05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TEMMUZ 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI C3rman alanlan daraltılarak arazi yaratılacak, sahipsiz araziler tapulanarak satılacak ÜPniıı kayııağı arazi yağması BENCE tZZETTİIV ÖNDER Hükümet. 10 bin dönüm iman olmayan sahipsiz araziyi de kamu a«dına tapulayarak satmaya hazırlanıyor. Çalışmalann ancak 2 yıl içinde tamamlanabileceğini belirten yetkililer. "Hükümet yıl sonuna lcadar. açıklan ancak uzun vadeli dış borçla kapatabilir. Onun için de güvencesinin alınması gerekli" dediler. dirildi. Yetkililer. çalışmaiann ancak 2 yıl içinde tamamJanabileceginı vurgula- yarak. "Hükümet \ıl sonuna kadar, acık- lan ancak uzun vadeli dış borçla kapata- bilir. Onun için de Uluslararası Para Fo- nu'nun güvencesi gerekli" dediler. Memur maaşlanna yapılan yüzde 50 zammın getirdiği 125 trilyon liralıkyük- le, 1 katrilvon lirava varan vaatlerini kar- ESRAVENER ANKARA - Kamu arazılerıni satarak lca>nak bulmayı planlayan hükümer. or- m^n alanlannı daraltarak satılacak yenı alanlar oluşturmavı da programlıyor. Program uvannca, lObın dönüm iman olmayan sahipsiz arazinin de kamu adı- na tapulanarak satışa hazırianacagı bil- şılamak için kaynak arayan hükümetin, 15 gündüraçıklaması beklenen "paket" tıkandı. Paketi her gün erteleyen RE- FAHYOL'un. kamu lojman ve arazileri- nin yıl sonuna kadar satışından 300 tril- von liraiık gelir ahnacağı. KDV oranla- nnın yükseltileceği yönündeki açıkla- malarının da, hemen uygulanabilecek planlarolmadıgı kaydedildi. Hükümetin elinde. güvenlik güçlerinin kullandıklan. kalkınmada öncelikli böl- gelerdekiler ve köylerdekilerin dışında yal- nızca 80 bın lojman var. Yetkililerbu loj- manlann ancak 2 yıl içinde satılabilece- gıni. elde edilecek gelirin de 10-20 tril- yon lirayı aşmayacağını bildirdiler. Hükümetin aynca, kıyıda bulunan ve izinsiz imara açılan orman arazilerinın. "orman alam" kapsamından çıkartıla- rak satılmasını öngören bir yasa taslağı hazırladığı öğrenildi. Bu kapsamda özel- likle Istanbul ve Antalya'da yüksek de- ğerle satılabilecek arazi yaratılmaya ça- lışılacağı kaydedildi. Aynca. iman olmayan boş, daha çok çevreyollan kenarmda bulunan yaklaşık 10 bin dekarlık arazinin kamu adına ta- pulanması için de bir çalışma başlatıldı. Buna göre. bu arazilerin önce imarplan- lan yapılacak, daha sonra da kamu adı- na tapulanarak satışa çıkanlacak. Yetkililer, bu projelerin ancak 1-2 yıl içinde tamamlanacağını vurgulavarak. "Ancak 300 trihon geür elde edilmesi de münıkün değil. Ancak 50-100 trihon li- ra sağlanabilir. O da 1-2 yıMan önce top- lanamaz" dediler. Hükümetin. KDVoran- lannı yükseltmeplanından vazgeçtiğine dikkat çeken yetkililer. "Özelleştirmeça- itşmalanşimdi başlasa, gelirier ancak ge- lecek sene sağlanır. Bu yüı kurtarmak için tek şans uzun vadeli dış borç" diye konuştular. Uluslararası piyasalann. son gelişmelerden sonra Türkiye'ye kapıla- nnı kapattıklanna dikkat çeken yetkili- ler. "Tek çare IMF ile anlaşmak. Ancak ondan sonradış kredi alınabilir" görüşü- nüdilecetirdıler. İçeride bolca dağıtan Refah Partisi, Uluslararası Para Fonu'nun karşısına çıkarken daha liberal bir tablo çizdi Aflah'ın nimederi IMF'ye yetmediCANA1NİSOYSAIV BARIŞKARCIOĞLl Refah Partısı iç pıvasalarda kay- nak sıkıntısını aşmak için "AJlah'ın nimetlerinden'" yararlanmayı he- deflerken. dış piyasalarda borçla- nabılmek için IMF'nin karşısına daha liberal önlemlerie çıkmaya hazırlanıyor. REFAHYOL hük'ü- meti böyleceekonomıkpolıtikala- nnda içerde Refah Partisi 'nı dışar- da ise daha liberal olan Doğruyol Partisi'ni ön plana çıkanyor. Bütçeye kaynak yaratmak için kı- yı ve orman arazilerinın satışı. do- ğal kaynaklann kullanılması. kamu- ya ajt gayrimenkul ve araçlann sa- tışı gibi önlemlerı alacaöını açık- layan yeni hükümet. işdünyası ve finans çevrelen tarafmdan gelen eieştiriler karşısında IMF'ye ha- zırlav acağı pakette liberal değişik- likleryaptı. Pakettebütçeyekaynak yaratmak için doğal nımetlerden hiç bahsedilmezken. Başbakan Er- bakan'ın "Hergünbirmüjde"va- afjeri çerçevesinde vaptığı ücret artışlan ve destekleme alımlan da yeralmadı. Akademisyenler. "RE- FAHYOL, hükümette kalma süre- sini uzafmakiçin IMF'nin görniek istediği önlemieri paket olarak ha- zırladı" şeklinde konuşurken. JMF'in pakerteyeralan söz konu- su önlemlerin uygulanırlığı konu- sunda hükümeti pek inandıncı bul- mayacağı da kaydedilivor. Prof. Dr. Salih Neftçi,"IMF'nin yerine özel bir kuruluşolsavdı, 'Bu prog- ram valan. Lvaulavamazsınız' dhe ÖZELLEŞTİRME llk aşamada PTT'nin Tsi ve Pet- rol Ofisi. Türkiye Petrol Rafineri- lcri ve Ereğli Demir Çelik'i özel- leştirmeyi düşünen hükümetin önün- de ciddi yasal engeller bulunuyor. Daha önce 3 defa iptal edilen PTT'nin Tsi Özelleştinne Yasa- sı'ndakı ihale tespit ve teklif usul- leriyle ilgili yasal düzenlemelerin yapılamaması nedeniyle yeni bir iptalle karşı karşıya kalınabilecek. Ozelleştirme fdaresi'nde L'fiıkSSy- lemezden bu yana devamlı başkan vekillerinin görev alması ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle hedeflenen ozelleştirme rakamlanna ulaşıla- maması da özelleşrirmenin önünde- ki önemli bir başka engel. SOSYAL GÜVENLİK IMF'ye sunmayı planladığı paket- te emeklilik yasını erkeklerde 58, ka- dınlarda ise 55'e çıkarmayı hedefle- yen REFAHYOL hükümeti, söz ko- nusu taslağın yılsonuna kadar yasa- laştınlacağını vaat ediyor. Ancak, sendikacıfar hükümetin ilk önce so- runlar yumağı halinde bulunan sos- yal güvenlik sistemini bir bütün ha- finde ele alması gerektiğini dile ge- tiriyorlar. Sosyal güvenlik primleri- nin yüksek. gelırlerin düşük olması Oünya Bankast standartlanna aykın bulunurken. emeklilik yaşının yûkseltilmesine detepki gösterilece- ği belirtiliyor. Sendikacılar, sistemde- ki ilk iyileşrirmeye prim sisteminden başlanması gerektiğini belirtiyor. ENFLASYON REFAHYOL hüküme- ti IMF'ye sunacağı paket- te enflasyonla ilgili lııç- biröngörüde bulunmuyor. Enflasyonun yıl sonunda en az yüzde 80"lercivann- da olması beklenirken. hü- kümet yavaş yavaş yapı- lan kamu zamlarının da etkisiyle enflasyonun da- ha da yüksek çıkabilece- ğini düşünerek, IMF'ye herhangi bir hedefte bu- lunmaktan kaçınıyor. Bu arada hükümet IVlF"ye su- nulacak pakette ücret ar- tışlan vedesteklemealım- lanndan da bahsetmiyor. tepki gösterirdl Resmi bir kuruluş olan 1!\1F ise, u> guianacağına inan- madığı anlaşmavı hemen inı/ala- maz. Bunun verine kendi önlemle- rinialır" şeklinde konuştu. IMF'nin ilk önce taahhüt mekrubu istedigi- ne dikkat çeken Neftçi. "Mektubu aidıktan sonra 3-4 a\ u> gulamala- n se\Tediyorlar. Bu siirede IMF ik- na olmazsa anlaşmanın inı/alan- ma tarihi ertelenijor'* dedı. Hükümetin IMF'nin istediği ko- şullan hiç bir zaman yerine getire- meyeceğini öne süren Neftçi. stand- by'ın imzalanma tarihini erteleye- rek iktarda kalma süresinin uzatıl- ması istendiğini vurguladı. Neftçi. oldukça kötü durumda bulunan ekonomide reform yapılmasının da güç olduğunu ifade ederek, "Ekonomi, önlem alınca gider. Bu nedenlehükümetsadccczaman ka- zanma\a çalışıvor" dedı. (stanbul G'niversitesi Iktisat Fa- kültesi Dekanı Prof. EsfenderKork- maz ise, IMF'nin iç politikayla çe- lişen pakete herhangi bir itirazı ol- mayacağını söyledi. Paketin uygu- lanma aşamalannın büyük dikkat- le izleneceğine dikkat çeken Es- fender Korkmaz. "Eğerujgulama- da aksilik görürterse kırmızı ışık .vakariar" dedı. İçerde söylediklerine göre IMF'ye daha tutarlı bir program hazırlayan hükümetin, mutlakaya- pılacağını açıkladığı özelleştirme konusunda da ciddi sıkıntılan bu- lunuyor. Özelleştirmeye hız kazan- dırmayı amaçlayan hükümet yetki- lilerinin ilk önce Özelleştirme Ya- sası'ndaki ihale tespit ve ihale tek- lif usulleriyle ilgili kanun değişik- liklerini yapması gerekiyor. Ayn- ca emekJilikyaşının ilk aşamada ka- dınlarda 55'e, erkeklerde 58'e çı- karılmasını öngören hükümetin önünde özelleştirmeden daha kar- maşık sorunlarla dolu bir sosyal güvenlik sistemi bulunuyor. Bu arada özelleştirme ve sosyal gü- venük sisteminin yapılanması gi- bi konularda fazla savıda kanun değişikliklerine ihtiyacı olan hükü- metin, söz konusu kanunlann Mec- lis'ten geçmesi sırasında da sıkırı- tılaryaşaması bekleniyor. Refah Partisi Başkanı Erbakanın REFAHYOL hükümeti kurulduktan sonraki sloganı 'her gün bir müjde' idi. Biyoekonomi ve Globalleşme Güçlü Batılı merkezler şunu kanıtlamaya çalışmaktadır: Uzun yıllar içinde yoğun mücadelelerden galip çıkan sis- temler yaşamaya hak kazanır. Bu büyük mücadelede ye- nik düşenler ise yoktur. Aslında neden-sonuç ilişkisine gir- meden, sadece sonuçlara göre yapılan bir açıklama bir to- tolojiden ileri gitmemektedir. Buna rağmen, yine aynı mer- kezler bu müthiş sonucu ampirik bulgularla da destekleme- ye çalışmakta, örneğin, beyaz ırk/n daha yüksek IQ sahibi olduğunu yaymaya gayret etmektedir. Biyoekonomi üzerinde çalışanlar ilk esin kaynağını Char- les Darvvin'den almaktadır Garip bir rastlantı olarak, Dar- win de 1838 yılında, ünlü ıktisatçı Thomas Malthus'un nü- fus üzerine yazılmış eserini okuduktan sonra kendi ünlü te- orisini oluşturmuştur: Doğa koşulları karşısında türler de- ğişime uğrar ve bu koşulları aşamayanlar ayıklamr! Bugünkü vahşi kapitalizm, böyle bir vahşi sosyal Darvvi- nizmin birtürgörüntüsünü oluşturmaktadır. Spencer'ın de üzerinde durduğu sosyal Darvvinizmi ve bugünkü vahşi ka- pitalizmi bilımsel alanda meşru kılabilmek için gerekli veri- ler hayvan sosyolojisi alanındaki çalışmalardan derlenme- ye gayret edilmektedir. Henüz çok yeni olan biyoekonomi, tıp alanındaki bir ve- ri ile ciddi olarak sarsılmaktadır. Bu alandaki çalışmalar, DNA'da bilgilerin uzun süreli depolanabileceğini gösterir yönde gelişmektedir. Bu bulgu, eğer doğru ise, bireylerin farklı yaratılmamış, fakat uzun süreçlerden sonra farklılaş- tırılmış olduğunu ortaya koymaktadır. Kısacası, bıreylerara- sı farklılaşma, doğanın bir sonucu gibi gözükse de uzun za- man süreci içinde oluşan sosyal çevre ve etkileşimin bir so- nucudur. Eğer bu bulgu doğru ise farklı gruplar üzerinde IQ testi uygulamak ve aralarındaki zihinsel farklılığı ortaya koy- mak malumu ilandan öte bir işleve sahip olmaz. Yine eğer bu bulgu ya da sav doğru ise kapıtalistlerin sosyal ve eko- nomik alanları kendi hâkimiyetleri dışına çıkarmama yö- nündeki egosantrik davranışlan ile sosyalistlenn bu alanla- rı tüm topluma yayma yönündeki insancıl davranışlan ara- sındaki fark, gündüz ile gece kadar belirginleşir. Bugünkü dünya zenginliklerin nasıl oluştuğu ve bu zen- ginliklerin nasıl olup da bazı yörelerde yoğunlaşmış olduğu konulan bir yana, bu zenginlikler hem üstün DNA sonucu olarak algılanmakta hem de sürecin aynı yönde devam edeceği düşünülmektedir. Böyle bir gidiş ise fevkalade kö- tümser bir görüntü ortaya koymaktadır. Zira, giderek sıkı- şan dünya kaynaklan karşısında, üstün DNA yüklü olduğu- na inanan hâkim merkez, çevresel ekonomileri iki ana ka- tegori içinde algılayıp kararlarını buna göre oluşturma eği- limi gösterir. Daralan kaynaklar karşısında amaç, merkeze kaynak ak- tarma olacağına göre (..akıllı tür böyle düşünür!), merkezin çevresel ekonomilere yöneJik polrtikalan iki farklı çizgide, fa- kat tek ana doğrultuda gerçekleşme eğilimi taşır. Çevreden merkeze hiçbir kaynak aktarımının söz konusu olmadığı durumda, çevreye kaynak aktanmı durdurulabilir. Bugün yok- sulluk ve kıtlık içinde çaresiz kalan ülkelerböylece kendi ka- derlerıne terk edilir. Dış yörüngedeki bu ülkeler giderek kö- tüleşerek kısa süre içinde tarih sahnesinden silinebilir. Merkeze daha yakın iç yörüngede bulunan ve henüz üre- tici kapasitesini kaybetmemış olan ülkelerjse, merkez ta- rafmdan giderek daha yoğun denetım altına alınarak mer- keze kaynak aktanm süreci hizmetine sokulur. Ancak, uzun dönemde merkeze kaynak aktanmı işlevini kaybeden bu ka- tegondekı ülkeler de zamanlı dış orbrte kaydırılarak tarih sah- nesinden silinebilir. Bugün yaşadığımız globalleşme, belki de, büyle bir sürecin başlangıcını ya da belirli bir halkasını oiuşturmaktadır! Kredi kartlı benzine komisyon B enzin istasyonlarının kredi kartlı alışverişlerde yüzde '5' komisyon almaya başlaması ile ilgili uygulamanın tüketicilere yeterince duyurulmamış olması birtakım sorunlan da beraberinde getiriyor. Bu durum özellikle şehirlerarası yolculuklarda büyük tartışmalara zemin hazırlıyor. Kendisinden yüzde 5 komisyon ısteyen benzincinden, haksız kazanç sağlamaya kalktığı gerekçesiyle tartışarak aynlan tüketicilerın sayısı haylı kabarık. Bize gelen okur şikâyetlerinden bir bölümü ise kendisinden yüzde 5 komisyon alındığım sonradan öğrenen ve bu konuda kendisini zamanında uyarrnadığı ıçın istasyondaki görevlilerle tartışmalara giren tüketiciler oluşturuyor. Türkiye Akaryakıt Petrol ve Gaz Şirketleri Işverenleri Sendikası (TAPGİS) ile Petroi Urunleri Işverenleri Sendikasf nın (PÜİS) aldığı ortak kararla kredi kartlı satışlardan 15 temmuzdan itibaren yüzde 5 komisyon almaya başlayan benzin istasyonlan, müşterilerinin bu uygulamaya henüz alışamadıklannı dile getiriyorlar. Son iki yıldır, benzin satışlarını arttırmak ve V komisyon uygulayan istasyonlarla rekabet edebilmek için kredi kartlı satışlardan komisyon almayan benzin istasyonlan, bu satışların şu anda cirolannın en az yüzde 35'lik bölümünü kapladığını vurgulayarak "Zâten küçük kâr marjı ile çalışıyorduk. Kredi kartlı satşlann artması bızim nakit sıkıntısı çekmemize neden oldu" diye konuşuyorlar. K redi kartlı alışverişlerin faiz ve komisyon ödenmediği için cazip oldjğunu söyleyen tüketiciler ise, benzin istasyonlarında satışlardan yüzde 5 komisyon talep edirnesini haksızlık olarak nitelendiriyorlar. Akaryakıt sektörünün yüzde 5-6 kâr marjı ile çaiışan bir sektör Cumhuriyot Türkocağı Cad 39/41 CağatoQtu/tSTANBUL TEL 512 O5 OS FAX 514 O7 51 olduğunu söyleyen TAPGİS Başkanı Kaya Baban, bankalann benzin istasyonlarından talep ettiği komisyonun yüzde 5 civarında seyrettiğini anımsatarak "Kredi kartlı satışların maliyetlerinin artması şletmelerin kârlannın azalmasına neden oldu. Benzin istasyonlan peşin para ödeyerek aldığı ürüne neredeyse bir ay vade yapmaya başladı. Kredi kartlı satışlann özellikle cirolannın yüzde 35'ini kapsaması benzin istasyonlarını zora soktu" diye konuştu. İki sendika tarafından alınan bu karann bütün istasyonlarca uygulanacağını tahmin ettiklerini bildiren Baban, komisyon almadan satış yapmayı sürdüren istasyonların sattıkları akaryakıt ürünleri konusunda tüketicileri uyardı. Yüzde 5 komisyon uygulamasını bütün benzin istasyonlanna asılan pankartlarla duyurduklannı dile getiren Baban, uygulamanın yavaş yavaş yayılacağını kaydetti. Görüşlerini aldığımız birçok banka, benzin istosyonlannı çok düşük kâr marjıyla çalıştığını kabul edip peşin olarak satın aldıklan ürünleri vadeli satmalarının büyük bir yük olduğunu vurgulayarak yüzde 5 komisyonun tüketiciye yansıtılmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladılar. Bankalann benzin istasyonlannda yapılan satışlardan komisyon alınmasına 1991'de karar verildiğini hatırlatarak istasyonlar arasındaki rekabet nedeniyle bu uygulamaya ara verildiğini dile getirdiler. Benzin istasyonlan dışında hiçbir işyeri veya kuruluşa komisyon talep etme hakkı verilmeyeceği konusunda fikir birliği içinde olduklarını vurgulayan yetkililer, çok düşük kâr marjıyla çaiışan benzin istasyonlarının komisyonu tüketicilere yansıtmasına ızin verildiğini kaydettiler. • Kom'dan adamına cöre muamele rsanbul'dan yazan okurumuz Vcdan Şahin'in mektubu bize, bazı üreticı ve satıcı firmalann ükrtıci memnuniyetinı sağlamada retennce duyarlı olmadıklannı bir kez iata ortaya koydu. Hakkını aramak jrinv&rdiği ilgili firmalarla diyaloğa lîrei tüketiciler, kimi zaman sonuç ılanazken, şikâyetin tuketicı hakem leystine iletilmesi veya bizim birkaç ezrelefon görüşmesi yapmamızla orın kendiliğinden çözülüyor. Tabiı i hîksız olmasına karşın bazı laMarda sonuna kadar ürün eoşimi yapmak istemeyen, para »dsine yanaşmayan firmalara da ıkMa rastlanıyor. Haziran ayında -eşKtaştaki Fem Mağazasından on marka lacivert-beyaz desenli ve el ısmında kırmızı kemer bulunan ir ökini satın almış. Söz konusu ~ıa>3nun her kullanımdan sonra rten miktarda boya verdiğini gören kujmuz, ilk başta ıç taraftaki stfda kırmızıya boyanma olduğu ;ın ahatsız olmazken, renk eCşikliği mayonun görünen snlarınada bulaşınca satış taazasına gitmış. Mağazadaki atı elemanlarının konu ile gilfieceğini söylemeleri üzerine ıra rahatlayan okurumuz, birkaç gün sonra aradığında mayonun değiştirilmeyeceği cevabı ile karşılaşmış. Gerekçe olarak da fabrikadan yapılan 'mayoda üretim hatası yok, söz konusu mayo beş dakika bile ıslak kalsa boyama yapabilir. bir kez de beyaz sabunla yıkamayı denesin' açıklamasmı göstermişler. Bunun üzerine üretici firmanın halkla ilişkiler departmanı ile görüşen okurumuza, aynı açıklama tekrarlanmış. Okurumuz haklı olarak bize hayatında ilk kez mayo giymediğini, şimdiye kadar havuzdan gelirken mayolarını havlu arasında eve getirdiğini ve derhal durulayıp astığını dile getirmiş. Bunun üzerine üretici firmanın halkla ilişkiler departmanını aradığımızda, aynı açıklamalarla karşılaşmadık. Aksine, okurumuzun şikâyet mektubunu alan yetkililer, 'mayoda üretim hatası olmadığı, okurumuzun dikkatsiz kullandığı' şeklinde hiçbir açıklama yapmayan yetkililer, söz konusu mayoyu değiştireceklerini söylediler. Kom'uı hatasını geç de olsa düzeltmesi güzel ama, satın aldığı ürünlerd' şikâyetçi olan tüketicilere yaklaşımlannda biraz daha duyarlı ve ilgili •* olmaları gerekiyor. • Doç. Dr. ERİNÇ VELDAN (Bilkent Lniu>r»itesi) Doç. Dr. EROL BALKAN (Hamilton College) D e\ let iç borçlanma senetle- nne(DİBS)da>alı finansal serbestleştirmenin mali pi- yasalarda üç temel etkisin- den sözetmek olasıdır; Birincisi, ka- munun mal.iye politikası. Merkez Ban- kası'nın parasal politikalannı ikame ederek kamuyasımrsız bîr kredi hac- mi sunmuş durumdadır; ikincisi. bu süreç Hazine'ye finansal piyasalarda bir tekel konumu.yaratarak kredi ha- vuzunun dagıtımında etkinlik ölçüt- lerini ve verimlilik beklentilerini ge- çersiz kılmıştır; üçüncüsü, kamu DlBS'lerinin düzensiz aralıklarla ve büyük boyutlarda piyasaya giriyor ol- ması sonucu, para carpanı dalgalan- maya ve belirsizliğe itilmiştir. Kamu kesimince yeni ihraç edilen menkul kıymetlerin GSMH'ye oranı 1988'de yüzde 6.9'dan, 1995 sonun- da yüzde 20'ye ulaşmış iken özel ke- simin ihraçlan sadece yüzde 2.2 dü- zeyindedir. Vfali dennleşmesürecinın Türkiye'deki gelişimini özetleyen bu göstergeler. Tablo 2'de aynntılı ola- rak sergilenmektedir. Bu verilere gö- re 1988^ 1995 döneminde ihraç edilen kâğıtlar içinde kamu kesiminin çı- kardığı Hazine bonosunun GSMH've oranı yüzde4'ten. yüzde 15.8'e:dev- lettahvillerinin oranı ise yüzde 3 "ten. yüzde 4.5'e çıkmıştır. Özel sektörce çıkanlanhissesenetlerinin GSMH'ye oranı ise söz konusu dönemde ancak yüzde 0.3- yüzde 1.0 arasında seyret- miştir. Bugözlemler. ~finansalserbest- leştirme" söyleminin aslında kamu mali politikasının bir uzantısı olarak işlediğini ve devletin. normal vergi ge- lirlerini özel sermaye kesimine yö- nelik olarak yaygınlaştırmak yerine, ideolojik olarak sürdürdüğü bir rant transferi politikasının temel biraracı olduğunu belgelemektedir. Kamu fi- nansman gereğinin karşılanmasında devlet. v ergi gelirlerini kökten bir re- formla yaygınlaştınp, özel sermaye- nin sivil vergi ve tasarruf havuzuna olan katkısını arttırmak yerine. -ka- mu kesimi dengelerinin bozulması pahasına- mali piyasalara doğrudan müdahaleyle karşılama voluna git- mektedir. Bu tercihin Türkiye günde- mindekı güncel söylemi ise "finan- sal serbestieştirme", "daha açık piya- sa ekonomisi" ve "küreselleşme" gi- bi içenği pek belli olmayan slogan- larda ifadesini bulmaktadır. Bu gözlemlerimizeek olarak 2 no- lu tablodaki veriler. Ml ve M2 cin- sinden para arzının düşüş içinde ol- duğunu. buna karşılık M2Y'nin ora- nının arttığını göstermektedir. Bilin- diği gibi MI ve M2 cinsinden para sto- ku sadece ulusal para (TL) bazında- ki parasal büyüklükleri ifade eder- ken M2Y. bu rakama döviz tevdiat hesaplannın da ila\e edilmesiyle bu- lunmaktadır. Elimizdeki veriler, Türk Lirası cinsinden tanımlanmış para ar- m Hazîne.finansteketi • Kamu finansman gereğinin karşılanmasında devlet, vergi gelirlerini kökten bir reformla yaygınlaştınp, özel sermayenin sivil vergi ve tasarruf havuzuna olan katkîsını arttırmak yerine, kamu kesimi dengelerinin bozulması pahasına mali piyasalara doğrudan müdahaleyle karşılama yoluna gitmektedir. TABLO: İHRAÇ EDİLEN MENKUL KIYMETLEF 1. İhraç Edilen Menkul Kıy. Kamu Kesimi Devlet Tarıvili Hazine Bonosu Özel Kesim Hisse Senedı Ozel Sektör Tahvılı Varlığa Dayalı Menkul Kıy. GENEL TOPLAM II. Parasal Göstergeler Dolaş/mdaki Para M1 M2 M2Y Toplam Mevduat Vadeser ftîtevdtıat Vacfett Mevduat DTH fiezerv Para Yurt-lçı Kredi Hacmı Kaynaklar. TCMB Yıliık Rapor. 2 I VE PARASAL GÖSTERGELER (GSMH'NİN %'Sİ OLARAK) 1988 6.9 3.0 4.0 0.9 0.3 0.2 0.0 7.8 35 8.8 21.1 28.4 30.3 6.1 12.3 7.4 9.4 22.5 1989 7.7 3.9 3.3 1.0 0.4 0.3 0.0 8.7 3.7 8.5 20.5 26.6 27.8 5.5 12.0 6.1 9.0 18.9 1990 5.4 3.1 2.1 1.0 0.5 0.2 0.0 6.4 72 7.9 18.0 23.5 24.7 5.0 10.1 5.5 7.2 18.8 1991 7.6 1.9 5.4 0.9 0.6 0.1 0.0 8.5 6.9 7.4 18.5 26.5 27.4 4.6 11.1 8.0 6.9 20.6 1992 12.9 5.6 6.9 2.0 0.4 0.1 1.3 14.0 34 7.1 17.3 26.6 27.8 4.3 10.2 9.4 7.0 22.1 16.8 7.5 9.0 3.5 0.4 O.O 26 20.3 3.2 6.5 14.1 23.7 24.5 3.9 7.7 9.5 6.5 22.7 TTfr -f . 22.9 5.1 16.7 2.2 1.0 0.0 1.1 25.1 3.1 5.9 16.2 30.7 31.7 3.3 10.3 14.5 7.3 19.9 20.3 4.5 15.8 2.2 0.6 0.0 1.5 22.5 2.9 5.2 16.6 34.3 zının(M2) I988'de GSMH'nin vüz- de 21.I 'ini oluştururken bu rakamın 1995'te yüzde 16.6'vagerilediğini; bu- na karşın yabancı para cinsinden ifa- de edilen M2V "nin aynı dönemde yüzde 28.8 'den. yüzde 31.3 'e çıktığı- nı göstermektedir. Dolav ısıyla ulu»al ekonomide ulusal para binminin kul- lanımı giderek gerilerken girtikçe ar- tan bir para ikamesi (dolanza.syon) tehlikesi öne çıkmaktadır. Yabancı para birimlerine > önelışjn diğer birgöstergesi mali tasarruf bı- çimlerinde kendini göstermektedir. Bankacılık kesımindeki TL cinsin- den gerek vadesiz. gerek vadeli mev- duat GSMH "\e görece sürekli azalan biroran eğiliminde olmasına karşın. döviz tevdiat hesaplannın (DTH) GSMH 'ye oranı 1988-1994 arasında iki misli artmıştır. Bu gözlemlerin ışı- ğında. ulusal mali pıyasaların gerek likit para arzı, gerjkse tasarruf bi- çimleriyle giderek ulusal para biri- mınden uzaklaştığı görülnıektedir. Kısa vadeli sermaye Türkive. ödemelerdengesinde ser- maye hareketlerıni 1989 vılında bü- tünüyle serbestleştirmiş durumdadır. Bu adım ile dış sermave hareketlen üzerindeki bütün kontroller ve dene- tim kaldınlmış ve Türk finans piya- salan kısa vadeli sıcak paranın spe- külasyonuna açılmıştır. Bö> lece ulu- sal piyasalarda döv ız ve faız kuru bır- birine bağlanarak Merkez Bankası'nın kontrolünden çıkmış durumdadır. Ar- tık bu vapı altında makro-finansal dengelerin sağlanmasının gerekli ko- şulu. vurtiçi faiz getirisinin, dövize bağlı spekülatif getinden yüksek ol- ması: yani ree! faiz haddinin aşırı yüksek tutulmasıdır. Böylece uyan- lan kısa v adeli (spekülatif) yabancı ser- mave. bırşandan kamuaçıklannı "dış tasamıflar"" bıçimiv le finanse eder- ken bir vandanda ulusal ekonominin ithalat ve tüketim hacmini genişlet- mektedir. Spekülatif kısa vadeli sermaye ha- reketlerine açılan birekonominin te- mel ıkılıme. bir vandan makro- fi- nansal dengenın sağlanması için re- el faiz haddini döv iz kurunun aşınma haddinin üstünde tııtma gerekliliği. diğer v andan da döv ızde ulusal para- nın aşın değerlenmesı sonucu dış tı- carete açık üretici sekıörlerin gerıle- mesı olgusudur. Yüksek reei faız-aşı- rı değerli döv ız kuru politikaMna sı- kışan ulusal ekonomide sabıt vatı- nmlara vönelmek yerine, tüketim ve ithalat patlamasına dönü^mekte ve cari işleınler açığını tehlikeli biçinı- de yükseltmektedir. Bu sürecin ana unsurları. 3 nolu tabloda sergilenmektedir. Sıcak para- nın ulusal piyasalardaki net getırisi ilk sütundaveriimektedır. Bugetirı. ulu- sal mali piyasalarda en yüksek geti- riyi veren finansal yatırım aracı ile dö- \ iz kurundaki aşınmanın (depreciatı- on) oranı olarak hesaplanmaktadır. Bu oran. dönem başında TL'ye dönüş,- riiriilen yabancı finansal sermaye ya- tınmının. TL bazında faiz geliri elde ettikten sonra tekrardan vabancı dö- vize dönerek yurtdışına çıkanIması so- nucu elde ettigi kazancı formüle et- mektedir. Bu işlem boyunca TL ba- zında reel faiz getırisi. yabancı para TL alırn satımmı veren döv iz kurun- daki aşınmavı karşılıvorsa. net bir spekülatif kazanç söz konusudur. Tab- lonun ikinci sütunu. bu kazancı ulus- lararası alternatif pivasalardaki be- lirleyici bir gösterge ile karşılaştır- maktadır. Söz konusu alternatif, finan- sal getiri olarak genellikle Londra pa- ra piyasalanndaki faızoranı. LIBOR. kullanıldığındanbızdeburadabu ve- riyi kullanmavı uvgun gördük. Tabloda üçüncü \e dördüncü sütun- lar. sırasıyla. Türk ekonomisine giren ve çıkan kısa vadeli sermaye hareke- ti briit hacim miktarlarım vermekte- dır. Burada "kısa vadeii spekülatif ser- maye" kapsamı içerisinde ödemeler dengesi bilançosunun: (ı)portfö.v va- tınmlan ile kısa vadeli sermaye ha- reketlen alt-kalemlerinden(ii)yerle- şık olmavanlar döviz tevdiat hesap- ları ve (iii) bankacılık kesıınini sağ- ladığı dış krediler işlem hacmi mik- tarlannı almaktayız. Tablonun beşin- ci sütunu bu rakama -kayıt dişi ekonominin uluslararası işlem hac- mının birgöstergesi olarak-ödemeler dengesi net hata ve noksan miktarlannı ilave etmektedır. DÜZELTME 'Sıcnk Ptını ve Türki) e' uıllı bıı ılızi Doç. Dr. Erinç Yehtcııı ve Doç Dr. ErolBıılktm larufuuhm luıztıiaımıvjttr. Dii:cllir. özıir dilenz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle