03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ HABERLER Hikmet Celir 'Tazminat değil, çocuğumu istiyorum' ANK\RA (Cumhuriyet Bürosu) - Ölüm orucunıın ardından tedavisi zorunlu olmasına karşın Yozgat Cezae\ i'nde bulunduğu bıJdirilen Serdar Gelir'ın annesı Hikmet Gelir telaşlı. "Bu benim 2. kurbanım olacak" dıyor. Büyük oğluntın katıldığı ölüm orucundan sonra akıl hastası olduğunu anlatan Hikmet anne. "$evket Kazan ailelere tazminat verecekmiş. Çocuklanmız devletin parası için yatmadı ölüme. Ben para>ı değil, çocuğumu istiyorum" dıye çıkışıyor. •"İçim içimi >iyor, ama gözümiin yaşını göstermiyorum. Serdar istemez çünkü** dıye başlıyor söze Hikmet anne Oğlu 17 yaşında tutuklanmış \e bu. onun 3. açlık grev i. Hikmet anne ilk kurbanını. büyük oğlunu anlatıyor: -Oiünı orucundan sonra hastaneden. öldü dive dışarı çıkarmışlar. Arkadaşlan alıp bakmışlar. 3 gün sonra evin kapısına bıraktılar. 3 ay baktık, ayağa kalktı. Şimdi yurtdışında. ay aşırı akıl hastanesine yatıvor. Haftada bir iğne yivor. İğne v urulmazsa ortalığa saldırır. Ölüm orucundan sonra boyle oldu.*" Hikmet anne. kiiçiik oğlunun da başına aynı şeyin geleceğini düşünüyor. En son ölüm orucu biteceği gün görmüş. "Bir tek elini tutmama izin verdiler"diyor. Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın ailelere tazminat ödemek için "ölüm orucunun örgüt eylemi olduğunu kabul eime** koşuluna karşılık da şunu söylüyor Hikmef anne: "Böyleoyunlan kendi çocuğunun başına aynı şev geldiği zaman görüşürüz." Kazan'dan tazminat şantajı ANKARA (Cumhuri>et Biirosu)-Adalet Bakanı Şevket Kazan. cezaevlerinde 69 gün süren ve 12 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan ölüm orucu eylemlerinde ailelere tazminat ödenmesi için "örgüt bağlantısı yönünde beyanda bulunma" koşulunu getirdi. Şe\ket Kazan. "Çocuğunun hiçbir örgiitün baskısı altında kalmadan ölüm orucuna başlayıp. kendi iradesiyle öldüğünü söy leyen ailelere mağdur tazminatı ödemeyeceğiz*" dedı. Cezaev lerinde ölüm orucu sırasında yaşamını yitirenlerin kendi iradeleriyle e> lenı yapmadıkları sa\ nıı yineleyen Kazan. ölenlerin ailelenne başsağlığı mesajı gönderdiğini bildirdi Işçilerden gazilere ziyaret A.NKARA (AA) - Türk- tş Genel Başkanı Bayram Meral. Hak-lş Genel Başkanı Salim Uslu. DtSK Genel Başkanı Rıdvan Budak ıle Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen. PKK terör örgütüne karşı sürdürülen mücadelede yaralanarak Gülhane Askeri Tıp Akademısi'nde (GATA) tedavi altınaalınan gazilere moral ziyaretinde bulundular. Meral. Uslu. Budak \e Taşdelen. 'geçmiş olsun' dileğinde bulunduklan gazilere birer gömlek hediye ettiler. fürk-İş Genel Başkam Bayram Meral. zıyaret sonrası yaptığı açıklamada. diş mihraklann her zaman Türkiye'nin birliğini. bütünlüğünü bozmak. parçalamak için ülkede sorun yarattıklarını ifade etti. Meral. "Hepimizbu ülkenin insanıy ız. Bizi birbirimize düşman etmeye çalışan. bu ülkeyi bölüp parçalamak isteyen mikraklann tahriklerine. oyunlarına gelmeyelim. Anneleri babaları ağlatmavalım" dedı. Anneler, Yozgat Cezaevi'ni şikâyet ederek çocuklannın tedavi ettirilmediğini söyledi Tııüıklıılar öKıme terk edildibİlgİ Verİlmİyor Yozgat Cezaevrnde ölüm AVUkatlar dOğrUİadl Anneler; ÇHD, TTB ve İHD'nin de bilgi orucuna katılan tutuklulann anneleri, eylemin ardından çocuklannın alamadığını söylerken Yozgat Cezaevi'ni ziyaret eden Halkın Hukuk gerekli tedaviyi görmediklerini ve cezaevi yöneticilerinin Biirosu a\ ukatlarından Zeki Rüzgâr. mahkûmlann tedavi mahkûmların sağlık durumuna ilişkin bilgi vermediğini söylediler. edilınediğini doğruladı. ECE TEMELKURAN ANKARA-Ölüm oruçlannın sona ermesine karşın Yozgat Cezaevi'ndeki tutuklu \e hükümlülerın anneleri. çocuklarının tedavi ettirilmeyerek ölüme terk edildiğıni öne sürdüler. Çaedaş Hukukçular DefneSi (ÇHD). Türk Tabiblen Birlıği (TTB) \e Insan Hakları Derneği'nin(İHD)de eezaevi yönetiminden bilgi alamadığını söyleyen annelerin yanı sıra Yozgat Cezaevi'ni ziyaret eden Halkın Hukuk Bürosu avukatlanndan Zeki Rüzgâr da mahkûmlann gerekli tedaviyi görmediğini açıkladı. Rüzgâr. "Cezaevi yönetimi, bilgi verilmediği için ne yapacağını bilmiyor* dedi. DHKP-C davasından yargılanarak 15 yıl ağır hapis cezasına mahkûm edilen. Yozgat Cezaevi'nde bulunan Serdar Geür'in annesi HikmetGeHr. cezaevi yönetiminı oglunun saglık durumuna ilişkin bilgi vermemekle suçladı. Ölüm orucu nedeniyle ölüm sınınna gelen oğlu 8 tutuklu, tedavileri bittiği için cezaevine gönderildi KmıVdaih kelepçeiddiasınayalanlama İstanbul Haber Servisi - Cezaevlerinde 69 gün süren ölüm orucu sonrastnda hastaneiere kaldırıJan tutuklu ve hükümlülerin tedavisi sürüyor. Ölüm orucunun sona ermesinden sonra 40 kişi Bayrampaşa Deviet Hastanesi, 14 kişi Haydarpaşa Numune Hastanesi, 8 kişi ise Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi altına alınmıştı. Haydarpaşa Numune Hastanesi'ndeki sekiz tutuklu tedavileri bittiği için dün cezaevine gönderildi. Tutuklu ve hükümlülere hastanelerde "ketepçe takıWığı"na yönelık iddialan yalanlayan ll Sağlık Müdürlügü Kriz KomiteM Başkanı Fikret Kıraf, "Sağlık Bakanlığı Müsteşan Vecdet Öz'ün. tutuklu ve hükümiülerin kelepçelenmesini istemedtğini belirten yazısı bize daha ulaşmadı, ancak tedavi görenlere zaten kelepce takılmıyor** dedi. Çapa Tıp Fakültesi'ndeki 8 kişinin teda\ isi siirerken dün Hasan Rüzgâr da kusma nedeniyle bu hastaneye getirildi. Tedavisi yapılan Rüzgâr. daha sonra BayTampaşa Deviet Hastanesi'ne gönderildi. Çapa Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Ercan Öngör. dün yaptığı açıklamada, tutuklu ve hükümiülerin nörolojik problemlerinin ortaya çıkması nedeniyle dün 'acil dahilive'den alınarak kendi bölümlerine getirildiklerini belirtti. Hastalarda çift görme, göz kürelerindeki istemsiz salınım hareketi ve zihinsei bulanıklık sorunlarmın görüldüğünü vurgulayan Öngör, kan basınçlarının da düşük çıktığını belirtti. Hastalann bu durumlarının kardiyoloji bölümünde inceleneceğini söyleyen Öngör, tutuklu ve hükümiülerin 1 ağustostan beri damar ve bagırsak yolu ile beslendiğini anımsattı. Serdar'ın hastanede 1 gün tedavi görerek cezaevinegeri gönderildiğini .söyleyen anne Hikmet Gelir, "Oğlum 20 yaşında ve bu 3. aclık grevi. Diğer oğlum katıldığı ölüm omçları ntdeniv le akıl hastası oldu. sürekli tedavi görüyor. Serdar'ı tedavi etmiyorlar. Onda da hasar olursa Şe\ ket Kazan'a dava açacağım" dıye konuştu Oglunun sağlık durumu hakkında bilgi alamadığını söyleyen Gelir. cezaevi nıüdürünün "yeni genelge nedeniyle bilgi vermelerinin yasaklandığı" gerekçesiyle kendıleriv le görüşmedığmi belirtti. DHKP-C davasından yargılanan >tert Nanıaç ın annesi Sevgi Vamaç da oğlunun I gün hastaneye göriiriılıliikten sonra cezaevine döndürüldüğünu söyleverek. "Bizim için ölüm orucu daha bitmedi. Çocuklanmız tedavi ettirilmeverek ölüme terk edilivor. Cezaevi uinetiıııi. TTB'nin muayene girişimine duyarsız kalıyor. Cezaev ini aradığımızda santral memuru bizi müdüre bile bağlamıyor" dedı. Rüzgâr: Idare bilgisiz ÇHD. İHDveTTB'nınde cezaev inden bilgi alamadığını belirten annelerin yanı sıra Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Zeki Rüzgâr da önceki gün y aptığı "Vozgat Cezaev i'ne ziyarete ilişkin ızlenimlerini Cumhurivet'e aktardı. Rüzgâr. mahkûmların gerekli tedaviyi görmediklerini doğrulayarak. "Serum takıp ertesi gün geri göndermişler. Şu anda onlara cezaev indeki arkadaşlan bakıyor. İdare aslında ne yapacağını bilnıivor. Cezaev inin 2. müdürüyle görüşrüm. Kendilerine hiçbir açıklama gelmediğini söyledi. Bilgi almadıkları için onlar da bir şey yapamıvorlar" dedi. Rüzgâr. cezaev inde ölüm orucuna katılanlardan Serdar Gelir ve Selmani Özcan'ın durumlarının kötüleştigini ve tıbbı müdahalenin zorunluğu olduğunu da sövledi. Eskişehir'de sevk gerginliği İstanbul Haber Servisi - Cezaev lerinde ölüm oru- cunun sona ermesinden sonra Eskişehır Ceza- ev i"rıden Cmraniye ve Geb- ze cezaev lerine gönderil- mesıne karar verilen 102 tutuklu ve hükümlü, sevki reddeni. DHKP-C davasın- dan yargılanan ve örgütün Dursun Karataş grubun- dan olan tutuklu v e hüküm- lülenn. Bedri Yagangrubu- nun bulunduğu Gebze Ce- zaev i'ne gıtmeyi kabul et- medıgını belirten Eskişe- hirCezaev i yetkilileri. Ada- let Bakanhgı'nın gönder- digi yazıya uymak zorun- da olduklannı belirttiler. Tutuklu ve hükümlü avukat- ları ise Karataş grubunun Gebze'ye gönderilmesi du- rumunda bu cezaev inde olaylar yaşanabilecegine dikkat çektiler. Ölüm orucunu bitiren an- laşma sırasında Eskişehir Cezaevi'ndeki DHKP-C davasından yargılanan Dur- sun Karataş grubundakı tu- tuklu ve hükümiülerin. Ya- ğan grubunun bulunduğu Gebze Cezaevi"ne gitmek istemediğinin gündeme gel- digini vurgulayan CHP İs- tanbul Milletvekili Ercan Karakaşşöyle konuştu: "Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsav cisı Fer- zan Çitid.cezaevlerinin ken- di yetki alanı içerisinde bu- lunduğunu söyleyerek. bu konunun problem olmama- sı için gerekli düzenlemele- ri yapacağını belirtti. Bu ne- denle Eskişehir Ceza- evi'nden sevkler başlama- dan önce buradakilerin du- rumlan gözönünde bulun- durulmalı ve tutuklularia konuşularak sevkler yapıl- malı." Adalet Bakanlığı'nın ta- limatını veren yazısını eleş- tiren Halkın Hukuk Büro- su avukatlan ise müvekki- lerınin Ümraniye'ye git- mek istediğini söyledi. Mercümek'in TBMM komisyonuna verdiği ifade tutanağından 'Aslında takdir edilmem gerekiyor' AYŞE SAYIN ANKARA-RP'nin kasası Süley- man Mercümek'in komisyona ver- diği ifadelerin tutanaklannın birkıs- mını dün yayınlamıştık. Cumhuri- yet'in ele geçirdigi tutanaklarda MercümeK'e yöneltilen sorular ve verdiâi yanıtlar özetle şöyle: MERCÜMEK-Bir şahsın. birtü- zelkişiye. birpartiye para kazandır- ması suçsa, bilemiy orum. buna söy- leyecek laf bulamıyorum. Beni. as- lında takdir etmeleri. taltif etmele- ri gerekirken. hatta TBMM'ye be- ni davet edip taltif etmelen gerekir- ken. mahkemeden mahkemeyegön deriyorlar. Göndersinlerbakalım. Netice. be- nim lehime neticeleneceğine, Al- lah'ın izniyle gün gibi inanıyorum Benim alnım ak. yüzüm pak. kar- nım ağrımıyor. çıg et yemedinı Efendime söyleyeyim. bütün mc sele budur. lnsanlık adına bu kad.i; vazife de yapmayahm mı'' Halk Par- tisi de. benden bu ricada bulunmu> olsaydı aynı şeyi yapardım. DYf de, ANAP da söylese aynı şeyi ya- pardım. Halil İbrahim Özsoy (ANAP): IHH'yi nereden tanıvorsunu/, IHH ile bir ilişkiniz >ar mı? MERCÜMEK:- IHH ile bir iliş- kim yok. Ancak, IHH'deki bazı ar- kadaşlan tanıyorum. Ozsoy: Niye bana değil de yahut Ahmet'e Mehmet'edeğil desizegön- deriyoıiar paralan, ben onu öğren- mek istiyorum. MERCÜMEK: - Onu gönderen- lere sorarsanız, herhalde daha güzel cevap alırsınız. Ozsoy: 65 mihar ve IHH'nin gön- derdiği 1 mihon 430 bin nıark dışın- da size, şurava burav a verilmek üze- re para gönderildi mi? MERCÜMEK: -Bakın şimdi su- alinızin partiyle ilgili olan bölümü- ne cevap istiyorsanız. benim par- tiyle 65 milyann dışında herhangi bir şeyim kalmamıştır. Özsoy: Bunun karşılığı olarak, mali müşavir olarak herhangi bir komisyon falan talebinde bulundu- nuz mu? MERCÜMEK:-Efendim biz. bu Mercümek. mahkemeden mahkemetegönderilmekten şikâvetçi. türinsanlık içinyapmışolduğumuz işlerden ücret talep etmeyız. Tabıı beni tanımadığmız için katanızda. belki bazı sualler kendi kendinıze ce- reyan edebıhr. Beni tanıyan ın^aıı- lar bunu çok ıyi bılirler. Biz. yap- mış olduğumuz bu tiir hizmet işle- rinden dolayı. Allalı rızası için ya- pılan işlerden dolayı maddi menfa- at beklemeyiz İrfettin Âkar (DYP): Bu 65 mil- yarsize, İstanbul'a gönderiKyor. Ora- dadövizeçeviriyorsunuz.Neden \n- kara'da değil de İstanbul da? MERCÜMEK:-Ankara'dakidö- viz piyasaMiıı bilemiyortını. ancak tstanbul'da 65 milyar lirayı cebini- ze koyun. bir döviz piyasasına gi- rin bakalını döv ız ne oluvor' 1 Dene- yın bunu. yanı bunu size söylemek de. i>in içınegirmeyen iıısanlar ba- zı şcvleıi göremıyorlar. O/soy: Banka yaptı. Banka şube- sine Vnkara'dayatınlıp. İstanbul'da- kişubesinetalimatverilemezmiydi. niye sizin hesabını/a gidivor? 'MERCÜMEK:-Banka şiıbesine derkeıı. bızım bankayla çalışmala- rınıızdan dolayı bir itibarınıız var. Bankaya biz herhangi bir şey rica et- >ek hemeıı yerıne getırirler. Kul - Sayın L lucak. "Bunu ban- kadan falan resmi olarak döv ize çe- v irmenıiz mümkün değildı... Sayın Mereümek piyasadan topladı" diye bir ifade kullanmış. Abdullah Akarsu (ANAP): RP'nin parasını repo yaptinız mı? MERCÜMEK: - Hay ır kesinlik- le böyle bir şey yoktur. Akarsu: Sayın Çiller'in bu konu- da 3 tane beyanatı var. "Sizi de zengin ede>im" MERCÜMEK: - Tabıi beyanat vermekle meselenın yapıldığı ispat edilmez. Akarsu: Bu beyanatı veren kişi başjbakan. Ozsoy: Bu parava faiz tahakkuk etti mi?" MERCÜMEK: - Tahakkuk et- mişse de. o faiziyle beraber döviz almıp iade edilmiştir Parayla bera- ber şu döv ızi alın gönderın declım. yanifaiz'verildi nıı. verilmedı mı? AKIbksoy (CHP): Mercümekoka- dar rahat konuşuyor ki. parava hiç dokunmaduparayı banka çevirdi her şeyi banka topladı piyasadan. Yani adeta siz hiçbir iş y apmadığınız hal- de bu para size niye geldi? MERCÜMEK:'- Bir deney ın o za- man. siz de aynı ıniktar parayı ba- na gönderin tatbikat yapalım. llıksoy: Ben onu yapmaktan aciz bir kişi miyim ki gönderevim? MERCÜMEK: - Hayır. merak ediliyor. llıksoy: Hay ır, benim merak etti- ğim, RP'nin mali işlerine bakan ar- kadaşların. herhalde bu konularda aciz olnıaması gerekir... MERCÜMEK: -Süleyman Mer- eümek bu kadar itibarlı bıri olma- saydı. zaten bana göndermezlerdı. Özsov: Siz, partiden muhatap ol- duğunu/ Rıza l lucak Bey rica etti dediniz, bir de partinin muhasibi var. İzmit'te oturan. o arkadaşla da para alışverişinde herhangi bir iliş- kiniz oldu mu? MERCÜMEK:-Hayır Özsoy: Tanıyor musunuzo şahsı? MERCÜMEK: - Tanıyorum. Ozsoy: Nereden tanıyorsunuz? Aydın: Beraberyokulukyaptılar. Hasan HüseyinCeylan(RP): Ben size arzedey im efendim. dördüncü büyük kongresinde seçilen başkan- lık divanında kongre üvelerinin bir tanesi de Sayın Abdurrahman Bez- ci. SÜRECEK IFI%NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR izmir'li Yalçın Hacıoğlu ile Deniz Alsancak ın Boğaz'ın se- rin sularında ölümle noktalanan yaşam öyküsü, bir başka top- lumsal acının habercisi. Yalçın'la Deniz. ayrı ayrı iki mutsuz evlili- ğin tarafları. Yaptıkları mutsuz evlilikler, onları birbirlerine yak- laştırıyor. Ancak bu yaklaşma ve dost- luk, onların ölümlerinı de bera- berinde getiriyor. Çünkü, heriki- si de evli ve aşkları "yasak." Çünkü toplumun ahlak değerle- rine göre, yanhş bir iş yapmış- lardı. Toplum tarafından lanetle- necek bir işe girişmişlerdi. "SOKAK" dergisinde 1990 yı- lında çalışırken çocuklar, duva- ra "Aşk anarşisüir" diye Cemal Süreya'nın bir dizesini yazmış- lardı. Bu söz ne kadar dogru pek kestiremiyorum, bence "Aşköz- gürlüktür" demek daha anlam- lı. Yasak aşk sözcüğü bile yan- hş bir kavram. Aşkın yasağı ol- maz. İki insanın, birbirlerini se- vebilmesi için hiçbir önkoşul ola- maz. Aşkın kuralı, koşulu, en- geli olmaz. Bir insan bir insanı se- vebilir. Bu sevgi, onun en insa- ni. en doğal eğilimi olarak orta- ya çıkar. Yasak(!) Aşk İntiharlan Aşk, yasaklar üstü bir duygu. Gelin görün ki gündelik yaşam- da kazın ayağı öyle degil. iki in- sanın yüreklerinden kopup ge- ten aşkı doya doya yaşayabilme- si için bir yığın engelle ölümüne boğuşması gerekir. Önce top- lumsal ahlak tabulan karşınıza di- kilir. En başta gelen ahlaki itiraz "başkasını aldatma" gerekçe- siyle karşısınıza çıkar iki insanın birbirini sevmesi, yalnızca o iki insan arasındaki bir ilişkiyi ifade eder. Üçüncü kişiyi ancak dolaylı yoldan ilgilendirir. insanların beyinleri. duygulan ve bedenleri kendisineait. Burada üçüncü kişiye her bağımlılık id- diası bir geriliği ifade eder. . Dünyada ve Türkiye'de ne ya- zık ki özgür bir sevginin koşul- ları oluşmadı. Öncelikle ekeno- mik ve sosyal bir kurum olan ai- lenın yarattığı ilişkilerağı, büyük çoğunlukla aşkı giderek öldü- rüyor. Karşılıklı çeşitli bağımlı- lıklar, aileyi zaman zaman ha- pishaneye çeviriyor ve insanlar çaresizlik içinde kalıyorlar. Bir insanın bir başka ınsana ömür boyu bağımlı kalması. en başta insani duygulan körelttiği için insani olmayan bir sonuç yaratıyor. Ailenin varlığı duru- munda her yenı ilışki yeni buna- lımlara neden oluyor. Bu bunalımlardan çoğu za- man da kadın zararlı çıkıyor. Eko- nomik egemenliği elinde bulun- duran erkek. bu durumda. ken- disini yeni aşklar konusunda da- ha bağımsız hıssediyor. Kadın. birçok kez erkeğin bu çıkışları- na karşı koyamıyor ve içinde bu- lunduğu duruma razı oluyor. Tür- kiye'de bir başka kadınla ilışki- si oîan erkeklerin sayısı küçüm- senmeyecek ölçüde çok. Bunu çevrenize bakarak kolayca sap- tayabilirsiniz. Asıl felaket kadının bir başka erkeği sevmeye kalkışmasıyla başlıyor. Çünkü bu durumda aşk egemenliği de erkeğin elınden çıkmış oluyor. Çok sayıda aile ıçı cinayetlerin temel nedenlerin- den birısı kadının erkeği terk et- mesıyle gerçekleşıyor. "Ihanet eden kadın "ı öldürmek. toplum- da kolaylıkla destek bulabıliyor. Erkeğin bir başka kadını sev- mesi. toplumsal ölçülere göre zaten "ıhanet" kategorısi içine gırmiyor. "Kadın erkeğin elininki- ridir"deyışı de bu anlayışı yan- sıtıyor. Geçen aylarda Adıya- man'da bir "yasakaşk" yaşayan genç kızın dramını hepiniz hatır- larsınız. Bu ilişkide "namusu kir- lenen" kışı, kızveailesigörüldü- ğü için kızın ailesi "namuslannı temizlemek" amacıyla kızı öl- dürdüler. 'Yasak aşk" kavramı. Türkiye gıbi ahlak ve gelenek ölçüleri oldukça geri olan bir ül- kede daha acı sonuçlar yaratı- yor. izmiıii Yalçın ve Deniz'in "ya- sak aşkları" nedeniyle felakete sürüklenmelerı, Avrupa ülkeleri gibi gelişmış bir evrende pek rastlanmaz. Oradada aşkın ya- rattığı çeşitli acımasızlıklar yaşan- makla birlikte, bu kadar acıma- sız ölçüler geride kaldı. Türkiye. aşkın da adam gıbi ya- şanamadığı. erkek egemen öl- çulerının hayatı zehır ettığı bir ülke. Her yasak kavramı sonun- da yaşama mal oluyor. Bir gazete ekinin köşesinde şunlar yazılabiliyor: "Toplumun onaylamadığı yasak ilişkiye gi- ren bir kişi, sonuçlannı tahmin edip, nelerle karşılaşacağını bi- lir. Ya sonuçlan önemsemez ya dasonuçlannakatlanır... Kadın- ların çoğu aşk söz konusu oldu- ğunda son derece mantıksız davranıyorlar. Hatta biraz saf." Bir kadın yazarın bunları söy- lemesi. Türkiye'nin nerelerde ol- duğunu da gözlerönüne seriyor. "Sonuçlarına katlanır" ne de- mek? O sonuçlan kim beliıiiyor? Geri toplumsal değerler. Erkek egemen değerler. Bunu onaylı- yor muyuz? Bunlara karşı çıka- mayacak mıyız? Eğer kadınlar bu değerlere karşı çıkmayıp boyun eğerlerse bu geri değerler nasıl aşılacak? Öncelikle aşkın yasağı aşma- sı ve kabul etmemesi gerekiyor. Buna da ancak kadınlar öncü- lük edebilir. Erkek egemenliğe de böylece darbe vurulmuş olur. Yasaksız aşklar, eşit ve özgür dünyanın ideali. Aşk yasak ol- duğu sürece, özgür bir dünya olamaz. CUMARTESI YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLL "Yangın Yeri'nde Çiçekler... Şiırlerimden yapılan şarkıları nasıl bulduğum soru- lur. Bu konuda kendimi şanslı sayıyorum. Kötü (ya da şıirle uyum sağlayamamış) olanlar zaten tutmuyorya da zaman içinde elenıyor. Buna karşılık Timur Sel- çuk un. Mustafa Uysal- Edip Akbayram'ın, Ezgi- nin Günlüğü'nün, Tahsin İncirci'nin, Halûk Çetin'in, Kumdan Kaleler topluluğundan Tuna Kiremitçi'nin çalışmalarını, yorumlanan şiırlere yeni bir boyut, ye- ni tatlar kazandırdıkları için sevıyorum... O şarkıları be- nim şiirlerimden yapılmış parçalar oldukları için de- ğil. güzel oldukları. şiirlerimı bana (onlardaki mesa- jın, duygunun, altını daha bir çizerek) algılattıkları için beğeniyorum... Zülfü Livaneli'nin son kaseti "Yan- gın Yeri"ne adını veren ezgi de. dizelerimden yapıl- mış. Şarkılar içinde en sevdiklerımden biri oldu. • • • Zülfü Livanelj'yle arkadaşlığımızın otuz yıllık tarihi var... Onu, eşı Ülker'i. o sırada bebekolan kızlan Ay- lin'i, 1966'da. Trabzon'da yedeksubay oMuğum gün- lerde tanıdım. Zülfü. çok sevdıği ailesini mümkün ola- bilecek en düzgün koşullarda geçindirmek için çırpi- nan, en çok yirmi yaşında bir delikanlıydı. Sanıyorum eğitimine de o sırada bu nedenle ara vermek zorun- da kalmıştı. Bir özel şırkette çalışıyordu. Genç yaşı- na rağmen şaşılacak kadar olgun bir insan; meraklı, yetenekli, sorumluluk duygusu taşıyan bir aydın, ay- nı zamanda da kusursuz bir saz ustasıydı... (Ben ve kısa süre önce evlendığimiz eşim de saz çahyorduk.) Zülfü'nün roman (ya da romanlardan senaryo) çalış- maları da vardı. Müzığın ve edebiyatın yanı sıra bizi yakınlaştıran bir başka (ve belki de en önemli) etken de Türkiye Işçi Partısi üyeliğimizdi... Zülfü'lerle dostluğumuz hep sürdü. Tezkeremi sür- güne göndenldiğim Malazgirt'te aldıktan sonra sırtım- da son kez teğmen üniformasıyla Ankara Gan'na in- diğimde beni peronda Zülfü ve eşım Necmiye kar- şılamışlardı... Bir süre Zülfü'lerdekalmıştık. Onlar da Trabzon'dan yenı gelmışler. evlerine henüz yerleş- mekteydiler. Koltuk gibi bir şeyın üzerine çıkrnış, b/r perdenin takılmasına yardım ettiğim sırada, Ülker'in Malazgirt'te yazdığım şıirı anıştırarak yaptığı espriyi unutmam olanaksız: "Ataol, yıkılma sakın!" Umutlu bir giriş yaptığı yetmışlı yıllar Livaneli ailesine de biz- lere de pek iyilik getırmedı. Fakat yıkılmadık... Zülfü o günlerden bugünlere çok büyük bir başan grafiği çizdı... Bütün bu zamanlar içinde sanat ya da siya- set anlayışlarımızda farklıl/klar olması doğaldı. Fakat sanıyorum ki altmışlı yıllardakı duygularımıza, inanç- larımıza. "saf'iık ve içtenhğimıze her zaman bağlı kal- mayı başarabildik... Otuz yıl sonra "Yangın Yeri"nüe bir kez daha buluşabilmemız bunun kanıtı değil mi? • • • Ülkemiz 6O'lı yıllardakı ışıklı bir dönem dışında "Yan- gın Yeri" olmaktan kurtulamadı. Bağımsız. özgür, mutlu b/r Türkiye özlemimız bir türlü gerçekleşeme- di... Acılar. kıyımlar, hayatımızdan hiç eksik olmadı. En son. cezaevlerindekı trajedi sırasında, vicdanları- mızda. insanlık onurumuzda bir depremi, parçalan- mayı yaşadık. Ülkeyi yönetenler bizi bir kez daha in- sanlığımızdan. yurttaşlığımızdan utandırdı. Bu kadar zulüm: bu kadar yalan. bu kadar kaypakhk ve kin ne için? Türkiye bunca acıyı gerçekten hak ediyor mu? Ülkemiz, insanımız. bu çırkın. bu kaypak, bu zalim yö- neticilere, bu yeteneksız ve sığ politikacılara gerçek- ten layık mıdır? • • • Bağımsız, özgür bir Türkiye uğruna, kuşağımız pek çok şehit verdı. Zülfü Livaneli müzısyen olarak adını ilk kez onlara adanmış şarkılarıyla duyurdu. Onlar, yangın yerlerinde açabilmış çıçeklerımizdir. Kurosa- va'nın "Düşler"indeki ölüaskerler gibi. düşlerımizde, vıcdanlarımızda yaşamlarını sürdürmekteler... "Bu Yangın Yennde"adlı şiirim Sıvas canavarlığının erte- sindeki günlerde yazılmıştı. O dizeler ve Zülfü'nün müziği. ilkgençlikyıllarımızdan bugünlere, yitirdiğmiz bütün "ölü arkadaşlar" için bir ağıttır... Bu ağıdın et- kileme gücü, içimızde yine o ilk gençlik yıllarında fi- lizlenmiş dıreniş ve arkadaşlık duygularında. toplum- cu içtenliğimizde ve zaman zaman gölgelense de in- sanca bir yaşama olan ınancımızda, hiç eksilmeyen umudumuzdadır... Alman heyeti 'REFAHYOL'un ömrü uzun olmayacak' Hl'LVA TOPCl Cezaevlerindekı ölüm orucunu izlemek amacıyla Türkiye'ye gelen Alman parlamenterler. REFAH- \'OL hükiimetine uzun sü- re iktidar şansı tanımıyor RP'nin muhalefettey ken halka verdiği sözleri ikti- dara gelince çok çabıık unııt- tuğunu belirten Alman par- lamenterler. -REFAHVOL hükümeti Tansu Çiller'in kaçırdığı mihaıian örtbas etmek için kurulmuş bir hü- kümet" cörüşünii sav undu- lar. Cezaev lerindeki olay ları incelemek amacıyla 29 tenı- muzda Türkiye'ye gelen Al- manya Sosyalist Partisi mil- letvekili EvaBulh'ng-Schrö- ter. Birlik 90 Yeşiüer Par- tisi millenekillen HeküLıp- mann Kasfen. Reimer Ha- mann ile Dr. Eckhard Fasc- her. çal/şmalannı tamamla- yarak Almanva'ya döndü- ler. Cezaev lerindeki incele- meleriyle ilgili sorularımı- zı yanıtlayanmilletvekille- ri. Adalet Bakanlığı 'nın ken- dilerine yardım etmemesi- ni eleştirdiler. Cezaev lerindeki koşulla- rın iyi olduğunu savunan Adalet Bakanı Şevket Ka- zan'a inanmadığını söyle- yen Birlik 90 Yeşiller Par- tisi eyalet sözcüsıi Reimer Hamann. *Kazan"in cezaev- leri ile ilgili söy ledikleri doğ- nı (»Isav dı bizim girmemiıe i/in verirdi" dedi. Cezaev- lerı konusundaki inceleme- lennı Almanya'da buluna- caklan herortamdadilege- tireceklerini belirten Eva Bulling Schröter ise eyiül ayrnda yapacakları bütçe görüşmelerinde Türkiye've y apılan ekonomik yardımın gözden geçirilmesini isteye- ceğini belirtti. Almanya örneği Almanya'da da 1970 yı- lında Roter Armee Frak'ti- on örgütüne üye olmaktan yargılanan tutuklulann ce- zaev indeki uygulamalan protesto etmek anıacıy la aç- lık grevi yaptığını anlatan Heidi Lıpmann. "Onlarda tek tip hücrenin kaktınlma- sını. koğuş sistenıine geçilme- sini istemişlerdi. Açlık gre- v inde bir kişi yaşamını yitir- dikten sonra diğer rutuklu- lar zorla tedavi edildiler" diye konuştu. UçhaftahkREFAHYOL hükümetinin icraatlannı dâ değerlendiren parlaınenterr ler. RP'nin Türkiye'de faz- la bir şeyi değıştirmeyecer ğini sav undular. RP'nin mu' halefettey ken "faize.Çekiç Güçe. Avrupa Birügi'ne kar- şı olduğunu" her fırsatta di- legetirdiğini anımsatan He: idi Lıpmann Kasten, "Halk şimdi oy vererek y ükselttn ği RP'nin sözünii tutnıad»- ğını görecek ve hayalkınk- lığı yaşayacak Ben REFAH- \ ()I hükümetinefazla şanS tanımıvorunı" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle