Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 1996 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
• Beyaz Köşk'ün
Beşparmak
Dağlan'na bakan arka
cephesinde, devriye
ve keşif görevinden
henüz dönmüş bir
komando birliği.
Üniformaları tozlu,
sakalları hafif uzamış,
gözlerin altı morarmış,
yüzler uykusuzluktan
sapsarı. İsveç
televizyon ekibi, birliği
filme almalarında
sakınca olup
olmadığını sorunca
birlikte telaşlı bir
hareket başlıyor.
Sıralar bozuluyor, bazı
erler arkaya, bazıları
öne çıkıyor, elbiseler
silkeleniyor, postallar
paçalarâ siliniyor,
dirsek teması ile hiza
alınıyor ve tören kıtası
gibi birlik gururla
kameralara poz
veriyor.
Sivilin Savas Anılanı
ERCAN ÇİTLİOCLU
Ysveç
televizyon
ekibi,
"Alınan
esirlere
işkence
yapıldığı
söyleniyor, ne diyorsunuz" diye soruyor.
Muhabirin gözlerinin içine bakarak
yanıtlıyor Tabur Komutanı Yarbay Cemal
Eruç, "Kesinlikle böyle bir durum yoktur".
Muhabir yineliyor, "Peki, kanıt gösterebilir
misiniz?" Birden yüzü değişiyoryarbayın,
"Baylar, Türk ordusuna mensup bir
subayın sözünden öte başka
nasıl bir kanıt olabilir ki
benden istiyorsunuz?"
Arkasını dönüp yürürken
söyleniyor, "Kanıtmış, ben
,fc- *\H
. Türk subayıyım, yok
\f ** ı% diyorsam yoktur, ne kanıtı?"
Kıbns'ta anılar bileyanmış
O
tobüsten ıner ınmez.
yoğun bir makineli tü-
fek ateşi başlıyor ve
başladığı gıbi yitip gi-
dıyor. Gırne merkezi,
henüz ele geçınlmiş.
Doğu tarafında çatışmalar yer yer sürü-
yor. Türkıye "de sokaklar. ıki gündürGir-
ne'nin düştügü haberleri ile bayram ya-
parken birlıklenmızın Girne'de tam bır
denetım sağlayabılmek için giriştiklen
çatışmalann. bır böiümii ile hâlâ sürdü-
ğünü. bir önceki gece Bolu Komando
Tugayfna bağlı bırlıklerın Girne ıçinde-
ki çatışmalarda yırmınin iizerinde şehit
verdiğıni ögrenerek sarsılıyoruz.
Askeri vetkılılercangüvenligı acısın-
dan bellı bır noktadan sonrasına geçiş
iznı vermivorlar. Kıbnslı Türk mücahıt-
ler, saklanmı* olabilecek Rum askerler
ıçin e\ ev arama yapıyorlar. Komando
Tugayfnın birönceki gece verdiği kayıp-
lann hemen tümü masum görünümlü ev -
lerden açıian ateşlerle olmuş.
Bu ev lerden bırisıne arama sırasındâ
mücahitlerih izni ile basın mensuplan da
giriyor. Tipik bir Ege kıyı kasabası evi.
salonda el örgüsü dantel perdeler. çıçek
desenlı bir kumaşla kaplı bildiğimiz se-
dır, arkasında yastıklar, eksik olan tek
şey konserve kutusu içine dikilmiş fes-
leğen.
Mutfağa girince vanda kalmış bir sof-
ra çıkıvor karşımıza, kurumuş ekmek-
ler, masanın orta yerinde duran tavanın
içinde. dıbıne yapışıp kalmış kalıntıdan
anladığımız sahanda yumurta ve bir ta-
bağın içindekı küflenmiş domateslenn
üzerinde iştahlı bir tembellıkle penısılin
kürü yapan sinekler.
Fotpğraftan tiakan icadın
Mutfaktakı raflardan birisinde duran
çerçeveli bir fotoğraf ilişıyor gözüme.
Sandalyeve oturmuş. uzun eteklen yere
değen gençbirkadın \e arkasında bir eli
kadının omzunda. a>akta duran mahcup
tavırlı bir erkek. anilan ve geleceklerini
yanda kalmış sofraya bırakmış, sığın-
dıklanbirresimçerçevesinınıçindenya-
şamlannı tarifsiz bırhüzünle seyrediyor-
lar.
Genç kadını, uzun eteklenni toplama-
ya çalışarak elinden çekiştirdiği erkeğı
ile birlikte kaçarken düşünüyorum ve fo-
toğraftaki burjuva hüznü gelip göğsü-
mün ortasına çörekleniveriyor. Ev ve fo-
toğraflar o kadar bız ki. Gruptakiler ya-
tak odasına geçiyorlar, gözüm raftaki fo-
toğrafa takılıyor ve açıklanamaz bir
utanma duygusu, benı bu çiftin bır daha
dönmeleri mümkün olmayan evlennde,
artık çok gerilerde kalmış da olsa özel
yaşamlanna daha fazla girmekten alı ko-
yuyor.
Düşüncelerim zamanın karanlık tünel-
lerinde hızla dolaşıyor. raftaki fotoğraf
giderek silikleşirken 1967 yılında, Kıb-
ns Türk alayında görev li doktor binba-
şının evınde. Rumlar tarafından vahşice
öldüriilen, banyo küvetinın içinde kanla-
ra bulanmış. bir kilise freskindeki aziz-
lerin masumluğu ile yatan dört ve altı
yaşındakı çocuklann fotoğrafı gelip yer-
leşiyor çerçevenın içine.
Ve fotoğraflar geçmışten günümüze
olan danslannı sürdürürken başsız göv-
desi ile Rum askeri gelip oturuyor san-
dalveye. arkasında sargılar içindeki yü-
zü ve görmeyecek gözleri ile Abidin Di-
no'nun çavuşu. Sıkılı iri yumruğu Rum
milli muhafızının omzunda. Binbaşının
"Kolordu komutanı bekliyor,geç kaİma-
vaUm" uvansı ile fotoöraflann Gırne'de-
kı raksı sona enyor. Genç kadın ve erkek,
yaşamlannı sürdürdükleri evi artık bır
konuk olarak izlemek üzere, çerçevenin
içindeki yerlenni alıyorlar. Anıları ür-
kütmekten korkarcasına sessizce çıkıyo-
ruz evden.
Sövalye subaylar
Beşparmak Dağları. aylardan tem-
muz, vakit öğledir... Saint Hilarion Ka-
lesı'nin hemen birazaltında. dağlann ka-
yalık doruklanna asılmış gibi duran, ma-
nastırdan bozma ve şımdilerde "Beyaz
Kö$k" olarak anilan yapının avlusunda-
yız. Bolu Komando Tugayı. karargâh
olarak buravı kullanıyor.
Tugay 20 temmuz günü sabah
06.50'de Ovacık'tan kalkan Erzıncan
Hava Alayı'nabağlıhelikopterlerleKıb-
ns'ta Kırnı bölgesıne nakledilmış. bir ta-
buru ile Girne, diğer taburu ile de Beş-
parmak dağlanna taarruz emrini almış-
tı. A>nı gün saat 19.30'da Bolu Koman-
do Tugay Komutanı Tuğgeneral Sabri
Demirbağkomutasındaki bırlıkler, Beş-
parmak Daglan'nın doruklarındaki St.
Hılanon Kalesi'nde idı.
Basın mensuplan ile Demırbağ Pa-
şa'nın söyleşileri aşagılardan. Girne
Ovası'ndan gelen silah sesleri ile kesıli-
yor. Önce tek tek gelen ateş seslenne ma-
kineli tüfeklenn darbe atışlan ekleniyor.
Basın ve TV mensuplannın dikkatleri si-
lah seslerine kayıyor ıster ıstemez. Sab-
ri Paşa, klasik müzik konsen dınlerken
öksürük nöbetine kapılmış bir ızleyıci
mahcubiyeti ile açıklıyor hemen
"Hatlanmız içinde kalarak saklanan
bazı diişman unsurlar \ ar. Şu anda bir-
liklerimiz onlan temizliyor..."
Paşanın öylesine sakin ve doğal bir
tavn var ki tam o anda aşagılardan bir
>erlerde birtakım insanlann öldüklerini
düşünemıyorsunuz bile.
Beyaz Köşk'ün Beşparmak Dağla-
n'na bakan arka cephesine geçiyoruz.
bir komando birliği devriye ve keşif gö-
revinden henüz dönmüş. Üniformalan-
nın kamuflaj renkleri gri birtoz tabaka-
M altında kaybolmuş. bazılannın ceket
vepantolonlannda bellı ki ağaçdallan ve
çalıların neden olduklan yırtıklar var, sa-
kallan hafiften uzamış. gözlerin altı mo-
rarmış. yüzler uykusuzluktan sapsarı.
Yorgunlukları öylesine çarpıcı ve yoğun
ki görmenın ötesinde sanki dokunabilir-
siniz. Özellikleyabancı basın mensupla-
nnın varlıgı karşısında bırlığin görünü-
münün avludaki suba>ları tedirgin etti-
ğıni hissediyorum.
Dikkat! Fotoğraf cekilecek!
Subaylarsıkıntılannısağayaklanndan
sol ayaklanna aktarırlarken kaşlan hafif-
ten çatılmaya başlıyor ve beklenen ıstek
önce Isveç televizyon ekıbınden geliyor.
acaba bırlığı filme almalarında komu-
tanlar bir sakınca görürler mi? Subaylar
yanıt vermeye hazırlanırken birlikte te-
laşlı bır hareket başlı>or. Sıralarbozulu-
vor. bazı erler arkalara geçıyor, bazılan
ön sıraya çıkıyor. elbiseler silkeleniyor,
postallar pantolon arkasında tozlarından
anndınlıyor. dirsek teması ılehızaalınıp
sıralar ıp gibi oluyor ve ırıanılmaz, ama
en çok bir dakika sonra tören kıtası gibi
birbirlik gururla kameralara poz veriyor.
Bıraz önceki dokunulur vorgunluktan
eser kalmamış, başlar dimdik. göğüsler
ılende ve doğaldır kı sol elin orta parma-
ğı pantolonun dıkış çızgısinde... Sonra-
dan öğrendık. Bolu Komando Tugayı I
Taburu'na bağlı bu birlik 48 saattir bu-
lunduğu ilerı keşif \e sızma görev inden
yeni dönüyormuş Aradan yirmi yılı aş-
kın bir süre geçmesine karşın hâlâ düşü-
nürüm.
O birlikteki er ve erbaşlar filme alına-
caklannı anladıklarında, hangi kolektıf
düşünce. emir almadıklan halde onlan
elbiseleri daha düzgün olanları ön sıra-
lara geçirmeje sevk etti. Sakalı uzun ya
da elbısesi yırtık olanlar hangi dürtünün
sonucu kendılennı arka sıralarda sakla-
dılar kameralardan?
Düşününüz. savaşın tamortalık verin-
det4
yabancılann"önündeaskerinın toz-
lu ve yırtık üniformasından rahatMzlık
duyan subaylar ve o rahatsızlığı komu-
tanlan ile aynı anda yaşayarak kolektıf
çözüm üreten erler.
Yabancı basın mensuplannın bıtme-
yen soruları karşısında Sabrı Demırbağ.
mev zileri denetlemesi gerektığini söy le-
yerek izin istiyor. generallık asasını ha-
fifçe başına doğru götürerek basın men-
suplarını selamlayıp. ayrılıyor. Ancak
karargâhındaki subaylardan birisini biz-
lerle ılgılennıesı için görevlendırmeyı
unutmuyor: Komando Tugayı I. Tabur
Komutanı Yarbay Cemal Eruç (şimdi
emeklı tümgeneral)
Tabur komutanı. esmer. kısa boylu.
sert görünümlü. atletik yapılı bir subay.
Göğsü \e sırtı sargı bezı ile bandajlan-
mış. elınde filasterle şarjörü üçlenmış
•birThompson makineli tabanca. Birlık-
te St. Hilarion Kalesı'ne gıdıyoruz Ka-
lenın arkasında sarp kayalık bır yamaç,
duvargıbı gök>üzüne tırmanıyor.
Yarbay Eruç. 20-21 temmuz gecesi ı-
kı Rum komando taburunun. Kıbnstı
Türk mücahitlenn denetınıındekı Şahin-
ler Karakolu'nu gece baskını ile alıp. Be-
yaz Ev ve St. Hilarion Kalesı'ne vönel-
diklerini, Doğru>ol'daki mücahıt bölü-
ğünü de ımha ederek taburunun korudu-
ğu hatlara saldırdıklannı, bir ara St. Hi-
larion Kalesı'nin tehlike>e girdiğini ve
Gırne-Boğazarasındakiyolundenetımi-
ni yitınne noktasına geldiklerinı açık yü-
reklilikle anlatıyor.
Ses tonunda mücahitlere yönelik ha-
fif bir serzeniş var. Bu arada tanklarla
desteklenen Yunan alayının da Lefkoşa
istıkametinden taarruz ederek hafif si-
lahlarla donatılmış Türk alayı üzerinde
ağır bir baskı kurduğunu ve Kolordu Ka-
rargâhı "nın bulunduğu Fota köv ü ve Bo-
ğaz bölgesıne bir kilometreye kadar yak-
laştıklarını, kıskacın tamamlanması ha-
linde ımha edilmekle yüz yüze kalacak-
lannı. hiçbir çekince koymaksızın açık-
Kıbrıs'a çıkan Türk birliklerinin mutluluğu, yorgunluklarına rağmen yüzlerinden okunuyordu.
lıkla anlatıyor. Ancak bu bilgilerin ar-
dından hemen ekliyor. "Gördüğünüzgi-
bi burada olan veolmava devanı eden bi-
ziz. St. Hilarion. Boğaz \e Girne şu anda
biriikJerimizin denetiminde..." '•Valnız"
dıyor. ilerıdekı bır tepeyi makineli ta-
bancasının namlusu ile göstererek. "Bu
tepede hâlâ direnme noktaları var, za-
man zaman ateş altında kalıyoruz, kes-
kin nişancı kullanıvorlar..."
Sözüm kanıttır'
Tabur komutanı. benim çev ırmenliğı-
me gereksınım duymadan oldukça rahat
vcakıcı bir Ingılızce ilekonuşuyor. Kes-
kın nişancı sözünün ardından herkes
kendısineemın bıryeraramaya başlıyor.
Yabancı basın mensuplan surlann ko-
vuklan, dınararkalannda kayboluyorlar.
Yarbay Eruç, herkesin nere>e kayboldu-
ğunugörmek istercesine ve birazda ina-
dına. gazetecılerin arkasına sındiği duva-
nn üzenne çıkıyor ve saklamaya çalış-
madığı alaycı bır ıfade ile "'Meraketme-
jin, bir şe> olmaz" dıyor.
Açıklamalannı bitirdikten sonra soru-
lara geçıliyor.' Tabur komutanı ise duva-
rın üzerindekı yerini hıç bozmadan ke-
yifle basın konferansını sürdüruyor. O-
nun bu olağanüstü perv asız tutumundan
biraz utanarak da olsa etkılenen >aban-
cı basın mensuplan yavaş yavaş sıperle-
rınıterkedıportayaçıkıyorlar. "Nasd)^-
ralandınız" sorusuna Yarbav Eruç'un va-
nıtı çok çarpıcı: "20-21 temmuz akşamı
bir sı/nıa harekâtmda >akın boğuşmada
varalandını. kasatura ile sırtımdan ve
goğsünıden, önemli defil..."
Sonradan öğreniyoruz. Yarbay Eruç.
Adana'vahastnnevegönderilmeyı "Ben
taburumun başından av nlıp onlan cep-
hede valnız bırakamam" dıye reddetmış.
Bır soru daha geliyor İsveç televizyon
ekıbınden bu kez. "Alınan esirlere işken-
ce yapıldığı, kötü muamele gördükleri
söyleniyor, ne diyorsunuz bu konuda?"
Soruyuyönelten muhabirin tam gözlen-
nin içine bakarak yanıthvor Tabur Ko-
mutanı. "Kesinlikle böyle bir durum yok-
tur" Muhabir vınelivor, *Peki, kanıtgös-
terebilir misiniz?"
Yüz ıfadesi birden değışıyor Yarbay
Eruç'un.müthişbırküçümsemeyerleşi-
yor esmer çehresıne. insanı üşüten bır
sesle "Baylar,görüşmemizbitmiştir" dı-
yor.
Soğuk bir hava esiyor. herkes şaşkın-
lıkla birbirine ve yarbaya bakıyor. Ben de
bıraz aşın gibi kaçan bu tepkinin nede-
nıni bulmaya çalışıyorum.
Yarbay. insanı temmuz sıcağında ür-
perten bır sesle devam ediyor konuşma-
sıııa, "Ba\ lar, siz bana işkence, kötü dav-
ran ış var mı divesordunuz.ben dcsize bir
Türk suba>ı olarak vok dedim. Türk or-
dusuna mensup bir subayın sözünün öte-
sinde başka daha nasıl bir kanıt olabilir
ki benden istivorsunuz. Birsubayın sözü-
nün ötesinde avrıca kanıt arayan kişiler-
le benim görüşecek başka bir seyim ola-
maz."
\e bu sozlerin ardından Yarbay Eruç
arkasını dönüp gıderken bir vandan da
söyleniyor hafiften. "Kanıtmış, ben
Türk subayıyım, yok diyorsam yoktur,
ne kanıtı?..
u
lsveçli telev ızyon muhabiri yine soru-
larsordu. röportajlaryaptı. Ancak bırsu-
bavasoruvonelttiğindegörünürbırsay-
gı ile hep "Sir, ma> I ask" (Efendim,sor-
mama izin verir misiniz?) dı\e başlıyor-
du konuşmasına.
Yarın: Generalden
muhabire savaş dersi
ÇALIgANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILIVIA2 ŞİPAL
Emekli ikramiyesi ve özel taznıinat
Soru: 25 yıllık hizmeti olan, üniversite mezunu, 1. derecenin 4.
kademesinden maaş alan öğretmenim. Emekli olduğum-
da alacağım emekli ikramiyem \e emekli maaşımın ne
olacağını avrıntılı olarak öğrenmek istiyorum. Özel taz-
minat, ikramiveye avnen mi vansıvor.
(K.Ö.)
YANIT: 25 Temmuz 1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 562
sayılı Yasa Hükmünde Kararname ile memuremeklilerine ödenmek-
te olan özel tazminat oranları ek göstergelere göre yeniden düzenlen-
miştır.
"b) Zam, tazminat ve ödenekler ile benzeri ödemeler toplamının
657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'na tabi en yüksek devlet memu-
ru aylığı (ek gösterge dahil) brüt tutarınııı;
- Ek göstergesi 6400 ve daha v üksek olanlarda %100'üne,
- Ek göstergesi 3600 (dahil) - 6400 (hariç) arasında olanlarda
%75"ine,
- Ek göstergesi 2200 (dahil) - 3600 (hariç) arasında olanlarda
%40'ına,
- Diğerierinde %26'sına,
tekabüi eden nıiktarı."
emekli avlıklanna. aylık oranları gözönüne alınarak yansımakta-
dır. Kararnamede, oranları yeniden belirlenen özel tazminat. emek-
li ikramiyesine kademelı olarak yansıyacaktır. Emekli aylıklarına ay-
nen yansıyan bu oranlar emekli ikramiyelenne
"%100 oranı 1996 vılında %50,1997 jılında %75; %75 oranı ise
1996 yılında %40,1997 vılında %60 olarak uygulanır.'"
1 Temmuz 1996'dan sonra genel aylık katsayısı 2550, taban aylık
katsayısı 15.700. taban aylık göstergesi de 1000 olarak uygulaıımak-
tadır. I. derece 4. kademeden aylık alan öğretmenin genel aylık gös-
tergesi 1500. ek göstergesi 3000'dir. Ek göstergesi 3000 olanlann
emekli avlıklanna uygulanan özel ta7iiiınat oranı ise %40 olarak be-
lirlenmiştir. "o40 oranı emekli ıkramı\,esıne de aynen yansıyacaktır.
Bu bilgilere göre I. derece4. kademeden 25 yıl hizmetten sonraemek-
ı olan bır öğretmenin alacağı emekli aylığı ile emekli ikramiyesi:
Emekli Avlığı Emekli İkramivesi
Genel Gösterge
Ek Gösterge
Kıdenı Göstergesi
Taban Aylık Göstergesi
Genel Katsayı
Taban Katsav ı
Özel Tazminat Oranı
Genel Gösterge Karşılığı
Ek Gösterge Karşılığı
Kıdem Gösterge Karşılığı
Taban Gösterge Karşılığı
Özel Tazminat Karşılığı
Toplam Avlık ve İkramive
1.500
3.000
500
1.000
2.550
15.700
0
/o40
2.868.750
5.737.500
956.250
11.775.000
7.267.500
28.605.000
1.500
3.000
500
1.000
2.550
15.700
%40
95.625.000
191.250.000
31.875.000
392.500.000
242.250.000
953.500.000
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
• ••Anayasayı ÇiğnemekNicedir unutulmuŞtu, sonunda Tansu Çiller can-
landırdı. Taze bir fiöan gibi yeşıllendirdi.
"Ihlasile... Kuranile.-"
Bir holdingin ad) Ihlas'tı, tabelalarda boy gösteri-
yordu. Ihlas nereden çıkmıştı?
Sözlüğe baktım:
ihlas, A.i. (Sad ile. hulustan).
1. Doğru, temiz sevgi
2. Içten gelen bağlılık.
Birkaç açıklama daha var, ama biz ondan sonra ge-
lenlerı bırakalım. Hulustan geliyordu, ama içinde sulh
da banş da vardı. "Hazır ol cenge eğer istersen sulh
ü saiâh"dizesi Ragıp Paşa'nındı. Atatürk sadeleş-
tiriyor, "Yurtta banş, dünyada da banş" diyordu.
ihlas... iflas veznindedir..
Hulus-u kalp... Kalp yetmezlıği...
"Söyle.. "demişler
ihlas ile... Kuran ile... Sancak ile...
Telaffuzu nasıl?
Refahlılarsöylesinler...
Not etmiş bu yazıyı yazıyordum ki, aynı konuya
BekirCoşkun ve Mustafa Balbay değinmişler. Ma-
dem bu kadar yazdık gerıye dönmek olmaz, 'devam'
dedik, yazıyı kesmedik.
Burada bir Yassıada öyküsü var. onu anlatalım.
Doğunun ünlü ağalarından Halis Ağa'yı (Öztürk)
Yassıada'nın Yüksek Adalet Divanı'nın önüne çıkar-
mışlar. Yüce Divan üyeleri, "Adaletmülkün temelidir"
yazısının önünde görkemli, korku vericı bir biçimde
oturuyorlar. Başkan Başol, Halis Ağa'ya soruyor
"Buraya seni niçin getirdik biliyor musun?"
"Bilmiyorum Başkanım."
"Sen anayasayı tebdil ve tağyır etmişsin."
"Efendim... Ne etmışim?"
"Anayasayı çiğnemişsin..."
"Nedir anayasa?"
"Anayasa bir kitaptır."
"Ben görmemişim."
"Görmemişim olur mu? Bak burada öyle yazıyor."
"Öyle yazar, ama ben görmemişim."
Kitabı havaya kaldınr, sallar:
"Bu kitapta öyle yazıyor."
"Hâkim Bey, ben Kuran'/ görmüşüm, Incil V görmü-
şüm, Tevrat'ı görmüşüm. Bunları bilmeyerek çiğne-
miş olabilirim. Ama anayasa görmemişim, bilmemi-
şim. Görmediğim, bilmediğim bir kitabı nasıl çiğne-
yebilirim!.."
Bir kahkaha kopar.
"Sen önce bu kıtap üstüne çiğnemeyeceğim diye
yemin etmişsin, sonra da çiğnemişsin."
"Hâkim Bey, yalandır. Bakın ne diyorum: Kuran'ı
çiğnemiş olabilirim, Tevrat'ı çiğnemış olabilirim, In-
cıTiçiğnemiş olabilirim- Anayasa... Hiçbir zaman gör-
memişim, bilmemişim, çiğnememişım."
Anayasayı çiğnemek sorgusu ve yanıtı söylenir, gi-
der gelir.
Halis Ağa, "Görmedim"der. Hâkim "Buradayazı-
yor, çiğnemişsin" der.
Yazıyor.
Yazmıyor.
Çiğnedin,
Çiğnemedin. « , . - . , •
Halis Ağa patlar: '
"Kuran-ı azım şana el basanm ki bu anayasa ne bi-
çim bir kitaptır, görmemişim, duymamışım, bilmemi-
şim. Idam etseniz ben bu kitabı görmemişim, bilme-
mişim, duymamışım."
Sonunda anayasayı çiğnemekten değıl de çiğne-
yenlere yardım ettiğinden Halis Ağa mahkûm olur.
Yassıada mahkemeleri bitti; Halis Ağa yattı. çıktı,
Ankara'ya yerleşti, köye dönmedi. rastladığımda so-
rardım:
"Anayasayı çiğnedin mi?" Elini sallar, güler geçer-
di.
"Eyvallah!.."
B U L M A C A SEDATY\$AYA\
SOLDA> SAĞA:
1/ Bır yolun ya da
geçıdın trafiğe ka-
patılmasını sagla-
van tahta ya da
metal parmaklık.
2/ 106 taşla oyna-
nanbıroyun... Pe-
ru'nunbaşkentı.3/
Hak yolu olan
Müslümanlık >o-
lu. 4/ Aruz ölçü-
sünde kısa okun-
ması gereken bır
heceyi. kalıba uv-
durmak ıçın uzat-
ma... Zavıye. 5/Olumsuz-
luk belırten bır önek... Bır
çeşıt sınek. 6/ Eskımış gı-
yecek... "Sana kâfir dedı-
ler — bıledım Hakka bı-
le"" (Faruk Nafız Çamlı- 4
bel). 7/ Eskı dılde ok
Halk dılınde bademe verı-
len ad. 8/ Toprak. kum ve 6
saman elemeye yarayan ın
delıklı kalbur... Anado-
lu'da kurulmuş eskı uygar-
lık. 9/ Bılgıçhk tasl'avan
kımse... Kemıklerın vu\arlak ucu
YtKARlDAN AŞAĞIYA: i
1/Gemılerde tınnket velkenını açıp gergın tutmakta kulla-!
nılan halat. 2/Bır renk .. Kahve. hindıstancevızi. süt ve al-
kolden oluşan ıçkı. 3/ Kurtuluş... As>a'da bir ülke. 4/ Karşı-
lıkbeklenılmeden vapılan vardım... Eskı Mısır'dagüneş tan-•
nsı. 5/İrı ve korkunç bir niasat varatığı... Bır cıns güvercın.
6/Bırgözrengı...Tavır.davranış 7/Matematık. 8/Saçınkü-
çük tutamlar bıçımmde değışık renklerde bov anmış durumu.
FranzKafka'nın bırromanı 9/Duvan berkıtmek ıçın taşla-
nn arasına yatay olarak yerleştırılen dırek. . Temelı takhdei
davanan sözsüz ovun
İLAN
T.C.
HAVDARPAŞAGİRİŞ
GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Gümrüğümüzce Tuıtomak Dış Tıc. lth. ve İhr. Paz Cü-
neyt Cenk Sarıçimen adına tescılli 27469 sayılı.
10.08.1990 tanhh gırı^ beyannamesinden kaynaklanan
aşağıda dökümü yazılı gelır eksığı ile ılgılı olarak mü-
kellefıne yapılan teblıgatlanmız adres vetersızlıŞı nede-
nıyle lade edildığınden v e
teblıgata sanh başkaca adres
bulunamadığından 73H \ ömek vazımız yenne kaım ol-
mak üzere 7201 sayılı kanunun 28. ve 29'. maddelen ae-
reğınce ılanen tebliğ olunur
974.000.- TL GV
5.441.000.-TLKDV
2.435.000.- TL DR 146.000.- TL BH 1.057.000 - TL
RR
2.435.000.-TLDFİF
4.871.000.-TLTKF
17.359.000.-TL
Basın: 99344