Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 AĞUSTOS1996SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Onceki gün başlayan Uluslararası Edinburgh Festivali 50. yaşını kutluyor
Sanatın öncülüğünde yaşamanın büyüsü
EDINBURGH
FESTIVAL
Kültür Servisi -
Uluslararası
Edinburgh
FestıvalC 50.
vaşını kutluyor.
Önceki gün
başlayan
festival,
Edinburgh'un
çehresini
değiştimıeve ba^ladı bıle.
Sanatseverlere üç hafta boyunca bir
mûzik. tiyatro. komedi. sinema.
perfbrmans. opera şöleni yaşatacak
olan festıvalin milvonlarca insan
tarafmdan izlenmesi bekleniyor. 553
prodüksiyonun sahneleneceği festival
programında yapıtlann vansından
çoğu. dünyada ilk kez sergilenecek.
Festhal süresince sabah 9.00'dan
itibaren geceyansına dek sürekli
gösterileryer alacak. 50 yıl önce. 7
tiyatro grubunun katıldığı festivalde bu
yıl 700'ün üzerinde tiyatro topluluğu
bulunuyor. Edinburgh kenti de
fesıivale çok ycğun birbiçimde
hazırlandı. Dünyanın çeşitlı
ülkelerinden festivali izlemek üzere
gelen 'kültür turistleri' için özel
güvenlik birimleri oluşturuldu.
Festi\alin ana mekânlanndan Pnnces
Street boyunca trafik denetimi
sıkılaştırıldı. Özel arabalara trafiğe
çikma yasağı konuldu.
Edinburgh sakinleri ise festival ile bir
tür aşk nefret ilişkisi yaşıyorlar.
Ingiltere'nin bu en önemli festivali için
dünyanın hemen her yerinden gelen
izleyicilenn yarattığı nüfus patlaması
ve sabahlara kadar süren etkinliklerin
yarattığı canlıfık. kent sakinleri için
kimi zaman katlanılamaz hale
gelebiliyor. Kentte yaşayanlann sayısı
ikiye hatta üçe katlandığı için yollarda
adım atmak bile zorlaşıyor. Üç hafta
bovunca bambaşka bir kimliğe
bürünen kent, festival sonrasında yine
o eski. küçük. sakin haline geri
dönerken bir sonraki yılı sabırsızlıkla
beklemeye başlıyor. 1964 yılından
bugiine gelişimi Edinburgh
Festivali'nin ilk artistik direktörü
Rudolf Bing'in asistanlığını vapmış
olan Sir lan Hunter, festivalin 50.
yılını değerlendirirken; 1946 yılından
bugüne gelışimini şöyle anlatıyor:
"Edinburgh Festnali'nidüzenlenıe
flkri ilk kez, o dönemde Gl> nderbourne
Operası'nın genel direktörü Rudolf
Bing ve operanın kurucusu John
, Christie'nin eşi, soprano Audrey
Mildmay'in inisiyatifi) le gündeme
geldi. Opera. İkinci Dünya Savaşı
nedeniyle kap.ınmış ve sıgınak haline
dönüştürülmiiştü. Kentin ileri gelenleri,
savaşın böliip parçaladığı Avnıpa
ruhunu veniden oluşturmak
diişüncesinde birleşiyorlardı. Bu
yü/den festivalin uluslararası nitelikte
olmasına ayrı bir önem veriliyordu".
En önemli yanı ticari amaç
gözetmemesi olan
Edinburgh Festivali'nin
kuruculanndan Sir John Falconer'ın
festivalin ikinci yılında kaleme aldıgı
yazısında, bu niteliğe verilen önemin
tekrar tekrar altı çiziliyordu. Şöyle
diyordu Falconer: "*Bu festivalin en
önemli yanı ticari amaçlar
gözetmemesidir. Edinburgh Festivali,
güzel sanatlar temelinde
inşa edilecek yeni bir yaşam
tar/jnın itici gücü olmalıdır.
Festival için kentimize geten
konuklar ve katılımcılar,
banş ve yaratıcılığın ışığında
dünyanın madde ile değil
sanatla kazandığı güzelliğe
katkıda bulunmorİar."
Falconer" ın geleceğe
yönelik büyük umutlar
beslediği Edinburgh
Festivali. savaş sonrası
Avrupa"nın içine düştüğü
bunalımlı yıllarda gerçekten
de umutlan yeşertiyordu.
