03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Londm 'daki sergi, Degas 'nın son dönem yapıtlarının yanı sıra koleksiyonculuğunu da ortaya koyuyor Londra Ulusal daleri'deki sergi, ünlü empresyonist ressam Edgar Degas'nın son dönem resimkriyle heykeUerini bir araya getiriyor. Serginin bir ilginç yanı da Degas'nın vaprtlannın vanı sıra vaşamının son yillannda oluşturduğu koleksiyonundaki kirni resimlere de yer vermesi. Degas ne zaman Degas oldu?Küftür Servisi - Empresyonıst resmin önde gelen isimlennden Edgar De- gas'rmı Londra Ulusal Galeri'deki sergı- si, hem sanat tanhçileri. hem sanat eleş- tirmenJeri hem de sanatseverlerin beğe- nisini kazanabilmiş ünlü Fransız ressa- mın son dönem resimlenyle heykelleri- ni bir ara>a getiriyor. Eylül ayından iti- baren Amerika'daki Chicago Sanat Ens- titûsü'nde de ızlenebılecek sergi. özellik- le balerin resimleriyle ünlü Degas'nın. 1890-1912 yıllan arasındakı son döne- mini kapsıyor. Sanatçının. 58 yaşından, artık gözlerinı kullanamaz duruma gel- diği son yıllanna dek ürettiğı ve pek çok bakımdan önceki resımlennden aynlan. fark.li tarz denemelerine gıriştıgi son 22 yıh... SergicleyeTalan lOO'üaşkıntuvalüze- rine yağhboya ile pastel resim ve bronz heykel. Degas'nın dingin. dekoratif re- simlerinden giderek daha derin ve kışi- sel anlatım biçimlerine başvurdugu son dönemını gözler önüne seriyor. 1870. 1880'li yıllarda ünlü ressamın empres- yonizmle bire bir bağdaşan resimleri. bu son dönemde 20. yüzyıl sanatının doğu- şunu haberliyor: fovizm. fütürizm akım- lan. Ylanunck \e Rouauitgibi ressam- lann ve harta Picasso'nun ayak seslen uzaktan uzaktan duyuluyor... Londra'daki sergı, Degas'nın öteki dö- nemlerine göre pek popülerolmayan bu son dönem resimlerini yeniden gündeme getirerek bir başka ünlü empresyonist, Auguste Renoir'ın savını kanıtlamaya çalışıyor. "DegasSOyaşındaölmüşolsay- dı" demişti Renoir. "çok iyi bir ressam olarak anılacaktı. Ama o kadar. Oysa De- gas, 50'sinden sonra Degas oünuştur." Çoğu eleştirmen ve genelde sanatsever- ler ise Renoir'ın beğenilenne pek katıl- mıyor. Degas'nın gençligıne ve ortayaş- lanna rastlayan resimleri - kelebekleri andıran balerin figürlen, yapmacık port- releri her zaman daha çok ilgi görüyor. POrtre resimleriyle ünlendi Ünlü ressam Ingres'in öğrencisi olan Degas. gençlik yıllannda portre resim- leriyle ünlendi. Fransız sosyetesinin ıs- marlama resimlerini yaptı. Ingres'e tut- ku derecesinde bağlı olan sanatçının. us- tasının büyük rakıbi Deiacroix'e duydu- • Sergide 100'ü aşkın tuval üzerine yağlıboya ile pastel resim ve bronz heykel yer alıyor. 1890-1912 yıllannı kapsayan bu dönemde görme yetisini kaybeden Degas, kimine göre 'Degas'yı Degas yapan' resimleri yapmış, kimine göre de tüm kariyerini sarsan resimlere imza atmıştı. Genel kanı ise, heykellerinin resimlerine göre çok daha başanlı olduğu. ğu hayranlık da sanata bakış açısıyla il- gili ıpuçlan veriyor. Sonraki yıllarda empresyonistlerin, yani dönemin "asile- ri" olarak tanınan sanatçılann saflann- da yer aldı. 1874 yılında açılan ilk emp- resyonizm sergisinde, Degas'nın da re- simleri vardı. Londra'daki sergi. işte bu dönemden de sonrasını. 83 yaşına kadar yaşamış bir ressamın son gelişimıni ya da deği- şiminı ele alıyor. Bu son dönemde. De- gas'nın çalışmalan ağırlıklı olarak 'ka- dınbedeni'üzerinde yoğunlaşıyor. Ener- jısini dans eden. banyoda ya da tuvalet masasının önünde makyaj yapan kadın- lar üzerinde yoğunlaştıran Degas aynı zamanda. tıpkı Monet gibi. bir bütünün parçaları olarak ızlenmesi gereken. 'di- n resimleri' ile de dikkat çekiyor. Sanatçının saf doğayı betımleyen re- sımleri ise, Poussin, Giorgione, Cezanne \e Renoir gibi ustalann etkisini taşıyor. Resmin Beethoven'ı Son yıllannı Clichy Bulvarfdaki evin- de resimden ve dostlanndan uzakta ge- çiren Degas. kimine göre görme duyu- sunu kaybetmesi nedenıyle hırçınlaşmış. kimine göre ise yaşlılığın verdiği buna- lımlarla resimden ve dostlanndan uzak- laşmıştı. Ama Degas, yine de ününu sa- dece sanat dünyasında değil, halk arasın- da da sürdürüyordu. Birbakıma, "resmin Beethoven"ı olmuştu. Degas her ne kadar ziyaretine gelen genç ressamlara resmin artık kendisini ilgilendirmediğini söylesede, resim yap- maktan vazgeçmemiştı. Böylecebazıla- nııa gorc "Degas'yı Degasyapan" resim- lerini yapmış. bazılanna göre ise Reno- ir'ın da belirttiği üzere tüm kariyerini sarsan resimlere imza atmıştı. Degas'nın o yıllarda yapıtlannı nasıl değerlen- dirdiği pek bilinmiyorama, gör- me yetisini kaybeden birinin ne- ler yapabileceğini anlayabiliyo- ruz. Sanatçı bu dönemde kız kardeşi Therese'e yazdığı bir mektupta "Bir kevgirin arkasından görüyorum her şeji" dıyordu. Fa- kat bu olumsuzluk- lar Degas'nın res- mine akıl al- maz bir şe- kilde yansı- yordu. Pale-' tinde pastel renkler saf renklerle kanşıyor, tu- runcularmavilerle, yeşil- ler morlarla kesişiyorken. kırmızı rakıpsızligını koruyordu. Beyaz ise Degas'nın bildik fırça darbeleriyle tuvalde kendini gösteriyordu. Öte yandan figürler kompozisyon için- de kesilıyor, fotoğrafın etkisiyle kadrajın getirdiğı sınırlı görüşle, alan üzerinde yeni yerleşimler sa- natçıyı de- rinden ilgi- lendıriyordu. "Bale- rinler" serisi bu yıl- larda Degas'nın yeni anlayışına uygun olarak sürü- yoıdu. Öte yandan kimi eleştirmenler, bu son dönemi, yeni bir tarz degil, Degas'nın "hanadıg^" dönem olarak görüyordu! Sanatçının son döneminin bir değer- iendirmesine girişildiginde, Degas'nın heykellerinin resimlerine göre çok daha başanlı olduğu, genel bır kanı olarak or- taya konuyor. Bunun bir nedeni de De- gas'nın gözlerinin artık neredeyse hıç görmemesi, heykeli daha kolaylıkla yapabilmesiydi kuşkusuz. Bu heykelleriyle Degas'yı "rao- dern heykel sanatının baba- sı" olarak değerlendiren eleştirmenler de var. Koleksiyoncu ressam Ulusal Galeri'deki De- gas sergisinin bir ilginç yanı da Degas'nın yapıtlannın yanı sıra sanatçının yaşamınm son yıllann- da oluşturduğu İcoleksiyonundaki kimt resimlere de yer vermesi. Tüm servetinı müzayedelerde harcayan Degas. çok zengin bir koleksiyon oluşturmuş- tu. Ressamın koleksiyonunda, Ing- res(20 tablo, 90 eskiz), Delacroix (190 desen, 13 tablo). Cezanne (7 tablo). I Daumier(litograflar).Gauguin (8tab- lo) ve Manet (7 tablo) gibi ressamla- nn yapıtlan bulunuyor. Ulusal Gale- ri'deki sergi bu bakımdan. bir sanatçı- nın yapıtlannın yanı sıra begenilerini de ortaya koyuyor. Degas'nın koleksiyonun en önemli bölümü, 5 yüzü aşkın tablosu ve 5 binin üzerindeki karakalem çalış- ması ile Cezanne'a aynlmış. Ma- , net. Gauguin ve Van Gogh'un yapıtlannın da yer aldıgı bu ge- niş koleksiyonda izlenimci sanatçılann agırlıkta olduğu gözleniyor. tlk kez 1918 yılında Paris'e satışa çıkanlan bu önem- li koleksiyonun en gözde parçalan. za- manında iktisatçı John Maynard Keynes tarafından satın alınmış. Darphane <de 'Kültür ve Sanat Etkinlikleri' Kültiir Senisi-Tarihı Darphane Btnalan'nda agustos ayı içinde yer alacak olan 'Kültür \e Sanat Etkınlıklerf bu pazar başlıyor. Saat 17.00'de Erkan Şakar'ın "Bız N'olucaz' başlıklı gıtar dinletısı ile basjayacak olan etkınlıkler. 8 agustos perşembe akşamı saat 21.00 'de EDen Stewart ve La Mamma Etc.'nin 'Mythos Oedipus' dans opera göstensı ile devam edecek. 9 agustos cuma akşamı saat 21.00'de ise. Andrea Pasciotto ve La Mamma Etc.'nin 'Grenos'adlı dans göstensı yer alıyor. Darphane'de 10 Agustos pazar günü saat 18:00'de Istanbul Blues Kumpanyası bir konser verecek. Ertesi gün yanı 11 agustos pazartesı günü saat 16.00'da Nezih l zel tstanbul Sema Gnıbu'nun katılacağı bir söyleşı>e katılabılırsıniz. Nezih Uzel avm gün saat 18:00'de 'tlahUer ve Nefesler'den oluşan bir de konser verecek. 15 agustos perşembe günü saat 18.00"de Darphane bu kez de '20. Asır Türk Şairterinden Türkçe-lngilizce Seçmeler' şıir dınletisine sahne olacak. Dinletide Hüseyin Kabrcıoğlu yer alıyor.Cumartesı. saat 17.00'de 1 pıyano ve 5 perküsvondan oluşan bir müzık dınletısi yer alıyor Darphane'nın bu ayki programında. 18 agustos akşamı saat 16.00'da ise Tophane lsmail Rumi Dergâhı Zikir Grubu 'lstanbul Kültüründe Kadiri Geleneği ve Helva Sohbeti ' düzenlıyor. 24 ağustosta saat 17.00'de Erensya Seferadi Toplulugu 'Seferad Müz^i'konseri ızlenebıhr. 25 agustos pazar günü saat 17.00'de Yeşil Czümler Perfomıans Grubu'ndan Modern Dans Gösterisi yer alıyor. Saat 18.00 de ise Cemal Cnlü'den '78 Devirli Taş Plaklar v« tstanbul' konulu söyleşiye katılabılırsıniz. Doğaçlamayla Biilent Ortaçgîl Kültür Servisi- Biilent Ortaçgil. 1 ve 2 agustos akşamlan Rumelihisan konserleri kapsamında verdiği konserlerle dinleyicileriyle buluştu. Ortaçgil yaklaşık 25 yıllık bir deneyiminın rahatlığıyla çıktıgı konserde kendısiyle özdeşleşmiş soundun dışına çıkma çabası içindeydi. "Parçalanmı yirmi yıldır hep a>nı yorumla çalmaktan sıkıldım" diyen sanatçı kendisiyle özdeşleşmiş parçalan Erkan Oğur, Cem AkseL Gürol Ağırbaş. Hakan Başel'den oluşan grubun doğaçlamalarıyla sundu. Ortaçgil'in bu doğaçlama çabalannda yeni arayışlann yanı sıra, birlikte çaldığı kişilerin yetkinliğine olan güveninin de etkisi vardı elbette. Ortaçgil müzisyenlerini sahnede tamamen özgür bırakırken, grup içindeki uyum ve iletişim Ortaçgil'e yepyeni renkler kattı. 1974"te Ergun Pekakcan'la yaptığı 'Benimle Oynar mısın' adlı parçasını otantik haliyle yine Pekakcan'la sunan sanatçı konserinde Erkan Oğur ve Gürol Ağırbaş'ın folklorik parçalanna da yer verdi. Ortaçgil'in konserine katılan bir başka konuk sanatçı da Fahir Atakoğlu'ydu. tki müzisyen, müziği Atakoğlu'na, sözleri Ortaçgil'e ait 'Onlar' adlı parçayı sundular. Ortaçgil'i 1970'lerdeki parçalanyla tanıyan, grubuyla başlattığı yenilikleri takip etmeyen dinleyicileri şaşırtan konserde Ortaçgil 'Mavi Kuş', •Şarkılanm Senindir* gibi henüz stüdyoda kaydedilmemiş parçalannı da sundu. Son olarak dinleyıcilerle birlikte 'Bu Şarkılar Adam Olmaz' diyen sanatçı yirmibeş yıllık başansının özgünlüğe dayandıgını bir kez daha kanıtladı. Kafka'nın masumlan ve suçlulan köşeye sıkıştı KültürServisi- Bourgogne Ulusal Tiyat- rosu'nun Kafka'nın "Dava"sına getirdiğı yeni yorum, tıyatro çevrelerınde yankı u_\andırdı. Yönetmenlıgını Do- minique Pitoiset'nm üstlendıği o>Tin. dünya edebiyatının en se- vılen yazarlarından Franz Kaf- ka'nın günlüklerinden >ola çıka- rak yazarın gerçek yaşamına göndermelerde bulunuyor. Bu- gün sona erecek olan Avıgnon Festi\alı kapsamında sergılenen o)unla ılgılı Michel Cournot'un Le Monde'da çıkan eleştirisıni sunuvoruz. İlk önce zayıf. esmer. genç bir adam çizgilı pijamalanyla görünüyor sah- »ıede.Tüm sahne> i kaplayan koskocaman bir duvara yaslamış. Duvann turuncuya dönük san rengi sulandınlmış kan imgesı- ni uyandırıyor. egimlt yüzeyi ise oyuncu- lann \antuzlarla en tepeve dek tırmanma- lannavebirandadengelennıyı- tırıp paldır küldüryere > u\ arlan- malanna uygun bir zemın oluş- turuyor. Zayıflık. pıjamalar \e bu "Beni aşamazsınız!" diye ba- gıran duvar... Tüm bunlartek bir gerçeğe gönderme yapabilır; AiKchvvitz. Kafka'nın bıze sun- duğu gızlerden bırı de Yahudıle- rin kamplara hapsedilmesıni katlıamını zamanından önce ay- nntılan>la bize sunmuş olması. Kızkardeşlen de bu kamplardan bırinde can veren yazarın eserlerinin nere- de>se tamamı Yahudilık üzennevazılmış. Bu sahnelemeyı bütünleyen aynntılar ya- nı polisler, yargıçlar. avukatlar. memurlar ve onlara eşlık eden kadınlar. duvarda açı- lıp kapanan (ve garıp bır raslantı sonucu Fransızcada karşılıklan "Judas' olan) ge- çış yerlennde bir görünüp bir kayboluyor- lar. "Dava rl nın bu degışık yorumundaki an- latım her ne kadar dolaysız ve sade olsa da ızlev ıcilerde her sanıye yeni bır anıştırma >aratıyor.Ve vaklaşımlar yine de şüphe uyandırıvor.Örneğın sahnede kamp ımge- sıni oluşturmak ıçin duvarlarkullanıhrken. gerçekte Auschvvıtz'de ve daha pek çok kampta elektnklı teller kullanılıyordu Ve kamptan kurtulmayı denejenleri bekleyen düşüş değıl tellerde yanarak can vermek- tı. Kafka'nın 13 Ocak 1920 tarihlı günce- sıne baktığımızda "Vaşamınamacımntut- saklığı sooa trdirmek" olduğu düşüncesı voğun bır bıçımde çıkar karşımıza .Ve tut- saklık duvarların ardında değil demır par- makhkların arasında yaşanır Kafka'ya gö- re. "Dışardaki dünvanın gürültüsü par- makfıklardan içeridolarken. tutsaközgür- liiğü vasar, dışarda olup biten herşeye iste- diği gibi kutılabiür ve harta parmaklıklan aşıp kafesinden dışan çıkabilir." Sigorta şırketındekı memurluğunun dört duvar arasında kalmaktan dolayı yarattığı soluk- suzluk ıçınde Kafka parmaklıklan özgür- lük olarak algılıyordu. "Da\a" bu yorumunda sahneyi kapla- yan duv ara yapışmış yargıç, avukat, gardi- yan. sanavıcı ve ışadamı,hepsinin asıl yap- tığı bızı derınce ve yüksek sesle düşünme- ye zorlamaktır, yargı ve genel olarak hu- kuk sıstemı üzerine... 'Suçianmış olmak ya da ohnamak' ışte Kafka'nın üzenndeasıl tanışma başlattığı sorun bu. Onun ımgeleminde suçlanan her zaman masumdur v e acı çeker. yargı layan- sa her zaman kararlıdır ancak acı çekıyor- muş gibi >apar.Yazann yarattığı bu en bü- yük ıroni Pıtoıset'nın yorumunda bıraz gö- zardı edilmiş gibi. Oyunun en can alıcr sahnelerinden olan Joseph K.'nın işkenceciler tarafından ölü- müne acı çektınlmesi sahnesınde metne bağlı kalınmış.Kısa, karanlık ve soğuk bır anlatımla Pitoiset küçük ayrıntıları atlama- mış sayılabilir. Yine de eksık kalan bir şey var; Kafka'nın ölümü yorumlayışındaki ın- celikli ve düşsel anlatım oyunda iyı yansı- tılmamış."*Ölüm bir kömür işçisinin izin günü gibidir, kömür tozundan ve pislikten anndınr" der Kafka. En son sözleri ıse şöyle olmuştur "Bir hata düzeltildi" DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Zoraki Romancı Demirtaş Ceyhun'un Türk Edebiyatmdakı Anado- lu adlı kitabında "Nâzım Hikmet'in Zoraki Ftomancı- lığı" adlı bir yazısı var. Kan Konuşmaz'\n, YeşilElmalar'm, tefrika edilirken yarıda kalmış Yaşamak Hakkı'ntn kötü romanları ol- duğunu söylüyor. Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşım 'ı ise başanlı bu- luyor: "Gerek çağdaş içeriği ve kurgusu, gerek bağlan- tılan ustaca kurulmuş çokzamanlılığı, gerekse dilı ve biçemi ile, romanımızın çok önemli ve öncü birya- pıtıdır doğrusu bizce de..." (s. 159) Bu değerlendirmelere ben de kaftlıyorum. Dahası Demirtaş Ceyhun'un yazısının sonundaki şu ağır yargıya da katılıyorum: "Bizce hiç kuşku yok kı, Kan Konuşmaz bıle, ça- resizlikten 'Bir kurşun balyası gibi sıska sırtına bın- diği / ve alnının terıyle geçindiği', 'sıska / cılız / ser- sem çocuğu' Orhan Selim'/rt romanıdır. Ve Orhan Selim'in bu sıradan romanlarını, bugün Nâzım Hik- met'/n toplu yapıtlan içinde, onun imzasıyla yayım- lamak, olsa olsa anısına saygısızlıktır en azından." (s. 160) Yalnız "çaresizlikten" yazılmış bu romanları değil, Orhan Selim imzasıyla gazetelerde yayımlanmiş ma- kalelerinin büyük çoğunluğunu, bütün o esınlenme, uyarlama, ya da serbest çeviri öykülen, çocukluk şı- irlerini, mizah dergilerı ıçın yazdığı koşukları da. Nâ- zım Hikmet kendisı toplu yapıtlarına almazdı. Ama bir "saygısızlık" söz konusu değil. Buna da birtür "çaresizlik" denebılir. Başka türlü davranma olanağı yoktu... Iş bir kere cığrından çıkmış, "Nâzım'ınyazdığı her şey yayımlanmalıdır!" anlayışıyla hareket edilmiş, ele geçirilen her şey yayımianmış... Öyleyse "Bütün Yapıtlan" dizisınde hepsinin yer al- ması gerek... Nâzım Hikmet yaşasaydı buna kesmlikle izın ver- mezdi. Mutlaka bir seçme yapardı. Orhan Selim'den çok az şey alacağı gibi, ilk şiirlennı de dışarı bırakır- dı. Nitekim, 1930'larda, kitapçılarşıırkıtaplarını bas- mak için yarışırlarken, onları yayımlamayı aklının ucundan bile geçirmemişti. Romanlanna gelince: Nâzım Hikmet'in daha önce düşünmediği roman yazmak değil, gazetelere tefrika yazmak olsa gerek. Çünkü roman yazmak, hem de çok iyi bır roman yaz- mak özlemi hep kafasındaydı. Piraye roman okumayı çok severdi. Birlikte oku- dukları romanlar üzerinde tartışır, genellikle uzlaşır- lar, ama övgüler ağır basınca Nâzım mutlaka olum- suz bir yanlar bulurdu. "Gene kıskandın," derdi Piraye. "Ben sana daha çok beğeneceğin bır roman ya- zacağım" derdi Nâzım. Piraye'ye göre bir kimsenin büyük yazar sayılabil- mesi fçin başanlı bir roman yazmış olması gerekirdi. Kan Konuşmaz gazetede tefrika edılmek üzere, yanı para kazanmak ıçin yazılmış olsa da, olumlu yanları bulunan, tezli, ırkçılığa karşı, ayrıca özgün kurgulu bir romandı. Bizim özel yaşamımıza uyan yanlan da vardı. Nâzım'ın yazarken bazı bölümlen ba- na okuyup tepkimi^lçmeye çalıştığını anımsıyorum. YeşilElmalar ise, tefrika edildikten sonra. Yeni Ki- tapçı ile Inkılâp Kitabevi'nın birlikte yayımladıklan Yenlap Neşriyatı'nın 25 kuruşa satılan ucuz roman- lar dizisınde kitap olarak da basılmıştı. Bıraz kısaltıl- mış, 168 sayfaya sığdırılmıştı. Üstünde Orhan Selim imzası bile yoktu. Yazar adının bulunması gereken yerde "Dünyanın en meşhuron iki muharrırınin müş- terek romanı "deniyordu. "Aşk, ihtıras, macera, kor- ku, heyecan, ruh tahlili romanı." Bıraz aşağıda da "Tercüme ve iktıbas hakları kanunen mahfuzdur" di- ye bir söz. Tefrika edilirken Nâzım'ın tutuklanması üzerine ya- nm kalan Yaşamak Hakkı da gene böyle serbest çe- viri ile uyarlama arası şişirme bir şeydi... Nâzım Hikmet'in adıyla yayımlanabılecek tek ro- manı Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim'dtr. Altıncı Türkiye Film Festivali düzenleniyor Kültür Servisi - Altıncı Türkıve Fılm Festnali 30 Ekim ve 5 Kasım 1996 tarıhlen arasında "Çok Kültürlü Toplum Derneğı' ve 'Türkiye-Almanva Kültiir Forumu" işbirliği ile düzenlenecek. Köln Büyükşehır Beledıve Başkanı Norbert Burger'ın desteklediöi festıvale Köln Kültür Daıresi başta olmak üzere bır çok kurum da yardımda bulunuyor. Köln Gençlik Fılm Kulübü'nün de 'Gençlik Filmlerf ile katılacağı festivalde Mustafa Altıoklar'ın "Istanbul Kanatlanmın Altında'. Ümit Elçı ve Tülay Eratalay'ın "Böcek'. Canan Geredenın "Aşk Ölümden Soğuktur". Tomrıs Gırıtoğlu'nun "8Ü. Adım". Cemal Gözütok'un "Sekızinci Saat'. Bıket llhan'ın "Sokaktaki Adam'. Yavuz Özkan'ın 'Bır Kadının Anatomisi" ve "Yengeç Sepeti'. Kadir Sözen'ın "Soğuk Geceler'. Tülay Eratalay'ın Düş.Gerçek. Bırde Sınema'. ReisÇelik'in 'Işıklar Sönmesın' adlı filmlerı gösterılecek. Festivalın konuk filmlerı ıse "Aşk Üzenne Söylenmemiş Her Şey" \e "% erçekımli Aşklar" oiacak. Atıf Yılmaz. Türkân Şoray. Halıl Ergün. Mustafa Altıoklar. Canan Gerede. Tomns Gintoğlu. Mehmet Aslantuğ. Menderes Samancılar. Agâh Özguç. Atılla Dorsay ve Savaş Ay'ın konuk olarak katılacağı festivalde ayrıca Atıf Yılmaz ve Türkân Şoray filmlerinın gösterileceği bırbölüm yer alacak 'Türk Sufiliğine Bakış' Kültür Servisi - Ahmet ^•aşar Ocak'ın İletişim Yayınlan'ndan çıkan kıtabı Türk Sufiliğine Bakiü. Türk Islamının ve özellikle heterodoks geleneğının özgül karakterıni tasv ır eden önemli katkılar içenyor. Anadolu tanhsel coğrafyasında ortodoks \e heterodoks Islam kültürlerı arasındaki etkıleşımın boyutlan da bu çerçevede okuyucunun dikkatıne sunuluyor Heterodoks halk Islamının farklı kültürlerı bağdaştırıcı özeilığini. tasavvufı-mıstık karakterının baskınlığını \e mehdıcı nitelığinı sergileyen ,\hmet Yaşar Ocak. kitabında. Türk İslamının dörtönemlı kışiliğını özellikle ele alıyor: Ahıned-ı Yesevı. Mevlana Celaleddın-ı Ruml, Yunus Emre. Hacı Bektaş-ı \'elı. Ağaoğlu'nun 'Geçerken'i yayımlandı Kültür Servisi - Son iki haftadır geçirdiğı üzücü kaza nedeniyle gündemde olan yazar Adalet Ağaoğlu'nun. sanat ve edebiyat konulu denemelerıni ıçeren 'Geçerken' Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. İlk kez 1986'dayayımlanan 'Geçerken'. Ağaoğlu'nun 1975-85 yıllan arasında yazdığı yalnızca sanat ve edebıyatla ilgilı yazılannı bıraraya getınyor. İlk baskıdan bu yana geçerliliğini y ıtırmeyen bu yazılarda, köy edebiyatından "yazarlık dırcncıne. edebiyatta cinsellikten. "başucu kitaplan'na kadar açılan genış biryelpaze ıçınde yer alan çok sayıda sorun ve konu ırdelemyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle