27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22TEMMUZ1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI SEKA'nın kâğıt fiyatlannı ucuzlatmasının ardında, ithalatla rekabet edememesi var Hakaz zam, indirim getirdiHULVAGENÇ Diğer pek çok kamu kuruluşu gibi ürünlerininfiyatınaherayenflasyonlapa- ralel olarak düzenli zam yapmayı yöntem edinen SEKA, bu ayın başında yaptığı •'indirimle" herkesi şaşırttı. Ancak SE- KA'nın kâğıt fiyatlannda yaptıgı indıri- min ardında. gerçek bır maliyet hesabı- na dayanmayan sürekli zamlarla. ithal kağıtla ürünlen arasındaki fiyat farkını büyük oranda açması ve bu yüzden ra- kabet şansını tümüyle yıtırmesı yatıyor- du. Ucuz ithal kâgıtlayenı birdengesağ- layabılmek ıçin bazı ürünlenne yüzde 3.6 ile 8 oranında ındinm yapan SEKA. talep eksıkJrgr nedeniyle durma noktası- na gelen Dalaman fabrikasındakı üreti- mi canlandırmak için. l 'inci hamur kâ- ğıt fiyatlannda da yüzde 20 iskontoya gidiyor. lktidara gelen partilerin uyguladığı po- litikaların uzantısı olarak heray ürünle- rine enflasyon oranında zam yapan SE- KA. fiyat \e kalıte bakımından daha ca- zıp hale gelen ithal kâğıdın iç piyasada- ki pazar payını arttırması üzenne, reka- betçi politikayı seçti. Gazete, okul kita- bı ve 3'üncü hamurkâğıda yüzde 8. l in- dirim uygulayan SEKA. kraft torba kâ- ğıdını yüzde 3.6 oranında ucuzlatırken klu- paklı kraft torba kâğıdmı yüzde 3.9 aşa- gıya çekti. SEKA. ıçpiyasada ithal ürün- • Hükümetlerin politikalan çerçevesinde kâğıt fiyatlanna her ay maliyet hesabına dayanmayan, ancak enflasyona paralei giden oranlarda sürekli zam yaptığı belirtilen SEKA'nın, dış piyasalarda üretim ve stok artışı yüzünden fiyat düşüşünü fark etmekte geç kaldığı, ithalat karşısında üretim ve satışlan durma noktasına gelince de alelacele önlem almaya çalıştığı kaydediliyor. lerle rekabet edebilmek için 1996 yılı başında başlattıgı bir uygulamayla 200 tonluk sipariş veren müşterilerine yüzde 20iskontoyapmakaranalmıştı Dahason- ra bu ucuzluğun beklenen talep artışını yaratmaması üzerine harekete geçen SE- KA, iki ay önce 200 tonluk iskonto liıni- tini 150 tona düşürdü. Eski teknolojiyle üretim yapan SE- KA'nın fiyat politikasının dünya fiyat- lannın üzerinde olmasına karşın isteni- len kalıtede kâğıt üretılnıedığını ılen sü- ren piyasa çevreleri. tonu Rusya'dan 400- 450 dolara ithal edilen 3 'üncü hamur kâ- ğıdın SEKA tarafından yaklaşık 520 do- lara satıldıgını vurguladılar. Cumhuriyet'in sorusu üzenne SE- KA'dan yapılan açıklamada da. bazı üriin- lerde fiyatların yüzde 3.6 ile 8 oranında indırilmesininnedeni olarak. 