Hiçbir ticari amaç
gütmemek, ziyaretçilerin
ruhlannı tazelemek vs. bu
sözlerin ne kadannın içten
söylenmiş olduğu kafanızda
soru işareti yaratıyorsa, o
halde festivalin elli yıllık
geçmişine şö> le bir göz
atalım. Üstelik Eileen
Miller"ın dünyanın bu en
büyük "kültürel
cümbüşünü" a\ nntılanyla
incelediği kıtabı
'Uluslararası Edinburgh
Festivali 1947-1996' > ı
yanımıza rehber olarak
alarak.
MarthaGraham(1963)
Sanatseverlere
üç hafta boyunca
bir müzik,
tivatro. komedi,
sinema,
performans,
opera şöleni
yaşatacak olan
festivalin
milvonlarca
insan tarafından
izlenmesi
bekleniyor. 553
prodük'sivonun
sahneleneceği
festival
programında
yapıtlann
vansından çoğu,
dümadailkkez
sergilenecek 50
yıl önce, 7 tiyatro
grubunun
katıldığı
festivalde bu yıl
700'ün üzerinde
tiyatro toplulugu
bulunuvor. Robert\Vilson(1993)
düşüncesi yeşerebildi? Daha da
önemlisi: Bu tür kültürel etkinlikleri
halkın parasının israfı olarak gören
yerel yönetime. Londra'dan gelen
acımasız eleştirilere ve kendilerini
gülünç duruma düşüren yabancı
düşmanı (skoç basınının tüm
misillemelenne rağmen Falconer'ın
ütopyasının nasıl gerçekleşebildiği.
Edinburgh Festivali'nin tüm bu
olumsuzluklara karşı ayakta
kalabilmesinin sırrı aslında tarihsel bir
gelişmeyle ilintili. Bayreuth
ve Salzburg gibi dönemin en
ünlü festivalleri
Edinburgh'un başladığı yıl
olan 1947'de henüz savaşın
yıkımını üzerlerinden
atamamışlardı. Sanatçılar ise
umutsuzca üretmeyi
sürdürüyorlardı. Ve savaştan
kalma yıkıntılar arasında
yükselen yeni binalar \e
fabrikalar kadar. Avrupa
toplumunun zarara uğravan
düşün ve sanat yaşamında da
yepyeni bıryapılanma süreci,
yani kültürel biryeniden
doğuş yaşanıyordu.
FestivaUe şavaş baJtalan
toprağa gömüldü
1947 Festivali. Avrupa nın üzerine
çöken kara bulutlan -bir süre için de
olsa- dağıtmayı başardı. Ünlü
Edinburgh Kalesi dört gece boyunca
ışıl ışıldı. Güneş üç hafta boyunca tüm
parlaklığıyla kendini gösterdi.
Festivalde, altı topluluğun sunduğu
tiyatro gösterileri. 75 belgesellik bir
film festivali. bir fener alayı ve 275'in
üzerinde gazeteci, gündüzlü geceli bir
çalışmayla yeraldılar.
Ancak gelecekteki anlaşmazlık
9\
İlk Edinburgh Festivali'nin
bir başka önemli yönü: yönetici Rudolf
Bing'in birinci sınıf bir klasik müzik
adamı olması sayesinde. savaş
öncesinde birlikte çalıştığı Almanya,
Avusturya ve Italya'nın en ünlü
yorumculannı bir araya getirmesiydi.
Böylelikle bu festival savaş baltalannın
topraga gömülmesi anlamını taşıyordu.
12 yıl önce Avusturya'yı terk etmek
zorunda kalan bir Yahudi orkestra şefi.
Bruno VValter. Edinburgh Festivali için
Viyana Filarmoni'yi yönetmeyi kabul
etti. Walter, vıllar sonra bu mucizevi
ortamı şöyle tanımlavacaktı: "Festhal,
hâlâ dost olup olmadıklannı
kestiremeyen eski dostlann buluşması
gibiydL Oysa gerçekte övleydiler!"
Maria Callas (1957)
i OMarda yeniden
fdoğuşu
yaşayan ve
Brian
McMaster'ın artistik
yönetmenliğinde altın
çağına adım atan
'Dünyanın en büyük
kültürel cümbüşü'
Edinburgh Festivali,
ilk yıllanndan bu yana
hedef olarak
belirlediği sanatın
temel alındığı yeni bir
yaşam tarzmm
savunucusu olarak
sanatın var olmadığı
bir dünyanın ne denli
çorak ve yaşanmaz bir
yer haline
dönüşeceğine olan
inancı pekiştirmeyi
sürdürüyor.
Miller, Moore, Bennett, Cook (1960)
tohumlan çoktan atılmıştı. Edinburgh
Festivali geniş anlamda bir tiyatro ve
ciddi opera projelerini hakkıyla
gerçekleştirecek biralt yapıya sahip
değildi henüz. Bu nedenle -özellikle
1950'lerde Hamburg Operası"nın
'KralivetTiyatrosu'ldünyanın en
kötüsü) unvanı almasıyla birlikte-.
acilen geniş kapsamlı bir tiyatro •
organizasyonuna girişilmesi ve bir
'festival tiyatrosu' kurulması
kaçınılmaz oldu. Ancak bu aşama 40
yıllık bir süreçte gerçekleşebildi, hem
de sahne arkasında. yetersizliklerden
doğan yüzlerce kavga bırakarak.
Edinburgh Festivali. başlangıcından
bugüne geçen elli yıl içinde aldığı
eleştiriierle de kendinden
konuşturmayı başardı. Zaman zaman
çağdaş muziğe ya da görsel sanatlara
yeterli yerin ayrılmadığı konusunda
eleştirilse de lan Hunters'ın
1950'lerdeki Rembrandt, Cezanne,
Gaugin, Renoir ve Degas gösterileri ya
da Festival Tiyatrosu'nun Viktorya
Dönemi eserlerine getirdikleri başarılı
yorum hâlâ unutulmadı. Edinburgh'u
özel kılan noktalardan biri de 1951
yılında festivalde 14 konser veren Nevv
York Filarmoni gibi dünyanın en ünlü
isimlenni, ünleriyle ters orantıda bir
ödemeyle festivale dahil etmeleri.
1950'lerde Ferrier, Fonteyn, Robbins,
Sutherland gibi ünlü isimlerin yanında
henüz 24 yaşında şöhretin kapılarını
aralayan bir yıldızcık Maria Callas da
Edinburgh"dan geçen ünlû kafilesi
arasındaydı. 1962 yılında Sostakovk,-.
festivalde 25 eserinin yorumlanışına
tanık oldu. Marlene Dietrich. 1964 ve
65'te 'Cabaret'i oynadı. halk ona taptı.
Sahne arkası çalışanlanysa nefret etti.
Ençalkantılı dönemi 90'larda
FaJconer'ın ütopvası
nasıl gerçekleşn?
Acaba nasıl oldu da
Edinburgh gibi kozmopolit
yapısını. toplumsal
kaynaklannı, seçkincilik
bilincini. kısacası öz
varlığını tüm dünyadan
esirgemiş bir kentte. böylesi
idealist biretkinlik
Festivalin gözde etkinlikleri
MÜZİK: Edinburgh Festivali'nin bir şölene dönüştürdüğü 50. Yıl
açılışı. dün akşam Schönberg'in 'A Survivor from VVarsavv' ve
Beethoven'in '9. Senfoni'si'yle gerçekleşti. Edinburgh Festivali'nin
bu yılki programı kapsamında yer alacak diğer müzik etkinlikleri
arasında. Haydn'ın 'Yaradıhş'ının ve yaylı çalgılar için bütün
eserlerinin seslendirileceği toplam 18 konserin yanı sıra. Bhrams ın
Andras Schiff tarafından
yorumlanacak piyano
konçertosu veoda
orkestrası için yazdığı
tüm piyano eserleri yer
alıyor. Festivalin gözde
müzik etkinlikJeri içinde
aynca. lskoç bariton
Bryn Terfel'in resitali.
besteci Gyorgy
Kurtag'ın piyanist eşi
Martha Kurtag ile
birlikte sunacağı kendi
eserlerinden oluşan
dinleti.
Emmanuel Nune'un
'RuF senfonisinin
İngiltere prömiyeri yer
alıyor.
Edinburgh bu yıl aynca
Nevv York ve Oslo
Füarmoni orkestralannı ve 18. Yüzyıl Orkestrası'nı ağırlayacak-.
Opera: İskoç Operası festival kapsamında. James MacMillan'ın ilk
uzun operası 'İnes De Castro"nun. Helen FieM'tn de rol aldığı. dünya
prömiyerini gerçekleştiriyor. Operayı Richard Armstrong yönetiyor.
Bu yılki festivalde iki dans efsanesi: MarkMorris ve Pina Bausch,
'Gluck'un operalan için yaptıklan koreografilerle yer alıyorlar
festivalde.
DANS: Jiri Kylian ve Hollanda Dans Tiyatrosu yepyeni bir gösteriyle
çıkacaklar festival izleyicisinin karşısına. Topluluk aynı zamanda
Symphonieof Psalms gibi klasikleşmiş eserlerini de unutmayacak.
Martha Graham Dance Company. yıllann sanatçısının en son
eserlerinden oluşan iki ayrı program hazırlamış. Marc Morris Dans
Grubu'na gelince onlar da "Behenıoth', "Ten Suggestions' ve 'VVbrld
POvver" adlı çalışmalann yanı sıra. 50. yıl kutlamalan amacıyla
hazırladıklan yepyeni bir
eserle festivale katılıyor.
TİYATRO: Miranda
Richardson \ irgjnia
VVolf'un Orlando'suyla
festivalin gözdeleri
arasında yer alıyor.
Robert Lepage tarafından
vönetilen ve oynanan
Elsinore ise
Shakespeare'in eğer
teknoloji çağında
yaşamış olsaydı bu çağın
nimetlerinden nasıl
yararlanacağı üzerine
düşsel biroyun..
Botho Strauss, 'Zaman ve
Oda' adlı oyununda.
modern çağı bir
dolambaç olarak
yansıtıyor.
Alman yönetmen Peter Stein. Çehov'un "N'anya Dayı' adlı oyununu
Moskova Sanat Tivatrosu ile birlikte sunuyor.
SERGİLER: Ulusal Galen'de '\elazquez Se\ille'de* sergisi 20 ekim.
jskoç Kraliyet Akademi'sinde 'David Livingston' sergisi 6 ekim,
İskoç Ulusal Modern Sanat Müzesi'nde •AlbertoGiacometti"nin
resim ve heykel sergisi ise 22 ekim tarihlerinden itibaren
gezilebilecek. Edinburgh Uluslararası Sanat Festivali ile ilgili
aynntılı bilgi için telefon numarası: 44 131-2255756
Gullini. festivalin avrılmaz bir parçası
olmuştu. Ve festival ruhunu bütünüvle
taşıdığı söylenemese de Karajan da
festivalde sürekli yeralıyordu. Büyük
şefle ilgili yüzlerce anekdotlardan biri
şöyledir: Lord Harewood heyecan
verici bulduğu Schönberg'in
eserlerinin Berlin
Filarmoni'nin repertuvannda
yer alıp almadığını
sorduğunda. Karajan şö> lc
cevap verir: "Doğnısu bu
güne kadar hiç ihtiyaç
duymadım."
Ayrılan ödeneklenn komik
rakamlarolması nedenivle
bir türlü rahat yüzü
göremeyen festival, 1963
yılında avant-garde bir
topluluğun sunduğu yarı
çıplak gösteri sonucunda
tarihinin en büyük tepkisini
topladı.
Ancak Edinburgh tarihinin
en çalkantılı ve ilginç
dönemi 90'larda jaşandı.
ingiltere'nin diğer kültür
kurumlan ayakta kalabilmek
için çaba sarf ederken
Edinburgh bir yeniden doğuş
yaşıyordu. Brian
McSiaster'ın artistik
yönetmenliğinde altın çağına
adım atan festival, Peter
Sellars, Robert VV ilson, Mark
Morris, Peter Stein, Robert
Lepage gibi dünyanın önde
gelen tiyatro adamlarını
konuk ederek adeta bir
tiyatro şöleni haline dönüştü.
Uzun sözün kısası.
Edinburgh Festivali. ilk
yıllanndan bu yana hedef
olarak belirlediği sanatın
temel alındığı yeni bir yaşam
tarzının savunucusu olarak
sanatın var olmadığı bir
dünyanın ne denli çorak ve
yaşanmaz bir yer haline
dönüşeceğine olan inancı
pekiştirmeyi sürdürüyor.
Sydney Bienati'nde teknoloji-sanat ilişkisi tarbşıldı
• İleri teknolojinin
sanatta
kullanımının
irdelendiği
tartışmalarda,
Turner Ödüllü
İngiliz sanatçı
Willie Doherty,
teknolojinin sanatın
gerisinde kaldığını
savunarak ilgi çekti.
Kültür Servisi- Avustralya'nın
başkenti Sydney'de düzenlenen 10.
Sydney Bienali. görsel sanatlar
aJanında birbirinden ilginç yapıtlan
biraraya getirdi. Video. fotoğraf.
baskı. mimari gibi alanlardan
yapıtların yer aldığı bienalin başlığı
•Jurassk Technologies
Re\enant'(Eski Çağ
Teknolojilerinin Dönüşü) olarak
belirlenmişti. Başlıktan da
anlaşılacağı üzere sergilenen işlerin
büyük çoğunluğu, eski
teknolojilerin kullanıldığı yapıtlar
olarak içinde bulunduğumuz ileri
teknoloji çağına göndermelerde
bulunuyordu. Avusturalya'nın bu
en büyük çağdaş sanat etkinliğinin
küratörlüğünü ise Nev\ York'ta
bulunan Dia Sanat Merkezi'nin
yöneticiliğini yapan LyneeCooke
üstlenmışti.
Ancak eleştiımenler ve izleyenlerın
Sydney Bıenah'ne yönelik
degerlendirmelerı. bienalin
jeterince özenle
gerçekleştirılmediği yönündeydi.
Sydney'in, Venedık Bienalı'nın
yanında solda sıfır kaldığı
söylenilen etkinlikte tartışmalar
teknoloji- sanat ilişkisi üzerine
yoğunlaştı. İleri teknoloiinin
sanatta kullanımının irdelendiği
tartışmalarda. Tumer Ödüllü İngiliz
sanatçı VV'illie Dohertv. teknolojinin
sanatın gerisinde kaldığını
savunarak ilgi çektı.
Modası geçmiş teknolojik aygıtları
tercih ettiği gözlenen küratör
Cooke ise, fotoğraf sanatı üzerine
odaklanan ışlere öncelik verdi
Sydney Bienali'nde. Basım
teknikleri ve fotoğrafın yanısıra
Rosemarie Trockel'ın heykelleri.
Amerikan-Endonezya asıllı çift Nia
Fliam \e Agus Ismoyo'nun batik
ışfen. Araja
Rasdjarmreamsook'un X
ışınlarıyla donattığı çalışması ve
özellikle Douglas Gordon'un
Alfred Hitchcock'un 'Sapık'ına
göndermede bulunduğu '24 Hour
Psycho' (24 Saat Sapık) ılgiyı
üzerinde toplayan yapıtlar
arasındaydı. Gordon. bu video
çalışmasıyla 10. Sydney
Bienali'nin en fazla ilgi gören
sanatçısı oldu. Bienalin dikkat
çekici özelliklerinden bın de. pek
çok sanatçının sinema ve vıdeova
yönelmiş oluşuvdu. Gordon'un
yanısıra. yedınci sanata tııtkun bir
başka sanatçı. ClaudeCloskv'nin
video projeksiyoııu \e Barselonalı
sanatçı Kulalia \alldostra'nııı 'Aşk
Şaraptan Tatlıdır/ Bir İlişkinin Iç
Evresi' baslıklı v ideo düzenlemeM.
nesnelerın dünyasından şıire doğru
akan bir çalışma olarak bıenalde
begeni topladı.
ALINTILAR
TAHSİIV YÜCEL
Aydın ve İşadamı
Geçenlerde, kendisiyleyapılan uzun birkonuşma-
da gördük (Yeni Yüzyıl, 21.7.1996), TÜSİAD. İSO ve
TOBB Başkanlıkları yapmış ünlü bir işadamımtz.
"Son birkaç senedır bir kez daha gördüm ki, işada-
mı ülkenin sorumluluğunu hissetmiş durumda ve
bunun ağırlığını kamuoyunda hissettiriyor" diyor.
"Sanayicinin, işadamının sözü dinleniyor. Hatta bu
kesimin dışındakilerin sesi de az çıkıyor. iş âleminin
dışında aydın kesimlerin kamuoyunda tepkı göster-
diğini az görüyoruz. Hukukçulan, üniversiteden ay-
dın kesimi eskisi gibi kamuoyunda göremiyoruz. iş-
veren kesimi kuvvetli."
Dilsel sapmalar bir yana, en azından ilk bakışta,
doğru bir saptama söz konusu: ışveren kesimi çok
güçlü, sanayici vetecimen hem çok konuşuyor, hem
de çok dinleniyor. Ama, elimızı yüreğimızın üstüne
koyup da konuşalım. ülkenin tüm iletişım araçları
işadamlarının ağzından çıkan her şeyi dakıkasında,
allayıp pullayarak kitleye ulaştırıyorsa, onların dü-
şünsel açıdan başkalarından daha ileride bulunma-
larından ya da "ülkenin sorumluluğunu" başkaların-
dan daha iyi duymalanndan kaynaklanmıyor bu du-
rum. Tam tersine. en büyüklerinin bile, zaman zaman
zaman ne denh sıradan, ne denli yüzeysel. ne denli
çelişkın ve bencıl olabıldiklerıni hepımız bılıyoruz Ha-
yır, işadamları seslerıni bu denli iyi duyuruyorlarsa.
eski TÜSİAD Başkanı'nın kamuoyu sandıgı şeyın.
yani kitle iletişim araçlarının çok büyuk bir bölümü-
nü kendileri beslediği. kendilerı yönlendirdiğı için du-
yuruyorlar.
Öte yandan, bu üikede nice yıldır her şeyin iş dün-
yasına göre düzenlendiğı de bilinen bir şey, serbest
pazar. özelleştirme, ucuz emek tutkusu bir yana, de-
ğerli işadamımızın "çok saygı, derin sevgi" duydu-
ğunu söylediği Özal, bir sonradan-görme pervasız-
lığıyla, Ben zengin severim", diyor, uluslan birbın-
ne yaklaştıran en büyük etkenin tecim olduğunu ke-
sınlıyordu. Bugün de devlet başkanları, başbakan-
lar, bakanlar. müsteşarlar, veliler, iki ellen kanda da
olsa, uçaklara ya da helikopterlere atlayıp işverenle-
rimizin oda ve dernek toplantılanna. otel ve market
açılışlarına, nişanlarına, sünnet düğünlerine koşma-
yı, kutsal bir devlet görevi sayıyorlar. Buna karşılık.
üniversitelerimizin 1980 başlarından beri susturul-
duğunu, bugün de iş çevrelerinin yedeğıne verilmek
istendiğini herkes bilir. Bu ülkenin yazgısını ellerinde
tutanlann onun aydınlarına, sanatçılarına. araştırma-
cılarına nasıl bir gözle baktıklarını. gerek duydukça
ümüklerini nasıl sıktıklarını da. Kısacası. ışadamları-
mızın yadsınmaz yükselişi korkunç bir toplumsal ve
ekinsel yozlaşmanın ötekı yüzü olarak da tammlana-
bilir.
Söylemek bile fazla. bu yöneiim, ekonominin (üre-
tim ilişkilerinin değil) bir yandan her şeyi belirleyen
güç olarak değerlendirilirken. bir yandan da pazar
ilişkilerineindirgenmesinden kaynaklanıyor. işadam-
larımızsa. sağ olsunlar. bir adım daha atıyor. ülke
ekonomisini kendi kesimsel çıkarlarıyla özdeşleştiri-
yorlar. Her şeyin başı ekonomi! Ölüm cezasma çarp-
tırılmış gençler için "Asmayalım da besleyelim mi?"
diyen devlet başkanı da ülke sorunlarına ekonomi
açisından bakmakla övünebilırdi. Ama aydın, benim
alçakgönüllü kanıma göre, her şeyden önce "ekono-
m/A'"insaltıklaştınlmasıkarşısındadirenen,onuaşan,
ona indirgenmesi olanaksız olan toplumsal ve birey-
sel değerlerin varlığını kesinleyen kişidir. Bu neden-
le, gözünü güncelden ayırmamakla birlikte, çevresi-
ni onunla sınırlamaz hiçbirzaman; bu nedenle, örne-
ğin işadamlarımız gibi. üç ay önce "ANAYOL" deyip
bugün "REFAHYOL" diye tutturmaz: bu nedenle. kı-
şisel ya da kesimsel çıkan gerektirdiği için değil. bağ-
landığı değerlere borçlu olduğu için. sorulsun, sorul-
masın, görüşünü bıldirmeyi görev saydığı için konu-
şur. Bugün de konuşmaktadır. Aydınımızın sustuğu-
nu kesinlemek için, değerli ışadamımız gıbı. kamu-
oyunu renkli kitle iletişim araçlarıyla karıştırmak ge-
rekir.
Aydınla işadamı arasında ındirgenmez bir karşıtlık
kurmak istediğim sanılmasın. Hayır. Bunca bılgili. be-
cerikli, yaratıcı kişi arasından aydınlar da çıkar kuş-
kusuz. Orneğin yıllar önce yitirdiğımiz Mümtaz Zey-
tinoğlu yaratıcı bir sanayici olduğu kadar da örnek
biraydındı. Ama "Home, home, sweethome", diye
içlenen duyariı işadamımız elini yüreğinin üstüne koy-
sun da söylesin: örneğin özelleştirme konusunda
söylem üstüne söylem üretip baskı üstüne baskı uy-
guladılar, ama örneğin Türk Dil Kurumu ve Türk Ta-
rih Kurumu'nun bu ülkenin kurtancısının özlük hak-
larının çiğnenmesi pahasına devletleştirilmesı karşı-
sında sesini yükselten tek bir işadamı, tek bir işve-
ren kuruluşu çıktı mı? Bildiğimiz kadarıyla. hayır. Ya-
zık ki, iş-yoğun bilgi çağında her şey birbirine kanş-
tırılıyor. Romain Gary'nin son romanı Kral Salo-
mon'un Bunalımı'nın gün görmüş şarkıcısı da "Ger-
çek erkek kalmadı artık. Haydutlar bıle ışadamlanna
benziyor" diyor.
Gelin de hak vermeyin kadıncağıza!
Katil Doğanlar' okuyucuyla
buluşuyor
Kültür Servisi- Pulp Fiction (Ucuz Roman) ve
'Rezervuar Köpekleri' ile tanıdığımız Quentin
Tarantino'nun senarvosundan OliverStone'un
sinemalaştırdığı 'Katil Doğanlar' ^ımdi de roman
olarak okuvucuyla buluşuyor. Tarantıno'nun vasa
olavlardan vola çıkarak yazdığı 'Katil Doğanİar'da
Mickey ile Mallory'nin kişiliklennde iki genç insanın
seri cinayetler işleyen bırer katil haline gelişi \e
medyanın onlan önce birer kahraman sonra da ınıt
olarak yansıtması yeralı>or. Parantez Vavınları
arasından. Zeynep .AJvkuş'un çev irisiv le yav ımlanan
kitapta Stone un önsözde ver alan değerlendırmesı
oldukça ilginç: "Mickev ile Mallon savgısızama
masum kişiler. Onlar da şiddetin içinden çıkageldi.
Katil Doğanlar'da anne ve babalardan çocuklara
aktanlan ve daha nerelere kadar uzanacağı bifinmeyen
bir şiddetten söz edilivor. Şiddetin gidip davanahileceği
bir son nokta da vok".
Gökçeada'da arkeolojik kazı
Kültür Servisi- Uzun zamandıraraştırılmavı bekleven
Gökçeada'da ilk kazı çalışmaları başladı. Çanakkalo
18 Mart Üniversitesi ile Hacettepe Univcrsitesi
Arkeoloji Bölümü öğrencilerınin katıldığı kazının
danışmanlığını ise vine Hacettepe Üniversıte.sı Oıı
Asya Arkeolojisi Anabilim Dalı öğretim ihelerıııden
Yrd. Doç. Halime Hüryılmaz yapıyor. Gökçeada'nın
en eski verle>im birimlerinden \em Bademlı kosii \c
çevresınde >apılan vüzey araştırmalarında. bölgede ilk
yerleşım alanının Erken Tuııç Çağında başladığı ve
Orta Tunç Çağı'nda devam ettiği belirlendi. Temmuz
a>ı ortalarından bu >ana sürdürülen kazı •
çalışmalannda. MÖ 3 bin v ıllanna ait bir sur kalıntısı
ve iç kesiminde yer alan bınalarda keramikler
bulundu.