Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 1996 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Dansın başlachğı ve bittiği
yerde duran adam• Mehmet Sander, dans anlayışını "salt ayakta kalabilmek" olarak nitelendiriyor. Sonra da açıyor,
"Dansımın temelini mimari. fizik kanunları ve insan bedeninin direnci oluşturuyor. Farkh mimari alanlar
kullanıyorum, çünkü yerçekimi gibi en temel fizik kanunlarına meydan okuyarak dans ediyorum."
EMREKOMNCLOGLU
Ye îşte Mehmet Sander. AK.M Büvük
Salon'da pro\asını almaya başlamış bi-
le. Bu gövtert hem "bizinı" için hem de
"onun" ıçın çok önemli. Dünyanın ön-
degelen dans festi\allerinde alkışlanmış
olan bu sanatçı. doğup bü> üdüğü. dansa
başladığı. vatandaşı olduğu ülkedetümü
Amerikalılardan oluşan grubuv la ilk kez
sahneve çıkacak.
Bu anı çok beklediğıni tekrar tekrar
söylüyor Mehmet Sander. Bır vandan
ışık \e mikrofonlar sahneye yerleştirıli-
yor.dığer vandan dadansçıların ısınma-
sı sürüvor...
De\rim gelıvor. provadan fotoğraflar
alıyor. Birdeportreçekmek istediğini söy-
lüyor. Sander'e gidip soruvorum. "Birda-
kika" divor. "ZincirimitakıpgelKorum."
Bovnundakalın bırzıncirle gerı gelıvor.
ucunda da Sander'i ve i^ini tanımlama-
va ba^lavabilecegim bir nesne; kurşun
var... Gerçekten de öyle. Onun dansı. bır
silahtan atılan kurşun gibi hızlı. güçlu. be-
lirlev icı. parçalav ıcı. yok edici ve.. kesin.
Mehmet Sander. dans anlayışını "salt
ayakta kalabilmek" olarak nitelendiri-
yor Sonra da açıvor. "Dansımın temeli-
ni mimari,fi/ikkanunlan ve insan bede-
ninin direnci oluşturuvor. Farklı mimari
alanlar kullanıvorum. çünkü verçekimi
gibi en temel fizik kanunlanna mevdan
okuvarak dans edivorum."
Dansçılarıyla Ingilızce konuşuyor. bi-
zimle bazeıı Ingılizce bazen Tiirkçe. -Bu
benim işim, ben bunun için vaşıvorunı.
Dansçılarımı belirlerken bir sınav va da
bir seçme u> gulamam. Onlar, yaptığımız
çalışmalar sırasında kendilerini ya gru-
bun içinde >a da dışında hissederler. Grup,
doğal oluşur. Uans onlar için bir yaşam
Mehmet Sander Dans Topluluğu. bugiin
nedeni olmava başlamıştır. !><>> lelikle.
Grubumun en eski dansçısı Allen, 6 >ıl-
dır benimle birlikte, Luev, 5 vıldır. o be-
nim kurşun kadınım."
Isınmavı hepsi birarada ancak kendi
baslarına vapıvorlar. Sander. sessız takat
hep belirlevicı. kendine güvenı her ha-
lınden belli. Grubunu topluyor. komut
saat 19.00'da Atatürk Kültiir Merkezi'nde. (Fotoüraflar: DEVRİM BARAN)
veriyor. art arda perendeleratıvor. ardın-
dan taklalar. burgu taklalar... "Ben ken-
dimi >ok etmeve vönelik bir insan deği-
lim. ama karşıma çıkan kuralları sürek-
li vok edivorum. Dansımda hitmek bilme-
>en bir vaşama kavgası var. "Yenıvı"
olusturmak için gelenekleri, kurallan vok
etnıek gerek. Bu kendini >ok etmek. da-
ğıtmak, parçalamak demek değil. Ben
hav an, v aşatnav ı çok sev i\or\ um. Bu iki
dunım birbiriniden çok farklı." Dans eleş-
tirmenlerı Sander'i hiçbirekolün içinde
değerlendiremivorlar. bildik dans gele-
neklerinin herhangi birinin devamı ola-
rak da göremiyorlar. Sanatçı. gülerek an-
lattıüımı onavlıvor. "Zaten ben kendimi
hk;birgeleneğin içinde saymıyorum. Ama
eğer bö\ le düşünülüvorsa. bu çok sağlık-
lı. çünkü bu benim için eleştirmenlerin ye-
nilenenle birlikte düşündükleri anlamına
geliyor. Dansımın teorisini ürettim, bu ko-
nu üzerine yazdığım manifestolar var."
