Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
«YFA CUMHURİYET 27 AGUSTOS 1996 SALI
10 DIZIYAZI
Cendine bir kişilik arıyor Murat, Doğulu kimliğiyle Istanbul arasına sıkışmışlığının farkında
Bir gün doktorolacak
ama...Istanbul'un "öteki" çocukları
"urat, Tıp Fakültesi öğrencisi. On yedi yaşında ilk
kez kitap okuyan, ama ortaokulda yazdığı
kompozisyona sığdırdığı düşlerinin peşinde koşan
jenç bir adam. Yirmi yaşında ve en çok Kürt kimliği
ccıtıyor canını. En çok da iç savaşın çıkmasından korkuyor.
ÖQğulu kimliğiyle Istanbul arasında sıkışmışlığının
fırkında. kendine yeni bir kişilik anyor... Bu nasıl bir şehir ki hiç bir farkı yok Elazığ'dan.
Alabıldiğme hırçın. O mtmaya çahştık-
ç. elinden kaçan dünyanın ıplerinin hır-
cnlıgı bu. Daha yeni yüzleşmeye başla-
dğı Kürt kimliği acıtıyor canını. Batıya
ytklaştıkça Dogululugunu da sürüklüyor
p-şinden. Sankıbirşey varbirilerininelin-
d•. obaşını kaldırdıkça törpülüyor.
Teyp yok. fotoğraf da. Çünkü Murat.
Çazı Mahallesı'ndeoturuyor: çünkü Mu-
ra. Elazığh: çünkü Murat Ale\ı: çünkü
\urat tıbbıyelı. Çünkü Murat korkuyor...
Bj yüzden .-»oyadı da yazılmayacak. Ne-
d;n bu kadar korku? "Bu mahalledeyaşa-
ııak suç" dıyecek Murat ve örnekleye-
cck:
~Mahalleden >as.li bir anıca köyüne git-
tigeçen \ıl. kimliğini kaybetmiş. Yenisini
çfcartmak için ilçeye girtiğinde polis sor-
mış.'teröristleremiverdin?'Köydcdeğil,
İsanbul'da oturduğunu söylemis, amca.
Polis semtini sormuş bu kez. Cazi Mahal-
lesi'ni duyunca "orasr demiş polis Şır-
nak'tan beterdir."
Üstelık Gazı Mahallesi olaylarından
çok önce yaşanmış bu olay. Daha geçen
gun, CenıeM'nın önünde polis kalabalığa
copla saldırmış. kaçarken ayakkabılan
avagından fırlamı*. Kameralara yakalan-
ma korkusundan daha da hızlı koşmu:>,
parçalanan tabanlarının acısını çekmiş
günlerce. Bütün bunlan duyunca, yaşa-
yınt_a nasıl korkmasın ki Murat?
Ama önce Elazığ'dakı günlerinden söz-
reyp yok. fotoğraf da. Çünkü
Murat Gazi Mahallesi'nde
oturuyor. çünkü Murat
Alevi. çünkü Murat korkuyor,
Nıye mi? Daha geçen gün,
Cemevının önünde polis
kalabalığa copla saldırmış,
kaçarken ayakkabılan ayağından
fırlamış. Kameralara yakalanma
korkusundan daha da hızlı
koşmuş, parçalanan tabanlarının
acısını çekmiş günlerce.
etmelı Murat'ın. tıbbıyeye uzanan yoluna
bakmalı...
Devlet memuruydu babası. annesı ise
e\ kadını. Üç kardeşinbüyüğüydü Murat.
Bahçe ıçınde, elma. erik agaçları arasın-
daydı e\leri. İlkokul ikinci sınıftaydı. ba-
bası Trabzon'a tayın edildı. Denizi ilk kez
gördü Murat. masa tenisini. basketbol to-
punu da. Amatör bir takımda basketbol
oynadı. bıraz da futbol. Okuldaki arkadaş-
ları "SenKürtsün~diyorlardı. Neolduğu-
nubılmiyordu Murat. Kürt'ledigerlerinin
fark neydi. anlamıyordu. Alevi olduğunu
ise gızlıyordu. Çünkü annesi öyle istıyor-
du. \edenıni soruyordu. bir yanıtı yoktu.
Karadenız in^anı farklıydı Doğululardan.
Murat. onların daha çalışkan, daha yara-
tıcı olduğunu düşünüyordu. Örneğin yaş-
lı bir kadın. kasabadan aldığı tele\ ızyonu
sırtında taşıy ordu köy üne. Onlarda ise ge-
nış araziler vardı ama kullanılmıyordu.
De\letin tanmı desteklemedıgini. verim-
li arazilenn bu şüzden ekilmedığinı son-
raları öğrenecekti.
Kücük işletmeci
Ortaokul ikinci sınıftaydı annesı hasta-"
landı. Ruhsal bunalım geçiriyordu. Onun-
la birlikte Istanbul'a geldi. Bir yıl sürdü
tedavisi. Elazığ'a tayinini istedi babası.
Sonra karısım çocuklanm da çağırdı ya-
nına. Şimdi yeniden kendi mahallesinde.
arkadaşlannın arasındaydı Murat. İlk işi
kendısine bir masa yaptırmak oldu. Bah-
çeye kurdu masayı ve haber saldı arka-
daşlarına. "Yeni bir oyaın >ar size öğrete-
ceğim ve bes, bin lira karşılığında oynama-
nıza izin vereceğün..." Kısa sürede yayıldı
haber. Sadece mahalle ve okuldaki arka-
daşları degil. başka semtlerden gençler
geliyordu. Harçlığını çıkarmakla kalma-
dı. neredey se babasından çok para kazan-
dı. O sıralardı bırbisıkletı olsun istedi. A-
ma babasının maaşının neredeyse tümü
annesinin sağlık harcamalanna gidiyor-
du. Murat'ın kazandıklan iseevingeçimi-
ne. Bu yüzden masa tenısınde kendisine
rakıp çıkanlann "Hadioynayalım" denıe-
lerini duymazhktan geliyor. bir işletmeci
gibi da\ranıyordu. Daha çok kazanmak
istiyor^a o tek nıasayı müşterilere bırak-
malıvdı. Babası karşı çıkıyordu bu ilk işi-
ne "lyi şeyler yap" diyordu. Bahçe sula-
malıydı. mşaatlarda çalışmalıydı. Murat
ise en iyisinin bu olduğuna inanıyordu.
"Onlardan daha ilerdeyim
r>
diye düşünü-
yordu ••Onların akılları. bilgüeri yetmi-
yor™ " Cstelik derslerini de aksatmıyor-
du, o halde... Babasıyla çatışmaları o yıl-
larda başladı.
Lise bittığinde kararlıydı. üniversiteyi
okuyacaktı. Kafasında tek bir düşünce
vardı. doktorolmak. Babası yıne karşı çık-
tı. hem uzun bir eğıtim gerektiriyordu
doktorluk. hem de masraflıydı. Bir mü-
hendıs olsaydı. ya da öğretmen. Dinleme-
di Murat. Istanbul'a gelip. Gazi Mahalle-
si'nde bir akrabalannın yanına yerleşti.
Ortaköy'dekibırkursayazıldı.tlkgün. ilk
derste öğretmen herkesi kaldırıp sordu.
"Hangi lisedensin?
1
" Kabataş, Kadıköy.
Esenler... Sıra Murat'a geldiğınde. okulu-
nun ismını söy ledı Şaşırdı öğretmen. "İs-
tanbul'da böy le bir okul \ar mı' diye sor-
du. "Hangi semtte?" Elazıg'daki bir lise
olduğunu duyunca daha da şaşırdı öğret-
men. Giyımi farklıydı sınıftakilerden. ko-
nuşması. sorduğu sorular... Onlar kadar
rahat değildi. Olu^turduklan grubun içi-
ne gıremiyordu. Kendi alışkanlıklarının
da etkisi vardı bunda. Küçük bir kentte
büyümüştü. kızlarlakonuşurken yüzü kı-
zarırdı... Doğulu kimliği, üzerindeki bas-
kılar yanıbaşındaydı. Kırmaya çalıştı, ba-
şaramadı. Dışlandığını hissetti. Bu daha
da hırslandırdı onu. Daha çok çalıştı. Ga-
Kınldı. Ne Kürt ne de Alevi kimliğını
açıklamadığı, politika bir yana kültürel et-
kinliklere bile katılmadığı okula gitme-
meye başladı. Okuldan korkuyordu önce-
leri. derslerin çok ağır olacağını. altından
kalkamayacağını düşünüyordu. Günde en
az yirmi saatini okula ve derslere verme-
liydi. Ama dersler başladığında hiç de
korktuğu gibı olmadığını gördü. Sosyal
yaşamı boştu. eğitimi de basitti. Herkes
kadav radan bahsediyor, ölü bedenlenn şa-
kaları yapılıyordu. ikinci sınıf öğrencile-
ri kadavra üzerindeki çalışmalannı anlat-
tıkça. Murat'ın gözünün önüne derisi yü-
zülmüş insanlar geliyordu. Çünkü derste
canlıbirinsanınderisinıyüzeceklerinisa-
nıyordu. İkinci yıl kada\rayı görünce an-
ladı yanılgısını. Belki de kendı yanılgısı-
na duyduğu kızgınlıktan ölü onu korkut-
madı.
Polltikaya girerken...
Istanbul'a geldığı yıldt, biryandan kur-
sa gıderken bir yandan da bir lokantada
garsonluk yapmaya başladı. Yüzü. hare-
ketleri hizmet alanını belirledi. aile salo-
nunda çalışacaktı. Seçunlenn yaklaştığı
günlerden birınde kalabalık bir masada
aliîjkanlığı olmamasına bağhyordu. popü-
ler kitaplardaydı aklı. Cem Ersever öldü-
rüldügünde. onunla ilgili yayınlan edindi.
Sıramüzikteydi. Birenstürmançalmıyor-
du. müzık dınlemekten pek hoşlanmıyor-
du ama türünü değiştirdi. O güne kadar
dinlediğı bir Orhan Gencebay'dı. Şimdi
yavaş yavaş da olsa kulaklannı ona kapa-
tıyordu ama o yine de diğer sanatçılardan
farklıydı. Türkiye bir hukuk devletı olsa.
Gencebay da bazı düşüncelerinı açıklaya-
bilırdi. Murat'a göre o diğerlerine göre
daha entelektüel ve insancıldı. Ferhat
Tunç'un şarkılan takıldı sonra diline. Yi-
ne de müzik dinlemeye alıştıramadı ken-
dini. Sinema da hep uzak durmuştu ona.
On yedi >ıl »onra ilk kez sinemava gitti-
ğınde. bunu bir alışkanlığa dönü^tünnesi
gerektiğinı söylemişti kendi kendısine. A-
ma başaramadı. Belki de kişiliğı oturma-
mıştı henüz. fiöy le düşünüyordu. Para so-
runu da vardı labıı ama ana neden çabuk
alışkanlık kazanamamasıydı. Tiyatroyla
ise bir kez bir kültür merkezının sahnele-
digi "Haziranda Ölmek Zor" oyununda
tanışmıştı. 0nun da bir ikincisı olmaya-
caktı. alışamıyordu... Biryandan kendini
sorgular ve ögrenmeye çalışırkeıı solun
neresindeyeralacagını düşünüyordu. Ge-
Gecekonduda yaşamak zor. Hele bir de metropolün farkındaysan..
zi Mahallesi'nden kalkıp hergün Orta-
köy "e gidiyordu. ^er bulup otursa da.
ayakta kalsa da hep elindeydi kitaplar.
Lni\ersiteye hazırlık dergilennin nere-
dey se tümüne abone oldu. çünkü ilk yüze
girene para ödülü vardı. Bırkaç ev ötede
oturan yakın akrabası bile sekiz ay boyun-
ca yüzünü göremedi Murat'ın. Geceleri de
eve kapanıyor. sabaha kadar çalışıyordu.
Sonuçlar açıklandığında üzüldü, ilk beş
yüzün içindeydi, Tıp'ı kazanmıştı ama pa-
ra ödülünü kaçırmıştı...
Okullar açıldıktan bir süre sonra, artık
bir emeklı olan babası da annesi \e kar-
deşlerinı alıp tstanbul'a geldi. Küçük bir
e\di yaşadıklan. Bir süre sonra sorunlar
çıkmaya başladı. Okuldan geldiğinde ha-
zır yemek olsun istiyordu ama annesi hâ-
lâ hastaydı. Ders çalışamıyordu. çünkü
gürültü bitmek bilmiyordu. "Susun, ders
çalışmalı>ım''diyordu ama dinleyen yok-
tu. Birşey söy lemiyorlardı ama Murat his-
bedıyordu ki. Tıp'ta okuması. doktorçıka-
cak olması umurunda deâildi ailesinin.
tartışma çıktı. Konu, "Oyumuzu kime \e-
relim"'di. Söyledikleri ısimlerden. hemen
hemenhepsinııısağcıpartilerdenyanaol-
duğu ortadaydı. Murat'ı çağırıp sordular.
"Sen ne düşünüyorsun bu konuda?" Ne
diyeceğini bilemedı. Bir süre düşündük-
ten sonra. "Tiirkiye'nin tam bağımsızlı-
ğından yanayim" diyerek başladı konuş-
maya "Milli kaynaklanmızı kullanmalı-
yız." Müşteriler şaşınp kutladılar. Bu kez
soru sorma sırası Murat'taydı. "Siz kim-
lerdensiniz?" Ülkücü olduklannı söyledı-
ler. Murat, ülkücülerle aynı düşünebildı-
ğı ıçın kızdı kendine. Şimdi öğrenme. an-
lama \e kendini sorgulama zamanıydı...
Hem düşünecek hem de garsonluktan
kargotaşımacılığına, kumaşbaskısına. ı.ş-
ten işe atacaktı kendisini... On yedi yıl bo-
yunca. vanı o ana kadar hiç kitap okuma-
mıştı. Ögrenmek ve sorgulamak ıçin kı-
taplarasanldı. LğurMumcu'nunbirısmı-
ni duy muştu o güne kadar. "Rabıta"sını
bir solukta bitirdi. Onu Mumeu'nun diğer
kitaplan ızledi. Sonra Aziz Nesin. Okuma
lı^iıninin ya\aş olduğuna inanıyordu. Sol-
cu gruplara baktığında kendılenni Gazi
Mahallesi halkınayeterinceanlatamadık-
lannı görüyordu. Ona göre sonunda kime
inanırsa ona giderdi halk. Sol gruplar ise
o giiveni veremiyorlardı Kabaydılar \e
materyalistdüşünüyorlardı. Halkınbırta-
kım inançlarına saidırıyorlardı. Halk bu
kadar peşinde gıdiyorsa küçümsememe-
lıydı dını. Onun bir ınancı yoktu ama tam
olarak bir ateist olduğu da söylenemezdi.
İnsanlar bu dünyada olanları tümüyle
açıklay anıadıklan sürece de bu böy le ola-
caktı. Solculardan ısteğı dinedaha saygı-
lı olmalanydı. Bu toplumun daha temel
çelişkileri vardı. onlarla uğraşılmalıydı...
Onu en çok korkutan da bir iç savaşın çık-
masıydı.
Askıya alınan aşk...
Sıra kadın erkek ilişkilerini anlatmaya
gelince. bilgilenme sürecinde öğrendik-
lerini anbtacaktı Murat. Ona uöre cinsler
'Dflimden vazgeçmem'
îsfanbul"a ük geldiijnde
gürültü şaşkına çevirdi
Murat'ı. Gece on ikiyle
sabah dört arasında
uyuyabiliyordu o kadar. Bir
yıl boyunca otobüse
binmekten ürktü. Her
binişinde nasıl ineceğini
düşünüyordu. Bu yüzden
belki de bildiği semtlerin
sayısı beşi geçmedi.
Sorsanız nereleri biliyorsun
diye, "Gaziosmanpaşa'*
diyecekti "Eyüp, Beşiktaş,
Eminönu, Adator." Karşıya
belki iki belki de üç kez
geçmişti. Deniz kıyısında
oturmak hoşuna gidiyordu.
bunun için de seçtiği tek
yer vardı, Sarayburnu. Oysa
televizyondaki fîlmlerde
izlerdi bu kenti. Kendini
kaptınrsan Istanbul seni
yerdi. Her türden insan
vardı. Bu yüzden
Doğululuğu korumak,
çevrenin dışına çıkmamak
gerekiyordu. Sonralan
değişti düşünceleri.
Nerede yaşıyor olursanız
olun, yasadıgınız toplumun
da bir kültürü vardı.
Doğulu kültürün bütün
özelliklerini taşısanız da bu
yenilikleri ister istemez
görmek zorundaydınız.
Şimdi böyle düşünüyordu
iîjte ve gördü. Biraz daha
cesareti arttı. Korktuğu
şeylerin üzerine gitmeye
başladı. kitap okudu. Kadın
erkek ilişkilerine bakışını
biraz da olsa değıştirdi.
Kardeşleri çok daha
farklıydı. Anne ve babası
bütün özelliklerini korurken
kardeşleri tümüyle
batılılaştı.
Yeniliklere kendısint
açmasına rağmen dile
karşı direndi Murat.
Beraber okuduğu
arkadaşlannın Istanbul
Türkçesinde koıiuşabilmek
için harcadıklan çabayı
yadırgadı. Belki kabaydı
ama Kürtçe kendi diliydi.
Sonuçta bir Kürttü ve
Türkçe konuşmak zorunda
değildi. Ama bu kimliği de
ona kazandıran
Istanbul'du. Karadeniz'de
"Sen Kürtsün"
dediklerinde şaşıımalan,
Alevi kimliğini gizlemeleri
geriierde kalmıştı artık ve
Murat şu an doğruyu
bulduğuna inanıyordu.
Ama yıne de okulda ne
Alev i ne de Kürt kimliğini
açıklayabilmişti.
Korku\ordu...
arası ilişki de genel üretım ilışkilerinden
kaynaklanıyordu. Şu anda dünyada kapi-
talizm hâkimdi ve iki cinsin ılışkılerını de
o belirliyordu. Kadın bir meta ıdı bu sıs-
temde. Cstelik tarihin hıçbır döneminde
görülmedigi kadar alınır satıhr bir hale
getirmişti kadını. Ya o. bir kadını sevmiş.
miydi hiç? Lise döneminde. kendı sınıf-
lanndan bir kıza âşık olmuştu. Pek buluş-
tuklan konuştuklan söv lenemezdi.çünkü
toplumun yasaklan araMndaydı aşk da. bır
kızla erkeğin arkadaşlığı da. Ilışkileri an-
laşıldıgında. çevre kendini göstermıştı.
"Sen derslerinc baknıahsın önce". "Hani
ünrversitevi de okuyacaktın." Murat çev-
renin kontroliine bıraktı kendini. ilişkisi-
ni kendı tanımıyla askıya aldı. Bu şehir.
Istanbul belki yeni aşklaragebeydı ama...
İstanbul'da yaşıyorolmak yetmiyordu kı.
Doğunun etkisi üzerındeydi lıâlâ. Orada
yaşayan insanlann geleneklerıyle sıkı sı-
kıya çevrelenmıştı.
Örneğin onlar gıbi düşünmese de ev li-
likten önce sevişemezdı bir kadınla. Bas-
kı hem dışarda hem de içindeydi. biliyor-
du. Onların arasındayken yaşayamazdı
düşüncelerinı. Öte yandan bunun doğru-
lugu da tartı^ılırdı. Şu yaşanan ilı^kilenn
de özgürlükle alaka>: yoktu. Önemlı olan
kadınla erkeğin neden bır araya geldiğiy-
di. O özgürlük denilen şeyler sanatçılarla
sporcular arasında yaşanırdı. Daha çok
reklama. çıkar sağlamaya yönelik ilışki-
u anda dünyada kapıtalizim
hâkimdi ve iki cinsin
ilişkilerini de o belirliyordu.
Kadın bir meta idi bu
sistemde. Üstelik tarihin
hiçbir döneminde görülmedigi
kadar alınır satıhr bir hale
getirmişti kadını. Ya o, bir kadını
sevmiş miydi hiç? Lise
döneminde, kendi sınıflarından
bir kıza âşık olmuştu. Pek
buluştukları konuştukları
söylenemezdi..
lerdı. Yine de iki taraf da dürüst yaklaşı-
yorsa bırbırine neden olmasın... Yok ha-
ytr, olmamalıydı. bu da Murat'ın kendini
Doğuya yakın hıssetmesindendi belki de...
Ona göre bır kadınla bir erkeğin bır a-
raya gelebilmesi için birçok şeyınortak ol-
ması gerekirdi. Bir ınsan polıtıkleştıği za-
man yanındakı insanın da kendisı gibi ol-
masını ısterdı. Solcu bırerkek sağcı bir ka-
dınla asla bır araya gelemezdı. Çok güzel
olabilirdi kadın. ya da çok seksi ama Mu-
rat için öneml i olan düşünceydı. Sekse ge-
lınce... Bu konudakı sorulan yanıtlamaya-
caktı, seksı nasıl yaşadığına ılişkin soru-
lara yanıt vermeyecektı. Ama sokaktaki
adam gibı bakmıyordu. Bazı normlan \ar-
dı. sabah ışe gıden. akşam televizyon sey-
reden sonra da sev ışen erkeklerden olma-
yacaktı...
Kürtaj mı? Hiç düşünmemişti ama in-
sanlar isteverek ilişkiye girmişse onayla-
mıyordu. fli^ki bıtmı^se. belki de çözüm
olabilirdi ama... Hadi açıkça söylemeli.
pek doğru bulmuyordu Trabzon'da. daha
ortaokuldayken bir kompozisyonda otuz
kırk yıl sonrasının düşünü kurmuştu Mu-
rat. Liseyi Ankara'da bitirmek vardı o düş-
te. üniversite sınavlannda ilk üçe girecek-
ti. tıp okuyacaktı. L'fak tefek değişıklik-
lere rağmen ulaşmıştı düşüne ama önü tı-
kanmıştı şimdi. Kendine aıt bir evı olsun
istiyordu artık. Ne annesiyle konuşuyor-
du ne de babasıyla. Her ay. thtıyacı olan
on mılyon lirayı alıyordu ama bütün ıliş-
kileri bu kadardı. Onu onaylamalarını.
Tıp'ta okuyor olmasından gurur duyma-
lannı istiyordu ama...
Babası köyii özlüyOT. oradakı e\i sat-
mamakta direniyordu. "Belki" demişti
"Bir gün geri döneriz..." Özlemi anlıyor-
du Murat. ama dönemeyeceklerini de bi-
liyordu. Dönselerdeeski Elazığ değildi ki
artık. eski insanlar da yoktu. "Onemliolan
bugün" diye düşünüyordu Murat "Sonra
yarıııı düşiemeli. Hem yirmi. otuz yıl son-
rasını kim bilebilir ki?"
Evdekı kımse onun başanlarının. düş-
lennın farkında bile değildi. Şimdi kara-
rını vermıştı artık. Buokul bitmeli.odok-
tor olmalıydı. Kendısi için olmasa bile
toplum için bir ^eyler yapmalıydı. O hep
bir idealıst olmuştu, hangi nıesleği seçti-
ğinde insanlarla daha yakın bir ilişki ku-
rabileceğıni hebaplamıştı. Doktorluk bu
düşüncelerinin tercihiydi ışte ve ailesine
rağmen o bır doktor olacaktı..
yarın: Seriat gelecek,
istanbul düzelecek...
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Eşi, Ruhi Su'yu Anlatıyor...
Ruhi Su, 1912 yılında Van'da doğdu. Asıl adı Meh-
met'ti. Anasını, babasını hiç tanımadı. bilmedi. Kendi de-
yişiyle 'Birinci Dünya Savaşı'nın ortada bıraktığı çocuk-
lardandı.'
Çok küçüktü Van'dan Adana'ya bir ailenin yanına gel-
diğinde.
Aile çok yoksul bir aileydi. "Amca" diyor, 'arpca' bili-
yordu erkeği. Altı yaşına geldiğinde Adana, İngiliz ve
Fransız ışgalı altındaydı. işgalin getirdiği sorunlara da-
yanamayarak Toroslar'a kaçtılar. Toroslar'a sığındılar,
oradan oraya göçtüler. 'Kaç kaç' deniliyordu bu olaya.
Kurtuluş Savaşı'nın sonunda Adana'ya döndüler Zaman
içinde, 'amca 'nın gerçek amcası olmadığını öğrenmiş-
ti bile. Ama anasız, babasız, amcasız, teyzesiz öyle çok
çocuk vardı ki o sıralar, hiç önemsemedi. Çocuk olma-
yı önemsemediğı gibi.
Zeynep Oral, yukarıya aldığım tümceleri, 1 Mayıs
1984'te Millıyet Sanat Dergisi'nde yayımlamış.
Ruhi Su. 20 Eylül 1985'te öldü. Onun olümsüzlüğe va-
nşının bu yıl on birinci yılı doluyor. Zeynep Oral'ın ko-
nuşması, Ruhi Su'nun ölümünden sonra yayımlanan
'Ruhi Su, Ezgili Yürek'te var.
Çumhuriyet okuru, Konya'da yaşayan savunman Lüt-
fi Özçimen'ın, Ruhi Su'nun sürgün yaşamı sürdürdüğü
Çumra'da, Ruhi'ye çok iyi davranan savcı Muharrem
illeez'i bulup çıkarmasından sonra, kafamda bir şimşek
daha çaktı. Ruhi Su'nun kimselere anlatmadığı kimı öy-
külenni aramak istedim. Bu konuda Ruhi Su'nun en ya-
kın arkadaşı, yoldaşı Sıdıka Su yardımcı olabilirdi.
Sıdıka Su'ya sordum:
- Ruhi Su ile nasıl tanıştınız?
- Oooo, çok.uzun hikâye, on/an yazacak m/s/n? Çok
yazdılar çunkü.
- Bir tazeleyelim yani...
- Şimdi, Ruhi Su'yu her zaman söylediğim gibi, ön-
ce sesiyle tanıdım. Tanıştım. Çünkü, benim ağabeyim
Necmi Umut,z/raaf fakültesınde öğrenciyken, Ruhi Su
operadaydı. Necmi Umut, ilericı.. birkaç kez hapislere
filangirmış birinsandı. Biz, Ruhi'yle sanıyorum, bu yüz-
den tanıştık biryerlerde. Ruhi 'den uzun uzun ağabeyim
söz ederdi. 1943-1945 arası Ruhi, radyolarda söyledi-
ği zaman, ağabeyim kanalıyla Ruhi'nin sesinı tanıdım.
Radyoda her 10-15 günde bır -on beş dakika mı. yarım
saat mi şimdi tam anımsamıyorum- türkulerı dınlerdik.
Benim annem de türküleri seven bir ınsan; o da ğelir,
mutfakta ış yaparken önünden önluğü çıkarır, büyük bir
saygıyla bizim yanımıza geiır, hep birlikte türküleri din-
lerdik. Sonradan 1946 yılında Dil Tarıh Coğrafya Fakül-
tesi 'ne (DTCF) geldim, Felsefe Bölümü 'nde öğrenci ol-
dum. O yıl, Ahmed Arif'ler de var; Ruhi Su yedek su-
baylığını yapıyordu Ankara'da. Sanıyorum. operada
oyunlanna engel olunmaması için başka yere verme-
mişler. İlk kez Ruhi'yi, yedek subayken, yedek subaygiy-
sisiyle tanıdım. DTCF'nın önünde, Nezihe Araz, ben,
Ruhi, Ulusa dek yürüdük.
- Ben sızı ağabeyim kanalıyla tanıyorum! dıyorum, a-
ma Ruhi'nin hiç sesi çıkmıyor. Böyle konuşmuyor, filan.
Sustum, daha başka bır şey söylemedım. Bıraz da ğa-
ribıme gıttı. 'Nasıl, böyle konuşmuyor' diye. Sonra, U-
lus'a geldik, ayrıhyoruz; ben o zaman Yardımseverler
Yurdu'nda kalıyorum. Dedı kı:
- Kusura bakma, konuşamadık! Çünkû benim bu ak-
şam ya da yarın, oyunum var operada, onun için ağzı-
mı açamıyorum, hava çok soğuk!
Neyse, konuşmamasının nedenini anlamış oldum.
Daha sonra hep konuştuk. Çünkü, Ruhi'nin DTCF'de
korosu vardı, ben de koroya katıldım; koro öğrencisi ol-
dum. Ondan sonra da birlikte olduk; aynı düşüncelenn
sahibiyiz; böylece, ahbaplığımız, arkadaşlığımız sürdü.
Aramızda herhanği bir şey yok; aramızdaki ilişki,'
1950'nin ortalannda başlıyor, başladıktan sonra da, ay-
nı zamanda Ruhi'yle yer altında karşılaştık: Türkiye Ko-
münist Partisi'nde (TKP). Şöyle: 0 da TKP üyesi, ben-
de TKP üyesiyim! Ama hiçbir zaman (örgütten) konuş-
muyorduk. Belki birbirimizi tahmin edebilirdik, ama ya-
ni, böyle konuşmuyorduk. Sonra bır 'hücre'cfe karşılaş-
tık Ruhi'yle. Böylece hem bu sürdü, sonra aramızdaki
ilişki daha gelişti... Veartık, 1951 tutuklaması başlamış-
tı: ne yapacağımızı bilemiyorduk; yani evlensek mi. ev-
lenmesek mi? Çünkü heran tutuklanacayız, beklıyoruz!
Tutuklamalar İstanbul'da başladı, sonra Izmir'e geldi,
Ankara'ya gelecek! 11 Kasım 1952'de (ğözaltına) alın-
dım ben. Her gece bekliyorum, 'geliyorlar. gelecekler'
diye. Gerçekten 05.30'da filan geldiler bana. Evde ara-
ma yaptılar, sonra alıp 'Birinci Şube'ye götürdüler. Ta-
bii, Ruhi'ye de gelmişler, fakat Ruhi kapıyı açmamış. An-
kara Kalesi'nin 'Kaledibf nde oturuyordu Ruhi, o za-
man, birinci katta oturuyordu, penceresi caddenin üs-
tündeydi; o kapıyı açmamış. Onlar, kapının önünde bı-
raz durmuşlar, o tarafa, bu tarafa... Ruhi onları görün-
ce, hemen (yandan) çıkmış, köşeyi dönmüş, hemen bir
biletalıp Istanbul'a ğitmiş. O zaman, 'Veysel' filmiçev-
riliyordu, 'Aşık Veysel' filmı..
Ruhi Su'nun alacağı parası filan varmış, onları almış,
ertesigünü uçakla yeniden Ankara'ya dönmüş. 'Ope-
ra'ya uğramış; operada çekmecelerinı filan boşaltacak.
Ruhi anlatıyor
- Daha ben girer girmez 'Opera 'ya, anladım, 'MC git-
ti, hemen telefon etti: "Geldi!" diye. (MC ünlü bir sanat-
çı, öldü. Adını yazmıyorum.) Ben eşyalarımı topladım.
(Opera karşısındaki) Dentzcüer Caddesf ne doğru gıder-
ken bir motosikletli polis durdu, omuzumdantuttu. "Ru-
hi Su siz değil misiniz?" diye sordu. "Evet. benim!" kar-
şılığmı verince. hemen tutup, Kaledibi'ndeki eve götür-
dü...
Ruhi'yievine götürmüş, evinde arama yapmışlar. On-
dan sonra alıp götürmüşler Ruhi'yi Birinci Şube'ye. Ak-
şam da Istanbul'a sevketmişler... ;
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\
2 3 4 5 6 7 8 9SOLftAN SAĞA:
1/ Zafere ınanma-
yanlann ya da sa- "•
vaşın sürmesını 2
yenılgiden daha
ağırsayanlanndü- 3
şünce \e sıyaseti. A
2/ tnsanın var ola-
bılmekıçındoğayı 5
değıştırmesı ve
doğayı değıştırir-
ken kendini de de-
ğıştırmesı sürecı...
Akıl. 3/ Yön gös- 8
termek ıçın bellı g
yerlere konulan
işaret... Dağkırlangıcı. 4/
Genellıkleeskı kahvelerde
ve evlerde bulunan. duva-
ra bıtışık tahta sedır... Yer-
me. ödeme. 5/ Türkçe'nın 3
deıçindeyeraldığıdilgru- 4
bu. 6/ Sevınç belirten bır
ünlem... Bır vetkınin. ya-
sanın ya da kararın yürür- "
lüğegırmesıne karşı çıkma 7
hakkı.7/Erzurum"unbiril- 8
çesi... Ilaç. 8/ tki simetrik •
odağı olan kapalı eğrı. 9/
Eyerın arka bölümü... Lluslararaü Tıyatro Enstıtüsü'nün
sımaesı.
YLİCARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir pıyasada aynı malı arayan ıkı alıcı bulunmasi duru-
mu. 2/ Enerjı.. Ayın ve kımı yıldızların dolayındakı ı^ık
çevresi. 3/Demirinsimgesi... Birinden birinın olacağı sanı-
lan iki ış ıçın kullanılan bağlaç. 4/ Dalkavukluk etmek. 5/
Asya'da yüksek bır bölge... Dört Halife'nın sonuncu>u. 6/
Cstü kapalı olarak anlatma... Oğuz Aral'ın yarattığı bır ka-
rıkatür kahramanı. 7/ Gıysınin yaka. kol. etek çevre^ıne
geçırilen ince şerıt... Atasözlerıne dayanan didaktık Çın şı-
iri. 8/ Eskıden okullarda çocukları çalıştırmakta görevli
kımse.. Bir sınav şeklı. 9/ Kayak sporunda bır yanşma dalı.