28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16TEMMUZ1996SAU OLAYLAR VE GORUŞLER Yunan Mucizesi METIN ERKSATS G rek Mucizesi "Le Mı- racle Grec" (Yunan Mucızesı) A\rupalı ta- nhçılerın. duşunurlenn \azarlann. bılgınlerın oluşturdukları \e 19 yuzyılın sonldrınddeğınbılırmelbırbul- gu olarak algılanan. fakat 19 vuzyılın sonlarında \ anlı^hğı bılımsel bılgılerle saptanan çok unlu. yavgın coşkulu \e çok gorkemlı bır sovlencenın (efsane- mıtos) adıdır En eskı a>dınlanma duşun- cesı olarak tammianan bu olgu. kendılı- ğınden var olduğu soy lencesıy le açıklan- dığı ıçın. bu olguya Grek ya da Yunan Mucızesı denmıştır Kanıtîan, tanıtları olnidyan bu ımgesel (havalı). sovut. çe- lı^ık oznel soy lenceyegore en e^kı aydın- lanma du^uneesı sanılan Grek duşunce- sı ya da ^unan Mucızesı. Batı Anado- lu'dakı Grek kolonılerınden bırı olan Mi- let'te (Mıletos) 6 yuzyılda yaşamış uç dusunur oldiı Thales, Ana\imandros, \ne\imenes lebırhkteırksal(etnık).bol- gesel iLOğratı) donemsel (çağ) nıtelık- lerııı \e ııedenlerın etkisiyle "kendiliğin- den var olmuştur*". Gozlem \e deney yontemını duşunen \e uygulayan bu uç duşunurun \aıu sırd yıne 6 yuzyılda ya- samis dusunurler olan Sısamlı (samos) Fisagor (Pytlıagords) \e Efeslı (Efesos) Heraklit m (Herakleıtosi sarattığı bu Ivonyd (lonu) aydınlanma duşuncesı. Doğu dan gelen \e Batı Anadolu'yu kap- la> an Pers y a> ılmaM sonucu once guney İtalya'ya sonıa '»unanıstan'a geçmiştır Eneskı a\dınlanma du^uncesı sanılanve İyonyada olu^an Grek duşuncesmın \e Nunan MUCIZCM nın doruûuolan Sokrat (SokrateslO 469-399) Eflatun (Platon t O 427-347). Arısto (Arıstoteles 1 O 384-322 (uçlusununoluşturduğudu^un- celer. Batı Anadolııdan 'Sunanıstan'aae- çen ay dınlanma duşuncesının uzantısı \ e -.urmesıdır Bır zamanlar en eskı aydınlanma du- şuncesi olarak s>anılan \e kendı kendıne \ar olduğu so> lencesıy le (mıtos-mythos) açıklanan İ>onyaa>dınlanmadiişüncesi- nin,Grek>ada Yunan mucızesının teme- lındeıkı buyuk kulturkaynağının v ar ol- duğu saptanmıştır 1)10 5000>ılından ben varlığı bılınen, Mezopotamya'da Dıcle \e Fırat nehırlen boyunca kurulu SumerDe\leti'ndekıbılımduşuncesı Hi- tit'leraracılığıylalyonya'yagelmıştır 2) 1 O 5000 >ılındanberı varlığı bılınen, Misır'da Nıl Nehn Vadısı'nde kurulu Mı- sırDevletı'ndekıbılımduşuncesıFenıke- lıleraracılığıylaKıbrısveGmt ustunden İ\on\a'yagelmıştır Grekler. Mısırhlardan geometrı. Su- merlerden astronomı oğrenmışlerdır Bı- lım tarıhınde Tales'ın Mısır'a ve Mezo- potamy a'y a gezıler > aptığına ılı^kın bel- geler\ebılgıler\ardır Fısagor, oğretımı- nı \e ılkaraştırmalannı Misır'da yapmış- tır Ka>naklan Mısır \e Sumer kulturlen olan Grek bılımı >a da Yunan Mucızes\ sanılan bu kuruntu (tdola), bılımsel bıl- gılerı engelleyen bu on yargı 19 vuzyı- lın sonlarından bu yana yapılan araştır- malar sonucu edınılen yenı bılgı. bulgu \e belgelerın oluşturduğu bılımsel bılgı- ler sonucu >ok olmuştur Yanlış bır algılamayla en eskı aydın- lanma duşüncesı olarak tanımlanan Grek ya da Yunan mucızesı denılen duşunce olgusundan asıl ve buyuk değerı. bılım- sel \e dınsel duşuncesinın aynlmasını sağlaması ve felsefe duzencesını (dısıp- lın) kurmasıdır Bılınçlı duşuncenın oluş- turduğu bılımsel duşunce ve felsefe. bı- lınçdışının, mıtoslarm, sovlencelerın. duşlemlerın oluşturduğu dınsel dusunce ve ınanç. Grek va dd Yunan duşuneesi ıçınde vol aynmı yapmışlardır Fakat Yunanlıldr.Osmanlı Devletı yo- netımı donemının (1458-1830) sonlanna doğru ve 183O'da bağımMZ \unanıstan devletının kuruluşundan bu yana "'Yu- nan MucizesP so\enceMnı ırksal (etnık) veduşunsel ustun ınsan oldukları savı ve kuramıyla açıklayarak. etkın bır tanıtım (propaganda) aracı olarak yetkın bırbı- çımde somurmuşlerdır Lstelık "*.\ka"larsorunutumbılımsel- lığıvle kanıtlanmış ve tanıtlanmısken "Aka'lar" sorunu sudur I O 2000 vılı- na doğru "A.ka" adını tasıv an Orta Asv a- lı bır ulub batı>a goç eder Bır bolum "Aka", Hazar Denızı nın gunevınden. lran ustunden geçıp tum \nadolu va Kıbrıs. Rodos Sısam adalarına ve Kık- lat 'Kdalan ustunden tum Yunanıstan'a yavılır Oburbolum "•Vka". Hazar Denızı"nın kuzevınden, kafkaslar ustunden. gunev Rusva ve Kırım sahıllerınden geçıp Ro- manva ustunden guneye doner Tuna'vı geçen bu "Akaiar Balkanlar ustunden akarak tum Yunanıstan'a vayılır "Aka"lann Kuzev Avrupa'dangelıp Bal- kanlar ustunden Yunanıstan'a >a>ılmıs ve buradan Anadolu">a geçmış "Indo- germenler"' olduğu ;>av ına ılı^kın. arke- olojık ve lengustık tarıhsel hıçbır kanıt yoktur % *Aka'"ların Orta \sva"danbatıva goç eden Orta Asvalı bır ulus olduğu "Aka"*lann \nadolu"va ve Vunanıstan"a >avılmı> ve yerleşmıs Orta Asvalı bır ulus olduğu. dunva bılım odaklannın ke- sin olarak tanıtladıkları v e onadıkları bı- lımsel bır bılgıdır Sozun kısası (velhasıl-ı kelam) 1 Ö. 6 vuzyılda Anadolu'da. ^'unanıstan'da. tum Adalar Denızı (Ege Denızı) bolgesınde va^avan Grekler va da Vunanlılar, İ O 2000 vıhna doğru Orta Asva'dan bu bol- gelere gelmı^ Orta Asvalı bır ulus olan ~Aka"larııı kalıntılarıdır İO 6 vuzvıl- da Batı Anadoluda Konjada "en eski av dınlanma düşıincesi" olarak tanımla- nan. ırksal bolgesel. donemsel kosulla- rın etkısıvle "kendiliğinde oluşnıuş" bır "Grek \a da Vunan Mucizesi" >oktur Grek \a da \unan mucızesı denılen ol- gunun kavnaklannda Sümerve Mısır kül- tiırleri vardır ^ unanl ılar > a da Osmanlı dılındekı ta- nımlarıvla Rumlar. Osmanlı Devletı yo- netımınde. sıvasal. ekonomık. toplum- sal. hukuksal. yonetımbel. kulturel. sa- natsal. dınsel alanlarda ve konularda. dev letın ozgur uvrukları olarak katılım- cı ve bağımsız bır konumda vaşamı^lar- dır \unanistan Osmanlı Devletı nınso- murgesi mandası.domımonuve kolonı- sı olmamıştır Yunanıstan Osmanlı Devletı'nın sı- nırları ıçınde Osmanlı Dev letı uy ruğu oz- gur ve bağımsız Turklenn ve Rumlann verlesımverı olan bır V/urttoprağıdır Us- telık Osmanlı Devletı uvruğu olan \u- nanlılar (>a da Rumlara) Osmanlı ulke- sını olu^turan uluslara oranla çok değer- lı ve vararlı avrıcalıklar vermıstır Osmanlı Devletı EflakveBuğdan(Ro- manva) bolgesının yonetımınt Rumlara bağıslamıstır Bazılarının doğum ve olum tarıhlerı. bazılarının gorev tarıhle- rı belırgın Rumlar. Osmanlı Dev letı vo- netımınde buv uk dev let gorev lerı. Lond- ra. Parıs. \ ıvana gıbı onemlı baskentler- debu>ukelçılıkleryapmışlardır Demet- rios.Sofianklisl 1479). unlu Masrokarda- tos aılesınden dort bey (1640-1 769) y ıl- ları arası. N. Ma>rovani Paşa (1735- 1790). K. Musurus Paşa (1809-1891). A. Aleko Paşa (1823-1910). Kara Todori Paşa (1833-1906) S. Musurus Paşa (1842-190^) Pana\otakiEf.ll814). \i- kolaki Mano Ef. (1817). Antonaki Ra- madaniEf.l 1823), Ma\ro>aniEf.( 1832) kalimaki Be> (1846). K. Antopulo Paşa (1896) gıbı Osmanlı Devletı uvruğu Rumlarbunlardanbazılandır IS^öbınn- cı meşrutıvet ve 1908 ıkıncı me^rutıvet meclıslenndebırçokRummebus(mıllet- vekılı) vardır Amerıka. İngıltere'nın domınvonu ve kolonısıdır A.menkalılar Ingıltere dev le- tıyle uzun yıllar sava^arak bağımsızlık- lannı kazanmışlardır ^merıka. Ingılte- re'ye duşman değıldır Tersıne Amenka ve lngıltere bırbırle- rını çok severler Ikı dunya savaşında da ortaklaşa dusmana karşı bırlıkte savaş- mıslardır Avustralya Yenı Zelanda. K.a- nada Ingıltere'nın somurgesi. domınvo- nu v e kolonısıdır \v ustraly a. \enı Zelan- da, Kanada, bağımsızlıklanna kav u^tuk- tan sonra Ingıltere've duşman olmamı>- lardır Tersıne bugun Bırle^ık Krallık ıçınde bırlıkte dostça va>arlar Hollanda uzun >ıllar kpanya"nın somurgesı ol- muştur Hollandalılar Ispanvadevletıvle sava>arak bağımsızlıklarına kavuşmuş- lardır Hollanda lspanva">a duşman de- ğıldır YunanıstannedenTurkıye'yeduş- mandır1 UstelıkTurkı>e \unanıstan'aduşman değıldır Dostluk ve duşmanlığın. savaş ve barışın dengesinı akıl. duşıince ve mantık saptar Turkı\e">e karşı sureğen (kronık) bır duşmanhk yapan Yunanistan Dışışlen Bakanı II.Theodoros Pangalos,dedesi I. Theodoros Pangalos'tan (187 8-1932) muthış bır kalıtım dev ralmış Dede Pan- galos 1925-26 >ıllarında \unanıstan"da sertbırdıktatordu I Pangolos'unbudık- tatorlukdonemınde Yunanıstan"da uygu- ladığı bır yasa >a da >onetmelık \unan ınsanını hâlâ guldurur Bu vasayada vo- netmelık "\unan kadınlannın givsileri- nin etek bo\ unu saptamıştır" 11 Theodo- ros Pangalos da Turk-\'unan ılışkılennı dedesının saptadığı etek boyu gıbı sapta- mak ıstıyor PENCERE AR4DABİR Prof. MEHMET Z. SAÇLIOĞLU Vannanı Lnı\ CJUZLI Sanaüaı Fıikultesı Giizel Sanatlarda Akademik Yükseltilmeler... Seçım yerıne afamanın geçerlı olduğu YOK sıste- mınde demokrasınm belkı bulunabıleceğı yerier, bo- lum kurulu, fakulte kurulu, unıversıtesenatosu, unıver- sıteyonetım kurulu gıbı kımı kurullardır Bu kurullar, oğ- retım uyelerının parmak hesabı demokrası oylamala- rının mutlaka bılımsel duşunceye, akla ve vıcdana dayanması gerektığı kurullar olmahdır Bu yazımın konusunu, akla ve vıcdana dayanma- dan alındığmı duşunduğum kararlar sonucunda, bu- gune kadar çeşıtlı sancılann yaşandığı guzel sanatlar fakultelerındekı son yanlış uygulamalardan bırı oluş- turacaktır Unıversıtelenmızde bır kısım oğretım uyesınde rast- ladtğım bır anlayış da, bu yazıyı yazmamın bır başka nedenıdır Bu anlayış, bır profesorun, yalnızca kendı uzmanlık alanında değıl, kendı alanına yakın bırçok alanda da akademik değerlendırmeler yapabıleceğı, yanı doktoradanışmanı olabıleceğı, yardımcı doçent, doçent ve profesorlukjunlerınde yer alabıleceğı, hat- ta, başvuru dosyalarında, kendısının bılmedığı bırdıl- de yazılmış bılımsel makalelerı de sezgı yoluyla değer- lendırebılecegı anlayışıdır Yazık kı, bazı oğretım uye- lerı, profesor olduktan sonra. bılgılerınde, sezgılerın- de, anlayışlarında buyuk bır gelışme olduğunu veh- metmektedırler 1983 yılından sonra sanatçı oğretım uyelerının aka- demik yukseltılme junierınde kımı zaman bılım adam- larının da (o konuda kanyer sahıbı sanatçı olmadığı ıçın) bulundugu gorulmuştu O gunlerde. bılım adam- larının çokça bulundugu bır toplantıda, sanatta aka- demik karıyenzmın sanat kurumlarına ve sanatçı oğ- retım uyelerıne yapacağı kotuluklerden soz etmış, "Bız sanatçı oğretım uyelerı, sız bılım adamlannın dokto- ralannı degerlendırecek atamalarınıza karar verecek olsaydık ne duşunurdunuz'?" dıye bır karşıt ornek de vermıştım. Sanat eğıtımınde karıyenzmın yanlışlığına ılışkın bırkaç yazım da Cumhurıyet gazetesınde ve Somut ta yer atmıştı YOK'un çarpıklığı bızı bugunlere de getırdı ve ver- dığım ornek gerçekleştı Artık bılımsel tarafı ağır ba- san ama bır ucundan da sanata dayanan kımı ara dal- larda atama jurılerı oluşturulurken gereken dıkkat gos- tenlmedığı ıçın jurı uyelerı tumuyle sanatçı olabılıyor Bu jurılerı oluşturan unıversıte yonetım kurulları da ge- rekçe olarak bır oğretım uyesının bılım ya da sanat dalı ne olursa olsun, kadrosu hangı anabılım veya ana- sanat dalında ıse oranın oğretım uyelen tarafından de- ğerlendırılmesı gerektığını soyluyorlar Yanı, kadrosu bır guzel sanatlar fakultesının tekstıl bolumunde olan, ama, tekstıl makınelen konusunda profesor olacak bır adayın jurısınde bu anlayışa gore makınecı olması ge- rekmıyor. ya da bır tekstıl kımyacısının junsı yainızca sanatçılar tarafından oluşturulabılıyor Aynı mantıkla bakıldığında resım bolumunde kadrosu olan bır sa- nat tarıhçısı oğretım uyesı, profesor adayı olduğu za- man, jurısınde hıçbır sanat tanhçısı bulunmadan yal- nızca ressam profesorler tarafından değerlendırılebı- lecek Bır seramık kımyacısının jurısınde kımyacı ol- ması, bırfotoğraf teknolojısı hocasının jurısınde bırfı- zıkçının ya da kımyacının bulunması da keyfe keder Kadrosu guzel sanatlar fakultesındebulunabılecek bır ışletmecının felsefecının ya da bır hukukçunun (çun- ku bu bılım dallarının sanatlarla ılışkısı vardır) profesor- luk junierınde kendı bılım dallarından uzmanların bu- lunması da gerekmeyecektır aynı mantıkla bakıldığın- da Oysa ılgılı yasa da, yonetmelık de açıkça " ılan edılen kadronun bılım veya sanat alanı ıle ılgılı en az beş profesor seçılır" dıyerekyoruma ızın vermeyecek bıçımde, bılım ve sanat alanını ılanda belırtılen alan ola- rak ışaret etmekte kadronun bulundugu bılım ya da sanat dalı olarak gostermemektedır Kısacası Yuksek Oğretım Kurulu'nda bır sanatçı oğretım uyesının bulunmaması Doğramacı'dan baş- layarak hıçbır YOK Başkanf nın guzel sanattar kurum- larındakı sancılan duymaması, ya da duymazhktan gelmesı sayesınde sancıları ortaya çıkaran hastalıkla- rın saptanma ve sağaltılması da gerçekleşememek- tedır Yapılan her yanlış bu kurumlarda uzun yıllarda elde edılmış olan sağlıklı alışkanlıkları da hasta etmek- tedır Bır başka buyuk sorunu da yonetım kurullarının, kendı oluşturduklart junlenn verdığı raporları, yasanın emretmesıne karşın "dıkkate almayarak" verdıklen yukseltılme ve atama karaıiarı oluşturmaktadır Boy- lesı bır keyfı yonetımın tehdıt edıcı nıtelığı, oğretım uyelerını guvensız ve guvencesız bırakmakta, unıver- sıte, kendını yaralamaktadır Guzel sanatlar kurumlarının ve rektorluklerı ıle YOK'un, guzel sanatlarda karıyerızm konusuna cıddı olarak eğılmesının zamanı çoktan geçmıştır Cezaevi, Kuş, Çiçek ve Kitap... D o ç . Dr. C E M KAPTA^iOĞLV E^eluı-BılcnkTahıpOıi )on Kııı L\esı G erçek bır ovkuden vola çıkılarak çevrılen "Alcatraz Kuşçusu" fıl- mını çoğumuz bılırız Bu ovku- nun uerçek kdhramanı oldn Ro- bert Stroud (1890-1963) hakkın- dakı ansıklopedık bılgıler şovle "ABD'li iinlıi mahkûm. omitolog (kuşbilimci) Stroud cinavetten hukiını givdiktcn sonra ceza- evinde geçirdiği 54 vılda kendisini kuşbilim ala- nında vetiştirmiş \e kuş hastalıklamla ilgili bir dergi vav ımlavarak bu bilim dalına önemli katkı- larda bulunmuştur." (1) Alcatraz K.uşçusu"nun. bır ozel tıp cezaev ı olan Alcatraz Cezaev ı'ndekı hucresıne yuzlerce kuşu v e kıtapları sokabılmesı, v ıllar suren zorlu bır sa- vaşım ıle mumkun olabılmıştır Cezaevi ve vo- netmelığıyle boğuşarak hucresıne aldığı her kuş. her kıtap. Mcatraz Kuşçusu ıçın, cezaev ınde du- varlara karşın varatılan ozgurluğun sımgesıdır Her dev let. suçlu olduğuna karar verdığı kışı- >ı cezaevıne kapatmakla vetınmevıp. cezaevın- dekı kışının >atma. kalkma. >ıkanma. spor >ap- ma. gıvınme. veme, dınlenme. tuvaletı kullan- ma. okuma-yazma gıbı ınsanı gerek^ınımlennı ne zaman. ne bıçımde gıdereceğını belırley ıp denet- lemeve de çalışır Bır başka devışle. dev let ıçın kışıyı cezaevıne kapatmak. dort duvar arasında tutmak değıldır Yapılmak ıstenen ve ıktıdar ıçın onemlı olan, duvarlar arasında bulunmanın koşullannı belır- levebılmektır Çunku ancak o zaman cezaev ınde dev let otontesı kurulur. ancak o zaman ıktıdar olunur Bu bağlamda kuş. kıtap, tupgaz ve dak- tılonun cezaev ıne gırmesı. gonlunce mektup >az- mak. koğuşta vemek vapmak gıbı haklar. ceza- evlennde mutlak ıktıdarı aravanların korkusu. mahkûmların duvarlara rağmen varattıklan oz- gurluğun sımgesıdır Ulkemızdeozellıkle sıvasal mahkûmların ka- patıldığı cezaev len. dev letın kendı ıktıdanna hıç- bır şekılde karşı koyulmasinı ıstemedığı ve mut- lak egemenlığını kabul ettırmek ıçın ınsan hak- lanna a> kın her turlu uygulamav ı vapabıldığı ku- rumlardurumunagetırılmıştır Turkıve'de dev le- tın. cezaev lerınde nasıl bır ıktıdar arav ışında ol- duğunu. 12 Evlul'un cezaev lerı. buralardakı uv- gulamalar çok ıvı orneklemektedır 1980"lenn başlarında Mamak \sken Ceza- ev fnde uvgulanan ve "Mamak Vasalan" dıve anılan vasalardan bazıları şunlardır "Kalk sa- atinden sonra kimse >atağınaoturamaz.v atamaz. uvuvamaz". "Tekmilsiz vemek alınamaz. duasız vemege başlanamaz". "Sa> ım düzeninde \e sa> ım esnasında konuşmak >asaktır. Gözler tavanda ol- maİL hiçbir şekilde askerlere bakılmamalıdır"". "Koridorlardan geçerken sağa sola baknıak. işa- retleşmek yasakür", "Ziyaret esnasında fazla ba- ğırmak \e kontrola engel olacak şekilde alçak ses- le konuşmak vasaktır" (2) Bunlara benzer akla ha> ale gelmeyecek daha onlarca v asak. mahkûm- larca denetlenen. ozel hıçbır \d%jm alanı bırak- mamakamacıylaağırvaptınmlarlau>gulanmış- tır Uygar ulkelerde zorlu mucadelelerle demok- ratıkleştınlen dev let, mahkûmlan. neyı. ne za- man, nasıl vapacaklan konusundp hıçbır soz hak- ları olmavan. sındırılmelerı, hıçleştınlmelerı ge- reken bırevler olarak goremez Mankûmlar, ınsanı olçuler ıçınde belırlenmış kurallara uvarak, zamanlannı cezaev ınde geçır- mek zorunda olan. toplumsal ozgurluğu kısıtlan- mış bırevlerdır Bu ulkelerde mahkûmların ken- dılerını gelıştırme, dış dunva ıle ıletışım kurma, dığer mahkûmlarla sosyal bağlannı gelıştırme. sağlıklı yaşama gıbı bırevsel hak ve ozgurlukle- rıne dokunulamaz Aksıne, bu ozgurluklenn kul- lanımı. rehabılıtasyon anlayışı çerçevesınde des- teklenır \aşadığı çağın bılgısınden. bılımınden. sana- tından. sıvasal ve sosyal gelışmelennden haber- darolan bunları etkıleme, tepkılennı dıle getır- me olanaklanna sahıp mahkûm, cezaev ınde ken- disını venıdenuretebılecektır Dışdunyadankop- mamış, gelışkın ve uretken bırbırev olarak dışa- ndakı >aşama dd uvumu kolav laşacaktır Ancak bu olanaklann bulundugu cezaev len "okuP ola- rak tanımlanabılır Turkıve'de ıse ozellıkle sıvasal mahkûmlann bulundugu cezaev len Nazi esir kampı v a da zın- dancı zıhnıvetıvle vonetılmektedır Sıstem. ken- dısıne karşı suç ışledıklerıne ınandığı bu ınsan- lan. bır daha ıktıdanna karşı çıkamavacak duru- ma getırmevı amaçlanıaktadır Ancak sıstemın ozellıkle 1980'lerden başlavarak cezaev lerınde karşilaştığı dırenç. bazı "de\let adamlan"na go- re dev letın otorıtesını sarsmıştır Zaten Adalet Bakanlığf nın zaman zaman va- v ımladığı genelgeler sarsıldığtna ınanılan oton- tenın sağlamlaştırılması çabalandır Adalet Ba- kanlığı'nca vavımlanan 6-8 Mavıs Genelgelen de. daha oncekıler gıbı. si\asal mahkûmları ruh- sdl. bedensel ıdeolopk olardk oğutup vok edeme- me>ebağlıofkeveçaresızlığın ıfadesıdır Songe- nelgelerle vapılmak ıstenen. mahkûmlan çıçek- MZ. kuşsuz. kıtapsiz. arkadaşsız bırakmak. )anı onlan ınsan vapan ne varsa ellerınden almaktır (54 Hukumet ınvenı Adalet Bakanı.eskı bakan M Ağar'ın bu genelgelerını kaldırdı. ama eleş- tırıler suruvor ) Sıvasal ıktıdarın cezaev lerınde mutlak ıktıda- rını kuramamdsını sıvasal mahkûmların toplu olarak av nı koğuşlarda kalmalarıv la. bazı "eleba- şıların" oburlerının bevınlerını vıkamalarıvla. mahkûmlann dı^anv la tletişim kurabılmelenv le cezaevlennın tek hâkımının kendılen olamama- sıvla açıklavan "doletadamlan** gereklı tedbır- lerı hızla alıvorlar Bu tedbırlerden bırısı. "tehli- keli**sıvası mahkûmlann hucretıpı cezaevlenne kapatılmalan Hucre>e kapatılarak arkadaşlann- daıı, dış dunv adan tecnt edılen mahkûm, sıstemın ıktıdannı zorla davatabıleceğı en uvgun konuına getırılmış olacaktır Tek başına kalmış mahkû- mun ıktıdara bo\un eğmesının daha kolav olaca- ğı duşuncesı yuzlerce > ıldır bılınıvor Ancak bu sonucumutlaklaştırmakdayanhş Cunku 12 Ev- lul'un cezaev lerınde hücreve kapatılmış mah- kûmların. kendı aralarında gelıştırdıklerı Mors benzerı alfabeyle duvarlara vurarak haberleştık- lennı ve ruhsah butunluklennı her şeve rağmen koruyabıldıklerını bılıyoruz Kısacası, dığer ın- sanlarla ıletışım kurmak. haberleşmek gıbı ınsa- nı bır ıhtıyacı engellemek hıç kola> değıl Ruhbılım alanında yapılanaraştırmalar. ınsan- lann ruh sağlıklarını koruyabılmelen ıçın uyara- na gereksınımlen olduğunu göstenyor Psıkolog Zubek 1969ve 1972'de Kanada'da ınsanlar uze- rınde vaptığı denevlerde. gonullu deneklerı tı- zıksel olarak rahat. ama ses. ışık vb uvaranlann sınırlandığı ızole ortamlarda saatlerce tutmuştur Davanma surelen farklı olmakla bırlıkte denek- lenn çoğunda sıkıntı. huzursuzluk. kotuluk go- receğt korkuları. sanrılar (hezevanlar). ışıtsel- gorsel varsanılar (halusınasvonİar) ortava çık- mıştır Bır başka devışle kışı, uyarandan vok^un bıra- kıldığında ıç dunyasına aıt uvaranlar (hav aller. ru- yalar. bılınçdışı sureçlervb ) dış uvaranlardan. va- nı gerçeklıkten avırt edememekte ve gerçeklık duvgusunu vıtırebılmektedır Cezaevi hucresın- de tecrit'ın. deneyde olduğu gıbı saatlerce değıl >ıllarca surebıleceğı duşunulduğunde hucreve kapatılan mahkûmun ruh sağlığının bozulmasi. beklenen bır sonuçtur Adalet Bakanlığı'nın. Eskışehır Ozel Tıp Ce- zaevi nı tekrar açarak vapmak ıstedığı. sıvasal mahkûmlan tecnt hucrelenne. tabutluklara kapa- tarak. toplu halde olduklarında gerçekleştırıle- meven ruhsal. ıdeolojık. polıtık \ ıkımı gerçekleş- tırebılmektır Eskışehır Ozel Tıp Cezaevi, vapısı ve ışlevış ozellıklerıvle bu amaç ıçın duzenlen- mıştır 1990 v ılında, ınsan v aşamına uv gun olma- dığı gerekçebiv le kapatılan bu çağdışı cezaev ının tekrar açılması ınsanlık adına utanç verıcıdır Ruhlanna duşunce ve ınançlanna sahıp çıkmak ıçın kendılenne aıt kendılerının hukmedebıldık- len tek şev ı. bedenlerını vok etmev ı goze alan ce- zaev lenndekı bmlerce ınsanakulakverelım Huc- relerınden. arkadaşlarıyla duvarlara vurarak ha- berleşebılıvorlardı. bız dışarıdakılerle haberleş- mek ıçın. erımış. cansız bedenlerını gonderme- ve hazırlanıvorlar. haberımız olsun 1 (11 AnaBntannıca Genel Kultur Ansıklopedı- sı ctlt 20 s 8S (2)Ha^ımKutlu 12 E>lul"un Cezaev len. Alan Vavıncıhk. lstanbul. s 91-92 TARTIŞMA Atatürk Frankfurt'taydı. I Hazıran 1996 gunu Frankfurt vakınındakı Offenbach Turk Alman Kulubu'nde "Atatürk llkelerivle Tanımlanan Sosval Strüktürün Mekanistik \ak)aşımla Analizive \orumu" konulu bır konuşma vaptım Konu^ma merkezı Frankturt'ta olmak uzere 1991 vılında kurulan 'TiırkMuhendis\e Mimarlar Birliği"nın duzenledığı konferanslar çerçevesınde yapıldı Atatürk ılkelennın sovutlandıgı ve Atatürk Turkıyesf nın dınamızmının klasık mekanığın vasalanvla açıklandığı bır konuşma \ontemıne başvurdum Buvontemle Ataturkçulugun her turlu oznellıkten anndmlması çoğu muhendıs olan ve bılımsel yontemlen mesleklennde uvgula\an dınlev ıcılerde olumlu bır vankı uvandırdığına tanık oldum Kendını de 20 yıl Alman unıversıtelennde bılımsel araştırma vapmış bır ınşaat muhendisi olarak vurtdışında va^avan avdınlanmızın Atatürk ıle furk kımlığını \e vatanseverlığı ozdeşleştırdıklennı avrıca \taturkçuluğu \urtdı>ında dayanabıleceklerı en sağlam temel olarak benımsedıklennı bılıvordum ve gunumuz koşullarında bunun daha da buvuk bır onem taşıdığını gordum Dınle\ ıcılerın de katılımıv la gelıştırılen vorumlarla Atatürk ılkelennın fızık vasalan gıbı determınıst ve evrensel olduğu vurgulandı bu ılkelenn obur halklar ve devletlertaratından da benımsenmesı durumunda ırkçılık. vabancı duşmanlığı ve benzerı ılkelennın ortadan kalkacağı evrensel banşin sağlanabıleceğı sonucuna vanldı Bu ızlenımlerle "Atatürk Frankfurt'tavdr demek sevıncını va^adık Dınlev ıcılerın çoğıınluğunu denıeğın uve^ı olan mımar ve muhendısler oluşturuvordu Almanv a dakı Turklenn bırlık ve beraberlığını pekı^tıren bır hızmet verdığı ıçın Fıankfurt Turk Muhendıs ve Mimarlar Bırlığı nı kutlamak ve devletçe debteklemek gerekır Bırlık "Teknik lletişim" adlı bılım^el duzevı vuksek bır dergı de vavımlamaktadır Bu dergıde ontelıkle değışık muhendislık alanlanndan Turkçe, Almanca ve Ingılızce ozgun vazılara ver \erılmektedır Guncel Batı teknoloıısının her konunun uzmanı taratından açıklandığı ve bu nedenle "Almanva ile Turkhe arasında Tekııik Kopru" logosıınu kullanan dergıvı ozellıkle Turkı\e"de hızmet veren muhendıslerımızın okumasını salık vennm >avımmabaşlandığı 1992 yılından ben Teknik İletı^ım'ın Genel \ayın Vonetmenlığını yuruten \ uksek Makıne Muhendisi Mahmut Telli. oğrenımını 1963'te Ankara Ortadogu Teknik Lmversıtesi'nde buınnış. aynca 1993 Mart ayından ben bırlığın başkanıdır Almanv a'da oğretmenlık \apan e^ı Sayın Songül Telli, Turkıye dışında yaşayan vatandaşlanmız ıçın kullanılan "gurbetçi", "Almancı", "Almamalı'" ve benzerı kısaltnıalardan bu kısaltmalann tanınmış yazarlarımız tarafından bıle gazetelennde ve yapıtları televızvon konuşmalarında kullamlmasindan duyduğu rahatsizlığı dıle getırıvor ve bu kisaltmaları çoğu Almanv a'da doğmuş. Turkçevı bır vabancı dıl gıbı oğrenen Turk oğrencılenne nasıl açıklavacağmı bılemıyor Bunda ne kadar haklı olduğu "Almancı" kısaltmasıvla "Türkçü" deyışı anlam bakımından karşıla>tınlınca ortaya çıkıyor Bu ıkı kelıme arasında anlam bakımından bır paralellık amaçlandığı duşunulemez. ancak "Almancı" kisaltmasında "Amerikancı" turunden çağrişimlar da onlenemez Anavatandan bınlerce kılometre uzakta kolay olmavan koşullar altında. vatan ozlemı duvarak uğraş veren avdınlanmızın Turkıye ıçın vurtdışında ne kadar onemlı bır destek olduklannı ve bır ozgorev (mısyon) ustlendıklerını bılelım ve bız de onlan mılletçe. devletçe desteklevelım Prof. Dr. İhsan Mungan Mımar Sınan Unı Fen Bıl Enst Muduru Kupa Ikilisi Eskıden her subaya bır 'emırber' venlırdı Emırber, evın gelgıt ışlerını ve çarşıdan alışverışı yapar çocuk- ları okula goturup getırırdı Kımı zaman 'nefer'ı mu- nasebetsız ışlere koşan subay hanımlan çıkar, olay çevrede tartışılırdı Ancak geçmış yılların Anadok su'nda gorev yapan subay aılelerı. oylesıne guçluk lerle karşı karşıya kahrlardı kı, emır erı doğal sayılır- dı Askerlığımı yaptığım sırada bır gun boluk komuta- nının odasında oturuyorduk Kapı vuruldu içerı bır ergırdı Sıkılıpselam verdı Meğerbızımyuzbaşı ye- nı emırber ıstemış, yollamışlar Yuzbaşı askere bır baktı ardından sertçe buyur- du - Sen gıti Er çıktıktan sonra sordum: - Yuzbaşım ne oldu?.. - Gozum tutmadı Subay, her kurada gelıp gıdenlerle haşır neşır ol- duğundan, adam sarrafı kesılır • Karpuzcu karpuzdan anlar Doktor hastadan anlar Oğretmen çocuktan Yargıcın elınden bınbır sanık geçmıştır, yılların de- neyımlerıyle dava dosyasına bakınca kımın ne oldu- ğunu kestırıverır Bır yonetmen, ıster tıyatroda olsun, ıster sınema- da, tıplemeyı nasıl yapar7 Apartman kapıcısı. mesleğınde ustalaştıkça adam sarrafı kesılır. • Turkıye REFAHYOL'a emanet. REFAHYOL'un ıkı ortağı var Çiller ıle Erbakan!.. Eskıden televızyon yoktu, bızı yonetenlerı ancak fotoğraflanndan tanıyorduk Fotoğraf donmuştur. Oysa kışının konuşması davranışları, mımıklerı, ba- kışları, sesının tonlaması televızyon ekranlarında ol- duğu gıbı ızlenıyor halk da kendısını yonetenlerı ya- kından tanıyor • Tansu Hanım nasıl bırı'' Doğruyu soylemez Koitukta kalmak ıçın yapmayacağı şey yoktur Mal hırsı gozlerını burumuştur Guvenılmez Tum davranışlarını belırleyen gudu, Yuce Dıvan'a gonderılmek korkusudur Bır dedığı, bır dedığını tutmaz. Şaıbelı Tansu Hanım uzerıne konuşmak artık fuzulı sayı- lıyor, kımlığı uluslararasında saptandı • Ya Erbakan"> Alyanak hocamızın gozlerı velfecrı okuyor. dene- yımlı, kurnaz soğukkanlı bır polıtıkacı olduğu ke- sın . Ama gerçekçı mO Hayalcı mı^ Atıp tutmakta bıre bır 'Takıyye'nm ortusunu dın dıyanet bahanesıyle meşru tesettur sayıyor konuşurken gozlerı kuçuk yuvalarında bır o yana bır bu yana kayıyor, gulum- semesı 'calı', nezaketı yapay, guven vermıyor, geç- mışte atıp tuttuğunun hıçbırını hayata geçırememış . Oturduğu koitukta pırpırlı uçak pılotu gıbı... • Bu ılgınç 'ıkılı'run Turkıye'nın başına geçmesı, en şaşkın beraberlığı sımgelıyor Allahaşkına, halkımız "Ulkeyı yonetsınler' dıye bu ıkısını mı seçmıştı 9 . Al bırını, vur otekıne 1 BEDRIVE İLİMOĞLL 1936 2 TEMMUZ 1996 Sen gittin uzaklarda bir \ere Odalarda sonsuzluğun kaldı l nutamadığımız Gulüşlerin kaldı yu/mu/de anne. Merhum Meryem - Kasım Şener Kızı Canımız BEDRİYE İLİMOĞLU'nu kaybettık Eşi: Fevzi İlimoğlu Kardeşleri: Husevin. ^ekta Şener, Kâfive Ortakçı Çocukları: Kasım . llknur. İclâl Selma İlimoğlu, \ildan Lnal.damadı: Havdar, torunu: İmgesu Lnal. Çayı ocağa koyduk fokur fokur kaynıyor çay sûpürdük kapılann önünü açık bırakıyoruz kapılanmızı gûzel bir devnm günûnde gözûmüz yollarda olacak beklıyoruz yoiunuzu Anılanyla yaşatıyoruz yaşatacagız Hamdullah Erbıl Erbıl Ailesı Adına - üitfullah Erbil \ e her seher \ aktı akan su\un ustunden şavkı vuruvor buvuk hasretının HAMDULLAH ERBIL Ferıt Barut, Hamıt Kapan Şevket Öztürk, Erol Çıtak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle