02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 1996 PERŞEMBE 12 HABER-ARAŞTIRMA Ortadoğu'da savaşrüzgârlanHLSE^İN BAŞ Ö rtadoğu'da ipler geriliyor. Sertlik yanlısı Israil ve Arap şahtnlerinin tüm engellemelerine karşın adım adını da olsa gelişen barış süreci. fanatık dıncıler. aşın sağ ve işgal altındaki Filistin \e Arap topraklanna yerleştırilen ve bu topraklardan çıkmaya asla nıyetli görünmeyen kolonlann ittifakıyla seçimleri kıl payı kazanan Netanyahu başkanlığındaki sağcı Likud ıktidannın banşa. kalındığı yerden devamına pek istekli olmadığı. hergeçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu konudaki kaygılar, yeni değildi. Likud lıderinin seçim öneesi ve sırasında Filistin ve Arap sorununa ılışkin söylemleri. Oslo Anlaşması'na bakışı ba^ta Arap dünvasi olmak üzere. çok sayıda ülkede tedırgmlık yaratmıştı. Lıkud liderınin iktidara geldiğinden bu yana soruna yaklaşımı, eski söylemlerinın salt seçimlere yönelik olmadığını. tam tersine Lıkud'un, aşın dınci ve sertlik yanlisi şahinlerle ortaklaşa oluşturdukları yayılmacı politikalara yeniden dönüşü hedeflediğini ortaya ko\ maktadır. Likud'un yeni doktrini Jean Daniel'in Le Nouvel Ob*ervateur'ün 3 Temmuz 1986 tarihli yazısında. "Likud'un yeni doktrininin. İzak Rabin tarafından ortaya atılan polıtikaların ıkı temel ilkesine sırt çevirdığinı öne sürmektedir. Jean Daniel'e göre. bu temel ılkeden birincisi. "bir halkın, özellikle de Yahudi halkının, bir başka hafkı egemenliğialtına alamayacağına" ilışkındir. İkineısi. uluslararası yasallığın. Israil'e tanıdığı sınırlann Yahudilenn kutsal kitabında yeraian topraklann sınırlan ile hiçbir ilgisi olmadığıdır. Eğer. dinsel bahaneler ileri sürülerek Batı Şeria muhafaza edilnıek isteniyorsa. bu durumda Filistin halkına aıt olan ve Yafa'dan Hayfa'va uzanan kıyıların Filistinlilere bırakılması gerekecektir. "Oysa Likud, Rabin'in ortaya koyduğu bu iki ilkeyi de reddetmekte. bir halkın. güvenliği İsrairin yeni lideri Benvamin Netanyahu, Ortadoğu'da banş konusunda pek istekli görünnıüvor. için başka bir halkı, pekâlâ egemenliği altına alabileceğini düşiinmektedir. Likud. aynca, salt bununla da yetinmemekte, işi daha da ileri götürerek, kutsal kitabın (Te\ rat) yasallığının. tüm öbür yasallıklardan daha güçlü ve kuşkusuz, geçerli olduğunu, bu \ ü/den Tanrı tarafından çizilen sınırlann değiştirilmesinin mümkün olmayacağını öne sürnıekte, aksi halde bunun Yahudi kimliğine saldırı sayılacağını söy lemektedir. Jean Daniel'in de vurguladığı gibi, Menahem Begın. Mısır'la banş için Sina'dan çekilerek bu tabuyu yıkmıştır. Ancak Netamahu'nun yeni Likud'u. köktenei ve aşın sağcı ortaklannın da etkisiyle toprak karşılığı banş' politikasına sırt çe\irerek Kutsal Kitap'ta yer alan >e Kıbrıs dahil. neredeyse tüm Ortadoğu'vu kapsayan 'Büyük Urail' düşünün tehlikeli sulanna yelken açma çabası içinde görünmektedir. Jean Daniel'e göre. bu tiir politikaları benimseyen kiiçük ülkelerde. gihenlik endişesinin ardında 'kımlık tutkusu' me\cut. Onlar için önemli olan banştan çok, ülkenin sınırlandır." Bütün bunlardan çıkan sonuç. Netanyahu yönetiminin Oslo Anlaşması'na da uygun olarak işgal altındaki Filistin topraklanndan ve Golan Tepelen'nden. banş karşılığında vazgeçmeye pek nivetlı olmadıömı. dahası, bu topraklarda Yahudi yerleşimini yoğunlaştırarak ışgali sürekli kılmanın çabası içinde bulunduğunu ortaya koynıaktadır. Bunun hiçbir kuşkuya yer vermeyen anlamı ise barışın sonu. Ortadoğu'da henüz belleklerden silinmeyen gerilime yeniden dönüştür. Zıra. ışgalci. işgalci kaldıkça banşın gerçekleşmesi olanaksızdır. İsraıl'in sertleşmesi. doğal olarak Filistin ve Arap dünyasının sertleşmesine. giderek aralanndaki sorunlan bir yana bırakarak saflarını sıklaştırmasına \e İsrail'e karşı cephenin güçlenerek genişlemesine yol açacaktır. Aynca Israille banş sürecinin yarattığı ortamda kurulan yakın ilişkilerin. sa\aş rüzgârlannın yeniden esmeye başlamasıyla. gözden geçirilmeleri olasılığının da hesaba katılması gerekmektedir. Örneğin, Türkive'nin. banş sürecini rafa kaldırarak eskinın saldırgan \e yayılmacı politikalarına dönen İsrail'le. askeri işbirliğine gidecek ölçüde yakınlaşmavı sürdürmesi. kolay olmayacaktır. Aynı şeyi başta Avrupa iilkeleri olmak üzere çok sayıda ülke için de söylemek mümkündür. Likud lideri Netanyahu'nun önceki gün VVashington'a ilk resmi ziyareti öncesi Sabra \e Şatila katliamları suçlusu \e işgal altındaki Filistin ve Arap topraklarının terk edılmesine karşı çıkan sertlik yanlısı Ariel Sharon'u çok •>ayıda bakanlığın yetkılerıyle donatılmiif 'altyapı' bakanlığına ataması. Likud iktidannın yukarda açıklanan banş karşıtı niyetlenni ortaya koymaktadır. Ancak Netanyahu'nun banş karşıtı söylem ve davranışlarından Clinton yönetiminin hoşnut olduğu söy lenemez. Clinton'ın açmazı Oslo Anlaşmasının mimarı Clinton yönetimıdir. Bu sıfatını da sonbaharda yapılacak başkanlık seiçmlenne kadar taıjinıak durunıundadır. Ne \ar kı Clinton. yine başkanlık seçimleri endışesiyle. Netanyahu "yu barış çızgısıne yeniden getirmek için açık ve sert bir tav ır koyması olanagından yoksundur. Dahran katliamında Iran'ın yanı sıra Suriye'nin de yer aldığına dair kanıtların bulunması. büyük güce sahip Yahudi cenıaatı \e lobilerinin başkanlık seçimlerindekı vazgeçilmez ağırlığı. Clinton yönetiminin Netanyahu'yu banşa dev ama ikna yönünde girişmesi olası baskılannı smırlamaktadır. Ama herşeye karşın. iki tarafı da kollayacak bırorta yol bulunacak. barış sürecinin kaldığı yerden devam edeceği açıklanacaktır. Ama söz konusu olan artık "Likud usulü bir barıştır". Koşulu da. İsraıl'in işgal altındaki Filistin ve Arap topraklannı terk etmemesi \e Fılistin'e vatanlannda de\ let kurma hakkının tanınmamasıdır. Buna kimse razı olarnaz. Alıntı mı, çalıntı mı\ / ngılız orke>tra şefi Eİiott Gardiner televızyonda açıkladı: Ludwig van, "Beşinci Senfoui'nın ilk muvmanınııı temasını Marseillaise'in ölümsüz bestecısi Joseph Rouget de Lisle'in bırde\nmci şarkiM, Dithyrambique'den araklanıış. Iş bununla da bitmiyor. Beetho\en. Pastorale'ın finali için Lefevre'in 'Hymnea ragriculture'ünden (Tanma Ö\gül ^edıncı Senfonisi'nın binnci mu\manı için. MehuTün 'Kral Henry'nin AvTndan da alıntılar vapmış. Beethoven'in de\rimci düşünceleri benımsemesi. Napoljon'a Üçüncü Senfonisini ithaf edecek ölçüde hayranlığı. ardından Napolyon'dan nefret etmesinden. müzik tarihine •alıntılar". bulanık anılar. \e raslantılann egemen olduğu anımsanacaktır. Bunu Gardiner'in de bıldiğınden kuşku yok. Rönesans bestecileri bilinen temalardan yararlanmayı seviyorlardı. Bu. örneğin. kutsal öğelere pek saygılı olmayan (profan) aynı şarkıdan çok sayıda 'messe'in doğusuna yol açabilıyordu. Barok dönemi bestecileri de. tereddütsüz aynı kaba kepçe sallamışlardır. Hector Berlioz. Fantastik Senfoni'smde. kendisinden önce defalarca yararlanılmış Gregoryen Dıes Iraeden bol kepçe yararlanmıştır. Correlli'ye atfedılen. onun da XVII. yüz>ıldakı "Follia'dan kaptığı teması. sonradan muhteşen bir başan kazanmıştır. Bu küçük oyunu fazla uzatmadan Mahler'in "Altıncı Senfoni'de. Chopin'in Tçüneii Sonatı'na açılan inışlı arpejini tersinden alıntıladığını da söyleyelim. Bazı alıntılar. ister kolaj türünde olsun (Luciano Berio'nun. Sinfonia'sı ]. ister umutsuz ya da neşelı bir ıroniden gelsin (Chostako\itch. Beethoven'in 'Kaybolmuş Bir Metelik İçin Rondo'sunu piyano ve trompet için konçertosunda. Rossini'nin Guillaunıe TeU'ini 'On Beşinci Senfoni'sınde kullanmıştır) açık bir biçimde üstlenılmiştır. Bazılan ıse. küçük de olsa. herhangi bir işaret ya da mesajı eleştirmenlerin gözünden kaçırmak için saklamaya çalışmışlardır. Debussy. 'FeuA d'Artifice'de, Marseillaise'den. Schunıann da yıne a\ nı şarkıdan. "Carnaval de \lenne' \e bir melod iolan 'Lesdeux Grenadier'de alıntı \apmışlardır. Sanatta konu önemli değildir. Önemli olan. ondan ne yapıldıgıdır. Bu saptama Beethoven'in son derecede önemli bir özelliğini ortava kov maktadır. Ö bir hiçten hareket ederek zamana me>dan okuyan eserler yaratmayı biliyordu. Diabelli'nin bir valsi üzerine çeşitlemeleri. onun besteci dehasını kanıtlamaktadır: Pixis, Kalkbrenner. Schubert, Moscheles, Czerny v e Liszttemanın sahibinin isteği ile bu sıradan vapıt üzerine çeşitlemeler bestelemişlerdir. Beethoven. bu yapırtan büyüleyici bir eser yaratmış. ötekılenn bestelen ise başarılı bile olamamıştır. Şıı noktavı belirtmek gerekir: Beethoven'ın melodı temalanndaki eli sıkılığı. bir istençtir. Özellikle 'Beşinci Senfoni'de. birinci muvman. hemen bir hiçten ortaya çıkar. Sıradan dört nota. sonsuza dek biçimlenebılir bir malzemeye dönüşür. Buna karşılık. güzel bir melodi. varlığını dayatabilir. Bu arada. antılmış Beethoven'in senfonilerinin tamamına imza atan Gardiner'in sözünü etmediği. Rouget de Lisle'nin Marsellaise'i. >lqzart'ın 1786"da tamamladığı "Piyano İçin Mrmi Beşinci Konçerto'sundan çaldığıdır. Ne var ki Rouget de Lisle'in Mozart'ın bu eserinden haberlı olma&ı. olanaksızdır. Alain Lompech Le Monde vuzan Lamssprstmshmmtwh G uınness Rekorlar Kitabı (Guinness Book Of Records). zamana uymaya kararlı. İlk kez yayımlanan, iş dünyası ile ilgili rekorlar kitabı 'Business Records'. küreselleşen iş dünyasının inanılmaz rekdrlannı * ' sergilıyor. "En'lerın ansıklopedısine göre tarihin en uzun gre\ ı Kopenhag'dakı berber çıraklannın gre\i. 1961 vılında sona eren grev. tamı tamına otuz üç yıl sürmüş. Bir ücretliye ödenen en vük>ek tazminatı kim almıştır. sorusunun yanıtı ise şöyle: I989'da RJR Nabısco'dan ayrılısı sırasında Ross Johnson almıştır: 53.8 milyon dolar(Yakla^ık dört triKon 650 milyarTL). Tarıhtekı en eskı mali bunalım. 1630'da Hollanda'da patlak veren 'lale krizi'dir. En çok gürültü koparan şirket ifiası. yönetimi adlı mercilere dev redilen Te\aco'nun ıflasıdır Nedeni. Penzoil şirketiyle olan uyuşnıazlığı. Dünvanın en \üksek ücretini kim alıyor? Yanıt: Travvelers Inc. başkanı Sanford VNeil. Yıllık ücreti 45.6 milyon dolar (Yaklaşık üç trilyon 784 milyarTL). Guinness'in ış dünyası ile ilgılı rekorlar kitabında 16 binden fazla 'rekor' var. Rakamlandmlmış verilerin sayıları ise 250 bin. Sanayi, ticaret ve fınans alanları çok yönlü ele alınmış. Sanayi dev len şöyle sıralanıvor: Ülke dışı en büyük petrolcü. Shell. Fn büyük fabrika. Boeing tirmasının \\ashington eyaletındeki Everett kentinde bulunuyor. Tam 27 milyon metrekare. Beş kıtanın en tanınmış markası. Coca Cola. Ve sürpnzler: En pahalı televizyon reklamı. Apple Macintosh'a ait. Sadece bir geçış için küçük ekrana 1.6 milyon dolarödenmış (Yaklaşık 132 milyar SO0 milyon TLı. Büro kırasının en y üksek olduğu kent ise Bombay. En uzun ticaret unvanı. Amerikan mermer ve teras işçileri sendikasına ait. Tam on yedı harf: LAMSSPRSTMSHMMTVŞ H. Eserin yazan Tonı Cannon'a göre en büyük olanla. çağdaş ış dünyasını birbirınden avırmak olanaksız. Iş Bookfoı mm,dünyası son derecede ilgi çekici. dinamik ve çoğunlukla da çelişkılerle dolu birdünya. Manchester Business Scholl'ün müdürü, finansla ilgili bazı batıl itikadlann çoğunlukla gerçeklerL yansıttığına inanıy or. Ona göre birbiri ardından patlak veren tüm büyük borsa yıkımlan ekim ayında patlak vermiş.'EylüTdesat' deyimı, büyük bir olasılıkla. iflaslann buözelliğinden kaynaklanıyor. Dünya rekorlannın büyük bölümünü Birleşik Amerika elinde rutuyor. Onu Japonya, Ispanya. İngiltere ve Fransa izliyor. Fransa ticari kuruluşlarının eskiliğiyle göz dolduruyor. Örneğin. Clerget-Buffet ve Oğullan, Raoul Clerget ve Oğullan ve kâğıt imalatçısı Richard de Bas. sırasıyla 1270 ve 1326 vılında kurulmuş. Guınnessın iş dünyasındaki rekorlan sergileyen kitabında para skandallan. para babalarının ilgınç manfetleri de yer alıyor. Dünvanın en pahalı tümcesi ise bir av ukata ait. A\ ukatın 'Sanıyorum bu anlaşma gerçekleşti' tümcesi. görüşmeler çıkmaza girince temsil ettiği şirkete tam 300 milyon dolara mal olmuş. (2 trilyon 490 milyon TL). Le Monde Dünvanın geleceği kentlerde*-y ok. 2005 yıllannda V hissedilecek: O zaman ı j dünya nüfusunun 3 ı yansından fazlası Icentlerde yoğunlaşacak. Başlangıç tarihsel. gelişme şimşek hızında. perspektif başdöndürücüdür. Çünkü. yeryüzünde 20. yuzyılın başında nüfusun sadece yüzde 10'u kentlerde yaşıyordu. Gezegende ilk kez. ikinci bin yılın sınırında, kırsal kesimde yaşayanlann sayılan. kentlerde yaşayanlardan daha az olacak. Bugünden 2025 y ılına kadar kentlerde yaşayanlann sayılan iki katına ulaşarak 5 milyara çıkacak, bunun üçte ikisi yoksul ülkelerde yoğunlaşmış olacaktır. Birleşmiş Milletler Dünya Megapoller haritasındaki (yani nüfuiu 8 milyondan fazla olan kentler) gelişmeler aydııılatıcıdır. 1950 yılında sadece Nevv >brk ve Londra 8 milyonluk sınırı aşıyordu. Bugün nüfusu 8 milyonu geçen "megakentlerin" sayılan yirmi iki. nüfusu bir milyondan fazla olan kentlerin sayılan ise üç yüzün üzerındedir. Günümüzde, dev yerleşim merkezleri daha çok Asya. Afrika ve Güney Amerika"da yoğunlaşmaktadır. Birleşmiş Milletler'in 2015 yılı için açıkladığı otuz üç megakentin yirmi yedisi. on dokuzu Asya'da olmak üzere. en az gelişmiş ülkelerde yer alacaktır. Tokyo. tek bir "zengin"' kent olarak dünyanın en büyük on kentı ara^ında yer almayı sürdürecektir. 1950'de dünyanın en büyük nüfusa sahip kentleri arasında dördüncü sırada bulunan Paris. 2015"te 29. sıraya gerileyecektir. Bombay (Hindistan). Lagos (Nijerya). Şanghay (Çin). Cakarta (Endonezya). Sao Paulo (Brezilya) ve Karaçi (Pakıstan) 2ü milyonun üzerinde nüfusa sahip olacaklardır. Bu rakamlar korku yaratsa da kentsel patlamanın engellenmesini önermek. boşuna bir çaba olarak görünmektedir. Istense de istenmese de dünyanın geleceği kentlerde oy nanmaktadır. Geçen 3 Haziran 1996'da Birleşmiş Milletler'in hımayesinde. Istanbul'da başlayan HABITAT II K.onferansı'nın temel ınancı budur. "Kentler Zinesi"*nin genel sekreten Gambiyalı NVally IN'Do>\'a göre. "Kentler salt sosyal felal<etlerin yeri değildir, kentler yaşamanuzı sürdürme sa\aşı verdiğimiz yerlerdir." Kentleşme şimdiden o denli hareket halindedir ki. kentlerin gelişmeiinın esası artık kırsaldan kaynaklanan göçle değil. kentlenn ıç nüfusu ile ilgilıdır. Son derecede kapsamlı kolektıf bir eser olan "Kentler Dünyası"nın (Comple\e Yayınevı) koordinatörü filozof Thierry Paquot. sözü edilen gelişmeyi şu sözlerle özetlemektedır: "Kentler nüfuslarını kendileri üretmektedir." ( La v ille s'autopeuple.) Uluslararası uzmanlar. bu saptamaya şu pragmatizm öğesini eklemektedir: "Kentte yoksul olmak, kırsalda ölmekten yeğdir." Ve göç. kentlenn havasının kirlıliğine. şiddete ve sefalete karşın sürmektedir İstanbul zirvesinde hazırianan rapora göre yoksul kentliler. kırsalın yoksullanndan üç ila on kez daha zengındır. L'zmanhğın. girişimciliğin. eğitinıin. yenilığin ve dünyaya açılmanın kavşağı olan kentler. salt ekonomik kalkınmayı kolaylaştırmamakta. aynı zamanda doğurganlığı da azaltmaktadır. Nüfus artışının şimdiden nefesi kesilmiş durumdadır. Kentleşme. kendi yıkımının da ilacıdır. kentleşmenin gelişmesi. kırsal kesimin yükünü hafifletmekte. tarımda verimlilığin artmasına ve doğa kaynaklarının daha iyi korunmasina katkıda bulunmaktadır. Zengin ülkelerde. kent olgusu salt eski bir demografik gerçek değildir. (Fransızların ".. 85"i 30 bin nüfııslu komünlerde ya da bunlann çevresınde yaşamaktadır.) Buna karşılık yaşam biçımi konusunda tek referans olarak görülmektedır. Merkez-kentler yerinde saynıakta ya da nüfus olarak gerilemektedir. Öte yanda, "kır-kentliler", tüm kent hizmetlerinin sağlanması koşuluyla kırsalda yaşamay ı kabul etmektedirler. İstanbul zinesinin temel amacı. bu ilkelerin. politik \e finansal sonuçlan da dahil olmak üzere, küresel boyutta açıklığa kavuşturulmasını sağlamaktır. Kentlerin daha iyi yaşanılırve nefes alınabilır hale getirilmesi için İstanbul zinesi. !976'da \'ancouver'de ilk HABITAT konferansında başansız bir biçimde önerılen merkeziyetçi. planlı \e odaklaştırılmış konutlaşma ilacına sırt çevirmelidir. ^'erel kuruluşlar. özel sektör. kent sakinleri, kuruluşları ile merkeziyetçi olmayan. demokratik ortaklıklara yönelinmesi sağlanmalıdır. Birleşmiş Milletler'in görüşü de bu yöndedir Philippe Bernard, Le Monde ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Askerler de Yangılanmalı! 2 Temmuz 1993 günü. Sıvas'ta yaşanan olayların dosyasını, tüylerim diken diken okuyorum; yobaz ka- labalığının içinden atılan sloganlardan kimileri şöyle: "Ya Allah Bismillah, Allahüekber", "Sıvas Aziz'e me- zar olacak", "Vali istifa", "Kanımız aksa da zafer isla- mın", "Kahrolsun PKK", "Şeriat gelecek. zulüm bite- cek. yaşasın şeriat, şeriat ısteriz", ''Şerefsiz vali, dinsiz vali", "Şeytan Aziz", "Kahrolsun laıklik. laik düzen yıkı- lacak", "Türkiye Müslümandır, Müslüman kalacak", "Muhammed'in ordusu, kâfirlerin korkusu", "islama uzanan eller kırılsın, tek yol Islam'', ''Asker Bosna'ya", "Ordumilletelele", "Askere uzanan eller kırılsın", "Bu- rası Türkiye, burası Türkiye, Moskova değil", "En bü- yük asker bizım asker", "Vali dışarı", "Asker dınsize si- per olamaz", "Yaşasın Hizbullah, zafer islamın", "Kâ- firler içeride onları yakacağız", "Laiklık gidecek, şeriat gelecek", "Erkek ve şeriatçı başbakan isteriz". "Cum- huriyetin temeli burada yıkılacak..." Olaylar sırasında Sıvas Emnıyet Müdürü olan Doğu- kan Oner, Içışlerı Bakanlığı'nca gorevlendirilen Mu- zaffer Dilek, Dursun Üstündağ ile Erol Akıncı'dan olu- şan üç mulkıye başmufettişıne verdığı ıfadesınde bir yer- de olayı şöyle değerlendiriyordu: "... Bu olaylar sırasında düşünemedığım sadece iki husus olmuştur. Birincisi otelin yakılacağı konusudur. Son üç beş dakıka ıçerisinde yakılma konusu günde- me gelinceye kadar bu insanlık dışı vahşetin mümkün olabileceğini aklıma hiç getirmemiştim. İkinci husus ise zorda kaldığım zaman ek tedbirler alırken duşün- düğüm güçlerin yanımda olacağı inancım idi. Bu yüz- den genel müdürlüğümden de takvıye kuvvet talebin- de bulunmadım. Saat 14.00'ten olayın sonuna kadar devamlı ve ısrarlı kuvvet istememe rağmen gonderil- meyişinin nedeninı hâlâ anlamış değılim. Sıvas 'ta, dev- lete ve devlet otohtesine bir başkaldın olmuşsa devle- tinyüzlerce polısi sadece bir barikat görevinin tiaricın- de bir işlev yapamayacak duruma gelmişse ve de 15- 20 bin kişilik bir isyancı topluluk tarafından mahsurkal- mış bir pozisyona düşürülmuşse ve tüm bunlann öte- sinde, otelde can derdine düşmüş birileri tarafından kur- tarılmalarını bekleyen 130 kişi varsa, tüm bunlar bize gerekli yardımın ulaşmadığının göstergesidir. Sıvas olayları, 'Katli vaciptir' şeklindeki ilke ve yanlış bir inanışın. insan benliğinde adam öldürme arzulannı kamçıladığının en güzel bir örneğidir. Bunun da en 6e- lirgin kanıtını, ınsanların Madımak Oteli ıçerisinde du- mandan boğulurken çıkardıkları feryatlara, 'kurtarın' şeklindeki bağrışlanna, tekbir, Allahüekber sesteriyle zafer ve sevinç çığlıkları atan ve Müslümanlığı kendile- rinden başka kımselere yakıştırmayan, zor kullanan devletinpolisine, 'Vur. kâfır polis vur! Sen de cehennem- de yanacaksın. Ben buraya ölmeye geldim' diyen ın- sanlar vermiştır. Bu yüzden bu yürüyüşü diğerlerinden ayırmak ve değerlendirmesini ona göre yapmak gerek- mektedir. .." Üç mülkiye başmüfettışinden oluşan kurul, Sıvas Va- lisı Ahmet Karabilgin le Sıvas Emniyet Müdürü Do- ğukan Öner'ın yargılanmaları gerektiğı kanısındadırlar. Raporlarını bu yönde düzenlerler, ancak Danıştay 2. Daıresı, iki yöneticinın, askeri bırliklergeç geldıği gerek- çeşiyle, suçlu olmadıklarını karara bağlar. Üç başmüfettiş, Sıvas Tugay Komutanı Tuggeneral Ahmet Yücetürk'e yazı ile başvurarak soru sormuş- tur. Başmufettişlerin raporlarında bu konuya şöyle yer veriliyor: '"Müfettişliğimizce 5. Er Eğıtim Tugay Komutanlı- gı'na hitaben yazılmış 04.07. 1993 gün ve 68/8-5 sa- yılı yazı ile 'Sıvas ilinde meydana gelen toplumsal olay esnasında. valinin yardım talebinde bulunup bulunma- dığı, şayet talep edılmişse ne kadar yardımın ne kadar sürede olay mahalline gönderildigi' hususlannın açıkr lanması istenmiştir." (Ek: 31) ,.; -.., ' '"Müfettışliğimizin 04.07. 1993 gün ve 68/8-5 sayılı yazısına, '5. R Er Eğitim Tugay Komutanı bizzat kendi- si bizleri telefonla arayarak cevap vermeyeceğini' be- lirttiği için bu hususta. müfettişliğimizce 05.07.1993 tarihli bir tespit tutanağı tanzım edilmıştır." (Ek: 32) Sıvas'taki tugay komutanı ıstenen yardımın neden geç gönderildiğini açıklamak ıstemiyor. Yanıt bile ver- miyor, Içışlerı Bakanlığı'nın başmüfettişlerine. Meclis'te oluşturulan "Sıvas olayları" ile ilgili Araştır- ma Komisyonu, Sıvas'a varınca "Tugay komutanını dın- leyelim mi dınlemeyelim mı?" diye kendi içinde tartışır. Üyelerden kimi "Komutanı çağırmayalım, biz oraya gi- diyormuş gibi yapalım, o değilden soru soralım" der. CHP'Iİ üye Mustafa Kul: - Komutanı dinleyelım, hem buraya çağırıp dinleye- lim der. Çağınriar, komutanın söylediği özetle şöyledir: - Bizde prosedür şöyledir: Her istenildiği zaman, as- kergöndenme durumumuzyoktur. Onun için Genelkur- may'dan izin almamız gerekir, ancak ızin aldık. izin al- dıktan sonra askerin hazırlanması, teçhizat kuşanması usullerinin yerıne getirilmesi lazım. Yazışma, haberleş- me, askerin teçhizat kuşanması zaman alıyor. Ancak o saate yetişebildi! Saat 14.20'de asker istenmesine karşın saat 19.10'da asker olay yerine gelebiliyor! Kamoyundaki genel kanı, burada bir savsaklamanın, ağır bir ihmalin bulunduğu yolunda ne yazık ki. Devte- tin sivil tüm görevlileri Sıvas'ta, Ankara'da idari yargıda yargılanıp aklanıyorlar. Adli yargı ise sürüyor. Yargıîan- mayan bir asker yöneticiler, sorumlular kalıyor geriye. Bu, devlet açısından bir güven bunalımı, kanayan bir yara, toplumda dinmeyen bir sızı olarak sürüp gidecek. Bu, devleti son derecede ağır bir sorumluluk altında bı- rakıyor. Örneğin, ozamanki Genelkurmay Başkanı Do- ğan Güreş'in, Tugay Komutanı Tuggeneral Ahmet Yu- cetürk'ün. birlik göndermede ihmalleri var mıdır yok mudur? Bunlar ortaya çıkmalı ki ucu daha kimlere uzanıyor, kamuoyu öğrensin... BULMACA SEDATYAŞAYA\ SOLDAN SAĞA: 1/Trakya"nın Kara- denız kıyısında. Bulgaristan smınna yakın burun. 2/Ta- hılıntaşlannıayık- 3 lamaktakullanılan. budaksız ağaçtan yapılmış az kenar- İı tepsı. 3/ Kumar- da kâr ve zarar ol- ° madığmı belırt- j mekte kullanılan sözcük... Kapalı ve 8 dört tekerleklı bir n at arabası. 4/Bir dü- şünceyegönülden bağlı bu- lunma... Afrıka'da bir ır- mak. 5/Genellikle üstü ka- palı pazar yeri... Meslek... Bir nota. 6/Tuzağadüşürü- 3 lenşey...Bırşeyıyapıpyap- 4 mamaya karar verme gü- cü. 7/"Sırkat çoğalıp 1 sadâkat modalandı" (Zi- " yaPaşa)...Gemınınarkası. 7 8/Kutsai sayıldığı ıçın do- g kunuimamasıgerekenşey... „ Fazıl Ilüsnü Dağlarca'nın bir şiirkitabı. 9/Maden ocaklannda açılan yeraltı yolu... Vı- layet. YLKARIDAN .AŞAĞHA: 1/ Başkalarının yazılarından bölümler. şıırlennden dızeler alıp kendısınınmış gibi göstenne. 2/Sarma teknığıy le y apı- lan bir tiir ı^leme. 3/ Aüja'da bir iilke.. Geiecekterı haber verme amacıy la kımı nesnelere bakıp anlam çıkarma. 4/Bir şeyin içındekıöz... Basık. loşvekuytıı yer. 5/Kkambıldebır kâğıt... Meyve kurusu... Kale hendeği. 6/ Düzen, hıle... tn- ce kum \eçımentoy la yapılmış düzeün döşeme sıvası. 7/Dün- ya...Tann'yayalvanna.8/Sarahastalığınatıpdılındevenlen ad. 9/Bırpamukcınsı... Sarp bölgede kurulmuş Kafkasdağ köylerme venlen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle