Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET
-rr
SAYFA
KULTUR 15
GRAMOFON İCNESİ AHMETCEMAL SELİM İLERİ
'Yine buyolu seçerdim...'«Gramofon İğnesi'nin bu haftaki
Ikonuğu Ahmet CemaL Yenıierde
«Geçmiş Bir Dua Kitabından (lyi Şeyler
"Yayınevı) vayınlandı. Sevgih Ahmet
jşıırlennı derlemiş bu ılk kjtabında.
«İ)nunla otuz yıla \aran çevın, yazı
»nücadelesini söyleşelım dıye
' düşündüm:
- Yıllar sonra ilk kitabın. Ama,
fceklenenin tersine, dü/yazılar değil, bir
şiir kitabı. Nelerduyumsuvorsun
Simdi?
jAslında hesapta olmavan bir kitaptı
"Geçmis, Bir Dua Kitabından". En
azından bu kadar yakın bir zamanda
\^ermeyi düşünmemiştım Fakat lyı
Şeyler Yayıncılıkın editörü sevgili
I-shak Reyna, şıırlerimın yayınlanması
lconusundaki ısrannı bir kez daha
yineleyince, ben de karanmı verdim.
INeler duyumsadığıma
gelınce. biraz kanşık...
Benden bir şeyler girmiş
gibı. Tam bılemıyorum.
f-Iakat kitap. gerçek bir
tasanm sanatçısı olan
TTmuçin Unan'ın katkısıyla
ö;yle güzel basıldı ki. şımdi
h«rhalde ancak mutluluk
duvabiJirim...
- Şiir yazma dürtüsii ne
zaman, nasd betfrdi?
KJtapta o "ılk' şiirlerden
örnekJer var mı?
Lise yıllanmda da yazmış
oldugumu hatırlıyorum.
ama sonradan onİann
hepsini yırttım. Dolayısıyla
o 'ilk'lerden bu kıtapta
yok. Asıl şiir yazma
dürtüsü. çok daha sonra.
belki de yaşadıklanmın
hesabını çıkarmaya
başlamamla birlikte
kendini belli etti.
Yaşadıklarımı ne zaman
diizyazıya dökmek
istesem. dizelere doğru
kaçtıklannın ayırdına
vardım. Ben de fazla
direnmedım. Sonra bir an
geldı, dizelere
dökemediğim zamanlan
yaşanmış sayamamaya
başladım Bövle ışte!
- Dtinya şiirinde ve
şiirimizde seni etkileyen
şairler kimler oMu?
lzin verirsen, bu soruyu
kendi şiinmden bağımsız
yanıtlayayım, çünkü büyük
adlar sıralayıp, onlardan
etkilenerek yazdığını
söylemek bana hep biraz,
nasıl diyeyım. çizmeyi
aşmak gıbi gelmiştır. Yani herkes
açısından. Beni bir şur okuru olarak en
fazla etkileyenlere gelince. ılk ağızda
yabancılardan Ingeborg Bachmann.
Rilke ve Kavafis'i, bizım şıınmızden
de Edip Cansever, Turgut U\ar, Atilâ
İlhan ve Behçet Necatigü'i sayabılınm.
- Okur, Ahmet CemaJ'i her şejden önce
bir çe\irmen olarak tanıvordu. Ben de
öyie. Dostluğumuzun başlangıç
yıllannda, deviş \erinde\se, "hafif
kıtaplar' çevirirdin. O giinlerin çeviri
serüveninden biraz söz açalım mı?
Çok acı yıllanmdan söz ediyorsun,
ama konuşalım biraz. Ne de olsa onlar
da benı ben yapan zaman parçalan. O
yillarda olup bitenlen çeviri serü\enı
diye değil. olsa olsa para kazanma
serüveni diye adlandırabilınm.
Üniversiteye yeni başlamıştım. Alkolik
olan babam. evi terk etmişti. Hem
öğrenimimi sürdürebilmek. hem de eve
ve anneme bakabilmek için para
kazanmak zorundaydım. Almanca
bildiğim için, öğrenimimi tehlikeye
sokmadan yapabiieceğım tek ış.
çevirivdi. Senın de> işinle 'hafir
kitaplann seçilmesı de bu yüzden oldu.
Yani kolay çe\ rilıp parası daha çabuk
alınabilecek çeviriler. Hem o yıllarda
yalnız kitap çevirmekle de
yerinmedim. N'oterlere \e tercüme
e\ lerine sürekli çeviriler vaptım...
Kolumun altında Almanca bildığimı
gösteren belgelerle, bana çe\ ırı
verebileceğinı düşündüğüm her vere
başvurdum.
- Sonra kitaplar değişti. Bu değişim
sürecini nasıl vorumluyorsun? Sendeki
bir gelişmenin mi sonucuydu?
Yıllar önce bir sergide gördüğüm bir
resmin altında şöyle >azıyordu: "Fazla
süresinin uzamasıyla. dolayısıyla
çev iriden alınacak paralann
gecikmesiyle eşanlamlıydı. Fakat o
yolu seçtim ve kendımi yalmzca
gerçekten çev ırmek istediğim
kitaplann dünyasına attım. Üstelik
işimi kendıme göre en tıtiz, en i>i
biçımde yapmak gibi bir tutkum da
vardı. Düşün. o yıllarda ev sahibimizle
aynı bınada oturuyorduk ve kıramızı
düzenlı ödeyemediğinıiz çok oluyordu.
Öj le zamanlarda ev sahıbinın akşam
ışden dönüş saatlerinde annemle
evdekı biitün ışıkları kapatırdık. bizı
evde yok sansın da kapıyı çalıp kırayı
ıstemesin dıve. Işte o yıllarda, 8-10
daktılo sayfası çeviriyi beğenmeyip
yırttığım ve yenıden yaptıfım çok
olmuştur. Yıkılmış yaşamlann
ortamında yetışenlere özgü bir tür
her şeyden önce benim karaktenme
çok uygun düşen bir uğraş. Kendımi
bildim bileli bende olan herşeyi
başkalanyla paylaşmadan
yaşayamadım. Buna bilgi de dahil.
Yabancı dilde okuduğum değerli bir
eseri mutlaka o dıli bilmeyenlerle de
paylaşmak istiyorum. Zaten
üniversitede çalışmayı bunca
sevmemin nedeni de aynı.
Bildiklerimi, öğrenmekte olduklanmı
paylaşmak. Üstelik insan nasıl
öğrencileriyle çalışırken kendi de
onlardan çok şey ögreniyorsa, çeviri de
böyle; paylaşırken öğreniliyor.
öğrenirken paylaşılıyor.
- Çeviriye bilimsel ve güzelduyusal
özellikleriyle yaklaşıyorsun. Bir ara
'Vazko Çeviri''nin yönetmenivdin.
sonra çeviri sanatı üzerine bilgilendirici
lli beş yaşındayım, hâlâ bir kira e\ inde
oturuyorum ve telefon, su, elektrik gibi
faturalar biraz kabarık ya da zamansız
geldiğinde hâlâ sarsılıyorum. Ama
üniversiteden aldığım aylığa çeviri teliflerini
ekleyince, genelde kendimi suyun üstünde tutabiliyorum,
battığım zamanlar da eskisi kadar derine gitmiyorum, ya
da artık hiç aldırmadığım için, ben öyle sanıyorum!
El
şın manevi dediğin yani ise çok başka. Bugün
ikinci bir yaşama şansım olsaydı, yine bu yolu
seçerdim. Çeviri, her şeyden önce benim
karakterime çok uygun düşen bir uğraş.
Kendimi bildim bileli bende olan her şeyi
başkalanyla paylaşmadan yaşayamadım. Buna bilgi
de dahil. Yabancı dilde okuduğum değerli bir eseri
mutlaka o dili bilmeyenlerle de paylaşmak istiyorum.
•
düşüniirsen, düşünür olursun." Belki
fazla çev ınnce de insan sonunda
çevırmen oluyor! Her neyse, bu işın
şakası. Evet. zamanla çevirdiğim
kitaplar değişti. Gelişme diye
nitelendırilebılır mı, bılmıyorum ama,
bır değişimin sonucu olduğu kesin.
Aslında biraz kanşık bır süreç, yine de
anlatmaya çalışayım. O sözünü
ettiğimiz yıllarda. yaşamımda yıkık bır
ailenın acılanndan \e günlük geçım
sıkıntısından başka bir şey yoktu.
Günün bınnde ansızın. eğer yaşamayı
seçeceksem kendımce anlamlı bir
şeyler de yapmak zorunda oldugumu
duyumsadım. Örneğin >alnız para
kazanmak ıçın değil. aynı zamanda
gerçekten hoşlandığım. benımsediğim
için çevrilecek kitaplar seçmek gibi.
Belki bir direniş bıçimı. Ama mazoşist
bır yanının bulunduğu da yadsınamaz.
Çünkü 'ciddi' kitaplara kaymak, çevın
sapıklık belki de
- Tabii şu da her zaman ilgimi çekti:
Hukukçu Ahmet Cemal'i toptan sildin.
Biitün çahşmalannL, hatta ömriinü
\ ıllar boyu çeviriye adadın. Maddi ve
mane\i portresi neoldu bu adayışın?
Maddi portrevı çızmek çok kısa
süreceğı için ondan başlayalım. Ellı
beş v aşındav ım. hâlâ bir kıra ev inde
oturuvorum ve telefon. su. elektrik gibi
faturalar biraz kabank va da zamansız
geldiğinde hâlâ sarsılıyorum. Ama
üniversiteden aldığım aylığa çeviri
teliflerini ekleyince, genelde kendimi
suyun üstünde tutabiliyorum. battığım
zamanlar da eskisi kadar derine
gıtmıvorum. va da artık hiç
aldırmadığım için, ben öyle
sanıyorum'
Işin manevi dediğin yani ıse çok başka.
Bugün ıkincı bir >aşama şansım
olsavdı. vine bu yolu seçerdim. Çeviri,
yazılar. Çeviri bugün Türkiye'de hangi
aşamada sence?
Şunu hemen belırteyim: Yazko
Çeviri'yı çıkarttığımız yıllann çok
gerisındeyiz. Moda olan düşünce
yoksulluğu. en az düşünerek en çok
köşe dönme merakı. her alanı olduğu
gibi çev irıyı de vurdu. Oysa çevin,
yalnızca bir teknik olmanın çok
ötesindedır. yalnızca dıl bilmekle
üstesinden gelinebılecek bır ış değıldir.
bir birikim. bır genel kültür işidir.
Gerekli birikimle. genel kültürle altı
beslenmeyen çeviri çalışmasından
sonuç alınamaz. Eskiden beri çev in
yaşamımızın önde gelen adlanna
baktığında, hepsinin aynı zamanda bır
sanatçı. bır kültür insanı kimliğini de
taşıdığını görürsün! Rastlantı mı?
Böyle bir bırikime değer verilmediğı
içindir ki. artık eskisi kadar çevirmen
yetişmiyor.
- Şimdi vine yazarlığından söz açalım.
GUnün birinde. çevirmen Ahmet
Cemari. özelb'kle Cumhuriyet
gazetesindeki vazılarıyta adeta venidcn
tanıdık. Yazmak edüni sende sonradan
mı ortaya çıktı, voksa hep için için
süriiyordu da, sen mi saklıyordun?
Yazmayı oldum olası sevdim. Bu
yanımı öncelen çevirilerime yazdığım
uzun önsözlerle ve dergi yazılanyla
doyurdum. Ben eskiden de arada sırada
Cumhuriyet'e yazı gönderirdim. Zaten
tuhaftır, Cumhuriyet'ten başka bir
gazetede yazmayı hiç düşünmedim.
Sonra köşe yazarlığı başladı. Pek çok
konuda susmamamız gereken dönemler
yaşıyoruz. Bu nedenle yazdıklanmı
önemsıyorum. Olkenin en
beklemediğin köşelerinden gelen okur
mektuplanndan, ortak sorunlar üzerine
>azdığını. bu çabanın
boşuna olmadığını
anlıyorsun. Bu da
paylaşımın bir başka ve çok
mutlu eden bıçimı
- Şürlerinde yer ver bir anı
tadı duyumsanıvor, geride
bırakümış zaman
difimlerinin bir yansıması.
kişisel bir çizgi: "Hiç
olmayacak bır gecede bır
sokağı, sınlsıklam.
yakalamak bır ucundan
geçip gitmekiizın." Ama yer
yerde kişisellikten avrılıp
başka kimlikkrin kîşisel
dünyasına vönelivorsun.
Şiirinin temelde ikj av n
tenıariği olduğu söy lenebilir
mi?
Ben hiç bövle bakmamıştım,
olabılır Ama o başka
kimlikler de aslında başka
benler gibi. Şunu demek
istiyorum. bir başkası, fakat
onu öylesıne yoğun
yaşamışım, benımsemişim
ki, ona bakmak. bene bır
başka açıdan bakmak
anlamına gelebıliyor.
Önümüzdeki yıl çıkacak
ıkincı şıır kitabım olan
'Günah Şiirleri'nde.
"Şeytana Dualar" başlıklı
uzun bır şiir var. Bu
konuştuklanmız sanınm
orada çok daha belirgın.
-Herman Broch'dan "Kader
Ağıtlan - Vergilıus'un
Dönüşü" de senin çevirinJe
nihavet vav ınlandı. Ama
roman, >ani "Vergılius'un
Ölümü" henüz ortalarda
yok. Y ıllardan beri
çe\iriyorsun. Ne zaman
bitecek? Ya da niye bir türlü
noktalanmıyor?
Sanınm daha önce bir köşe yazımda da
belırtmiştım: Galiba bıtırmek
ıstemiyorum bu çeviriyi. Bıtırdikten
sonra yayınlamamak bile aklımdan
geçiyor. Yaşamımda hiçbir çeviriyi
böylesine benımsememiştım. Sanki
"Vergilius'un Ölümü" bittığı anda,
çeviri alanında artık yapacak bir işim
kalmayacakmış gibi geliyor. Yine de
büyük bir hızla ilerlıyor. Bu gıdişle
bütün direnişime karşın bitecek. Belki
o zaman bir gün çev iny i evde. kapıyı
da kilitlemeden bırakınm ve
yayıncısına el altından haber uçunırum,
o da gelip "çalar" ve kitabı benim
"haberim oimadan" (') yayınlar... Her
neyse, "Kader Ağıtlan"nın önsözünde
de belırttiğım gıbi, o kitapçık.
"Vergilius'un Olümü"nden aynlma
yolunda attığım bir adım sayılabilir.
'Afife Jale
Tiyatro Ödülleri'
Kültür Servisi - Halk Sıgorta
T.A.Ş. bu jıldan itıbaren heryıl
tiyatro dalında 16 ayn kategori-
de ödül verecek. Her yıl mayıs
avının ılk pazartesi gecesı venle-
cek ödüllere sahneye çıkan ılk
Müslüman Türk kadını olan Alî-
fe Jale'nın adı venldı. Halk Sı-
gorta, 'Halk Sigoıta - .-Vfıfe Jale
Tîyatro Ödülleri' adıyla verece-
ğıödüllerle ülke çapında sanata
ilginin gelışmesıne katkıda bu-
lunmayı amaçlıyor.
Ödüllerin tanıtımı ıçın önceki
akşam Boğaz'da Gümüş Damla
yatında bır toplantı düzenlendı.
Toplantıda söz alan Halk Sıgor-
ta Sanat Danışmanı Haldun Dor-
mea, ülkemizde tiyatroya venlen
önemın azalmasından duyduğu
üzüntüv'ü dıle getirerek bu tür et-
kınliklıklerle sanatın desteklen-
mesinın önemını belırttı. Ödülün
adına da değınen Dormen. Afıfe
Jale gıbi hem sanat hem de top-
lumsal hayatta devnm yapan ka-
dmlann anılmasının özellikle
içinde bulunduğumuz günlerde
zorunlu hale geldiğını belırtti.
Dormen aynca Afıfe Jale'nin
Türkıye'de SeBm Üeri'nın yazdı-
ğı bır senao o. NeziheAraz'ın bır
tiyatro oyunu, kendısinın de bır
televizyon programı ve Deniz-
li'de bır tiyatro salonuna adının
verilmesı dışında anılmadığını
belirterek ödüllen gelenekse! bır
hale getırmek ıstedıklenni söyle-
di. Topîantıda daha önce Afife
Jale'yi canlandırmış olan sanat-
çı Arsen Gürzap da söz alarak
ödülün bır sanatçının başansı
için oldukça önemli olduğunu,
Afıfe Jale gıbi bır sanatçının adı-
nı taşıyan ödülün ıse ayn bır an-
lam taşıdığını belirtti.
Her yıl katılacak japıtlann 1
nısandan ıtibaren ertesı vılın 1
nisan tanhine kadar perdelennı
açan ovunlardan olusacağı yarış-
mada değerlendırmeler vedı kı-
şılik bırjün tarafından yapılacak.
Bu >ilkı jün Prof. Sevda Şener,
Prof. Ayşegül YükseL eleştırmen
DikmenGürün Lçarer.çev ırmen
Hale Kuntay, tıvatro sanatçısı
Tunç Valman. tıvatro eğıtmenı
Doç. Suat Özturna ve ışadamı
CanKıraç'tanoluşuyor. Yılınen
başanlı prodüksıyonu. yılın en
ıyı verli ovunu, yılın en başanlı
vönetmenı. yılın en başanlı er-
kek oyuncusu. yılın en başanlı
kadın oyuncusu. yılın en başan-
lı yardımcı erkek oyuncusu. yılın
en başanlı yardımcı kadın oyun-
cusu. yılın en başanlı müzıkal ya
da komedı erkek oyuncusu. y ıl'ın
en başanlı müzıkal ya da kome-
dı kadın oyuncusu. yılın en başa-
nlı çevırmenı, yılın en başanlı
dekor tasanmcısı, yılın en başa-
nlı kostüm tasanmcısı. yılın en
başanlı ışık tasanmcısı dallann-
da ödül venlecek yanşmada her
kategonde beş aday belırlenecek.
Halk Sıgorta her yıl 'Afıfe Tiyat-
ro Ödülleri'nın vanj sıra vaşamı
bovunca tıjatro dalında başanlı
çizgisinı devam ettırmış bır tıyat-
rocuya 'Muhsin ErtuğrulÖdülü'
ıle her yıl başanlı bır kadın tıyat-
rocuya 'Nisa Serezli Aşkıner'
ödülü venlecek. Mayıs '97 ödül
törenınde aynca Halk Sıgor-
ta'nın amblemi olan Akdenız
heykelinm heykeltıraşı tlhan Ko-
man'ın 10. ölüm >ıldönümü ne-
denı> le başanlı bır sanatçıya 'İl-
han Koman Ödülü' venlecek.
Yanşmanın Akdeniz heykehnın
ufak bır kopyası şeklindekj ödül-
len her yıl birönceki yıl ödül alan
sanatçılar tarafından verılecek.
İdfl Biret Almanya'da konser verecek
• Deviet sanatçısı piyanist İdil Biret'in Köln Filarmoni
Salonu'nda vereceği konsere Betin Güneş'in yöneteceği
Ensemble Mondial Oda Orkestrası eşlik edecek. Türk sanatı
ve sanatçılannı Avrupa kamuoyunda tanıtma amacıyla Betin
Güneş tarafından başlatılan girişimin ikinci halkasını oluşturan
bu konserin gerçekleşmesinde Almanya ciaki bazı Türk
işadamlannın da önemli bir rolü oldu.
net Uiuslararası Projeler adlı kurum
bunlardan ıkisı. Bu girışımde tuzu
bulunanlara Ali Balaban ve Namık
Gülçiçekgıbi Kölnlü ıkı Türk ışada-
mının maddi desteğını de eklemek
gerekiyor. Zira konserin gerçekîeş-
mesi için en az yüzbin markhk bir
harcama yapılıyor. Bu nedenle 2200
kişilik salonun doldurulması içm her-
kesin elınden gelenı yapması gereki-
yor. Orkestra şefi Betin Güneş. "Sa-
lon dolup taşmalı. Arif Sağ'ın konse-
rinde olduğu gibi. en az 500 kişi de dı-
şarıda kalnıah" dıyor ve ekliyor
"Ancak buj ollaAlmam a 'daki Türk-
leri güzel salonlarda iyi nıüzikle tanış-
tırabilir. bu alışkanlığın oluşmasını
sağlayabiliriz."
Konser için 10 prova yapüacak
Türk imajını geliştirmek ve Türk
sanatçılannı tanıtmak için bugüne ka-
dar pek çok çalışma yapan Betin Gü-
neş, îdil Biret'in bu konsenne son de-
rece önem verivor.
Betin Güneş, konserde en mükem-
mele ulaşmak istiyor. Bu nedenle
konserde seslendırılecek olan eserle-
rın 10 kez provası y apılacak. Zıra ıkı
değerli sanatçımız ılk kez birlikte
konser verecek. Ve her ikı sanatçıya
yakışır bır konser olması gerekiyor.
Bundan da önemlisı, Alman kamu-
oyuna Türk sanatçılannın, Türk din-
ieyıcısinın ulaştığı düzey gösterile-
cek. Betin Güneş. dünya prömıyenni
Istanbul Festıvah'nde Iskoçya Oda
Orkestrasf m yöneterek yaptığı "Fes-
tival Lvertürü'
1
adlı esenni de Alman-
ya'da ilk kez seslendirmiş olacak.
AHMET KADIOĞLl
KÖLN (IMPRES) - Dev let sanat-
çısı piyanist İdil Biret'in Köln Filar-
moni Orkestrası salonunda 3 eylül
akşamı vereceği konser, Türk sanatı
v e sanatçılannı Alman> a'da tanıtmak
amacıyla değışık kurum ve kuruluş-
lann başlanığı gınşım için bır dönüm
noktası olacak.
Eğer bu konser ile 2200 kışılik sa-
londoldurulabılırve başanlı bir kon-
ser venlebilir ıse bu tür konserler sık
sık düzenlenecek. Bu gırişim ile bir
vandan Avrupa kamuoyunda yeten
kadarbilınmevenTürksanatçılannın
tanıtılması. öte vandan Almanya"da-
ki Türk nüfusunun Köln Filarmoni
gibi güzel salonlarda kiasik müzık
dınleme alışkanlığının geliştinlmesı
amaçlanıvor
'Müziğin Dünvası. Dünya Müziği'
dı altında gerçekleştırilen konserde
İdil Bıret'e Almanya'dayaşayan bes-
tecı v e orkestra şef ı Betin Güneş, ken-
dı kurduğu Köln Senfonı Orkestrası
o Ensemble Mondial Oda Orkestra-
ai ıle eşlık edecek. Idıl Bıret konse-
rinde Frederic Chopen, Bela Bartok,
Gusta\ Holst ve FeritTüzün'ün bazı
eserlenni seslendırecek.
Köln Filarmoni Salonu'ndakı bu
konserin gerçekleşmesinde en büyük
pay, Almanya'dakı kiasik müzık sa-
natçımız Betin Güneş'e ait. Ancak
bu konserin gerçekleşmesı ıçın kol-
iansıvavan. maddi vemanevidestek
sağlayan başka kurumlar ve kişıler
de var. Köln Başkonsolosluğu ile
merkezi Essen kentinde bulunan Art-
ODAK NOKTviSI
AHMET CEMAL
İnsana Dönmek, Ama
Nasıl?
Son yıllarda eğitim sistemimiz üzerine sık konuşur
olduk. Hemen her yeni eğitim bakanıyla birlikte de-
nenen yeni yöntemler, kredili mi, yoksa kredisiz mi
olsun, öğrencilere kaç kez yeni sınav hakkı tanınsın,
üniversitelere kaç kişi alınsın vb. tartışmaları, hep bu
konuşulanların kapsamı içerisinde.
Konuşmadığımız, üzerinde bir an bile durmaya de-
ğer bulmadığımız tek bir nokta var: En azından iki ku-
şaktır ınsanın ve insan yaşamının önemsenmediği bir
ortamda eğitim sistemimize, insana ve insan sevgi-
sine, insan yaşamına, her şeyin temel ölçütü sayan
bir anlayışa yeniden dönmenin yollannı nasıl soka-
bıleceğimiz.
Bu açıdan Batı'ya ayak uydurmayı çok iyi başar-
dık; dahası, Batılılaşmayı en iyi bu alanda gerçekleş-
tirmış olduğumuz da söylenebilir. Günümüzün sayı-
lan Batı'da da iyiden iyiye azalmış olan insancı dü-
şünürleri, eski hümanist" eğitimin yerini alan ve uz-
manlaşmaya verilen ağırlık nedeniyle genel kültür
değerlerinden yana yoksullaşmış bır eğitimin sonuç-
ları üzerinde haklı uyarılarla durmaktalar. Bu sonuç-
ları görebilmek için aynntılı araştırmalar yapmaya da
gerek yok. Bugünün Amerikası'nın, Istanbul için ör-
nek almaya çahştığımız büyük kentlerinde ınsanlar
kendilerini ancak hemcınslerine karşı en son elekt-
ronık sistemlerle koruduklan kale-evleripde yaşadık-
larızaman güvenliktehissedebılıyorlar. Dünün "Ame-
rıkan Rüyası", yenni nicezamanlardır büyük kentler-
de belli bir saatten sonra hava almak ıçın dışarı çık-
ma özgürlüğünün ancak öldürülme tehlikesi göze
alındığında kullanılabildıği bir karabasana bıraktı.
Böyle bır atmosfer içerisinde Amerikan insanı, göre-
ce ruh sağlığını, ruh doktorlanna avuç dolusu para
ödeyerek ayakta tutabılıyor. Kendini hemcinslerine
karşı gittikçe daha çok yalıtmanın, insan sıcaklığın-
dan gittikçe uzaklaşmanın bedelıni ise genellikle in-
tiharlarla ya da uyuşturucu alışkanlığıyla ödüyor. Böy-
le bır ortamda, ınsanların manevi açlıklarını yanılsa-
malarla doyurabilmek için kurulan, sayıları hızla ar-
tan "tarikatlar", sonuçta ınsanları öteki hemcinsle-
rinden ayıran yeni kaleler olmaktan öte bir anlam ta-
şımıyor.
Henüz Amerıka'nın çizgisine varmış olmamasına
karşın, Avrupalı insanın durumu da hiç parlak değil.
Özellikle ikinci Dünya Savaşı'nın ardından, Amerika
özentısi bır "YeniDünya" arayışına gıren ve bu ara-
yışın etkisıyle genç kuşaklarını uzmanlaşmanın. re-
kabet ve başarı duygusunun bütün değerlere gale-
be çaldığı eğitim sistemlerine teslim eden Avrupa da
bugün "yalnız insanların dünyası" olma yolunda hız-
la ilerlemekte. Ne var ki bu, insanın yaratma süreç-
lerinde zaman zaman gönüllü olarak seçtığı değil, fa-
kat içinde yaşamaya yargılı kılındığı bir zorunlu yal-
nızlık. Bu durum göz önünde tutulduğunda, Avru-
pa'nın ekonomik açıdan en gelişmiş ülkelerinin aynı
zamanda en yüksek intihar ortalamalarını sergileyen
ülkeler olmalannın şaşırtıcı yani yok. İkinci Dünya
Savaşı'nın en karanlık günlerinde, Cesare Pave-
se'nin nefis deyişiyle "tanımadığı bir insanın kendi-
sine dostça bir gülümsemesınde ya da bir göz kır-
pışında yaşamak için yeni bir neden bulabıtmiş "olan
Avrupa insanı, birkaç kuşaktır hemcinslerine yalnız-
ca "pratik amaçlarla" bakmanın bedelıni, bugün bu
dünyada insanca düşler kurma yetısini artık yitirmiş
olmakla ödüyor. Özetlemek gerekirse, bugünün Ba-
tılısı, bilim ve teknik alanındaki onca büyük başarı-
nın ardından dünyasını, bilim-kurgu filmleri ya da ro-
manları aracılığıyla, uzayda bulanacak yeni geze-
genlerde yenıden "insanca" biryaşam sürmeyı düş-
leyecek kadar "insanlann dünyası" olmaktan çıkar-
mış bir insan türünü temsil ediyor.
Bu durumda, hiç de uzak olmayan bir gelecekte
bu dünyadaki varlığını artık insan kimliğiyle değil, fa-
kat "insana benzeryaratıklar" niteliğiyle sürdürmek
istemeyen bir insanlığın önündeki tek yol, yeniden in-
sana dönmenin çarelerini aramaktır. Bu da sanılabi-
leceğı kadar zor bir iş değildir; yeter ki bu bağlamda
da işın kuramıyla yetinmeye kalkışmayalım. Çünkü
sevmek ve insana insanca davranmak, kuram değil
eylem işidir. Öğrenim giderlerini karşılamakta zorla-
nan, ama öğrenimini tamamlamakta kararlı tek bir
gence uzanacak somut bir el, sırasında kitlelerin na-
sıl eğitilebıleceğine aıt soyut düşüncelerle dolu nice
tezlerden daha değerlidir.
Kendini herhangi bir nedenle aşılmaz bir yalnızlık
duvannın önünde bulmuş bir insana içtenlıkie sanl-
mak, insan sevgisi üzerine kaleme alınan söylevler-
den daha etkıli olacaktır.
Yapmamız gereken, gençlerimize yönelik eğitim
sıstemlerıni tartışırken, bundan böyle sevgi eğitımi-
ni de hiç gözardı etmemek ve bu eğitimin ancak gün-
lük yaşamdaki sürekli uygulamalarla etkin kılınabile-
ceğini hep vurgulamaktır. Geleneksel anlamdaki
"sevgi" sözcüğünün bugün neredeyse "demode"
sayıldığı, bir gerçek. Ama bu gerçek karşısında ya-
nıtlamamız gereken bır soru da var: Hemcinslerine
yaklaşabilmek için mutlaka sevginin dışında neden-
ler arayan bir insanın, annesi ölmüş bır köpek yav-
rusunu da kendi yavrularıyla birlikte emzirmek için
özel bir neden aramayan bır kedi karşısında insanın
üstünlüğünü savunabilmesi, hâlâ olası mıdır?
Gitar, satranç ve bağlama
kursları
Kültür Servisi - Toplumsal Araştırmalar Vakfı
Kadıkö> Şubesi tarafından düzenlenen gitar. bağlama
ve satranç kurslannın kayıtlar başladı. 10-17-24 eylül
tarihlennde düzenlencek kurslar 18.00-20.00 saatleri
arasında gerçekleştirilecek. Aynntılı bılsi için tel: 0
216 346 04 87.
BUGÜN
Mimarlar Odası Yıldız Dış Karakol Binası etkınlıklen
kapsamında saat 18.00'de Bülent Erçetın vönetımınde,
"Yabancı' adlı vıdeo göstenrnı ızlenebılır. Saat 18.30"da
ıse Makıne Mühendıslen Odası tstanbul Başkanı Mustafa
Aral'ın katılacağı "Sur Raporu' başlıklı söyleşı yerah>or.
Evrensel Kültür Merkezi'nde saat 18.00"de A.
Kurosa\a'nm 'Dersu Lzala" adlı filmı göstenlecek. (0212
243 08 03)
Sahaf Kültür Merkezi'nde ıse saat 19.00'da Yaşanan Şıır
başlıklı dınletide şıır sevdalılan kendi şnrlerinı
okuvacaklar. (0216 414 75 73)
Rumelihisan Konserleri'nde bu akşam saat 21,00'de
Muazzez Abacı ver alıyor. (0212 265 80 22)
İFSAK'ta saat 19.00 ve 20.00'de Hasan Daşdemır'ın
hazırladığı 'Bangkok-Hona-Kons' başlıklı saydam gösten
ızlenebıhr.(0212 243 14 01)
Fotoğrafevi'nde saat 19.00'da Yıldız Teknik Ünıversıtesi
Dağcılık Klübü'nün gerçekleştırdığı Elbrus Dağı \e
Kafkasva tırmam^iannı konu alan dıa göstensı >er
alıyor.Bu tınmanışlar yurdışında bır Türk ünıversıte grubu
tarafından gerçekleştirılen ılk tırmanışlarolmaözellığını
taşıyor (0212251 0566)