Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16TEMMUZ1996SAU
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yunan Mucizesi
METIN ERKSATS
G
rek Mucizesi "Le Mı-
racle Grec" (Yunan
Mucızesı) A\rupalı ta-
nhçılerın. duşunurlenn
\azarlann. bılgınlerın
oluşturdukları \e 19
yuzyılın sonldrınddeğınbılırmelbırbul-
gu olarak algılanan. fakat 19 vuzyılın
sonlarında \ anlı^hğı bılımsel bılgılerle
saptanan çok unlu. yavgın coşkulu \e
çok gorkemlı bır sovlencenın (efsane-
mıtos) adıdır En eskı a>dınlanma duşun-
cesı olarak tammianan bu olgu. kendılı-
ğınden var olduğu soy lencesıy le açıklan-
dığı ıçın. bu olguya Grek ya da Yunan
Mucızesı denmıştır Kanıtîan, tanıtları
olnidyan bu ımgesel (havalı). sovut. çe-
lı^ık oznel soy lenceyegore en e^kı aydın-
lanma du^uneesı sanılan Grek duşunce-
sı ya da ^unan Mucızesı. Batı Anado-
lu'dakı Grek kolonılerınden bırı olan Mi-
let'te (Mıletos) 6 yuzyılda yaşamış uç
dusunur oldiı Thales, Ana\imandros,
\ne\imenes lebırhkteırksal(etnık).bol-
gesel iLOğratı) donemsel (çağ) nıtelık-
lerııı \e ııedenlerın etkisiyle "kendiliğin-
den var olmuştur*". Gozlem \e deney
yontemını duşunen \e uygulayan bu uç
duşunurun \aıu sırd yıne 6 yuzyılda ya-
samis dusunurler olan Sısamlı (samos)
Fisagor (Pytlıagords) \e Efeslı (Efesos)
Heraklit m (Herakleıtosi sarattığı bu
Ivonyd (lonu) aydınlanma duşuncesı.
Doğu dan gelen \e Batı Anadolu'yu kap-
la> an Pers y a> ılmaM sonucu once guney
İtalya'ya sonıa '»unanıstan'a geçmiştır
Eneskı a\dınlanma du^uncesı sanılanve
İyonyada olu^an Grek duşuncesmın \e
Nunan MUCIZCM nın doruûuolan Sokrat
(SokrateslO 469-399) Eflatun (Platon
t O 427-347). Arısto (Arıstoteles 1 O
384-322 (uçlusununoluşturduğudu^un-
celer. Batı Anadolııdan 'Sunanıstan'aae-
çen ay dınlanma duşuncesının uzantısı \ e
-.urmesıdır
Bır zamanlar en eskı aydınlanma du-
şuncesi olarak s>anılan \e kendı kendıne
\ar olduğu so> lencesıy le (mıtos-mythos)
açıklanan İ>onyaa>dınlanmadiişüncesi-
nin,Grek>ada Yunan mucızesının teme-
lındeıkı buyuk kulturkaynağının v ar ol-
duğu saptanmıştır 1)10 5000>ılından
ben varlığı bılınen, Mezopotamya'da
Dıcle \e Fırat nehırlen boyunca kurulu
SumerDe\leti'ndekıbılımduşuncesı Hi-
tit'leraracılığıylalyonya'yagelmıştır 2)
1 O 5000 >ılındanberı varlığı bılınen,
Misır'da Nıl Nehn Vadısı'nde kurulu Mı-
sırDevletı'ndekıbılımduşuncesıFenıke-
lıleraracılığıylaKıbrısveGmt ustunden
İ\on\a'yagelmıştır
Grekler. Mısırhlardan geometrı. Su-
merlerden astronomı oğrenmışlerdır Bı-
lım tarıhınde Tales'ın Mısır'a ve Mezo-
potamy a'y a gezıler > aptığına ılı^kın bel-
geler\ebılgıler\ardır Fısagor, oğretımı-
nı \e ılkaraştırmalannı Misır'da yapmış-
tır
Ka>naklan Mısır \e Sumer kulturlen
olan Grek bılımı >a da Yunan Mucızes\
sanılan bu kuruntu (tdola), bılımsel bıl-
gılerı engelleyen bu on yargı 19 vuzyı-
lın sonlarından bu yana yapılan araştır-
malar sonucu edınılen yenı bılgı. bulgu
\e belgelerın oluşturduğu bılımsel bılgı-
ler sonucu >ok olmuştur
Yanlış bır algılamayla en eskı aydın-
lanma duşüncesı olarak tanımlanan Grek
ya da Yunan mucızesı denılen duşunce
olgusundan asıl ve buyuk değerı. bılım-
sel \e dınsel duşuncesinın aynlmasını
sağlaması ve felsefe duzencesını (dısıp-
lın) kurmasıdır Bılınçlı duşuncenın oluş-
turduğu bılımsel duşunce ve felsefe. bı-
lınçdışının, mıtoslarm, sovlencelerın.
duşlemlerın oluşturduğu dınsel dusunce
ve ınanç. Grek va dd Yunan duşuneesi
ıçınde vol aynmı yapmışlardır
Fakat Yunanlıldr.Osmanlı Devletı yo-
netımı donemının (1458-1830) sonlanna
doğru ve 183O'da bağımMZ \unanıstan
devletının kuruluşundan bu yana "'Yu-
nan MucizesP so\enceMnı ırksal (etnık)
veduşunsel ustun ınsan oldukları savı ve
kuramıyla açıklayarak. etkın bır tanıtım
(propaganda) aracı olarak yetkın bırbı-
çımde somurmuşlerdır
Lstelık "*.\ka"larsorunutumbılımsel-
lığıvle kanıtlanmış ve tanıtlanmısken
"Aka'lar" sorunu sudur I O 2000 vılı-
na doğru "A.ka" adını tasıv an Orta Asv a-
lı bır ulub batı>a goç eder Bır bolum
"Aka", Hazar Denızı nın gunevınden.
lran ustunden geçıp tum \nadolu va
Kıbrıs. Rodos Sısam adalarına ve Kık-
lat 'Kdalan ustunden tum Yunanıstan'a
yavılır
Oburbolum "•Vka". Hazar Denızı"nın
kuzevınden, kafkaslar ustunden. gunev
Rusva ve Kırım sahıllerınden geçıp Ro-
manva ustunden guneye doner Tuna'vı
geçen bu "Akaiar Balkanlar ustunden
akarak tum Yunanıstan'a vayılır
"Aka"lann Kuzev Avrupa'dangelıp Bal-
kanlar ustunden Yunanıstan'a >a>ılmıs
ve buradan Anadolu">a geçmış "Indo-
germenler"' olduğu ;>av ına ılı^kın. arke-
olojık ve lengustık tarıhsel hıçbır kanıt
yoktur %
*Aka'"ların Orta \sva"danbatıva
goç eden Orta Asvalı bır ulus olduğu
"Aka"*lann \nadolu"va ve Vunanıstan"a
>avılmı> ve yerleşmıs Orta Asvalı bır
ulus olduğu. dunva bılım odaklannın ke-
sin olarak tanıtladıkları v e onadıkları bı-
lımsel bır bılgıdır
Sozun kısası (velhasıl-ı kelam) 1 Ö. 6
vuzyılda Anadolu'da. ^'unanıstan'da. tum
Adalar Denızı (Ege Denızı) bolgesınde
va^avan Grekler va da Vunanlılar, İ O
2000 vıhna doğru Orta Asva'dan bu bol-
gelere gelmı^ Orta Asvalı bır ulus olan
~Aka"larııı kalıntılarıdır İO 6 vuzvıl-
da Batı Anadoluda Konjada "en eski
av dınlanma düşıincesi" olarak tanımla-
nan. ırksal bolgesel. donemsel kosulla-
rın etkısıvle "kendiliğinde oluşnıuş" bır
"Grek \a da Vunan Mucizesi" >oktur
Grek \a da \unan mucızesı denılen ol-
gunun kavnaklannda Sümerve Mısır kül-
tiırleri vardır
^ unanl ılar > a da Osmanlı dılındekı ta-
nımlarıvla Rumlar. Osmanlı Devletı yo-
netımınde. sıvasal. ekonomık. toplum-
sal. hukuksal. yonetımbel. kulturel. sa-
natsal. dınsel alanlarda ve konularda.
dev letın ozgur uvrukları olarak katılım-
cı ve bağımsız bır konumda vaşamı^lar-
dır \unanistan Osmanlı Devletı nınso-
murgesi mandası.domımonuve kolonı-
sı olmamıştır
Yunanıstan Osmanlı Devletı'nın sı-
nırları ıçınde Osmanlı Dev letı uy ruğu oz-
gur ve bağımsız Turklenn ve Rumlann
verlesımverı olan bır V/urttoprağıdır Us-
telık Osmanlı Devletı uvruğu olan \u-
nanlılar (>a da Rumlara) Osmanlı ulke-
sını olu^turan uluslara oranla çok değer-
lı ve vararlı avrıcalıklar vermıstır
Osmanlı Devletı EflakveBuğdan(Ro-
manva) bolgesının yonetımınt Rumlara
bağıslamıstır Bazılarının doğum ve
olum tarıhlerı. bazılarının gorev tarıhle-
rı belırgın Rumlar. Osmanlı Dev letı vo-
netımınde buv uk dev let gorev lerı. Lond-
ra. Parıs. \ ıvana gıbı onemlı baskentler-
debu>ukelçılıkleryapmışlardır Demet-
rios.Sofianklisl 1479). unlu Masrokarda-
tos aılesınden dort bey (1640-1 769) y ıl-
ları arası. N. Ma>rovani Paşa (1735-
1790). K. Musurus Paşa (1809-1891). A.
Aleko Paşa (1823-1910). Kara Todori
Paşa (1833-1906) S. Musurus Paşa
(1842-190^) Pana\otakiEf.ll814). \i-
kolaki Mano Ef. (1817). Antonaki Ra-
madaniEf.l 1823), Ma\ro>aniEf.( 1832)
kalimaki Be> (1846). K. Antopulo Paşa
(1896) gıbı Osmanlı Devletı uvruğu
Rumlarbunlardanbazılandır IS^öbınn-
cı meşrutıvet ve 1908 ıkıncı me^rutıvet
meclıslenndebırçokRummebus(mıllet-
vekılı) vardır
Amerıka. İngıltere'nın domınvonu ve
kolonısıdır A.menkalılar Ingıltere dev le-
tıyle uzun yıllar sava^arak bağımsızlık-
lannı kazanmışlardır ^merıka. Ingılte-
re'ye duşman değıldır
Tersıne Amenka ve lngıltere bırbırle-
rını çok severler Ikı dunya savaşında da
ortaklaşa dusmana karşı bırlıkte savaş-
mıslardır Avustralya Yenı Zelanda. K.a-
nada Ingıltere'nın somurgesi. domınvo-
nu v e kolonısıdır \v ustraly a. \enı Zelan-
da, Kanada, bağımsızlıklanna kav u^tuk-
tan sonra Ingıltere've duşman olmamı>-
lardır Tersıne bugun Bırle^ık Krallık
ıçınde bırlıkte dostça va>arlar Hollanda
uzun >ıllar kpanya"nın somurgesı ol-
muştur Hollandalılar Ispanvadevletıvle
sava>arak bağımsızlıklarına kavuşmuş-
lardır Hollanda lspanva">a duşman de-
ğıldır YunanıstannedenTurkıye'yeduş-
mandır1
UstelıkTurkı>e \unanıstan'aduşman
değıldır Dostluk ve duşmanlığın. savaş
ve barışın dengesinı akıl. duşıince ve
mantık saptar
Turkı\e">e karşı sureğen (kronık) bır
duşmanhk yapan Yunanistan Dışışlen
Bakanı II.Theodoros Pangalos,dedesi I.
Theodoros Pangalos'tan (187
8-1932)
muthış bır kalıtım dev ralmış Dede Pan-
galos 1925-26 >ıllarında \unanıstan"da
sertbırdıktatordu I Pangolos'unbudık-
tatorlukdonemınde Yunanıstan"da uygu-
ladığı bır yasa >a da >onetmelık \unan
ınsanını hâlâ guldurur Bu vasayada vo-
netmelık "\unan kadınlannın givsileri-
nin etek bo\ unu saptamıştır" 11 Theodo-
ros Pangalos da Turk-\'unan ılışkılennı
dedesının saptadığı etek boyu gıbı sapta-
mak ıstıyor
PENCERE
AR4DABİR
Prof. MEHMET Z. SAÇLIOĞLU
Vannanı Lnı\ CJUZLI Sanaüaı Fıikultesı
Giizel Sanatlarda
Akademik Yükseltilmeler...
Seçım yerıne afamanın geçerlı olduğu YOK sıste-
mınde demokrasınm belkı bulunabıleceğı yerier, bo-
lum kurulu, fakulte kurulu, unıversıtesenatosu, unıver-
sıteyonetım kurulu gıbı kımı kurullardır Bu kurullar, oğ-
retım uyelerının parmak hesabı demokrası oylamala-
rının mutlaka bılımsel duşunceye, akla ve vıcdana
dayanması gerektığı kurullar olmahdır
Bu yazımın konusunu, akla ve vıcdana dayanma-
dan alındığmı duşunduğum kararlar sonucunda, bu-
gune kadar çeşıtlı sancılann yaşandığı guzel sanatlar
fakultelerındekı son yanlış uygulamalardan bırı oluş-
turacaktır
Unıversıtelenmızde bır kısım oğretım uyesınde rast-
ladtğım bır anlayış da, bu yazıyı yazmamın bır başka
nedenıdır Bu anlayış, bır profesorun, yalnızca kendı
uzmanlık alanında değıl, kendı alanına yakın bırçok
alanda da akademik değerlendırmeler yapabıleceğı,
yanı doktoradanışmanı olabıleceğı, yardımcı doçent,
doçent ve profesorlukjunlerınde yer alabıleceğı, hat-
ta, başvuru dosyalarında, kendısının bılmedığı bırdıl-
de yazılmış bılımsel makalelerı de sezgı yoluyla değer-
lendırebılecegı anlayışıdır Yazık kı, bazı oğretım uye-
lerı, profesor olduktan sonra. bılgılerınde, sezgılerın-
de, anlayışlarında buyuk bır gelışme olduğunu veh-
metmektedırler
1983 yılından sonra sanatçı oğretım uyelerının aka-
demik yukseltılme junierınde kımı zaman bılım adam-
larının da (o konuda kanyer sahıbı sanatçı olmadığı
ıçın) bulundugu gorulmuştu O gunlerde. bılım adam-
larının çokça bulundugu bır toplantıda, sanatta aka-
demik karıyenzmın sanat kurumlarına ve sanatçı oğ-
retım uyelerıne yapacağı kotuluklerden soz etmış, "Bız
sanatçı oğretım uyelerı, sız bılım adamlannın dokto-
ralannı degerlendırecek atamalarınıza karar verecek
olsaydık ne duşunurdunuz'?" dıye bır karşıt ornek de
vermıştım. Sanat eğıtımınde karıyenzmın yanlışlığına
ılışkın bırkaç yazım da Cumhurıyet gazetesınde ve
Somut ta yer atmıştı
YOK'un çarpıklığı bızı bugunlere de getırdı ve ver-
dığım ornek gerçekleştı Artık bılımsel tarafı ağır ba-
san ama bır ucundan da sanata dayanan kımı ara dal-
larda atama jurılerı oluşturulurken gereken dıkkat gos-
tenlmedığı ıçın jurı uyelerı tumuyle sanatçı olabılıyor
Bu jurılerı oluşturan unıversıte yonetım kurulları da ge-
rekçe olarak bır oğretım uyesının bılım ya da sanat
dalı ne olursa olsun, kadrosu hangı anabılım veya ana-
sanat dalında ıse oranın oğretım uyelen tarafından de-
ğerlendırılmesı gerektığını soyluyorlar Yanı, kadrosu
bır guzel sanatlar fakultesının tekstıl bolumunde olan,
ama, tekstıl makınelen konusunda profesor olacak bır
adayın jurısınde bu anlayışa gore makınecı olması ge-
rekmıyor. ya da bır tekstıl kımyacısının junsı yainızca
sanatçılar tarafından oluşturulabılıyor Aynı mantıkla
bakıldığında resım bolumunde kadrosu olan bır sa-
nat tarıhçısı oğretım uyesı, profesor adayı olduğu za-
man, jurısınde hıçbır sanat tanhçısı bulunmadan yal-
nızca ressam profesorler tarafından değerlendırılebı-
lecek Bır seramık kımyacısının jurısınde kımyacı ol-
ması, bırfotoğraf teknolojısı hocasının jurısınde bırfı-
zıkçının ya da kımyacının bulunması da keyfe keder
Kadrosu guzel sanatlar fakultesındebulunabılecek bır
ışletmecının felsefecının ya da bır hukukçunun (çun-
ku bu bılım dallarının sanatlarla ılışkısı vardır) profesor-
luk junierınde kendı bılım dallarından uzmanların bu-
lunması da gerekmeyecektır aynı mantıkla bakıldığın-
da Oysa ılgılı yasa da, yonetmelık de açıkça " ılan
edılen kadronun bılım veya sanat alanı ıle ılgılı en az
beş profesor seçılır" dıyerekyoruma ızın vermeyecek
bıçımde, bılım ve sanat alanını ılanda belırtılen alan ola-
rak ışaret etmekte kadronun bulundugu bılım ya da
sanat dalı olarak gostermemektedır
Kısacası Yuksek Oğretım Kurulu'nda bır sanatçı
oğretım uyesının bulunmaması Doğramacı'dan baş-
layarak hıçbır YOK Başkanf nın guzel sanattar kurum-
larındakı sancılan duymaması, ya da duymazhktan
gelmesı sayesınde sancıları ortaya çıkaran hastalıkla-
rın saptanma ve sağaltılması da gerçekleşememek-
tedır Yapılan her yanlış bu kurumlarda uzun yıllarda
elde edılmış olan sağlıklı alışkanlıkları da hasta etmek-
tedır
Bır başka buyuk sorunu da yonetım kurullarının,
kendı oluşturduklart junlenn verdığı raporları, yasanın
emretmesıne karşın "dıkkate almayarak" verdıklen
yukseltılme ve atama karaıiarı oluşturmaktadır Boy-
lesı bır keyfı yonetımın tehdıt edıcı nıtelığı, oğretım
uyelerını guvensız ve guvencesız bırakmakta, unıver-
sıte, kendını yaralamaktadır
Guzel sanatlar kurumlarının ve rektorluklerı ıle
YOK'un, guzel sanatlarda karıyerızm konusuna cıddı
olarak eğılmesının zamanı çoktan geçmıştır
Cezaevi, Kuş, Çiçek ve Kitap...
D o ç . Dr. C E M KAPTA^iOĞLV E^eluı-BılcnkTahıpOıi )on Kııı L\esı
G
erçek bır ovkuden vola çıkılarak
çevrılen "Alcatraz Kuşçusu" fıl-
mını çoğumuz bılırız Bu ovku-
nun uerçek kdhramanı oldn Ro-
bert Stroud (1890-1963) hakkın-
dakı ansıklopedık bılgıler şovle
"ABD'li iinlıi mahkûm. omitolog (kuşbilimci)
Stroud cinavetten hukiını givdiktcn sonra ceza-
evinde geçirdiği 54 vılda kendisini kuşbilim ala-
nında vetiştirmiş \e kuş hastalıklamla ilgili bir
dergi vav ımlavarak bu bilim dalına önemli katkı-
larda bulunmuştur." (1)
Alcatraz K.uşçusu"nun. bır ozel tıp cezaev ı olan
Alcatraz Cezaev ı'ndekı hucresıne yuzlerce kuşu
v e kıtapları sokabılmesı, v ıllar suren zorlu bır sa-
vaşım ıle mumkun olabılmıştır Cezaevi ve vo-
netmelığıyle boğuşarak hucresıne aldığı her kuş.
her kıtap. Mcatraz Kuşçusu ıçın, cezaev ınde du-
varlara karşın varatılan ozgurluğun sımgesıdır
Her dev let. suçlu olduğuna karar verdığı kışı-
>ı cezaevıne kapatmakla vetınmevıp. cezaevın-
dekı kışının >atma. kalkma. >ıkanma. spor >ap-
ma. gıvınme. veme, dınlenme. tuvaletı kullan-
ma. okuma-yazma gıbı ınsanı gerek^ınımlennı ne
zaman. ne bıçımde gıdereceğını belırley ıp denet-
lemeve de çalışır Bır başka devışle. dev let ıçın
kışıyı cezaevıne kapatmak. dort duvar arasında
tutmak değıldır
Yapılmak ıstenen ve ıktıdar ıçın onemlı olan,
duvarlar arasında bulunmanın koşullannı belır-
levebılmektır Çunku ancak o zaman cezaev ınde
dev let otontesı kurulur. ancak o zaman ıktıdar
olunur Bu bağlamda kuş. kıtap, tupgaz ve dak-
tılonun cezaev ıne gırmesı. gonlunce mektup >az-
mak. koğuşta vemek vapmak gıbı haklar. ceza-
evlennde mutlak ıktıdarı aravanların korkusu.
mahkûmların duvarlara rağmen varattıklan oz-
gurluğun sımgesıdır
Ulkemızdeozellıkle sıvasal mahkûmların ka-
patıldığı cezaev len. dev letın kendı ıktıdanna hıç-
bır şekılde karşı koyulmasinı ıstemedığı ve mut-
lak egemenlığını kabul ettırmek ıçın ınsan hak-
lanna a> kın her turlu uygulamav ı vapabıldığı ku-
rumlardurumunagetırılmıştır Turkıve'de dev le-
tın. cezaev lerınde nasıl bır ıktıdar arav ışında ol-
duğunu. 12 Evlul'un cezaev lerı. buralardakı uv-
gulamalar çok ıvı orneklemektedır
1980"lenn başlarında Mamak \sken Ceza-
ev fnde uvgulanan ve "Mamak Vasalan" dıve
anılan vasalardan bazıları şunlardır "Kalk sa-
atinden sonra kimse >atağınaoturamaz.v atamaz.
uvuvamaz". "Tekmilsiz vemek alınamaz. duasız
vemege başlanamaz". "Sa> ım düzeninde \e sa> ım
esnasında konuşmak >asaktır. Gözler tavanda ol-
maİL hiçbir şekilde askerlere bakılmamalıdır"".
"Koridorlardan geçerken sağa sola baknıak. işa-
retleşmek yasakür", "Ziyaret esnasında fazla ba-
ğırmak \e kontrola engel olacak şekilde alçak ses-
le konuşmak vasaktır" (2) Bunlara benzer akla
ha> ale gelmeyecek daha onlarca v asak. mahkûm-
larca denetlenen. ozel hıçbır \d%jm alanı bırak-
mamakamacıylaağırvaptınmlarlau>gulanmış-
tır
Uygar ulkelerde zorlu mucadelelerle demok-
ratıkleştınlen dev let, mahkûmlan. neyı. ne za-
man, nasıl vapacaklan konusundp hıçbır soz hak-
ları olmavan. sındırılmelerı, hıçleştınlmelerı ge-
reken bırevler olarak goremez
Mankûmlar, ınsanı olçuler ıçınde belırlenmış
kurallara uvarak, zamanlannı cezaev ınde geçır-
mek zorunda olan. toplumsal ozgurluğu kısıtlan-
mış bırevlerdır Bu ulkelerde mahkûmların ken-
dılerını gelıştırme, dış dunva ıle ıletışım kurma,
dığer mahkûmlarla sosyal bağlannı gelıştırme.
sağlıklı yaşama gıbı bırevsel hak ve ozgurlukle-
rıne dokunulamaz Aksıne, bu ozgurluklenn kul-
lanımı. rehabılıtasyon anlayışı çerçevesınde des-
teklenır
\aşadığı çağın bılgısınden. bılımınden. sana-
tından. sıvasal ve sosyal gelışmelennden haber-
darolan bunları etkıleme, tepkılennı dıle getır-
me olanaklanna sahıp mahkûm, cezaev ınde ken-
disını venıdenuretebılecektır Dışdunyadankop-
mamış, gelışkın ve uretken bırbırev olarak dışa-
ndakı >aşama dd uvumu kolav laşacaktır Ancak
bu olanaklann bulundugu cezaev len "okuP ola-
rak tanımlanabılır
Turkıve'de ıse ozellıkle sıvasal mahkûmlann
bulundugu cezaev len Nazi esir kampı v a da zın-
dancı zıhnıvetıvle vonetılmektedır Sıstem. ken-
dısıne karşı suç ışledıklerıne ınandığı bu ınsan-
lan. bır daha ıktıdanna karşı çıkamavacak duru-
ma getırmevı amaçlanıaktadır Ancak sıstemın
ozellıkle 1980'lerden başlavarak cezaev lerınde
karşilaştığı dırenç. bazı "de\let adamlan"na go-
re dev letın otorıtesını sarsmıştır
Zaten Adalet Bakanlığf nın zaman zaman va-
v ımladığı genelgeler sarsıldığtna ınanılan oton-
tenın sağlamlaştırılması çabalandır Adalet Ba-
kanlığı'nca vavımlanan 6-8 Mavıs Genelgelen
de. daha oncekıler gıbı. si\asal mahkûmları ruh-
sdl. bedensel ıdeolopk olardk oğutup vok edeme-
me>ebağlıofkeveçaresızlığın ıfadesıdır Songe-
nelgelerle vapılmak ıstenen. mahkûmlan çıçek-
MZ. kuşsuz. kıtapsiz. arkadaşsız bırakmak. )anı
onlan ınsan vapan ne varsa ellerınden almaktır
(54 Hukumet ınvenı Adalet Bakanı.eskı bakan
M Ağar'ın bu genelgelerını kaldırdı. ama eleş-
tırıler suruvor )
Sıvasal ıktıdarın cezaev lerınde mutlak ıktıda-
rını kuramamdsını sıvasal mahkûmların toplu
olarak av nı koğuşlarda kalmalarıv la. bazı "eleba-
şıların" oburlerının bevınlerını vıkamalarıvla.
mahkûmlann dı^anv la tletişim kurabılmelenv le
cezaevlennın tek hâkımının kendılen olamama-
sıvla açıklavan "doletadamlan** gereklı tedbır-
lerı hızla alıvorlar Bu tedbırlerden bırısı. "tehli-
keli**sıvası mahkûmlann hucretıpı cezaevlenne
kapatılmalan Hucre>e kapatılarak arkadaşlann-
daıı, dış dunv adan tecnt edılen mahkûm, sıstemın
ıktıdannı zorla davatabıleceğı en uvgun konuına
getırılmış olacaktır Tek başına kalmış mahkû-
mun ıktıdara bo\un eğmesının daha kolav olaca-
ğı duşuncesı yuzlerce > ıldır bılınıvor Ancak bu
sonucumutlaklaştırmakdayanhş Cunku 12 Ev-
lul'un cezaev lerınde hücreve kapatılmış mah-
kûmların. kendı aralarında gelıştırdıklerı Mors
benzerı alfabeyle duvarlara vurarak haberleştık-
lennı ve ruhsah butunluklennı her şeve rağmen
koruyabıldıklerını bılıyoruz Kısacası, dığer ın-
sanlarla ıletışım kurmak. haberleşmek gıbı ınsa-
nı bır ıhtıyacı engellemek hıç kola> değıl
Ruhbılım alanında yapılanaraştırmalar. ınsan-
lann ruh sağlıklarını koruyabılmelen ıçın uyara-
na gereksınımlen olduğunu göstenyor Psıkolog
Zubek 1969ve 1972'de Kanada'da ınsanlar uze-
rınde vaptığı denevlerde. gonullu deneklerı tı-
zıksel olarak rahat. ama ses. ışık vb uvaranlann
sınırlandığı ızole ortamlarda saatlerce tutmuştur
Davanma surelen farklı olmakla bırlıkte denek-
lenn çoğunda sıkıntı. huzursuzluk. kotuluk go-
receğt korkuları. sanrılar (hezevanlar). ışıtsel-
gorsel varsanılar (halusınasvonİar) ortava çık-
mıştır
Bır başka devışle kışı, uyarandan vok^un bıra-
kıldığında ıç dunyasına aıt uvaranlar (hav aller. ru-
yalar. bılınçdışı sureçlervb ) dış uvaranlardan. va-
nı gerçeklıkten avırt edememekte ve gerçeklık
duvgusunu vıtırebılmektedır Cezaevi hucresın-
de tecrit'ın. deneyde olduğu gıbı saatlerce değıl
>ıllarca surebıleceğı duşunulduğunde hucreve
kapatılan mahkûmun ruh sağlığının bozulmasi.
beklenen bır sonuçtur
Adalet Bakanlığı'nın. Eskışehır Ozel Tıp Ce-
zaevi nı tekrar açarak vapmak ıstedığı. sıvasal
mahkûmlan tecnt hucrelenne. tabutluklara kapa-
tarak. toplu halde olduklarında gerçekleştırıle-
meven ruhsal. ıdeolojık. polıtık \ ıkımı gerçekleş-
tırebılmektır Eskışehır Ozel Tıp Cezaevi, vapısı
ve ışlevış ozellıklerıvle bu amaç ıçın duzenlen-
mıştır 1990 v ılında, ınsan v aşamına uv gun olma-
dığı gerekçebiv le kapatılan bu çağdışı cezaev ının
tekrar açılması ınsanlık adına utanç verıcıdır
Ruhlanna duşunce ve ınançlanna sahıp çıkmak
ıçın kendılenne aıt kendılerının hukmedebıldık-
len tek şev ı. bedenlerını vok etmev ı goze alan ce-
zaev lenndekı bmlerce ınsanakulakverelım Huc-
relerınden. arkadaşlarıyla duvarlara vurarak ha-
berleşebılıvorlardı. bız dışarıdakılerle haberleş-
mek ıçın. erımış. cansız bedenlerını gonderme-
ve hazırlanıvorlar. haberımız olsun
1
(11 AnaBntannıca Genel Kultur Ansıklopedı-
sı ctlt 20 s 8S
(2)Ha^ımKutlu 12 E>lul"un Cezaev len. Alan
Vavıncıhk. lstanbul. s 91-92
TARTIŞMA
Atatürk Frankfurt'taydı.
I
Hazıran 1996
gunu Frankfurt
vakınındakı
Offenbach Turk
Alman
Kulubu'nde
"Atatürk llkelerivle
Tanımlanan Sosval
Strüktürün Mekanistik
\ak)aşımla Analizive
\orumu" konulu bır
konuşma vaptım Konu^ma
merkezı Frankturt'ta olmak
uzere 1991 vılında kurulan
'TiırkMuhendis\e
Mimarlar Birliği"nın
duzenledığı konferanslar
çerçevesınde yapıldı
Atatürk ılkelennın
sovutlandıgı ve Atatürk
Turkıyesf nın dınamızmının
klasık mekanığın
vasalanvla açıklandığı bır
konuşma \ontemıne
başvurdum Buvontemle
Ataturkçulugun her turlu
oznellıkten anndmlması
çoğu muhendıs olan ve
bılımsel yontemlen
mesleklennde uvgula\an
dınlev ıcılerde olumlu bır
vankı uvandırdığına tanık
oldum
Kendını de 20 yıl Alman
unıversıtelennde bılımsel
araştırma vapmış bır ınşaat
muhendisi olarak
vurtdışında va^avan
avdınlanmızın Atatürk ıle
furk kımlığını \e
vatanseverlığı
ozdeşleştırdıklennı avrıca
\taturkçuluğu \urtdı>ında
dayanabıleceklerı en sağlam
temel olarak
benımsedıklennı bılıvordum
ve gunumuz koşullarında
bunun daha da buvuk bır
onem taşıdığını gordum
Dınle\ ıcılerın de katılımıv la
gelıştırılen vorumlarla
Atatürk ılkelennın fızık
vasalan gıbı determınıst ve
evrensel olduğu vurgulandı
bu ılkelenn obur halklar ve
devletlertaratından da
benımsenmesı durumunda
ırkçılık. vabancı duşmanlığı
ve benzerı ılkelennın
ortadan kalkacağı evrensel
banşin sağlanabıleceğı
sonucuna vanldı Bu
ızlenımlerle "Atatürk
Frankfurt'tavdr demek
sevıncını va^adık
Dınlev ıcılerın çoğıınluğunu
denıeğın uve^ı olan mımar
ve muhendısler
oluşturuvordu
Almanv a dakı Turklenn
bırlık ve beraberlığını
pekı^tıren bır hızmet verdığı
ıçın Fıankfurt Turk
Muhendıs ve Mimarlar
Bırlığı nı kutlamak ve
devletçe debteklemek
gerekır Bırlık "Teknik
lletişim" adlı bılım^el
duzevı vuksek bır dergı de
vavımlamaktadır Bu
dergıde ontelıkle değışık
muhendislık alanlanndan
Turkçe, Almanca ve
Ingılızce ozgun vazılara ver
\erılmektedır Guncel Batı
teknoloıısının her konunun
uzmanı taratından
açıklandığı ve bu nedenle
"Almanva ile Turkhe
arasında Tekııik Kopru"
logosıınu kullanan dergıvı
ozellıkle Turkı\e"de hızmet
veren muhendıslerımızın
okumasını salık vennm
>avımmabaşlandığı 1992
yılından ben Teknik
İletı^ım'ın Genel \ayın
Vonetmenlığını yuruten
\ uksek Makıne Muhendisi
Mahmut Telli. oğrenımını
1963'te Ankara Ortadogu
Teknik Lmversıtesi'nde
buınnış. aynca 1993 Mart
ayından ben bırlığın
başkanıdır Almanv a'da
oğretmenlık \apan e^ı Sayın
Songül Telli, Turkıye dışında
yaşayan vatandaşlanmız
ıçın kullanılan "gurbetçi",
"Almancı", "Almamalı'" ve
benzerı kısaltnıalardan bu
kısaltmalann tanınmış
yazarlarımız tarafından bıle
gazetelennde ve yapıtları
televızvon konuşmalarında
kullamlmasindan duyduğu
rahatsizlığı dıle getırıvor ve
bu kisaltmaları çoğu
Almanv a'da doğmuş.
Turkçevı bır vabancı dıl gıbı
oğrenen Turk oğrencılenne
nasıl açıklavacağmı
bılemıyor Bunda ne kadar
haklı olduğu "Almancı"
kısaltmasıvla "Türkçü"
deyışı anlam bakımından
karşıla>tınlınca ortaya
çıkıyor Bu ıkı kelıme
arasında anlam bakımından
bır paralellık amaçlandığı
duşunulemez. ancak
"Almancı" kisaltmasında
"Amerikancı" turunden
çağrişimlar da onlenemez
Anavatandan bınlerce
kılometre uzakta kolay
olmavan koşullar altında.
vatan ozlemı duvarak uğraş
veren avdınlanmızın
Turkıye ıçın vurtdışında ne
kadar onemlı bır destek
olduklannı ve bır ozgorev
(mısyon) ustlendıklerını
bılelım ve bız de onlan
mılletçe. devletçe
desteklevelım
Prof. Dr. İhsan Mungan
Mımar Sınan Unı
Fen Bıl Enst Muduru
Kupa Ikilisi
Eskıden her subaya bır 'emırber' venlırdı Emırber,
evın gelgıt ışlerını ve çarşıdan alışverışı yapar çocuk-
ları okula goturup getırırdı Kımı zaman 'nefer'ı mu-
nasebetsız ışlere koşan subay hanımlan çıkar, olay
çevrede tartışılırdı Ancak geçmış yılların Anadok
su'nda gorev yapan subay aılelerı. oylesıne guçluk
lerle karşı karşıya kahrlardı kı, emır erı doğal sayılır-
dı
Askerlığımı yaptığım sırada bır gun boluk komuta-
nının odasında oturuyorduk Kapı vuruldu içerı bır
ergırdı Sıkılıpselam verdı Meğerbızımyuzbaşı ye-
nı emırber ıstemış, yollamışlar
Yuzbaşı askere bır baktı ardından sertçe buyur-
du
- Sen gıti
Er çıktıktan sonra sordum:
- Yuzbaşım ne oldu?..
- Gozum tutmadı
Subay, her kurada gelıp gıdenlerle haşır neşır ol-
duğundan, adam sarrafı kesılır
•
Karpuzcu karpuzdan anlar
Doktor hastadan anlar
Oğretmen çocuktan
Yargıcın elınden bınbır sanık geçmıştır, yılların de-
neyımlerıyle dava dosyasına bakınca kımın ne oldu-
ğunu kestırıverır
Bır yonetmen, ıster tıyatroda olsun, ıster sınema-
da, tıplemeyı nasıl yapar7
Apartman kapıcısı. mesleğınde ustalaştıkça adam
sarrafı kesılır.
•
Turkıye REFAHYOL'a emanet.
REFAHYOL'un ıkı ortağı var
Çiller ıle Erbakan!..
Eskıden televızyon yoktu, bızı yonetenlerı ancak
fotoğraflanndan tanıyorduk Fotoğraf donmuştur.
Oysa kışının konuşması davranışları, mımıklerı, ba-
kışları, sesının tonlaması televızyon ekranlarında ol-
duğu gıbı ızlenıyor halk da kendısını yonetenlerı ya-
kından tanıyor
•
Tansu Hanım nasıl bırı''
Doğruyu soylemez
Koitukta kalmak ıçın yapmayacağı şey yoktur
Mal hırsı gozlerını burumuştur
Guvenılmez
Tum davranışlarını belırleyen gudu, Yuce Dıvan'a
gonderılmek korkusudur
Bır dedığı, bır dedığını tutmaz.
Şaıbelı
Tansu Hanım uzerıne konuşmak artık fuzulı sayı-
lıyor, kımlığı uluslararasında saptandı
•
Ya Erbakan">
Alyanak hocamızın gozlerı velfecrı okuyor. dene-
yımlı, kurnaz soğukkanlı bır polıtıkacı olduğu ke-
sın .
Ama gerçekçı mO
Hayalcı mı^
Atıp tutmakta bıre bır
'Takıyye'nm ortusunu dın dıyanet bahanesıyle
meşru tesettur sayıyor konuşurken gozlerı kuçuk
yuvalarında bır o yana bır bu yana kayıyor, gulum-
semesı 'calı', nezaketı yapay, guven vermıyor, geç-
mışte atıp tuttuğunun hıçbırını hayata geçırememış .
Oturduğu koitukta pırpırlı uçak pılotu gıbı...
•
Bu ılgınç 'ıkılı'run Turkıye'nın başına geçmesı, en
şaşkın beraberlığı sımgelıyor Allahaşkına, halkımız
"Ulkeyı yonetsınler' dıye bu ıkısını mı seçmıştı
9
.
Al bırını, vur otekıne
1
BEDRIVE
İLİMOĞLL
1936
2 TEMMUZ 1996
Sen gittin uzaklarda bir \ere
Odalarda sonsuzluğun kaldı
l nutamadığımız
Gulüşlerin kaldı yu/mu/de
anne.
Merhum Meryem - Kasım Şener Kızı
Canımız
BEDRİYE
İLİMOĞLU'nu
kaybettık
Eşi: Fevzi İlimoğlu
Kardeşleri: Husevin. ^ekta Şener, Kâfive Ortakçı
Çocukları: Kasım . llknur. İclâl Selma İlimoğlu,
\ildan Lnal.damadı: Havdar, torunu: İmgesu Lnal.
Çayı ocağa koyduk
fokur fokur kaynıyor çay
sûpürdük kapılann önünü
açık bırakıyoruz kapılanmızı
gûzel bir devnm günûnde
gözûmüz yollarda olacak
beklıyoruz yoiunuzu
Anılanyla yaşatıyoruz yaşatacagız
Hamdullah Erbıl
Erbıl Ailesı Adına - üitfullah Erbil
\ e her seher \ aktı
akan su\un ustunden
şavkı vuruvor
buvuk hasretının
HAMDULLAH ERBIL
Ferıt Barut, Hamıt Kapan Şevket Öztürk, Erol Çıtak