Mehmet Sander. son olarak Los An-
gelesta "Memo L'nplagged" gösterisini
yapmı.ş. Bu koreografi Sander için çok
önemli. çünkü-havatından kesitleri sah-
nede kullanmış. Ulu.slararası Istanbul
Müzik Festıvali'nde veralaeak olan iki
gösterisinden sonra Kopenhag'daki fes-
tivalde "Transcend" adlı koreografisi-
ninprömiverınigerçekleştirecek Bugös-
terisindekı mımarsal alan dığerlerinden
oldukça farklı bir yapıda. Bu sefer gös-
teri hareket halindeki bir kamyonda yer
alacak. Dansçılar ise hıza ve çarpmaya
karşı direnecekler. Açıkçası, Sander fi-
zik kanunlannı altüst etmeye devam ede-
cek.
" Yardım ve ihtiyaç keiimelerinden nef-
ret ediyorum. Bu kelimeleri hiç kullan-
mam." Bu cümleleri. ona koreografile-
rinde kullandığı çarpışma anlanndaki hı-
zı kimin vardımıyla hesapladığını sordu-
ğumda söv ledi. Sorunun pek önemi yok-
tu aslında. bu cümleler sadece Sander'in
havatı nasıl göğüslediğini anlatıvor. "Ben
tehlikeli olabilecegini düşündüğüm tüm
hareket dizgelerini önee kendim denerim
sonra da dansçılarıma uv gulatırım. Yete-
nek \e beceri valnızca çalışmav la gelişir."
Mehmet Sander'le röportaj yapmak
onu tanıtmak pek kolay değil, tıpkı işi-
nin tanımlanamadığı gibi. O vüzden bir
vandan da onunla ilgili söyledigim hiç-
bir sözü dikkate almadan 'İHnm' için çok
önemli olan bugösteriyi kaçırmayın. Biz-
denolmayanlarda Sander'le ilgili başka
>e>lerle uğr
c
Batı5
Doğu kültürünü hafife alıyor
5
CIMHIRC\NBAZOGLI
Lübnan Iç Savaşı nedeniyle ülkesinden avrılıp
Almanva'da ya^amaya ba^layan udi Rabih Abou-
Khalil'ın pazarakşamı AKM'de verdiği konserı ız-
leyemeyenler için havayı vansıtabilecek bır ıkı no-
tumuz var önce. Abou-fChalil. .sahneyi pavlaştıgı
müzisyen dostlanna sınırsız özgürlük tanı\arak çok
hoş. doğal. deneysel ve verimli bır müzikal atmos-
fer çıkmasını sağladı ortaya. Star üzerine kurulu
konserlerde böylesi fazla paylaşıma pek rastlaya-
madığımız bır dav ranıştı bu. Doğaçlama o kadar üst
sınırlara vurdu ki. Abou-Khalil'in albümlenndeki
lıit parçaları bile tanımakta zorluk çekti müzikse-
verler. Ama müzisvenlenn bu 'uçuşu' severek ka-
bul gördüdinle\iciden ve Abou-Khalil ile arkadaş.-
ları voğun alkışlarla sahneden ındi. İki saatlık kon-
serde Batı'nın Dogu'yu iyi algılayamaması üzeri-
ne vaptığı espriler. bir Doğulu müzisyenin Batılı ül-
kelerin elçiliklerinde vize beklerken neler hissetti-
ğı üzenne vazdığı **No Visa" adlı bestesi gibi şov-
la renklenen ortam. çantasında getirdiği kırka ya-
kın armonikasıv la üstün bir performans sergile>en
Hm\ardLe>>ismisanınzuzunyıllarbelleklerdeka-
.onserinde Batı'nın Doğu'yu iyi
algılayamaması üzerine espriler yapan
Lübnanlı udi Rabih Abou-Khalil. bunun
kızgınlık değil bir iğneleme olduğunu
belirterek, "Batının bizi tam olarak anladığını
zannetmiyorum. Doğu kültürünü hafife
alıyorlar. Görünen kültürün gerisinde Batf nınki
kadar gelişmiş ve karmaşık bir kültür var ama
bunu görmezden geliyorlar" diyor.
lacak. Rabih Abou-Khalıl üikemızden avrılmadan
önce bir 2ü dakıkasını Cumhurhetc av ınp sorula-
nmızı vanıtladı.
- Konserde Batı'vla dalga geçen. Batı'va ilginç
göndermelerden olusan bölümler vardı. Batf va bu
kadar kızgın mısınız. vok_sa vaptıklannt/ sadece bir
so\ nıuvdu ?
ABÖL'-KHAl.İL- Batı'nın bızi tam olarak anla-
dığını zannetmıvorum. Doğu kültürünü hafife alı-
vorlar. Göriinen kültürün gerisinde Batı'nınki ka-
dar gelışmİ!> ve karmaşık bir kültür var ama bunu
görmezden geliyorlar. Ben iki kültürü de iyi tanı-
vorum çünkü klasik Batı müziği eğitımi aidım. Bu
nedenle Batı'nın neleri kaçırdığını görebilivorum.
Aslında Batı'va kı/gın değilim. benimkine sadece
bıraz iğneleme veya alay diyebiliriz.
Festival'de bu hafta:
Chick Corea ve Dostları "Bud Povvell'ı Anma Turnesi"
10 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 21.00
Kerem Görsev Üçlüsü
I I Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30
Jacky Terrasson Üçlüsü / Herbie Hancock Dörtlüsü
I I Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.30
Charlie Hunter Dörtlüsü
12 Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30
Neşet Ruacan, Önder Focan, Kürşat And / Mark VVhitfield
12 Temmuz 1996, AKM Büyük Salon, 21.00
İlhan Erşahin Üçlüsü
İ3~Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30
Unity / Sergio Mendes Brasil 96
13 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.30
İmer Demirer Beşlisi
14 Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30
Dianne Reeves / Toshiko Akiyoshi Jazz Orchestra
14 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.30
Keith Jarrett, Gary Peacock, Jack De Johnette
15 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.45
Biletler AKM Fuayesi'ndeki ve Capitol Alışveri; ve Eğlence Merkezi'nde kurulan Caz Festivali gişelerinde..
AKM gişe telefonları: (0 212) 252 99 56 ve 252 99 77
Capitoi gişe telefonları: (0 216) 391 19 20'den dahili 333 veya 600
internet: http://www.istfest.org
Festval Sponsoru t Q Y A K S İ G O R T A
Kurumsal Sponsorlar
EMLAK KANKASl
= = ? = • = »4ARMARA w
Bu ılfin Cumhlirİyet gazetesmın kalktlarnla \n-nnljtimqtir
BEYPAZARI
ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1^87 59 Esas
Bu dav ada Necati Kesikbaş v e
müşterekleri ve bu dava ile bir-
leştırilen mahkememizin
1987 41 esas sayılı davasında da-
vacı Hasan Sarı tarafından. da-
valı Hazine. Zehra Anıl vemü:>-
terekleri alev hine Bevpazan Ha-
cıkaraMahallesi 109 ada. 6par-
sel ve Bevpazarı Başağaç Ma-
hallesi 114 ada. 33 parsel sayı-
lı ta^ınmazların tapusunun ip-
tali iledavacılaradınatapuyates-
ciline karar verilmesi talebi ile
açılandavada 109 ada. 6 parsel-
de Hasan San'yaait 75 960his-
senintapukavdının iptali ileda-
vacı Necatı Kesikbaş vemüşte-
rekleri adına tapuya tesciline. di-
ğer dav alılar alev hine açılanda-
vaların reddine ilişkin mahke-
memizden verilen 9.3.1995 «ün
ve 1987 59 esas. 1995 31 karar
savılı nihai kararın ve bu kara-
nn davacılar vekili Av. Ali Kı-
lıçarslan tarafından temyizine
ili^kin 24.1.1996 tarihlı ve Ha-
san Sarı tarafından temyizine
ilişkin 1.2.1996 tarihlı temv iz di-
lekçesinin adresi zabıta marı-
feti ile de tespit edilemeyen bir
kısım davalılara ilanen tebliği-
ne karar verildiğinden. davalı-
lardan Hafız Mustafa kızı Zeh-
ra. Salim oğlu Hafız Mustafa.
Kabamusaoğlu Abdullah v e Ha-
tice. Hacı İbrahim oğlu Raşit.
Kabamusaoğlu Mehmet toru-
nu Eınetullah ve Mustafa. K.a-
bamusaoğlu Hatice oğlu Raşit
ve Abdullah oğlu Mehmet Fa-
zıl Tanrıkulunun son ilan tari-
hinden ıtibaren 15 gün içinde bu
kararı temv iz edebilecekleri v e
10 gün içinde de temyiz dilek-
çelerine kar^ı cevap verebile-
cekleri karar ve temyiz dilekçe-
si teblıği yerıne kaim olmak
üzeıe ilanen teblıö olunur.
24.6.1996
Basın: 96757
- Grubunu/da armonika. tuba gibi uda uzak saz-
lar var. Tiir olarak soundunuzu nervve verleştiri-
yorsunuz ?
KHALİL- Müzisyenleri seçerken benim için
önemli olan $ey seslerdeğıldir; onların müzikal ki-
şılıkleriyle ilgilenirım. Birbırlenyle anlaşıp anlaşa-
mayacaklannı. birgrupolarak iyi iletişimkurupku-
ramayacağımızı değerlendiririm. Bu tıpkı dost seç-
mek gibi bir şey. nasıl kısa boylularJa arkadaşlık et-
mem ya da ^işmanlarla iyi anlaşınm demeviz. işte
müzikte de aynı kural geçerli benim için. fnsanlar
anla^tıktan sonra sazlardabirbirlerine ısınabiliyor-
lar. Müziğimı sınıflandırmak çok zor ama öncelik-
le Ortadogu müziğinin sınırlannı a^tığını kabul et-
mek gerekir.
- Arap cazını pek tanımıyoruz. Arap ülkelerinde
vapılan cazın düzeyi nedir ?
KHALİL- Arap dünyası Batı'dan oldukça farklı
bir kültüre sahip. Türkiye Batı'va Arap dünyasın-
dan daha vakın. Biz Batı müziğini pek sevmiyoruz
ve anlamıyoruz. Ben de caz sanatçısı değilim aslın-
da. Cazı sev iyorum. müziğımde caz sanatçılannı kul-
lanıyorum ama caz yapmıyorum. Doğu da benim
gibi cazı tam olarak çözümlevıp benımsevememiş
durumda. Bu nedenle "Oryantal Caz'dan söz et-
mek pek mümkün değil. Bizler kendimızi ıfade et-
mek için caz öğeleri kullanabiliriz. Batı'dan birta-
kımöğeleralabiliriz amadediğim gibi iki müzik ge-
leneği birbirinden çok farklı.
- Son dönemde başta Led Zeppelin olmak üzere
birçok grup Doğu"v a kadar gidip ne buldularsa v i-
ne Batı'va taşıma> a başladılar. Bu ahşverişi nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz ?
KHALİL- Doğu ve Batı müziği arasında sentez
olus,tururken Doğulu sanatçılarda Batılı sanatçılar
da büyük hatalar vapıyor. Müzik bir kültürün ürü-
nü ama sanatçılar bu kültürü anlayıp çözümleme-
den sentez yapmaya çalışıyorlar. Sonuçta olan mü-
ziğe oluyor ve öziinden çok şey yitiriyor. Sanatçı-
lann iyi niyetli olduğuna inanıyorum ama dediğim
gibi çok önemli bir nokta görmezden geliniyor. Eg-
zotızm müzikte değil kültürdebulunabilirancak. Bu
kural uvgulanmadığı için vapılan ş.ev sentez değil
de kültürler ve müzikler arası turizm oluvor
- Batılılar sizin müziğinize nasıl vaklaşıvor. Al-
bümleriniz >eterli ilgi görii>or mu ?
KHALİL- İşin ekonomik \önü benim için arka
planda. Sanatçıları toplamaja çalışırken herkes bu
kafavla işin sonunda bir yere varamayacağımı sa-
v unuyordu. Ama başardım. Doğrusu ben de böyle
bir ilgi beklemıyordum. Albümlerimden "The Sul-
tan's Picnic" dört yüz bin tiraja ulaştı örneğin. Sa-
nınm Batı'daki ve dünvanın diğer yerlerindeki bu
başannın nedeni insanlann müziğimde hem tanıdık
hem yabancı öğeleri aynı anda bulması. Ritim de
çekiyortabii insanlan.
- Birlikte çalıştığınız sanatçılara müziğinizi. ama-
cını/ı. du> gulannızı v a da iiretim aşamasındaki elek-
triğinizi nasıl iletebiİivorsunuz ?
KHALİL- Birlikte çalışacağım insanlara önce
parçalanmı yolluvorum. Kendileri eğer müziği be-
ğenırlerse veya kendilerinin de pav laştığt ortak bir
mesaj bulurlarsa birlikte çalışıyoruz.
- A\Tupa'nın göbeğinde vaşarken Doğu'yu yan-
sıtan besteleri nasıl üretebiliyorsunuz?
KHALİL- Bence bir müzisyen duvgular veya
düşüneeler bağlamında diğer insanlardan çok da
farklı değildir ve mekâna bağlı kalarak üretmez.
Bölgesel sorunlar. tatlar. etkileşim tabii ki çok önem-
li ama işin sırrı insana değer vermekte ve onun içi-
ne bakabilmekte. Ben bu felsefemi. genlerimde sak-
lı olanı müzik yoluvla va> iyorum. Alaska'da da,
Avrupada da bir Lübnanlının gözüyle yaşamı de-
ğerlendiriyorum.
- Son dönemde Wortd Music denilen tiir de pa-
kctlenerek insaniara sunulmaya başlandı ? Bu du-
nım etnik müzikleri yaralar mı zamanla ?
KHALİL- Bu kav ramı bir tür değil de bir moda
olarak değerlendiriyorum. Dünya müziği bırarayış
içinde. Yeni türler yaratıyor. Şimdi de VKbrld Mu-
sic var. Bence \Vorld Music içinden oldukça başa-
rılı türler varatacak. ama etnik müziği tüm değer-
leri\le korumak için \Vorld Music'in sınırları iyice
çizılmeli ve her güzel şev endüstrinin kurbanı ol-
mamalı.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Kendinin Düşmanı Devlet
Burs (bourse), dilimize Fransızcadan girmiş bir söz-
cük. Türkçe Sözlük'te "Bir öğrencinin öğrenimini
yapması veya birkimsenin bilgi ve görgüsünü arttır-
ması için belli bir süre devlet veya özel kuruluşlarca
ödenen ayhkpara" olarak tanımlanıyor.
Cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte devletimiz
çeşitli alanlardaki yetişmiş insan açığını kapayabilmek
için. kısıtlı olanaklarına karşın çok sayıda yetenekli gen-
ci eğitim görmeleri için burslu olarak yurtdışına gön-
dermişti.
Gerçekten de bu gençler, dönüşlerinde ülkemizin
kültür ve bilim hayatına çağdaşlık ve canlılık getirmiş-
lerdir. Örneğin 1928 yılında Trabzon Lisesi son sınıf
öğrencisiyken üniversiteyeöğretım üyesi yetiştirmek
için açılan bir sınavı kazanarak Fransa'ya öğrenime
giden Sabahattin Eyuboğlu, dönüşünde ülkemizin
kültür hayatını yönlendiren isimlerden biri olmuştu. Ok-
tay Rifat, Cemal Süreya gibi ünlü şairlerimiz de
meslekleriyle ilgili çalışmalar için devlet burslanyla yurt-
dışına gönderilmişlerdi.
Bugün de devletimizin gelişen olanaklarına koşut
olarak yurtdışına gerek öğrenim, gerekse öğretim
üyesi yetiştirmek amacıyla geçmişten çok daha faz-
la sayıda burslu öğrenci gönderilmektedir. Ancak son
yıllarda bu öğrenciler arasında şöyle ya da böyle adı-
nı duyurabilenlere rastlanmıyor. Bu konuda, bu öğ-
rencilerin durumlarına tanık olanların anlattıkları ise
devletimizin kendi kendini nasıl bir aldatmaca içine
ittiğini gösteriyor.
Bir kez yurtdışına gönderilmek üzere saptanan öğ-
renciler tutucular arasından seçiliyor. Batı düşünce-
sine ve dünyasına hiçbir yakınlık duymayan bu genç-
ler, mutlu olmaları olanaksız bir çevre içinde buluyor-
lar kendilerini. Gittikleri yerlerde yalnızca birbirlerını
gördükleri kapalı bir çevre oluşturuyor, eğitim için
geldikleri ülkeyle ne bilimsel ne de kültürel hiçbir iliş-
ki kuramıyorlar.
Dahası doktora yapacağı hocasıyla konuşabile-
cek denli yabancı dil bilmiyorlar. Doğal olarak bütün
bunların sonucu her gün bir yenisi patlak veren 'sah-
te ve çalıntı tezler' ortaya çıkıyor. Televizyon program-
larınadek konu olan 'Kuru Fasulye'nin BağırsakGaz-
larına Etkilerı' konulu yayınıyla profesör olan öğretim
üyeleri 'bilim adamı' olarak ortalıkta dolaşıyor. YOK'ün
bu yayınlarla akademik unvan sahibi olanlann unvan-
larının geri alınacağına dair açıklamaları da unutulup
gitti.
Almanya'da bulunduğum sırada Milli Eğitim Bakan-
lığı'nca doktora yapmak üzere bu ülkeye gelmiş iki
gencimizle tanışmıştım. Bir Anadolu üniversitesinin
veteriner fakültesinde araştırma görevlisiydiler. Dev-
letimiz önce kendilerine bir yıl Almanca öğrenmeleri
için süre tanımış, bütün giderlerini üstlenerek Goet-
he Enstitüsü'ne gitmelerini sağlamıştı. Tanıştığımız-
da bir yıllık süreleri dolmak üzereydi ve Almancayı sö-
kebildiklerine dair pek bir ipucu vermiyorlardı. Dok-
toraya başlayabilmek için girmeleri gereken dil sına-
vının heyecanı sarmıştı kendilerini ama bir çözüm de
bulmuş gibiydiler. Kendilerine,'dil bilgisi' aramayan
bir 'hoca' bulabileceklerini duymuşlar, bunun araş-
tırmasını yapıyorlardı.
Kimseyle görüşmeyen, gider olmasın diye Türki-
ye'deki eşlerine telefon bile etmeyen bu insanların der-
di neydi peki? Devletimizin olması gerektiği gibi cö-
mert davrandığı burs ücretlerini biriktirip yurda dö-
nünce memur maaşlarıyla sahip olamayacakları bır
ev ya da araba sahibi olmak!
1993'te Sağlık Bakanlığı'nın Dünya Sağlık Örgütü'nün
desteğiyle başlattığı 'sağlıkprojesi' adlı programla yurt-
dışına öğrenime giden bir yakınım ise yurda döndü-
ğünde bakanlıkla bu projeyi yürüten kimselerin çok-
tan görevlerine son verilmiş olduğunu gördü. Bir ki-
şi de çıkıp "Sen bunca zaman orada ne yaptın" di-
ye sormadı.
ABD'ye gönderilen öğrencılerin İnternet aracılığıy-
la çağdaş hukuk sıstemlerinde 'oğlunun canyesiyle
zina yapan babayı cezalandıracak hükümler bulun-
madığı', bu yetersizlikleri nedeniyle İslam hukukuna
dönülmesi gerektiğini dünyaya duyurmalarından son-
ra, kimileri devletimizce geri çağırılmış.
Bu öğrencileri oralara gönderen. onlara sınavlarda
dinsel içerikli sorular soran aynı devlet değil mi?
Neden yurtdışına gönderilecekler için de kamu
personeli yabancı dil sınavı ya da tıpta uzmanlık sı-
navı gibi genel ve herkesin eşit koşullarda katılıp ya-
rışabileceği sınavlar düzenlenmez?
Bir devletin bu denli kendi kendisiyle alay edebil-
mesi için ancak kendinin düşmanı olması ya da ken-
dine düşman kadrolarca yönetilmesi gerekir.
'Şiirdeki erotizm, erotizmdeki şiîr'
• Kültür Senisi- Yayın vaşaınını Almanva'da sürdüren
ayhk şiirdergisi "Şur-lık"ın temmuz savısı 'şiirdeki
erotizm. erotizmdeki şiir'e avrıtdı. Yav ın vönetmenliğıni
Gültekin Emre'nin yaptıgı Şıır-lik'te VI \1ahzun Doğan
"Dogurgan Bir Izlek: Erotizm" başlıklı vazısında erotızmin
edebıyattaki yansımalannı anlatıvor. Halk edebıvatı. Dıvan
ve Tanzimat edebivatından verdığı örneklerle erotizm ve
yazın arasındakı baâı örneklerle temellendınvor. "Büvük
Güç Arzudur Gerçeküstücü Eros Üzerine Notlar" başlıklı
yazısıyla Ravmond Jean ise gerçeküstü edebiyatın erotızme
ve cinselligi getirdiği yeni dil ve anlamı gözlerönüne
senyor. Şıır-lık'ın temmuz sav ısmda yer alan şaırler ise
Salah Birsel. Hans Magnus Enzensberger. Paul Celan.
Sarah Kirsch. Else Lasker-Schüler, Emst Jandl. Erich
Mühsam. Ulla Hahn. Hilde Domın. Rose Auslander. Rolf
Dieter Brinkmann ve üeore Trakl.
KÜLTÜR ÇIZIK
KÂMİL MASARACI