03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER 30 Ağustos'un Ardından... 30 Ağustos utkusu, Türk ulusu için yaşamsal bir savaşın görkemli sonucu idi. Bu tarih, aynı zamanda, uygarlık savaşımızın başlangıcı oldu. Elbette 30 Ağustos utkusu olmasaydı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti asla kurulamayacak ve devrimlerirniz böyle bir barış ortamında gerçekleştirilemeyecekti. BAHİRM. ERİJRETEKHukukçu Ağustos utkusu. ulu önder Atatiirk'ün. büyük komuta yeti- sini çağnştınr. Oger- çektendeherkonuda olduğu gibi. esas meslegi olan askerlikte de üstün dehası- nı hervesile ilekendisine \enlen görev- lerin başan ile sonuçlandırılması sure- tiyle kanıtlamış büvük bir komutandır. Ancak, asla unutmamak gerekir ki, yü- ce Atatürk uzun \e çileli askerlik yaşa- mında daima savunma savaşlannda bu- lunmuştur. Bulundugu bütün cepheler- de. saldırıva uğravan yurt parçalannın korunması uğruna savaşmış. herdefasın- da da üstün taktik ve başarısını dosta düş- mana karşı kanıtlamıştır. Trablusgarp sa- vaşında, yurt topraklanna nedensiz sal- dıran düşmanla. en elverişsiz koşullarda savaşmış. Çanakkale'de. "yedi düvel'in saldırgan ordularına karşı büyük başan- lar sağlamıştır. Yine Bırinci Dünya Sa- vaşı 'nda. güney \ e doğu cephelerinde üs- tün düşman ku\ vetlerı kar^ısında en ba- şanlı taktiklerı uygulavarak ordunun en az kayıplarla çekilme ve toparlanmasını sağlamıştır. Son Türk yurdu olan Anado- lu'nun düşmanlardan temizlenmesi için girişmek zorunda kaldığı Ulusal Kurtu- luş Savaşı'nda da. bir yandan saldırgan düşman ordulannı kesin bir yenilgiye uğ- ratırken. öte yandan. iç düşmanlarla da savaşıminı başan ile sürdürmüşrür. Görülüyor ki, bütün bu savaşlarda ya- şamsal bir zorunluluk olduğu için uğraş verilmiş, yalnızca yurt savunmasi için sa\aşılmıştır. Oysa tarihe geçmiş büyük komutanlar. saldınlar \e fütuhatlarla iz bırakmaya özen göstermişler. saldırgan kimliklerini ulusal gurur saymışlardır. Tam tersine. Atatürk. sadece yurt sa\ un- ması uğruna düşmanla savaşta, askeri de- hasını kanıtlayan komutanlardan birisi ve belki de birincisi olarak tarihtekı ye- rini almıştır. İşte bu nedenle, zaman zaman bazı ya- zar \e düşünürlerin. Atatürk'ü tarihte iz bırakmış bazı komutanlarla karşılaştır- malan asla uygun değildir. Örneğin, N'a- polyon ile karşılaştınlması aynı nedenler- le doğru değildir. Yüce Atatürk, savaşı sadece ulusunun yaşamsal gereksinimi için kaçınılmaz olarak düşünebilen, yurt savunması dı- şında. savaşı kesinlikle yadsıyan bir li- derdir. 30 Ağustos utkusu da Ulusal Kur- tuluş Savaşı'nın bitirici son darbesi ola- rak ulusun ve yurdun sav unmasına yöne- Iik bir savaştır. Onun "BüvükTaarruz" olarak anlatımı. kaçınılmaz yaşamsal bir savaşın bitirilmesine yönelik kesin so- nuç alma anlamında kullanılmış sözcük- lerdir. Kurtuluş Savaşı. kahraman Türk ordu- sunun Atatürk gibi bir dâhi lider komu- tasında. en olumsuz koşullarda bile mu- cizeleryaratabilecekgüçteolduğunu bü- tün cihana kanıtlamıştır. Dış düşmanla- ra karşı, yurt sa\ unmasını her zaman ve her koşulda gereği gibi üstlenen bu ordu. Atatürk ilkelerine \e devrimlerine bağlı kimliği ile laikTürkiveCuhuriyeti'ni ko- rumak v e kol lamak göre\ inden asla ödün \ermeden aynı kimliğini sürdürmekteki kararlılığını her fırsatta ortaya koymak- tadır. Başkomutan Atatürk, 30 Ağustos ut- kusunun ertesınde. 1 Eylül 1922 günü. Türk ordusunun kahramanlığını öven sözlerini ve ona son tarihsel bu>ruğunu göndermiştir. Bu tarihsel belgeyi bugü- nün dili ile aynen anımsatmakta varargö- rüyoruz: "Afyonkarahisar, Dumlupmar Büvük Meydan Muharebesi'nde.acıma- sız ve kendini beğenmiş bir ordunun (düş- man ordusunun) büyük bölümünü inanı- lamayacak kadar az bir sürede yok crri- niz. Büyük ve soylu ulusumuzun özveri- lerine hak kazanmışolduğunuzu kanıtla- mış bulunuyorsunuz. Sahibiniz olan Bü- vük Türk ulusu. geleceğinden giiven duy - makta haklıdır. Muharebe mevdanında- ki beceri ve özverilerinizi vakından görii- vor veizlivorum. Ulusumuzun. hakkınız- daki takdirlerine aracılık etme görevimi sürekli ve aralıksız yerine getireceğim. Başkumandanlığa öneride bulunulması- nı cephe komutanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımızın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verite- büeceğini göz önünde tutarak ilerlemesi- ni ve herkesin akıl gücü. kahramanbk ve vurtseverliğini yarıştırarak esirgemeden sürdürmesini isterim. Ordular. ilk hede- finiz Akdenizdir! İleri..." Bu buyruk üzerine 30 Ağustos utkusu- nun hızlı \e kararlı izlevicisi olan ordu. 9 Eylül 1922 günü Izmir'e girdı. Savaş yangınının dumanları henüz tüterken. büyük Atatürk ertesi günü İzmır'de asker \e vöneticilerle yaptığı değelendirme toplantısı sonunda "Asıl savaşımız şimdi başlıyor" derken, Ulusal Kurtuluş Sava- şı'nı izleven dönemde. vakit yitirmeksi- zin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için sürdürülmesi gereken uğraşları anımsatmakistivordu. Çünküartıkbuta- rihten sonra. O"nun asker kimliği. tü- müyle büyük bir dev let v e düşün adamı kimliğine bürünmüş oluvordu. Yüce Atatürk. Kurtuluş Savaşı'nın en zor günlerinde, 1921 yılında. Ankara'da topladığı Maarif Kongresı"nde, 16Tem- muz 1921 günkü konuşmasında egitim- cilere şöyle sesleniyordu: "Silahla oldu- ğu kadar bilinci ile de savaşım zorunlulu- ğunda olan ulusumuzun. birincisinde gös- terdiği kudreti, ikincisinde de gösterece- ğine asla kuşkum voktur." İzmir'in kurtuluşu sonrasında. ayağı- nın tozu ile geldiği Bursa'da. 27 Ekim 1922 günü öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada: "Ordularımızın kazandığı utku, sizin ve sizin ordularınızın utkusu için yalnı/ca. ortam hazırladı... Gerçek utkuyu siz kazanacak ve sürdüreceksi- niz. Ve mutlaka başanlı olacaksmız" di- vordu. Yaptığı bunca devrimler göz önüne alındığında. o büyük insanın. gerçekten de bir savaş adamı olmaktan öte. büyük bir düşün adamı önder (lider) olduğu açıkça görülmektedir. Yunan Başbakanı Venizelos'un. savaşta baş düşmanı saydı- ğı Atatürk'ü. birkaç yıl sonrasında, No- bel Barış Ödülü'ne aday göstermesi. o büyük insanın barışçı kimliğinin, yaban- cı düşmanlan tarafından bile teslim edi- len göstergesi değil midir? Ulu önder Atatürk'ün. savaş sonrasın- da. Türk ulusunun bir an önce kalkınma- sı ve gönence ulaşması için öngördüğü düşüncelerini açıklayan 20 Nisan 1931 tarihli beyannamesindeki banşçı nitele- mesi de ne kadar anlamlıdır: "Vurtta ba- nş, cihanda banş için çauşıyoruz?" 30 Ağustos utkusu. Türk ulusu için ya- şamsall)ir savaşın görkemli sonucu ıdi. Bu tarih, aynı zamanda. uygarlık savaşı- mızın başlangıcı oldu. Elbette 30 Ağus- tos utkusu olmasaydı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti asla kurulamayacak ve dev - rimlerimiz böyle bir banş ortamında ger- çekleştirilemeyecekti . Ancak, unutulmamalıdırki, 30 Ağus- tos büyük utkusunun ardından bu dev- rimlergerçekleştirilmeseydi.buutkunun anlamı da bugünkü kadar büyük ve coş- kuluolamayacaktı. ARADABIR ALİ DUNDAR Egıtimci Nadir Nadi Nadir Nadi ile de, Cumhuriyet ile de Köy Enstitüsü yıllannda tanıştım. Türkçe öğretmenimiz Fikret Ma- daralı, izlence gereği serbest okuma saatlerinde ya- rarlanmamız ve fıkra, makale, başmakale, söyleşi, gö- rüşüm (röportaj) vb. yazı türlerini seçmemiz için der- gi ve gazete okumaya yönlendirirdi bizleri. dergilerden Varlık ve Ülkü, gazetelerden de Ulus ve Cumhuriyet- başlıca çalışma ve yararlanma kaynaklarımızdandı. Sonra bir gün bir fıkra derlemesi getirdi öğretmenimiz sınıfa. Nadir Nadi'nin "Sokakta Gürültü Var" adını ver- diği fıkralar derlemesiydi bu. Bende yazar kavramının ilk kez, Nadir Nadi'nin o yapıtını sınıfta tartışırken oluş- tuğunu söyleyebilihm. Daha önce okuduğum kitaplar- da ve yazılarda olaylara ve tıplemelere bakarmışım. Ya- zara ve ne dediğine, nasıl dediğine bakmazmışım. O güne dek 'yazarlık'm bir iş, bir becerı olduğu gereği- ne henüz uzakmışım. Sonra Ulus'ta, onun süreğı sa- yılan Barış 'ta sürekli yazılar da yazdım. Ama bugüne dek elimden düşürmedığım gazete Cumhuriyet oldu. Benim gazeteyi ve gazete okumayı görevsindiğim dönemde, toplum sorunları ve politika, gazetelerin başyazılannda yoğunlaşır; toplumsal sorunların ve po- litikanın gündemleri de gene gazetelerin başyazılann- da belirlenirdi. Tan gazetesınde M. Z. Sertel'ın, Va- tan'da M. E. Yalman'ın, Ulus'ta kimı kez H. Cahit Yalçın, kimi kez F. R. Atay'ın, Cumhuriyet'te öncele- ri Yunus Nadi.daha sonra Nadir Nadi'nin ne yazdık- lanna bakılırdı. Gazete okumak demek, başyazı oku- mak. başyazı çözümlemek demekti. Zamanla gaze- teler başyazı geleneğını terk ettiler. Ağırlık köşe yazı- lanna. köşe yazarlarına kaydı. Fakat, başyazı gelene- ği uzun yıllar Nadir Nadi ile sürdü. Nadir Nadi, uzun yıllar toplumsal sorunlarımızı irdeleyip deşeleyen; so- runlar karşısında vurdumduymaz davrananları uyaran ve sarsan başyazılar yazdı. "Atatürk ilkeleri Işığında Uyarmalar", "27Mayıs'tan 12Mart'a", "SilBaştan", "Olur Şey Değıl" ve "Ben Atatürkçü Değilim" adını verdiğı. Türk aydınlanmacılığının ve Türk demokrasi- sinin seyır defterı nıteliğıni ıçeren yapıtlar o başyazı- lardan oluştu. Ne var kı. 20 Ağustos 1991 gunü ara- mızdan ayrılan Nadir Nadi. başyazı ustalığını da birtik- te götürdü. Yüzü hep Batı'ya dönük olan Nadir Nadi'nin düşün- cesi de, başyazarlığını yaptığı gazetenin "ismiyle mü- semma" idi. 19. yy boyunca Batı'ya dönüş yolculuğu- muzun çizdiği zikzakların, Atatürk öncülüğünde ger- çekleştirilen Türk devrimiyle gerçek yörüngesine uy- garlık yörüngesine oturduğuna inanan Nadir Nadi, bir eksiğimizden. bir anlayışsızlığımızdan şikâyetçidir. "Bilginın, ıhtisasın, tecrübenin ve iyi niyetin dışında bir başka eksiğımız bulunduğuna şüphe yok. Öyle bir eksik ki, dünya ölçüsünde en büyük otoriteleri bağrı- mızda toplasak, Batı ölçülehne yakışır bir toplum dü- zenıni gene kuramayız. Bu eksik, bence Batı uygarlı- ğının zihniyetinden ibarettir. Basit bir ilke sorunudur bu. İlk bakışta bilimden de, ihtisastan da, azim ve ira- deden de daha kolay elde edılebıleceği sanılan bu ruh halini, ne yazık ki otuz yıldır bir türlü içimize sindire- medik. Avrupa'laragidipokuduk, kitaplarıdevirdik, fa- kat aklın üstünlüğü esasına dayanan Batı düşünce dü- zenini bir din gibi, sarsılmaz bir inanç gibi benliğimi- ze mal edemedik." (Cumhuriyet, 1.5.1955) diye ya- kınmaktan kendini alamıyor. . Yitirdiklerimizın değerıni ve bugünlerde nereye doğ- ru sürüklenmekte olduğumuzu kavrayabilmemiz için; Nadir Nadi gibi, Kemalizmi doğru algılamış ve Türk devrimini, Türk aydınlanmacılığını iyi özümlemiş in- sanların yaşamöykülerine. yaşarken öğrenip öğrettik- lerine daha bir dikkatle bakmamız, onları daha bir duyarlılıkla yeniden okumamız gerekiyor. Silahlanmasız Dünyayı Yaratmak... Dr. MÜJE1S İLNEM E vrenin yaşı 15 milyar>ıl ama. in- sanın sadece 40 bin > ıllık geçmışi var. Bilimsel ve teknolojik muci- zelenn çok buvük bir bölümünü son 50 yıl ıçındegerçekleştirdı in- sanoğlu, çevresıni ve lıatta kendi- sini kirletme pahasına. 5 bin 600 yıllık yazılı ta- rihte 14 bin 600"ün üzerinde savaş var (yıl başı- na2.6'danfazla)ve 185 kuşaktan sadece 10'uke- sintisiz barış dönemi yaşamış. Tarih tam anla- mıyla dehşet v erici kitlesel öldürümler (katliam- lar) ve soykınmlarla dolu. Birinci Dünya Sava- şı'nda 22 milyon. Ikinci dünya Savaşı'nda 56 milyon insan yaşamını yitirdi. İkinci savaş, üç gün içinde patlatılan iki atom bombasının neden olduğu yanm milyon insanın ölümü ve sakatlan- masıyla son buldu. 1945 v ılından bu yana da Or- tadoğu, Uzakdoğu, Afrika ve Latin Amerika'da- ki ırili ufaklı savaşlarda 23 milyon kişinin canı- na kıyıldı. Bütün bunlann yanı sıra UNICEF verileri ile son 10 yıl içindeki savaşlarda 2 milyon çocuğun yaşamını yitirdiği, 5 milyon çocuğun sakat kal- dığı veyinebusavaşlarsonucunda 12 milyon ço- cuğun evsiz kaldığı. 5 milyon çocuğun da mül- teci kamplannda yaşam savaşı verdiği bildirili- yor. Halen Rusya, ABD, Fransa, Ingiltere. Çin ve tsrail'de toplam 50 bin nükleer silah bulundugu tahmin ediliyor. İlk denemenin yapıldığı Tem- muz 1945'ten. Temmuz 1996'ya kadar geçen 51 > ıl içinde dünya genelinde tam 2 bin 47 nükleer deneme yapıldı. Güvenilirliği artık tartışılan. dünya üzerinde- ki 600"den fazla sivil ve askeri amaçlı nükleer santral ise. küçük bir dikkatsizlik sonucunda (Çernobil örneğinde olduğu gibi) ya da savaşta bombalanmalan durumunda, dünva nüfusunun büyük bir bölümünü yok edecek güce sahip. Oysa bir nükleer denizaltısının ederi olan 2.4 milyar dolar ile kırsal kesimdeki 48 milyon kışi için temiz içme suyu ve sağlıklı yaşam ortamı oluşturmak olası.. yada 11 'hayaletuçağın* ede- ri olan 24 milyar dolara 135 milvon çocuğa 4 y ıl- lık öğretim oîanağı sağlanabilir. Bugün vılhk geliri 500 dolann altında olan 2 milyar insan yoksulluk içinde yaşamakta v e bun- ların 800 milyonu tam biraçlık ve sefalet için- de. Her yıl. 11 milyon bebek ilk >aş gününü ya- şayamadan ölmekte. Iki milyar insan. değil nite- likli sağlık hizmeti. temiz su kaynaklarına dahi ulaşamanıakta. Tüm dünyada okul yaşına gelmiş 120 milyon çocuğun gidecek okulu yok, üstelik kız çocuk- ları ile erkekler arasındakı eşitsizlik de devam et- mekte. UNICEF'in yavımladığı "DünyaÇocuk- lannın Durumu 19%" raporuna göre. türkiye "de ortaöğretime kaydolma oranı erkeklerde yüzde 60, kızlarda ise yüzde 40. Bu oranlarla ülkemiz Cezayir. Iran ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin gerisinde. Türkiye'de her 100 bin canlı doğumda 150 ka- dın yaşamını yitiriyor. Bu sayı ile ülkemiz. Su- udi Arabistan ile İran'ın arkasında yer alıyor. UNlCEF'e göre Türkive'deki çocuklann yüzde 10u da yetersiz beslenivor. Bu oranla da Türki- vemiz Ceza>ir, Mısır. Ürdün ve Fas'ın gerisin- de. Ama Türkiye. silah harcamalarında 1994 dünya birincisi, 1995'tede dün>a ikincisi. Çün- kü Türkiye. Birleşmiş Milletler'in - Terörü Des- tekleyen Ülke'' olarak kara listeye aldığı 7 ülke- den 3'ü ile komşu. Bütçelerinin büyük bölümünü 'savunma' adı altında 'silahlanma' için harcamak zorunda bı- rakılan Üçüncü Dün>a ülkelerinin. uluslararası bankacılık sistemine ve Batılı ülkelere bugün 1 trilyon dolardan çok borcu var. 1971 yılında bu borçlar 100 milyar dolardı. G-7 adını taşıyan ve Kuzey Amerika, Batı Avrupa ile Japonya'dan oluşan birlik: 1MF ve Dünya Bankası aracılığıy- la, yatırım, teknoloji. enerji. fiyat ve faiz oran- lan bağlamında dünya ekonomisi üzerinde ke- sin biretkıye sahip. U'çüncü Dünya ülkeleri. kü- resel egemenliğin üstyapısını oluşturan ve küre- sel eşitsizliği körükleyen G-7'ye bağımlı kaldı- ğı sürece. varsıl Kuzey ile yoksul Güney arasın- daki derin uçurumun kapanacağını beklemek ha- yalden öteye bir anlam taşımaz. Tek başına, dünya doğal varlıklannın üçte bi- rini tüketen ve kirleten ABD'nin. 1992 RioZir- v esi "nde kararlaştınlan bir Küresel Çev re Eylem Planı olan 'Gündem2l Kararian'nı uygulama- ya yanaşmadığı, hatta engellemeye çalıştığı bi- İiniyor. Yeni Dünya'dan dalga dalga yayılan tüketim toplumu düzeni, doğadaki hammaddeleri kor- kunç bir hızla tüketerek, ama endüstriyel atıkla- n aynı hızla ortadan kaldıramayarak dünyamızı kirletiyor. Üçüncü Dünya ülkeleri. Yeni Dünya Düze- ni 'nin dayattığı ve 'Serbest Piyasa' etıketi ile çe- kici kılmaya çalıştığı yabanıl (vahşi) kapitaliz- me "dur 1 diyecek bilinç düzeyine ne zaman ula- şacak? ^'oksa yüzyılımız, insanın yıldan yıla akıl- landıgını, insanlığırt ise giderek şaşkınlaştığını mı öğretecek sadece bize? Bu noktada. Mustafa Kemal'e kulak vermek gerekiyor. Şöyle diyordu büyük önder: "Doğu- dan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam. uzaktan, bü- tün Doğu uluslarının da uyanışlannı öyle görü- >orum._ Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine uluslar arasında hiçbir renk. din ve ırk ayınmı gözetmeyen bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır." Dünyada emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Sa- vaşı'nı 73 yıl önce Mustafa Kemal'in önderliğin- de kazanarak, tüm mazlum uluslara örnek olan Türk ulusu; Atatürk ilkelerini ödünsüz bir bi- çimde uygulayarak iç barışını sağladıktan son- ra, dünya banşına da katkıda bulunacak güçtedir. PENCERE V M.S.M. Müjdat Gezen Sanat Merkezi Haftasonu okulu - Gece okulu ka\ ıtlan başlamıştır. 348 80 72 - 73 346 11 90 MSM Konservatuar kayıtları da başlamıştır. Kayışdağı Cad. Ziverbey Durağı No: 48 KADIKÖY Yamyamlık 'Arap' sözcüğü 'zenci' anlamına da gelir; masal- larda nasıl tanımlanır: "Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir Arap..." insanoğlu eşıtlik kavramına bugün bile uiaşama- dı, tarihin bir aşamasında ortaya çıkan 'eşitlik' duy- gusuna karşı gönlümüzde dipten bir tepki yükselir: Hanımla hizmetçi bir mi?.. Arap ile beyaz?.. Kadın ile erkek? Zengin ile yoksul? Ya Amerikalı ile iranlı, Türk ile Yunan ya da Kürt bir mi? Patron ile işçinin eşit ol- duğunu kim söylemiş allahaşkına?.. Arap araptır, beyaz da beyaz!.. Eşit olsalar Allah on- ları bir renkten yaratırdı. Işin püf noktası nedır? Bir' ile 'eşit' aynı değil. Eşitlik soyut bir kavram- dır; ayrı olan şeylerin ya da insanların eşitliğinden söz açılabilir. Bir kilo elma ile bir kilo armut bir değildir: ama, tartıda eşittirler. insanoğlu Arap'ı bilir, Kızılde- riliyi de bilir, peki, bu ikisi eşit mi?.. Eşitlik. bugün de gündemdedir, eşitliği hayata ge- çirmek için önümüzde uzun bir yol var. • 'Tömer Çeviri Dergisi'nin 8'inci sayısı yayımlandı. Ankara Üniversitesi TÖMER (Türkçe Öğretim Mer- kezi) Bursa Şubesi'nin çıkardığı bu dergi. üç ayda bir yayımlanıyor; dünyanın çeşitli dillerinden öyküler, de- nemeler ve şiirleh dilimize. Türkçeden çeşitli şiirleri ve öyküleri yabancı dillere çevirme çalışmalarını ser^ giliyor. Bu sayıda Yevgeniy ivanoviç Zamyatin in bir kısa yazısının çevirisi de var. Zamyatin 1884'te doğmuş, 1937'de ölmüş; Bol-: şevik devrimiyle başı hoş değilmiş, yazarlığını Fran- sa'da sürdürmüş; Birsen Karaca'nın çevirdiği "Araplar" başlıklı yazısını aktarıyorum. ; • : "Buyan adasında küçük bir ırmak var. Irmağın kı- yısında bizimkiler, Kızılderililer, öbürkıyısında da on^t larınkiler, Araplar yaşıyor. Bu sabah bizimkiler ırmakta onların birArabını av- ladılar. öyle nefisti ki: Tamamı fileto. Çorba yaptılar, pirzola kızarttılar; hem de yanında soğan, hardal, ye- ni dönmeye başlamış salatalık turşusu vardı... Ka- nnlarını tıka basa doyurdular: Allah bereketini artır- sın! Bizimkiler biraz kestirmek için tam uzanmışlardı ki, bir bağırtı bir çığlık: Melun Araplar bizimkilerden bi- rini kaçırmışlardı. Bizimkiler oraya buraya koşturur- ken, onlarçoktan bizimkinin derisini yüzmüşlerdi ve korda şaşlık yapıyorlardı. Bizimkiler onlara, ırmağın öbür tarafından: - Vay, yamyamlar!. Ah. sizı gidi Araplar! Sizin bu yaptığınıza ne denir, ha? - Ne olmuş yani? diyorlar. - Sizde hiç din iman yok mu? Bizimkini, bir Kızıl- deriliyi gövdeye indiriyorsunuz. Hiç sıkılmıyor musu- nuz? - Ya siz bizimkini pirzola yapmadınız mı? Içerde ya- tan kemikler kimin? - Ne beyinsiz şeylersiniz öyle!.. Biz sizin Arabı ye- dik, siz ise bizim Kızılderiliyı yiyorsunuz. Bunu nasıl yaparsınız? Göreceksiniz öbür dünyada sizi nasıl ya- kacaklar! Onlarınkiler, yani Araplarsa, gözlerinin beyazını patlatmış, hain haın gülüyorlar, bir yandan da ha ba- bam tıkıştırıyorlar. Ne kadar da ar daman çatlak bir halk: Arap n 'ola- cak. Böyleleri geliyor işte dünyaya!" • Etnik kavgaların 20'nci yüzyılın sonuna doğru büs- bütün kızışacağını görmüş müydü Zamyatin?.. Bu- gün herkes yamyamlaştı: birbirini yiyerek işkembe- lerini şişiriyor insanlar!.. • ÇELIK • HALUK LEVENT • VEDAT SAKMAN • AYKUT-HAKAN-AYŞE • MUZAFFER ÖZDEMİR • KUBAT • GRUPMASK • HAKKI ÇOPUROĞLU ATATÜRK YE BARIŞ KONSERİ HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU 31 AĞUSTOS SAAT 20.00 DOZENLEYEN ATATÜRKÇÜ OUŞÜNCE DERNEĞı ıSTANBUL MERKEZ ŞUBESı DÜNYA BARIŞ GÜNÜ DAVETİYE TEMİN YERLERİ • ADO ist. Mrk. Şb. (0212) 272 62181 Kadıköy Şb.(0216) 418 36 46 • Bakırköy Şb. (0212) 570 29 2 2 1 Kartal Şb. (0216) 395 99 95 t Vakkorama Gişeteri (Taksim. Nşantaşı. Süad^e, Gatena) Romanlannız ve ansiklopedılerinız yerınizden alınır. Tel: 554 08 04 ^ALAADDIN HOTEL **** ALAADDÎN OTEL încekum Alaaddin Hotel. Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur. spor. eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan Încekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindeki otelimizin odaları ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. )zel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır. încekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu, özel plaj alaru, iskele, su sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu. 500 kişilik restoran. alakart restoran, pasta salonu. televizyon salonu, oyun odası. alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. Încekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle