmişı olan buyer-
leşim alanında yeniden kazı ve koruma
çaiışmalarına başlayan Cambridge Üni-
versitesi öğretinı üyelerinden (an Hod-
der. Darphane-i Amire bınalarında v erdı-
ği konferansta bu yaz kaydedilen geliş-
meleri slayılar ve video filmlerle tanıttı.
Bilindiği gibi Çatalhöy ük üst üste ınşa
edilmiş 12 ayn döneme ait yapılardan
oiuşuyor. Bu kültür katmanlarının en es-
kisi günümüzden 9 bin yıl öncesine tarih-
lenirken. en geç katman ise 7 bin yılını
göstenyor.
2 bin yıl boyunca bölgede yaşayan bu
insanlann bıraktıklan izlerin günışığına
ilkçıkışı ise 1960. Oyıllarda JamesMel-
laart'ın yönetiminde beş yıl süreyle ke-
sintisizdevam edenbuarkeolojik kazılar
sonucunda Çataihöyük bir anda dünyanın
dikkatlerini üzerinde toplayarak fıaklı bir
üne kavuşur. Nıtekim ilk etapta ortava çı-
kanlan buluntular ve bunların getirdiği
yeni düşüncelerhalen Çataihöyük "üben-
zersiz kılmaktadır.
Anaerkil yaşamjn izleri
Bugün Çataihöyük hakkında bazı ko-
nularda çok detaylı bilgilerimiz varken
bazı konularda ise tam bir bilinmezlıkle
karşı karşıya kalıyoruz. 13.5 heklarlık
arazıde bir öbek halinde bulunan 12 ayn
dönemde üst üste ınşa edilmiş
(12\300Ü)toplam 36 bın konut ve bu ko-
nutlar içinde çok iy i durumda günümüze
ulaşmıs ınsan. hayvan ve bitki kalıntıla-
rının yanı sıra
günlük yaşama
ait alışap. bakır.
seramik malze-
meler. hatta do-
kuma parçaları
bize bir çok şe-
yin ıpucunu işa-
ret ederken be-
raberinde bir
çok sırrıdageti-
rıyor. Bir süre
ara verilen kazı-
lara işte bu sır-
ları ortava çı-
karmak için
başladıklarinı
söyleyen ian
Hodder. özellik-
le buyılkı çalış-
malardan elde
edilen buluntu-
lar nedeniyL
mutlu. Teknolo-
jinin elverdiği
tüm yeni teknikle-
ri kullanarak sür-
düriilen kazı. ona-
rım ve laboratuar
incelemeleri. Ça-
talhöyük'te yaşa-
mın anaerkil olduğunu kanıtlarnayn hazır-
lanıyor. Ölülerini evlerınde sedırgibi yer-
den y ükseltilmış platformlar içıne gönıen
bu insanlardan kalan ıskeletlere uygula-
nan DNA testleri ile ev lılikle aıleye katı-
lanın erkek mı yoksa kadın mı olduğunu
ortava çıkarabileceklerinı bildiren Hod-
der, ev lenn iç duvarlarında yer alan ikı v e
İan Hodder
• 2000 yıl boyunca herhangi bir yönetim teşkilatı
olmadan bir arada yaşayan Çatalhöyük'lülerin
anaerkil yapıda bir yaşam sürdürdüklen yapılan
genetik araştırmalar ile kesinleştiriliyor.
üç boyutlu resımlerle. kadın kültünün öne
çıktığı inancın izlerıne bakarak tahmin
ettıkleri gibi bir anaerkil yaşam düzeni-
nın varlığınııı kesinhk kazanabileceğigö-
rüşünde. Diinyada biliııenduvarresımle-
rinınen eski örneğını oluşturan budııvar
resimlerinde göstenldigı gıbı erkeğın
vahşı hayvanlara yem olarak sunuiması.
doğurganl/ğın ve
bereketin simge-
si ana tannça Ki-
bele kültünün ilk
kez burada orta-
va çıkması bu
düşünceyi yay-
gınlaştınyor.
Damdaki bir
delikten gırılen.
bitisık nizam dü-
zenindesokaksız
bir öbek halinde
inşa edilmis bu
kerpiç evlerde
günlük yaşam 15
- 25 metrekarelik
evlerde geçiyor.
