Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
30 Ağustos'un Ardından...
30 Ağustos utkusu, Türk ulusu için yaşamsal bir savaşın
görkemli sonucu idi. Bu tarih, aynı zamanda, uygarlık
savaşımızın başlangıcı oldu. Elbette 30 Ağustos utkusu
olmasaydı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti asla kurulamayacak ve
devrimlerirniz böyle bir barış ortamında
gerçekleştirilemeyecekti.
BAHİRM. ERİJRETEKHukukçu
Ağustos utkusu. ulu
önder Atatiirk'ün.
büyük komuta yeti-
sini çağnştınr. Oger-
çektendeherkonuda
olduğu gibi. esas
meslegi olan askerlikte de üstün dehası-
nı hervesile ilekendisine \enlen görev-
lerin başan ile sonuçlandırılması sure-
tiyle kanıtlamış büvük bir komutandır.
Ancak, asla unutmamak gerekir ki, yü-
ce Atatürk uzun \e çileli askerlik yaşa-
mında daima savunma savaşlannda bu-
lunmuştur. Bulundugu bütün cepheler-
de. saldırıva uğravan yurt parçalannın
korunması uğruna savaşmış. herdefasın-
da da üstün taktik ve başarısını dosta düş-
mana karşı kanıtlamıştır. Trablusgarp sa-
vaşında, yurt topraklanna nedensiz sal-
dıran düşmanla. en elverişsiz koşullarda
savaşmış. Çanakkale'de. "yedi düvel'in
saldırgan ordularına karşı büyük başan-
lar sağlamıştır. Yine Bırinci Dünya Sa-
vaşı 'nda. güney \ e doğu cephelerinde üs-
tün düşman ku\ vetlerı kar^ısında en ba-
şanlı taktiklerı uygulavarak ordunun en
az kayıplarla çekilme ve toparlanmasını
sağlamıştır. Son Türk yurdu olan Anado-
lu'nun düşmanlardan temizlenmesi için
girişmek zorunda kaldığı Ulusal Kurtu-
luş Savaşı'nda da. bir yandan saldırgan
düşman ordulannı kesin bir yenilgiye uğ-
ratırken. öte yandan. iç düşmanlarla da
savaşıminı başan ile sürdürmüşrür.
Görülüyor ki, bütün bu savaşlarda ya-
şamsal bir zorunluluk olduğu için uğraş
verilmiş, yalnızca yurt savunmasi için
sa\aşılmıştır. Oysa tarihe geçmiş büyük
komutanlar. saldınlar \e fütuhatlarla iz
bırakmaya özen göstermişler. saldırgan
kimliklerini ulusal gurur saymışlardır.
Tam tersine. Atatürk. sadece yurt sa\ un-
ması uğruna düşmanla savaşta, askeri de-
hasını kanıtlayan komutanlardan birisi
ve belki de birincisi olarak tarihtekı ye-
rini almıştır.
İşte bu nedenle, zaman zaman bazı ya-
zar \e düşünürlerin. Atatürk'ü tarihte iz
bırakmış bazı komutanlarla karşılaştır-
malan asla uygun değildir. Örneğin, N'a-
polyon ile karşılaştınlması aynı nedenler-
le doğru değildir.
Yüce Atatürk, savaşı sadece ulusunun
yaşamsal gereksinimi için kaçınılmaz
olarak düşünebilen, yurt savunması dı-
şında. savaşı kesinlikle yadsıyan bir li-
derdir. 30 Ağustos utkusu da Ulusal Kur-
tuluş Savaşı'nın bitirici son darbesi ola-
rak ulusun ve yurdun sav unmasına yöne-
Iik bir savaştır. Onun "BüvükTaarruz"
olarak anlatımı. kaçınılmaz yaşamsal bir
savaşın bitirilmesine yönelik kesin so-
nuç alma anlamında kullanılmış sözcük-
lerdir.
Kurtuluş Savaşı. kahraman Türk ordu-
sunun Atatürk gibi bir dâhi lider komu-
tasında. en olumsuz koşullarda bile mu-
cizeleryaratabilecekgüçteolduğunu bü-
tün cihana kanıtlamıştır. Dış düşmanla-
ra karşı, yurt sa\ unmasını her zaman ve
her koşulda gereği gibi üstlenen bu ordu.
Atatürk ilkelerine \e devrimlerine bağlı
kimliği ile laikTürkiveCuhuriyeti'ni ko-
rumak v e kol lamak göre\ inden asla ödün
\ermeden aynı kimliğini sürdürmekteki
kararlılığını her fırsatta ortaya koymak-
tadır.
Başkomutan Atatürk, 30 Ağustos ut-
kusunun ertesınde. 1 Eylül 1922 günü.
Türk ordusunun kahramanlığını öven
sözlerini ve ona son tarihsel bu>ruğunu
göndermiştir. Bu tarihsel belgeyi bugü-
nün dili ile aynen anımsatmakta varargö-
rüyoruz: "Afyonkarahisar, Dumlupmar
Büvük Meydan Muharebesi'nde.acıma-
sız ve kendini beğenmiş bir ordunun (düş-
man ordusunun) büyük bölümünü inanı-
lamayacak kadar az bir sürede yok crri-
niz. Büyük ve soylu ulusumuzun özveri-
lerine hak kazanmışolduğunuzu kanıtla-
mış bulunuyorsunuz. Sahibiniz olan Bü-
vük Türk ulusu. geleceğinden giiven duy -
makta haklıdır. Muharebe mevdanında-
ki beceri ve özverilerinizi vakından görii-
vor veizlivorum. Ulusumuzun. hakkınız-
daki takdirlerine aracılık etme görevimi
sürekli ve aralıksız yerine getireceğim.
Başkumandanlığa öneride bulunulması-
nı cephe komutanlığına emrettim.
Bütün arkadaşlarımızın Anadolu'da
daha başka meydan muharebeleri verite-
büeceğini göz önünde tutarak ilerlemesi-
ni ve herkesin akıl gücü. kahramanbk ve
vurtseverliğini yarıştırarak esirgemeden
sürdürmesini isterim. Ordular. ilk hede-
finiz Akdenizdir! İleri..."
Bu buyruk üzerine 30 Ağustos utkusu-
nun hızlı \e kararlı izlevicisi olan ordu.
9 Eylül 1922 günü Izmir'e girdı. Savaş
yangınının dumanları henüz tüterken.
büyük Atatürk ertesi günü İzmır'de asker
\e vöneticilerle yaptığı değelendirme
toplantısı sonunda "Asıl savaşımız şimdi
başlıyor" derken, Ulusal Kurtuluş Sava-
şı'nı izleven dönemde. vakit yitirmeksi-
zin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak
için sürdürülmesi gereken uğraşları
anımsatmakistivordu. Çünküartıkbuta-
rihten sonra. O"nun asker kimliği. tü-
müyle büyük bir dev let v e düşün adamı
kimliğine bürünmüş oluvordu.
Yüce Atatürk. Kurtuluş Savaşı'nın en
zor günlerinde, 1921 yılında. Ankara'da
topladığı Maarif Kongresı"nde, 16Tem-
muz 1921 günkü konuşmasında egitim-
cilere şöyle sesleniyordu: "Silahla oldu-
ğu kadar bilinci ile de savaşım zorunlulu-
ğunda olan ulusumuzun. birincisinde gös-
terdiği kudreti, ikincisinde de gösterece-
ğine asla kuşkum voktur."
İzmir'in kurtuluşu sonrasında. ayağı-
nın tozu ile geldiği Bursa'da. 27 Ekim
1922 günü öğretmenlere hitaben yaptığı
konuşmada: "Ordularımızın kazandığı
utku, sizin ve sizin ordularınızın utkusu
için yalnı/ca. ortam hazırladı... Gerçek
utkuyu siz kazanacak ve sürdüreceksi-
niz. Ve mutlaka başanlı olacaksmız" di-
vordu.
Yaptığı bunca devrimler göz önüne
alındığında. o büyük insanın. gerçekten
de bir savaş adamı olmaktan öte. büyük
bir düşün adamı önder (lider) olduğu
açıkça görülmektedir. Yunan Başbakanı
Venizelos'un. savaşta baş düşmanı saydı-
ğı Atatürk'ü. birkaç yıl sonrasında, No-
bel Barış Ödülü'ne aday göstermesi. o
büyük insanın barışçı kimliğinin, yaban-
cı düşmanlan tarafından bile teslim edi-
len göstergesi değil midir?
Ulu önder Atatürk'ün. savaş sonrasın-
da. Türk ulusunun bir an önce kalkınma-
sı ve gönence ulaşması için öngördüğü
düşüncelerini açıklayan 20 Nisan 1931
tarihli beyannamesindeki banşçı nitele-
mesi de ne kadar anlamlıdır: "Vurtta ba-
nş, cihanda banş için çauşıyoruz?"
30 Ağustos utkusu. Türk ulusu için ya-
şamsall)ir savaşın görkemli sonucu ıdi.
Bu tarih, aynı zamanda. uygarlık savaşı-
mızın başlangıcı oldu. Elbette 30 Ağus-
tos utkusu olmasaydı, çağdaş Türkiye
Cumhuriyeti asla kurulamayacak ve dev -
rimlerimiz böyle bir banş ortamında ger-
çekleştirilemeyecekti .
Ancak, unutulmamalıdırki, 30 Ağus-
tos büyük utkusunun ardından bu dev-
rimlergerçekleştirilmeseydi.buutkunun
anlamı da bugünkü kadar büyük ve coş-
kuluolamayacaktı.
ARADABIR
ALİ DUNDAR Egıtimci
Nadir Nadi
Nadir Nadi ile de, Cumhuriyet ile de Köy Enstitüsü
yıllannda tanıştım. Türkçe öğretmenimiz Fikret Ma-
daralı, izlence gereği serbest okuma saatlerinde ya-
rarlanmamız ve fıkra, makale, başmakale, söyleşi, gö-
rüşüm (röportaj) vb. yazı türlerini seçmemiz için der-
gi ve gazete okumaya yönlendirirdi bizleri. dergilerden
Varlık ve Ülkü, gazetelerden de Ulus ve Cumhuriyet-
başlıca çalışma ve yararlanma kaynaklarımızdandı.
Sonra bir gün bir fıkra derlemesi getirdi öğretmenimiz
sınıfa. Nadir Nadi'nin "Sokakta Gürültü Var" adını ver-
diği fıkralar derlemesiydi bu. Bende yazar kavramının
ilk kez, Nadir Nadi'nin o yapıtını sınıfta tartışırken oluş-
tuğunu söyleyebilihm. Daha önce okuduğum kitaplar-
da ve yazılarda olaylara ve tıplemelere bakarmışım. Ya-
zara ve ne dediğine, nasıl dediğine bakmazmışım. O
güne dek 'yazarlık'm bir iş, bir becerı olduğu gereği-
ne henüz uzakmışım. Sonra Ulus'ta, onun süreğı sa-
yılan Barış 'ta sürekli yazılar da yazdım. Ama bugüne
dek elimden düşürmedığım gazete Cumhuriyet oldu.
Benim gazeteyi ve gazete okumayı görevsindiğim
dönemde, toplum sorunları ve politika, gazetelerin
başyazılannda yoğunlaşır; toplumsal sorunların ve po-
litikanın gündemleri de gene gazetelerin başyazılann-
da belirlenirdi. Tan gazetesınde M. Z. Sertel'ın, Va-
tan'da M. E. Yalman'ın, Ulus'ta kimı kez H. Cahit
Yalçın, kimi kez F. R. Atay'ın, Cumhuriyet'te öncele-
ri Yunus Nadi.daha sonra Nadir Nadi'nin ne yazdık-
lanna bakılırdı. Gazete okumak demek, başyazı oku-
mak. başyazı çözümlemek demekti. Zamanla gaze-
teler başyazı geleneğını terk ettiler. Ağırlık köşe yazı-
lanna. köşe yazarlarına kaydı. Fakat, başyazı gelene-
ği uzun yıllar Nadir Nadi ile sürdü. Nadir Nadi, uzun
yıllar toplumsal sorunlarımızı irdeleyip deşeleyen; so-
runlar karşısında vurdumduymaz davrananları uyaran
ve sarsan başyazılar yazdı. "Atatürk ilkeleri Işığında
Uyarmalar", "27Mayıs'tan 12Mart'a", "SilBaştan",
"Olur Şey Değıl" ve "Ben Atatürkçü Değilim" adını
verdiğı. Türk aydınlanmacılığının ve Türk demokrasi-
sinin seyır defterı nıteliğıni ıçeren yapıtlar o başyazı-
lardan oluştu. Ne var kı. 20 Ağustos 1991 gunü ara-
mızdan ayrılan Nadir Nadi. başyazı ustalığını da birtik-
te götürdü.
Yüzü hep Batı'ya dönük olan Nadir Nadi'nin düşün-
cesi de, başyazarlığını yaptığı gazetenin "ismiyle mü-
semma" idi. 19. yy boyunca Batı'ya dönüş yolculuğu-
muzun çizdiği zikzakların, Atatürk öncülüğünde ger-
çekleştirilen Türk devrimiyle gerçek yörüngesine uy-
garlık yörüngesine oturduğuna inanan Nadir Nadi, bir
eksiğimizden. bir anlayışsızlığımızdan şikâyetçidir.
"Bilginın, ıhtisasın, tecrübenin ve iyi niyetin dışında
bir başka eksiğımız bulunduğuna şüphe yok. Öyle bir
eksik ki, dünya ölçüsünde en büyük otoriteleri bağrı-
mızda toplasak, Batı ölçülehne yakışır bir toplum dü-
zenıni gene kuramayız. Bu eksik, bence Batı uygarlı-
ğının zihniyetinden ibarettir. Basit bir ilke sorunudur
bu. İlk bakışta bilimden de, ihtisastan da, azim ve ira-
deden de daha kolay elde edılebıleceği sanılan bu ruh
halini, ne yazık ki otuz yıldır bir türlü içimize sindire-
medik. Avrupa'laragidipokuduk, kitaplarıdevirdik, fa-
kat aklın üstünlüğü esasına dayanan Batı düşünce dü-
zenini bir din gibi, sarsılmaz bir inanç gibi benliğimi-
ze mal edemedik." (Cumhuriyet, 1.5.1955) diye ya-
kınmaktan kendini alamıyor. .
Yitirdiklerimizın değerıni ve bugünlerde nereye doğ-
ru sürüklenmekte olduğumuzu kavrayabilmemiz için;
Nadir Nadi gibi, Kemalizmi doğru algılamış ve Türk
devrimini, Türk aydınlanmacılığını iyi özümlemiş in-
sanların yaşamöykülerine. yaşarken öğrenip öğrettik-
lerine daha bir dikkatle bakmamız, onları daha bir
duyarlılıkla yeniden okumamız gerekiyor.
Silahlanmasız Dünyayı Yaratmak...
Dr. MÜJE1S İLNEM
E
vrenin yaşı 15 milyar>ıl ama. in-
sanın sadece 40 bin > ıllık geçmışi
var. Bilimsel ve teknolojik muci-
zelenn çok buvük bir bölümünü
son 50 yıl ıçındegerçekleştirdı in-
sanoğlu, çevresıni ve lıatta kendi-
sini kirletme pahasına. 5 bin 600 yıllık yazılı ta-
rihte 14 bin 600"ün üzerinde savaş var (yıl başı-
na2.6'danfazla)ve 185 kuşaktan sadece 10'uke-
sintisiz barış dönemi yaşamış. Tarih tam anla-
mıyla dehşet v erici kitlesel öldürümler (katliam-
lar) ve soykınmlarla dolu. Birinci Dünya Sava-
şı'nda 22 milyon. Ikinci dünya Savaşı'nda 56
milyon insan yaşamını yitirdi. İkinci savaş, üç
gün içinde patlatılan iki atom bombasının neden
olduğu yanm milyon insanın ölümü ve sakatlan-
masıyla son buldu. 1945 v ılından bu yana da Or-
tadoğu, Uzakdoğu, Afrika ve Latin Amerika'da-
ki ırili ufaklı savaşlarda 23 milyon kişinin canı-
na kıyıldı.
Bütün bunlann yanı sıra UNICEF verileri ile
son 10 yıl içindeki savaşlarda 2 milyon çocuğun
yaşamını yitirdiği, 5 milyon çocuğun sakat kal-
dığı veyinebusavaşlarsonucunda 12 milyon ço-
cuğun evsiz kaldığı. 5 milyon çocuğun da mül-
teci kamplannda yaşam savaşı verdiği bildirili-
yor.
Halen Rusya, ABD, Fransa, Ingiltere. Çin ve
tsrail'de toplam 50 bin nükleer silah bulundugu
tahmin ediliyor. İlk denemenin yapıldığı Tem-
muz 1945'ten. Temmuz 1996'ya kadar geçen 51
> ıl içinde dünya genelinde tam 2 bin 47 nükleer
deneme yapıldı.
Güvenilirliği artık tartışılan. dünya üzerinde-
ki 600"den fazla sivil ve askeri amaçlı nükleer
santral ise. küçük bir dikkatsizlik sonucunda
(Çernobil örneğinde olduğu gibi) ya da savaşta
bombalanmalan durumunda, dünva nüfusunun
büyük bir bölümünü yok edecek güce sahip.
Oysa bir nükleer denizaltısının ederi olan 2.4
milyar dolar ile kırsal kesimdeki 48 milyon kışi
için temiz içme suyu ve sağlıklı yaşam ortamı
oluşturmak olası.. yada 11 'hayaletuçağın* ede-
ri olan 24 milyar dolara 135 milvon çocuğa 4 y ıl-
lık öğretim oîanağı sağlanabilir.
Bugün vılhk geliri 500 dolann altında olan 2
milyar insan yoksulluk içinde yaşamakta v e bun-
ların 800 milyonu tam biraçlık ve sefalet için-
de. Her yıl. 11 milyon bebek ilk >aş gününü ya-
şayamadan ölmekte. Iki milyar insan. değil nite-
likli sağlık hizmeti. temiz su kaynaklarına dahi
ulaşamanıakta.
Tüm dünyada okul yaşına gelmiş 120 milyon
çocuğun gidecek okulu yok, üstelik kız çocuk-
ları ile erkekler arasındakı eşitsizlik de devam et-
mekte. UNICEF'in yavımladığı "DünyaÇocuk-
lannın Durumu 19%" raporuna göre. türkiye "de
ortaöğretime kaydolma oranı erkeklerde yüzde
60, kızlarda ise yüzde 40. Bu oranlarla ülkemiz
Cezayir. Iran ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin
gerisinde.
Türkiye'de her 100 bin canlı doğumda 150 ka-
dın yaşamını yitiriyor. Bu sayı ile ülkemiz. Su-
udi Arabistan ile İran'ın arkasında yer alıyor.
UNlCEF'e göre Türkive'deki çocuklann yüzde
10u da yetersiz beslenivor. Bu oranla da Türki-
vemiz Ceza>ir, Mısır. Ürdün ve Fas'ın gerisin-
de. Ama Türkiye. silah harcamalarında 1994
dünya birincisi, 1995'tede dün>a ikincisi. Çün-
kü Türkiye. Birleşmiş Milletler'in
-
Terörü Des-
tekleyen Ülke'' olarak kara listeye aldığı 7 ülke-
den 3'ü ile komşu.
Bütçelerinin büyük bölümünü 'savunma' adı
altında 'silahlanma' için harcamak zorunda bı-
rakılan Üçüncü Dün>a ülkelerinin. uluslararası
bankacılık sistemine ve Batılı ülkelere bugün 1
trilyon dolardan çok borcu var. 1971 yılında bu
borçlar 100 milyar dolardı. G-7 adını taşıyan ve
Kuzey Amerika, Batı Avrupa ile Japonya'dan
oluşan birlik: 1MF ve Dünya Bankası aracılığıy-
la, yatırım, teknoloji. enerji. fiyat ve faiz oran-
lan bağlamında dünya ekonomisi üzerinde ke-
sin biretkıye sahip. U'çüncü Dünya ülkeleri. kü-
resel egemenliğin üstyapısını oluşturan ve küre-
sel eşitsizliği körükleyen G-7'ye bağımlı kaldı-
ğı sürece. varsıl Kuzey ile yoksul Güney arasın-
daki derin uçurumun kapanacağını beklemek ha-
yalden öteye bir anlam taşımaz.
Tek başına, dünya doğal varlıklannın üçte bi-
rini tüketen ve kirleten ABD'nin. 1992 RioZir-
v esi "nde kararlaştınlan bir Küresel Çev re Eylem
Planı olan 'Gündem2l Kararian'nı uygulama-
ya yanaşmadığı, hatta engellemeye çalıştığı bi-
İiniyor.
Yeni Dünya'dan dalga dalga yayılan tüketim
toplumu düzeni, doğadaki hammaddeleri kor-
kunç bir hızla tüketerek, ama endüstriyel atıkla-
n aynı hızla ortadan kaldıramayarak dünyamızı
kirletiyor.
Üçüncü Dünya ülkeleri. Yeni Dünya Düze-
ni 'nin dayattığı ve 'Serbest Piyasa' etıketi ile çe-
kici kılmaya çalıştığı yabanıl (vahşi) kapitaliz-
me "dur
1
diyecek bilinç düzeyine ne zaman ula-
şacak? ^'oksa yüzyılımız, insanın yıldan yıla akıl-
landıgını, insanlığırt ise giderek şaşkınlaştığını
mı öğretecek sadece bize?
Bu noktada. Mustafa Kemal'e kulak vermek
gerekiyor. Şöyle diyordu büyük önder: "Doğu-
dan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün,
günün ağardığını nasıl görüyorsam. uzaktan, bü-
tün Doğu uluslarının da uyanışlannı öyle görü-
>orum._
Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden
yok olacak ve yerlerine uluslar arasında hiçbir
renk. din ve ırk ayınmı gözetmeyen bir uyum ve
işbirliği çağı egemen olacaktır."
Dünyada emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Sa-
vaşı'nı 73 yıl önce Mustafa Kemal'in önderliğin-
de kazanarak, tüm mazlum uluslara örnek olan
Türk ulusu; Atatürk ilkelerini ödünsüz bir bi-
çimde uygulayarak iç barışını sağladıktan son-
ra, dünya banşına da katkıda bulunacak güçtedir.
PENCERE
V
M.S.M.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi
Haftasonu okulu - Gece okulu
ka\ ıtlan başlamıştır.
348 80 72 - 73
346 11 90
MSM Konservatuar kayıtları da başlamıştır.
Kayışdağı Cad. Ziverbey Durağı No: 48 KADIKÖY
Yamyamlık
'Arap' sözcüğü 'zenci' anlamına da gelir; masal-
larda nasıl tanımlanır:
"Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir Arap..."
insanoğlu eşıtlik kavramına bugün bile uiaşama-
dı, tarihin bir aşamasında ortaya çıkan 'eşitlik' duy-
gusuna karşı gönlümüzde dipten bir tepki yükselir:
Hanımla hizmetçi bir mi?.. Arap ile beyaz?.. Kadın ile
erkek? Zengin ile yoksul? Ya Amerikalı ile iranlı, Türk
ile Yunan ya da Kürt bir mi? Patron ile işçinin eşit ol-
duğunu kim söylemiş allahaşkına?..
Arap araptır, beyaz da beyaz!.. Eşit olsalar Allah on-
ları bir renkten yaratırdı.
Işin püf noktası nedır?
Bir' ile 'eşit' aynı değil. Eşitlik soyut bir kavram-
dır; ayrı olan şeylerin ya da insanların eşitliğinden söz
açılabilir. Bir kilo elma ile bir kilo armut bir değildir:
ama, tartıda eşittirler. insanoğlu Arap'ı bilir, Kızılde-
riliyi de bilir, peki, bu ikisi eşit mi?..
Eşitlik. bugün de gündemdedir, eşitliği hayata ge-
çirmek için önümüzde uzun bir yol var.
•
'Tömer Çeviri Dergisi'nin 8'inci sayısı yayımlandı.
Ankara Üniversitesi TÖMER (Türkçe Öğretim Mer-
kezi) Bursa Şubesi'nin çıkardığı bu dergi. üç ayda bir
yayımlanıyor; dünyanın çeşitli dillerinden öyküler, de-
nemeler ve şiirleh dilimize. Türkçeden çeşitli şiirleri
ve öyküleri yabancı dillere çevirme çalışmalarını ser^
giliyor. Bu sayıda Yevgeniy ivanoviç Zamyatin in bir
kısa yazısının çevirisi de var.
Zamyatin 1884'te doğmuş, 1937'de ölmüş; Bol-:
şevik devrimiyle başı hoş değilmiş, yazarlığını Fran-
sa'da sürdürmüş; Birsen Karaca'nın çevirdiği
"Araplar" başlıklı yazısını aktarıyorum. ;
• :
"Buyan adasında küçük bir ırmak var. Irmağın kı-
yısında bizimkiler, Kızılderililer, öbürkıyısında da on^t
larınkiler, Araplar yaşıyor.
Bu sabah bizimkiler ırmakta onların birArabını av-
ladılar. öyle nefisti ki: Tamamı fileto. Çorba yaptılar,
pirzola kızarttılar; hem de yanında soğan, hardal, ye-
ni dönmeye başlamış salatalık turşusu vardı... Ka-
nnlarını tıka basa doyurdular: Allah bereketini artır-
sın!
Bizimkiler biraz kestirmek için tam uzanmışlardı ki,
bir bağırtı bir çığlık: Melun Araplar bizimkilerden bi-
rini kaçırmışlardı. Bizimkiler oraya buraya koşturur-
ken, onlarçoktan bizimkinin derisini yüzmüşlerdi ve
korda şaşlık yapıyorlardı.
Bizimkiler onlara, ırmağın öbür tarafından:
- Vay, yamyamlar!. Ah. sizı gidi Araplar! Sizin bu
yaptığınıza ne denir, ha?
- Ne olmuş yani? diyorlar.
- Sizde hiç din iman yok mu? Bizimkini, bir Kızıl-
deriliyi gövdeye indiriyorsunuz. Hiç sıkılmıyor musu-
nuz?
- Ya siz bizimkini pirzola yapmadınız mı? Içerde ya-
tan kemikler kimin?
- Ne beyinsiz şeylersiniz öyle!.. Biz sizin Arabı ye-
dik, siz ise bizim Kızılderiliyı yiyorsunuz. Bunu nasıl
yaparsınız? Göreceksiniz öbür dünyada sizi nasıl ya-
kacaklar!
Onlarınkiler, yani Araplarsa, gözlerinin beyazını
patlatmış, hain haın gülüyorlar, bir yandan da ha ba-
bam tıkıştırıyorlar.
Ne kadar da ar daman çatlak bir halk: Arap n 'ola-
cak. Böyleleri geliyor işte dünyaya!"
•
Etnik kavgaların 20'nci yüzyılın sonuna doğru büs-
bütün kızışacağını görmüş müydü Zamyatin?.. Bu-
gün herkes yamyamlaştı: birbirini yiyerek işkembe-
lerini şişiriyor insanlar!..
• ÇELIK • HALUK LEVENT
• VEDAT SAKMAN • AYKUT-HAKAN-AYŞE
• MUZAFFER ÖZDEMİR • KUBAT
• GRUPMASK • HAKKI ÇOPUROĞLU
ATATÜRK YE BARIŞ
KONSERİ
HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU
31 AĞUSTOS SAAT 20.00
DOZENLEYEN
ATATÜRKÇÜ OUŞÜNCE DERNEĞı
ıSTANBUL MERKEZ ŞUBESı
DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
DAVETİYE TEMİN YERLERİ
• ADO ist. Mrk. Şb. (0212) 272 62181 Kadıköy Şb.(0216) 418 36 46
• Bakırköy Şb. (0212) 570 29 2 2 1 Kartal Şb. (0216) 395 99 95
t Vakkorama Gişeteri (Taksim. Nşantaşı. Süad^e, Gatena)
Romanlannız ve ansiklopedılerinız yerınizden alınır.
Tel: 554 08 04
^ALAADDIN HOTEL
****
ALAADDÎN OTEL
încekum Alaaddin Hotel. Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in
berrak kıyılannda huzur. spor. eğlence dolu bir ortama sahiptir.
Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan Încekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir.
Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindeki otelimizin odaları ile tüm
kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır.
)zel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır.
încekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu, özel plaj alaru, iskele, su
sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır.
Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu. 500 kişilik restoran. alakart restoran, pasta salonu. televizyon salonu, oyun
odası. alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır.
Încekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha
tattıracaktır.
Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA