Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ
HABERLER
Hikmet Celir
'Tazminat
değil,
çocuğumu
istiyorum'
ANK\RA (Cumhuriyet
Bürosu) - Ölüm orucunıın
ardından tedavisi zorunlu
olmasına karşın Yozgat
Cezae\ i'nde bulunduğu
bıJdirilen Serdar Gelir'ın
annesı Hikmet Gelir
telaşlı. "Bu benim 2.
kurbanım olacak" dıyor.
Büyük oğluntın katıldığı
ölüm orucundan sonra akıl
hastası olduğunu anlatan
Hikmet anne. "$evket
Kazan ailelere tazminat
verecekmiş. Çocuklanmız
devletin parası için
yatmadı ölüme. Ben para>ı
değil, çocuğumu
istiyorum" dıye çıkışıyor.
•"İçim içimi >iyor, ama
gözümiin yaşını
göstermiyorum. Serdar
istemez çünkü** dıye
başlıyor söze Hikmet anne
Oğlu 17 yaşında
tutuklanmış \e bu. onun 3.
açlık grev i. Hikmet anne
ilk kurbanını. büyük
oğlunu anlatıyor:
-Oiünı orucundan sonra
hastaneden. öldü dive
dışarı çıkarmışlar.
Arkadaşlan alıp
bakmışlar. 3 gün sonra evin
kapısına bıraktılar. 3 ay
baktık, ayağa kalktı. Şimdi
yurtdışında. ay aşırı akıl
hastanesine yatıvor.
Haftada bir iğne yivor.
İğne v urulmazsa ortalığa
saldırır. Ölüm orucundan
sonra boyle oldu.*"
Hikmet anne. kiiçiik
oğlunun da başına aynı
şeyin geleceğini
düşünüyor. En son ölüm
orucu biteceği gün
görmüş. "Bir tek elini
tutmama izin
verdiler"diyor. Adalet
Bakanı Şevket Kazan'ın
ailelere tazminat ödemek
için "ölüm orucunun örgüt
eylemi olduğunu kabul
eime** koşuluna karşılık da
şunu söylüyor Hikmef
anne: "Böyleoyunlan
kendi çocuğunun başına
aynı şev geldiği zaman
görüşürüz."
Kazan'dan
tazminat
şantajı
ANKARA (Cumhuri>et
Biirosu)-Adalet Bakanı
Şevket Kazan.
cezaevlerinde 69 gün süren
ve 12 kişinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan
ölüm orucu eylemlerinde
ailelere tazminat ödenmesi
için "örgüt bağlantısı
yönünde beyanda
bulunma" koşulunu
getirdi. Şe\ket Kazan.
"Çocuğunun hiçbir
örgiitün baskısı altında
kalmadan ölüm orucuna
başlayıp. kendi iradesiyle
öldüğünü söy leyen ailelere
mağdur tazminatı
ödemeyeceğiz*" dedı.
Cezaev lerinde ölüm orucu
sırasında yaşamını
yitirenlerin kendi
iradeleriyle e> lenı
yapmadıkları sa\ nıı
yineleyen Kazan. ölenlerin
ailelenne başsağlığı mesajı
gönderdiğini bildirdi
Işçilerden
gazilere
ziyaret
A.NKARA (AA) - Türk- tş
Genel Başkanı Bayram
Meral. Hak-lş Genel
Başkanı Salim Uslu. DtSK
Genel Başkanı Rıdvan
Budak ıle Çankaya
Belediye Başkanı Doğan
Taşdelen. PKK terör
örgütüne karşı sürdürülen
mücadelede yaralanarak
Gülhane Askeri Tıp
Akademısi'nde (GATA)
tedavi altınaalınan
gazilere moral ziyaretinde
bulundular. Meral. Uslu.
Budak \e Taşdelen.
'geçmiş olsun' dileğinde
bulunduklan gazilere birer
gömlek hediye ettiler.
fürk-İş Genel Başkam
Bayram Meral. zıyaret
sonrası yaptığı
açıklamada. diş
mihraklann her zaman
Türkiye'nin birliğini.
bütünlüğünü bozmak.
parçalamak için ülkede
sorun yarattıklarını ifade
etti. Meral. "Hepimizbu
ülkenin insanıy ız. Bizi
birbirimize düşman
etmeye çalışan. bu ülkeyi
bölüp parçalamak isteyen
mikraklann tahriklerine.
oyunlarına gelmeyelim.
Anneleri babaları
ağlatmavalım" dedı.
Anneler, Yozgat Cezaevi'ni şikâyet ederek çocuklannın tedavi ettirilmediğini söyledi
Tııüıklıılar öKıme terk edildibİlgİ Verİlmİyor Yozgat Cezaevrnde ölüm AVUkatlar dOğrUİadl Anneler; ÇHD, TTB ve İHD'nin de bilgi
orucuna katılan tutuklulann anneleri, eylemin ardından çocuklannın alamadığını söylerken Yozgat Cezaevi'ni ziyaret eden Halkın Hukuk
gerekli tedaviyi görmediklerini ve cezaevi yöneticilerinin Biirosu a\ ukatlarından Zeki Rüzgâr. mahkûmlann tedavi
mahkûmların sağlık durumuna ilişkin bilgi vermediğini söylediler. edilınediğini doğruladı.
ECE TEMELKURAN
ANKARA-Ölüm
oruçlannın sona
ermesine karşın Yozgat
Cezaevi'ndeki tutuklu \e
hükümlülerın anneleri.
çocuklarının tedavi
ettirilmeyerek ölüme terk
edildiğıni öne sürdüler.
Çaedaş Hukukçular
DefneSi (ÇHD). Türk
Tabiblen Birlıği (TTB)
\e Insan Hakları
Derneği'nin(İHD)de
eezaevi yönetiminden
bilgi alamadığını
söyleyen annelerin yanı
sıra Yozgat Cezaevi'ni
ziyaret eden Halkın
Hukuk Bürosu
avukatlanndan Zeki
Rüzgâr da mahkûmlann
gerekli tedaviyi
görmediğini açıkladı.
Rüzgâr. "Cezaevi yönetimi, bilgi
verilmediği için ne yapacağını bilmiyor*
dedi.
DHKP-C davasından yargılanarak 15 yıl
ağır hapis cezasına mahkûm edilen.
Yozgat Cezaevi'nde bulunan Serdar
Geür'in annesi HikmetGeHr. cezaevi
yönetiminı oglunun saglık durumuna
ilişkin bilgi vermemekle suçladı. Ölüm
orucu nedeniyle ölüm sınınna gelen oğlu
8 tutuklu, tedavileri bittiği için cezaevine gönderildi
KmıVdaih kelepçeiddiasınayalanlama
İstanbul Haber Servisi -
Cezaevlerinde 69 gün süren ölüm
orucu sonrastnda hastaneiere
kaldırıJan tutuklu ve hükümlülerin
tedavisi sürüyor.
Ölüm orucunun sona ermesinden
sonra 40 kişi Bayrampaşa Deviet
Hastanesi, 14 kişi Haydarpaşa
Numune Hastanesi, 8 kişi ise Çapa
Tıp Fakültesi'nde tedavi altına
alınmıştı. Haydarpaşa Numune
Hastanesi'ndeki sekiz tutuklu
tedavileri bittiği için dün cezaevine
gönderildi. Tutuklu ve
hükümlülere hastanelerde "ketepçe
takıWığı"na yönelık iddialan
yalanlayan ll Sağlık Müdürlügü
Kriz KomiteM Başkanı Fikret
Kıraf, "Sağlık Bakanlığı Müsteşan
Vecdet Öz'ün. tutuklu ve
hükümiülerin kelepçelenmesini
istemedtğini belirten yazısı bize
daha ulaşmadı, ancak tedavi
görenlere zaten kelepce takılmıyor**
dedi. Çapa Tıp Fakültesi'ndeki 8
kişinin teda\ isi siirerken dün
Hasan Rüzgâr da kusma nedeniyle
bu hastaneye getirildi. Tedavisi
yapılan Rüzgâr. daha sonra
BayTampaşa Deviet Hastanesi'ne
gönderildi.
Çapa Tıp Fakültesi Dekan Vekili
Prof. Dr. Ercan Öngör. dün yaptığı
açıklamada, tutuklu ve
hükümiülerin nörolojik
problemlerinin ortaya çıkması
nedeniyle dün 'acil dahilive'den
alınarak kendi bölümlerine
getirildiklerini belirtti. Hastalarda
çift görme, göz kürelerindeki
istemsiz salınım hareketi ve
zihinsei bulanıklık sorunlarmın
görüldüğünü vurgulayan Öngör,
kan basınçlarının da düşük
çıktığını belirtti. Hastalann bu
durumlarının kardiyoloji
bölümünde inceleneceğini
söyleyen Öngör, tutuklu ve
hükümiülerin 1 ağustostan beri
damar ve bagırsak yolu ile
beslendiğini anımsattı.
Serdar'ın hastanede 1 gün tedavi görerek
cezaevinegeri gönderildiğini .söyleyen
anne Hikmet Gelir, "Oğlum 20 yaşında ve
bu 3. aclık grevi. Diğer oğlum katıldığı
ölüm omçları ntdeniv le akıl hastası oldu.
sürekli tedavi görüyor. Serdar'ı tedavi
etmiyorlar. Onda da hasar olursa Şe\ ket
Kazan'a dava açacağım" dıye konuştu
Oglunun sağlık durumu hakkında bilgi
alamadığını söyleyen Gelir. cezaevi
nıüdürünün "yeni genelge nedeniyle bilgi
vermelerinin yasaklandığı" gerekçesiyle
kendıleriv le görüşmedığmi belirtti.
DHKP-C davasından yargılanan >tert
Nanıaç ın annesi Sevgi Vamaç da oğlunun
I gün hastaneye göriiriılıliikten sonra
cezaevine döndürüldüğünu söyleverek.
"Bizim için ölüm orucu daha bitmedi.
Çocuklanmız tedavi ettirilmeverek ölüme
terk edilivor. Cezaevi uinetiıııi. TTB'nin
muayene girişimine duyarsız
kalıyor. Cezaev ini
aradığımızda santral
memuru bizi müdüre bile
bağlamıyor" dedı.
Rüzgâr: Idare bilgisiz
ÇHD. İHDveTTB'nınde
cezaev inden bilgi
alamadığını belirten
annelerin yanı sıra Halkın
Hukuk Bürosu
avukatlarından Zeki Rüzgâr
da önceki gün y aptığı
"Vozgat Cezaev i'ne ziyarete
ilişkin ızlenimlerini
Cumhurivet'e aktardı.
Rüzgâr. mahkûmların
gerekli tedaviyi
görmediklerini
doğrulayarak. "Serum takıp
ertesi gün geri
göndermişler. Şu anda
onlara cezaev indeki
arkadaşlan bakıyor. İdare
aslında ne yapacağını bilnıivor.
Cezaev inin 2. müdürüyle görüşrüm.
Kendilerine hiçbir açıklama gelmediğini
söyledi. Bilgi almadıkları için onlar da bir
şey yapamıvorlar" dedi. Rüzgâr.
cezaev inde ölüm orucuna katılanlardan
Serdar Gelir ve Selmani Özcan'ın
durumlarının kötüleştigini ve tıbbı
müdahalenin zorunluğu olduğunu da
sövledi.
Eskişehir'de
sevk
gerginliği
İstanbul Haber Servisi
- Cezaev lerinde ölüm oru-
cunun sona ermesinden
sonra Eskişehır Ceza-
ev i"rıden Cmraniye ve Geb-
ze cezaev lerine gönderil-
mesıne karar verilen 102
tutuklu ve hükümlü, sevki
reddeni. DHKP-C davasın-
dan yargılanan ve örgütün
Dursun Karataş grubun-
dan olan tutuklu v e hüküm-
lülenn. Bedri Yagangrubu-
nun bulunduğu Gebze Ce-
zaev i'ne gıtmeyi kabul et-
medıgını belirten Eskişe-
hirCezaev i yetkilileri. Ada-
let Bakanhgı'nın gönder-
digi yazıya uymak zorun-
da olduklannı belirttiler.
Tutuklu ve hükümlü avukat-
ları ise Karataş grubunun
Gebze'ye gönderilmesi du-
rumunda bu cezaev inde
olaylar yaşanabilecegine
dikkat çektiler.
Ölüm orucunu bitiren an-
laşma sırasında Eskişehir
Cezaevi'ndeki DHKP-C
davasından yargılanan Dur-
sun Karataş grubundakı tu-
tuklu ve hükümiülerin. Ya-
ğan grubunun bulunduğu
Gebze Cezaevi"ne gitmek
istemediğinin gündeme gel-
digini vurgulayan CHP İs-
tanbul Milletvekili Ercan
Karakaşşöyle konuştu:
"Bunun üzerine İstanbul
Cumhuriyet Başsav cisı Fer-
zan Çitid.cezaevlerinin ken-
di yetki alanı içerisinde bu-
lunduğunu söyleyerek. bu
konunun problem olmama-
sı için gerekli düzenlemele-
ri yapacağını belirtti. Bu ne-
denle Eskişehir Ceza-
evi'nden sevkler başlama-
dan önce buradakilerin du-
rumlan gözönünde bulun-
durulmalı ve tutuklularia
konuşularak sevkler yapıl-
malı."
Adalet Bakanlığı'nın ta-
limatını veren yazısını eleş-
tiren Halkın Hukuk Büro-
su avukatlan ise müvekki-
lerınin Ümraniye'ye git-
mek istediğini söyledi.
Mercümek'in TBMM komisyonuna verdiği ifade tutanağından
'Aslında takdir edilmem gerekiyor'
AYŞE SAYIN
ANKARA-RP'nin kasası Süley-
man Mercümek'in komisyona ver-
diği ifadelerin tutanaklannın birkıs-
mını dün yayınlamıştık. Cumhuri-
yet'in ele geçirdigi tutanaklarda
MercümeK'e yöneltilen sorular ve
verdiâi yanıtlar özetle şöyle:
MERCÜMEK-Bir şahsın. birtü-
zelkişiye. birpartiye para kazandır-
ması suçsa, bilemiy orum. buna söy-
leyecek laf bulamıyorum. Beni. as-
lında takdir etmeleri. taltif etmele-
ri gerekirken. hatta TBMM'ye be-
ni davet edip taltif etmelen gerekir-
ken. mahkemeden mahkemeyegön
deriyorlar.
Göndersinlerbakalım. Netice. be-
nim lehime neticeleneceğine, Al-
lah'ın izniyle gün gibi inanıyorum
Benim alnım ak. yüzüm pak. kar-
nım ağrımıyor. çıg et yemedinı
Efendime söyleyeyim. bütün mc
sele budur. lnsanlık adına bu kad.i;
vazife de yapmayahm mı'' Halk Par-
tisi de. benden bu ricada bulunmu>
olsaydı aynı şeyi yapardım. DYf
de, ANAP da söylese aynı şeyi ya-
pardım.
Halil İbrahim Özsoy (ANAP):
IHH'yi nereden tanıvorsunu/, IHH
ile bir ilişkiniz >ar mı?
MERCÜMEK:- IHH ile bir iliş-
kim yok. Ancak, IHH'deki bazı ar-
kadaşlan tanıyorum.
Ozsoy: Niye bana değil de yahut
Ahmet'e Mehmet'edeğil desizegön-
deriyoıiar paralan, ben onu öğren-
mek istiyorum.
MERCÜMEK: - Onu gönderen-
lere sorarsanız, herhalde daha güzel
cevap alırsınız.
Ozsoy: 65 mihar ve IHH'nin gön-
derdiği 1 mihon 430 bin nıark dışın-
da size, şurava burav a verilmek üze-
re para gönderildi mi?
MERCÜMEK: -Bakın şimdi su-
alinızin partiyle ilgili olan bölümü-
ne cevap istiyorsanız. benim par-
tiyle 65 milyann dışında herhangi
bir şeyim kalmamıştır.
Özsoy: Bunun karşılığı olarak,
mali müşavir olarak herhangi bir
komisyon falan talebinde bulundu-
nuz mu?
MERCÜMEK:-Efendim biz. bu
Mercümek. mahkemeden mahkemetegönderilmekten şikâvetçi.
türinsanlık içinyapmışolduğumuz
işlerden ücret talep etmeyız. Tabıı
beni tanımadığmız için katanızda.
belki bazı sualler kendi kendinıze ce-
reyan edebıhr. Beni tanıyan ın^aıı-
lar bunu çok ıyi bılirler. Biz. yap-
mış olduğumuz bu tiir hizmet işle-
rinden dolayı. Allalı rızası için ya-
pılan işlerden dolayı maddi menfa-
at beklemeyiz
İrfettin Âkar (DYP): Bu 65 mil-
yarsize, İstanbul'a gönderiKyor. Ora-
dadövizeçeviriyorsunuz.Neden \n-
kara'da değil de İstanbul da?
MERCÜMEK:-Ankara'dakidö-
viz piyasaMiıı bilemiyortını. ancak
tstanbul'da 65 milyar lirayı cebini-
ze koyun. bir döviz piyasasına gi-
rin bakalını döv ız ne oluvor'
1
Dene-
yın bunu. yanı bunu size söylemek
de. i>in içınegirmeyen iıısanlar ba-
zı şcvleıi göremıyorlar.
O/soy: Banka yaptı. Banka şube-
sine Vnkara'dayatınlıp. İstanbul'da-
kişubesinetalimatverilemezmiydi.
niye sizin hesabını/a gidivor?
'MERCÜMEK:-Banka şiıbesine
derkeıı. bızım bankayla çalışmala-
rınıızdan dolayı bir itibarınıız var.
Bankaya biz herhangi bir şey rica et-
>ek hemeıı yerıne getırirler.
Kul - Sayın L lucak. "Bunu ban-
kadan falan resmi olarak döv ize çe-
v irmenıiz mümkün değildı... Sayın
Mereümek piyasadan topladı" diye
bir ifade kullanmış.
Abdullah Akarsu (ANAP):
RP'nin parasını repo yaptinız mı?
MERCÜMEK: - Hay ır kesinlik-
le böyle bir şey yoktur.
Akarsu: Sayın Çiller'in bu konu-
da 3 tane beyanatı var.
"Sizi de zengin ede>im"
MERCÜMEK: - Tabıi beyanat
vermekle meselenın yapıldığı ispat
edilmez.
Akarsu: Bu beyanatı veren kişi
başjbakan.
Ozsoy: Bu parava faiz tahakkuk
etti mi?"
MERCÜMEK: - Tahakkuk et-
mişse de. o faiziyle beraber döviz
almıp iade edilmiştir Parayla bera-
ber şu döv ızi alın gönderın declım.
yanifaiz'verildi nıı. verilmedı mı?
AKIbksoy (CHP): Mercümekoka-
dar rahat konuşuyor ki. parava hiç
dokunmaduparayı banka çevirdi her
şeyi banka topladı piyasadan. Yani
adeta siz hiçbir iş y apmadığınız hal-
de bu para size niye geldi?
MERCÜMEK:'- Bir deney ın o za-
man. siz de aynı ıniktar parayı ba-
na gönderin tatbikat yapalım.
llıksoy: Ben onu yapmaktan aciz
bir kişi miyim ki gönderevim?
MERCÜMEK: - Hayır. merak
ediliyor.
llıksoy: Hay ır, benim merak etti-
ğim, RP'nin mali işlerine bakan ar-
kadaşların. herhalde bu konularda
aciz olnıaması gerekir...
MERCÜMEK: -Süleyman Mer-
eümek bu kadar itibarlı bıri olma-
saydı. zaten bana göndermezlerdı.
Özsov: Siz, partiden muhatap ol-
duğunu/ Rıza l lucak Bey rica etti
dediniz, bir de partinin muhasibi
var. İzmit'te oturan. o arkadaşla da
para alışverişinde herhangi bir iliş-
kiniz oldu mu?
MERCÜMEK:-Hayır
Özsoy: Tanıyor musunuzo şahsı?
MERCÜMEK: - Tanıyorum.
Ozsoy: Nereden tanıyorsunuz?
Aydın: Beraberyokulukyaptılar.
Hasan HüseyinCeylan(RP): Ben
size arzedey im efendim. dördüncü
büyük kongresinde seçilen başkan-
lık divanında kongre üvelerinin bir
tanesi de Sayın Abdurrahman Bez-
ci.
SÜRECEK
IFI%NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
izmir'li Yalçın Hacıoğlu ile
Deniz Alsancak ın Boğaz'ın se-
rin sularında ölümle noktalanan
yaşam öyküsü, bir başka top-
lumsal acının habercisi. Yalçın'la
Deniz. ayrı ayrı iki mutsuz evlili-
ğin tarafları. Yaptıkları mutsuz
evlilikler, onları birbirlerine yak-
laştırıyor.
Ancak bu yaklaşma ve dost-
luk, onların ölümlerinı de bera-
berinde getiriyor. Çünkü, heriki-
si de evli ve aşkları "yasak."
Çünkü toplumun ahlak değerle-
rine göre, yanhş bir iş yapmış-
lardı. Toplum tarafından lanetle-
necek bir işe girişmişlerdi.
"SOKAK" dergisinde 1990 yı-
lında çalışırken çocuklar, duva-
ra "Aşk anarşisüir" diye Cemal
Süreya'nın bir dizesini yazmış-
lardı. Bu söz ne kadar dogru pek
kestiremiyorum, bence "Aşköz-
gürlüktür" demek daha anlam-
lı. Yasak aşk sözcüğü bile yan-
hş bir kavram. Aşkın yasağı ol-
maz. İki insanın, birbirlerini se-
vebilmesi için hiçbir önkoşul ola-
maz. Aşkın kuralı, koşulu, en-
geli olmaz. Bir insan bir insanı se-
vebilir. Bu sevgi, onun en insa-
ni. en doğal eğilimi olarak orta-
ya çıkar.
Yasak(!) Aşk İntiharlan
Aşk, yasaklar üstü bir duygu.
Gelin görün ki gündelik yaşam-
da kazın ayağı öyle degil. iki in-
sanın yüreklerinden kopup ge-
ten aşkı doya doya yaşayabilme-
si için bir yığın engelle ölümüne
boğuşması gerekir. Önce top-
lumsal ahlak tabulan karşınıza di-
kilir. En başta gelen ahlaki itiraz
"başkasını aldatma" gerekçe-
siyle karşısınıza çıkar
iki insanın birbirini sevmesi,
yalnızca o iki insan arasındaki bir
ilişkiyi ifade eder. Üçüncü kişiyi
ancak dolaylı yoldan ilgilendirir.
insanların beyinleri. duygulan ve
bedenleri kendisineait. Burada
üçüncü kişiye her bağımlılık id-
diası bir geriliği ifade eder.
. Dünyada ve Türkiye'de ne ya-
zık ki özgür bir sevginin koşul-
ları oluşmadı. Öncelikle ekeno-
mik ve sosyal bir kurum olan ai-
lenın yarattığı ilişkilerağı, büyük
çoğunlukla aşkı giderek öldü-
rüyor. Karşılıklı çeşitli bağımlı-
lıklar, aileyi zaman zaman ha-
pishaneye çeviriyor ve insanlar
çaresizlik içinde kalıyorlar.
Bir insanın bir başka ınsana
ömür boyu bağımlı kalması. en
başta insani duygulan körelttiği
için insani olmayan bir sonuç
yaratıyor. Ailenin varlığı duru-
munda her yenı ilışki yeni buna-
lımlara neden oluyor.
Bu bunalımlardan çoğu za-
man da kadın zararlı çıkıyor. Eko-
nomik egemenliği elinde bulun-
duran erkek. bu durumda. ken-
disini yeni aşklar konusunda da-
ha bağımsız hıssediyor. Kadın.
birçok kez erkeğin bu çıkışları-
na karşı koyamıyor ve içinde bu-
lunduğu duruma razı oluyor. Tür-
kiye'de bir başka kadınla ilışki-
si oîan erkeklerin sayısı küçüm-
senmeyecek ölçüde çok. Bunu
çevrenize bakarak kolayca sap-
tayabilirsiniz.
Asıl felaket kadının bir başka
erkeği sevmeye kalkışmasıyla
başlıyor. Çünkü bu durumda aşk
egemenliği de erkeğin elınden
çıkmış oluyor. Çok sayıda aile ıçı
cinayetlerin temel nedenlerin-
den birısı kadının erkeği terk et-
mesıyle gerçekleşıyor. "Ihanet
eden kadın "ı öldürmek. toplum-
da kolaylıkla destek bulabıliyor.
Erkeğin bir başka kadını sev-
mesi. toplumsal ölçülere göre
zaten "ıhanet" kategorısi içine
gırmiyor. "Kadın erkeğin elininki-
ridir"deyışı de bu anlayışı yan-
sıtıyor. Geçen aylarda Adıya-
man'da bir "yasakaşk" yaşayan
genç kızın dramını hepiniz hatır-
larsınız. Bu ilişkide "namusu kir-
lenen" kışı, kızveailesigörüldü-
ğü için kızın ailesi "namuslannı
temizlemek" amacıyla kızı öl-
dürdüler. 'Yasak aşk" kavramı.
Türkiye gıbi ahlak ve gelenek
ölçüleri oldukça geri olan bir ül-
kede daha acı sonuçlar yaratı-
yor. izmiıii Yalçın ve Deniz'in "ya-
sak aşkları" nedeniyle felakete
sürüklenmelerı, Avrupa ülkeleri
gibi gelişmış bir evrende pek
rastlanmaz. Oradada aşkın ya-
rattığı çeşitli acımasızlıklar yaşan-
makla birlikte, bu kadar acıma-
sız ölçüler geride kaldı.
Türkiye. aşkın da adam gıbi ya-
şanamadığı. erkek egemen öl-
çulerının hayatı zehır ettığı bir
ülke. Her yasak kavramı sonun-
da yaşama mal oluyor.
Bir gazete ekinin köşesinde
şunlar yazılabiliyor: "Toplumun
onaylamadığı yasak ilişkiye gi-
ren bir kişi, sonuçlannı tahmin
edip, nelerle karşılaşacağını bi-
lir. Ya sonuçlan önemsemez ya
dasonuçlannakatlanır... Kadın-
ların çoğu aşk söz konusu oldu-
ğunda son derece mantıksız
davranıyorlar. Hatta biraz saf."
Bir kadın yazarın bunları söy-
lemesi. Türkiye'nin nerelerde ol-
duğunu da gözlerönüne seriyor.
"Sonuçlarına katlanır" ne de-
mek? O sonuçlan kim beliıiiyor?
Geri toplumsal değerler. Erkek
egemen değerler. Bunu onaylı-
yor muyuz? Bunlara karşı çıka-
mayacak mıyız? Eğer kadınlar bu
değerlere karşı çıkmayıp boyun
eğerlerse bu geri değerler nasıl
aşılacak?
Öncelikle aşkın yasağı aşma-
sı ve kabul etmemesi gerekiyor.
Buna da ancak kadınlar öncü-
lük edebilir. Erkek egemenliğe de
böylece darbe vurulmuş olur.
Yasaksız aşklar, eşit ve özgür
dünyanın ideali. Aşk yasak ol-
duğu sürece, özgür bir dünya
olamaz.
CUMARTESI
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLL
"Yangın Yeri'nde
Çiçekler...
Şiırlerimden yapılan şarkıları nasıl bulduğum soru-
lur. Bu konuda kendimi şanslı sayıyorum. Kötü (ya da
şıirle uyum sağlayamamış) olanlar zaten tutmuyorya
da zaman içinde elenıyor. Buna karşılık Timur Sel-
çuk un. Mustafa Uysal- Edip Akbayram'ın, Ezgi-
nin Günlüğü'nün, Tahsin İncirci'nin, Halûk Çetin'in,
Kumdan Kaleler topluluğundan Tuna Kiremitçi'nin
çalışmalarını, yorumlanan şiırlere yeni bir boyut, ye-
ni tatlar kazandırdıkları için sevıyorum... O şarkıları be-
nim şiirlerimden yapılmış parçalar oldukları için de-
ğil. güzel oldukları. şiirlerimı bana (onlardaki mesa-
jın, duygunun, altını daha bir çizerek) algılattıkları için
beğeniyorum... Zülfü Livaneli'nin son kaseti "Yan-
gın Yeri"ne adını veren ezgi de. dizelerimden yapıl-
mış. Şarkılar içinde en sevdiklerımden biri oldu.
• • •
Zülfü Livanelj'yle arkadaşlığımızın otuz yıllık tarihi
var... Onu, eşı Ülker'i. o sırada bebekolan kızlan Ay-
lin'i, 1966'da. Trabzon'da yedeksubay oMuğum gün-
lerde tanıdım. Zülfü. çok sevdıği ailesini mümkün ola-
bilecek en düzgün koşullarda geçindirmek için çırpi-
nan, en çok yirmi yaşında bir delikanlıydı. Sanıyorum
eğitimine de o sırada bu nedenle ara vermek zorun-
da kalmıştı. Bir özel şırkette çalışıyordu. Genç yaşı-
na rağmen şaşılacak kadar olgun bir insan; meraklı,
yetenekli, sorumluluk duygusu taşıyan bir aydın, ay-
nı zamanda da kusursuz bir saz ustasıydı... (Ben ve
kısa süre önce evlendığimiz eşim de saz çahyorduk.)
Zülfü'nün roman (ya da romanlardan senaryo) çalış-
maları da vardı. Müzığın ve edebiyatın yanı sıra bizi
yakınlaştıran bir başka (ve belki de en önemli) etken
de Türkiye Işçi Partısi üyeliğimizdi...
Zülfü'lerle dostluğumuz hep sürdü. Tezkeremi sür-
güne göndenldiğim Malazgirt'te aldıktan sonra sırtım-
da son kez teğmen üniformasıyla Ankara Gan'na in-
diğimde beni peronda Zülfü ve eşım Necmiye kar-
şılamışlardı... Bir süre Zülfü'lerdekalmıştık. Onlar da
Trabzon'dan yenı gelmışler. evlerine henüz yerleş-
mekteydiler. Koltuk gibi bir şeyın üzerine çıkrnış, b/r
perdenin takılmasına yardım ettiğim sırada, Ülker'in
Malazgirt'te yazdığım şıirı anıştırarak yaptığı espriyi
unutmam olanaksız: "Ataol, yıkılma sakın!" Umutlu
bir giriş yaptığı yetmışlı yıllar Livaneli ailesine de biz-
lere de pek iyilik getırmedı. Fakat yıkılmadık... Zülfü
o günlerden bugünlere çok büyük bir başan grafiği
çizdı... Bütün bu zamanlar içinde sanat ya da siya-
set anlayışlarımızda farklıl/klar olması doğaldı. Fakat
sanıyorum ki altmışlı yıllardakı duygularımıza, inanç-
larımıza. "saf'iık ve içtenhğimıze her zaman bağlı kal-
mayı başarabildik... Otuz yıl sonra "Yangın Yeri"nüe
bir kez daha buluşabilmemız bunun kanıtı değil mi?
• • •
Ülkemiz 6O'lı yıllardakı ışıklı bir dönem dışında "Yan-
gın Yeri" olmaktan kurtulamadı. Bağımsız. özgür,
mutlu b/r Türkiye özlemimız bir türlü gerçekleşeme-
di... Acılar. kıyımlar, hayatımızdan hiç eksik olmadı.
En son. cezaevlerindekı trajedi sırasında, vicdanları-
mızda. insanlık onurumuzda bir depremi, parçalan-
mayı yaşadık. Ülkeyi yönetenler bizi bir kez daha in-
sanlığımızdan. yurttaşlığımızdan utandırdı. Bu kadar
zulüm: bu kadar yalan. bu kadar kaypakhk ve kin ne
için? Türkiye bunca acıyı gerçekten hak ediyor mu?
Ülkemiz, insanımız. bu çırkın. bu kaypak, bu zalim yö-
neticilere, bu yeteneksız ve sığ politikacılara gerçek-
ten layık mıdır?
• • •
Bağımsız, özgür bir Türkiye uğruna, kuşağımız pek
çok şehit verdı. Zülfü Livaneli müzısyen olarak adını
ilk kez onlara adanmış şarkılarıyla duyurdu. Onlar,
yangın yerlerinde açabilmış çıçeklerımizdir. Kurosa-
va'nın "Düşler"indeki ölüaskerler gibi. düşlerımizde,
vıcdanlarımızda yaşamlarını sürdürmekteler... "Bu
Yangın Yennde"adlı şiirim Sıvas canavarlığının erte-
sindeki günlerde yazılmıştı. O dizeler ve Zülfü'nün
müziği. ilkgençlikyıllarımızdan bugünlere, yitirdiğmiz
bütün "ölü arkadaşlar" için bir ağıttır... Bu ağıdın et-
kileme gücü, içimızde yine o ilk gençlik yıllarında fi-
lizlenmiş dıreniş ve arkadaşlık duygularında. toplum-
cu içtenliğimizde ve zaman zaman gölgelense de in-
sanca bir yaşama olan ınancımızda, hiç eksilmeyen
umudumuzdadır...
Alman heyeti
'REFAHYOL'un ömrü
uzun olmayacak'
Hl'LVA TOPCl
Cezaevlerindekı ölüm
orucunu izlemek amacıyla
Türkiye'ye gelen Alman
parlamenterler. REFAH-
\'OL hükiimetine uzun sü-
re iktidar şansı tanımıyor
RP'nin muhalefettey ken
halka verdiği sözleri ikti-
dara gelince çok çabıık unııt-
tuğunu belirten Alman par-
lamenterler. -REFAHVOL
hükümeti Tansu Çiller'in
kaçırdığı mihaıian örtbas
etmek için kurulmuş bir hü-
kümet" cörüşünii sav undu-
lar.
Cezaev lerindeki olay ları
incelemek amacıyla 29 tenı-
muzda Türkiye'ye gelen Al-
manya Sosyalist Partisi mil-
letvekili EvaBulh'ng-Schrö-
ter. Birlik 90 Yeşiüer Par-
tisi millenekillen HeküLıp-
mann Kasfen. Reimer Ha-
mann ile Dr. Eckhard Fasc-
her. çal/şmalannı tamamla-
yarak Almanva'ya döndü-
ler.
Cezaev lerindeki incele-
meleriyle ilgili sorularımı-
zı yanıtlayanmilletvekille-
ri. Adalet Bakanlığı 'nın ken-
dilerine yardım etmemesi-
ni eleştirdiler.
Cezaev lerindeki koşulla-
rın iyi olduğunu savunan
Adalet Bakanı Şevket Ka-
zan'a inanmadığını söyle-
yen Birlik 90 Yeşiller Par-
tisi eyalet sözcüsıi Reimer
Hamann. *Kazan"in cezaev-
leri ile ilgili söy ledikleri doğ-
nı (»Isav dı bizim girmemiıe
i/in verirdi" dedi. Cezaev-
lerı konusundaki inceleme-
lennı Almanya'da buluna-
caklan herortamdadilege-
tireceklerini belirten Eva
Bulling Schröter ise eyiül
ayrnda yapacakları bütçe
görüşmelerinde Türkiye've
y apılan ekonomik yardımın
gözden geçirilmesini isteye-
ceğini belirtti.
Almanya örneği
Almanya'da da 1970 yı-
lında Roter Armee Frak'ti-
on örgütüne üye olmaktan
yargılanan tutuklulann ce-
zaev indeki uygulamalan
protesto etmek anıacıy la aç-
lık grevi yaptığını anlatan
Heidi Lıpmann. "Onlarda
tek tip hücrenin kaktınlma-
sını. koğuş sistenıine geçilme-
sini istemişlerdi. Açlık gre-
v inde bir kişi yaşamını yitir-
dikten sonra diğer rutuklu-
lar zorla tedavi edildiler"
diye konuştu.
UçhaftahkREFAHYOL
hükümetinin icraatlannı dâ
değerlendiren parlaınenterr
ler. RP'nin Türkiye'de faz-
la bir şeyi değıştirmeyecer
ğini sav undular. RP'nin mu'
halefettey ken "faize.Çekiç
Güçe. Avrupa Birügi'ne kar-
şı olduğunu" her fırsatta di-
legetirdiğini anımsatan He:
idi Lıpmann Kasten, "Halk
şimdi oy vererek y ükselttn
ği RP'nin sözünii tutnıad»-
ğını görecek ve hayalkınk-
lığı yaşayacak Ben REFAH-
\ ()I hükümetinefazla şanS
tanımıvorunı" dedi.