Bir ibadet mekâ-
nı. birocakfmut-
tak). bir kıler ve
gömünün yapıl-
dıgı yüksekçebir
mekân ve bir
odadan oluşan
evler ise Çataihö-
yük ınsanının ya-
şam geleneklerı-
nebağlıbaşkabil-
gılerı ortava ko-
yuyor. Günümüz-
de olduğu gıbı ayn bir yapıda ibadet et-
ıneyen. farklı biryerde mezarlık oluştur-
mayarak ölüsünü evinde mutfağının ya-
nınagömen bu insanlaradaıryenı birbıl-
gi de bu yaz saptandığı üzere bol mıktar-
da balık yedıkierı. Hodder ve grubunun
3.5 ve8'ıncı katmanlardasürdürdüğüça-
lışmalar neticesınde venı teknikler save-
Çatalhöyük evlerinden kazısı
tamamlanmış bir örnek.
sinde çok say ıda balık kılçıgına ve kalın-
tısına rastlanması muhtemelen Beyşehir
gölünden ayrılan bir su kolundan balık
av landığı tezıniolusturuyor. Ölülerıngö-
müldüğü platformun hemen üstünde yer
alan bu kalıntılar ay rıca balığın ev içinde
temızlendiğıni gösteriyor.
Çatalhö>1ik'e müze
Çatalhöyük'te bu yıl 30 eylülde ta-
mamlanacak çalışmalann Hodder'in bil-
dırdiğı üzere bıry ırmı yıl dahadevam et-
mesi planlanıyor. British Airvvays'in yıl-
da 120 bin sterlınlık maddi desteği ile
ayakta duran bilimsel araştınnaiar şu an-
da ikı bölgede sürdürülüyor. Çatalhö-
y ük'ünyakınında yer alan ftnarbaşımev-
kıindedebuyıl ilkarkeolojık kazıiarbaş-
latıldı. Kurufması planlanan en yeni tek-
nolojinın hâkım olduğu laboratuarın ise
üçte birlik bir kısmı kullanıma hazır ha-
le getırılerek faaliyete geçıldı. İlk etapta
kazı alanında bilimsel çalışmalann bütü-
nüyle eksiksiz yapılabılmesmı hedefle-
yen ekıp. sonrakı aşamada kalıntıların ko-
runması vesergılenmesi üzerindeyoğun-
laşmayı düşünüyor. Çumra -Beİediye-
sı'nın girişimleriyle bölgede yerinde bir
müze oluşturma projesi ise ilerıde bilgi-
sayardesteklı üç boyutlu canlandırmalar-
dan yararlanılarak oluşlurulacak benzer-
siz serginin müidesinı verirken. göriiyo-
ruz kı, nerden geldikleri. birdenbire ne-
reye gıttikleri bılınmeyen. 2 bin yrl bo-
yunca yaklaşık 10 bın kişinin herhangi
bir yönetim teşkılatına ıhtiyaç duymadan
nasıl yaşadığma henüz hiçbir açıklık ge-
ti rilemeyen Çatalhöy ük'edair daha öğre-
nılecek çok şey var.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
"Şair / Şiir Yazıları"
Mustafa Öneş'in Şair / Şiir Yazılan'm (Oğlak Ya-
yıncılık) çok severek okudum. Arka kapagında kitab
yayınevı şöyle tanıtıyor:
"ilkyazıldığı günlerdekı gibi yeni... İlkyazıldığı gün-
lerdeki gibi dinamik."
Gerçekten öyle. Sıradan bir arka kapak yazısı öv-
güsü değil.
Mustafa Öneş bu ilk kitabında bütün şiir yazılarını
derledi mi. kestiremiyorum. Dergilerde kalmış başka
yazıları olmalı. Sözgelimi "Nâzım Hikmet'in Şiiri" ya-
zısı yer almıyor.
Bununla birlikte eleştirrnenin çok seyrek yayımla-
yan bir yazar olduğunu da unutmamak gerekıyor. Şa-
ir/ Şiir Yazıları seyrek yayımlayış konusunda düşün-
dürüyor okuru. Eleştırmen ıpuçları vermiyor değil.
Ahmet Haşim üzerine yazarken. "Ahmet Haşim 'in
şiirı uzerıne bugün yeni şeyler söyleyebilmek çok
güç" dıyor. Sonra da soylemez gıbı görünerek çok ye-
ni şeyler söylüyor, nıce yıllar ılerı sürülenın tersine bir
yargıya vanyor: "Şiırimizde, eskiyle yenının yol ayrı-
mında duran, yuzü yenıye dönük bir şaırdır Ahmet
Haşim. Bugünkü şiirimizin oluşumunda payı Yahya
Kemal''ınkinden çok daha büyüktür."
Oysa bugünün şiirı Ahmet Haşım'inkıni önemsiyor
mu? Bence önemsemiyor, önemsemek şöyle dursun,
üzerinde durmuyor. Ahmet Haşim okunmuyor. Gali-
ba Yahya Kemal de okunmuyor.
Mustafa Öneş'in eleştirel ve deneme inceliği taşı-
yan yazıları bugünün genç şaırlerıne tatlar açabilir.
Yahya Kemal'le Ahmet Haşim'in karşılaştınlması, o
zaman, o 1968 yılında lise son sınıf sınav sorumuz-
du. Mustafa Öneş'in yargısından sonra hatırladım.
Belkı öğretmenlerimizle uyuşamayarak, Ahmet Ha-
şim'in şiinne duyduğum sevgıyı dıle getirmiştım.
Öğretmenlerime gelince. yorum-düşünce özgürlü-
ğüne denn bağlılıklarından. sınavdan başarıyla geç-
meme olanak tanımışlardı. Şımdi başka bir şeyi de
düşünüyorum: Sınav sorumuzun cıddıyetini... Edebi-
yatın o zamanlarda kalan saygınlığını... Lıseyi bıtire-
cek genç ınsan Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'den
ille bilgilendiriliyormuş. Bu bilginin dökümü isteniyor-
muş kendisinden...
Mustafa Öneş, Haşim'den başka, Cahit Sıtkı'yı,
Behçet Necatigil'ı. Melih Cevdet Anday'ı, Edip
Çansever'ı. Ece Ayhan'ı. Eray Canberk'ı. İsmet
Özel'ı Ataol Behramoğlu'nu ve Süreyya Berfe'yi
kaleme getmyor kitabında. Modern şıirimıze on şair-
le yol alıyor.
Yazıların yazılış (yayımlanış) tarihlerine göz atın: De-
mın andığım Ahmet Haşim yazısının tarihı 1993. genç
Ataol Behramoğlu'nunki 1970. Necatigıl için değişik
yıllardayazılmış üç yazı sözkonusu; 1969'da YazDö-
nemi üzerinde durulmuş, 1971 'öeEn/Cam üzerinde,
1979'da şaırin bütün verimlerine değıniliyor.
Tanhleri şundan söylüyorum: Mustafa Oneş seyrek
yazar ya da yayımlarken, okura güncelden hep söz
açmak gereğıni duymamış olabilir. Ola ki, sevdiği şa-
irleri ve şıirleri, şiir kitaplarını artık yazmaktan caya-
mayacağı noktada kaleme getirmıştir.
Bu açıdan yaklaşıldığında, Mustafa Öneş'in günü-
müz edebıyatında bir yetke eleştırmen kimliğine bü-
rünmedığini söylemek olası. Bir yazar olarak tanın-
mak da umurunda değil gibıme geldı.
Örnekse Ben Ruhi Bey Nasılım üzerine yazarken
(1976), Mustafa Öneş, Edip Cansever konusunda ye-
ni bir gözleme ulaştığından. ancak bu kitapla vardığı
saptayımı dıle getirmek amacıyla yazıyor:
"Onun için şiir, kendısiyle ve çevresiyle hesaplaş-
ma, yeni kararlar alma, yaşantısını, davranışlarını,
hatta düşüncelerını haklı ya da mazur gösterme ara-
cıdır. Bu nedenle, Ben Ruhi Bey Nasılım'ın, ölüm
korkusunu yenme, yaşlılık psikozundan kendini kur-
tarma alıştırması olduğu ılerı sürülebilir."
1977'de Mustafa Öneş, geçen zamanın düşündür-
dükleriyleolacak, Ben Ruhi Bey Nasılım'a ilişkin sap-
tayımını biraz daha sivrileştirecektır:
"Ben Ruhi Bey Nasılım, şainn bir karabasandan
kurtulma çabası olarak nıtelendmlebılir. Tedirgin edi-
ci bilınçaltı bırikımlehni bu kitabında dışlaştırarak
annmaya çalışmaktadır Cansever.''
Bana öyle geldı kı Mustafa Öneş bazı şaırlerie, ba-
zı şiirler. şıır kıtaplarıyla sürdürdüğü bir yaşamın bir ıki
kesişme noktasını yazısına geçıriyor. Yazılarının sahı-
ciliği bundan dolayı.
Mustafa Öneş, Ece Ayhan şiirı için diyor kı: "Artık
bireylere zamanın düzenlediğı tarıh sahnelennde de-
ğil, zamansız masal ülkelerinde rol verilmektedır."
Şıırler ve şiir yazıları da galıba artık zamansız masal
ülkelerinın okurları için yazılıyor...
'Faili Meçhur Karikatür
Yarışması sonuçlandı
Kültür Servisi- 28 Ağustos cuma günü toplanan "Faıli
Meçhul" konulu karikatür yanşmasınının seçiçi kurul
üyeleri karıkatürlen değerlendırdi ve yanşma
sonuçlannı açıkladı. Mustafa Gökçeoğlu. M. Serhan
Gazioğlu. Ilkay Adalı. Ramiz Gökçe. Musa K.ayra.
Filız Naldöven. Hüseyın Çakmak ve Alparslan
L'zun'dan oiuşan kurul: Kuzey Kıbrıs. Türkiye ve
Almanya'dan yanşmaya esergönderen 45
karikatürcünün toplam "9 yapıtını değerlendırdı.
Yanşmada İzmir'den Alaattin Kaçar birincılik.
İzmir'den Eray Özbek ıkincilılk. Sinop'tan Aşkın
Ayrancıoğlu üçünçülük ödülünü kazanırken
İstanbul'dan Ahmet Erkanlı. Almanya'dan Cem Özkan
ve İzmir'den Mustafa Yıldız başan ödüllerini
kazandılar. Bursa'dan Mehmet Kahraman Türkiye
Karikatürcüler Derneği Ödülün'e. Kıbns'tan Bertan
Soverde Karikatür Deruisı Ödülü'ne lavık »örüldü
'Hep Çocuk Kalan'
Kültür Senisi- "Arkadaş Z.Özger Şıır Ödülü'ne değer
bulunan Gazanfer Eryüksel'in 'Hep Çocuk Kalan" adlı
ilk şıirkitabı Mayıs Yayınlanndan yayımlandı. fstanbul
Belediye Konsenatuan'nda Türk Müzıği üzerine
eğitim gören Eryüksel. 1994 yılında da 'Sükûtun
Feryadı" adlı şiinyle Dünya Kitap ŞiırÖdülü'nü aldı.
Yeni Adımlar, Varlık. Gösteri. Kıyı. Biçem. Sombahar,
Yaklaşım ve Milliyet Sanat dergilerinde şiırleri
yayımlanan Ervüksel'inikinci kitabı önümüzdeki
günlerde çıkacak.
BLGLN
BEKSAVetkinlıklerı kapsamında saat 16.30'da
^'ılınazGüney'in "Du\ar"adlı filmi ve Necmettin
Çobanoğlu ile Aytaç Arman'ın katılacağı "^ılmaz
Güneyie Birlikteyiz" başlıklı şiir-dia etkinliği. saat
18.30da ise "Özgü'rfük Uğruna DövüşenlerÖlmez"
başlıklı saydam üösteri \e şiir dinletisi yer alıvor.
EV RENSEL KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
19.00'da "Banş Ezgileri" başlıklı konser izlenebilir.
BEVOĞLL' SİNEMASI VAZŞENLİĞİ kapsamında
"OtomatikPortakaradlı film izlenebilir.
AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser-disc'ten
Schubert'in 9. Senfonisi izlenebilir.
SAHAFÇAFE KÜLTLR MERKEZİ'nde saat
18.30'da Ömer Ateş'in hazırladığı "Öykü ve
Roman"söyleşisi izlenebilir.