Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SOTEMMUZ1996SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yavuz Turgul, Şener Şen ve Uğur Yücel 'üçlüsü'nden yeni bir film: "Eşkıya"...
Macera, aşk ve ilıaııetiıı öykiisü
D U Y G l DURGL'N
3 5 yılını hapıste geçırmiş. ardından
özrjîürlüğüne kavuşmuş bir insan, hapse
diLşme nedenının en >akın arkadaşının
ıhaneti olduğunu öğrenirse neler olur?
Intîkam hırsıyla geldiği Istanbul'da
bıçkın bir kenar mahalle delikanlısı ıle
buluşan yaşam çızgıleri onları ne türlü
serüvenlere sürükler?
Yavuz Turgulun yeni filmi "Eşkıya",
işte bö> le bir karaktenn portresini.
yaşadığı inanılmaz seriivenleri seriyor
gözlerönikıe. Fılmin kalabalık ve ünlü
bir oyuncu kadrosu var. Turgul.
"Muhsin Bey" \e "Aşk Filmlerinin
Unutulmaz Vönetmeni" gıbi
fılmlennde bırlikte çalıştığı Şener Şen
\e Uğur Yücel ile bir kez daha
buluşuyor "Eşkıya"da Pop müzığı
şarkıcısı \eşim Salkını. Gülgün
Feyman, Vlithat Bereket, MFÖ'nün
Özkan'ı göze çarpan ünlü isimler
arasında. Çekımlen Balat, Fener.
Hıdiv, Beyoğlu, Çubuklu gibi istanbul
mekânlannda gerçekleştirilen
"Eşkıya"nın çekimine 15 ağustostan
başlayarak Urfa'da de\am edilecek.
Teknik altyapı ve sesli çekimleriyle 1
milyon dolara mal olacak film üzerine
Yavuz Turgul ıle görüştük.
- Sin daha çok, toplunısal değişime
avak uvduramavan. kenarda köşede
k'almış bin?\lerin hıi/ünlü övküleri ile
tanıdık. Bu kez nasıl bir öykü
anlatacaksınız bize?
TURGUL- Sözünü ettığınız ınsanlara
kıyıda kalmış mı demek lazım
bilemiyorum. Kenara itilmişlik
çoğunlukta olan ın^anların derdi gibi
Türkiye'de. Bir Muhsin Bey ya da
diğerlerine baktığımızda marjınal bir
tip yok gıbi geliyor benim
öykülerimde. Yaşamın içindeler hepsi
de. Unutulmuş degerler gibi belli
kalıplann ıçinde olmaktan nefret
edivorum. Bu vüzden bu filmde farklı
• 'Bîzim içinde bulunduğumuz dönemde, sinemacılar olarak üstünde durmamız
gereken şey de benim kabaca macera diye nitelendirdiğim, ama aslında seyircinin de
filme katılarak ve onu keşfetmek arzusu duyarak yaratılacak olan o müthiş akıcılığı
bulabilmek. Çünkü sinema, insanlann ideolojik görüşlerini aktarma alanı değildir.'
bir denemeye giriştim. Filmin özüne
baktıgınızda da ana konuyu aşk.
macera, intikam ve ihanet oluşturuyor.
- Kendinize yakın gördüğünüz bir tarz
mı macera?
TURGUL- Hangimize yakın değil ki?..
Yunan tragedyalanndan tutun da
Shakespeare'e kadar uzandığınızda ne
büyük maceralarla karşılaşmıyor
muyuz? Macera derken kaba
anlammda algılanmaması gerek.
Dramatik yapı anlamında insanlan
süreklı sorduran. kuşkuya düşüren.
sorgulatan bir türü kastediyorum.
Bundan sonra acaba ne olacak derken
onu keşfetmeye çalışmasından söz
edıyorum .. Seyircinin en büyük
yanılgısı keşfetme çabasındaki
'Acemilikgeride kaldı'
*Eşkıya"da Şener Şen ile birlikte
başrolii üstlenen Uğur Yücel, Eşkıya
Baran'ın (Ş. Şen) Istanbul'da
karşılaştığı bıçkın delikanlı Cumali'yi
canlandınyor.
1986'da yine Yavuz Turgul ile yaptığı
"Muhsin Bey"den sonra. sinemaya
uzun bırara veren Yücel içın
"Eşkıja", oy unculuk araştırması
nıteliğınde bir deney ım.
"Yine on \ıl önceki anlaf ıvla yola
çıktık
1
* dıyor Yücel; "Yaptığımız işe
çok özen gösternoruz. Önemli olan
bizim bir değer olarak kavdertiğimiz,
özen olarak altını çizdiğimiz her
sözcüğün fılmin vizvona çıktığında
yerini ve anlanıını bulması. Bu
nedenle bü> ük bir titizlikle yüreğimizi
vererek göre>imizi vapmava
çalışıyoruz".
Yavuz Turgul ve Şener Şen ile birlikte
çalışmak ise her şeyden önce bir
"nefes meselesı"" Yücel içın.
~İnsanlar arasındaki iletişim
açısından a>nı zamanlamada nefes
alıp verebilmek çok güç. Sinema
sanatı icerisinde biz, aynı zanıan
dilimi icerisinde nefes alıyoruz.
Pavlaştığımız çok şev var. Ama benim
üzerinde en çok durduğum şe> şu:
Ben gerçek sinema oyunculuğu
kimliğimi Muhsin Btv'de vakaladım.
Sinemav ı benden çok daha iyi bilen
bir usta yönetmen ve usta oyuncu
Şener Şen ile çalıştım. Aradan on yıl
geçti. Bir sinema o> uncusunun on yıl
IJON unca bir vönefmeni nasıl
bekJediğini açıklamak zor. Bunun
yanıtını da umanm izleyküer filmde
verir" diyen sanatçı "Eşkıya"yı,
oyuncu olarak acemilik dönemini
geride bırakıp olgunluğa geçişinde
önemli bir deneyim olarak
değerlendiriyor.
yanılgılandır. Eğer her keşfettiği şey
filmde varsa. canı sıkılır. Ama
keşfetmeye çalıştığı şeyin başka
mecralara doğru aktığını görünce daha
fazla meraklanmaya başlar. Ancak
kalıplan kırabilmek ve dramatik
yapıda var olan verilerle oynayabilmek
çok başanlı yaratıcılann işidir.
Omeğin Shakespeare'i öyle
değerlendirırim. Çok muazzam bir
dramatik yapıyı müthiş biredebi dille
süslemeyi bilmiştır... Bizim içinde
bulunduğumuz dönemde. sinemacılar
olarak üstünde durmamız gereken şey
de benim kabaca macera olarak dıye
nitelendirdiğim. ama aslında seyircinin
de filme katılarak ve onu keşfetmek
arzusu duyarak yaratılacak olan o
müthiş akıcılığı bulabilmek. Çünkü
sinema insanlann ideolojik görüşlerini
aktarma alanı degildır. Sız o zaman
filmlerde bir şeyler öğrenmeye giden
öğrencilere dönüşürsünüz ve "Bakalım
bu büyük, derin düşünen yönetmen
bana neler öğretecek" diye düşünmeye
başlarsınız. Oysa söz konusu film eğer
gerçek bir sanat yapıtı ise bir sürü şey
öğrenirsiniz zaten.
- Peki estetiğin önemi nerede başhyor?
TURGUL- Estetik. filmin dramatik
yapısının hızmetınde olmalı. Estetıkten
yola çıkarak film yapamazsınız. Bir
hikâyeden yola çıkarak yaparsınız.
- Senaryoyu ne kadar zamanda
tamamladımz?
TURGUL- Öykünün oluşması ve
bugüne gelmesı on yılı buluyor. On yıl
içinde pıştı. Daha başka projeler vardı.
onlar araya girdi. Benim her projem
böyledir. Uzun bir sürede olgunlaşır.
Ben hiçbir zaman öykü, sinopsıs
yazmam zaten; direkt olarak tretmanla
başlanm.
- Şener Şen, Uğur Yücel, Yavuz Turgul
üçlüsünü böv le zaman zaman bir araya
getiren nedir peki?
TURGUL- Ortak mutluluğumuz olan
sinema. Belli düşünceler konusunda
hemfikirolmamız. Düşünsel. artistik
ve oyunculuk anlamında pek çok
konuda buluşuyoruz. Belki de bu
benim şansım. Türkıye'nin en büyük
iki oyuncusuy la bırliktey im. Onlann
düşünceleri de benim onlann
oyunculuguna katkılarım. Bir de beni
taşıyabıliyorlar. bana katlanabiliyorlar.
En önemlisi de bunu hiç zorlanmadan
yapabüıyorlar.
- Filmin çekim süreci belgesele alınıyor.
Bu belgeseli nasıl değerlendirmeyi
düşünüvorsunuz?
TURGUL- Tomris Giritlioğiu, benimle
ilgili birbelgesel hazırlıyor. Asıl
düşündüğümüz bu belgeselle bir film
çekiminin nasıl olduğunu sinema
öğrencilerine göstermek. Çünkü bu
çocuklar hiçbir şey bilmeden eğitım
görüyorlar. Halbuki gerçek hayat çok
farklı. özellikle Türkıye'de... Bu tür bir
projenin bütün yönetmenlerle
uygulanmasının daha doğru olduğunu
düşünüyorum. Diğer yönetmenlerin
setlerinde de bu tür belgesellerin
yapılması ve öğrencilerin. farklı
yönetmenlerin çekim tarzlannı
görmelerinde büyük yarar var.
Darphane sergileri eylül sonuna dek uzatıldı
Kültür Servisi- Tarih Vakfı'nın HA-
B1TAT II Kent Zirvesi nedeniyle eski
darphane binalarında gerçekleştirdiği
"Dünya Kenti İstanbul" ve "Tarihten
Günümüze Anadolu'da KonutveYerleş-
me~ başlıklı ikı sergi. gördüğü yoğun il-
gı nedeniyle 29 eylüle dek uzatıldı. Ko-
nuyla ilgili olarak, Tarih Vakfı Genel
Sekreteri OrhanSUier, İstanbul Müzesi
Genel Koordinatörü Çelen Bilan. Kültür
Etkinlıkleri Sorumlusu Işıl Uyar\e Mü-
nevverEminoğhı'nun katıldığı basıntop-
lantısında. ziyaretçı anketleri sonuçlan,
sergiler süresince yapılan egitsel çalış-
malar ve gerçekleştırilmesi planlanan
yeni projeler hakkında bilgi verildi.
29 mayısta açılan ve ilk etapta 31 tem-
muza kadar sürdürülmesi planlanan ser-
giler bugüne dek 21.595'i biletli toplam
23 bin kışi tarafından ziyaret edildi. Gün-
lük ortalama 393 kişinin gezdiği sergiye
bir günde gelen en çok ziyaretçi sayısı ise
1090. Geçtiğimiz pazar günü gerçekle-
şen bu yüksek ziyaretçi sayısıyla rekor
kırdıklarını belirten Vakıf yetkilileri, ser-
gilerin gördüğü ilgıden son derece mem-
nunlar. Gelen 23 bin ziyaretçiden 15 yaş
üstündeki 1800'üne uygulanan anketle-
rın sonuçlanna göre yüzde 87"si yerli
olan ziyaretçilerin. yüzde 80'i üniversi-
te, yüzde 14'ü lise ve ortaokul mezunu.
Yüzde 60'a \aran oranla kadınlann er-
keklere göre daha fazla ilgi gösterdiği
sergiye şımdiye kadar ağırlıklı olarak ta-
sanm grubundan (mimar. grafiker. sa-
natçı vb.), sanat tarihi ve arkeoloji ala-
nında eğitım görmüş kişiler ve ögrenci-
ler geldi. Bunlann yüzde 6 - 7 si sergiyi
beğenmedıklerini belirtırlerken. yüzde
93 "ü getirdikleri eleştirılerle birlikte ser-
giden olumlu söz ediyor. 1800 anketin
sadece dörtte bin anketörleraracılığıyla
gerçekleştırilirken, üçte biri izleyicinin
kendi isteğiyle yapıldı. Böy lece izley ici-
yi olayın içine çekebıldiklerini ve onla-
n tepki vermeyeyönelttiklerini söyleyen
Çelen Bilan, serginin amaçlanndan biri
olan paylaşımcı ve duyarlı izleyiciye
ulaştıklannı belirtti. Anket sorulan ara-
sında yer alan açık uçlu bir soruyia izle-
yicinin düşüncelerini. önerilenni ve bek-
lentılerini onlann öznel ifadeleriyle ala-
rak daha net bilgiler elde ettıklerini bıl-
diren yetkililer, çocuklara yönelik egit-
sel çalışmalann da hem çocuklara hem
de kendilerine büyük yarar sağladığı gö-
rüşündeler. Vakfın kurduğu temaslar
doğrultusunda düzenlenen bu egitsel et-
kinliklereyazokullarınakayıtlıöğrenci-
ler onbeşerlı küçük gruplar halinde ka-
tıldılar. Oğrencilerözel eğitimciler tara-
fından haftada üç gün sergiyi gezme fır-
satı bulurken. bu günlerde darphanede
gerçekleştinlen çeşıtli güzel sanatlarça-
lışmalannada katıldılar Böylece çocuk-
lar kendileri için hazırlanan ve gün bo-
yunca sürdürülen etkinlıklerle resim, ya-
ratıcı drama çalışmaları. yazdıklan mek-
tuplar ile sergiden aldıklanm yansıtma
olanağı buldular.
Tarih Vakfı'nın sergiler süresince ger-
çekleştirilmesine büyük önem verdiği
bir diger çalışma da kültürel etkinlikler.
1 haziran - 28 temmuz tarihleri arasında
52 günde gerçekleştinlen etkinlikler ara-
sında 5'i tiyatro. 18'i konser, 9'u konfe-
rans. 4"ü dans gösterisi, 2'si şiir dinleti-
si.3'ü tarihi gösteri sanatlanndanörnek-
ler (meddah, Karagöz) ve İFSAK'la or-
taklaşa düzenlenen saydam gösterileri
olmak üzere toplam 58 etkinlik yapıldı.
Bütün bu etkinliklerle bir kültür merke-
zi kimligıne de bürünen darphane, 2001
yılında istanbul Müzesi olarak yeniden
açılmak üzere eylül ayı sonunda kapatı-
lacak. Bu süre boyunca pazartesi ve sa-
h günleri dışında her gün 10.00 / 19.00
saatleri arasında açık kalacak sergiler.
öncelikle Türkiye içinde. sonrasında
yurtdışında tekrarlanacak.
IngittzsanatçıHekn ChadmckHn esrarengizölümü
Kültür Servisi - İngiliz sanatçı HeJen
Chad»ick'ın ölümü. sanat
dünyasında üzüntüyle karşılandı.
tngiliz basınında "döneminin önde
geİen sanatçılanndan" bin olarak
nitelendirilen Chadvvick. 1987
yılında Ingilizlerin ünlü sanat ödülü
Turner'a aday gösterilen ılk kadın
sanatçıydı. Şimdi sanatçının aynı
ödüle aday gösterilen ilk ölü sanatçı
olma olasılığı söz konusu... Buyıl 15
martta anıden
fenalaşarak kalp knzi
geçiren Helen
Chadvvick'in ölüm
nedeni kesin olarak
biünmemekle birlikte,
doktorlar. herhangı bir
kanıt göstermeden
sanatçının kalp kası
iltihabından öîmüş
olabileceği olasılığı
üzerinde duruyorlar.
42 yaşındaki Helen
Chadvvick'in ani
ölümü. sanat dünyasında kötü bir
şaka gibi algılandı; Sanatçının
üzerinde çalıştığı son işi, iki yıldır
Ingiltere'deki King's College
Hastanesi'nden özel izinle aldığı
ceninlerin fotofiraflarmdan
oluşuyordu. "Dondurulmuş
YaşamJar"adını vermişti bu işe.
Tamamlar tamamlamaz, yaşama
vedaettı.
Gençlik döneminde feminist
mesajlar içeren işleriyle gündeme
gelen Helen Chadvvıck'ın son
yıllardaki ılgı alanı ınsan vücudu ve
sınırlanydı.
"İnsan vücudunu ölmeden,
çürümeden. içi boşalmadan hemen
önceki anında yakalayıp
gösterebilmeyi isti\orum" demıştı.
30'lu yaşlannda yaptığı işlerinde
yavaş yavaş kırışmaya başlayan
C
hadvvick, 1987
yılında İngilizlerin
ünlü sanat ödülü
Turner'a aday gösterilen ilk
kadın sanatçıydı. Şimdi
sanatçının aynı ödüle aday
gösterilen ilk ölü sanatçı olma
olasılığı söz konusu...
tenınin detaylı fotoğraflannı çekip
sergileyen Helen Chadvvick.
sonradan bakışım iç organlara
cevirerek kendi hücrelerinin
misroskobik fotoğraflanndan yola
çıkan resımler vapmıştı.
İngiliz bir babayla. daha sonra
ülkesine dönen Yunan asıllı bir
annenin çocuğu olarak dünyaya
gelen Helen Chadvv ick, Exeter
Üniversitesi'nde arkeoloji ve
antropoloji eğitimini yanda bırakıp
sanat okuluna gitmeye karar
venniştı. Londra'dan önce
İngiltere'nin güneyindeki sahil
kentlerinden Brighton'da belli ölçüde
tanınan Chadvvick'in Londra sanat
dünyasına kabulü, Çağdaş Sanatlar
Enstitüsü'nde(ICA) 1986 yılında
açtığı bir sergide yer alan ve moloz
dolu bir cam kuleden oluşan
"Carcass"(Karkas)
adlı yapıtının bir sızıntı
yapıp galeriyi pisliğe
bulamasıylaoldu!
Basının yoğun ilgisiyle
karşılaşan bu aksilik,
Chadvvick'i birden
sanat çevresine tanıttı.
Bir sonraki yıl Turner
ödülüne aday
gösterilen sanatçı.
ödülü kazanamadı, ama
Avrupa ve Amerika'da
pek çok galeriden
teklifler almaya başladı. 1993 yılında
Londra'daki Serpentıne Galerisi'nde
açtığı bir sergi, sanatseverlerin
hücumuna ugradı. Chadvvick, burada
"Piss FfcAvers" adı altında, kendi
ıdrannın kar üzennde bıraktığı
izlerin birer kopyası olarak
gerçekleştirilen heykeller ve
"•Cacao" başlıklı bir çikolata
fıskıyesi gerçekleştirmişti.
ALINTILAR
TAHSIN YUCEL
İnsanlar ve Hayvanlar
"Batılı insan, özellikle tarihinin son dörî yüzyılın-
da, insansallıkla hayvansallığı birbirinden kesınlıkle
ayırmayı bir hak olarak benimsernekle, bırınden al-
dığı her şeyi ötekine vermekle uğursuz bir dönemi
başlattığını, durmamacasına daraltılan bu sınırın in-
sanlan da birbirinden uzaklaştırmaya ve gittikçe da-
ha sınırlı bir azınlık yaranna, bir insanlık ayncalığı is-
temeye yarayacağını, bu insanlığınsa, ılkesinı vekav-
ramını özsaygıdan aldığı için, daha doğar doğmaz
çürüyeceğini anlayamamıştır."
Levi-Strauss'un bu sözleri ne denli yinelense az,
çünkü bızı çağımızın insanının yıkıcı edimlerinın, ki-
mı insan toplulukları da işin içinde olmak üzere, ni-
ce türlerin soyunun rüketilmesinin kökenıne götürü-
yorlar. Hiç kuşkusuz, insanlar hayvanlardan her za-
man nerdeyse sınırsızca yararlanmışlar; ustelik, Ba-
tılı insana özgü bir tutum da değıl bu. Ama Levı-Stra-
uss bu sözleri söylerken. gözlerının önünde. Avru-
pa'dan uzaklarda, "insanlık adına" ve "insanlık ya-
rarına "yapıldığı söylenen kızıl ve kara derilı kıyımla-
rı vardır; onun için, ınsanın çürümesmin kaynağı da
ötekini "düşman " bile saymadan öldürme, otekınin
uzun çabalar sonunda. belli bir dûnya görüşü doğ-
rultusunda kurduğu zengınlıklerı "farklı" dıye ya da
kuçük ve geçıcı çıkarlar uğruna yok etmek ya da
başka şeye dönüştürmektir. Ama işın ıçıne conqu-
istador'lann eyleminı sokalım, sokmayalım. "insan-
sallıkla hayvansallığı birbirinden kesınlikle ayırmayı
bir hak olarak benımseme"ri\r\ bizı bındiğımiz dalı
kesmeye yönelttiğinı. bu arada, hiç de doğal. hiç de
insanca olmayan araçlarla. doğayı budadıkça, kent-
lerimizi büyüttüğümüz ölçüde doğadan uzaklaştık-
ça, bitki ve hayvanlarla ılişkılerımızı nerdeyse teme-
linden değiştirdığimizı söylememiz gerekir. Kendi ya-
şam ortamımıza şöyle bir göz atmak bile bunu sap-
tamak için yeterlı: onları değil, ındirgenmiş biçımle-
rinı yeğliyoruz artık: kaçtığımız ya da yok ettiğimiz
bahçelerın ve ormanların bıraktığı boşluğu saksı çı-
çekleriyle doldurduk, artık lyiden iyiye koptuğumuz
hayvanlarla ılişkimizın yerini de birkaç hayvan türüy-
le, kedi, köpek, kafes kuşu ve süs balığıyla sürdür-
düğümüz kuşkulu ilişkilerle.
Ne var ki, yalnızca "kafes kuşu"ya da "süs balığı"
sözcükleri bile onlarla ılişkimizın ve onlara duyduğu-
muz gereksinimin türünü göstermeye yetıyor. Bu
bitkilere ve bu hayvanlara yaşamsal bir gereksınim-
le bağiı olmadığımızdan, birer "süs" olarak, daha
çağnştırıcı bir deyişle, birer "lüks" olarak sokuyoruz
onları yaşamımıza, nerdeyse doğal özellıklerıne ters
düştükleri ölçüde benımsıyoruz. Akvaryumdaki ba-
tık, doğal yaşamın uzak bir gostergesı olmaktan çok
(bu yaratıkların doğal sulardan gelmedıklenni çok iyi
bılıyoruz), evın görüntüsünün birparçasını oluşturu-
yor. Nıce yüzyıldır ınsanın ayncalıklı yoldaşı olarak
değerlendirilmiş olan at, bugun bırkumar ve oyalan-
ma aracına indirgenmiş durumda: ya yarışlarda ko-
şuyor ya da sırtında hiçbir yere gıtmeyen insanlan
taşıyor. Kediyle köpekse, daha çok bırtakım aynca-
lıklı türlerden geldikleri, hatta belli eğıtımlerden ge-
çip belli becenler kazandıkları, başka bir deyişle, do-
ğalanndan ya da doğallıktan uzaklaştıklan ölçüde
değer taşıyor bizim için. "Lüks" nıtelıklen gittikçe
daha ağır basıyor.
Hiç kuşkusuz, yalnızca bugüne ilişkin bir özellik de-
ğil bu, XIX. yüzyıl Fransa'sının seçkın çevresının gö-
nül ve eğlence yaşamını anlatan bir kitapta okudu-
ğumuza göre romantık dönemde seçkın semtlerde
"moda" armağan "tazı"dır; insanlar "mucevher" ya
da "çiçek sepeti" sunargibi tazı sunarlarsevdıkleri-
ne; sokaklarda dışili erkekli, irilı ufaklı tazılar koşuşup
durur. Musset'nin çok sevımli bir dişı tazısı vardır, hü-
zünlü ozan Lamartine de Doğu yolculuğundan çok
çekici ve çok "akıllı" tazılarla donmüştur. Ne var ki,
moda gerçek gereksınımlerden uzaklaştığı ölçüde
kısa ömürlüdür: çok geçmeden tazının tahtına uzun
ve dalgalı tüylü bışon, onun tahtına bodur buldog,
onun tahtına da kaniş yerleşir. Bugün de, bir araba-
nın ön ya da arka penceresinden, bıblo ya da oyun-
cak boyutunda köpeklerın birden kımıldadığını gö-
rerek şaşınp kalıyoruz. Yararsızlığın, yanı "lüksün"
son perdesi!
Ama günümüzün yaşamı birtakım hayvanlar için
mutlu ışlevler de yaratmıyor değil. Örneğin. sokak-
ta, her biri ipıni bir başka yana çeken iki kanişin ar-
dından güçlüklü yürüyen gün görmüş bir yaşlı hanım-
la karşılaştığımız zaman, kökeni öyle bile olsa, lüks,
süs ya da gösteriş gelmiyor usumuza; bıliyoruz kı,
yaşlı hanım fazlasıyla gereksinim duyduğu. ama çok
ender ulaşabildiğı insan ilişkılerinın, artık semtine uğ-
ramaz olmuş evlı oğulun, kızın, torunun, gelinin ya
da yeğenin, hiçbir işe yaramasa da insana can yol-
daşı olan evlatlığın yerini onlarla dolduruyor; onlar da,
yaramaz torunlar gibi, büyük hanımın oturup kendi-
ni dinlemesini, bacak ve göğüs ağrılarına kulak ver-
mesine bir an bile olanak bırakmıyoriar. Peki. köyden
kente göç yarışının gittikçe hızlandığı şu son yıllar-
da, sayıları her geçen gün biraz daha artan. ama in-
sanlar gibi ekmek kavgasına girişecek yerde, apart-
man eşiklerinin mermerleri üzerinde çile dotduran
Sıvas- Kangallar'a ne demeli?
Onlar hangı yrtırilm.ş ya da bulunmuş. ama her iki
durumda da kuşkulu işlevi gerçekleştirmeye geldi-
ler ki?
Nükleer karşıtı heykel
sempozyumu
Kültür Servisi- Türkiye de son 30 v ıldır süren nükleer
santral kurma çabalanna tepkı olarak Türk \e
Ukraynalı altı sanatçı Akkuyu'da düzenlenecek
nükleer karşıtı heykel sempozyumunda buluşuvor. 1
ağustos- I eylül tarihleri arasında gerçekleştırılecek
sempozyum Akkuyu'nun Büyükeceli kövunde
gerçekleştirilecek. Sanatçılar. tümüyle gönüllülük
ilkesine dayalı olarak gerçekleştireceklen vapıtlannı
Büyükeceli Belediyesi tarafından düzenlenecek
"Nükleer Karşıtı Park'a armağan edecekler. Avnca.
Hiroşıma ve Nagazaki'ye atılan atom bombalannın
51. y ılında Türkiye'nin nükleer planlarını protesto
etmek için nükleer karşıtlan 3-4 ağustosta Akkuyu'da
buluşacak. Programa herhangı biretkınlıkle katılmak
isteyenlenn 212 260 70 73 numaralı faksa bildırmeleri
gerekiyor.
10. Kıbrıs Gençlik Festivali
Kültür Servisi- Üniversite Temsılcıler Konseyi
(ÜTK)'nin düzenlediği 10. Kıbns Gençlik Festivali.
29 temmuz-9 ağustos tarihleri arasında
gerçekleştırıliyor. Açılış yürüyüşü ile başlayan fe.stival
kapsamında konser, konferans. tiyatro. anma günü gıbi
etkinlikler yer alacak. Bızım Tiyatro'nun. Zafer
Diper'in oyunculuğuyla Avnı Dılligil Tiyatro Ödülü
kazandığı 'Yargf adlı oyunu 1 ağustos günü
Lefkoşa'da sergilenecek. Bir dığer önemli etkinlik ise
PEN Yazarlar Derneğı Başkanı Şükran Kurdakııl'un
konuşmacı ve Zafer Diper'ın şiir sunucusu olarak
katılacağı "Nâzım Hikmet'ı Anma Gecesı'. 30 temmuz
günü Lefkoşa'da gerçekleştırılecek