29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 TEMMUZ1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOM Uluslararası danışmanlık firması Salomon Brothers, Türkiye için 1997 ilkbahannda erken seçim öngörüyor Bati, REFAHYOCa kısa ömür biçti ÖZGÜR ULl'SOY Uluslararası danışmanlık firması ve yatınm bankası Salomon Brothers. güvenoyu almasını muhtemel gördüğü DYP-RP koalisyonuna kısa ömür biçerken, Türkiye içın 1997 ılkbaharında erken seçim öngörüyor. Salomon Brothers'ın. Türkiye deki siyasi durumla ilgili olarak yabancı yatınmcılar ıçin hazırladığı raporda. Refah-DYP koalısyonunun bü\ük bır olasılıkla güvenovu alacağı ifade edilerek "Ancak, koalisyon hükümetinin u/un vadeli olup olma>acağı ha\li şüpheli. 1997 ilkbahannda secim bekliyoruz" mesaıı \erildi. "Avmpa'da Yükselen Vİarketler. Türkne Politikasında Son DurunT konulu raporda. DYP ve Refah'ın önceki koalisyon ortaklanna göre daha uyumlu bir görüntü sergileveceği, bakanlıklarla ilgili çatışmaların minimal düzeyde seyredecegi kaydedilirken. "Ancak yine de iki düşnıanın u/un vadede i> i ilişkiyi sördüremejeceğine inaımoruz" denıldı. Koalisvonun uzun ömürİü olamayacağı beklentisinin. dışsal faktörlerle de bağlandığı raporda. su görüslere yer verildı: "ANAP. beklenildiği iizere muhaJefette kalır \e ÇilJer hakkındaki \olsuzluk dosvalannı yeniden açarsa. \eni oluşrurulan koalisyon, kendisini sağlanı olmavan bir zeminde bulabilir. Bütün bunlara ek olarak. ordunun da >eni koalisvondan duvduğu rahatsızlık hesaba Salomon Brothers'in "Avrupa "da Yükselen Marketler. Türkiye Politikasında Son Durum" adlı raporunda "ANAP. beklenildığı üzere muhalefette kalır ve Çiller hakkındaki yolsuzluk dosyalannı yeniden açarsa, yeni oluşturulan koalisyon, kendisini sağlam olmayan bir zeminde bulabilir. Ordunun da yeni koalisyondan duyduğu rahatsızlık hesaba katılırsa, veni hükümetin ancak birkaç ay süreceğini umuvoruz." katılırsa. >eni hükümetin ancak birkaç a> süreceğini umuvoruz." ANAP'ın geçen haftalarda DYP'ye göre çok daha gihenilir bır konservaiıf partı ı/najı \erdiği belırtilen raporda. ^ıı ıfadelere >er \erildi: "Refah-DYP itrifakının, D> P'li bakanlann ANAP'a katılması ve merkez sağdaki iki parti arasındaki birieşme süreçlerini hı/landırmasını beklenıtktev i/. Bu süreç sonucunda ANAP'ın tek laik merkez sağ parti olarak. muhtemel bir seçim senanosundan zaferie cıknıası şansı güçlenecektir." Raporda. ordu ve laık kamuovundan çekinen Refah'ın. iki parti arasında bakanlıklann djğılımı konusunda ılımlı birtutum beninısedigi de belirtildi. Salomon Brothers'ın Türkivc sorumlusu \e raporun hazırlayıcılanndan Cnal Kurtaran. Cumhurivet'e vaptığı açıklamada. Türkive'nın bu süreci va^aması gerektiğine işaret ederek "Biz. gü>eno\u aldığı takdirde hükümetin uzun süreli olma\acağı görüşünde\iz, ama keşke uzun süreli olsa, Türki>e'nin bir siyasi isrikrara ihtnacı \ar" dedi. Yabancı yatınmcıların Refah'ın iktıdara gelnıesinden biraz tedirginlık duvduğunu \e yatınmlannı da azalttığını hatırlatan Kurtaran. "Ancak Refah daha demokrarik içerikli bir dini parti olmayı başanrsa. yatınmcılar Türki>e">e gelecekrir. Şimdilik gelişmeleri izlıŞoriar" şeklınde konus,tu. Ziraat Odalan, Rusya'dan getirdiği hayvanların hastalıklı olduğu iddiasıyla kazandığı ihalelerin iptalini istedi TZOB'den Taruıı Bakanlığı'na Aytaç baskısı TAHSİN AKÇA Türkiye Ziraat Odalan Birlığı (TZOB). Aytaç'ın kazandığı ve4 bin 500 baş -damızlık sütTneğT ithal etmek üzere Tarım Bakanlı- ğı'nca açılan ihalenın iptali için başvuruda bulundu. Tarım Ba- kanlığfnın mayıs ayında açtığı 19 ihaleyi kazanan Avtaç'ın ha>- van ithalatını Rusya'dan gerçek- leştireceginı vurgulayan TZOB Başkanı Faruk Yücel. bu ülkenin denetimlerde yetersiz olması ne- deniyle Türkıye'ye gelecek hay- vanlarda hastalık çıkma riskinin çok yüksek olacağına dikkat çek- ti. Yücel. Rusya'dan getirılecek hayvanlarda. daha önce \eba ben- zeri "PaterLose~hastalıgına rast- lanmasının iddialannı güçlendir- diğini kaydetti. Konuyla ilgili ola- rak haziran a\ ı baş.ında Tarım Ba- kanlığı'na gönderdiği uyan vazı- sına verilen cevapla ikna olma- yan Yücel. ihalenin peşini bırak- mavacaklannı kaydetti. Uyanya- zısında ihalenin iptalini isteyen Yücel. Rusya'dan gelen hayvan- lann Türkiye şartlanna uymama- sı \e hastalıöa raslanması üzerin- de dururRen, bakanlık. 20 haziran tarihli cevap vazısında özeilikle ihalenin şaibeli olmadığını iddia ederek. hastalık konusuna hiç de- ğinmedi. Daha önce Derince gümrüğü- ne Aytaç tarafından getirilen ha\ - \anlara Derince llçe Tanm Müdür- lüğü Sağlık Şubesi elemanların- ca sığır vebası aşısı vapılmak is- tendiği. ancak Aytaç yetkılilerinin bunu, "Aşı>ı bizyapacağu"' dtye.- rek reddettıği ka>dedılen uyan vazısında, Yücel. daha sonra A>- taç'ın ihmali sonucu Azmi Tü- ründü adlı >ahsa aiı 10 ıneğin si- gırvebasınayakalanaköldüğünü belirtti. Yazıda Rusya'dancanlı hayvan ithalinin yasaklanmasinı i>teyen \ücel. ihalelerin iptal edilerek. firnıanın yeni ihalelere girmesi- run önlenmesi konmunda yetki- lılerı ıışardı. N'ücel. ayrıca tarım Bakanlığı Teşkilatlandırma ve Destekleme Genel Müdürlü- ğü'nün açtığı ihalenin de\ let me- murları tarafından yürütülmesi nedenıyle.açıkçaolmasabilemil- lervekilı aöırlığının sonucu etki- lemesinın kaçınılmaz olduğunu da belirtti. TZOB'nin uv ansını 15 uün son- • Daha Önce Derince gümrüğüne Aytaç tarafından getirilen hayvanlara Derince llçe Tanm Müdürlüğü Saglık Şubesi elemanlarınca sığır vebası aşısı yapılmak istendiği. ancak Aytaç yetkiiilerinin bunu, "Aşıyı biz yapacağız" diyerek teklifi reddettiği kaydedilen uyan vazısında. \iicel, daha sonra Avtaç'ın ihmali sonucu Azmi Türündü adlı şatısa ait 10 ineğin sığır vebasına yakalanak öldüğünü belirtti. rayanıtlayan Tanm Bakanlığı ise daha önce Tanmsal Kalkınma Ko- operatifieri'ncc gerçekles,tırilen ihalelere yeterli sayıda firmamn katılmanıası ve serbest rekabet ortamının olu^maması nedeniy- le. ihalelerin vüksek fiyatlarla so- nuçlandığını bildirdi. Bakanlık. bunun ve kooperatif ihale koınis- yonu üyeleriv le fırmalararasında- kı ili^kıden doğan dedikoduların önlenmesi amacıyla ihalelerin. Kooperatif İhale Komisyonu, Ba- kanlık İl Müdürlüğü ile Teşkilat- landırma ve Destekleme Genel Müdürlüğü'nün gözetimınde ba- kanlıkta yapılmaya başlandığını da belirterek. bakanlık yetkiiilerinin herhangibirşahıstanetkilenerek. ıhaleler üzerinde tasarrufta bu- lunmalannın mümkün olmadığı- nı ka\dettı. TZOB ikna olmadı Ancak bakanlıgın cevabı TZOB'yi ikna etmedi. Ziraat Ban- kası'na borcu olan ve hastalık so- nucu ölüm ya da verimsizlik ne- denıyle borcunu ödeyemeyen be- siciler arasmda Aytaç'tan sığır alanlann da oldukça fazla olduğu- nu ifade eden Yücel. "Rusvamen- şeili hayvaniann ne kadaruıın öl- düğünü tespit edeceğiz. Rusya'da ha>\anlann sağlıkdenetimleri ko- nusunda başıboşluk tar. Bu işin pe- şini bırakma>acağız. Tarım Ba- kantıği'na veniden inceleme ya- pılması için baş> uruda bulunaca- ğu" şeklinde konu^tu. >fcte Büfgün ıse Cumhuriyet'in TZOB'nin iddıaları konusundaki görüşme talebıni yanıtsız bıraktı. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGJN YILDIZOĞLU İlginç zamanlar G eçen haftaya piyasalann ba- şında, Damoklesin bir de- ğil, tam iki kılıcı sallanarak gir- miştik. New York Borsası Dow Jones indeksine göre hisse se- netleri son 20 ayda yüzde 50 değer kazanmışft. Aynı dönemde Londra ve Frankfurt borsalarında da sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 22 gibi güçlü ar- tışlarsöz konusuydu. Dolarise Japon Yeni ve Alman Markı karşısında son 18 ayda yüzde 27veyüzde12deger- lenmiş ve psikolojik olarak önemli olan, 110 yen barajını aşmıştı. Yatınm- cılar haftaya, "Borsa ve dolar, daha ne zamana kadar bu eğilimlerini ko- rur" sorusuyla ve bilgisayar ekranla- rına adeta yapışmış bir şekilde baş- ladılar. MeşhurÇin bedduasma uygun olarak gerçekten "İlginç zamanlarda yaşıyorlardı" anlaşılan. Korkulu bekleyiş 'Borsa, kapitalist ekonomınin kal- bidir' derler. Bu yüzden güçlü ekono- mik büyümenin. normat olarak piya- salarda bir iyimserlik yaratması gere- kir. Ancak normal değil 'ilginç' za- manlarda yaşıyoruz -siz kriz diye oku- yunuz-. Ekonomik büyüme hemen akla, yüksek ücret ve enflasyon kor- kusu getiriyor. Bu da ister istemez, Merkez Bankası'nın faizleri yükselte- ceğini düşündürüyor. Nitekim ABD ekonomisinin II dört ayiık dönemde büyüme hızının yıllık yüzde 4'e ulaşacağının anlaşılması- nın ardından, hafta içinde açıklanan rakamlar, ABD'de işsizliğin yüzde 5.3 ile son altı yılın en düşük düzeyine in- diğini gösterince, hem enflasyon tar- tışmalan hem de piyasalann gergin- liği arttı. ABD'de faizlerin düşme egi- liminin sonuna gelindiği. önümüzde- ki dönemde faizJerin yükselmeye baş- layacağı, doların artışının ister istemez ihracat gelirterini ve dolayısıyla şirket kârlarını aşındırdığı, faiz artışının do- lan destekleyeceği inancı güçlendi. Ge- lişmeler, yatınmcıların dilinde, kaçı- nılmaz olarak borsa kâğıtlarının aşırı değerli olduğu, bır faiz artışı olasılığı- na karşı tedbir alınması gerektiği an- lamınageliyordu. Yatırımcılar. bu bek- lentiyle, tahvil envanterlerini çözme- ye, yüksek faizlere uyum sağlamak için düşük faizli tahvillerı satmaya başla- dlar. Bu da borsaya yansıyarak şid- detli bir düzeltmeye yol açtı. Cuma günü New York Borsası 114 New York Borsası'nın 114 puanlık düşüşü, Avrupa borsalarında da yüzde 1 'lik bir gerilemeye neden oldu. puan (yüzde 2) düştü. Avrupa borsa- lan bu sarsıntıya yüzde 1 civanndage- rileyerek cevap verdiler. Aynı gün do- lar, yen ve Alman Markı karşısında yükselmesini sürdürerek 111 yen ve 1.527 mark düzeyine ulaştı. Şimdi dolarda beklenti, artışın 116 yen, 1.6 mark düzeyine kadar devam etmesi. 114 puanlık düşüş, kendi başına büyük bir felaket değil. Daha geçen mayısta benzer bir 'düzeltme' ile Wall Street 117 puan düşmüştü. Ancak bu tür dalgalanmalar sıklaştıkça ve ekonominin geçen bir 12 aylık duru- mu göz önüne alındığında, ABD şir- ketlerinin 'değerlerinin' yüzde 50 art- mış olabileceğine pek kimse inanmı- yor. Bu yüzden, borsada iyimserlersa- dece basit bir düzeltme beklerken kötümserler 1929 çöküşünü hatırlı- yorlar ve bir düzeltmenin bir resses- yona dönüşebileceğini ileri sürüyor- lar. Gerçekten de borsada tam bir be- lirsizlik var ve tartışmalar, korkutucu bir şekilde 1929'un öncesine benze- meye başladı. Üstelik piyasalar da gittikçe bunun farkına varıyor. Örneğın geleneksel tüm gösterge- ler kâğıtların aşırı değerli olduğunu gösteriyor. Ama bir seri yazar, gele- neksel göstergelerin geçerli olmadı- ğını ve kâğıtların artmaya devam ede- ceğini savunuyorlar (Business We- ek 15/07 ve The Economist 6/07). Bazıları bir düzeltme bekliyor, ama bunun ekonomıyi etkıleyerek bir res- sesyona yol açmayacağını. çünkü ekonominin temelinin güçlü olduğu- nu savunuyor. iyımserler. bır borsa düzeltmesinın gerçek ekonomiye yan- sımasına yol açan etkenlerin, örneğin tüketıci gelirlerınde ani gerileme, ya- tınmlann durması. bankaların değer kaybetmesi, tahvil piyasasının çökme- si ile şirketlerin borçlanamaz hale gel- mesi. ışçi çıkarmaya başlaması vb gibi olasılıkların çok zayıf olduğunu söylüyorlar. Ancak 1929 krızi ile bugün arasın- da önemli benzerlikler de var. Uzun bir süredir, hem dünyada hem de ABD'de bir fiyat ıstikrarı söz konusu. Bu fiyat istikranna karşılık kıymetli kâ- ğıt fiyatlan baş döndürücü bir hızda artıyor. Ve 1929 öncesinde olduğu gi- bi ABD Merkez Bankasfnın (FED) fa- iz ve para pofıtikalarının bu gelişme- lerde önemli payı var: Fiyatlan kont- rol ederken FED, borsanın yükselme- sine seyirci kaJdı. iyimserler bugünkü gelişmelerin tü- mü ile şirket gelirlerinin gücünden kaynaklandığını, 1929'daki gibi spe- külatif olmadığını savunuyorlar. Kötüm- serler ise 1929'daki tartışmalara atıf- la. 1920'lerin en önemli iktısatçılann- dan Irving Fisher'in değerli kâğıt fi- yatlan "kalıcı olarak yüksek bir pola- toya ulaşmış görünüyorlar, çünkü pi- yasa esas olarak sağlam ve gelirler üzerıne gerçekçi beklentiler temelin- de yükseliyor" ifadelerini hatırlatarak o zamanda da benzer yorumların ya- pıldığınadikkati çekiyorlar. (Financi- al Times1/07). 1929 ile günümüz arasındaki ben- zerlikler bununla da sınırlı değil. Ör- neğin, o zaman da şiddetlı bir küre- selleşme ve teknolojık gelişme vardı. Bunlar üretkenliği arttınyor. ancak ge- lir dağılımının bozulmasmı da berabe- rinde getiriyorlardı. Ücret artışları. ol- dukça zayıf olduğu için genelde bir ekonomik istikrar ve refah havası ol- duğu düşünülüyordu. Kenneth Galb- reith Büyük Çöküş (The Great Crash) kıtabında. bu havayı ABD Başkanı Calvin Coolidge'ın 1928de "ıçerıde sukûnet ve tatmın.. veyıllardır görül- memiş bir refah, dışarıda ıse banş, kar- şılıklı anlayıştan kaynaklanan bir iyi niyet söz konusu" sözleriyle örneklı- yordu. Şimdi, Coolidge'ın bu sözleri ile bu hafta ışsizlik rakamları açıklan- dığında Bill Cinton'un "Bu kuşağın en sağlam Amehkan ekonomisine sahibiz. Amerika 'da işsizlik azalıyor- sa, yatınmlarartıyorsa, enflasyon dü- şükse, bu iyi haberdir" ifadeleri ile karşılaştırın. 1920'lere benzer bır ge- lişme daha var. Küçük tasarrufçu bü- yük bir hevesle, "Nasıl olsa kazanınm" anlayışıyla borsaya akıyor. Bu yılın ilk 5 ayında ABD'de yatırım fonlanna gi- den para geçen yılın tüm değerine eşit. Yukanda ifade ettiğim gibi bu ben- zetmeleri ve beklentileri abartılı bulan- lar var. Ancak bunların tüm açıklama- larını kabul etsek bile bazı soru hâlâ ortada kalıyor: Reel ekonomide ne oldu da ABD şirketleri bir senede yüz- de 50 değerlendi? Borsadaki bu yük- selmenin temeli sağlam ise yatınm- cılar neden bu kadar huzursuz? Manevra alanı da dar Bir borsa krizi sırasında FED'in elin- dekı en önemli araç, 1987'deyaptığı gibi para kredi musluklarını açarak bir likidite sıkıntısını önlemeye karar- lı olduğu yolunda piyasalara güven ver- mektir. Ancak bu konuda borsa krizi beklentisi bağlamında. iyimserleri bi- le endişeye düşüren bir durum var. ABD'de faizler dibe vurmuş durum- da ve para politikası da zaten bir sü- redir oldukça gevşek. Gözlemciler, bu koşullarda bir borsa çöküşü anın- da FED'in hareket alanının pek kalma- dığını, aksi birtutumun, şiddetli birenf- lasyona yol açabileceğini düşünüyor- lar. VVall Street Journal gibi mone- tarist eğilimli yayımlarda bazı ekono- mistlerdaha şimdiden enflasyon kor- kusu ile sıkı para politikası propagan- dası yapıyorlar. Sıkı para politikası ise bugünkü koşullarda, hem faizler yo- luyia tahvil piyasasını vuracağı hem de doları daha da güçlendirerek ih- racat gelirlerini azaltacağı için yatı- rımcılarda endişe yaratıyor. Parasal istikrarın. orta ve uzun dö- nemde yatırımcılara yaradığı doğru. Ama eğer borsa gerçekten aşırı de- ğerliyse. orta ve uzun dönemli politi- kaların kısa dönemde tahrıpkâr bir etki yapacağı da bir gerçek. Uzun dö- nemli 'istikrar' politikalarının kısa dönemde istikrarsızlık kaynağı olması da herhalde içinde bulunduğumuz dönemin bir başka ilginçliği olsa gerek. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Beden-Beyin iş "sürecinde" beden ile beynin "uyumlu" kullanı- mı önemlidir. Gelişme, birey ya da toplum açısından. giderek beyin ağırlıklı iş görme biçiminde tanımlana- bilir. Özeilikle üretim süreci. bedene dayalı üretimden beyine dayalı üretime doğru bir çizgi izler. Beyın gücünün beden gücünün yerini alması, yal- nız bireysel gelişme ile sağlanamaz. Burada asıl "be- lirleyici" olan işin toplumsalfığı, daha doğrusu top- lumsal örgütlenme ve kurumlaşma düzeyidir. Birey, toplumsallaşmasında. aileden başlayan, eği- timle süren ve de üretim sırasında. kendisini, uygun deyimiyle "bırçarkın içinde bulur". Kişinin yetenek- leri ve içinde bulunduğu koşulları değiştirme var ol- makla bırlikte, burada asıl "belirleyiciolan"çarkıniş- leyişidir. Daha doğrusu bireyin içinde işlev göreceği "yapılanma" ve bu yapının ya da kurumlaşmanın de- vingenliği, yanı zaman içinde değışimi, sonucu be- lirleyen ana öğedir. Çarkın dönüşüne bireyin "katkısı" ve buradan et- kin ve verimli bırüretkenliğin yaratılması özünde "de- vingen kurumlaşma" anlayışının ne ölçüde geçerli ol- duğuna bağlıdır. Azgelişmiş/gelişmekte olan birey ve toplumları bu alanda "en ileri" olanlardan ayıran ana noktalardan biri, belki de birincisi, bu dev.ngen kurumlaşma farkı ya da geri kalmışlardaki kurumlaş- ma yetersizliğidir. Tek tek yetenekli bireylerden oluştuğu varsayılan Türkiye toplumunun bunu olumlu ve etkin bir ortak üretkenliğe dönüştürememesinin temel nedeni de- vingen kurumlaşma için çaba harcanmamasıdır, de- nilebilir. Bu konuda toplumun çok ilgilendiği biralan- dan bir örnek yeterli olacaktır. Geçenlerde sona eren Avrupa Futbol Şampiyona- sı sonunda Almanya ulusal takımı şampiyon oldu. Fut- bola ilgim sınırlı bir izleyicilıkten öteye geçmez, an- cak Alman takımının kurumlaşması ve bu kurumlaş- manın "devıngenliği" üzerinde bir gözlemde bulun- mak istiyorum. Alman futbolcular, oyun alanında öz- gürce davranıyor; neredeyse sürekli bir biçimde. sa- ğa sola ya da ileri-geri. yer değiştiriyorlardı. Ancak kurumlaşmanın "en üstdüzeye" çıktığını gösteren bu nokta değildi; bir oyuncu yer değiştirdiğinde bir baş- ka oyuncu anında onun bıraktığı boşluğu kapatıyor; açık nokta bırakmıyordu. Sürekli devingen, dişlileri birbirinin yerini alabılen ve düzenli işleyen on bir ki- şiden oluşan makine bütünlüğü Alman futbol çarkı- nın eşgüdüm içinde bu devingen dönüşü, oyuncu de- ğiştirmeler, sakatlıklar ve hakemlerin yanlış kararla- rıyla bile bozulamadı. Teknik yönetim çarkın dönüşü sırasında aksayan kimi vidalan değiştirmekle yetine- bildi. Oyuncular, yaratıcılıklarmı dişlileri bozmayacak bir "beden-beyin uyumuyla" kullandı; ortak üretime, şampiyonluğa ulaştı. Buradaki kurumlaşmanın gücü, yalnız bireysel ye- teneklerin özgür bir biçimde sahaya serilmesini sağ- lamakla kalmıyor. Kuşkusuz bu nokta çok önemli. yal- nız buna bağiı olarak bir başka önemli nokta daha var. Alman futbol düzeni, kişiye bağlı işlemiyor, bu ne- denle de y/ldızlaştırmaya dayalı değildir. Gol atması beklenen golü atamazsa bu nedenle "ölüme mah- kûm" edılmıyor: ek olarak başarı da başarısızlık da ortak alınabılıyor. Kurumlaşma sorumlulukta ortak olmayı sağlıyor. • • • Türkiye'de hemen hiçbir alanda "ortakiş-ortak so- rumluluk" anlayışının yerleştirilemediği görülüyor. Si- yasal partılerin "önderleri" neredeyse tek başlarına her yere koşuyor. Düşünceyi de eylemı de önderin kişiliğınde aramanın zorunlu olduğu bir yapılanma ser- gıleniyor. Sonuç, kişiye bağlı yıkım oluyor. Benzer bir durum. ekonominin küçük ve orta boy işletmelerin- de yaşanıyor. Patron ya da sahip ile var olan ve yok olan ekonomik birimler büyük ağırlık taşıyor. Kurumlaşma konusunda asıl olumsuzîuk kamu bi- rimlerinde ve bunların arasındaki ilişkilerde yaşanı- yor. Bakanlıklar, bunlara bağımlı olan ya da olmayan katma bütçeli birimler görev ve sorumluluklannı ye- rine getırmede iki hastalıktan bir türlü kurtulamıyor. Hastalıklardan biri, kamu birimleri arasmda eşgü- düm yokluğudur; neier yaptıklarını öbür birimlere ilet- mezler ve bu olgu insan gücü ve para kaybına ne- den olur. Kamu kuruluşlarının ikinci hastalığı da bağ- lı oldukları bakanlıklara, yani "yukarıya hizmet" yö- nünde koşullanmış olmalandır. Sonuçta, sıkça deği- şen üst yönetime bağlı olarak "biçimlenen" ve bu ne- denle de topluma hizmet anlayışından kopan, yalnız üstteki kişiye bağlı bir kurumlaşma egemen oluyor. Kamu kurum ve kuruluşları beden ve beyin uyumuy- la "takım oyunu" oynayamıyor. Gerçekte bu kurumlaşma değil. kişileşmedir. Tek kişinin güdümü de beden ve beyin uyumu gerektiren yaratıcılığı ve üretkenliği köreltiyor. giderek yok ediyor. ŞIRKETLERDEN HABERLER • HE\\ LETT PACKARD üst-uç PC u>gulama hizmet bırimi pazarına yeni ve güçlü Pentium Pro NetSener'larla vön veriyor. • DOLE Gebze'deki Meyve Olgunlaştırma Tesisi'ni hizmete açtı. • DAMA ürün grubu içinde ahşap üretim geleneğiyle biçımlenerek Koleksivon tarafından tasarlanıp üretilen mobilvalarpiyasaya sunuldu. • TİTAN AŞ Scholl mağazalarının ikincisini Capıtol'de açtı. • CANDY Singer'le anlaşma vaparak Türkiye beyaz eşya pazarına eirdi. •'PRO.METHEL'S Tekten Grubu'na bağlı Toros Gübre \e Kim>a Endüstrisi AŞ'nin Insan Kavnakları \"önetımı proıesinı üstlendı. • GRAMT CENTER menner ve tarvertenlerin özel makinalaryardımıyla eksiltilmesiyle yaratılan •Anatolia" adlı ürününü pıvasava sürdü. • ORIFLAME Türkıye'nin en çok tercih ediîen kozmetik ve cilt bakım markalannı belirlemek amacıvla PİAR- Gallup tarafından yapılan araştırmada 13 ürün grubunda 5'i birincilik olmak üzere toplam 11 "inde ilk üçe girdi. • FIRATPEN yeni dönem çalışmalan içerisinde IQ"^5 \ılı genel ve 1996 >ılı ilk altı avında bölgelerinde gösterdikleri üstün pertbrmansla başanlı olan 13 bayisinı başan plaketı\leödüllendirdi. • HAMOĞLÜ HOLDİNG bünyesinde bulunan (Classis Turizm İşletmecilik 1989-danberi Silivride sahibi ve işletmecisi olduğu Klassis Resort Hotel'den sonra Klassis Park Hotel'ııı ıs.letmesinı de üstlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle