Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22TEMMUZ1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
SEKA'nın kâğıt fiyatlannı ucuzlatmasının ardında, ithalatla rekabet edememesi var
Hakaz zam, indirim getirdiHULVAGENÇ
Diğer pek çok kamu kuruluşu gibi
ürünlerininfiyatınaherayenflasyonlapa-
ralel olarak düzenli zam yapmayı yöntem
edinen SEKA, bu ayın başında yaptığı
•'indirimle" herkesi şaşırttı. Ancak SE-
KA'nın kâğıt fiyatlannda yaptıgı indıri-
min ardında. gerçek bır maliyet hesabı-
na dayanmayan sürekli zamlarla. ithal
kağıtla ürünlen arasındaki fiyat farkını
büyük oranda açması ve bu yüzden ra-
kabet şansını tümüyle yıtırmesı yatıyor-
du. Ucuz ithal kâgıtlayenı birdengesağ-
layabılmek ıçin bazı ürünlenne yüzde
3.6 ile 8 oranında ındinm yapan SEKA.
talep eksıkJrgr nedeniyle durma noktası-
na gelen Dalaman fabrikasındakı üreti-
mi canlandırmak için. l 'inci hamur kâ-
ğıt fiyatlannda da yüzde 20 iskontoya
gidiyor.
lktidara gelen partilerin uyguladığı po-
litikaların uzantısı olarak heray ürünle-
rine enflasyon oranında zam yapan SE-
KA. fiyat \e kalıte bakımından daha ca-
zıp hale gelen ithal kâğıdın iç piyasada-
ki pazar payını arttırması üzenne, reka-
betçi politikayı seçti. Gazete, okul kita-
bı ve 3'üncü hamurkâğıda yüzde 8. l in-
dirim uygulayan SEKA. kraft torba kâ-
ğıdını yüzde 3.6 oranında ucuzlatırken klu-
paklı kraft torba kâğıdmı yüzde 3.9 aşa-
gıya çekti. SEKA. ıçpiyasada ithal ürün-
• Hükümetlerin
politikalan çerçevesinde
kâğıt fiyatlanna her ay
maliyet hesabına
dayanmayan, ancak
enflasyona paralei giden
oranlarda sürekli zam
yaptığı belirtilen
SEKA'nın, dış
piyasalarda üretim ve
stok artışı yüzünden fiyat
düşüşünü fark etmekte
geç kaldığı, ithalat
karşısında üretim ve
satışlan durma noktasına
gelince de alelacele
önlem almaya çalıştığı
kaydediliyor.
lerle rekabet edebilmek için 1996 yılı
başında başlattıgı bir uygulamayla 200
tonluk sipariş veren müşterilerine yüzde
20iskontoyapmakaranalmıştı Dahason-
ra bu ucuzluğun beklenen talep artışını
yaratmaması üzerine harekete geçen SE-
KA, iki ay önce 200 tonluk iskonto liıni-
tini 150 tona düşürdü.
Eski teknolojiyle üretim yapan SE-
KA'nın fiyat politikasının dünya fiyat-
lannın üzerinde olmasına karşın isteni-
len kalıtede kâğıt üretılnıedığını ılen sü-
ren piyasa çevreleri. tonu Rusya'dan 400-
450 dolara ithal edilen 3 'üncü hamur kâ-
ğıdın SEKA tarafından yaklaşık 520 do-
lara satıldıgını vurguladılar.
Cumhuriyet'in sorusu üzenne SE-
KA'dan yapılan açıklamada da. bazı üriin-
lerde fiyatların yüzde 3.6 ile 8 oranında
indırilmesininnedeni olarak. 1996yılı ba-
şından itibaren kâğıt endüstrisinde üre-
tim yanşının başlaması neticesi, stokla-
n artan ve satış darboğazına giren Bre-
zilya. Kuzey Amerika ve Iskandinavya-
Iı üreticilerın biriken stoklannı enfebil-
mek amacıyla satış fiyatlannı yüzde 15-
20 oranında indirmeleri gösterildi.
SEKA'nın dünya piyasalanndaki fi-
yat degışımlerini yakından takip edeme-
dığinidılegctiren Simge Kâğıtçılık'ınor-
taklarından Cengiz Şişman, SEKA'nın
devlet politikasının uzantısı olarak ürün-
lerine zam yaptığını dile getirdi. Dünya
pıyasalannda 1 "ıncı hamur kâğıt fıyatla-
nnm biryılda yaklaşık yanya düşmesi üze-
rine SEKA'nın paniğe kapıldığını ıleri sü-
ren Şişman. talep eksiklıği nedeniyle ma-
kineleri durma noktasına gelen Dalaman
fabrikasında üretimi canlandırmak ıçtn
iskonto yapmaya başladığını belirtti.
SEKA'nın dünya piyasalanndaki fi-
yatlara ayak uydurabilmek için indırime
gittiğini savunan Fineks Endüstn Üriin-
leri Sanayi Ticaret AŞ Genel Müdürü
Tamer Alkan. -SEKA şimdilik fiyatları
aşağıya çekerek rekabet edebiliyor. Ama
ilerikj günlerde teknolojisini venileme-
mesi halinde,dış pi\ asalarla rekabet ede-
meyecekdurunıa geJmesi kaçınılmazolur"
dedi. Alkan, özellikle Rusya'nın barter
yoluyla ıhraç ettiği kâğıtlann SEKA'nın
rekabet şansını azaltacağına dikkat çek-
ti. SEKA'nın dünya piyasalannı dikkate
almadan ürünlerine enflasyon oranında
her ay zam yaptığını ileri süren Sünerli
Kâgıtçılık'ın ortaklarından VaşarBono-
mo, bu nedenle ithal ürünlerin yerli ürün-
lere göre cazip hale geldiğine dikkat çek-
ti.
Kadıoğlu Kâgıtçılık'ın ortaklanndan
İbrahim Berman da iç piyasada 3'üncü
hamur kâğıt pazarında yüzde 70-80 ora-
nında pazar payına sahip olan SEKA'nın
dünya piyasalanndaki fiyatlan yeterin-
ce takip edememesinin büyük bir eksik-
lik olduğunu dile getirdi
Belediye meclisi kararlanyla izin verilen fabrika inşaatlan "çevreyi" de yok ediyor
Tarım alanları sanayiye kurbanASL'.MAN ABACIOĞLII
İZMİR- Yenı tanm alanlan yaratmak
içîn GAP'a tnlyonlarakıtılırken. milyon-
larca yılda oluşan 1. sınıf tarım alanlan.
sanayi tesislenne "peşkeş çekiliyor".
Imaryetkılenne dayanan beledıyeler. bü-
rün yasa ve yönetmelıkleri çıgneyerek.
"belediye meclisi karanyla" tanm alan-
lannı sanayi yatınmlanna tahsıs edıyor-
lar.
Beledıyelenn organize sanayi kurma-
ian başta Sanayi ve Çevre bakanlıklan
olmak üzere ılgilı 7-8 bakanlığın ve yak-
laşık 20 genel müdürlüğünonayınıgerek-
tınyor. Bunun yanı sıra Çevre Kanunu.
Zeytincılık Kanunu, Kültür ve Tabıat Var-
lıkİannı Koruma Kanunu ile bunlara bağ-
lı yönetmelıkler. tanm alanlanna sanayi
tesislen kurulmasını yasakhyor. Ancak.
küçük belde beledıvelen, bütün bu yasal
düzenlemelen ve genelgelen hıçe saya-
rak, bınlerce dönümlük 1. sınıf tanm alan-
lannı ''belediye meclisi karanyla" sa-
nayi yatınmlanna açıyor. Yer seçimıne
ıhşkin hıçbiraraştırmayapılmadan veil-
gıli kurumlardan izin alınmadan inşa edi-
len fabnkalar, ÇED sürecını de işletmi-
yorlar.
Izmir'ın zengin tarım alanlanna sahip
olanTorbalı ilçesi. bugelışmelerinyaşan-
dığı çarpıcı bir örnek oluşturuyor. lzmır
genelindekı toplam 379 bin 442 hektar-
lık tanm arazısinin yüzde 9.9'unu oluş-
Küçfik beldc bdediyeleri, I. sınıf tanm alanlannı "meclis karanvla" sanayiye açıyor.
turan 1. sınıf tanm alanlannın büyük bö-
lümü Torbalı'da bulunuyor. Ancak. bu ta-
nm alanlan, şusıralar kunılma aşamasın-
da veya faaliyete geçmek üzere olan çok
sayıda fabrikanın işgaline uğramış du-
rumda. Yasal prosedürü ızlemeden kuru-
lan fabnkalann. Köy Hızmetleri Bölge Mü-
düriüğü'nün bölgeye ılışkin " 1 . sınıf ta-
rım alanıdır, korunması gereklidir" ra-
poruna karşın faaliyete geçmeye hazırlan-
dıklan gözleniyor.
Bu gelişmelere tepki gösteren ve
"GAP'fa trilyonlarca lira harcanarak
tarım alanı varafttmııya çalışılırken. I.
sınıf tarım alanfarı üzerine fabrika ku-
rulmasındaki çelişkiye" dikkat çeken
çevre mühendisleri. şu göruşlere yerver-
diler:
"Bu konuda sadece belediyeferi suçla-
makyeterli değil. Bakanlıklar > e \ alilik dü-
zevinde yasal hükümlere ıı\ ulsa. önlem-
leralınsa. bu gelişmeler önlcncbilirdi. Tor-
balı'da açılnıa aşamasına gelmiş sanayi
kuruluşlan var. 1. sınıf tanm alanlan has-
sas bölge sınıfına girer. Burada Çevre Ba-
kanlığı'nın istediği tüm araştırmalann,
en azındanÇED çalışmasının \apılnıa*age-
rekirdi. Ancak şinıdi tesis bitme aşaması-
na gelince,yetkililer," bari bura>a birÇ ED
\aptıralım" gibi birtutum içine giriyorlar.
Bu >asa\a aykın olavlardan İznıir \alili-
ği birinci derecede sorumludur."
Öte yandan lzmır çevresınde Berga-
ma. Kınık, Kemalpaşa. Tire. Menemen
(Vfaltepe). Torbalı. Ödemiş, Çiğli (Ata-
türk) ve Aliağa'da olmak üzere 9 sanayi
bölgesinın bulunduğuna dikkat çeken uz-
ınanlar. şu günlerde Torbalı Ovası'nın ta-
mamının sanavı kuruluşlarına "peşkeş
çekilmeye** çalışıldıgını söylediler. L'z-
manlar, küçük beldelerin "belediye" ha-
line getirilıp imar yetkisının veriîmesiy-
le tanm alanlan açısından olumsuzlukla-
nn boyutlannın genişlediğini vurguladılar.
Izmirçev resinde Yazıbaşı, Subaşı. Pan-
car. Armutlu gibi küçük beledıyelerin
ızınlenyle. "dünvanın en zengin tarım
alanları" üzerine harıl harıl ınşaatyapıl-
dığını. bu ınşaatlartamamlandıktan son-
ra "gerekli ianleri" alma yoluna gidıl-
dıginı. ll Mahalli Çevre Kurulu'nda ise.
•'nasılsa tesis tamamlanmış, izin vere-
lim" anlay ışının geçerli olduğunu kayde-
den uzmanlar. IzmirValıligrndenyasadı-
şı sanayi tesıslerının belırlenınesını. bun-
lara ızın veren belediyeler hakkında suç
duyurıisunda bulunulmasını ve yasal iş-
lem yapılmasını ıstedıler.
ABD'nin Türkiye yorumu
'Reform
hükümeti yok'
ANKARA (AA) - ABD'ye göre. Tür-
kiye'deki güçlü muhalefet. zayıf hükü-
metlerin yapısal reform uygulamalarını
önlüyor. ABD'nin Ankara Büyükelçıligı
organizasyonunda, ABD'dekı bazı hükü-
met kuruluşlan tarafından "Türkiye Ti-
caret Rehberi" hazırlandı. Rehber. son-
baharda başlayacak olan 1997 mali yılın-
da. ABD'deki ilgılı kuruluşlarla Türkiye
ile ticaret yapnıak ısteyenleri bilgılendir-
meyi amaçlıyor. Rehberde. Türk firmala-
nnın, Rusya. Kafkas-
lar, Orta Âsya ve Or-
tadogu'da büyük iş
potansiyeline sahip
bulundugu, ABD'li
firmalann, bu konu-
da ortaklık yapabileceği bıldinldı.
Türkiye'nin. Asya ve Avrupa arasmda
bir köprü olarak tarihi bir role sahip oldu-
gu ve özellikle Orta Asya'daki etkisinın gıt-
tikçe güçlendıği ıfade edilen rehberde. re-
formlara da değınilerek şövle denılıyor:
"Türkiye'deki güçlü muhalefet, zayıf
hükümetlerin yapısal reform uygulama-
larını önlüyor. Güçlü muhalefet. hükü-
metlerin zayıf yapısı nedenhle ekono-
mik sorunların çözümünde önemli >e-
re sahip olan yapısal reform uygula-
malarıerteleniyorvegerçekleştirilemi-
yor. Türkiye'nin temelekonomikprob-
İemi mali, çözümü ise özelleştirme, sos-
yal güvenlik ve vergi reformu."
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU
R
efah Partısi, seçimlerden on-
ce, emekçi halka ve küçük
esnafa verdığı sözlerı yerine
getırmekle, uluslararası mali
sermaye ve dunya ekonomisı ıle bü-
tünleşmiş büyük sermaye gruplarının
ısteklerı arasmda bocalar ve kendine
bır ekonomik stratejı ararken sık sık
resmi dini islam olan Malezya'nın ısmi
geçıyor. Rıvayete göre. Uzakdoğu'nun
dınamik ekonomilerinden biri olan Ma-
lezya, Refah'ın aramaktaolduğu ceva-
bı bulmuş.
Daha 10 sene önce, 1986-1987'de
Malezya şiddetli bir resesyon içınde
çırpınan, esas olarak tarım ve petrole
dayalı bır ekonomiye sahıptı (Los An-
geles Times 13.02.95). Şımdı bu gün-
lergende kaldı. Malezya geçen 8 yıl bo-
yunca yılda ortalama yüzde 8 büyüdü.
18 temmuzda Xinhua Haber Ajan-
sı'nın Cakarta'dan geçtiği bır habere
göre, Güney Asya Ulusları Birliği
(ASEAN), bölgede ekonomik büyü-
menin 1996 yılında da devam etmesi-
ni, Malezya'nın da geçen seneki yüz-
de 8.8'lik büyüme hızını korumasını
bekliyor. Malezya Ekonomik Planla-
ma Birimi de 1996-2000 yılları ara-
smda büyüme hızının yüzde 8 dolay-
lannda gerçekleşeceğini tahmin ediyor
(Reuters, 6.07.96). Enflasyonun yıl-
lardır yıllık yüzde 5'in altında seyretti-
ğinı. ışsızliğin de neredeyse sıfır oldu-
ğunu ve Malezya'nın göçmen işçı ge-
tirtmek zorunda kaldığını da göz önü-
ne alınca, adeta bır ekonomik mucize
ıle karşı karşıya olduğumuzu düşüne-
biliriz. Bu ekonomının mucizesinin ger-
çekleşmesinde Malezya Başbakanı
Mahatir Muhammed'in büyük payı
olduğu anlaşılıyor. 1981 'de başbakan
olan Mahatir Muhammed, devlet fon-
lannı katma değer yaratma ve dünya
ekonomisinde rakebet etme gücü yük-
sek olan. yarı ıletkenler, otomotiv ve
elektrikli ev aletleri vb. gibi dallarda et-
kinlik gösteren şirketleri destekleme-
ye seferber etmiş (New Perpectives
Ctuarterly, 01.01.95). Ancak Malezya
mucizesinin bir ikınci ayağı daha var.
Odayabancı sermaye yatırımları. Ma-
hatir'in bu politikalan çok beğenilmiş
Dİacak kı. Malezya geçen 10 yıl içinde
;oplam 40 mılyar dolardan daha fazla
/abancı sermayeyi ülkeye gelmeye ik-
•^a etmış (Reuters 23.04.95).
Yabancı sermayenin ılgisi hâlâ devam
îdıyor. 1994 yılında Malezya 5 milyar
Jolar yabancı sermaye girişi ile tüm
Doğu Avrupa'yı gerıde bırakmış (Los
Malezya mı dediniz?Angeles Times). Harvard Üniversite-
sı ekonomıstlerinden Jeffrey Sachs'a
göre "ekonomının yönetımı hanka."
Belki bir ıstisna son yıllarda gittıkçe
büyüyen cari açık. Malezya'nın odeme-
ler dengesi, 1992'de 2.2 milyar dolar
aç/k vermiş. Bu GSMH'nin yüzde 4'üne
eşrt. 1995 yılına gelince. cari açığın 7.1
milyardolara ve GSMH'nin yüzde 9'una
ulaştığı görülüyor. Daha da ilginç olan
şu: 1994 'te dış ticaret açığı yok. 1995'te
ise açık sadece 2.2 milyar dolar. Anla-
şılan açık esas oia-
rak ülke dışına ser-
maye çıkışından,
daha doğrusu ya-
bancı sermayeli
şirketlerin kâr
transferlerinden ve
hizmet sektörün-
dekı gelirlerinden
kaynaklanmış(ln-
ter Press Servi-
ce, 26.01.96). Ma-
lezya mucizesinin
arkasındakiler hak-
kında bu bir bilgi
veriyor sanırım.
Şimdi de Malezya
mucizesinin öbür
yüzüne bakalım.
Malezya tipi
'demokrasi'
Malezya,
anayasal
monarşi ile
yönetiliyor.
Ancak esas güç
Birleşmiş
Malezyalılar
Ulusal Kuruluşu
(BMUK) isimli bir
partiye ve bunun
lideri, Başbakan
Mahatir'e ait.
Maiezya, ana-
yasal monarşi ile
yönetiliyor. Ancak
esas güç Birleş-
miş Malezyalılar
Ulusal Kuruluşu
(BMUK) isimli bir partiye ve bunun li-
deri Başbakan Mahatir'e ait. BMUK,
Malezya'nın Ingiltere'den bağımsızlığı-
nı elde ettiği 1957 yılından bu yana, ül-
keyi hiç kesintiye uğramadan ve mec-
liste her zaman 2/3 çoğunluğa sahip
olarak yönetmiş. Halen hem başbakan-
lığı hem de içişleri bakanlığını elindetu-
tan Mahatir, 1981'den beri ülkeyi yö-
netiyor. 11 mayısta BMUK'nın kurulu-
şunun 50. yıldönümünde yaptığı bir
konuşmada, "Demokrasi, uygulayıcı-
lannıyokedebtlecekzaaflarasahiptir"
diyen Mahatir Muhammed (Econo-
mist 18.05.96), "Batı tipi" olarak ıfa-
de ettiği ve aşağıladığı sisteme karşı,
yine kendi buluşu olan bir kavramla,
"Asya değerlerı" ıle şekillenmiş bir
"başka demokrasiyi" savunuyor. Bu
Asya değerleri ise Konfüçyüs duşün-
cesini hatıriatan, konsensüs, çoğulcu-
luk yerine bireyci ve gaıp temelli bir si-
yası şekillenme temeline dayanıyor.
Mahatir, 194S Insan Hakları Evren-
sel Beyannamesi'ni de Batı'nın bir
tuzağı olarak görüyor (Freedom Re-
view, 01.01.96).
Mahatir. Batı'yı "voxpopuli, voxDei;
yanı çoğunluğun sesı Allah 'ın sesi, fik-
ri" ile ortaya çıkmakla "haibuki de-
mokrasi Allah 'ın sesi değildir, öyleyse
mükemmel değildir" dıyerek eleştiriyor.
Mahatir'e göre "Tüm Batılı devletler
sosyalizme eğilimlıler." Böylece "hü-
kümet borçları ekonomiyi zayıflatıyor"
(Reuters, 11.05.96). Burada eleştinnin
esas hedefinın devlet borçlarına yol
açtığı varsayılan sosyal harcamalara ol-
duğunu söylememe bılmem gerek var
mı? Mahatır'ın BMUK'nin 50. yıl top-
lantısında yaptığı konuşma, bu eleştı-
rilenn gerçekte ne anlama geldiğini ol-
dukça açık birşekilde gostermektedir.
"Demokrasinin, çoğunluğun diktası
olduğunu" düşünen Mahatir. "Malez-
ya'nın demokrasisı bır din değildir...
Biz. sırfdemokrasi olsun diyedemok-
rasıden yana değiliz... Bir uygulama
söz konusu olduğunda, bunun halkın
ve ülkenin yararına olup olmadığına
bakanz. Eğer bu uygulama halkın ve
ülkenin yarannaysa demokratık olup ol-
mamasına bakmayız" diyor (Xinhua
Haber Ajansı, 11.05.96). Peki, neyin
halkın yararına olup olmadığına kim
karar veriyor dersıniz?.. Herhalde Ma-
hatir rejimı altında örgütlenmeleri, özel-
likle büyük işyerlerınde yasaklanan
sendikalar: Kerpan bölgesınde, bir
Suudı şırketı kerevet yetıştirsm diye
1000 hektarlık arazılerınden sürülen
koylüler (New Statesman 19.05.95) ya
rS^ büyuk bir dikkatle kontrol edilen
basın ve muhalefet örgütleri değil. Te-
merküz kamplannda "misafir edilen"
ve geçenlerde 42 tanesi açlık, hasta-
lık ve dayaktan ölen yasadışı göçmen
işçilerden (Reuters, 25.08.95) ise bu
bağlamda bahsetmek bile anlamsız.
'Zenginliğin yolü
hükümetten geçer'
Malezyalı akademisyen Edmund
Terence Gomez'in geçen sene ya-
yımlanan kitabında bu konuya olduk-
ça ışık tutan şu satırlara yer veriliyor-
du: "Hükümet ile iş çevreleri arasında-
kiyakın ittifak Malezya 'da ülkenin eko-
nomikzenginliklerini çarçureden ve si-
yasi gücü yozlaştıran bir elit tabaka
yarattı...", "Servete dayalı güç ile ege-
men siyasikonumlanma birbirinı güç-
lendiriyor"... (Los Angeles Times
07.02.95). Örneğin birgazeteye "Eğer
görevimi kötüye kullanmak aklımdan
dahı geçerse Allah beni kahretsin "di-
yen hükümet ihalelerini ve teşvikli his-
selerin dağıtılmasından sorumlu Ulus-
lararası Ticaret ve Sanayi Bakanı Ra-
fidah Azizi, daha sonra parlamento-
da yaptığı bir konuşmada teşvikli his-
se alan yatınmcılann arasmda Maha-
tir'in oğlu, Maliye Bakanı Enver Ibra-
him'in oğlu, İçişleri Bakanı'nın dama-
dı ve kendi damadının da olduğunu
açıklayıveriyor (age). Bu yüzden ülke-
nin tanınmış insan hakları avukatı Pa-
ram Cumarasvvamy "Yıllardır süre
gelen yolsuzluklar artık bir canavar ha-
linegeidı" diyor. Hükümet ihalelerini al-
mak için mutlaka siyasi bir bağlantıya
sahip olmak gerektiği bildiriliyor (age).
Hükümet ise gundeme getirilen yol-
şuzluklan. tam bır pişkinlıkle karşılıyor.
Ömeğin, BMUK tarafından kontrol edi-
len bir şirkete, ihalesız verilen inşaat,
tahmin edilen miktann ıki misline mal
olunca, Mahatir mecliste kolaylıkla
"Partiye yeni bir bina lazımdı ne olmuş
yani" diyebıliyor (age).
Özetle. Malezya mucizesinin arkasın-
da, ABD State Department'in 1995 ra-
porundaki ifadelerle "Malezya hüküme-
tinin kendi vatandaşlannı gelışıgüzel tu-
tuklayarak yargı önüne çıkarmadan
uzun süre gözaltında tutarak" (Inter
Press, 07.03.96) istedfğinde de de-
mokrasiyi rafa kaldırarak uyguladığı si-
yasi rejim ve bundan faydalanmak için
gelen yabancı sermaye yatıyor. Bu ara-
da ekonomik ve siyasi gücü elinde top-
layan ufak bir azınlık, "Malezya tipi
demokrasinin" meyvelerını topluyor.
Belki lazım olur diye hatırlatalım dedik.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Onarım Tutmak
Kimi onanlamaz yapılar vardır. Türkiye; ekono-
mik, siyasal ve toplumsal yüzleriyle bir onanlamaz
noktaya doğru hızla sürükleniyor.
Yeniden yapılanma, düzenleme ya da "reform"
sözleri de bunları "edenler" hangi konumda bulu-
nursa bulunsun, tam anlamıyla boşlukta kalıyor.
Yaşama geçirilmesine olanak bulunmayan aldat-
macalara dönüşüyor.
Bu olgu; toplumda yılgınlığa, hiçbir şey yapıla-
mayacağı kanısının egemen olmasına ve bunlara
koşut olarak gelecekten umut kesilmesine neden
oluyor. "Yann bugünden iyi olmayacak" kanısının
yerleşmesi ne ölçüde güçlü olursa, yapının "ona-
rım tutmaması" da o ölçüde geçerlidir.
• • •
Ekonomi politikalan, yıllardır "politikasızlık ilke-
si" diyebileceğimiz noktadadır. Aslında, "politika-
sızlık da bir politikadır" ve bu düzeni kendi çıkar-
larına kullanabilen kesimler böyle istiyor, denilebi-
lir. Ancak unutulmaması gereken, ekonomi politi-
kası "yokluğunun" sonuçta, daha doğrusu kimi
durumlarda bundan yararlananların da zararına iş-
leyebileceğidir.
Örneğin yıllardır maaş, ücret ve tarımsal ürün fi-
yatlannı, ortak adıyla "emek gelirlerini" düşük tu-
tan bir ekonomi politikası izleniyor. Bu kurgu ile
amaçlanan, "enflasyon "oranınıdüşürmekve "dış-
satımı" arttırmaktı. Emek gelirlerı düşük tutulursa
emekçilerin "alım gücü" kırılacak ve istem kaynak-
lı fiyat artışları görülmeyecekti; bu "beklenti" ger-
çekleşmedi, en son haziran ayı verileri, geleneksel
olarak yaz aylarında meyve-sebze bolluğuna da-
yalı fiyat kararlılığının bu yıl gerçekleşmediğini ve
enflasyonun ısrarla yukanlara trrmanmakta olduğu-
nu kanıtlıyor. Kısaca, emekçilerin yoksullaştırılma-
sına dayalı ekonomi politikasının birinci ayağı ça-
lışmamıştır.
Emek gelırlerinın düşük tutulmasının ikinci ama-
cı, özellikle sanayi ürünlerınin maliyetini "dışpazar-
larda rekabet edebilir" bir düzeyde tutmaktı.
Altı aydır dış ticaret verileri açıklanmıyor; resmi
olmayan son veriler, dışsatımın haziran ayında ge-
çen yılın aynı ayına göre yüzde 12 oranında azal-
dığını gösteriyor. Emek gelirlerinın düşük tutulma-
sı, sanayi ürünlerini dış pazarlarda rekabet edebi-
lir konuma getirmiyor.
Ekonomi politikasındaki, emek gelırlerinin düşük
tutulması temel yanlışı, öbür konulardaki yeniden
yapılanma olanaklarını da sınırlıyor. Kamu ekono-
mik kesiminin sayısal ve niteliksel boyutlannın ne
olacağı bilinmiyor; vergileme ve kayıt dışı ekono-
mi konulannda yeni hiçbir düzenlemeye gidilemi-
yor.
Kısaca, ekonomide yapılan yanlışlardan geri dö-
nülmesini sağlayacak süreçler oluşturulamadığı gi-
bi var olan koşulları yeniden düzenleyecek gırışim-
ler de yapılamıyor.
Sonuç, yeniden düzenlenemez, onanlamaz gö-
rüşünün egemen olmasıdır.
• • •
Siyasette "onanlamaz" kanısı çok daha somut
görülüyor. Var olan siyasal yapının bütünüyle tı-
kandığı yadsınamaz. Siyasal mekanizma, erdem,
doğruluk, dürüstlük veahlak çöküntüsüyle ağırya-
ralıdır. Kurulan milletvekili pazarları, işlev göremez
bir TBMM ve çalışmayan komisyonlanyla, siyasal
yapı her gün yeni yaralar alıyor.
Daha da önemlisı, bu çarkın nasıl düzeleceği
üzerinde, ne siyaset ne de üniversite, sendika ve
işveren kesimlerinden siyasi tıkanıkhğın çözümü
için hemen hiçbir görüş geliştirilemiyor. Kimi zaman
bu konuda zihin yoranların "sanldığı" başkanlık
sistemi dışında yeni önerı yapılamıyor. Kuşkusuz
başkanlık sisteminin enıne-boyuna araştırılması
gerekir; güçlü kurumların, özellikle de güçlü bir yar-
gı düzeninin bulunmadığı ortamlarda, başkanlık
sisteminin her yönüyle bır yıkım olduğunu on yıl-
lardır Latin Amerika ülkeleri kanıtlamaktadır.
Özetle ekonomi gibi siyasal yapı da hızla "ona-
nlamaz" bır noktaya gidiyor. Yapı onarılamayınca
da "tümüyle yıkılması" ve yeniden yaDilması ge-
rektiğinin giderek yaygınlık kazanması kaçınılmaz
oluyor. Kuşkusuz "onarım" ile yeniden yapmanın
"toplumsal, ekonomik ve siyasal" malıyeti de çok,
ama çok farklı oluyor.
Ekonomi politikasını yapanlara ve siyasal önder-
lere düşen, bu süreçlerın onanm noktasının "ötesine"
geçmeden sorumluluklannı yerine getirmektir.
CHP, Usumî'nin yazısına dikkat çekti
Pamuk vurgunu
Erbakan'm önündeADANA
(Cumhuriyet
GünevİPeriBü-
rosu)" - CHP
Adana Millet-
vekili Erol Çe-
vikçe, gazete-
miz yazarı Sa-
dullah l'su-
mi'nın "Pa-
mukta 200 tril-
yonluk vergi
vurgunu" baş-
lığıyla kaleme
aldığı yazısını.
"gerekli önlem-
lerialmasriçın
Başbakan Nec-
mettin Erba-
kan'agönderdı.
Gazetemizin
ekonomi sayfa-
sında 18 tem-
muzgünüçıkan
yazıyı Başba-
kan Erbakan'a
gönderen CHP
MılletvekıliÇe-
vıkçe. yazısın-
da şöyle dedi:
u
Eski nüllet-
vekili ve değerli
araştırmacı va-
zarsavınSadul-
lah l sıınıi'nun
araştırma vazısını ekte su-
nuvorum. Saym L sumi'vi iyi
tanıdığım ve bilgilerine tam
güvendiğim için konunun
acilliği nedeniv le ek yapma-
dan size arz ediyorum. Ilgi-
leneceğjnize ve gerekli önlem
ve karaıiann alınması için
• CHP Adana
Milletvekili Erol
Çevikçe
gazetemiz yazan
Sadullah
Usumi'nin,
"Çittçi Dostu'"
adlı köşesinde yer
alan "Pamukta
200 trilyonluk
vergi \wgunu"
başhklı vazısını
Başbakan
Necmettin
Erbakan'a
göndererek,
önlem ahnmasını
istedi.
ilgilileregerekü
talimatlan ve-
receğinize olan
güvenimle say-
gılarsunanm."
Buarada va-
zılı bır açıkla-
ma yapan CHP
ll Başkan Yar-
dımcısı Zeki
Özenmemurve
emeklıleresağ-
lanan yüzde
50'lıkzainlaıl-
gili olarak Ma-
lıye Bakanı Ab-
duDatifŞener'ın
"Emekliler de
maaş farklan-
nıalacaklar'bi-
çimindekıaçık-
lamaünın pra-
tıkte uvgulan-
madığını öne
sürdü. Özer.
"\lalrve Baka-
nı emeklilerin
maaş farkını
bulamıyor, an-
cak memleketi
Sıvas'ta beledi-
veve 220 milyar
İirayı hemen
gönderebilivor.
2.5 milvon işçi
emeklisi, Bağ-Kur'lusu açve
perişan durumdav ken. bir-
çokbeledive işçisine maaşbi-
le ödevemezken Maliye Ba-
kanı'nın bu Iutumunun, sa-
v undıığu adil düzenin de sis-
temine uymadığını goster-
mektedir"dedi.