1996yılı ba- şından itibaren kâğıt endüstrisinde üre- tim yanşının başlaması neticesi, stokla- n artan ve satış darboğazına giren Bre- zilya. Kuzey Amerika ve Iskandinavya- Iı üreticilerın biriken stoklannı enfebil- mek amacıyla satış fiyatlannı yüzde 15- 20 oranında indirmeleri gösterildi. SEKA'nın dünya piyasalanndaki fi- yat degışımlerini yakından takip edeme- dığinidılegctiren Simge Kâğıtçılık'ınor- taklarından Cengiz Şişman, SEKA'nın devlet politikasının uzantısı olarak ürün- lerine zam yaptığını dile getirdi. Dünya pıyasalannda 1 "ıncı hamur kâğıt fıyatla- nnm biryılda yaklaşık yanya düşmesi üze- rine SEKA'nın paniğe kapıldığını ıleri sü- ren Şişman. talep eksiklıği nedeniyle ma- kineleri durma noktasına gelen Dalaman fabrikasında üretimi canlandırmak ıçtn iskonto yapmaya başladığını belirtti. SEKA'nın dünya piyasalanndaki fi- yatlara ayak uydurabilmek için indırime gittiğini savunan Fineks Endüstn Üriin- leri Sanayi Ticaret AŞ Genel Müdürü Tamer Alkan. -SEKA şimdilik fiyatları aşağıya çekerek rekabet edebiliyor. Ama ilerikj günlerde teknolojisini venileme- mesi halinde,dış pi\ asalarla rekabet ede- meyecekdurunıa geJmesi kaçınılmazolur" dedi. Alkan, özellikle Rusya'nın barter yoluyla ıhraç ettiği kâğıtlann SEKA'nın rekabet şansını azaltacağına dikkat çek- ti. SEKA'nın dünya piyasalannı dikkate almadan ürünlerine enflasyon oranında her ay zam yaptığını ileri süren Sünerli Kâgıtçılık'ın ortaklarından VaşarBono- mo, bu nedenle ithal ürünlerin yerli ürün- lere göre cazip hale geldiğine dikkat çek- ti. Kadıoğlu Kâgıtçılık'ın ortaklanndan İbrahim Berman da iç piyasada 3'üncü hamur kâğıt pazarında yüzde 70-80 ora- nında pazar payına sahip olan SEKA'nın dünya piyasalanndaki fiyatlan yeterin- ce takip edememesinin büyük bir eksik- lik olduğunu dile getirdi Belediye meclisi kararlanyla izin verilen fabrika inşaatlan "çevreyi" de yok ediyor Tarım alanları sanayiye kurbanASL'.MAN ABACIOĞLII İZMİR- Yenı tanm alanlan yaratmak içîn GAP'a tnlyonlarakıtılırken. milyon- larca yılda oluşan 1. sınıf tarım alanlan. sanayi tesislenne "peşkeş çekiliyor". Imaryetkılenne dayanan beledıyeler. bü- rün yasa ve yönetmelıkleri çıgneyerek. "belediye meclisi karanyla" tanm alan- lannı sanayi yatınmlanna tahsıs edıyor- lar. Beledıyelenn organize sanayi kurma- ian başta Sanayi ve Çevre bakanlıklan olmak üzere ılgilı 7-8 bakanlığın ve yak- laşık 20 genel müdürlüğünonayınıgerek- tınyor. Bunun yanı sıra Çevre Kanunu. Zeytincılık Kanunu, Kültür ve Tabıat Var- lıkİannı Koruma Kanunu ile bunlara bağ- lı yönetmelıkler. tanm alanlanna sanayi tesislen kurulmasını yasakhyor. Ancak. küçük belde beledıvelen, bütün bu yasal düzenlemelen ve genelgelen hıçe saya- rak, bınlerce dönümlük 1. sınıf tanm alan- lannı ''belediye meclisi karanyla" sa- nayi yatınmlanna açıyor. Yer seçimıne ıhşkin hıçbiraraştırmayapılmadan veil- gıli kurumlardan izin alınmadan inşa edi- len fabnkalar, ÇED sürecını de işletmi- yorlar. Izmir'ın zengin tarım alanlanna sahip olanTorbalı ilçesi. bugelışmelerinyaşan- dığı çarpıcı bir örnek oluşturuyor. lzmır genelindekı toplam 379 bin 442 hektar- lık tanm arazısinin yüzde 9.9'unu oluş- Küçfik beldc bdediyeleri, I. sınıf tanm alanlannı "meclis karanvla" sanayiye açıyor. turan 1. sınıf tanm alanlannın büyük bö- lümü Torbalı'da bulunuyor. Ancak. bu ta- nm alanlan, şusıralar kunılma aşamasın- da veya faaliyete geçmek üzere olan çok sayıda fabrikanın işgaline uğramış du- rumda. Yasal prosedürü ızlemeden kuru- lan fabnkalann. Köy Hızmetleri Bölge Mü- düriüğü'nün bölgeye ılışkin " 1 . sınıf ta- rım alanıdır, korunması gereklidir" ra- poruna karşın faaliyete geçmeye hazırlan- dıklan gözleniyor. Bu gelişmelere tepki gösteren ve "GAP'fa trilyonlarca lira harcanarak tarım alanı varafttmııya çalışılırken. I. sınıf tarım alanfarı üzerine fabrika ku- rulmasındaki çelişkiye" dikkat çeken çevre mühendisleri. şu göruşlere yerver- diler: "Bu konuda sadece belediyeferi suçla- makyeterli değil. Bakanlıklar > e \ alilik dü- zevinde yasal hükümlere ıı\ ulsa. önlem- leralınsa. bu gelişmeler önlcncbilirdi. Tor- balı'da açılnıa aşamasına gelmiş sanayi kuruluşlan var. 1. sınıf tanm alanlan has- sas bölge sınıfına girer. Burada Çevre Ba- kanlığı'nın istediği tüm araştırmalann, en azındanÇED çalışmasının \apılnıa*age- rekirdi. Ancak şinıdi tesis bitme aşaması- na gelince,yetkililer," bari bura>a birÇ ED \aptıralım" gibi birtutum içine giriyorlar. Bu >asa\a aykın olavlardan İznıir \alili- ği birinci derecede sorumludur." Öte yandan lzmır çevresınde Berga- ma. Kınık, Kemalpaşa. Tire. Menemen (Vfaltepe). Torbalı. Ödemiş, Çiğli (Ata- türk) ve Aliağa'da olmak üzere 9 sanayi bölgesinın bulunduğuna dikkat çeken uz- ınanlar. şu günlerde Torbalı Ovası'nın ta- mamının sanavı kuruluşlarına "peşkeş çekilmeye** çalışıldıgını söylediler. L'z- manlar, küçük beldelerin "belediye" ha- line getirilıp imar yetkisının veriîmesiy- le tanm alanlan açısından olumsuzlukla- nn boyutlannın genişlediğini vurguladılar. Izmirçev resinde Yazıbaşı, Subaşı. Pan- car. Armutlu gibi küçük beledıyelerin ızınlenyle. "dünvanın en zengin tarım alanları" üzerine harıl harıl ınşaatyapıl- dığını. bu ınşaatlartamamlandıktan son- ra "gerekli ianleri" alma yoluna gidıl- dıginı. ll Mahalli Çevre Kurulu'nda ise. •'nasılsa tesis tamamlanmış, izin vere- lim" anlay ışının geçerli olduğunu kayde- den uzmanlar. IzmirValıligrndenyasadı- şı sanayi tesıslerının belırlenınesını. bun- lara ızın veren belediyeler hakkında suç duyurıisunda bulunulmasını ve yasal iş- lem yapılmasını ıstedıler. ABD'nin Türkiye yorumu 'Reform hükümeti yok' ANKARA (AA) - ABD'ye göre. Tür- kiye'deki güçlü muhalefet. zayıf hükü- metlerin yapısal reform uygulamalarını önlüyor. ABD'nin Ankara Büyükelçıligı organizasyonunda, ABD'dekı bazı hükü- met kuruluşlan tarafından "Türkiye Ti- caret Rehberi" hazırlandı. Rehber. son- baharda başlayacak olan 1997 mali yılın- da. ABD'deki ilgılı kuruluşlarla Türkiye ile ticaret yapnıak ısteyenleri bilgılendir- meyi amaçlıyor. Rehberde. Türk firmala- nnın, Rusya. Kafkas- lar, Orta Âsya ve Or- tadogu'da büyük iş potansiyeline sahip bulundugu, ABD'li firmalann, bu konu- da ortaklık yapabileceği bıldinldı. Türkiye'nin. Asya ve Avrupa arasmda bir köprü olarak tarihi bir role sahip oldu- gu ve özellikle Orta Asya'daki etkisinın gıt- tikçe güçlendıği ıfade edilen rehberde. re- formlara da değınilerek şövle denılıyor: "Türkiye'deki güçlü muhalefet, zayıf hükümetlerin yapısal reform uygulama- larını önlüyor. Güçlü muhalefet. hükü- metlerin zayıf yapısı nedenhle ekono- mik sorunların çözümünde önemli >e- re sahip olan yapısal reform uygula- malarıerteleniyorvegerçekleştirilemi- yor. Türkiye'nin temelekonomikprob- İemi mali, çözümü ise özelleştirme, sos- yal güvenlik ve vergi reformu." DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU R efah Partısi, seçimlerden on- ce, emekçi halka ve küçük esnafa verdığı sözlerı yerine getırmekle, uluslararası mali sermaye ve dunya ekonomisı ıle bü- tünleşmiş büyük sermaye gruplarının ısteklerı arasmda bocalar ve kendine bır ekonomik stratejı ararken sık sık resmi dini islam olan Malezya'nın ısmi geçıyor. Rıvayete göre. Uzakdoğu'nun dınamik ekonomilerinden biri olan Ma- lezya, Refah'ın aramaktaolduğu ceva- bı bulmuş. Daha 10 sene önce, 1986-1987'de Malezya şiddetli bir resesyon içınde çırpınan, esas olarak tarım ve petrole dayalı bır ekonomiye sahıptı (Los An- geles Times 13.02.95). Şımdı bu gün- lergende kaldı. Malezya geçen 8 yıl bo- yunca yılda ortalama yüzde 8 büyüdü. 18 temmuzda Xinhua Haber Ajan- sı'nın Cakarta'dan geçtiği bır habere göre, Güney Asya Ulusları Birliği (ASEAN), bölgede ekonomik büyü- menin 1996 yılında da devam etmesi- ni, Malezya'nın da geçen seneki yüz- de 8.8'lik büyüme hızını korumasını bekliyor. Malezya Ekonomik Planla- ma Birimi de 1996-2000 yılları ara- smda büyüme hızının yüzde 8 dolay- lannda gerçekleşeceğini tahmin ediyor (Reuters, 6.07.96). Enflasyonun yıl- lardır yıllık yüzde 5'in altında seyretti- ğinı. ışsızliğin de neredeyse sıfır oldu- ğunu ve Malezya'nın göçmen işçı ge- tirtmek zorunda kaldığını da göz önü- ne alınca, adeta bır ekonomik mucize ıle karşı karşıya olduğumuzu düşüne- biliriz. Bu ekonomının mucizesinin ger- çekleşmesinde Malezya Başbakanı Mahatir Muhammed'in büyük payı olduğu anlaşılıyor. 1981 'de başbakan olan Mahatir Muhammed, devlet fon- lannı katma değer yaratma ve dünya ekonomisinde rakebet etme gücü yük- sek olan. yarı ıletkenler, otomotiv ve elektrikli ev aletleri vb. gibi dallarda et- kinlik gösteren şirketleri destekleme- ye seferber etmiş (New Perpectives Ctuarterly, 01.01.95). Ancak Malezya mucizesinin bir ikınci ayağı daha var. Odayabancı sermaye yatırımları. Ma- hatir'in bu politikalan çok beğenilmiş Dİacak kı. Malezya geçen 10 yıl içinde ;oplam 40 mılyar dolardan daha fazla /abancı sermayeyi ülkeye gelmeye ik- •^a etmış (Reuters 23.04.95). Yabancı sermayenin ılgisi hâlâ devam îdıyor. 1994 yılında Malezya 5 milyar Jolar yabancı sermaye girişi ile tüm Doğu Avrupa'yı gerıde bırakmış (Los Malezya mı dediniz?Angeles Times). Harvard Üniversite- sı ekonomıstlerinden Jeffrey Sachs'a göre "ekonomının yönetımı hanka." Belki bir ıstisna son yıllarda gittıkçe büyüyen cari açık. Malezya'nın odeme- ler dengesi, 1992'de 2.2 milyar dolar aç/k vermiş. Bu GSMH'nin yüzde 4'üne eşrt. 1995 yılına gelince. cari açığın 7.1 milyardolara ve GSMH'nin yüzde 9'una ulaştığı görülüyor. Daha da ilginç olan şu: 1994 'te dış ticaret açığı yok. 1995'te ise açık sadece 2.2 milyar dolar. Anla- şılan açık esas oia- rak ülke dışına ser- maye çıkışından, daha doğrusu ya- bancı sermayeli şirketlerin kâr transferlerinden ve hizmet sektörün- dekı gelirlerinden kaynaklanmış(ln- ter Press Servi- ce, 26.01.96). Ma- lezya mucizesinin arkasındakiler hak- kında bu bir bilgi veriyor sanırım. Şimdi de Malezya mucizesinin öbür yüzüne bakalım. Malezya tipi 'demokrasi' Malezya, anayasal monarşi ile yönetiliyor. Ancak esas güç Birleşmiş Malezyalılar Ulusal Kuruluşu (BMUK) isimli bir partiye ve bunun lideri, Başbakan Mahatir'e ait. Maiezya, ana- yasal monarşi ile yönetiliyor. Ancak esas güç Birleş- miş Malezyalılar Ulusal Kuruluşu (BMUK) isimli bir partiye ve bunun li- deri Başbakan Mahatir'e ait. BMUK, Malezya'nın Ingiltere'den bağımsızlığı- nı elde ettiği 1957 yılından bu yana, ül- keyi hiç kesintiye uğramadan ve mec- liste her zaman 2/3 çoğunluğa sahip olarak yönetmiş. Halen hem başbakan- lığı hem de içişleri bakanlığını elindetu- tan Mahatir, 1981'den beri ülkeyi yö- netiyor. 11 mayısta BMUK'nın kurulu- şunun 50. yıldönümünde yaptığı bir konuşmada, "Demokrasi, uygulayıcı- lannıyokedebtlecekzaaflarasahiptir" diyen Mahatir Muhammed (Econo- mist 18.05.96), "Batı tipi" olarak ıfa- de ettiği ve aşağıladığı sisteme karşı, yine kendi buluşu olan bir kavramla, "Asya değerlerı" ıle şekillenmiş bir "başka demokrasiyi" savunuyor. Bu Asya değerleri ise Konfüçyüs duşün- cesini hatıriatan, konsensüs, çoğulcu- luk yerine bireyci ve gaıp temelli bir si- yası şekillenme temeline dayanıyor. Mahatir, 194S Insan Hakları Evren- sel Beyannamesi'ni de Batı'nın bir tuzağı olarak görüyor (Freedom Re- view, 01.01.96). Mahatir. Batı'yı "voxpopuli, voxDei; yanı çoğunluğun sesı Allah 'ın sesi, fik- ri" ile ortaya çıkmakla "haibuki de- mokrasi Allah 'ın sesi değildir, öyleyse mükemmel değildir" dıyerek eleştiriyor. Mahatir'e göre "Tüm Batılı devletler sosyalizme eğilimlıler." Böylece "hü- kümet borçları ekonomiyi zayıflatıyor" (Reuters, 11.05.96). Burada eleştinnin esas hedefinın devlet borçlarına yol açtığı varsayılan sosyal harcamalara ol- duğunu söylememe bılmem gerek var mı? Mahatır'ın BMUK'nin 50. yıl top- lantısında yaptığı konuşma, bu eleştı- rilenn gerçekte ne anlama geldiğini ol- dukça açık birşekilde gostermektedir. "Demokrasinin, çoğunluğun diktası olduğunu" düşünen Mahatir. "Malez- ya'nın demokrasisı bır din değildir... Biz. sırfdemokrasi olsun diyedemok- rasıden yana değiliz... Bir uygulama söz konusu olduğunda, bunun halkın ve ülkenin yararına olup olmadığına bakanz. Eğer bu uygulama halkın ve ülkenin yarannaysa demokratık olup ol- mamasına bakmayız" diyor (Xinhua Haber Ajansı, 11.05.96). Peki, neyin halkın yararına olup olmadığına kim karar veriyor dersıniz?.. Herhalde Ma- hatir rejimı altında örgütlenmeleri, özel- likle büyük işyerlerınde yasaklanan sendikalar: Kerpan bölgesınde, bir Suudı şırketı kerevet yetıştirsm diye 1000 hektarlık arazılerınden sürülen koylüler (New Statesman 19.05.95) ya rS^ büyuk bir dikkatle kontrol edilen basın ve muhalefet örgütleri değil. Te- merküz kamplannda "misafir edilen" ve geçenlerde 42 tanesi açlık, hasta- lık ve dayaktan ölen yasadışı göçmen işçilerden (Reuters, 25.08.95) ise bu bağlamda bahsetmek bile anlamsız. 'Zenginliğin yolü hükümetten geçer' Malezyalı akademisyen Edmund Terence Gomez'in geçen sene ya- yımlanan kitabında bu konuya olduk- ça ışık tutan şu satırlara yer veriliyor- du: "Hükümet ile iş çevreleri arasında- kiyakın ittifak Malezya 'da ülkenin eko- nomikzenginliklerini çarçureden ve si- yasi gücü yozlaştıran bir elit tabaka yarattı...", "Servete dayalı güç ile ege- men siyasikonumlanma birbirinı güç- lendiriyor"... (Los Angeles Times 07.02.95). Örneğin birgazeteye "Eğer görevimi kötüye kullanmak aklımdan dahı geçerse Allah beni kahretsin "di- yen hükümet ihalelerini ve teşvikli his- selerin dağıtılmasından sorumlu Ulus- lararası Ticaret ve Sanayi Bakanı Ra- fidah Azizi, daha sonra parlamento- da yaptığı bir konuşmada teşvikli his- se alan yatınmcılann arasmda Maha- tir'in oğlu, Maliye Bakanı Enver Ibra- him'in oğlu, İçişleri Bakanı'nın dama- dı ve kendi damadının da olduğunu açıklayıveriyor (age). Bu yüzden ülke- nin tanınmış insan hakları avukatı Pa- ram Cumarasvvamy "Yıllardır süre gelen yolsuzluklar artık bir canavar ha- linegeidı" diyor. Hükümet ihalelerini al- mak için mutlaka siyasi bir bağlantıya sahip olmak gerektiği bildiriliyor (age). Hükümet ise gundeme getirilen yol- şuzluklan. tam bır pişkinlıkle karşılıyor. Ömeğin, BMUK tarafından kontrol edi- len bir şirkete, ihalesız verilen inşaat, tahmin edilen miktann ıki misline mal olunca, Mahatir mecliste kolaylıkla "Partiye yeni bir bina lazımdı ne olmuş yani" diyebıliyor (age). Özetle. Malezya mucizesinin arkasın- da, ABD State Department'in 1995 ra- porundaki ifadelerle "Malezya hüküme- tinin kendi vatandaşlannı gelışıgüzel tu- tuklayarak yargı önüne çıkarmadan uzun süre gözaltında tutarak" (Inter Press, 07.03.96) istedfğinde de de- mokrasiyi rafa kaldırarak uyguladığı si- yasi rejim ve bundan faydalanmak için gelen yabancı sermaye yatıyor. Bu ara- da ekonomik ve siyasi gücü elinde top- layan ufak bir azınlık, "Malezya tipi demokrasinin" meyvelerını topluyor. Belki lazım olur diye hatırlatalım dedik. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Onarım Tutmak Kimi onanlamaz yapılar vardır. Türkiye; ekono- mik, siyasal ve toplumsal yüzleriyle bir onanlamaz noktaya doğru hızla sürükleniyor. Yeniden yapılanma, düzenleme ya da "reform" sözleri de bunları "edenler" hangi konumda bulu- nursa bulunsun, tam anlamıyla boşlukta kalıyor. Yaşama geçirilmesine olanak bulunmayan aldat- macalara dönüşüyor. Bu olgu; toplumda yılgınlığa, hiçbir şey yapıla- mayacağı kanısının egemen olmasına ve bunlara koşut olarak gelecekten umut kesilmesine neden oluyor. "Yann bugünden iyi olmayacak" kanısının yerleşmesi ne ölçüde güçlü olursa, yapının "ona- rım tutmaması" da o ölçüde geçerlidir. • • • Ekonomi politikalan, yıllardır "politikasızlık ilke- si" diyebileceğimiz noktadadır. Aslında, "politika- sızlık da bir politikadır" ve bu düzeni kendi çıkar- larına kullanabilen kesimler böyle istiyor, denilebi- lir. Ancak unutulmaması gereken, ekonomi politi- kası "yokluğunun" sonuçta, daha doğrusu kimi durumlarda bundan yararlananların da zararına iş- leyebileceğidir. Örneğin yıllardır maaş, ücret ve tarımsal ürün fi- yatlannı, ortak adıyla "emek gelirlerini" düşük tu- tan bir ekonomi politikası izleniyor. Bu kurgu ile amaçlanan, "enflasyon "oranınıdüşürmekve "dış- satımı" arttırmaktı. Emek gelirlerı düşük tutulursa emekçilerin "alım gücü" kırılacak ve istem kaynak- lı fiyat artışları görülmeyecekti; bu "beklenti" ger- çekleşmedi, en son haziran ayı verileri, geleneksel olarak yaz aylarında meyve-sebze bolluğuna da- yalı fiyat kararlılığının bu yıl gerçekleşmediğini ve enflasyonun ısrarla yukanlara trrmanmakta olduğu- nu kanıtlıyor. Kısaca, emekçilerin yoksullaştırılma- sına dayalı ekonomi politikasının birinci ayağı ça- lışmamıştır. Emek gelırlerinın düşük tutulmasının ikinci ama- cı, özellikle sanayi ürünlerınin maliyetini "dışpazar- larda rekabet edebilir" bir düzeyde tutmaktı. Altı aydır dış ticaret verileri açıklanmıyor; resmi olmayan son veriler, dışsatımın haziran ayında ge- çen yılın aynı ayına göre yüzde 12 oranında azal- dığını gösteriyor. Emek gelirlerinın düşük tutulma- sı, sanayi ürünlerini dış pazarlarda rekabet edebi- lir konuma getirmiyor. Ekonomi politikasındaki, emek gelırlerinin düşük tutulması temel yanlışı, öbür konulardaki yeniden yapılanma olanaklarını da sınırlıyor. Kamu ekono- mik kesiminin sayısal ve niteliksel boyutlannın ne olacağı bilinmiyor; vergileme ve kayıt dışı ekono- mi konulannda yeni hiçbir düzenlemeye gidilemi- yor. Kısaca, ekonomide yapılan yanlışlardan geri dö- nülmesini sağlayacak süreçler oluşturulamadığı gi- bi var olan koşulları yeniden düzenleyecek gırışim- ler de yapılamıyor. Sonuç, yeniden düzenlenemez, onanlamaz gö- rüşünün egemen olmasıdır. • • • Siyasette "onanlamaz" kanısı çok daha somut görülüyor. Var olan siyasal yapının bütünüyle tı- kandığı yadsınamaz. Siyasal mekanizma, erdem, doğruluk, dürüstlük veahlak çöküntüsüyle ağırya- ralıdır. Kurulan milletvekili pazarları, işlev göremez bir TBMM ve çalışmayan komisyonlanyla, siyasal yapı her gün yeni yaralar alıyor. Daha da önemlisı, bu çarkın nasıl düzeleceği üzerinde, ne siyaset ne de üniversite, sendika ve işveren kesimlerinden siyasi tıkanıkhğın çözümü için hemen hiçbir görüş geliştirilemiyor. Kimi zaman bu konuda zihin yoranların "sanldığı" başkanlık sistemi dışında yeni önerı yapılamıyor. Kuşkusuz başkanlık sisteminin enıne-boyuna araştırılması gerekir; güçlü kurumların, özellikle de güçlü bir yar- gı düzeninin bulunmadığı ortamlarda, başkanlık sisteminin her yönüyle bır yıkım olduğunu on yıl- lardır Latin Amerika ülkeleri kanıtlamaktadır. Özetle ekonomi gibi siyasal yapı da hızla "ona- nlamaz" bır noktaya gidiyor. Yapı onarılamayınca da "tümüyle yıkılması" ve yeniden yaDilması ge- rektiğinin giderek yaygınlık kazanması kaçınılmaz oluyor. Kuşkusuz "onarım" ile yeniden yapmanın "toplumsal, ekonomik ve siyasal" malıyeti de çok, ama çok farklı oluyor. Ekonomi politikasını yapanlara ve siyasal önder- lere düşen, bu süreçlerın onanm noktasının "ötesine" geçmeden sorumluluklannı yerine getirmektir. CHP, Usumî'nin yazısına dikkat çekti Pamuk vurgunu Erbakan'm önündeADANA (Cumhuriyet GünevİPeriBü- rosu)" - CHP Adana Millet- vekili Erol Çe- vikçe, gazete- miz yazarı Sa- dullah l'su- mi'nın "Pa- mukta 200 tril- yonluk vergi vurgunu" baş- lığıyla kaleme aldığı yazısını. "gerekli önlem- lerialmasriçın Başbakan Nec- mettin Erba- kan'agönderdı. Gazetemizin ekonomi sayfa- sında 18 tem- muzgünüçıkan yazıyı Başba- kan Erbakan'a gönderen CHP MılletvekıliÇe- vıkçe. yazısın- da şöyle dedi: u Eski nüllet- vekili ve değerli araştırmacı va- zarsavınSadul- lah l sıınıi'nun araştırma vazısını ekte su- nuvorum. Saym L sumi'vi iyi tanıdığım ve bilgilerine tam güvendiğim için konunun acilliği nedeniv le ek yapma- dan size arz ediyorum. Ilgi- leneceğjnize ve gerekli önlem ve karaıiann alınması için • CHP Adana Milletvekili Erol Çevikçe gazetemiz yazan Sadullah Usumi'nin, "Çittçi Dostu'" adlı köşesinde yer alan "Pamukta 200 trilyonluk vergi \wgunu" başhklı vazısını Başbakan Necmettin Erbakan'a göndererek, önlem ahnmasını istedi. ilgilileregerekü talimatlan ve- receğinize olan güvenimle say- gılarsunanm." Buarada va- zılı bır açıkla- ma yapan CHP ll Başkan Yar- dımcısı Zeki Özenmemurve emeklıleresağ- lanan yüzde 50'lıkzainlaıl- gili olarak Ma- lıye Bakanı Ab- duDatifŞener'ın "Emekliler de maaş farklan- nıalacaklar'bi- çimindekıaçık- lamaünın pra- tıkte uvgulan- madığını öne sürdü. Özer. "\lalrve Baka- nı emeklilerin maaş farkını bulamıyor, an- cak memleketi Sıvas'ta beledi- veve 220 milyar İirayı hemen gönderebilivor. 2.5 milvon işçi emeklisi, Bağ-Kur'lusu açve perişan durumdav ken. bir- çokbeledive işçisine maaşbi- le ödevemezken Maliye Ba- kanı'nın bu Iutumunun, sa- v undıığu adil düzenin de sis- temine uymadığını goster- mektedir"dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle