25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 jCarpık (liizeııiıı sonJgırbanL BaşroUerin oyuncusu değildi. Adı afîşlerin üst sıralanna yazılmadı. Gülmeyen yüzii, asık suratı, çatık kaşlan, sert yüz hatlan. öfkeli bakışlanyla sinemada kendine özgü. hükmeden, egemen bir kadın tipi çizdi. karamsar bir 'ana' kişiliği yarattı. Bu erişilmez tipiyle, yardımcı oyunculukta ustalaşıp, 200'ün iistündeki filmiyle Türk sinemasının en biiyük karakter oyunculanndan biri oldu. • Bir direnç, bir başkaldın simgesi olan onurlu, gururlu Aliye Rona, umur- samazlığın, boşvermişliğin yeni bir kurbanı olarak göz göre göre yitip gitti. TURHAN GÜRKAN Sanat dünyamızda. vefasızlığın, nan- körlüğün. kadir bilmezliğin son saydam örneği, felçlı yatağından medyanın ob- jektiflenne, mikrofonlanna, kameralan- na isyanıni boş yere haykıran acılı sanat- çı Aliye Rona 'yla verildi. Türk tiyatrosuna. Türk sinemasına 55 yılını cömertçe harcayan ünlü karakter oyuncumuz. toplumun acımasız yüzüne çaresizliğini. utancını bir süre haykırdıktan sonra çırpına çır- pına öldü. "Hastayım, ölüyorum, kur- tann beni" diye bağıran sesini kımseler duymadı. Önceleri sahnede. sonralan beyazperde- de yıldızı ışıldayan. bir direnç, bir başkaldın simgesi olan onurlu. gururlu Aliye Rona. umursamazlığın, boşvermişli- ğin yeni bir kurbanı olarak göz göre göre yitip gitti. Bu çarpık düzenın. Rona belki de son kur- banı olmayacak. Geçen yıl sağ koluna felç gelmiş. yatalak olmuştu. Bir yıl boyunca evinde hasta yattı. Kimse kapısını çalmadı, arayıp soranı ol- madı. Ençokdayakınlannın.dostlannın, sanatçı arkadaşlannın onu unutmalann- dan yakınıyordu. Bitkindi. küskündü. kızgındı. parasız- dı.yalnızdı.tarifsizacılariçindeydı. Ama onurluydu, başı dimdikti hâlâ. Son gün- lennde. ezikliği, yorgunluğu ıçınde. elli- yi aşkın yılını adadıgı sinemanın, başta SODER olarak şatafatlı kuruluşlannın. derneklerinin arayıp sormayışına isyan ediyor, öfke saçıyordu. Bir süre. Bakır- köy Fizik Teda'v i \e Rehabilitasyon Mer- kezi'ndeki iyileştırme çabalan da birya- rarsağlarhadı. Ölümünden önce en büyük isteği. bir jübileyapılmasıydı. Birde tarihsel yada TV dizısinde Büyük Atatürk' ün annesi Zübe>de Hanım'ı canlandırmak istiyor- du. Ancak bunlann gerçekleştiğini göre- meden, geçen hafta yatınldığı Pendik Filmlerinden bazıları: 1947- Kenm'in Çilesı. 1953- Mahallenın Namusu. 1956- Fakir Kızın Kısmeti, 1960- Ayşecik Şeytan Çekıci.1962- Yılanlann Öcü. 1963- Liman Yosması. 1964 Mor Defter. Uçurumdaki Kadın, 1965- Bitmeyen Yol, Son Kuşlar. Muradın Türküsü. Üçünüzü de Mıhlanm, Yıldız Tepe. Hepımız Kardeşiz, 1967- Dokuzuncu Hanciye Koğuşu. 1968- Son Gece. 1969- Kuyu, 1970- Ankara Ekspresı, Bülbül Yuvası, 1973- Gelın. Ablam, Ikı Süngü Arasında. 1974-Kuma. Sokaklardan Bir Kız. 1975- Kara Çarşaflı Gelin, 1977- Yuvanın Bekçılen. 1978- Tath Nigâr. 1981- Yılanı Öldürseler, 1984- Kaşık Düşmanı. 1988- ÜçüncüGöz. Ozel Sevgı Yuvası Huzurevi'nde beyin kanamasından 75 yaşındayaşamagözle- rini yumdu. BaşroUerin oyuncusu değildi. Adı afiş- lerin üst sıralanna yazılmadı Gülmeyen yüzü, asık suratı. çatık kaşlan, sert yüz hatlan. öfkeli bakışlany la sinemada ken- dine özgü, hükmeden. egemen bir kadın tipi çizdi. karamsar bir 'ana' kışılığı ya- rattı. Bu enşılmez tipiyle, >ardımcı oyun- 'Karaktery oyuncusu Aliye Rona... AHMETCEMAL Haberlerden izlıyorum: "Ün- lü karakter oyuncusu Aliye Rona öldü..." "Aliye Rona (x) kere en iyi yardımcı oyuncu ödülünü al- mışd—" Haberleri düzenleyenle- n suçlamıyorum; onlar elbet Aliye Rona'y ı Türk sinemasının "değerlendirmeleriıie"bağlı ka- larak sunacaklar. Benım asıl sö- züm, Türk sinemasına \e onun eşsiz cehaletinı bir kez daha açı- ğa vuran acıklı nıtelendirmele- rine! Aliye Rona. öyle "karakter oyuncusu" gibilerinden saçma sapan sınıflandırmalarla başrol oyunculannın arkasına atılacak bir sanatçı değildi. Aliye Rona. Türk sinemasının -hernasılsa yetiştırebildiğı- bırkaç "en büyük"ten biriydi. Talihsizliği ise, bizimkisi gi- bı kısır bir sanat ortamında yaşamasıydı. Hiç çekin- meden söyleyeceğim; düşüncelerime birkaç ınsaflı daha katılırsa. bundan ancak Aliye Rona adına mut- luolurum: Aliye Rona, Batı'nın sanat ortamındaye- tişseydı, bugün ancak bir AnnieGirardof > la, bir Ire- ne Pappas'la ya da bir Anna Magnani"yle karşılaştı- nlabilecek, dünya çapında bir star olurdu. Yaşamı boyunca kendısine hep "yardımcı oyun- cu" rollerinin layık görülmüş olması. ancak Aliye Rona'nın ıçınde yetıştığı sanat ortamının kısırlığının \c sanattan ne olçude luhersız olduğunun kanıtıdır. Bugün Türk sinemasının neden bir türlü "istenen düzeye" gelemediğını. neden "bunalımda olduğu- nu" -çoğu kez alkolden bulanmış kafalann sıs per- deleri içensınde- tartışanlar, önce Aliye Rona gibi bir "karakter oyuncusu"na başrolün verildıği bir filmın bugüne kadar neden çekilmediğini sormahdırlar! Ve ıçtenlıkle yanıtlanması gereken bir soru daha: Aliye Rona'nın "yardımcı kadın sanatçı" olarak rol aldığı filmlerden kaçının "başrol" oyuncusu o film- lerde onun sanat gücüne enşebilmişti? Ben bu satırlan yazdığım sırada. Aliye Rona'nın • Aliye Rona, öyle 'karakter oyuncusu'gibilerinden saçma sapan sınıflandırmalarla başrol oyunculannın arkasına atılacak bir sanatçı değildi. Aliye Rona, Türk sinemasının -her nasılsa yetiştrrebildiği- birkaç 'en büyük'ten biriydi. Talihsizliği ise, bizimkisi gibi kısır bir sanat ortamında yaşamasıydı. cenazesi henüz kalkmamıştı. Ama cami avlusunu gö- rür gibiyim: Türk sinemasının. başka sanat ortamla- nnda Aliye Rona'nınsanatçılığıkarşısında ancak bi- rer gölge olabilecek sultanlannın ve krallannın. son yıllannı huzure\ inde geçırmış bir "en iyi yardımcı ka- dın sanatçı"yı, bir "karakter oyuncusu"nu nasıl gös- terişlı bıçimde uğurladıklannı görürgıbiy ım... Gel de Tezer Özlü'yü bir kez daha anma: Çoğunlukla tek ya- pabildığımız."birilerini" parlak törenlerle gömmek oluyor! Yaşamı boyunca hep bir onur ve gurur anıtı olarak ayakta kalmayı bilmış olan bir büyük sanatçı- nın önünde saveıvla eöilıvorum.. culukta ustalaşıp, 200'ün üstündeki fil- miyle Türk sinemasının en büyük karak- ter oy unculanndan biri oldu. Özellikle kırsal kesim öykülerinde. ha- şin, inatçı, kavgacı. buyurgan. kibırli. ödün vermez. töreci, çoğu kez erkeksız ve de buruk. çileli Anadolu kadınını ustalık- la yarattı. Aile yaşamında küskün bir ki- şilik sergileyen Rona'nın garip merakla- n, tutkulan vardı. Bir ara boş içki şişele- ri koleksiyonu yapıyordu. 1969 da 1. Al- tın Koza Film Şenliği için bu- lunduğumuz Adana'da. yanına Orhon M. Anburnu ile benı de alarak Amerikan birpazannı al- tüst etmiş, bulabildiği. dünya- nın heryanından gelmiş, yuvar- lak, yassı, üç köşe değişik bı- çim ve markadaki yüzlerce şişe- yi çuvallara doldurarak otele ta- şımıştı. Bu şişelerin uçak kargo- suyla lstanbul'agötürülüşü sıra- sında büyük sorunlaryaşanmış- tı. Aliye Rona, 20 kasım 1921 'de. Suriye Ürdün sınınnda Dera kentınde doğdu. Devlet Demır Yollarında fabrika mü- dürü Rahmi DiIligiT ın kızıydı. Tiyatrocu bir aılenin üyesi olan sanatçı. Avni Dılligil ile gazetecı. oyuncuTurhan Dilligil'ın kardeşı Nezahat Tanyeri, Bel- kıs Dilligil gibi sanatçılann yengesi. Er- tıan Dilligil'ın de halasıydı. Samsun'daKızlarBahçesı llkokuluıle ÇiftlikOrtaokulu'ndaokudu. Istanbul'da Akşam Kız Sanat Okulu'nda öğrenim- den aynldı. 1940'ta Kadıköy Halke\ i'nde sahneyeçıktı. llk oy unu 'Yanlış Yol'dur. 1944'te ağa- beyı A\nı Dilligil'ın kurduğu İzmir Şe- hir Tıyatrosu'na gırerek, "Elektra", "Suçlu mu", "Küçük Şehir", "Fidanaki" oyünlannda rol aldı. Izmır'de "Bizim Ti- vatro'yu kurdu \e bırçok oy unda oynadı. Iki yıl kaldığı Izmir'den aynlırken birlik- te çalıştığı Zihni Rona ile evlendi. 19 yıl evli kaldığı bu sanatçının aynldıktan son- ra da soyadını taşıdı. tstanbul'a döndük- ten sonra Elhamra, Ulvi Uraz, Muammer Karaca, Gülriz Sururi-Engin Cezzar, Dormen, Site, Halk Tiyatrolan ile Dost Oyunculan topluluğunda çalıştı. Ses Ti- yatrosu'nda, Ekrem Reşit Rey'in "Hava Civa" operetinde de kendini gösterdı. Aliye Rona, tiyatro yaşamından. 1947'de Ferdi Tayfiır'un yönetmenliğini yaptığı "Kerim'inÇilesi" filminde Suavi Tedü. Perihan Yanal'la oynayarak sinema yaşamına geçiş yaptı. Bir yandan aralık- sız film çevırip doruğa koşarken bir yan- dan da radyofonik oyunlarda, dublajlar- da seslendirme sanatçısı olarak başarı- dan başanya koştu. 1953 te "Mahallenin Namusu" filmin- de yılın en iyi kadın artisti seçildi. 1954'te Türk Film Dostlan Derneği yanşmasın- da"Öldüren Şehir" filmiyle oyuncu ödü- lüaldı. 1962 "de sinema yazarlan, Rona'yı "YdanlannÖcü" fılmindekı rolüyle 'En İyi Kadın Oyuncu' seçtı. " 1965'te 2. Antalya Film Şenliği'nde "Hepimiz Kardeşiz" . 1967'de 4. Antal- ya Şenliği'nde "Zalimler", 1968'de 5. Antalya Şenliği'nde "SonGece", 1969'da 1. Adana Altın Koza Şenliği'nde "Kuyu" filmleriy le en iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllennı kazandı. YAYINEVLERİNİN YENİ DÖNEMİ... Telsefe sözlükleri' r ve polisiye dizisi SSRMAL VAYMVİ Sarmal \ayıne\ ı 1996 sonbahanna 'Yirminci Yüzjil' dizisinin ıki kitabıyla giriyor. E. Hobsbavvm 'Kısa Yirminci Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı' \ e Toktamış Ateş'Yirminci Yüzyıl Siyasal Tarihi'. Sarmal Yayınevı. daha önce yayımladığı dızilere ek olarak önümüzdeki günlerde polisiye dizisıne de başlıyor. Bu dizinin ilk üç kitabını 'Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati' ile 'Dick Gently'nin •Bütüncül Dedektiflik Ajansı" \ e "Lone Star Olayı' Kinky Friedman. Yeni başlayacak bir başka dizi ise her filozofun anahtar sözcük ve ka\ramlannın yer aldığı 'Felsefe ' Sözlükleri' dızısı. Kasımda 'Descartes Sözlüğü' ile başlayacak olan dizıde 'Hegel Sözlüğü' \e Wittgensteüı Sözlüğü' yer alacak \e 1997 sonunda dızi tamamlanacak. Sarmal Yayınevi, bılim dizısini bilim felsefesi ve bilim tarihini de kapsayacak bir ıçerikle genişletecek. Bilim dizısınden S. Hawkıng-R. Penrose •L'zay Zamanının Doğası', Dirk İ. Struik "Kısa Matematik Tarihi', C. VVılls 'Genlerin BUgeüği'. J.M Smith'Evrim Kuramı'. J.A. Paulas 'Matematik \e Mizah', D. Goldsmıth 'Einstien'm Büyük Yanılgısr. H. Collıns \e T. Pınch 'Golem' "80™ Hakkında Bilmek Istediğiniz Her Şey'. M.Tiles\eH. Oberdik 'Teknolojik Küttürde Yaşamak'. A.G. Cairns-Smıth 'Yaşamın Kaynağına Yedi İpucu", D. VVelles 'Matematiğin Gizli Dünyası". J. F. Mason 'BUimler Tarihi', D. Gıllıes 'Yirminci Yüzyılda Bilim Felsefesi', R. Tngg'Bilim ve Akıl: Bilim Her Şeyi Yanıtlayabilir mi?' Felsefe ve Sosyolojı Dizisi'nde yayımlanacak kitaplar ise R.D. Campa, A. Kaplan ve M. Sprinker'ın editörlüğünü yaptığı "Geç Emperyal Kültür", Z. Bauman 'Modernite \e Yahudi Katliamı (Halocaust)'. A. Mc Robbıe "Postmodernizm ve Popüler Kültür', Robert Nozick 'Anarşi. Devlet ve Ütopya', A. Rattansı ve S. Westv>ood 'Irkçıhk, Modernlik ve kimlik', J. Rutherford 'Kimlik. Toplum, Kültür, Farklılık'.J.A Paulos 'Gülüyorum Öyleyse Vanm'. Sıy asal Kültür Dızısı'nın yeni kitaplan ise M. Guıbernau 'Milliyetçilikler'. '20. Yüzyılda Ulus-Devlet ve Milliyetçilik', VV. Conneau 'Etnonasyonalizm', A. Giddens 'Ulus Devlet ve Şiddet'. J.M.J. Dunn 'Ulus Devlette Çağdaş Kriz', M. Mann 'Ulus Devletin Yükseliş ve Çöküşü', M.R Cohen'Hilal ve Haç Altında'. Yaşadığımız Dünya Dızısi'nde D. Lyon 'Elektronik Göz', M. Waters 'Küreselleşme', G. Ford 'Faşist A\Tupa, Irkçılığın ve \'abancı Düşnıanlığının Yükselişi' yayıma hazırlanmaktadır. Aynca Douglas Adams'ın 'Otostopçu' dızisiyle bılimkurgu dizisıne başlayan Sarmal Yay ınev i bu dizıde yıl sonuna kadar D. Adams 'Çoğunlukla Zararsız", I. Asımov 'Altın' ve Philıp K Dıck 'Dr. Gelecek' adlı yapıtlan yay ımlanacak. Bağcılar'da imeceyle tiyatro • Bağcılar halkının katkılanyla birçok eksiği tamamlanan Bağcılar Kültür Merkezi'nde çeşitli kültürel etkinlikler gerçekleştirilecek. Yüz koltuk kapasiteli Onat Kutlar Sahnesi de, Bağcılar ve diğer çevre tiyatrocularının etkinlikleriyle sanata hizmet etmeyi bekliyor. ZEYNEP SA\ GI Onlar; geniş. rahat ortamlar- da. kent merkezi tiyatroseverle- riyle buluşmak yerine, daha ön- ce hiç tiyatro izlememiş - belkı de yaşadıklan zorunlu çev renın dışına hiç çıkmamış- çevre yer- leşim merkezleriyaşayanlarına. sanatlarını taşımay i seçen bir grup tiyatro- cu... Mask-Kara Tiyatrosu üyeleri, bu sezon 'Güleriz Ağlanacak Halimize' adlı oyunla- nyla Bağcılar Kültür Merkezi'nde, Bağcı- lar halkına tiyatro ve genel anlamda sanat sevgisi. ilgisi aşılama yolunda bir adım atı- yor. Dario Fo. Yılmaz Erdoğanve Müjdat Gezen'in oyunlanndan derlenen "Güleriz Ağlanacak Halimize'. Bağcılar gençliğinin katılımıyla ortaya çıkmış bir oyun aynı za- manda... Çevre yerleşım bölgelerinde in- sanlara tiyatroyu anlatmanm zor olduğunu vurgulayan yönetmen Nazif L'slu. açtıklan kursta. tiyatroyu tüm yönleriyle benimset- mekte zorlandıklannı. çünkü katılımcılann çoğunun tiyatroya başlangıçta sadece eğ- lence amaçlı yaklaştıklarını söylüyor. Bu nedenle, Mask-Kara Tiyatrosu üyele- ri Bağcılar yaşayanlarıyla ortak bir oyun sergilemeye karar verdiklennde, kimı ya- zarlann kısa oyunlannı bir araya getirerek tiyatroyu v e oyunculuğu cazip hale getirme- ye çalışmışlar. Seçılen yazarlardan Dario Fo'nun oyun- larında kendilenni ve yaşadığımız toplu- mun ılışkilerıni gördüklennı vurguluyor yö- netmen Nazif Uslu Gülenz Ağlanacak Ha- limize için y azann. Dans Hocası-Band Sıs- temi adlı oyunu seçilmiş. Oyoın, Siemens fabrikasında çalışan kadıniann band başın- da gunde kaç hın hareket yaptıklannı ve yaptıkları hareketler sonucunda yakalan- dıklan hastalıklan: doğurganlıklannı yıtır- meye kadar varan hastalıkları anlatıyor. Oyunda vücut dili büyük önem taşıyor. Mü- ziklerıse KemalKahraman'aait. Derleme- de aynı zamanda, Müjdat Gezen'in Unka- panı ve Bakırköy oyunlan ile Yılmaz Erdo- ğan'ın Ağnyan 1 ve Ağnyan 2'sınden ba- zı kısa oyunlan yer alıyor. Peki seyırcının tepkisi nasıl? Uslu. soru- muzu şöyie yanıtlıyor: "Seyirci gördüğü- müz kadanyla memnun. Genelde gençler geliyor oyunu izlemeye. Ciddi anlamda teat- ral eleştiri yapacak bir izleyici kitlesi yok. Evet, tiyatro insanlar eğlensin diye var. An- cak bizim istediğimiz gülerken insanlann düşünebilmeleri. kahkahayı atarken o kah- kahanın suratlannda patladığını hissedcbil- meleri." Hüseyin Demir yönetimındeki Bağcılar Kültür Merkezi. kuruluşundan bu yana Bağcılar halkı ve Güneş Filmcilik ve Yayın- cılık'ın katkılanyla gerçekleştirdiği, halk oy unları, bağlama. gitar ve tiyatro kurslan. paneller. gösterimler. müzik dinletilen ile toplumsal kültürel gelişmeye katkıdabulu- nan bir yapılanmaya sahip. Bu sezon Mask- Kara Tiyatrosu'yla ortak bir çalışma ıçine giren Bağcılar Kültür Merkezi müdürü Hü- seyın Demir maddi eksıklikler olmasa, da- ha kapsamlı bir kütüphaneden. bılgisayar. muhasebe. okuma yazma kursuna kadar da- ha pek çok hızmetle halkla bütünleşme ça- bası içine gireceklerinı ve bunün için des- tek beklediklerinı belirtiyor. Bugüne kadar Kültür Merkezı'nin bir çok eksiği halk tarafından karşılanmış. Söyleşi yaptığımız mekan olan Onat Kutlar Sahne- si de halkın desteğı ile ortaya çıkmış. Şim- dilik yüz koltuk kapasiteli bu salon. Bağcı- lar ve dığer çevre tiyatroculannın etkınlik- lenyie sanata hizmet etmeyi bekliyor. 1996-97 tiyatro sezonuna Tuncer Cüce- noğlu'nun yazdığı 'Öğretmen', "Çıkmaz Sokak', Ahmet Abakay'ın yazdığı 'Bu Oyuna Gelmeyin' adlı oyunlarla başlaya- cak olan Mask-Kara Tiyatrosu'nun yeni projeleri arasında Pekcan Türkeş ve Şeb- nem Atılgan'ın yazdıklan "Kralın Dış Ağ- rısı' ve Ünver Oral'ın "Çoban ve Prenses' adlı cocuk oyunlan yer alıyor. Topluluk. bu oyunlan diğer'çevre' tiyatrolan salonlann- da da sergileyecek. Bağcılar Kültür Merkezf nde tiyatro ya- pılabıliyor. Bağcılar'daki genç insanlar ti- yatro yapabılıyorlar. Ve pekâlâ iyi de yapa- bılıyorlar. Kurslar heyecanlı, ınsanlarda amatördınamızm mevcut. Bağcılar gençlı- ğı, ıçlenndeki tiyatro aşkını tarmın etmek için buradalar. Bağcılar insanını sanata alış- tırmak ise. asıl amaç. mfŞÜNCEYE SAYGr MEMETFUAT Şiddet Filmleri Niye izliyoruz o filmleri? Belki siz izlemiyorsunuzdur, ama birileri izliyorlar ki, sürekli gösteriyor televizyonlar... Adam polis... Bir şey soracak... Barmeni yakasın- dan tuttuğu gibi yarı beline kadar tezgâhın üstüne çe- kip kulağına konuşuyor... Ağzındaçöpü... Bu çöp çok önemli bir gösterge... Sigarayla savaş anlamına geliyor... Red Kit'in de sigarasını alıp ağzı- na bir çöp verdilerdi ya... Derken, bir kötü herif var, habire o garip bıçağını bileyen, kaçık bir şey, onunla karşı karşıya geliyor- lar... Kızı kurtaracak... Tekme, sille. tokat, tabanca, bıçak, demir... "Mübalağa cenk olunuydr..." Türkçe anlatamaz böylesini, onun için Osmanlıca- yı yardıma çağırdık... Sonunda adamımız herifi yakaladığı gibi arkadan gelmekte olan çengele geçiriyor... Çengel de meğer alev alev yanmakta olan fırına gıdiyormuş... Kamera bir onu. bir onu gösteriyor: Bir, fırına girer- ken parlayıp tutuşan kötü herif; bir, adamımızın yü- zü... Bir o, bir o... Dayanılır gıbı değil... Adamımızın bakışlan olağanüstü anlamlarla yüklü... Ayzenştayn'ı filan takmıyor... Yürekli, yorgun, sorumluluk yüklü, mutlu... Biraz da üzgün mü ne!.. Gene yargısız uygulama oldu da hani!.. "Ama gördünüz işte, başka çaresı yoktu..." Bunu söyleyen filmin yönetmeni... Bız izleyicılerse polıs kızı kurtardı diye sevinç için- deyiz... Yönetmen bıliyor nerede sevineceğimizi... Ne kadar eğleniyorlardır bu filmleri çekerken... O bırbırınden gülünç olaylan, ılışkilen, tıplerı, dav- ranışları, tavırları, bakışları düşünür, bulur, ışler birleş- tirirken, kim bilir, neler söylüyor, birbirlerıne nasıl ta- kılıyor, ne şakalar yapıyorlardır... iyi eğitim görmüş, seçkın, uzman kışıler... Kendileri izlemezler bu tür filmleri... Sanat adamının ınanmadığı bir ışı yapması, sana- tın ticarete böylesıne boyun eğmesi ne kadar kötü... Oynayanlar ise kaslarını spor alanlarında yarışarak geliştirmiş sporcular... Bu tür filmler daha mı ucuza çıkıyor? Hiç sanmıyorum. İyi filmler de ucuza çıkarılabılir. Anlaşılan bunlann alıcısı hazır. Evet, iş izleyıcilerde: Izleyıciler ilgi göstermeseler arkası bir kıpıda kesilir. Anamalcı para yatırıyor, karşılığını en güvenceli yol- dan alacak. izleyici neyi ıstıyorsa. neye para vermek için yanşıyorsa onu koyarsın önüne. Sanatmış, sıya- saymış, toplummuş, ınsanmış. hepsı arkadan gelir, gelmezse de gelmez. Herşeyden önce, ürettiğın ma- la müşterı bulacaksın. Bunun en kolayı ise müşteri- nin istediği malı üretmek. Dönüp dolaşıp nereye vardık? Şuraya: "Kabahat senin, /demeğe de dilim varmıyorama I kabahatın çoğu senin, canım kardeşım!" Ben bugüne kadar bu şiddet filmlerini beğendıği- ni, heyecanla izlediğini söyleyen bir büyüğe rastla- madım. Küçük çocuklann dışında kendini kaptırara}< izleyenleri de görmedim. Çevrem çok geniş değil, belki ondandır. Ama on- dan değilse, şöyle bir durumla karşı karşıyayız de- mektır: Başka ülkelerde herhalde bu tür filmlerin yapımını destekleyen pazarlar var. O pazarlar için zaten yapıl- makta olan filmler bize de gönderilerek bir pazar da- ha açılmasına çahşıhyor. Çocuklarımızın şıddete alıştırılmasına katlanmak zorunda mıyız? Tepkisiz toplum olmanın, tavır koymamanın, dü- şüncelerıni ortaya vurmaya alışmamış olmanın acı- sını çekiyoruz. Her konuda böyle. Birileri çocuklarımızı en bayağısından şiddet film- lerine alıştırmaya çalışıyorlar. Birileri okulları esrar pazarına çeviriyorlar. Birileri arabalarıyla sokaklarda kıyım yapıyorlar. Birileri insanları yok ediyorlar. Birileri devleti soyuyorlar. Birileri halkı... Çöplü adamımız da herhalde yönetmenin gönde- receği çengeli bekliyor.. Aliye Rona son yolculuğuna uğurlandı Kültür Senisi - Öncekı gun bakım görmekte olduğu Pendik Sev gı Huzurev f nde geçirdiğı bey ın kanamaM so- nucu yaşama veda eden Aliye Rona. dün Selımıye Ca- mii'nde kılınan öğle namazından bonra Karacaahmet \le- zarhğı'nda toprağa verildi. 55 y ılını tiyatro ve sinemaya veren Rona'nın bu son y ol- culuğunda bir araya gelenler arasında aıle yakınlarından kız kardeşı. manev ı kızı Ayşe Alp. yeğeni Gülgün Kuba- lı ve Ergun Rona bulunurken. sanat dünyasından iseÇA- SOD Başkanı Nur Sürer, Türkan Şoray, Göksel Arsoy. Enis Fosforoğlu, Güzin Özipek. Cstün Asutay. Selda Alkor, AytenGökçerve Bakırköy Beledıye Ba>kanı Ah- met Bahadırlı yer aldı. Cenaze namazı öncesı Rona'nın yakınları arasında kısa bir tartışmanın yaşandığı törenın sonunda imamın isteği üzerine alkışlanmayarak defın ıçın Bakırköy Beledıyesı'nın tahsıs ettiğı araçlarla Karacaah- met Mezarlığı'na gıdildi. 75 y aşında yaşamını y ıtıren Rona için daha sonraki gün- lerde sanatta 50. yıl kutlaması yapılacağı bildınldı. BLGIN EMIENSEL KL LTL R MERKEZİ etkınliklen kapasamında saat 15.00'te ÜmitCan'ın yönertığı ve Hakkı Özdal ile Eylem Özçimen'ın katıldığı "Din ve Bilim Üzerine" başlıklı panel yer alıyor CONRAD AÇIK HA\A SİNEMASI'nda saat 22 00 de "Internet'te A\ " adlı film izlenebilir. SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 18.00'de Füsun Selen'ın resinı üzerine söyleşısı ve dıa göstensi yer alıyor BEYOĞLU SİNEMASIYAZ ŞENLİĞİ kapşamında M. Manche\ski*nin yönettiği "Yağmurdan Önce"adlı film yer alıyor. TARIH V!\kFI'nın Darphane bınalarında düzenlediği etkinlikler kapşamında saat 17.00'de Zen Topluluğu'nun "Darphane-i Amire Konseri" izlenebilir. ' ŞİLE BELEDİYESİ KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ kapşamında saat 17 00 de Yekta GüngörÖzden. Nail Güreli. Fehmi Kaya. Uğur Dündar ve Sami Karaören'in katılacağı "Edebiyat ve Medya" başlıklı panel ve saat 19.00'de Muzaff Özdemir'ın müzık dınletısi yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle