06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET -rr SAYFA KULTUR 15 GRAMOFON İCNESİ AHMETCEMAL SELİM İLERİ 'Yine buyolu seçerdim...'«Gramofon İğnesi'nin bu haftaki Ikonuğu Ahmet CemaL Yenıierde «Geçmiş Bir Dua Kitabından (lyi Şeyler "Yayınevı) vayınlandı. Sevgih Ahmet jşıırlennı derlemiş bu ılk kjtabında. «İ)nunla otuz yıla \aran çevın, yazı »nücadelesini söyleşelım dıye ' düşündüm: - Yıllar sonra ilk kitabın. Ama, fceklenenin tersine, dü/yazılar değil, bir şiir kitabı. Nelerduyumsuvorsun Simdi? jAslında hesapta olmavan bir kitaptı "Geçmis, Bir Dua Kitabından". En azından bu kadar yakın bir zamanda \^ermeyi düşünmemiştım Fakat lyı Şeyler Yayıncılıkın editörü sevgili I-shak Reyna, şıırlerimın yayınlanması lconusundaki ısrannı bir kez daha yineleyince, ben de karanmı verdim. INeler duyumsadığıma gelınce. biraz kanşık... Benden bir şeyler girmiş gibı. Tam bılemıyorum. f-Iakat kitap. gerçek bir tasanm sanatçısı olan TTmuçin Unan'ın katkısıyla ö;yle güzel basıldı ki. şımdi h«rhalde ancak mutluluk duvabiJirim... - Şiir yazma dürtüsii ne zaman, nasd betfrdi? KJtapta o "ılk' şiirlerden örnekJer var mı? Lise yıllanmda da yazmış oldugumu hatırlıyorum. ama sonradan onİann hepsini yırttım. Dolayısıyla o 'ilk'lerden bu kıtapta yok. Asıl şiir yazma dürtüsü. çok daha sonra. belki de yaşadıklanmın hesabını çıkarmaya başlamamla birlikte kendini belli etti. Yaşadıklarımı ne zaman diizyazıya dökmek istesem. dizelere doğru kaçtıklannın ayırdına vardım. Ben de fazla direnmedım. Sonra bir an geldı, dizelere dökemediğim zamanlan yaşanmış sayamamaya başladım Bövle ışte! - Dtinya şiirinde ve şiirimizde seni etkileyen şairler kimler oMu? lzin verirsen, bu soruyu kendi şiinmden bağımsız yanıtlayayım, çünkü büyük adlar sıralayıp, onlardan etkilenerek yazdığını söylemek bana hep biraz, nasıl diyeyım. çizmeyi aşmak gıbi gelmiştır. Yani herkes açısından. Beni bir şur okuru olarak en fazla etkileyenlere gelince. ılk ağızda yabancılardan Ingeborg Bachmann. Rilke ve Kavafis'i, bizım şıınmızden de Edip Cansever, Turgut U\ar, Atilâ İlhan ve Behçet Necatigü'i sayabılınm. - Okur, Ahmet CemaJ'i her şejden önce bir çe\irmen olarak tanıvordu. Ben de öyie. Dostluğumuzun başlangıç yıllannda, deviş \erinde\se, "hafif kıtaplar' çevirirdin. O giinlerin çeviri serüveninden biraz söz açalım mı? Çok acı yıllanmdan söz ediyorsun, ama konuşalım biraz. Ne de olsa onlar da benı ben yapan zaman parçalan. O yillarda olup bitenlen çeviri serü\enı diye değil. olsa olsa para kazanma serüveni diye adlandırabilınm. Üniversiteye yeni başlamıştım. Alkolik olan babam. evi terk etmişti. Hem öğrenimimi sürdürebilmek. hem de eve ve anneme bakabilmek için para kazanmak zorundaydım. Almanca bildiğim için, öğrenimimi tehlikeye sokmadan yapabiieceğım tek ış. çevirivdi. Senın de> işinle 'hafir kitaplann seçilmesı de bu yüzden oldu. Yani kolay çe\ rilıp parası daha çabuk alınabilecek çeviriler. Hem o yıllarda yalnız kitap çevirmekle de yerinmedim. N'oterlere \e tercüme e\ lerine sürekli çeviriler vaptım... Kolumun altında Almanca bildığimı gösteren belgelerle, bana çe\ ırı verebileceğinı düşündüğüm her vere başvurdum. - Sonra kitaplar değişti. Bu değişim sürecini nasıl vorumluyorsun? Sendeki bir gelişmenin mi sonucuydu? Yıllar önce bir sergide gördüğüm bir resmin altında şöyle >azıyordu: "Fazla süresinin uzamasıyla. dolayısıyla çev iriden alınacak paralann gecikmesiyle eşanlamlıydı. Fakat o yolu seçtim ve kendımi yalmzca gerçekten çev ırmek istediğim kitaplann dünyasına attım. Üstelik işimi kendıme göre en tıtiz, en i>i biçımde yapmak gibi bir tutkum da vardı. Düşün. o yıllarda ev sahibimizle aynı bınada oturuyorduk ve kıramızı düzenlı ödeyemediğinıiz çok oluyordu. Öj le zamanlarda ev sahıbinın akşam ışden dönüş saatlerinde annemle evdekı biitün ışıkları kapatırdık. bizı evde yok sansın da kapıyı çalıp kırayı ıstemesin dıve. Işte o yıllarda, 8-10 daktılo sayfası çeviriyi beğenmeyip yırttığım ve yenıden yaptıfım çok olmuştur. Yıkılmış yaşamlann ortamında yetışenlere özgü bir tür her şeyden önce benim karaktenme çok uygun düşen bir uğraş. Kendımi bildim bileli bende olan herşeyi başkalanyla paylaşmadan yaşayamadım. Buna bilgi de dahil. Yabancı dilde okuduğum değerli bir eseri mutlaka o dıli bilmeyenlerle de paylaşmak istiyorum. Zaten üniversitede çalışmayı bunca sevmemin nedeni de aynı. Bildiklerimi, öğrenmekte olduklanmı paylaşmak. Üstelik insan nasıl öğrencileriyle çalışırken kendi de onlardan çok şey ögreniyorsa, çeviri de böyle; paylaşırken öğreniliyor. öğrenirken paylaşılıyor. - Çeviriye bilimsel ve güzelduyusal özellikleriyle yaklaşıyorsun. Bir ara 'Vazko Çeviri''nin yönetmenivdin. sonra çeviri sanatı üzerine bilgilendirici lli beş yaşındayım, hâlâ bir kira e\ inde oturuyorum ve telefon, su, elektrik gibi faturalar biraz kabarık ya da zamansız geldiğinde hâlâ sarsılıyorum. Ama üniversiteden aldığım aylığa çeviri teliflerini ekleyince, genelde kendimi suyun üstünde tutabiliyorum, battığım zamanlar da eskisi kadar derine gitmiyorum, ya da artık hiç aldırmadığım için, ben öyle sanıyorum! El şın manevi dediğin yani ise çok başka. Bugün ikinci bir yaşama şansım olsaydı, yine bu yolu seçerdim. Çeviri, her şeyden önce benim karakterime çok uygun düşen bir uğraş. Kendimi bildim bileli bende olan her şeyi başkalanyla paylaşmadan yaşayamadım. Buna bilgi de dahil. Yabancı dilde okuduğum değerli bir eseri mutlaka o dili bilmeyenlerle de paylaşmak istiyorum. • düşüniirsen, düşünür olursun." Belki fazla çev ınnce de insan sonunda çevırmen oluyor! Her neyse, bu işın şakası. Evet. zamanla çevirdiğim kitaplar değişti. Gelişme diye nitelendırilebılır mı, bılmıyorum ama, bır değişimin sonucu olduğu kesin. Aslında biraz kanşık bır süreç, yine de anlatmaya çalışayım. O sözünü ettiğimiz yıllarda. yaşamımda yıkık bır ailenın acılanndan \e günlük geçım sıkıntısından başka bir şey yoktu. Günün bınnde ansızın. eğer yaşamayı seçeceksem kendımce anlamlı bir şeyler de yapmak zorunda oldugumu duyumsadım. Örneğin >alnız para kazanmak ıçın değil. aynı zamanda gerçekten hoşlandığım. benımsediğim için çevrilecek kitaplar seçmek gibi. Belki bir direniş bıçimı. Ama mazoşist bır yanının bulunduğu da yadsınamaz. Çünkü 'ciddi' kitaplara kaymak, çevın sapıklık belki de - Tabii şu da her zaman ilgimi çekti: Hukukçu Ahmet Cemal'i toptan sildin. Biitün çahşmalannL, hatta ömriinü \ ıllar boyu çeviriye adadın. Maddi ve mane\i portresi neoldu bu adayışın? Maddi portrevı çızmek çok kısa süreceğı için ondan başlayalım. Ellı beş v aşındav ım. hâlâ bir kıra ev inde oturuvorum ve telefon. su. elektrik gibi faturalar biraz kabank va da zamansız geldiğinde hâlâ sarsılıyorum. Ama üniversiteden aldığım aylığa çeviri teliflerini ekleyince, genelde kendimi suyun üstünde tutabiliyorum. battığım zamanlar da eskisi kadar derine gıtmıvorum. va da artık hiç aldırmadığım için, ben öyle sanıyorum' Işin manevi dediğin yani ıse çok başka. Bugün ıkincı bir >aşama şansım olsavdı. vine bu yolu seçerdim. Çeviri, yazılar. Çeviri bugün Türkiye'de hangi aşamada sence? Şunu hemen belırteyim: Yazko Çeviri'yı çıkarttığımız yıllann çok gerisındeyiz. Moda olan düşünce yoksulluğu. en az düşünerek en çok köşe dönme merakı. her alanı olduğu gibi çev irıyı de vurdu. Oysa çevin, yalnızca bir teknik olmanın çok ötesindedır. yalnızca dıl bilmekle üstesinden gelinebılecek bır ış değıldir. bir birikim. bır genel kültür işidir. Gerekli birikimle. genel kültürle altı beslenmeyen çeviri çalışmasından sonuç alınamaz. Eskiden beri çev in yaşamımızın önde gelen adlanna baktığında, hepsinin aynı zamanda bır sanatçı. bır kültür insanı kimliğini de taşıdığını görürsün! Rastlantı mı? Böyle bir bırikime değer verilmediğı içindir ki. artık eskisi kadar çevirmen yetişmiyor. - Şimdi vine yazarlığından söz açalım. GUnün birinde. çevirmen Ahmet Cemari. özelb'kle Cumhuriyet gazetesindeki vazılarıyta adeta venidcn tanıdık. Yazmak edüni sende sonradan mı ortaya çıktı, voksa hep için için süriiyordu da, sen mi saklıyordun? Yazmayı oldum olası sevdim. Bu yanımı öncelen çevirilerime yazdığım uzun önsözlerle ve dergi yazılanyla doyurdum. Ben eskiden de arada sırada Cumhuriyet'e yazı gönderirdim. Zaten tuhaftır, Cumhuriyet'ten başka bir gazetede yazmayı hiç düşünmedim. Sonra köşe yazarlığı başladı. Pek çok konuda susmamamız gereken dönemler yaşıyoruz. Bu nedenle yazdıklanmı önemsıyorum. Olkenin en beklemediğin köşelerinden gelen okur mektuplanndan, ortak sorunlar üzerine >azdığını. bu çabanın boşuna olmadığını anlıyorsun. Bu da paylaşımın bir başka ve çok mutlu eden bıçimı - Şürlerinde yer ver bir anı tadı duyumsanıvor, geride bırakümış zaman difimlerinin bir yansıması. kişisel bir çizgi: "Hiç olmayacak bır gecede bır sokağı, sınlsıklam. yakalamak bır ucundan geçip gitmekiizın." Ama yer yerde kişisellikten avrılıp başka kimlikkrin kîşisel dünyasına vönelivorsun. Şiirinin temelde ikj av n tenıariği olduğu söy lenebilir mi? Ben hiç bövle bakmamıştım, olabılır Ama o başka kimlikler de aslında başka benler gibi. Şunu demek istiyorum. bir başkası, fakat onu öylesıne yoğun yaşamışım, benımsemişim ki, ona bakmak. bene bır başka açıdan bakmak anlamına gelebıliyor. Önümüzdeki yıl çıkacak ıkincı şıır kitabım olan 'Günah Şiirleri'nde. "Şeytana Dualar" başlıklı uzun bır şiir var. Bu konuştuklanmız sanınm orada çok daha belirgın. -Herman Broch'dan "Kader Ağıtlan - Vergilıus'un Dönüşü" de senin çevirinJe nihavet vav ınlandı. Ama roman, >ani "Vergılius'un Ölümü" henüz ortalarda yok. Y ıllardan beri çe\iriyorsun. Ne zaman bitecek? Ya da niye bir türlü noktalanmıyor? Sanınm daha önce bir köşe yazımda da belırtmiştım: Galiba bıtırmek ıstemiyorum bu çeviriyi. Bıtırdikten sonra yayınlamamak bile aklımdan geçiyor. Yaşamımda hiçbir çeviriyi böylesine benımsememiştım. Sanki "Vergilius'un Ölümü" bittığı anda, çeviri alanında artık yapacak bir işim kalmayacakmış gibi geliyor. Yine de büyük bir hızla ilerlıyor. Bu gıdişle bütün direnişime karşın bitecek. Belki o zaman bir gün çev iny i evde. kapıyı da kilitlemeden bırakınm ve yayıncısına el altından haber uçunırum, o da gelip "çalar" ve kitabı benim "haberim oimadan" (') yayınlar... Her neyse, "Kader Ağıtlan"nın önsözünde de belırttiğım gıbi, o kitapçık. "Vergilius'un Olümü"nden aynlma yolunda attığım bir adım sayılabilir. 'Afife Jale Tiyatro Ödülleri' Kültür Servisi - Halk Sıgorta T.A.Ş. bu jıldan itıbaren heryıl tiyatro dalında 16 ayn kategori- de ödül verecek. Her yıl mayıs avının ılk pazartesi gecesı venle- cek ödüllere sahneye çıkan ılk Müslüman Türk kadını olan Alî- fe Jale'nın adı venldı. Halk Sı- gorta, 'Halk Sigoıta - .-Vfıfe Jale Tîyatro Ödülleri' adıyla verece- ğıödüllerle ülke çapında sanata ilginin gelışmesıne katkıda bu- lunmayı amaçlıyor. Ödüllerin tanıtımı ıçın önceki akşam Boğaz'da Gümüş Damla yatında bır toplantı düzenlendı. Toplantıda söz alan Halk Sıgor- ta Sanat Danışmanı Haldun Dor- mea, ülkemizde tiyatroya venlen önemın azalmasından duyduğu üzüntüv'ü dıle getirerek bu tür et- kınliklıklerle sanatın desteklen- mesinın önemını belırttı. Ödülün adına da değınen Dormen. Afıfe Jale gıbi hem sanat hem de top- lumsal hayatta devnm yapan ka- dmlann anılmasının özellikle içinde bulunduğumuz günlerde zorunlu hale geldiğını belırtti. Dormen aynca Afıfe Jale'nin Türkıye'de SeBm Üeri'nın yazdı- ğı bır senao o. NeziheAraz'ın bır tiyatro oyunu, kendısinın de bır televizyon programı ve Deniz- li'de bır tiyatro salonuna adının verilmesı dışında anılmadığını belirterek ödüllen gelenekse! bır hale getırmek ıstedıklenni söyle- di. Topîantıda daha önce Afife Jale'yi canlandırmış olan sanat- çı Arsen Gürzap da söz alarak ödülün bır sanatçının başansı için oldukça önemli olduğunu, Afıfe Jale gıbi bır sanatçının adı- nı taşıyan ödülün ıse ayn bır an- lam taşıdığını belirtti. Her yıl katılacak japıtlann 1 nısandan ıtibaren ertesı vılın 1 nisan tanhine kadar perdelennı açan ovunlardan olusacağı yarış- mada değerlendırmeler vedı kı- şılik bırjün tarafından yapılacak. Bu >ilkı jün Prof. Sevda Şener, Prof. Ayşegül YükseL eleştırmen DikmenGürün Lçarer.çev ırmen Hale Kuntay, tıvatro sanatçısı Tunç Valman. tıvatro eğıtmenı Doç. Suat Özturna ve ışadamı CanKıraç'tanoluşuyor. Yılınen başanlı prodüksıyonu. yılın en ıyı verli ovunu, yılın en başanlı vönetmenı. yılın en başanlı er- kek oyuncusu. yılın en başanlı kadın oyuncusu. yılın en başan- lı yardımcı erkek oyuncusu. yılın en başanlı yardımcı kadın oyun- cusu. yılın en başanlı müzıkal ya da komedı erkek oyuncusu. y ıl'ın en başanlı müzıkal ya da kome- dı kadın oyuncusu. yılın en başa- nlı çevırmenı, yılın en başanlı dekor tasanmcısı, yılın en başa- nlı kostüm tasanmcısı. yılın en başanlı ışık tasanmcısı dallann- da ödül venlecek yanşmada her kategonde beş aday belırlenecek. Halk Sıgorta her yıl 'Afıfe Tiyat- ro Ödülleri'nın vanj sıra vaşamı bovunca tıjatro dalında başanlı çizgisinı devam ettırmış bır tıyat- rocuya 'Muhsin ErtuğrulÖdülü' ıle her yıl başanlı bır kadın tıyat- rocuya 'Nisa Serezli Aşkıner' ödülü venlecek. Mayıs '97 ödül törenınde aynca Halk Sıgor- ta'nın amblemi olan Akdenız heykelinm heykeltıraşı tlhan Ko- man'ın 10. ölüm >ıldönümü ne- denı> le başanlı bır sanatçıya 'İl- han Koman Ödülü' venlecek. Yanşmanın Akdeniz heykehnın ufak bır kopyası şeklindekj ödül- len her yıl birönceki yıl ödül alan sanatçılar tarafından verılecek. İdfl Biret Almanya'da konser verecek • Deviet sanatçısı piyanist İdil Biret'in Köln Filarmoni Salonu'nda vereceği konsere Betin Güneş'in yöneteceği Ensemble Mondial Oda Orkestrası eşlik edecek. Türk sanatı ve sanatçılannı Avrupa kamuoyunda tanıtma amacıyla Betin Güneş tarafından başlatılan girişimin ikinci halkasını oluşturan bu konserin gerçekleşmesinde Almanya ciaki bazı Türk işadamlannın da önemli bir rolü oldu. net Uiuslararası Projeler adlı kurum bunlardan ıkisı. Bu girışımde tuzu bulunanlara Ali Balaban ve Namık Gülçiçekgıbi Kölnlü ıkı Türk ışada- mının maddi desteğını de eklemek gerekiyor. Zira konserin gerçekîeş- mesi için en az yüzbin markhk bir harcama yapılıyor. Bu nedenle 2200 kişilik salonun doldurulması içm her- kesin elınden gelenı yapması gereki- yor. Orkestra şefi Betin Güneş. "Sa- lon dolup taşmalı. Arif Sağ'ın konse- rinde olduğu gibi. en az 500 kişi de dı- şarıda kalnıah" dıyor ve ekliyor "Ancak buj ollaAlmam a 'daki Türk- leri güzel salonlarda iyi nıüzikle tanış- tırabilir. bu alışkanlığın oluşmasını sağlayabiliriz." Konser için 10 prova yapüacak Türk imajını geliştirmek ve Türk sanatçılannı tanıtmak için bugüne ka- dar pek çok çalışma yapan Betin Gü- neş, îdil Biret'in bu konsenne son de- rece önem verivor. Betin Güneş, konserde en mükem- mele ulaşmak istiyor. Bu nedenle konserde seslendırılecek olan eserle- rın 10 kez provası y apılacak. Zıra ıkı değerli sanatçımız ılk kez birlikte konser verecek. Ve her ikı sanatçıya yakışır bır konser olması gerekiyor. Bundan da önemlisı, Alman kamu- oyuna Türk sanatçılannın, Türk din- ieyıcısinın ulaştığı düzey gösterile- cek. Betin Güneş. dünya prömıyenni Istanbul Festıvah'nde Iskoçya Oda Orkestrasf m yöneterek yaptığı "Fes- tival Lvertürü' 1 adlı esenni de Alman- ya'da ilk kez seslendirmiş olacak. AHMET KADIOĞLl KÖLN (IMPRES) - Dev let sanat- çısı piyanist İdil Biret'in Köln Filar- moni Orkestrası salonunda 3 eylül akşamı vereceği konser, Türk sanatı v e sanatçılannı Alman> a'da tanıtmak amacıyla değışık kurum ve kuruluş- lann başlanığı gınşım için bır dönüm noktası olacak. Eğer bu konser ile 2200 kışılik sa- londoldurulabılırve başanlı bir kon- ser venlebilir ıse bu tür konserler sık sık düzenlenecek. Bu gırişim ile bir vandan Avrupa kamuoyunda yeten kadarbilınmevenTürksanatçılannın tanıtılması. öte vandan Almanya"da- ki Türk nüfusunun Köln Filarmoni gibi güzel salonlarda kiasik müzık dınleme alışkanlığının geliştinlmesı amaçlanıvor 'Müziğin Dünvası. Dünya Müziği' dı altında gerçekleştırilen konserde İdil Bıret'e Almanya'dayaşayan bes- tecı v e orkestra şef ı Betin Güneş, ken- dı kurduğu Köln Senfonı Orkestrası o Ensemble Mondial Oda Orkestra- ai ıle eşlık edecek. Idıl Bıret konse- rinde Frederic Chopen, Bela Bartok, Gusta\ Holst ve FeritTüzün'ün bazı eserlenni seslendırecek. Köln Filarmoni Salonu'ndakı bu konserin gerçekleşmesinde en büyük pay, Almanya'dakı kiasik müzık sa- natçımız Betin Güneş'e ait. Ancak bu konserin gerçekleşmesı ıçın kol- iansıvavan. maddi vemanevidestek sağlayan başka kurumlar ve kişıler de var. Köln Başkonsolosluğu ile merkezi Essen kentinde bulunan Art- ODAK NOKTviSI AHMET CEMAL İnsana Dönmek, Ama Nasıl? Son yıllarda eğitim sistemimiz üzerine sık konuşur olduk. Hemen her yeni eğitim bakanıyla birlikte de- nenen yeni yöntemler, kredili mi, yoksa kredisiz mi olsun, öğrencilere kaç kez yeni sınav hakkı tanınsın, üniversitelere kaç kişi alınsın vb. tartışmaları, hep bu konuşulanların kapsamı içerisinde. Konuşmadığımız, üzerinde bir an bile durmaya de- ğer bulmadığımız tek bir nokta var: En azından iki ku- şaktır ınsanın ve insan yaşamının önemsenmediği bir ortamda eğitim sistemimize, insana ve insan sevgi- sine, insan yaşamına, her şeyin temel ölçütü sayan bir anlayışa yeniden dönmenin yollannı nasıl soka- bıleceğimiz. Bu açıdan Batı'ya ayak uydurmayı çok iyi başar- dık; dahası, Batılılaşmayı en iyi bu alanda gerçekleş- tirmış olduğumuz da söylenebilir. Günümüzün sayı- lan Batı'da da iyiden iyiye azalmış olan insancı dü- şünürleri, eski hümanist" eğitimin yerini alan ve uz- manlaşmaya verilen ağırlık nedeniyle genel kültür değerlerinden yana yoksullaşmış bır eğitimin sonuç- ları üzerinde haklı uyarılarla durmaktalar. Bu sonuç- ları görebilmek için aynntılı araştırmalar yapmaya da gerek yok. Bugünün Amerikası'nın, Istanbul için ör- nek almaya çahştığımız büyük kentlerinde ınsanlar kendilerini ancak hemcınslerine karşı en son elekt- ronık sistemlerle koruduklan kale-evleripde yaşadık- larızaman güvenliktehissedebılıyorlar. Dünün "Ame- rıkan Rüyası", yenni nicezamanlardır büyük kentler- de belli bir saatten sonra hava almak ıçın dışarı çık- ma özgürlüğünün ancak öldürülme tehlikesi göze alındığında kullanılabildıği bir karabasana bıraktı. Böyle bır atmosfer içerisinde Amerikan insanı, göre- ce ruh sağlığını, ruh doktorlanna avuç dolusu para ödeyerek ayakta tutabılıyor. Kendini hemcinslerine karşı gittikçe daha çok yalıtmanın, insan sıcaklığın- dan gittikçe uzaklaşmanın bedelıni ise genellikle in- tiharlarla ya da uyuşturucu alışkanlığıyla ödüyor. Böy- le bır ortamda, ınsanların manevi açlıklarını yanılsa- malarla doyurabilmek için kurulan, sayıları hızla ar- tan "tarikatlar", sonuçta ınsanları öteki hemcinsle- rinden ayıran yeni kaleler olmaktan öte bir anlam ta- şımıyor. Henüz Amerıka'nın çizgisine varmış olmamasına karşın, Avrupalı insanın durumu da hiç parlak değil. Özellikle ikinci Dünya Savaşı'nın ardından, Amerika özentısi bır "YeniDünya" arayışına gıren ve bu ara- yışın etkisıyle genç kuşaklarını uzmanlaşmanın. re- kabet ve başarı duygusunun bütün değerlere gale- be çaldığı eğitim sistemlerine teslim eden Avrupa da bugün "yalnız insanların dünyası" olma yolunda hız- la ilerlemekte. Ne var ki bu, insanın yaratma süreç- lerinde zaman zaman gönüllü olarak seçtığı değil, fa- kat içinde yaşamaya yargılı kılındığı bir zorunlu yal- nızlık. Bu durum göz önünde tutulduğunda, Avru- pa'nın ekonomik açıdan en gelişmiş ülkelerinin aynı zamanda en yüksek intihar ortalamalarını sergileyen ülkeler olmalannın şaşırtıcı yani yok. İkinci Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinde, Cesare Pave- se'nin nefis deyişiyle "tanımadığı bir insanın kendi- sine dostça bir gülümsemesınde ya da bir göz kır- pışında yaşamak için yeni bir neden bulabıtmiş "olan Avrupa insanı, birkaç kuşaktır hemcinslerine yalnız- ca "pratik amaçlarla" bakmanın bedelıni, bugün bu dünyada insanca düşler kurma yetısini artık yitirmiş olmakla ödüyor. Özetlemek gerekirse, bugünün Ba- tılısı, bilim ve teknik alanındaki onca büyük başarı- nın ardından dünyasını, bilim-kurgu filmleri ya da ro- manları aracılığıyla, uzayda bulanacak yeni geze- genlerde yenıden "insanca" biryaşam sürmeyı düş- leyecek kadar "insanlann dünyası" olmaktan çıkar- mış bir insan türünü temsil ediyor. Bu durumda, hiç de uzak olmayan bir gelecekte bu dünyadaki varlığını artık insan kimliğiyle değil, fa- kat "insana benzeryaratıklar" niteliğiyle sürdürmek istemeyen bir insanlığın önündeki tek yol, yeniden in- sana dönmenin çarelerini aramaktır. Bu da sanılabi- leceğı kadar zor bir iş değildir; yeter ki bu bağlamda da işın kuramıyla yetinmeye kalkışmayalım. Çünkü sevmek ve insana insanca davranmak, kuram değil eylem işidir. Öğrenim giderlerini karşılamakta zorla- nan, ama öğrenimini tamamlamakta kararlı tek bir gence uzanacak somut bir el, sırasında kitlelerin na- sıl eğitilebıleceğine aıt soyut düşüncelerle dolu nice tezlerden daha değerlidir. Kendini herhangi bir nedenle aşılmaz bir yalnızlık duvannın önünde bulmuş bir insana içtenlıkie sanl- mak, insan sevgisi üzerine kaleme alınan söylevler- den daha etkıli olacaktır. Yapmamız gereken, gençlerimize yönelik eğitim sıstemlerıni tartışırken, bundan böyle sevgi eğitımi- ni de hiç gözardı etmemek ve bu eğitimin ancak gün- lük yaşamdaki sürekli uygulamalarla etkin kılınabile- ceğini hep vurgulamaktır. Geleneksel anlamdaki "sevgi" sözcüğünün bugün neredeyse "demode" sayıldığı, bir gerçek. Ama bu gerçek karşısında ya- nıtlamamız gereken bır soru da var: Hemcinslerine yaklaşabilmek için mutlaka sevginin dışında neden- ler arayan bir insanın, annesi ölmüş bır köpek yav- rusunu da kendi yavrularıyla birlikte emzirmek için özel bir neden aramayan bır kedi karşısında insanın üstünlüğünü savunabilmesi, hâlâ olası mıdır? Gitar, satranç ve bağlama kursları Kültür Servisi - Toplumsal Araştırmalar Vakfı Kadıkö> Şubesi tarafından düzenlenen gitar. bağlama ve satranç kurslannın kayıtlar başladı. 10-17-24 eylül tarihlennde düzenlencek kurslar 18.00-20.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Aynntılı bılsi için tel: 0 216 346 04 87. BUGÜN Mimarlar Odası Yıldız Dış Karakol Binası etkınlıklen kapsamında saat 18.00'de Bülent Erçetın vönetımınde, "Yabancı' adlı vıdeo göstenrnı ızlenebılır. Saat 18.30"da ıse Makıne Mühendıslen Odası tstanbul Başkanı Mustafa Aral'ın katılacağı "Sur Raporu' başlıklı söyleşı yerah>or. Evrensel Kültür Merkezi'nde saat 18.00"de A. Kurosa\a'nm 'Dersu Lzala" adlı filmı göstenlecek. (0212 243 08 03) Sahaf Kültür Merkezi'nde ıse saat 19.00'da Yaşanan Şıır başlıklı dınletide şıır sevdalılan kendi şnrlerinı okuvacaklar. (0216 414 75 73) Rumelihisan Konserleri'nde bu akşam saat 21,00'de Muazzez Abacı ver alıyor. (0212 265 80 22) İFSAK'ta saat 19.00 ve 20.00'de Hasan Daşdemır'ın hazırladığı 'Bangkok-Hona-Kons' başlıklı saydam gösten ızlenebıhr.(0212 243 14 01) Fotoğrafevi'nde saat 19.00'da Yıldız Teknik Ünıversıtesi Dağcılık Klübü'nün gerçekleştırdığı Elbrus Dağı \e Kafkasva tırmam^iannı konu alan dıa göstensı >er alıyor.Bu tınmanışlar yurdışında bır Türk ünıversıte grubu tarafından gerçekleştirılen ılk tırmanışlarolmaözellığını taşıyor (0212251 0566)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle