27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE 14 KULTUR 1930'lu yıllann Hollywood sinemasmın önde gelen sanatçılanndan Claudette Colbert 92 yaşmda öldü HoflywoocPdan bir yıldız kaydı... Kültür Servisi- 1930'lu yıllardaHolly- vvood'un büyük yıldızlanndan biri olan Oscarlı sanatçı Claudette Colbert, salı günii Barbados'ta yaşama gözlerini yumdu. 30 > ıldır yaşamını Karayip Ada- îannda sürdüren Colbert. 92 yaşınday- dı. Ünlü sanatçı. 1993 yılında geçirdiği kalp krizinin ardından sağlığına tam ola- rak kavuşamamıştı. Lyndhurst Cenaze Şirketi'nden yapılan bıraçıklamaya gö- re, Claudette Colbert Barbados'un batı sahillerindeki evinde "huzurlu" bir ölümle yaşama \eda etti. 1934 yıhnda başrollenni ClarkGaMe ile paylaştığı "It Happened One Night" (BirGecede Oldu...) filmındeki perfor- mansıyla Oscar kazanan Claudette Col- bert. o yıllarda bir güldürü filmiyle Os- car'a değer göriilen tek tük kadın sanat- çıdan biri olmuştu. Hollyvvood'un kla- sikleri arasına gıren "It Happened One Night". yönetmeni FrankCapra ile baş- rol erkek oyuncusu Clark Gable'a da bi- rer Oscar getirmişti. Amerikan sinemasının ilk dönem ses- sız filmlennden bınnde sinema dünya- sına giren Claudette Colbert, güldürü filmlerindekı performansıyla ön plana çıkmasına karşın daha ciddi rollerle de oyunculuğunu kanıtlamış. 1932 yıhnda yönetmenlığini Cecıl B. DeMille'in üst- lendiği iki filmde. "The Sign of the Cross"da başrol oynamış-. 1934'te "Cle- opatra'''daki rolüyle büyük övgü kazan- mıştı. 1950 tanhlı "AII About EveTilmiyle eline büyük bir fırsat geçıren Claudette Colbert, o dönemde belinden rahatsız- lanması nedeniyle bu filmdeki rolü Bet- te Davis'e kaptırmıştı... Colbert'in şöh- reti. 1960'h yıllarda •paslanmaya' başla- dı Ancak ünlü oyuncu. her zaman eleş- tirmenlerin gözdesi olmayı sürdürdü. Si- nemanın yanı sıra tiyatroda da oynayan Colbert, en son 1987 yılında bir turne kapsamında Rex Harrison ile birlikte Londra. New York. San Francisco, Los Angeles \e Avustralya'da "Aren't We AJJ?" oyununda sahneye çıkmıştı. Hollyuood tarihine güldürü filmleri- nin unutulmaz kraliçesi olarak geçen Claudette Colbert. 1903 yılında Paris'te dünyaya gelmişti. Ailesi. Claudette beş yaşındayken Amerika'ya göç etmiş, Ne\v York'a yerleşmişti. Colbert, bundan sonra yaşamını Nevv York ve Barba- dos'ta geçirdi. Ailesinin Fransız gele- neklerıne her zaman başkaldıran Col- bert, NVashington'daki IrvingHigh Scho- ol'da sanat eğitimı görnıüş. o yıllarda Shakespeare'in "As \bu Like Ifoyunun- da rol almıştı. 1927 yılında bir tiyatro oyununda görüp beğendiği Norman Fos- Claudette Colbert, 1934 yılında Oscar kazandığı " u Bir Gecede Oldu" (altta) ve büyük begeni kazandığı "Cleopatra" (>anda) fdmlerinde. 0 yıldır yaşamını sürdürdüğü Barbados'ta yaşama veda eden ünlü sinema sanatçısı Claudette Colbert, 1934 yılında kazandığı Oscar'la Hollyvvood'un en çok aranan kadın oyunculan arasına girmiş, güldürü filmlerinde unutulmaz performanslar sergilemişti. ter ile ev lenen Colbert' in sinema kariye- rinedeoyıl başladı: "FortheLoveofMi- ke" (Mike'ın Aşkına) adlı sessiz filmde rol alan Colbert. bu ilk deneyiminden sonra hoşnut kalmayarak bir daha asla film çevırmeyeceğıne yemin ettiyse de kısa bir süre sonra Paramount Film Şir- keti'nden gelen birteklifi