25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16TEMMUZ1996 SALI 14 KULTUR İskender Yediler'in son kişisel sergisi, Köln'de Galerie Michael Janssen'de açıldı Fanteziyi• Sanatın sınır tanımaz gücü bazen sanatçılan akıl almadık deneylere sürükleyebiliyor. iskender Yediler de bu tür sanatçılardan birı. Köln'deki son sergisi de değişik boyutlu üç tane şişirilmiş heykelden oluşuyor. Içi hava dolu olan bu heykeller, güneş. çiçek ve palmiye ağacı formlarına sahip. Yediler"in çalışmalarının felsefesi. bilinen, bu yüzden de 'es" geçilen formların yeniden 'kurulması' üzerinde şekil almaktadır. NECMİSÖNMEZ KÖLıN - Alnıanya'da sayılan her geçen gün artan Türk sanat- çılan, önemli Alman müzelerin- de vegalenlerdeaçtıklan sergile- riyle çağdaş sanat alanında isim- lerini duyurmaya de\am ediyor- lar. Bu yeni sanatçı kuşağının en önemli üyelerinden biri olan İs- kender Yediler. *Eaz>' başlığı al- tında son çalışınalarını Köln'ün önde gelen çağdaş sanat galerile- rinden birı olan Galerie Michael Janssen'de sergıliNor. 1953'teEs- kişehır'de doğan Vediler. küçük- ken çalışmak üzere Almanya'ya gelen ailesiyle bırlıkte Ausburg"a göç etmiş. Cnlü Düsseldorf Sanat Akade- misi'nde Heykel Bölümü'nden (l'lrich Rückriem Sınıfı) mezun olan sanatçının çalışmalarının en önemli özelliği, alışılmamış mad- delerden son derece farklı mal- zemeleri kullanmasıdır. Önceleri elbiseleri üzerineyapıştırdığı fa- yanslarla. ('Kachelhose') ya da burusturulmuş kâğıtları birbirine ekleyerek heykeller üreten sanat- çı. 1990'lard'an ıtibaren kendisi- ne ün kazandıran şişirilmiş hev- İskender Yediler'in Köln sergisinde ilk bakışta ön plana çıkan 'çiçek' motifi ile 'palmiye' formu. çocuksu masumluğu ön plana çıkarmalarına rağmen, biraz düşünülünce 'erotik' çağrışımlara da açık olan bir özelliğin altıııı çizhorlar. Benim sergide en çarpıcı bulduğum iş 'güneş' heykeli oldu. lıların her zaman eksikliğini duy- duğu "güneş' Alman toplumunda 'tatil' çağnştıran bir özellığe de sahip. Her şey güzeldir kellerini yapmaya başlamıştır. Yediler'in Köln'deki son sergisi de değişik boyutlu üç tane şişiril- miş heykelden oluşuyor. Şişirilmiş heykeller •Bu nasıl iş. bizim bildigimiz he> kel tahtadan, mermerden ya da bronzdan olur. şişirilme heykel de neymiş?* demey ın. Sanatın sı- nır tanımaz gücü bazen sanatçıia- n akıl almadık deneylere sürük- leyebiliyor. Yediler de bu tür sa- natçılardan biri. Köln'deki galerı- nin büyük sergi salonuna girince önce yerde duran plastik torbala- ra benzeyen nesnelerle karşılaşı- yoruz. Bu torbaların yanında bu- lunan bir düğmeye basıldığı za- man plastikten yapılmış olan hey- kellerin içine gürültülü bir şekil- de hava dolmaya başlıyor. Kısa bir süre sonra sergi salonunun ta- mamını kaplayan de\ boyutlu heykeller çıkıyor karşımıza. Içi hava dolu olan bu heykeller. gü- neş. çiçek \e palmiye ağacı form- larına sahip. Sanatçı genellikle çalışmalanna isim vermemekte- dir. Dolayısıyla tamamı bu yıl ger- çekleştirılen bu heykellerı. temsil ettikleri tbrmlara göre yorumla- mak zorundayız. Heykellerin en önemli nıteliklerınden birı de pa- raşüt yapınıında kullanılan çok ince. ama hava basıncına daya- nıklı özel. ipek ve saten karışımı bir kumaştan üretilmış olmaları. Yediler dahaöncekiçalışmalann- da da tekrarladığı bir 'tavn' bu- rada yeniliyor. Özellikle 1990'lardan sonra veni bir arayış içine gıren genç sanatçılar. Avrupa'nındeöişikşe- hirlerde özellikle 1980'lerde ön plana çıkan 'veni dışavurumcu' sanat akımına tepkı olarak kökle- ri Marcel Duchamp'a. Joseph CorneH'c dek uzanarak 'obje sa- nah' ile ilgilenmeye vegüncel ya- şamı farklı bir gözle incelemeye koyuldular. Yaşam ile sanat ara- sındaki 'incebağın' yeniden sor- gulandıgı bu yöneliş. özellikle Köln. Madrid. Milano. Amster- danı gibi şehirlerde birbirine pa- ralel olarak ele alınabılecek olan eğılımlerin oluşmastna da neden oîdu. Yediler'in bu genç kuşağa ait 'estetik' anlayış içinde değerlen- dırilebilecek olan çalışmalannın felsefesi. bilinen. bu yüzden de 'es' geçilen formların yeniden 'kurulması' üzerinde şekil al- maktadır. Yaşamımızı kuşatan binlerce formun ıçınde sanatçı- nın özellikle tercih ertigı şekıller. genelde iki ya da üç tane farklı anlamı olan nesneler üzerinde yo- ğunlaşmaktadır. Köln'deki sergide ilk bakışta ön plana çıkan 'çiçek' motifi ile 'palmiye' formu. çocuksu bir ma- sumluğu ön plana çıkarmalarına rağmen. biraz düşünülünce •ero- tik* çağrışımlara da açık olan bir özelliğin altını çiziyorlar. Benim sergide en çarpıcı bulduğum iş •güneş' hey keli oldu. Çünkü 'Ben buradayım' diye bağıran son derece canlı bir sarı renk. güncşın henı ışık saçan özelliğini hem de ka\ ramsal ola- rak 'sıcaklık', 'barış' ve 'mutlu- luk' yayan özelliğinin altını "sez- dirmeden' çıziyor. Orta Avrupa- Yediler. ünlü pop-art sanatçısı And> VVarhol'un da sıkça kullan- dığı bir sloganı. 'Her şey güzel- dir'i çağrıştıran heykellerınde. aynı zamanda günümüz toplu- munda ister Doğu'da. ister Batı "da tükelimi körükleyen bir yaşam felsefesinin de altını çiziyor. Sa- natçı. sergisınin ismini 'Eazy' ko- yarak eleştirel tavrını belirginleş- tirmektedir. Köln şehrıninlcendi- ne özgü 'Kölsch' diyalektinde sıkça kullanılan bu kelime. İngi- lizce anlamında olduöu gıbı 'ne kolay' \ urgusunu. nıdasını ortaya çıkarmaktadır. Kolay derken altı çizilen ka\ram. metaforik olarak 'sanatın vapılış aşamasına'gön- denııe yapıvor (ierçekten de 'şi- şirme heykeller' ^on derece basit üretim sürecinden sonra ortaya çıkıyor. zor olan onları tasarla- mak. Yediler'in tasanmlan 'bıçak ucunda' yürüyen özelli-kleriyle. 'sanatta neyin zor, ne> in koia> ol- duğunu' duyumsatıyorlar. Bazen eczanc vitrinlerinde gördüğiimüz içi hava dolu reklam modellerinı andıran bu çalışmalanvla Yedi- ler. izleyicilere 'he>kel' olarak hıç düşünmediklcrı birtakım yeni 'formlan'sunuyor. Butasanmla- rı ikı farklı bakış açısına göre yo- rumlamamız mümkün. Bunlar- dan ilki sanatçının son derece normal gıbi görünen formların arkasma sakladığı kara mizaha dayalı bir yaklaşım açısı. İsken- der \ediler. motorlararacılığıyla içine hava doldurduğu heykelle- rinin şişerken oluşturdukları mi- zahi ve erotik formlan izleyicile- re çok kısa bir süre ıçin biİe olsa aktarabilivor. Çalışmaların ikinci özelliği) se. izle> icileri düşünme- \e. tasarımlann 'güncel yaşamla sanat1 arasmdaki ilişkısinı sorgu- lamava davet etmesidir. Se'rgi 29.7.l996">a dek Köln'deki Galerie Michael Jans- sen'de izlenılebilir. 'Brezilya müziği benim yaşam tarzım' • Brasıl '96 toplııluğuyla festivalde bir konser \eren Sergio Mendes. müziğini özünde Brezilya müziği olarak tanımlıyor. Brezilya müziğinin içinde bulunan caz öğelerini açığa çıkardığını belirten sanatçı. "Brezilya müziğinin temsilcisi olnıak artık benim yaşam tarzım ve açıkçası yaşamımın en güzel parçalarından biri" diyor. Sergiu Mendes. tupluluğunun30. vılını kutlarken artıkdünyanın dort bir yanında tanınnıalatındaıı çok mutlu olduğunu belirtivor. (FotograflanKAAN SAĞANAK) GÜL ERÇETİN 3. Uluslararası Caz Festiva- li'nin cumartesi akşamki konuk- larından biri de BreziKa ezgile- rini dünyaya tanıtan Sergio Men- des ile Bıasil - 96 toplulugu>du. Ünlü sanatçıyla konserinden ön- ce kısa bırgörüşme vaptık. Sergio Mendes. müziğini özünde Brezilva müziği olarak tanımlıvor. "Caza gelince ben Brtvilva müziğinin içinde bulu- nan caz öğelerini açığa çıkarno- rum o kadar. İki müziği birleştir- miyorum. Bu müzikler zaten iç îçe" diyor. Yaşamında pek çok tür müzik vapan sanatçı. türler ara- sındaki geçişlerini içinden gelen sesi dinleverek gerçekleştirmiş. Samba'dan pop'a uzanan müzik serüvenini oldukça zevkli ve he- yecanlı bir yolculuk olarak tanım- lıyor veekîivor: "Evet pek çok türde yapıt \«r- dim, ama bugün bu yapıtlar ara- sında bir seçim yapamam. Hepsi birieşerek bizi bugünlere. 'Brasil 96"ya getirdi." Sergio Mendes. müziğinin dünya müziği üzerin- deki etkilerini değerlendinrken müziğe başladığı yıllarda dünya- yı etkilemek gibı bir iddiasının olmadığını. ama kendisini en çok mutlu eden şeyin. 'Brasil66' top- luluğunun otazuncu yılını kutlar- ken artık dünyanın dört bir ya- nındaki insanların topluluğu din- lediklerini bilmek olduğunu söy - lüyor. Sanatçı piyasada karşılaşı- lan zorluklarla ılgili olarak da "Bu yolda Uerlerken hep ne iste- diğimi biidim. kimsenin bana ne vapmam gerekriğini sö>lemesinc izin vermedim. Bövlelikle de öz- gün bir şeyler yaratabildim" di- yor. Sergio Mendes kendisini Bre- zilya müziğinin dünya çapındaki temsilcisi yapan şeyin müzik aş- kı ve çok çalışması olduğunu söy- lüyor. Bu misyon nedeniyle her- hangi bir baskı hissedip hisset- mediğini ^orduğumuzda ise "Breziha müziğinin temsilcisi ol- mak artık benim > aşam tarzım ve açıkçası yaşamımın en güzel par- çalarından biri" diyor. Oldukça farklı. duygusal vero- mantik bir müzik olarak tanımla- dığı Brezilya müziğinin artık ya- bancı sanatçılann da dikkatini çektiğini ve pek çok sanatçının bu nedenle bu müzikle ilgilendi- ğini düşünüyor Mendes. Kendisi- nin en çok ilgilendiği müzik türü "etnik müzik*. Türk müziğiyle il- gili çok az şey bildiğini ve bu ne- denle konserden sonra ilk iş ola- rak Türk müziğiyle ilgili kasetler alacağını belirten sanatçı. Brezil- ya da tanıştığı. kendisine cazı öğ- reten ve Amerika'ya gitmesine yardımcı olan Türk dostu Nesu- hi Ertegün'e de çok şey borçlu olduğunu düşünüyor. Sanatçı. cazın oldukça başarılı bir dönem yaşadığını düşünüyor ve özellikle gençlerin caza ilgi duy ması kendisini çok mutlu edi- yor. Geçen hafta 'North Sea' caz festivalinde bulunan sanatçı "Binlerce insanın sahneleri dol- durması caz için büyük bir başa- n. İstanbullu sanatseverier de ca- za yeterli ilgi\i gösteriyor. Bu be- nim ikinci İstanbul konserim. ama son olmay acak. Bir başka caz festivalinde tekrar görüşebiliriz** divor. YAZI ODASI SELİM İLERt Münir Nureddin Selçuk Bir Münir Nureddin Selçuk kitabı yayımlandı. Sel Yayıncılık'ın verimi, Ayşe Kulin'in kaleme aldı- ğı Bir Tatlı Huzur bol fotograflı bir yaşamöyküsü. Seksen bir yıllık bir ömrün kaleme geçen öyküsü. Ayşe Kulin, dönemlerin siyasalarına pek değinme- miş. Belki böylesi birseçimin eksikliklerinden konu- şulabilir, ama geri planda dönemlerin sosyolojisi hayli renkli yansıdıgından, siyasal koşulların izdü- şümleri pek o kadar aranmıyor. Yine de düşündüm: Münir Nureddin çapında ün- lü bir sanatkâr, yaşadığı ülkeyi nasıl alımlamıştı? De- ğişen Türkiye onu nasıl, ne ölçüde etkilemişti? Et- kilemiş mıydi? Birfotoğrafta Kahire'deki konser son- rası saptanıyor. Masa başında Kral Faruk'un kız kardeşleri de pek süslü, dekolte tuvaletleriyle, Holly- wood starlarının gülümseyişlerini kuşanmışlar. O dünyaya nasıl bakmıştı Münir Nureddin?.. Yalnız hemen ekleyeyim, büyük emek verilerek kotarılmış bir çalışma Ayşe Kulin'inki. Anılar dinlen- miş, yazılar taranmış, tanıklıklara başvurulmuş. Eş- değerde bir benzeri basın hayatımızda yok dense yeridir. Bakın, yeni kurulan Ankara'nın sentezci görüntü- süne: "Müzisyenlerin Şengül Hamamı Sokağı 'na taşın- masıyla Aktuna ailesinin yaşamı, özellikle küçük kızları Seciye ve ablası Necdet için bir şenliğe dö- nüşür. Evlerınde sık sık müzikli ve danslı geceler düzenlenir. Istanbul'dan gelerekyeni bir hayata baş- lamış olan genç devlet memurları eşleriyle bu da- vetlere katılıhar. O toplantılarda kâh alaturka söyle- nır, sazlar, kemençeler çalınır; kâh gramofonlardan yükselen tangolarla dans edilır." Henüz ne alaturka küçümsenmekte ne de alafran- ga düşman ilan edilmektedir. Münir Nureddin'e de zaten "Türk musikisine frak giydıren adam" deniyor. 1900 doğumlu Münir Nureddin imparatorluğun çöküşünü, cumhuriyetın doğuşunu gördüğü, yaşa- dığı gibi yıllar arasında uğraştığı sanatın da degişim- lere, dönüşümlere uğradığını görüp yaşayâcaktır. Acaba neler hissetmişti? Radyo bir zaman alatur- kaya kapılarını kapatacaktı. Bir zaman gelecek, iç- kili gazinolarda, frak giyen adamı neredeyse unut- turacak şarkıcılar boy gösterecekti. Nihayet bir za- man geldi Yahya Kemal'in şiirinden besteye geç- miş şarkılar handıyse sılık anılar, sesler olup çıkma- dımı? Filmlerini ben de gördüm Oysa, çocuk Çelik Gülersoy'un gözünden bakan bugünün Çelik Gülersoy'u şunlan yazmış: "Bu coşmuş ve erimış duygulariçerisinde, en ne- şelibir parçayı seslendirdığiniz ve 'Aşıka Bagdat So- rulmaz' diyerek üstperdelerde şakıdığınızzaman bi- le salondaki insanlar, sessizce ağlıyorlardı Münir Bey." Ben Münir Nureddin'in sesıne. söyleyişıne, bes- tesine hayranlığın hâlâ sürdüğü, ama yeni kuşakla- rın Elvis Presley dinlediği o tuhaf, belki de hem sazlı, hem tangolu yıllann ardıh bir ara dönemde ye- tiştim. Münir Nureddin dendiğınde aklıma Saray Si- neması, siyah-beyaz afişli konserıer gelir. Bu kon- serler, yanılmıyorsam çoğu kez pazar gününe rast- lardı. "Beni kör kuyularda merdivensız bıraktın" ya da "Dönülmezakşamın ufkundayız..." gibi besteleri ev- lerde, amatör coşkunluklarla söyleniyor, Münir Nu- reddin'in bir hanımlar korosuyla gerçekleştirdigi rad- yo programları yine ilgiyle dinleniyordu. Fakat bir an- lam boşluğu da söz konusuydu. Münir Nureddin için bir zamanlar Peyami Safa yazmış, Ismail Ha- bib Sevük, Behçet Kemal Çağlar yazmış. Yeni ses sanatkâriarı için aynı yazılar yazılabilir miydi? Ya- zılamazdı, ama yeni ses sanatkâriarı çoktan rota çizmişlerdi. Sonra Sinematek'te Münir Nureddin'in daima başrolde göründüğü bir iki filmi seyrettım. Masal dokulu Kahveci Güzeli'ne insafsızca güldüğümü ha- tırlıyorum. Lâle Devri'ni de aynı mesafeli, duyarsız, tavırla seyretmiştim. Araya çok yıllar girdi. Bir televizyon programında Cemal Reşit Rey, çok tanınmış bir şarkıcı hanıma, "Kızım, nota bilmiyor musun? Nasıl olur, nota bil- meden nasıl olur?!" diye soruyor, çok tanınmış şar- kıcı hanım da kıvrak kahkahalar atıyordu. Evet, na- sıl oluyordu? Ama oluyordu: Şimdi bu hanımlar, bu beyler, ara- da mezelik tat olsun diye, Kalamış'tan bir tatlı hu- zur almaya uğrayıveriyorlar, onlar ve dinleyicileri hep birlikte Kalamış'tan, tatlı bir huzur da alıveriyorfar. Herhalde bu yüzden. Münir Nureddin, çoktan ta- rihe karışmış görünüyor. Bir Tatlı Huzur'un saptadı- ğı gibi, kolej öğrencisi Haldun Dormen'in okul der- gisine "Türkiye'nin Frank Sinatra's/ Münir Nured- din" diye yazdığı gün, sanırım, tarihe karışmanın başlangıç noktasıydı. Türkiye'de caz geleneğî yok! İlhan Erşahin (FotoğraftHATİCE TUNCER) ZEYNEPSAVGI 3.Lluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında önce kendi grubu. daha sonra Imer Demirer Beşlisi ile iki konser veren İlhan Erşahin, bir ay önce çıkardığı "SheSaid" albümü ve festival süresince Gramofonda yaptığı jam sessionlarla IstanbuFun caz yaşamına renk kattı. İlhan Erşahin Üçlüsü'nün cumartesi akşamı verdiği konserde iki yıldır birlikte çalan İlhan Erşahin (tenor-saksofon) ve Kenny \Vollesen'a (davul) sadece iki haftadır grupta olan Tre>or Dunn (bas)eşlikeni. Albümlerinden parçaların yanı sıra Monk'tan iki parça çalan grup. son olarak Erşahinin en son bestesi Ezan'ı yorumladı. İlhan Erşahin Üçlüsü. önümüzdekı hafta perşembe ve cuma günleri Ankara'da Manhattan Bar'da sahneye çıkıyor. Erşahin. pazar akşamı y ine AKM'de bu kez de İmer Demirer (trompet. flügelt.TunaÖtenel (piyano). Janusz Egri(bas) ve Ateş Tezer'le (davul) birlikte sahne aldı. Nevv York'ta yaşayan İlhan Erşahin'in Imer Demirer'le on yıl önce Bodnım'da. müzikle başlayan dostlukları bu yıl festival kapsamında tekrar bir araya • İlhan Erşahin, ülkemizde insanların müzik dinlemeyi bilmediğini söylüyor. Müzisyenler için de seminerlerin önemini belirten Erşahin, "Jam sessionlar da öyle; festivallere katılan cazın birçok önemli ismini tanıma ve onlan konser ortamı dışında dinleme ve birlikte çalma fırsatı sağlıyor. Oysa genç müzisyenler bunun ne kadar verimli olacağının sanırım farkında değil" diyor. gelmelerine yol açmış. Sanatçıyla konser öncesi yaptıgımız kısa görüşmede. türkiye'de caz ve yeni planlar konusunda kısa bir söyleşi yaptık: - Türkiye'de caz müziğine ilgi gittikçe artıyor. Siz bu gelişmeyi nasıl değerlendirivorsunuz? İLHAN ERŞAHİN-Türkiye'de İmer Demirer. Kerem Görsev, Okay Temiz, Tuna Ötenel gıbı çok başanlı caz müzisyenlen var. Ancak oturmuş bir caz geleneği yok. İnsanlar. çaldığınız yere müzik dinlemeye gelmiyorlar. Bir şeyler içerken konuşup parça bitince döniip alkışlıyorlar. Bu müzik dinlemek değil. - Geçen sene Akbank Caz Festivali'nde bir seminer düzenlediniz. Bu seminer sizce nasıl geçti? ERŞAHİN- Seminere katılım oldukça iyiydi. Emprovizasyon yeteneği ve gcnel olarak caz üzerine konuştuk. Bu tür etkinlikler Türkiye gibi bir caz geleneğine sahip olmayan yerlerde caz müziğini ve dünya görüşlerini geliştirmeye çalışan müzisyenler için önemli. Jam sessionlar da öyle: festıvallerc katılan cazın birçok önemli ismini tanıma ve onlan konser ortamı dısında dinleme ve birlikte çalma fırsatı sağlıyor. Oysa genç müzisyenler bunun ne kadar verimli olacağının sanınm farkında değiller. Örneğin Gramofon'da yaptıgımız jam sessionlara açıkçası daha çok Türk müzisyenin katılmasını bekliyordum. Oysa birtek İmer geldi. - Turne yapmay ı düşünüyor musunuz? ERŞAHİN- Şu anda böyle bir projem yok. Tabii fırsat çıkar çıkmaz yapmay ı isteyeceğim bir şey. Özellikle Türkiye'de müziğiyle daha önce hiç tanışmamış olan insanlara çalmak istivorum. - Şu anda ögretmenlik de yapıyorsunu/. Bu nasıl bir deneyim? ERŞAHİN-Greenvvich House Musıc School'da ögretmenlik yapıyorunı. Bu benim için hoş bir deneyim ancak bu işi yapmamın asıl nedeni biraz para kazanmak. Nevv York böyle bir yer. Aslında sadece Nevv York değil her yerde caz müzısyenlerinin finans sorunu var. Bu sorunu hallettikten sonra anoak yeni biralbüm ya da turneden söz edebiliriz. - Müziğinizde Türk czgilerinc rastlıyoruz. İlerideki çalışmalarınızda bu etki artacak mı? ERŞAHİN - Cazda farklı müzik aletlerınin kullanılmasına olumlu bakıvorum. Özellikle vurmalılann... Bence cazda etnik öğelerin kullanılması hoş sonuçlar doğuruyor. Örneğin konserdeki son parça: Ezan adını taşıyor. sonra Aşık Veysel'in "Uzun İnce Bir Yoldavım"*ını yorumladık. Sanırım gelecek günlerde daha kapsamlı bir çalışmay la caz formatlı hem etnik. hem Latin. hem svving karışımı bir şeyler yapmayı diişünüyorum. Aynca Türkiye'ye hep üçlü gruplar halinde geldim. bundan sonra dörtlü ve beşli gruplarla gelmek istiyorum. GENÇ ETKİNLİK-HDE BUGUN 12.00 Kısa Filmler (Nur Akalın'ın 'Buradan L'zağa'. 'Parktaki Işık' ve 'Bugün Senden Mekrup Aldım" adlı filmleri gösteriliyor. 13.00 Kent Filmleri Birer dakikalık on dokuz film gösteriliyor. 14.00 'Sinemanın Disiplinlerarası İlişkileri3' 'Colour Box\ "RainboM Dance', "Mascot*, 'Imajina'. 'Püssibilities of Dialogue', 'The Flaf, 'David Anderson- Deadtime Stories For Big Folk', 'Deadsy-Door'. 'A Close Shave" adlı canlandırmalar ve Uftık Ahıska ve Kerem Kurtoğlu'nun konuşmalan. 17.00 Performans Özge Öztürk:"Benim. Benim. Benim" 17:30 Performans Öykü Potuoğlu. Ayşe Pala: "Su gibi Aziz Olun" 17:45 Performans Elif Çelebı. Arcan Kıral. Özge Öztürk. Birgit Alev Yeğin: "Gölgemin Oyunu" 18.00 Mdeo Bildirimleri Performansı Emre Koyuncuoğlu ve Nadi Güler'in Alman Kültür Ofisi" nin katkılarıyla gerçekleştirdikleri etkinlik 19J0 Kapanış Program kapsamında ayrıca gün boy unca Tunç Çam'ın performansı ve Yusuf Sayman'ın happening'i izlenebilır. Aslantepe Höyüğü'nde kan • MALAT^A (AA) - Malatya merkeze bağlı Aslantepe Höyüğü'nde yapılacak kazı çalışmalanna ağustos ayında başlanıyor. 1961 y ılından bu yana her yıl yapılan kazı çalışmalan Roma Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nce yürütülüyor. Günümüzden 6 bin yıl öncesine uzanan tarihı eserlerin ortaya çıkanldığı höyükteki kazı çalışmalan. Roma Ünıversitesi'nın yeterince ödenek ayırmaması nedeniyle bu yıl geç başlıyor ve kısa sürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle