Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 TEMMUZ1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM
Uluslararası danışmanlık firması Salomon Brothers, Türkiye için 1997 ilkbahannda erken seçim öngörüyor
Bati, REFAHYOCa kısa ömür biçti
ÖZGÜR ULl'SOY
Uluslararası danışmanlık firması
ve yatınm bankası Salomon
Brothers. güvenoyu almasını
muhtemel gördüğü DYP-RP
koalisyonuna kısa ömür biçerken,
Türkiye içın 1997 ılkbaharında
erken seçim öngörüyor. Salomon
Brothers'ın. Türkiye deki siyasi
durumla ilgili olarak yabancı
yatınmcılar ıçin hazırladığı
raporda. Refah-DYP
koalısyonunun bü\ük bır
olasılıkla güvenovu alacağı ifade
edilerek "Ancak, koalisyon
hükümetinin u/un vadeli olup
olma>acağı ha\li şüpheli. 1997
ilkbahannda secim bekliyoruz"
mesaıı \erildi.
"Avmpa'da Yükselen Vİarketler.
Türkne Politikasında Son
DurunT konulu raporda. DYP ve
Refah'ın önceki koalisyon
ortaklanna göre daha uyumlu bir görüntü
sergileveceği, bakanlıklarla ilgili çatışmaların
minimal düzeyde seyredecegi kaydedilirken.
"Ancak yine de iki düşnıanın u/un vadede i> i
ilişkiyi sördüremejeceğine inaımoruz" denıldı.
Koalisvonun uzun ömürİü olamayacağı
beklentisinin. dışsal faktörlerle de bağlandığı
raporda. su görüslere yer verildı:
"ANAP. beklenildiği iizere muhaJefette kalır \e
ÇilJer hakkındaki \olsuzluk dosvalannı yeniden
açarsa. \eni oluşrurulan koalisyon, kendisini
sağlanı olmavan bir zeminde bulabilir. Bütün
bunlara ek olarak. ordunun da >eni
koalisvondan duvduğu rahatsızlık hesaba
Salomon Brothers'in
"Avrupa "da Yükselen
Marketler. Türkiye
Politikasında Son
Durum" adlı raporunda
"ANAP. beklenildığı
üzere muhalefette kalır
ve Çiller hakkındaki
yolsuzluk dosyalannı
yeniden açarsa, yeni
oluşturulan koalisyon,
kendisini sağlam
olmayan bir zeminde
bulabilir. Ordunun da
yeni koalisyondan
duyduğu rahatsızlık
hesaba katılırsa, veni
hükümetin ancak birkaç
ay süreceğini
umuvoruz."
katılırsa. >eni hükümetin ancak
birkaç a> süreceğini umuvoruz."
ANAP'ın geçen haftalarda
DYP'ye göre çok daha gihenilir
bır konservaiıf partı ı/najı
\erdiği belırtilen raporda. ^ıı
ıfadelere >er \erildi:
"Refah-DYP itrifakının, D> P'li
bakanlann ANAP'a katılması ve
merkez sağdaki iki parti
arasındaki birieşme süreçlerini
hı/landırmasını beklenıtktev i/.
Bu süreç sonucunda ANAP'ın
tek laik merkez sağ parti olarak.
muhtemel bir seçim
senanosundan zaferie cıknıası
şansı güçlenecektir." Raporda.
ordu ve laık kamuovundan
çekinen Refah'ın. iki parti
arasında bakanlıklann djğılımı
konusunda ılımlı birtutum
beninısedigi de belirtildi.
Salomon Brothers'ın Türkivc
sorumlusu \e raporun
hazırlayıcılanndan Cnal Kurtaran.
Cumhurivet'e vaptığı açıklamada. Türkive'nın
bu süreci va^aması gerektiğine işaret ederek
"Biz. gü>eno\u aldığı takdirde hükümetin uzun
süreli olma\acağı görüşünde\iz, ama keşke
uzun süreli olsa, Türki>e'nin bir siyasi isrikrara
ihtnacı \ar" dedi.
Yabancı yatınmcıların Refah'ın iktıdara
gelnıesinden biraz tedirginlık duvduğunu \e
yatınmlannı da azalttığını hatırlatan Kurtaran.
"Ancak Refah daha demokrarik içerikli bir dini
parti olmayı başanrsa. yatınmcılar Türki>e">e
gelecekrir. Şimdilik gelişmeleri izlıŞoriar"
şeklınde konus,tu.
Ziraat Odalan, Rusya'dan getirdiği hayvanların hastalıklı olduğu iddiasıyla kazandığı ihalelerin iptalini istedi
TZOB'den Taruıı Bakanlığı'na Aytaç baskısı
TAHSİN AKÇA
Türkiye Ziraat Odalan Birlığı
(TZOB). Aytaç'ın kazandığı ve4
bin 500 baş -damızlık sütTneğT
ithal etmek üzere Tarım Bakanlı-
ğı'nca açılan ihalenın iptali için
başvuruda bulundu. Tarım Ba-
kanlığfnın mayıs ayında açtığı
19 ihaleyi kazanan Avtaç'ın ha>-
van ithalatını Rusya'dan gerçek-
leştireceginı vurgulayan TZOB
Başkanı Faruk Yücel. bu ülkenin
denetimlerde yetersiz olması ne-
deniyle Türkıye'ye gelecek hay-
vanlarda hastalık çıkma riskinin
çok yüksek olacağına dikkat çek-
ti.
Yücel. Rusya'dan getirılecek
hayvanlarda. daha önce \eba ben-
zeri "PaterLose~hastalıgına rast-
lanmasının iddialannı güçlendir-
diğini kaydetti. Konuyla ilgili ola-
rak haziran a\ ı baş.ında Tarım Ba-
kanlığı'na gönderdiği uyan vazı-
sına verilen cevapla ikna olma-
yan Yücel. ihalenin peşini bırak-
mavacaklannı kaydetti. Uyanya-
zısında ihalenin iptalini isteyen
Yücel. Rusya'dan gelen hayvan-
lann Türkiye şartlanna uymama-
sı \e hastalıöa raslanması üzerin-
de dururRen, bakanlık. 20 haziran
tarihli cevap vazısında özeilikle
ihalenin şaibeli olmadığını iddia
ederek. hastalık konusuna hiç de-
ğinmedi.
Daha önce Derince gümrüğü-
ne Aytaç tarafından getirilen ha\ -
\anlara Derince llçe Tanm Müdür-
lüğü Sağlık Şubesi elemanların-
ca sığır vebası aşısı vapılmak is-
tendiği. ancak Aytaç yetkılilerinin
bunu, "Aşı>ı bizyapacağu"' dtye.-
rek reddettıği ka>dedılen uyan
vazısında, Yücel. daha sonra A>-
taç'ın ihmali sonucu Azmi Tü-
ründü adlı >ahsa aiı 10 ıneğin si-
gırvebasınayakalanaköldüğünü
belirtti.
Yazıda Rusya'dancanlı hayvan
ithalinin yasaklanmasinı i>teyen
\ücel. ihalelerin iptal edilerek.
firnıanın yeni ihalelere girmesi-
run önlenmesi konmunda yetki-
lılerı ıışardı. N'ücel. ayrıca tarım
Bakanlığı Teşkilatlandırma ve
Destekleme Genel Müdürlü-
ğü'nün açtığı ihalenin de\ let me-
murları tarafından yürütülmesi
nedenıyle.açıkçaolmasabilemil-
lervekilı aöırlığının sonucu etki-
lemesinın kaçınılmaz olduğunu
da belirtti.
TZOB'nin uv ansını 15 uün son-
• Daha Önce Derince
gümrüğüne Aytaç
tarafından getirilen
hayvanlara Derince llçe
Tanm Müdürlüğü Saglık
Şubesi elemanlarınca sığır
vebası aşısı yapılmak
istendiği. ancak Aytaç
yetkiiilerinin bunu, "Aşıyı
biz yapacağız" diyerek
teklifi reddettiği kaydedilen
uyan vazısında. \iicel,
daha sonra Avtaç'ın ihmali
sonucu Azmi Türündü adlı
şatısa ait 10 ineğin sığır
vebasına yakalanak
öldüğünü belirtti.
rayanıtlayan Tanm Bakanlığı ise
daha önce Tanmsal Kalkınma Ko-
operatifieri'ncc gerçekles,tırilen
ihalelere yeterli sayıda firmamn
katılmanıası ve serbest rekabet
ortamının olu^maması nedeniy-
le. ihalelerin vüksek fiyatlarla so-
nuçlandığını bildirdi. Bakanlık.
bunun ve kooperatif ihale koınis-
yonu üyeleriv le fırmalararasında-
kı ili^kıden doğan dedikoduların
önlenmesi amacıyla ihalelerin.
Kooperatif İhale Komisyonu, Ba-
kanlık İl Müdürlüğü ile Teşkilat-
landırma ve Destekleme Genel
Müdürlüğü'nün gözetimınde ba-
kanlıkta yapılmaya başlandığını da
belirterek. bakanlık yetkiiilerinin
herhangibirşahıstanetkilenerek.
ıhaleler üzerinde tasarrufta bu-
lunmalannın mümkün olmadığı-
nı ka\dettı.
TZOB ikna olmadı
Ancak bakanlıgın cevabı
TZOB'yi ikna etmedi. Ziraat Ban-
kası'na borcu olan ve hastalık so-
nucu ölüm ya da verimsizlik ne-
denıyle borcunu ödeyemeyen be-
siciler arasmda Aytaç'tan sığır
alanlann da oldukça fazla olduğu-
nu ifade eden Yücel. "Rusvamen-
şeili hayvaniann ne kadaruıın öl-
düğünü tespit edeceğiz. Rusya'da
ha>\anlann sağlıkdenetimleri ko-
nusunda başıboşluk tar. Bu işin pe-
şini bırakma>acağız. Tarım Ba-
kantıği'na veniden inceleme ya-
pılması için baş> uruda bulunaca-
ğu" şeklinde konu^tu.
>fcte Büfgün ıse Cumhuriyet'in
TZOB'nin iddıaları konusundaki
görüşme talebıni yanıtsız bıraktı.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGJN YILDIZOĞLU
İlginç zamanlar
G
eçen haftaya piyasalann ba-
şında, Damoklesin bir de-
ğil, tam iki kılıcı sallanarak gir-
miştik. New York Borsası
Dow Jones indeksine göre hisse se-
netleri son 20 ayda yüzde 50 değer
kazanmışft. Aynı dönemde Londra ve
Frankfurt borsalarında da sırasıyla
yüzde 21 ve yüzde 22 gibi güçlü ar-
tışlarsöz konusuydu. Dolarise Japon
Yeni ve Alman Markı karşısında son
18 ayda yüzde 27veyüzde12deger-
lenmiş ve psikolojik olarak önemli
olan, 110 yen barajını aşmıştı. Yatınm-
cılar haftaya, "Borsa ve dolar, daha
ne zamana kadar bu eğilimlerini ko-
rur" sorusuyla ve bilgisayar ekranla-
rına adeta yapışmış bir şekilde baş-
ladılar. MeşhurÇin bedduasma uygun
olarak gerçekten "İlginç zamanlarda
yaşıyorlardı" anlaşılan.
Korkulu bekleyiş
'Borsa, kapitalist ekonomınin kal-
bidir' derler. Bu yüzden güçlü ekono-
mik büyümenin. normat olarak piya-
salarda bir iyimserlik yaratması gere-
kir. Ancak normal değil 'ilginç' za-
manlarda yaşıyoruz -siz kriz diye oku-
yunuz-. Ekonomik büyüme hemen
akla, yüksek ücret ve enflasyon kor-
kusu getiriyor. Bu da ister istemez,
Merkez Bankası'nın faizleri yükselte-
ceğini düşündürüyor.
Nitekim ABD ekonomisinin II dört
ayiık dönemde büyüme hızının yıllık
yüzde 4'e ulaşacağının anlaşılması-
nın ardından, hafta içinde açıklanan
rakamlar, ABD'de işsizliğin yüzde 5.3
ile son altı yılın en düşük düzeyine in-
diğini gösterince, hem enflasyon tar-
tışmalan hem de piyasalann gergin-
liği arttı. ABD'de faizlerin düşme egi-
liminin sonuna gelindiği. önümüzde-
ki dönemde faizJerin yükselmeye baş-
layacağı, doların artışının ister istemez
ihracat gelirterini ve dolayısıyla şirket
kârlarını aşındırdığı, faiz artışının do-
lan destekleyeceği inancı güçlendi. Ge-
lişmeler, yatınmcıların dilinde, kaçı-
nılmaz olarak borsa kâğıtlarının aşırı
değerli olduğu, bır faiz artışı olasılığı-
na karşı tedbir alınması gerektiği an-
lamınageliyordu. Yatırımcılar. bu bek-
lentiyle, tahvil envanterlerini çözme-
ye, yüksek faizlere uyum sağlamak için
düşük faizli tahvillerı satmaya başla-
dlar. Bu da borsaya yansıyarak şid-
detli bir düzeltmeye yol açtı.
Cuma günü New York Borsası 114
New York Borsası'nın 114 puanlık düşüşü, Avrupa borsalarında da yüzde 1 'lik bir gerilemeye neden oldu.
puan (yüzde 2) düştü. Avrupa borsa-
lan bu sarsıntıya yüzde 1 civanndage-
rileyerek cevap verdiler. Aynı gün do-
lar, yen ve Alman Markı karşısında
yükselmesini sürdürerek 111 yen ve
1.527 mark düzeyine ulaştı. Şimdi
dolarda beklenti, artışın 116 yen, 1.6
mark düzeyine kadar devam etmesi.
114 puanlık düşüş, kendi başına
büyük bir felaket değil. Daha geçen
mayısta benzer bir 'düzeltme' ile Wall
Street 117 puan düşmüştü. Ancak
bu tür dalgalanmalar sıklaştıkça ve
ekonominin geçen bir 12 aylık duru-
mu göz önüne alındığında, ABD şir-
ketlerinin 'değerlerinin' yüzde 50 art-
mış olabileceğine pek kimse inanmı-
yor. Bu yüzden, borsada iyimserlersa-
dece basit bir düzeltme beklerken
kötümserler 1929 çöküşünü hatırlı-
yorlar ve bir düzeltmenin bir resses-
yona dönüşebileceğini ileri sürüyor-
lar.
Gerçekten de borsada tam bir be-
lirsizlik var ve tartışmalar, korkutucu
bir şekilde 1929'un öncesine benze-
meye başladı. Üstelik piyasalar da
gittikçe bunun farkına varıyor.
Örneğın geleneksel tüm gösterge-
ler kâğıtların aşırı değerli olduğunu
gösteriyor. Ama bir seri yazar, gele-
neksel göstergelerin geçerli olmadı-
ğını ve kâğıtların artmaya devam ede-
ceğini savunuyorlar (Business We-
ek 15/07 ve The Economist 6/07).
Bazıları bir düzeltme bekliyor, ama
bunun ekonomıyi etkıleyerek bir res-
sesyona yol açmayacağını. çünkü
ekonominin temelinin güçlü olduğu-
nu savunuyor. iyımserler. bır borsa
düzeltmesinın gerçek ekonomiye yan-
sımasına yol açan etkenlerin, örneğin
tüketıci gelirlerınde ani gerileme, ya-
tınmlann durması. bankaların değer
kaybetmesi, tahvil piyasasının çökme-
si ile şirketlerin borçlanamaz hale gel-
mesi. ışçi çıkarmaya başlaması vb
gibi olasılıkların çok zayıf olduğunu
söylüyorlar.
Ancak 1929 krızi ile bugün arasın-
da önemli benzerlikler de var. Uzun
bir süredir, hem dünyada hem de
ABD'de bir fiyat ıstikrarı söz konusu.
Bu fiyat istikranna karşılık kıymetli kâ-
ğıt fiyatlan baş döndürücü bir hızda
artıyor. Ve 1929 öncesinde olduğu gi-
bi ABD Merkez Bankasfnın (FED) fa-
iz ve para pofıtikalarının bu gelişme-
lerde önemli payı var: Fiyatlan kont-
rol ederken FED, borsanın yükselme-
sine seyirci kaJdı.
iyimserler bugünkü gelişmelerin tü-
mü ile şirket gelirlerinin gücünden
kaynaklandığını, 1929'daki gibi spe-
külatif olmadığını savunuyorlar. Kötüm-
serler ise 1929'daki tartışmalara atıf-
la. 1920'lerin en önemli iktısatçılann-
dan Irving Fisher'in değerli kâğıt fi-
yatlan "kalıcı olarak yüksek bir pola-
toya ulaşmış görünüyorlar, çünkü pi-
yasa esas olarak sağlam ve gelirler
üzerıne gerçekçi beklentiler temelin-
de yükseliyor" ifadelerini hatırlatarak
o zamanda da benzer yorumların ya-
pıldığınadikkati çekiyorlar. (Financi-
al Times1/07).
1929 ile günümüz arasındaki ben-
zerlikler bununla da sınırlı değil. Ör-
neğin, o zaman da şiddetlı bir küre-
selleşme ve teknolojık gelişme vardı.
Bunlar üretkenliği arttınyor. ancak ge-
lir dağılımının bozulmasmı da berabe-
rinde getiriyorlardı. Ücret artışları. ol-
dukça zayıf olduğu için genelde bir
ekonomik istikrar ve refah havası ol-
duğu düşünülüyordu. Kenneth Galb-
reith Büyük Çöküş (The Great Crash)
kıtabında. bu havayı ABD Başkanı
Calvin Coolidge'ın 1928de "ıçerıde
sukûnet ve tatmın.. veyıllardır görül-
memiş bir refah, dışarıda ıse banş, kar-
şılıklı anlayıştan kaynaklanan bir iyi
niyet söz konusu" sözleriyle örneklı-
yordu. Şimdi, Coolidge'ın bu sözleri
ile bu hafta ışsizlik rakamları açıklan-
dığında Bill Cinton'un "Bu kuşağın
en sağlam Amehkan ekonomisine
sahibiz. Amerika 'da işsizlik azalıyor-
sa, yatınmlarartıyorsa, enflasyon dü-
şükse, bu iyi haberdir" ifadeleri ile
karşılaştırın. 1920'lere benzer bır ge-
lişme daha var. Küçük tasarrufçu bü-
yük bir hevesle, "Nasıl olsa kazanınm"
anlayışıyla borsaya akıyor. Bu yılın ilk
5 ayında ABD'de yatırım fonlanna gi-
den para geçen yılın tüm değerine
eşit.
Yukanda ifade ettiğim gibi bu ben-
zetmeleri ve beklentileri abartılı bulan-
lar var. Ancak bunların tüm açıklama-
larını kabul etsek bile bazı soru hâlâ
ortada kalıyor: Reel ekonomide ne
oldu da ABD şirketleri bir senede yüz-
de 50 değerlendi? Borsadaki bu yük-
selmenin temeli sağlam ise yatınm-
cılar neden bu kadar huzursuz?
Manevra alanı da dar
Bir borsa krizi sırasında FED'in elin-
dekı en önemli araç, 1987'deyaptığı
gibi para kredi musluklarını açarak
bir likidite sıkıntısını önlemeye karar-
lı olduğu yolunda piyasalara güven ver-
mektir. Ancak bu konuda borsa krizi
beklentisi bağlamında. iyimserleri bi-
le endişeye düşüren bir durum var.
ABD'de faizler dibe vurmuş durum-
da ve para politikası da zaten bir sü-
redir oldukça gevşek. Gözlemciler,
bu koşullarda bir borsa çöküşü anın-
da FED'in hareket alanının pek kalma-
dığını, aksi birtutumun, şiddetli birenf-
lasyona yol açabileceğini düşünüyor-
lar. VVall Street Journal gibi mone-
tarist eğilimli yayımlarda bazı ekono-
mistlerdaha şimdiden enflasyon kor-
kusu ile sıkı para politikası propagan-
dası yapıyorlar. Sıkı para politikası ise
bugünkü koşullarda, hem faizler yo-
luyia tahvil piyasasını vuracağı hem
de doları daha da güçlendirerek ih-
racat gelirlerini azaltacağı için yatı-
rımcılarda endişe yaratıyor.
Parasal istikrarın. orta ve uzun dö-
nemde yatırımcılara yaradığı doğru.
Ama eğer borsa gerçekten aşırı de-
ğerliyse. orta ve uzun dönemli politi-
kaların kısa dönemde tahrıpkâr bir
etki yapacağı da bir gerçek. Uzun dö-
nemli 'istikrar' politikalarının kısa
dönemde istikrarsızlık kaynağı olması
da herhalde içinde bulunduğumuz
dönemin bir başka ilginçliği olsa gerek.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Beden-Beyin
iş "sürecinde" beden ile beynin "uyumlu" kullanı-
mı önemlidir. Gelişme, birey ya da toplum açısından.
giderek beyin ağırlıklı iş görme biçiminde tanımlana-
bilir. Özeilikle üretim süreci. bedene dayalı üretimden
beyine dayalı üretime doğru bir çizgi izler.
Beyın gücünün beden gücünün yerini alması, yal-
nız bireysel gelişme ile sağlanamaz. Burada asıl "be-
lirleyici" olan işin toplumsalfığı, daha doğrusu top-
lumsal örgütlenme ve kurumlaşma düzeyidir.
Birey, toplumsallaşmasında. aileden başlayan, eği-
timle süren ve de üretim sırasında. kendisini, uygun
deyimiyle "bırçarkın içinde bulur". Kişinin yetenek-
leri ve içinde bulunduğu koşulları değiştirme var ol-
makla bırlikte, burada asıl "belirleyiciolan"çarkıniş-
leyişidir. Daha doğrusu bireyin içinde işlev göreceği
"yapılanma" ve bu yapının ya da kurumlaşmanın de-
vingenliği, yanı zaman içinde değışimi, sonucu be-
lirleyen ana öğedir.
Çarkın dönüşüne bireyin "katkısı" ve buradan et-
kin ve verimli bırüretkenliğin yaratılması özünde "de-
vingen kurumlaşma" anlayışının ne ölçüde geçerli ol-
duğuna bağlıdır. Azgelişmiş/gelişmekte olan birey
ve toplumları bu alanda "en ileri" olanlardan ayıran
ana noktalardan biri, belki de birincisi, bu dev.ngen
kurumlaşma farkı ya da geri kalmışlardaki kurumlaş-
ma yetersizliğidir.
Tek tek yetenekli bireylerden oluştuğu varsayılan
Türkiye toplumunun bunu olumlu ve etkin bir ortak
üretkenliğe dönüştürememesinin temel nedeni de-
vingen kurumlaşma için çaba harcanmamasıdır, de-
nilebilir. Bu konuda toplumun çok ilgilendiği biralan-
dan bir örnek yeterli olacaktır.
Geçenlerde sona eren Avrupa Futbol Şampiyona-
sı sonunda Almanya ulusal takımı şampiyon oldu. Fut-
bola ilgim sınırlı bir izleyicilıkten öteye geçmez, an-
cak Alman takımının kurumlaşması ve bu kurumlaş-
manın "devıngenliği" üzerinde bir gözlemde bulun-
mak istiyorum. Alman futbolcular, oyun alanında öz-
gürce davranıyor; neredeyse sürekli bir biçimde. sa-
ğa sola ya da ileri-geri. yer değiştiriyorlardı. Ancak
kurumlaşmanın "en üstdüzeye" çıktığını gösteren bu
nokta değildi; bir oyuncu yer değiştirdiğinde bir baş-
ka oyuncu anında onun bıraktığı boşluğu kapatıyor;
açık nokta bırakmıyordu. Sürekli devingen, dişlileri
birbirinin yerini alabılen ve düzenli işleyen on bir ki-
şiden oluşan makine bütünlüğü Alman futbol çarkı-
nın eşgüdüm içinde bu devingen dönüşü, oyuncu de-
ğiştirmeler, sakatlıklar ve hakemlerin yanlış kararla-
rıyla bile bozulamadı. Teknik yönetim çarkın dönüşü
sırasında aksayan kimi vidalan değiştirmekle yetine-
bildi. Oyuncular, yaratıcılıklarmı dişlileri bozmayacak
bir "beden-beyin uyumuyla" kullandı; ortak üretime,
şampiyonluğa ulaştı.
Buradaki kurumlaşmanın gücü, yalnız bireysel ye-
teneklerin özgür bir biçimde sahaya serilmesini sağ-
lamakla kalmıyor. Kuşkusuz bu nokta çok önemli. yal-
nız buna bağiı olarak bir başka önemli nokta daha
var. Alman futbol düzeni, kişiye bağlı işlemiyor, bu ne-
denle de y/ldızlaştırmaya dayalı değildir. Gol atması
beklenen golü atamazsa bu nedenle "ölüme mah-
kûm" edılmıyor: ek olarak başarı da başarısızlık da
ortak alınabılıyor. Kurumlaşma sorumlulukta ortak
olmayı sağlıyor.
• • •
Türkiye'de hemen hiçbir alanda "ortakiş-ortak so-
rumluluk" anlayışının yerleştirilemediği görülüyor. Si-
yasal partılerin "önderleri" neredeyse tek başlarına
her yere koşuyor. Düşünceyi de eylemı de önderin
kişiliğınde aramanın zorunlu olduğu bir yapılanma ser-
gıleniyor. Sonuç, kişiye bağlı yıkım oluyor. Benzer bir
durum. ekonominin küçük ve orta boy işletmelerin-
de yaşanıyor. Patron ya da sahip ile var olan ve yok
olan ekonomik birimler büyük ağırlık taşıyor.
Kurumlaşma konusunda asıl olumsuzîuk kamu bi-
rimlerinde ve bunların arasındaki ilişkilerde yaşanı-
yor. Bakanlıklar, bunlara bağımlı olan ya da olmayan
katma bütçeli birimler görev ve sorumluluklannı ye-
rine getırmede iki hastalıktan bir türlü kurtulamıyor.
Hastalıklardan biri, kamu birimleri arasmda eşgü-
düm yokluğudur; neier yaptıklarını öbür birimlere ilet-
mezler ve bu olgu insan gücü ve para kaybına ne-
den olur. Kamu kuruluşlarının ikinci hastalığı da bağ-
lı oldukları bakanlıklara, yani "yukarıya hizmet" yö-
nünde koşullanmış olmalandır. Sonuçta, sıkça deği-
şen üst yönetime bağlı olarak "biçimlenen" ve bu ne-
denle de topluma hizmet anlayışından kopan, yalnız
üstteki kişiye bağlı bir kurumlaşma egemen oluyor.
Kamu kurum ve kuruluşları beden ve beyin uyumuy-
la "takım oyunu" oynayamıyor.
Gerçekte bu kurumlaşma değil. kişileşmedir. Tek
kişinin güdümü de beden ve beyin uyumu gerektiren
yaratıcılığı ve üretkenliği köreltiyor. giderek yok ediyor.
ŞIRKETLERDEN HABERLER
• HE\\ LETT PACKARD üst-uç PC u>gulama
hizmet bırimi pazarına yeni ve güçlü Pentium Pro
NetSener'larla vön veriyor.
• DOLE Gebze'deki Meyve Olgunlaştırma Tesisi'ni
hizmete açtı.
• DAMA ürün grubu içinde ahşap üretim geleneğiyle
biçımlenerek Koleksivon tarafından tasarlanıp üretilen
mobilvalarpiyasaya sunuldu.
• TİTAN AŞ Scholl mağazalarının ikincisini
Capıtol'de açtı.
• CANDY Singer'le anlaşma vaparak Türkiye beyaz
eşya pazarına eirdi.
•'PRO.METHEL'S Tekten Grubu'na bağlı Toros
Gübre \e Kim>a Endüstrisi AŞ'nin Insan Kavnakları
\"önetımı proıesinı üstlendı.
• GRAMT CENTER
menner ve tarvertenlerin
özel makinalaryardımıyla
eksiltilmesiyle yaratılan
•Anatolia" adlı ürününü
pıvasava sürdü.
• ORIFLAME
Türkıye'nin en çok tercih
ediîen kozmetik ve cilt
bakım markalannı
belirlemek amacıvla PİAR-
Gallup tarafından yapılan araştırmada 13 ürün
grubunda 5'i birincilik olmak üzere toplam 11 "inde ilk
üçe girdi.
• FIRATPEN yeni dönem çalışmalan içerisinde
IQ"^5 \ılı genel ve 1996 >ılı ilk altı avında bölgelerinde
gösterdikleri üstün pertbrmansla başanlı olan 13
bayisinı başan plaketı\leödüllendirdi.
• HAMOĞLÜ
HOLDİNG
bünyesinde bulunan
(Classis Turizm
İşletmecilik
1989-danberi
Silivride sahibi ve
işletmecisi olduğu
Klassis Resort
Hotel'den sonra
Klassis Park Hotel'ııı ıs.letmesinı de üstlendi.