geri çevireme- di. tlkbaşarılı çıkışını DeMille'in 1932 tarihli "The Sign of the Cross" filminde canlandırdığı kötükalpli kadın rolüyle elde eden Colbert, iki yıl sonra çevirdi- ğı "Cleopatra" ile artık Hollywood'un aranan kadın sanatçılan arasına girmiş- ti. Aynı >ıl Foster'dan boşandı, 1936 yı- lında Joel Pressman ile evlendi. Sanatçı- nın bu evliliği de Pressman'ın 1968 yı- lındaki ölümüne dek siirdü. Sinema tarihçısı Jeanine Basinger. sa- natçıyla ilgili olarak "Colbert'in kadın hayranlan çoğunluktaydı. Zarif bir ka- dındı. Akıllı>dı. Asla aptal kadın rolle- rinde görünmedi. Her zaman içinde bu- lunduğu durumun üstesinden gelebile- cek, kontrolü elinde tutan kadın rolleri- ne çıktı. Güldürü sanatçısı>dı ama ka- dınsılığını asla gö/ardı edemezdiniz" dı- yor. En parlak dönemi 1930'lar 1930 yılında özellıkle ikidil konuştu- ğu için "The BigPond" (Film, Ingilizce ve Fransızca olarak piyasaya sunulmuş- tu) filminde başrol üstlenen Claudette Colbert'in bu fılmindeki rol arkadaşı Maurice Che\alier. onunla ilgili olarak "Yetenekli, sevimli, çok iyi bir komed- >en"demişti. 1933 yılında Noel Co- ward"ın yazdığı "Tonight isOurs" (Bu Gece Bızim) filminde oynayan Colbert, bu filmın ardından Paramount ile tartış- mış, daha küçük stüdyolarda çalışmaya başlamıştı. 1940 yılında o güne dek bir oyuncu için görülmemiş birteklifi reddetti: Pa- ramount'un yıllık 200 bin dolar maaşı- na burun kıvıran Colbert, serbest çalışa- rak daha çok para kazanabileceğini söy - ledi. söyl'ediöini de cerçekleştirdi. 1950li yıllarda "Three Came Home", "TheSecret Fury" gibi dramatik filmler- de rol alan Colbert'in 1958 yılında rol al- dığı Broadvsay oyunu "The Marriage- Go-Round". Colbert'in sayesinde 450 gösteri gerçekleştirdi. " Colbert ıçın 1960'h yıllar. artık eski şöhretini koruyamadığı ve kolay kolay iş bulamadığı bir dönem oldu. O dönemde gerçekleştırdiği bir film "TheTwo Mrs. Grenvilles" ile Colbert, bir kez daha si- nema eleştirmenlerinin övgü dolu yazı- lanna konu oldu. Zor oyuncu... Claudette Colbert, güldürü fılmlenn- deki unutulmaz performanslannın yanı sıra sinema setlerinde çıkardığı zorluk- larla da nam salmıştı! Isteklerı tükenme- yen. katı kurallan olan bir sanatçıydı. "Cleopatra" filminin setinde yaşanan "vılansorumTnu sinema tarihçisi Jeani- ne Basinger anlatıyor: "Cleopatra'nın bir yılan tarafindan so- kulup öldürüldüğü son sahnede, yılanı yanına yaklaştırmav ı reddetti. Onu ikna edebilniek için yönetmen DtMille daha küçük bir vılan bulacağına söz verdi. Gerçekte kullanacağımız \ ılandan daha büyük bir \ ılan bulup. onu gösterdi Cla- udette'e. Sonra yine büdiğini okudu..." Colbert'in ilgınç kurallarından bın de kameranın kendısını yalnızca sağ profı- linden çekmesiydı... Kimi zaman. bir film seti Colbert'in bu istegini yerine getırebılmek için onun sağ tarafma göre ayarlanıyordu. Gençli- ğınde sporyaparken iki kez burnunu kır- mış olan Colbert'in bu ısteğı. aslında burnundaki küçük bombenin görünme- sini engellemeye çalışmas\ndan kaynak- lanıyordu! Colbert, bir kere yıldız olduktan son- ra kurallarından asla şaşmadı. Akşam üzen saat beşten sonra çalışma> ı redde- den ünlü oyuncu. her filmden sonra film- de kullandığı giysılerın kendisıne veril- mesini öngören bir maddeyi de kontrat- lanna eklemişti. Gazetecilenn de işi zordu Colbert'le. Söyleşi ısteklerine çok nadır olumlu ya- nıt venrdı 1987 yılında kendısınden ya- şamının bir özetını isteyen gazeteciye şöyle vanıt vermıştı sanatçı: "Az önce bir film bitirdim. Sonra yüzmeye gittim. Mutlu bir e\ liliğim oldu... Hayat nedir ki?" Bu yıl nısan ayında V'anıty Fairder- gisinde yaptığı söyleşıde ise en önemli başansı sorulmuştu. Colbert'in yanıtı yine kısa olmuş: "Oscar'ım... Va da 92 yaşında hâlâ bura- larda oJmam..." 'Ecevit 'in şairliği' tartışması... Kültür Senisi- Bir kaç gündür basında çıkan "DSPGenel Başkanı Bülent Ecevit'in Edebivatçılar Derneği tarafindan şairtikten azledilmesi" konusundaki haberlere karşılık DSP ll Yönetim Kurulu ÜycM Mehmet Y'üceer yazılı bir açıklamada bulundu. Merkezı Ankara'da bulunan EdebiyatçılaT Derneği. 27 07 1996 tarihinde yaptığı bir yazılı açıklama ile Bülent Ecevit'in siyasal olaylar karşısında bir şairden beklenen duyarlılığı göstermediği düşüncesiyle neden şair olamayacağına dair gerekçelerini bildirmişti. Metinde yer aldıgı üzere Ecevit'in "Sıvas'ta37kişinin topluöldürümüne maşalık yapanlann avukatlığına soyunan Adalet Bakanı'nın söylemine katılarak insan ömrünün kutsallığını hiçe savması. toplumsal sonınlann dağ gibi Mgıldığı bir dönemde çekınser sözcügünü uvdurarak. bütün bunlardan çekindığım topluma duyurması" nı örnek göstererek. şair olamayacağını bıldiren Edebiyatçılar Derneği. "De\let otoritesini ivedilikle kurmak adına hapishaneye düzenienecek operasyontan sa\ unduğunu iddia ettikleri Ecevit'in. hükümetteyken Kahramanmaraş ve Çorum olav lanna sevirci kaldığını, iki bakanmın Yüce Divan'da \ argılanmasına rağmen bugün güçlü iradesi ve temiz kimliğiyle övünmesini" örnek göstererek Ecevit'ten şair olarak bahsedilemeyeceğini belirttiler. 'Buna halk karar verir' Konuyla ilgili olarak yazılı bir açıklamada bulunan DSP ll Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa ^ üceer ise parlamentoya girdiği 1957 yılından bu yana Ecevit'in her zaman demokrasiden yana tavır koyarak, ınsan haklannın yerleşmesi için mücadele verdi&ini belirttı. "Şevket Kazan'la avıu çizgiye düşmediğinin canlı örnekleri orta verdedir. 27 \lart 1994 Verel Seçimlerinden bu yana Refah Partisi'ne karşı vermiş okluğu mücadelevi herkes biür" diyen Yüceer. açıklamasında, Ecev it'in şair olup olmadığına ancak halkın karar verebileceğine dikkati çekerek. "Sayın Ecevit şiirleriyle halkının özgür olmasını, emeğe savgıyı, insan haklannı kısaca insan olrnanuı gereğini «apmıştır. Bu değerler dümanın kabul ettiği evrensel değerlerdir. Evrensel değerleri savunan insanların haklılığına tarih karar verir, kişiler değiL" dedi. Konuyla ilgili olarak göriişlerinı bildiren Edebiyatçılar Derneği Genel Sekreteri Hüseyin Atabaş ise, derneğin yaptığı bu açıklamanın bir azletme olmadığını >öyle>erek. "bir insanın şair olabilmesi için herşeyden önce insanların yaşamlannı ciddiye alması lazım. Ecevit'in görüşleri ne olursa olsun insanların ölümüne gözyumması yanlıştır" dedi. Yeııiden yazmayı bekliyor, ödemle Kültür Senisi - Geçen hafta pazartesı gü- nü geçirdiği trafik kazası nedeniyle agırya- ralanan ve voğun bakıma alınan ünlü yazar Adalet Agaoğlu bugün bir sınav daha veri- yor. Kazj sonucunda başından. göğsünden ve sağ bacağından yaralanan Ağaoğlu'nun göğsündekı kanama sona erdı. Şışlı Etfal Hastanesı doktorlan. Ağaoğlu'nun kırılan kabuışalarının ise zamanla iv ileşeceğını bıl- dırıyorlar. Agaoğlu, beynındekı kanamanın durma- sı ve bılıncının tamamen açılması sayesin- de bugün sağ bacağındakı kınk nedeniyle ameli>at olabılecek. Sabah saatlerinde ger- çekleşecekve yaklaşık ıkı saat sürecek ame- lıyat ıçın Ağaoğlu'nun öncelikle narkoz ala- bilecek konuma gelmesi bekleniyordu. Bilıncı tamamen yenne gelen yazar ken- disıne vazılan notlan ve kendısı hakkında yazılan yazılan merak edıyor. Ancak dok- torlan kendisinı yormaması için henüz oku- masına Lzın vermıvorlar. Yazann eşı Halim Agaoğlu. "Adalet benden özellikle Cumhu- rivet'te kendisi hakkında çıkan vazılan sak- lamamı istiyor" dedi. Adalet Agaoğlu ame- lıyattan sonra önümüzdeki pazartesi günü- ne dek yoğun bakımda kalacak. Ünlü yazar. pazartesı gününden sonra kendisine aynlan özel odada zıv aretçılennı kabul edebıİecek. Isveç'te gençler müzikle coştu GÜRHAN LÇKAN STOCKHOLM - Geçen hafta sonu Isveçli müzikseverler için gerçekten görkemli bir şölen gibiydi. Göteborg'da "tlç Tenor"operaseverleri mutlu ederken. Stockholm'de de "Lollipop" festivalinde gençler çılgınca eğlendiler. Bu festivalin doruk noktasını, konsere 15 dakika geç gelip 45 dakika geç bıtıren Bob Djlanoİuşturdu. "Uç Tenor". yanı Placido Domingo, Luciano Pavarotti ve Jose Carreras, cumartesi gecesi, Göteborg'un 40 bin kişilik Ullevi Stadyumu'nu dolduramadı: ama. boş yerlerin sayısı da oldukça azdı. Uç ünlü sanatçı. ilk kez 1990"da Roma'daki Dünya Futbol Şampiyonası sırasında birlikte sahneye çikmışlardı. Göteborg'daki konserde. James Levine yönetimindekı "Filharmonia Orchestra" tenorlara eşlik etti. Havanın serin ve rüzgârlı olması. stadyumdaki ses kalitesini olumsuz etkıledi. Akustik de titiz müzıkseverleri hoşnut etmekten uzaktı. Pavarotti'nin "Nessun Dorma"sı ve Domıngo'nun "E lucevan k steUe"si, ısınmak için zıpla>an izleyicileri ısındırdı İki buçuk saatlik konserin en çok alkışlanan şarkısı ise. Pavarotti'nin klasiği "OSole Mio" idi. Jose Carreras, ses bakımından öbür iki tenordan biraz geri kalıyordu; ama. • "All Along the Watchtower", "Maggie's Farm" ve "Tombstone Blues". Bob Dylan konserinin son bölümünün en çok beğenilen parçalanndandı. Konser süresince, birkaç kez, o da kısa süre için mızıka çaldı; buna karşılık, her olanakta gitanyla solo geçti. son derece istekli olarak \e kendisinden bir şeyler katarak şarkı söylemesi büyük beğeni kazandı. Stockholm'ün dış^emtlerınden Tullinge'de yapılan ve iki gun süren "Lollipop FestfvaM". gençlerin şöleni. Yalnızca ikinci kez yapılıyorolmasına karşın. ünlü yıldızlann ilgısini çekti. Giriş ücreti olan 500 kron (6.5 milyon lıra) bırçok genç için büyük paraydı: ama. bir yerlerden kısıldı vc on binler halınde konser bölgesıne gelindi. Açık havada kurulan üç ayn sahnenın önündeki çimlere vayılan gençler. bol bol bira içtiler ve yan ya da tüm çıplak halde biraz ilerdeki havuza atladılar. Uzun süredır kötü giderken geçen hafta sonu düzelen hava, gençlerin ıslak ve çıplak olarak fazla üşümemelerını sağladı. Cuma gününün en ılgi çekici adları. Kylie Mingoue, Bob Hund \e en gençlerin gözdesi Nick Cave and the Bad Seeds idı. Nick Cave, baladlardan oluşan son albümü "Murder Balldas" ile büyük ilgi toplamıştı. Minogue ile yaptığı düet, belkı müzık olarak kusursuz değildi: ama. günün en ilgi çeken gösterisıydi. Isveç'in kendi "rapçisi" Leila K, "Manic Panic" adlı CD'sinden parçalar sundu. Leila K, Naneh Cherry ile birlikte. bu ülkenın diş ülkelere ıhraç ettiği en önemli kadın sanatçılann başında geliyor. Cuma gününün repertuvan. Amerikan ağırlıklıydı. Bunlar arasmda en ilgi görenlerden bazılan şunlardı: Beck David Campbell (Los Angeles), Maria McKee (Los Angeles). dört genç kızdan oluşan Londra bandı Flufij', Rappçı Pharcyde (Los Angeles) ve "technocu" Underworld. Gelecek dendi. gelmeyecek dendi ve sonunda Bob Dylan. 15 dakikacık bir rötarla geldi. Ortam hoşuna gitmiş olacak ki, süresi dolduğu halde. kırk beş dakika daha sahnede kaldı. Her zamanki gibi, şarkılannı dilediği gibi yorumladı. Uzattı, kısalttı. ek solo koydu... "Tangled up in Blue" on iki. "A Hard Rain's Gonna Fall" on dakikayı buldu. Bob Dylan'a. dört olgun erkekten oluşan bir band eşlik ediyordu. Defalarca izleyicileri. bandı alkışlamaya davet etti. IŞILDAKVEYELPAZE ATİLLA BİRKİYE Masa da Masaymış ha Yaşadığınız şehirden uzak kaldığınızda, kısa sü- re de olsa, eve dönüşte ister istemez özlediğiniz yerlerin, nesnelerin olduğunu fark ediyorsunuz. Daha önce özlemiş olduğunuzu duyumsamamış- sanız da. o yerleri ya da nesnelerı gördüğünüzde birdenbire bir özlem duygusu bedeninizi sarıveri- yor. Kuşkusuz ki bu, sizin o nesneye ya dayerle olan ilişkinize bağlı bir durum. Evden uzaklarda kaldığımda en çok masamı öz- lerim. Belki uzaklardayken aklıma gelmez; ama, anahtarı çevirip evin içine girdiğımde, masamla yüz yüze geldigimde "Ah ne kadar da özlemişim" sözcükleri mırıltıyla dudaklarımdan dökülüverir. (Masadan söz edince ister istemez insan Enis Batur'u anımsıyor.) Yazılarımı yazdığım masamın, yani masam dıye tanımladığım ve günün, yaşamımın büyük bir kıs- mının geçtiği yerle tanışıklığım yaklaşık otuz beş yıl önceye uzanır. Bankanın üzerindeki evden babamın yanına gü- nün içinde kaçtığımda, henüz okula başlamamış- tım. Bir kenarda sanki unutulmuş gibi duran bir ma- sada önüme konan bir kâğıt ve kalemle küçük bir mesai süresi geçırirdim. Beş altı yıl sonra (bunu tam anımsamıyorum, 1966 ya da 67 olmalı; ben 67'yi seçtim; önümüz- deki yıl masamın otuzuncu çalışma yılını kutlaya- cağım) masa eve geldi ve artık benim "mülkiye- tim "deydi. O tarihten bu tarihe kadar sınavlanm, aşklarım, şiirlerim, romanlarım, kardeşlerimle kıran kırana geçen o muhteşem para maçları; yazılarım, ke- derlerim, acılarım hep bu masanın üzerinde oluş- tu. Yaşandı. Önceleri kurşun kalemle başlayan karalama se- rüveni, uzun bir evreden sonra daktilo ara basa- mağını aşarak (bir iki daktilo eskidi), bilgisayar tek- nolojisine kadar geldi. Her ne kadar bilgısayan tam kapasıte kullanma becerisıni gösteremiyorsam da; doğrusu masa- mın tamamını kullanabiliyorum... Kendi masanızın dışında, bir şekliyle sahiplen- diğiniz çeşitli yerlerdekı masalar da vardır. Bunlar ortak masalardır; o masalar başkalarıyla birlikte paylaşılır. Yine de bazılan sızin masalarınızdır. Orneğın sık sık gittiğiniz bir lokantadakı, bir mey- hanedeki, bir bardaki, bir kafedeki, bir kahvedeki, belki bir kütüphanedekı masalardır bunlar. Bir de masalara karşı tutkusu olanların yanı sıra masalardan korkan. masaların varlığından çekinen ve ürken birileri daha vardır. Özellikle şimdıki belediyeler masalardan korkan bir belediyedir. Beyoğlu Beledıyesi bunun tarihe geçecek tipik örneğidir. Yazın sıcak günlerinde, içerde tıkılmak yenne dışarda oturmayı ne yazık ki seçemeyeceksiniz. Ustelik bu durum Istiklal Caddesi'nde tam HA- BITAT arefesinde güvenlik bahane edilerek uygu- landı. Temmuzu bitirdik, ama masaiara hâlâ izin yok ve hâlâ içerde terlemek, kalp krizi eşiğine, çıldırma eşiğine gelmekle meşgulüz. Belli, bu yaz masalardan yoksul kalacağız: dışa- rıya atılan, çeşitli renkli masalardan; kırmızı, yeşil, mavi masalar... Bir zamanlar bir başbakanımız, özel radyo ve te- levizyonlar kapatıldığında, çocuklanmızın radyosu- nu geri istiyordu. Şimdı bizler masalarımızı iste- sek; bu devlet büyüğümüz acaba bizleri destekler mı? Sorunun çözümü aslında kolay! Oturmayın, iç- meyin, yemeyin! Gıdin evinize oturun! Dışarda işı- niz ne? Yöneticilerin yeni yeni güzellıkler yaratmak için uğraşacakları yerde, var olan güzelliklerı yok etmelerine ne denir bilemiyorum? • Anlaşılan biz evimizdeki masayla idareedeceğiz. Bu masa söyleşisini, ara sıra dönmek umuduyla, Edip Cansever'in, "Masa da Masaymış ha" şiirı- nin son dörtlüğüyle noktalayalım: Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu 'Kııthı Adalı' anısına karikatür yarışması Kültür Servisi- Kıbns Türk Gazeteciler Derneği, Mez- Koop Bankası. Ada-m Yayıncılık ve Yenidüzen Gazetesi'nin katkılanyla Kutlu Adalı anısına. 'faili meçhul' konulu bir karikatür yanşması düzenliyor. Amatör ve profesyonel bütün katıİımcılara açık olan yanşmanın ön koşulu eserlerin en az 30X25cm, en fazla 40X30cm ölçülerinde, çerçevesiz. paspartusuz ve siyah beyaz olması. Eserler en geç 25 Ağustos 1996 tanhıne kadar Uluslararası Karikatür Yayınlan Merkezı, PK: 643 Lefkoşa-Kuzey Kıbns adresıne gönderilebilıyor. Her katılımcının en fazla üç eserle katılabileceği yanşmanın sonuçlan 28 Ağustos 1996 tarihinde açıklanacak: ödül töreni ve sergı ise 1 Eylül 1996 tarihinde Lefkoşa'da gerçekleşecek. 'Avrupa Hlmleri Festivali', ikinci kez sinemaseverlerle buluşuyon ANK\RA(ANKA)-Avrupa filmlerinın en seçkin örneklerinin yeraldığı 'Avrupa Filmleri Festivali', kasım ayında ikinci kez sinemaseverlerle buluşuyor. Festival 26 Kasım-22 Aralık tarihlerı arasında Ankara. Izmir. Bursa ve Eskişehır'i dolaşacak. "7. Sanat Derneğf tarafindan geçen yıl ilk kez düzenlenen "Avrupa Filmleri Gezici Festıvali'nin ikıncısi. 26 Kasım-1 Aralık arasında lzmır. 10-15 Aralık arasında Bursa ve 17-22 Aralık tarihleri arasında da Eskişehir'de sinemaseverlerle buluşacak. Festival, yanşmasız ve yalnızca gösteri bölümlerinden oluşuyor. \ DÜZELTME 15. sayfamızda dün Amhet Say ımzasıyla yayımlanan "Festivaller üreten bir fabrıka" başlıklı yazıda. son paragraftan önce "Bılkent Anadolu Festivali" şeklinde bir arabaşlığın çıkmaması üzenne. son paragrafına dek Uluslararası Istanbul Müzik Festivallen'nden söz eden yazı. yanlış anlaşılmalara neden oJmuştur. Düzeltir. özür dileriz. 14. sayfamızda dün ver alan Necmi Sönmez imzalı yazının resimaltında Genevıeve Cadieux, "Fransız sanatçı" olarak anılmıştır. doğrusu "Kanadalı sanatçı" olacaktır, düzeltir, özür dileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle