Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 1996 PA2AR
12 DİZİYAZI
'Bir gündevrim
olduğunda...'
Sunuş
Mehmet Efendi, Vfahmul
Efendi, Ahntet EfendL. .
İstanbul onlarla lanıştığında
bin dokuz yiiz kjrkh yıllann
sonuydu. Çoğu askertiğıni
bu kentte yapmış, sonra da
Jcapıcilığa yızılıp geri
dönmeyı bir virpıda
sılıvernııştı akiından... Y'ine
de köylerinden kadınlarla
evlenmiş.eşlerini kapısında
durduklan apartmanlann 14,
16,22 numaralı dairelerine
gündeliğe göndermişlerdi.
Kapıcı çocuklan öyküleri o
günlerde yazılmıştı. Ezilen,
horlanan, bu yüzden
annelerine ve babalanna küs
duran çocuklara mutsuz
sonlarbiçilmişti. Yeni sonlar
arayan masalcılar, fılmciler
kötü yola düşmesine ramak
kala iyi ve "namuslu"
insanlarla tanışıp
namusunu" kurtaran
şarkıcı kızlar. çalıştığı
otomobil tamircisi
dükkânına sahip olan bıçkın
delikanlılar yaratmişlardi.
Bununia da yetinnıemiş.
savaş zengini ya da
mirasyedi >
*asiller'*in
karşısına "sonradan
görme"leri çıkarmışlardı.
Bunlar. ya Kayseriliydi ya
Konyalı ya da
Kastamonulu... Üzerineölü
toprağı serpilmiş kent
canlanıyordu. Duyulan
onlann sesiydi: "Patates
soğan". *Üç don eüi bin
üra", "Koş vatandaş koş~"
Inşaatlar onlanndı.
lokantalar. berber
dükkânian. fınnlar...
Yemeklerı, dilleri,
müzikleriyle gelmişlerdi.
EUerinde kalan son mirası
da tüketen kentin •*aslüer~i
korku filmierine yönetmen
yazıidılar: "Kentimizi
bunlar bozdu". "Lahmacun
ve viski külrürü yarattılar",
"Ya> hayvan »ay™*
1
"Aaıan,
arabesk işte_."
Sosyologİardan.
antropologlardan önce onlar
konuştular ve cephelerini
seçtiler. Ekonomik ve
siyasal nedenler umurlarında
değildi.
Onlarsa kendi
hallerindeydiler. Önceleri
alınmadılar değil. ama
kuiaklanna gelen
yargılamalan biyık altı
gülüşlerde boğdular. Yirmi
yıl önce gelen kendini eni
konu kentliden sandı.
kendisinden iki yıl sonra
geleni gösterdi parmak
ucuyla, "Kenti aha bunlar
bozdu...** Boğaz manzaralı
evleri de vardı, metrekareye
iki yüz elli gram yağmur
düştüğünde seller aitında
katan bodrum katlan da.
Hiçbir haritanın kabul
etmeyeceğı, hiçbir enlem ve
boylama sıgmayacak
mahaileler yarattılar. Yollan
oldu, elekrikleri, suları.
posta adresleri...
"Namus"lanna düşkündüler.
"aüe"ienne. "diıTlerine ve
"dirierine... Kendilerince
korudular. Bir yanlan hep
köyde kaldı, ama
kentliydiler şimdi. Ama göç
bitfnedi. yenı gelenlerin işi
onlann yaşadıklanndan ne
kolaydı ne de zor.
Çoğaldılar. $imdi yaşama
sırası çocuklanrnndı. Kentin
sınırlannı onlar zoriayacaktı.
îşte bu yazı dizisi o
çocuklan anlatıyor. 16-20
yaşlan arasındaki gençlerin
yaşamlannı, düşlerini.
korkulannı, beklentilerini,
Jcente ilişkin tutumlannı...
Devrimci, ülkücü. dinci.
konfeksiyoncu. öğrenci,
jşçi. Sıvaslı. Adanalı. Muşlu,
Erzincanlı yedi genç
konaştukça "can sıkmösı"
daha ağir basıyor. lş kentte
yaşamakla bitmiyor,
toplumun "bulantTsi onlan
da sanyor. "Genç" tanırnmı
altüst eden düşünceleri var,
"yaşu" tanımına bile
girmeyecek korkulan...
Doğuhi kimlikleri kentin
kimliğini. genel politikalan
tanımıyor. Peşlerine
takıldıklan ideoloji ne derse
desin. onlar doğuludan yana
düşünüyor: -Güneydoğu'da
öidurüfen bizim insanımız,
bu ssmış bitsin..." Bir tannnın
varlığına inanıyorlar.
evlenmeden önce sekse
karşılar, kitap
okuyamıyorlar, sinemaya.
tiyatroya gtdemiyorlar \e bu
kentten korkuyorlar. Çünkü
bu kent bir baş belası. umut
törpüsü... Ve bu kent. kendi
u
şkMet"ini onlara yükiüyor.
İstanbul'un "öteki" çocuklan
• 'Babam maaşını alır eve gelirdi. Eline bir kâğıt
verirlerdi. Bakıyordum, emeğinin karşılığı on milyonsa
devlet bunun altı milyonunu almış, bize dört milyon
vermiş. Biz de dört milyonla geçinemiyoruz. Devlet
burada buna dört milyon veriyoruz ama bu geçinir mi
diye düşünmüyor, fakat vergisini de alıyor bol bol.
Burada devletin pisliğini gördüm.'
O
nları bılıyoruz. lsımleri kimın umurunda,
Ahmet. Âyşe. Veysel ya da Hikmet? Tarih
onları "Barikat Çocuklan" diye geçirecek
kayıtlarına veekleyecek "Vaatsizbir ülke-
nin çocuklanydılar. Bu \üzden erken bü> ü-
düler. Kendi \aatlerini sürdüler hayata ve bu vaat uğru-
na ortaja küçük bedenlerini kovdular..."
Ömerde ışte 0 çocuklardan bıri. Kendini. bankat ön-
cesını. barikat arkasına geçisinı ve sonrasını. düşünce-
lerinı. ölümü topaç gibi elinde çevirişini anlatıyor:
Tamamlanmamış bir inşaatın giriş katında oturuyor
Ömer \e ailesi. Konuştuğumuz odanın bütün eşyası iki
çekyatla, cam nesnelerle doldurulmuş bir büfe. Aile
1970'lerın başında Sıvas'tan göçüp Gazi Mahallesi'ne
yerleşmiş. Ömerde bumahallededoğmuş. Ortaokulu bi-
rincilikle bitiren Ömer'in en başarılı oldugu ders mate-
matik. Bıri kız. beş kardeşler. Babası ışçı emeklısi an-
nesi ıse ev kadını. Kardeşlerinden bin. beş yıl önce ma-
hallede çıkan bir olay sırasında polıs kurşunuyla ölmüş.
Fikrıneyakınbırse\gilisi var. Eğerölmezdebiraz da-
ha büyürse doktorolacak. Usul usul konuşuyor "doğuş-
tan solcu" Ömer. Sorulara yanıtı yalın. Kurgulamıyor.
süslemiyor. "Benherşeyibilirim''leriyok, "Sizzaten..."le
başla>an öfkelen de. Istedığı dünya elının altındaymış-
çasına güvenlı. ölümü yanında taşıyanlann umarsızlığın-
da beklentisız anlatıyor. anlatıyor...
- Nasıl bir çocukluk yaşadın?
- Zorlu.
- Nasıl?
- Şu an olduğu gibi çocukken de ölüm tehlikesi vardı.
Kanalızasyonlaraçıktaydı. aralanndaarkadaşlanmolan
çocuklardüşüp ölmüştü. Birüstmahalleyibilmıyorduk..
gitsek, kayboluyorduk. Sürekli bırçemberin içinde do-
laşıp oynuyorduk. Bir de yoksulluk...
- Kardeşlerinle aran nasıldı?
- Onlara abi bile demıyordum, norma) bir arkadaş gi-
bıydik. Yaşıtlarımla nasıl eğleniyorsam. onlarla da ay-
nı şey...
- Nerede ve nasıl eğleniyordunuz?
- Futbol oynamaya gıderlerdı beni degötürürlerdi. on-
lar oynardı ben tezahürat yapardım. Alibeyköy Bara-
jfna giderdik. onlar suya gırer ben elbıselenn yanında
dururdum. o da bana yeterdi.
- Çocukluk ovunlann nelerdi?
- Daha çok, taşla sopayla. bıçakla oynardık. Bıçakla
oynadığımız biroyun vardı. saplatrr.aç. Birarkadaşımın
iki »özü de görmez oldu bu oyun yüzünden.
-îlkokulda öretmenlerinle arkadaşlannla ilişkin nasıl-
dı?
- Öğretmenle arkadaş gibıydik, müdürle de öyle. Ar-
kadaşlarla da kavga dövüş olmazdı aramızda. Şimdi ha-
tırlnorum da ilkokuldahiç kimseyle kavga etmemişim.
- Ne zaman ka\galara başladın?
- Ortaokulda kavga değil de tartışma oldu. Kavga bi-
ze uzak düşüyordu.
- Tartışmalann nedeni neydi?
- Bir ola\. mesela cezaevlerinde açlık grevi olurdu. Bir
tanesi derdi, açlık gre\ i yapılması yanlıştır. Bizdeder-
dik. açlık grevı yapılmalı, eğer açlık grevi yapılmazsa,
baskılara boyun egılirse daha çok baskı yapılacak. Ya-
nı sıvası konularda tartışırdık.
- Bu tartişmalan yaparken kaç yaşındaydın ?
- îlkokulda da ortaokulda da aynı tartışmalan yapar-
dık. Dokuz on yaşlanndan beri böyle...
- Bo> un eğmenin baskı\ı arttıracağını nasıl öğrendin?
- Bazı şeylerı evde benımsedim, fakat daha sonra. de\-
letin saldırmalan benim kafamda çelişkıler yarattı. Ar-
tık ben düşünüyordum. e\dekilerle ilışkim kesilmiş-
tı. Bazı doğrulan kendi m buldum, değerlendırdım.
- İlk çeüşkin hangisiydi?
- Sekiz yaşında. okumayı yenı öğrendığim sıralardı.
Babam maaşını alır eve gelırdı. Elıne bır kâğıt verırler-
di. Bakıyordum, emeğinin karşılığı on milyonsa devlet
bunun altı milyonunu almış. bıze dört milyon vermiş.
Biz de dört milyonla geçinemiyoruz. De\ let burada bu-
na dört milyon \ eriyoruz ama bu geçinir mi diye düşün-
müyor. fakat vergisini de alıyor bol bol. Burada devle-
tin pisliğini gördüm. Ayrıca Gazi Mahallesi'nde eskı-
den de polis baskısı vardı. sokaklarda gençler gözaltı-
na alınıyor, ışkence yapılıyor. öldürülüyordu.
- Barikatların arkasına hangi olayla geçtin?
- Geçen yıl, 12 Mart Gazi olaylannda geçtim. Çalıştı-
ğım için geceleri kalamıyordum, gündüzlen gidiyor-
dum.
- Nerede calışıyorsun?
- Bır fırında.
- Ne kadar ücret alıyorsun?
- Haftada iki buçuk milyon.
- Gazi Mahallesi dışında İstanbul'da nereleri biliyor-
sun?
- Hiçbir yeri.
- Diğer semtler seni çekmhor mu. merak etmivor mu-
sun?
- Hayır.
- Kitap okuyor musun?
- Şu sıralar okuvamıyorum.
- İlk okuduğun kitap hangisiydi?
- Maksim Gorki'nın •*Ana"sı.
-Son?
- Yaşar Kemal'm "İnce Memed"i.
- Hiç sinemava gittin mi?
- Havır.
- Th'atro?
- Ha>ır.
- Deniz kı> ısında otunıp bir ça\ içtin mi?
- Bu yıl, babam. annem ve teyzem Adalar'a gittik. O
zaman oturdum.
- Anne \e babanla ilişkin nasıl?
- İlişkilergeneldeanne. baba ilişkisi değil, arkadaş iliş-
kisi \ ar. Geçenlerde babam. ben ve en büyük abimle otu-
rup içkımızı ıçtık. maçı-
mızı ızledik.
- Şimdi hangi liseye gi-
deceksin?
- Hangisi alırsa. Geçen
yıl. öğretmenlerim baba-
mı çağırıp. başanlı oldu-
ğum içın başka bir okula
veımesini söylediler. Ak-
saray'dabirokulun ismı-
ni verdiler. Gittik. Oku-
lun müdürü karnemı gö-
rünce, çok iyi dedi, senı
alırız. Sonra nerede otur-
duğumuzu sordu. Gazi
deyince, yüzünün şekli
de konuşmaları da değış-
tı. Sonunda da almadı.
- Meskk olarak öniine
koyduğun hedef >ar mı?
- Hayır yok.
- Kafandan hiçbir şe\ geçmiyor mu?
- Rastgele okuyorum. ne gelırse.
- Bu kadar başarılısın neden rastgele?
- Orasını ben de bılmıyorum. ben de dü>ünüvorum. ne
olacağımı bılmiyorum. Istedığın okula alınmamak gibi
şeylerinsanı okumaktan soğutuyor.
- Geleceğine nasıl baknorsun?
- Geleceğı, kaç yaşıma kadar vaşanın bılmıyorum.
Doktor olayım dıyorum ama olabılecek mıyim'
7
Belkı
bugün, belkı yarın ölürüm. Çünkü sokaklarda akşamla-
rı. hiç dur ihtarı olmaz. Arkadan mermıyı basarlar. a>-
nı şey bana da denk gelebilır. ben de ölcbılırım Yani ge-
leceğimiz karanlık gibi.
- Nasıl bir düma düşlüyorsun?
- Yaşama özgürlüğü olan birdünva ıstivorunı öncelik-
le. Sınıfsız. sömürüsüz. emperyalıznıe bağlı olmadan. ra-
hatça yaşama ortamı sağlanmış bır dünva istıyorunı.
- Barikatsız mahallelerin insanları için ne düşiinmor-
sun?
İstanbul'un sınırlannı zorlayan varoşlarda öteki' çocuklar yaşıyor.
dıler. hiç tutanak lutnidddiı bırakacağız. Gözümüzü kor-
kutmava çalıştılar. Eğersıcılinıze işlerse okul havatınız
bıter. istediğinızı vapamazsını? dedıler. Gerçı biz kım-
seyı tanımıyorduk. olayda da \oktuk. Aksaray'a götü-
rüîdük. Biz voktuk dıyoruz. onlar vardı diyor, pankart-
ta. döv izde ne yazıjor. Herkes üstlendı dayatma karşı-
sında. Ben de ordaydım dedım. Neyse yaşımız tutma-
dığından bıraktılar. Yaş ortalaması on iki on üçtü, altı kı-
şıydık. Gece bıraktılar. sabah gelıp tekrar aldılar. Has-
taneve götürdüler. ışkence yapmadıklarına daır rapor al-
dılar.
- İkincisi?
. - Gece iki buçuk £İvanndatgeldtlen Yau>ofıiuife kaJk-
tım. Baktım. etrâfîmda efinde Mİahlar. çelık velekli in-
sanlar. Aldılar. arabaya bındırdıler. küfürler hakaretler.
Şubede bırkaç arkadaş daha vardı. örgütle ılışkılerini-
zı yazın dedıler: ne zaman örgütle bağlantınız oldu. ne-
leryaptınız. nereleri nıolototladınız. hangi bölgededer-
gı sattınız? Ben dedım, örgütle hiçbir ilgım yoktur. bun-
ları vapmadım. Bıraz sonra ılışkısinı buluruz dedi bir
polis. vanı ışkenceyegötürecekler.açıkaçık gözdağıve-
rivorlardı. Ondan sonra bır \anlış anlama olmuş. artık
îMiıı benzerlığı mı nedır. benı bıraktılar.
- Gözaltına alındığında va da barikatlarda ölmekten
korkmuvor musun?
- Yoo Ölüm korkusu vok orada.
- Nerede \ar ölüm korkusu?
- Ne bilevım. biz ölümdon korkmuvoruz. Genelde
gençler korkmaz ölümden. \ok bugün barıkata gireyim.
saldırırlarsa. ateş açarlarsa ben ölürüm gıbısınden bırdü-
şüncevok.
- Ölen arkadaşın oldu mu va da bir vakının... Na-
sıl karşıladın ölümü?
- Beş yıl önce mahallede çıkan bır olayda ağabeyım
polisın açtığı ateş sonucu öldü. Okuldan eve geldım 0
gün. neredeyse yaşım kadar beraberyaşadığım. ekme-
ğı vemeğı beraber yedığımiz arkadaşım. kardeşım öl-
dürülmüş. Çok etkılendim. En kötüsü de. o artık yaşa-
mıyordu Bu. çok ağır geldi bana.
- Zulümün. baskının çö/ümü ne sence?
- Devrim.
- Devrimden sonra nasıl bir İstanbul varatırsın?
- Farklı bırşev varatacağımızdan değil. Devrim oldu.
kentler. e\ ler. bölgeler. sokak isimlerı yıne aynı, fakat in-
sanlarözgür. Bızdevrımolunca kentı değıştireceğiz de-
mıyoruz.belkigüzeletkinlıkleryaratınz. Birgazinoye-
rine kütüphane. tıyatro açanz Onun haricınde kentte
fazla bır şe> değişme?. Bu da insanlara yeter herhalde.
- Bu altüst olmuş ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz?
' - Aslında Türkıve'ninelinde bulundurduğu kaynaklar
hiçbir ülkede yoktur. Ama EnginCivangıbı hırsızlarçı-
kıyor. ekonomiyi altüst edıyorlar.
Bızım ıktidarımız geldiğı zaman zaten halkın malını
yeme gıbı birşev olmaz. Şımdı tarım var. bırşeyler elde
ediliyor. ama en kalıtesiz üriin ülke ıçme dağıtılıyor. dı-
ğerleri satılıvor. Biz onları ülke ıçınde dağıtacağız. Dı-
şarı satmaktansa ülke içinde kalsın. ınsanlar yesin.
- Dümadaki sosvalist gelişmeleri izJivor musun?
- Aslında fazla ızleyemıyorum. Dünvada şu anda ne
olup bitıv or. sosyalıstler nerede hâkım. kımlerle çatışmış.
bılmiyorum.
- Fidel Castro geldiğinde onu görmek ister miydin?
- Isterdım. Gazı've beklnorduk onu.
- Beklediğinizi biîdirdiniz mi?
- Biz kendiMiıe böyle bır talep bildırmesek dahı Fıdel
Castro burava mutlaka gelirdi. çünkü burası onun vata-
nının birparçası.
- Dini tutumun nasıl?
- Aslında dın dersım ıv idir de dinle pek aram yoktur.
Din dersıne be> almak ıçın çalışırım. inandığımdan de-
ğil.
- Birtannnın varlığına ınanıvor nıusun'.'
- İnanmıyorum.
- Barikatlann arkasında olnıak nasıl duvgu?
- Barikatların arkasına gırdığımiz zaman içımize bir se-
v ınçgıriyor çünkü şunugöruvoruz: biz artık özgürvatan
topraklannaadımatıyoruz Özgürvatantoprağındasoh-
bet edıvoruz
Elinde silah olan polislerin değil. taş. molotofolan ço-
cukların vanında kendımizı daha rahat. daha özgür hıs-
sediyoruz. Kararlılığımız artıyor. düşmana olan kinınıız
de. '
- Hiç akiından geçirnor musun bu halka güven olmaz,
bu halkla bir şev olma/ dive?
- Öyle bır >ey düşünmıivorunı. Su anki halkla her şey
olur. Ne eksik? Biz nıye halka bir şev ler veremiyoruz?
Hata bızde. Biz yetersiziz. Suçu halkta değil. kendimiz-
de aramalıyız.
Yarın: Kim çekecek külkedisinin ipini'
- O semtlerdeki insanların bankat kurmamalan yıne
bizden kaynaklanıvor. Biz. benim vaptığım gibi kendı-
mi bir bölgede. gazi mahallesindesinırlandırmışız. Ora-
daki yaşıtlarla sohbet ortamı yaratmaını^ım Bugün on-
lar zengin ya da yaşam koşulîarı ıv 1 diye bır şey yoktur.
Bir gün öyle sıkı bir dönem olacak ki. onlara da yılan
dokunacak. Yanlış bizde, gerekenleri onlara aktaramıyo-
TUZ.
- Aktarılması gereken ne?
- Bugün emperyalızm sömürüyor. Günırük bırliği ol-
du. sömürü daha da artacak. Çeşitlı partiler bu bır zafer-
dirdiyor. Oysaezilmeler, katlıamlar daha da artacak. Bu-
radaki insanlar öldü. ama bu artık bızımle de kalmaz.
Düşman artık azgınlaştı, daha başka verlere de saldıra-
cak.
Kısa zamanda onlara da denk gelecek. Mıllı krız olu-
şacaktır. Ne bileyim. onların babalarının çalıştığı iş ala-
nında birpiyasa durgunluğu olacaktır onlar da bızinı se-
viyemize düşecektir. Gümrük bırlığının fabrıkaları ku-
rulacak. onun babasının fabrika.» iflas edecektıı. Yanı va-
şam koşullan eşit düşecektir. Bunları aktarabılırsek. so-
run olmaz.
- Calışıyorsun. okuvorsun ve politikav la ilgilenhorsun.
Üçünün dışında neler >apıyorsun. kendine ait?
- Sosyal hayatım hemen liemen yok gıbı. Okul tatıl olu-
yor. tatileçıkıyoruzdıvorıızama çalışıiKi mev.simi aslın-
da. Tatildedeçalışıvoruz. tatıl bıtivortekrarokul. okul
bıtiyor tekrar ış. öyle gıdıyoı
- Evinize ayda ne kadar para giriyor?
- Babam işçi. Yirmi milvon lıra ınaaşalıyor. Birde be-
nim haftalığım.
- Gözaltına alındın mı hiç?
- İki kez. Ilkinde okulun çev resınde alındım. Karakol-
da sızi eyleme götürenler kımse onlann MIIIIII \ erın de-
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Böyle Savcılar da Varmış...
Ruhi Su'nun, Çumra'da surgün olduğu sırada, O'na
yardımcı olan Çumra C. Savcısı Muharrem llleez'i ti-
tiz bir araştırmayla bulup ortaya çıkaran, savunman
Lütfi Özçimen e teşekkurle yazıya başlıyorum. Lütfi
Özçimen, asıl Ermenekli, Konya'da çalışıyor. (Telefo-
nu: 0 332/351 53 95.)
Çok heyecanlanmıştım. Türkiye'de Muharrem İlleez
glbı savcılar da vardı demek. Lütfi Özçimen'in mektu-
bunu aldıktan, kendimce de kısa bir araştırma yaptık-
tan sonra, Sıdıka Su'yu aradım. "Savcı, RuhiBey'den
saz da öğrenmek istemiş" dedım. O da heyecanlan-
mıştı. Şöyle dedi:
"Tabii, Ruhi'den saz öğrenmek ıstedi. Bır cura aldı;
bir sabah Ruhi'nin kaldığı otele gelmış:
- Ben cura öğrenmek istıyorum! demış.
Çumra'dakı halkın bır kısmı Ruhi'ye karşı, bır kısmı
değil. Savcıyı (Muharrem llleez'i) ben de tanıdım. Ben
de Çumra'ya gittim, hapısten çıktıktan sonra; bırhaf-
ta Ruhı'yle bihıkte olduk. Ben Ankara'dan izın alarak
gıttım. Işte o sırada savcı bızı evıne çağırdı. Şimdi
anımsamıyorum, ama bırkaç da arkadaşmı çağırdı, bi-
ze çay ikram ettı kı, öylesıne önemli bir şey.
Şimdi bu savcının yaptığı önemli bir şey, Ruhi ora-t
dan ayrılacağı zaman, Çumra istasyonu yakınında bir
yerde Ruhi'ye birkonser verdirtti. Bu bir 'aynlış' kon-
serıydı. O zaman, tüm Çumralılar çözüldüler. Hepsi
geldıler, Ruhi'nin boynuna sarıldılar. Ruhi'ye demişler
ki:
- Biz size yaklaşamadık, ama inanın hep sızi destek-I
ledik, buradan bir an önce gitmeniz içın, destekledik...
Üçüncüsü, Ruhi'yı alıyor savcı, Çumra Cezaevı'ne
götürüyor. Ozaman, cezaevinın duvarları filan yok. var,
çok alçak duvaıiar, duvarlardan atlayarak, sazı elinde
Ruhi ıle cezaevı'ne gihyorlar. Savcı; daha önce:
- Ruhi Bey, diyor, mahkûmlara türkü söyler mısin?
- Tabii, herkese söylerim ben, türkü dinlemek iste-
yenlere söylerim, diyor.
Duvardan atlayarak ginyoıiar cezaevıne. Ruhi ora-
da mahkûmlara türküler söyluyor... Hep, bu savcı ya-
pıyor bunları. O zaman Kemal Aygün (güvenlikçı) bir
genelge gönderiyor, diyor ki: 'Ruhi Su, herfırsatta me-
lanetini (kötülüğünü) saçan bir adamdır, buna fırsat
vermeyeceksiniz!' Fakat savcı Ruhi'ye: 'Hiç merak et-
me, benim kaybedecek hiçbir şeyim yok!..' diyor.
Ağır ceza başkanı mı ne, bıri, bılemiyorum o adam-
cağız: 'Ben gidiyorum, emeklı olacağım yakında. fakat
yerime gelecek arkadaş mutlaka bu ışı çozumler
1
di-
yor. "
Neyi çözümleyecekler anlamıyorum. Sıdıka Su'ya
soruyorum:
- Ne içın?
- Ruhi'nin Ankara'ya naklı ıçın. Ankara'ya naklint
yaptırmıyor Kemal Aygün. Diyor KI: "Saygınlığını mı
gerı vermek ıstiyorsunuz (itibarını mı iade etmek ısti-
yorsunuz) yoksa Ruhi'nin, bu olmayacak!" dıypr. "O her
fırsatta melanetini kusan bır ınsandır" diye ekliyor. O
zaman gelen yargıç, savcı ıle bır olup kımseyı dinlemi-
yorlar, Ruhi 'nın Ankara 'ya naklıni yapıyohar. Çumra
halkı, bu savcının davranışlar/ndan sonra, -ben gitti-
ğim zaman- çok ilgi gösterdıler. Ruhi ıle salaş bır otel-
de kalıyoruz, bizi dışarı filan çıkamıyoruz sanıyorlar, o
denli üzülüyorlar. Benim durumuma da üzülüyorlar. O
zaman kadın mahkûmlar var, ama çok az. Müthiş ilgi-
sinı çekiyoruz halkın. Bizi sık sık karpuz yemeye, bağa
çağmyoriar. Kaç kez gittik. Bulunduğumuz otelin sa-
hibı de çok iyi bir adamdı...
- Otelin adı neydı?
- Otelin adını hiç anımsamıyorum, çok eski bir otel-
di. Çok istiyorum oralara gitmek; Çumra 'yt görmek... j
- Birlıkte gıderız!
- Inşallah! Mustafa Ekmekçi, 0 belgeyi, Lütfi özçi-
men'in mektubunu bana vereceksımz değil mi?
- Tabıı, o mektup sizin. Fotokopısini ben alırım, aslı-
nı size yollarım.
- Nasıl olursa. Bir de atanan yargıç mı, yoksa yerı-
ne gelen yargıç mı Ruhi'yı Ankara'ya nakleden, han-
gisiyse onun oğluyla bir ara bir ilişki kuruldu, ama ben
değil de başkaları kurdu, o çocuk da babasının Ruhi 'ye
ilgisinı filan söylemiş. "Ben çok çocuktum, babam an-
lattı..." demiş. Oğlu da sanıyorum İşçi Partisi'nde fi-
lanmış. Bir de O'nu bulmak var...
- Onu da ararız!
- Zaten belgesel böyle olur, bunlar çıkacak ortaya.
- Savcı Muharrem İlleez, 0 zaman 35-40 yaşlarında
olmalı sanıyorum.
- Savcı mı, işte o kadar. Ben Çumra'ya gittim, bana
da "Hoşgeldın"e geldı. Ben bır hafta kaldığımda zat-
en evine gittik, çaya çağırdı.
- Anladım!
- Yanı, şöyle gözümün önünde: Orta boylu, kumral
40-45 yaşında filan. Yalnız şunu söylediğıni biliyorum
Ruhi'ye: "Sen hiç üzülme, merak etme. benim dünyada
kaybedecek hiçbir şeyım yok. Nereye sürecek? Ner-
eyesürersesürsün."
- Olay kaç yılında oluyor? ?
- 1958. ' *
-1958olamaz!
- Öyleyse 1957'nin sonu filan. Tamam 1957'de çık-
tıkhapisten, doğru. 1957'nin Haziranı'ydı, bunları hep
yazsaymışız. Ne zaman çıktığımızı, tahliye ol-
duğumuzu, ne iyi olurdu. Ama, araştırmacılar bula-
bilir. Adanadakıler anımsar, onlar çok kalabalıktı. Vebiz
temmuzu, ağustosu Çumra'da geçırdik. Ruhi'ler
Adana 'dan salıvehldiler, ben Sultanahmet'ten salıveril-
dim! ',
B U L M A C A SED4T YAŞ.AYAS
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/Müzıktebırtam
seslik aralığın bir
kesınnı oluşturan
çok küçük aralık...
Hz. Muhammed
önderlığındekı
Müslümanlarla
Mekkelılerarasın-
da 625 yılında ya-
pılan savaş. 2/Batı
Anadolu'da ünlü
bır antık kent..
Metal parlaklığı
verılmış derı. 3/
Birnota... Tembel.
sünepe. 4/ Bır peygamber...
Harman yerındekı tahılın
taş ve toprakla karışık ka-
lıntısı. 5/ Küçük bır alan
üzerıne odaklanmış yoğun 3
ışık kaynağı. 6/ "Acele. 4
tez" anlamında kullanılan
verel bır sözcük... Hararet.
7/Avcılar ıçingöl kenarın- "
da vapılmış kulübe.. U- 7
tançduvma. 8/Abıde... Fal. 8
9/ Bangladeş"ın para bıri- g
mı... Yapılmış. gerçekleş-
mışış.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
l/Bezdenbıçılmışelbıse,çamaşır...Bayındır. 2/lşyen... As--
ya'da bır ırmak. 3/Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan
ek . Çalı çırpıdan vapılmış kulübe. 4/ Fazıl Hüsnü Dağlar-
ca'nınbırşıırkıtabı... Bınıcılıkteatınbayağıyürüyüşüneve-
rılen ad. S/Edebıyat. 6/Osmanlı de\ letınde kapıkulu asker-
lerıne ve kımı görevlılere üç avda bır venlen ücret... Ovun-
dacezalı çocuk 7/Yaramaz... Dılbılgısındekı sözcük türle-
nnden bın. 8/Aldırış etme, önem \erme... Prrmçten yapılan
Japon ıçkuı 9/Önüne geldiği binmi onla çarpan yabancı.
önek... Orta Asya'da vaşayan Şamanıst Türkler arasında;
çeşitlı şeylerden anlanı çıkartarak bakılan fal.