05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 1996 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Dansın başlachğı ve bittiği yerde duran adam• Mehmet Sander, dans anlayışını "salt ayakta kalabilmek" olarak nitelendiriyor. Sonra da açıyor, "Dansımın temelini mimari. fizik kanunları ve insan bedeninin direnci oluşturuyor. Farkh mimari alanlar kullanıyorum, çünkü yerçekimi gibi en temel fizik kanunlarına meydan okuyarak dans ediyorum." EMREKOMNCLOGLU Ye îşte Mehmet Sander. AK.M Büvük Salon'da pro\asını almaya başlamış bi- le. Bu gövtert hem "bizinı" için hem de "onun" ıçın çok önemli. Dünyanın ön- degelen dans festi\allerinde alkışlanmış olan bu sanatçı. doğup bü> üdüğü. dansa başladığı. vatandaşı olduğu ülkedetümü Amerikalılardan oluşan grubuv la ilk kez sahneve çıkacak. Bu anı çok beklediğıni tekrar tekrar söylüyor Mehmet Sander. Bır vandan ışık \e mikrofonlar sahneye yerleştirıli- yor.dığer vandan dadansçıların ısınma- sı sürüvor... De\rim gelıvor. provadan fotoğraflar alıyor. Birdeportreçekmek istediğini söy- lüyor. Sander'e gidip soruvorum. "Birda- kika" divor. "ZincirimitakıpgelKorum." Bovnundakalın bırzıncirle gerı gelıvor. ucunda da Sander'i ve i^ini tanımlama- va ba^lavabilecegim bir nesne; kurşun var... Gerçekten de öyle. Onun dansı. bır silahtan atılan kurşun gibi hızlı. güçlu. be- lirlev icı. parçalav ıcı. yok edici ve.. kesin. Mehmet Sander. dans anlayışını "salt ayakta kalabilmek" olarak nitelendiri- yor Sonra da açıvor. "Dansımın temeli- ni mimari,fi/ikkanunlan ve insan bede- ninin direnci oluşturuvor. Farklı mimari alanlar kullanıvorum. çünkü verçekimi gibi en temel fizik kanunlanna mevdan okuvarak dans edivorum." Dansçılarıyla Ingilızce konuşuyor. bi- zimle bazeıı Ingılizce bazen Tiirkçe. -Bu benim işim, ben bunun için vaşıvorunı. Dansçılarımı belirlerken bir sınav va da bir seçme u> gulamam. Onlar, yaptığımız çalışmalar sırasında kendilerini ya gru- bun içinde >a da dışında hissederler. Grup, doğal oluşur. Uans onlar için bir yaşam Mehmet Sander Dans Topluluğu. bugiin nedeni olmava başlamıştır. !><>> lelikle. Grubumun en eski dansçısı Allen, 6 >ıl- dır benimle birlikte, Luev, 5 vıldır. o be- nim kurşun kadınım." Isınmavı hepsi birarada ancak kendi baslarına vapıvorlar. Sander. sessız takat hep belirlevicı. kendine güvenı her ha- lınden belli. Grubunu topluyor. komut saat 19.00'da Atatürk Kültiir Merkezi'nde. (Fotoüraflar: DEVRİM BARAN) veriyor. art arda perendeleratıvor. ardın- dan taklalar. burgu taklalar... "Ben ken- dimi >ok etmeve vönelik bir insan deği- lim. ama karşıma çıkan kuralları sürek- li vok edivorum. Dansımda hitmek bilme- >en bir vaşama kavgası var. "Yenıvı" olusturmak için gelenekleri, kurallan vok etnıek gerek. Bu kendini >ok etmek. da- ğıtmak, parçalamak demek değil. Ben hav an, v aşatnav ı çok sev i\or\ um. Bu iki dunım birbiriniden çok farklı." Dans eleş- tirmenlerı Sander'i hiçbirekolün içinde değerlendiremivorlar. bildik dans gele- neklerinin herhangi birinin devamı ola- rak da göremiyorlar. Sanatçı. gülerek an- lattıüımı onavlıvor. "Zaten ben kendimi hk;birgeleneğin içinde saymıyorum. Ama eğer bö\ le düşünülüvorsa. bu çok sağlık- lı. çünkü bu benim için eleştirmenlerin ye- nilenenle birlikte düşündükleri anlamına geliyor. Dansımın teorisini ürettim, bu ko- nu üzerine yazdığım manifestolar var." Mehmet Sander. son olarak Los An- gelesta "Memo L'nplagged" gösterisini yapmı.ş. Bu koreografi Sander için çok önemli. çünkü-havatından kesitleri sah- nede kullanmış. Ulu.slararası Istanbul Müzik Festıvali'nde veralaeak olan iki gösterisinden sonra Kopenhag'daki fes- tivalde "Transcend" adlı koreografisi- ninprömiverınigerçekleştirecek Bugös- terisindekı mımarsal alan dığerlerinden oldukça farklı bir yapıda. Bu sefer gös- teri hareket halindeki bir kamyonda yer alacak. Dansçılar ise hıza ve çarpmaya karşı direnecekler. Açıkçası, Sander fi- zik kanunlannı altüst etmeye devam ede- cek. " Yardım ve ihtiyaç keiimelerinden nef- ret ediyorum. Bu kelimeleri hiç kullan- mam." Bu cümleleri. ona koreografile- rinde kullandığı çarpışma anlanndaki hı- zı kimin vardımıyla hesapladığını sordu- ğumda söv ledi. Sorunun pek önemi yok- tu aslında. bu cümleler sadece Sander'in havatı nasıl göğüslediğini anlatıvor. "Ben tehlikeli olabilecegini düşündüğüm tüm hareket dizgelerini önee kendim denerim sonra da dansçılarıma uv gulatırım. Yete- nek \e beceri valnızca çalışmav la gelişir." Mehmet Sander'le röportaj yapmak onu tanıtmak pek kolay değil, tıpkı işi- nin tanımlanamadığı gibi. O vüzden bir vandan da onunla ilgili söyledigim hiç- bir sözü dikkate almadan 'İHnm' için çok önemli olan bugösteriyi kaçırmayın. Biz- denolmayanlarda Sander'le ilgili başka >e>lerle uğr c Batı5 Doğu kültürünü hafife alıyor 5 CIMHIRC\NBAZOGLI Lübnan Iç Savaşı nedeniyle ülkesinden avrılıp Almanva'da ya^amaya ba^layan udi Rabih Abou- Khalil'ın pazarakşamı AKM'de verdiği konserı ız- leyemeyenler için havayı vansıtabilecek bır ıkı no- tumuz var önce. Abou-fChalil. .sahneyi pavlaştıgı müzisyen dostlanna sınırsız özgürlük tanı\arak çok hoş. doğal. deneysel ve verimli bır müzikal atmos- fer çıkmasını sağladı ortaya. Star üzerine kurulu konserlerde böylesi fazla paylaşıma pek rastlaya- madığımız bır dav ranıştı bu. Doğaçlama o kadar üst sınırlara vurdu ki. Abou-Khalil'in albümlenndeki lıit parçaları bile tanımakta zorluk çekti müzikse- verler. Ama müzisvenlenn bu 'uçuşu' severek ka- bul gördüdinle\iciden ve Abou-Khalil ile arkadaş.- ları voğun alkışlarla sahneden ındi. İki saatlık kon- serde Batı'nın Dogu'yu iyi algılayamaması üzeri- ne vaptığı espriler. bir Doğulu müzisyenin Batılı ül- kelerin elçiliklerinde vize beklerken neler hissetti- ğı üzenne vazdığı **No Visa" adlı bestesi gibi şov- la renklenen ortam. çantasında getirdiği kırka ya- kın armonikasıv la üstün bir performans sergile>en Hm\ardLe>>ismisanınzuzunyıllarbelleklerdeka- .onserinde Batı'nın Doğu'yu iyi algılayamaması üzerine espriler yapan Lübnanlı udi Rabih Abou-Khalil. bunun kızgınlık değil bir iğneleme olduğunu belirterek, "Batının bizi tam olarak anladığını zannetmiyorum. Doğu kültürünü hafife alıyorlar. Görünen kültürün gerisinde Batf nınki kadar gelişmiş ve karmaşık bir kültür var ama bunu görmezden geliyorlar" diyor. lacak. Rabih Abou-Khalıl üikemızden avrılmadan önce bir 2ü dakıkasını Cumhurhetc av ınp sorula- nmızı vanıtladı. - Konserde Batı'vla dalga geçen. Batı'va ilginç göndermelerden olusan bölümler vardı. Batf va bu kadar kızgın mısınız. vok_sa vaptıklannt/ sadece bir so\ nıuvdu ? ABÖL'-KHAl.İL- Batı'nın bızi tam olarak anla- dığını zannetmıvorum. Doğu kültürünü hafife alı- vorlar. Göriinen kültürün gerisinde Batı'nınki ka- dar gelışmİ!> ve karmaşık bir kültür var ama bunu görmezden geliyorlar. Ben iki kültürü de iyi tanı- vorum çünkü klasik Batı müziği eğitımi aidım. Bu nedenle Batı'nın neleri kaçırdığını görebilivorum. Aslında Batı'va kı/gın değilim. benimkine sadece bıraz iğneleme veya alay diyebiliriz. Festival'de bu hafta: Chick Corea ve Dostları "Bud Povvell'ı Anma Turnesi" 10 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 21.00 Kerem Görsev Üçlüsü I I Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30 Jacky Terrasson Üçlüsü / Herbie Hancock Dörtlüsü I I Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.30 Charlie Hunter Dörtlüsü 12 Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30 Neşet Ruacan, Önder Focan, Kürşat And / Mark VVhitfield 12 Temmuz 1996, AKM Büyük Salon, 21.00 İlhan Erşahin Üçlüsü İ3~Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30 Unity / Sergio Mendes Brasil 96 13 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.30 İmer Demirer Beşlisi 14 Temmuz 1996, AKM Konser Salonu, 18.30 Dianne Reeves / Toshiko Akiyoshi Jazz Orchestra 14 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.30 Keith Jarrett, Gary Peacock, Jack De Johnette 15 Temmuz 1996, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, 20.45 Biletler AKM Fuayesi'ndeki ve Capitol Alışveri; ve Eğlence Merkezi'nde kurulan Caz Festivali gişelerinde.. AKM gişe telefonları: (0 212) 252 99 56 ve 252 99 77 Capitoi gişe telefonları: (0 216) 391 19 20'den dahili 333 veya 600 internet: http://www.istfest.org Festval Sponsoru t Q Y A K S İ G O R T A Kurumsal Sponsorlar EMLAK KANKASl = = ? = • = »4ARMARA w Bu ılfin Cumhlirİyet gazetesmın kalktlarnla \n-nnljtimqtir BEYPAZARI ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1^87 59 Esas Bu dav ada Necati Kesikbaş v e müşterekleri ve bu dava ile bir- leştırilen mahkememizin 1987 41 esas sayılı davasında da- vacı Hasan Sarı tarafından. da- valı Hazine. Zehra Anıl vemü:>- terekleri alev hine Bevpazan Ha- cıkaraMahallesi 109 ada. 6par- sel ve Bevpazarı Başağaç Ma- hallesi 114 ada. 33 parsel sayı- lı ta^ınmazların tapusunun ip- tali iledavacılaradınatapuyates- ciline karar verilmesi talebi ile açılandavada 109 ada. 6 parsel- de Hasan San'yaait 75 960his- senintapukavdının iptali ileda- vacı Necatı Kesikbaş vemüşte- rekleri adına tapuya tesciline. di- ğer dav alılar alev hine açılanda- vaların reddine ilişkin mahke- memizden verilen 9.3.1995 «ün ve 1987 59 esas. 1995 31 karar savılı nihai kararın ve bu kara- nn davacılar vekili Av. Ali Kı- lıçarslan tarafından temyizine ili^kin 24.1.1996 tarihlı ve Ha- san Sarı tarafından temyizine ilişkin 1.2.1996 tarihlı temv iz di- lekçesinin adresi zabıta marı- feti ile de tespit edilemeyen bir kısım davalılara ilanen tebliği- ne karar verildiğinden. davalı- lardan Hafız Mustafa kızı Zeh- ra. Salim oğlu Hafız Mustafa. Kabamusaoğlu Abdullah v e Ha- tice. Hacı İbrahim oğlu Raşit. Kabamusaoğlu Mehmet toru- nu Eınetullah ve Mustafa. K.a- bamusaoğlu Hatice oğlu Raşit ve Abdullah oğlu Mehmet Fa- zıl Tanrıkulunun son ilan tari- hinden ıtibaren 15 gün içinde bu kararı temv iz edebilecekleri v e 10 gün içinde de temyiz dilek- çelerine kar^ı cevap verebile- cekleri karar ve temyiz dilekçe- si teblıği yerıne kaim olmak üzeıe ilanen teblıö olunur. 24.6.1996 Basın: 96757 - Grubunu/da armonika. tuba gibi uda uzak saz- lar var. Tiir olarak soundunuzu nervve verleştiri- yorsunuz ? KHALİL- Müzisyenleri seçerken benim için önemli olan $ey seslerdeğıldir; onların müzikal ki- şılıkleriyle ilgilenirım. Birbırlenyle anlaşıp anlaşa- mayacaklannı. birgrupolarak iyi iletişimkurupku- ramayacağımızı değerlendiririm. Bu tıpkı dost seç- mek gibi bir şey. nasıl kısa boylularJa arkadaşlık et- mem ya da ^işmanlarla iyi anlaşınm demeviz. işte müzikte de aynı kural geçerli benim için. fnsanlar anla^tıktan sonra sazlardabirbirlerine ısınabiliyor- lar. Müziğimı sınıflandırmak çok zor ama öncelik- le Ortadogu müziğinin sınırlannı a^tığını kabul et- mek gerekir. - Arap cazını pek tanımıyoruz. Arap ülkelerinde vapılan cazın düzeyi nedir ? KHALİL- Arap dünyası Batı'dan oldukça farklı bir kültüre sahip. Türkiye Batı'va Arap dünyasın- dan daha vakın. Biz Batı müziğini pek sevmiyoruz ve anlamıyoruz. Ben de caz sanatçısı değilim aslın- da. Cazı sev iyorum. müziğımde caz sanatçılannı kul- lanıyorum ama caz yapmıyorum. Doğu da benim gibi cazı tam olarak çözümlevıp benımsevememiş durumda. Bu nedenle "Oryantal Caz'dan söz et- mek pek mümkün değil. Bizler kendimızi ıfade et- mek için caz öğeleri kullanabiliriz. Batı'dan birta- kımöğeleralabiliriz amadediğim gibi iki müzik ge- leneği birbirinden çok farklı. - Son dönemde başta Led Zeppelin olmak üzere birçok grup Doğu"v a kadar gidip ne buldularsa v i- ne Batı'va taşıma> a başladılar. Bu ahşverişi nasıl de- ğerlendiriyorsunuz ? KHALİL- Doğu ve Batı müziği arasında sentez olus,tururken Doğulu sanatçılarda Batılı sanatçılar da büyük hatalar vapıyor. Müzik bir kültürün ürü- nü ama sanatçılar bu kültürü anlayıp çözümleme- den sentez yapmaya çalışıyorlar. Sonuçta olan mü- ziğe oluyor ve öziinden çok şey yitiriyor. Sanatçı- lann iyi niyetli olduğuna inanıyorum ama dediğim gibi çok önemli bir nokta görmezden geliniyor. Eg- zotızm müzikte değil kültürdebulunabilirancak. Bu kural uvgulanmadığı için vapılan ş.ev sentez değil de kültürler ve müzikler arası turizm oluvor - Batılılar sizin müziğinize nasıl vaklaşıvor. Al- bümleriniz >eterli ilgi görii>or mu ? KHALİL- İşin ekonomik \önü benim için arka planda. Sanatçıları toplamaja çalışırken herkes bu kafavla işin sonunda bir yere varamayacağımı sa- v unuyordu. Ama başardım. Doğrusu ben de böyle bir ilgi beklemıyordum. Albümlerimden "The Sul- tan's Picnic" dört yüz bin tiraja ulaştı örneğin. Sa- nınm Batı'daki ve dünvanın diğer yerlerindeki bu başannın nedeni insanlann müziğimde hem tanıdık hem yabancı öğeleri aynı anda bulması. Ritim de çekiyortabii insanlan. - Birlikte çalıştığınız sanatçılara müziğinizi. ama- cını/ı. du> gulannızı v a da iiretim aşamasındaki elek- triğinizi nasıl iletebiİivorsunuz ? KHALİL- Birlikte çalışacağım insanlara önce parçalanmı yolluvorum. Kendileri eğer müziği be- ğenırlerse veya kendilerinin de pav laştığt ortak bir mesaj bulurlarsa birlikte çalışıyoruz. - A\Tupa'nın göbeğinde vaşarken Doğu'yu yan- sıtan besteleri nasıl üretebiliyorsunuz? KHALİL- Bence bir müzisyen duvgular veya düşüneeler bağlamında diğer insanlardan çok da farklı değildir ve mekâna bağlı kalarak üretmez. Bölgesel sorunlar. tatlar. etkileşim tabii ki çok önem- li ama işin sırrı insana değer vermekte ve onun içi- ne bakabilmekte. Ben bu felsefemi. genlerimde sak- lı olanı müzik yoluvla va> iyorum. Alaska'da da, Avrupada da bir Lübnanlının gözüyle yaşamı de- ğerlendiriyorum. - Son dönemde Wortd Music denilen tiir de pa- kctlenerek insaniara sunulmaya başlandı ? Bu du- nım etnik müzikleri yaralar mı zamanla ? KHALİL- Bu kav ramı bir tür değil de bir moda olarak değerlendiriyorum. Dünya müziği bırarayış içinde. Yeni türler yaratıyor. Şimdi de VKbrld Mu- sic var. Bence \Vorld Music içinden oldukça başa- rılı türler varatacak. ama etnik müziği tüm değer- leri\le korumak için \Vorld Music'in sınırları iyice çizılmeli ve her güzel şev endüstrinin kurbanı ol- mamalı. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Kendinin Düşmanı Devlet Burs (bourse), dilimize Fransızcadan girmiş bir söz- cük. Türkçe Sözlük'te "Bir öğrencinin öğrenimini yapması veya birkimsenin bilgi ve görgüsünü arttır- ması için belli bir süre devlet veya özel kuruluşlarca ödenen ayhkpara" olarak tanımlanıyor. Cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte devletimiz çeşitli alanlardaki yetişmiş insan açığını kapayabilmek için. kısıtlı olanaklarına karşın çok sayıda yetenekli gen- ci eğitim görmeleri için burslu olarak yurtdışına gön- dermişti. Gerçekten de bu gençler, dönüşlerinde ülkemizin kültür ve bilim hayatına çağdaşlık ve canlılık getirmiş- lerdir. Örneğin 1928 yılında Trabzon Lisesi son sınıf öğrencisiyken üniversiteyeöğretım üyesi yetiştirmek için açılan bir sınavı kazanarak Fransa'ya öğrenime giden Sabahattin Eyuboğlu, dönüşünde ülkemizin kültür hayatını yönlendiren isimlerden biri olmuştu. Ok- tay Rifat, Cemal Süreya gibi ünlü şairlerimiz de meslekleriyle ilgili çalışmalar için devlet burslanyla yurt- dışına gönderilmişlerdi. Bugün de devletimizin gelişen olanaklarına koşut olarak yurtdışına gerek öğrenim, gerekse öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla geçmişten çok daha faz- la sayıda burslu öğrenci gönderilmektedir. Ancak son yıllarda bu öğrenciler arasında şöyle ya da böyle adı- nı duyurabilenlere rastlanmıyor. Bu konuda, bu öğ- rencilerin durumlarına tanık olanların anlattıkları ise devletimizin kendi kendini nasıl bir aldatmaca içine ittiğini gösteriyor. Bir kez yurtdışına gönderilmek üzere saptanan öğ- renciler tutucular arasından seçiliyor. Batı düşünce- sine ve dünyasına hiçbir yakınlık duymayan bu genç- ler, mutlu olmaları olanaksız bir çevre içinde buluyor- lar kendilerini. Gittikleri yerlerde yalnızca birbirlerını gördükleri kapalı bir çevre oluşturuyor, eğitim için geldikleri ülkeyle ne bilimsel ne de kültürel hiçbir iliş- ki kuramıyorlar. Dahası doktora yapacağı hocasıyla konuşabile- cek denli yabancı dil bilmiyorlar. Doğal olarak bütün bunların sonucu her gün bir yenisi patlak veren 'sah- te ve çalıntı tezler' ortaya çıkıyor. Televizyon program- larınadek konu olan 'Kuru Fasulye'nin BağırsakGaz- larına Etkilerı' konulu yayınıyla profesör olan öğretim üyeleri 'bilim adamı' olarak ortalıkta dolaşıyor. YOK'ün bu yayınlarla akademik unvan sahibi olanlann unvan- larının geri alınacağına dair açıklamaları da unutulup gitti. Almanya'da bulunduğum sırada Milli Eğitim Bakan- lığı'nca doktora yapmak üzere bu ülkeye gelmiş iki gencimizle tanışmıştım. Bir Anadolu üniversitesinin veteriner fakültesinde araştırma görevlisiydiler. Dev- letimiz önce kendilerine bir yıl Almanca öğrenmeleri için süre tanımış, bütün giderlerini üstlenerek Goet- he Enstitüsü'ne gitmelerini sağlamıştı. Tanıştığımız- da bir yıllık süreleri dolmak üzereydi ve Almancayı sö- kebildiklerine dair pek bir ipucu vermiyorlardı. Dok- toraya başlayabilmek için girmeleri gereken dil sına- vının heyecanı sarmıştı kendilerini ama bir çözüm de bulmuş gibiydiler. Kendilerine,'dil bilgisi' aramayan bir 'hoca' bulabileceklerini duymuşlar, bunun araş- tırmasını yapıyorlardı. Kimseyle görüşmeyen, gider olmasın diye Türki- ye'deki eşlerine telefon bile etmeyen bu insanların der- di neydi peki? Devletimizin olması gerektiği gibi cö- mert davrandığı burs ücretlerini biriktirip yurda dö- nünce memur maaşlarıyla sahip olamayacakları bır ev ya da araba sahibi olmak! 1993'te Sağlık Bakanlığı'nın Dünya Sağlık Örgütü'nün desteğiyle başlattığı 'sağlıkprojesi' adlı programla yurt- dışına öğrenime giden bir yakınım ise yurda döndü- ğünde bakanlıkla bu projeyi yürüten kimselerin çok- tan görevlerine son verilmiş olduğunu gördü. Bir ki- şi de çıkıp "Sen bunca zaman orada ne yaptın" di- ye sormadı. ABD'ye gönderilen öğrencılerin İnternet aracılığıy- la çağdaş hukuk sıstemlerinde 'oğlunun canyesiyle zina yapan babayı cezalandıracak hükümler bulun- madığı', bu yetersizlikleri nedeniyle İslam hukukuna dönülmesi gerektiğini dünyaya duyurmalarından son- ra, kimileri devletimizce geri çağırılmış. Bu öğrencileri oralara gönderen. onlara sınavlarda dinsel içerikli sorular soran aynı devlet değil mi? Neden yurtdışına gönderilecekler için de kamu personeli yabancı dil sınavı ya da tıpta uzmanlık sı- navı gibi genel ve herkesin eşit koşullarda katılıp ya- rışabileceği sınavlar düzenlenmez? Bir devletin bu denli kendi kendisiyle alay edebil- mesi için ancak kendinin düşmanı olması ya da ken- dine düşman kadrolarca yönetilmesi gerekir. 'Şiirdeki erotizm, erotizmdeki şiîr' • Kültür Senisi- Yayın vaşaınını Almanva'da sürdüren ayhk şiirdergisi "Şur-lık"ın temmuz savısı 'şiirdeki erotizm. erotizmdeki şiir'e avrıtdı. Yav ın vönetmenliğıni Gültekin Emre'nin yaptıgı Şıır-lik'te VI \1ahzun Doğan "Dogurgan Bir Izlek: Erotizm" başlıklı vazısında erotızmin edebıyattaki yansımalannı anlatıvor. Halk edebıvatı. Dıvan ve Tanzimat edebivatından verdığı örneklerle erotizm ve yazın arasındakı baâı örneklerle temellendınvor. "Büvük Güç Arzudur Gerçeküstücü Eros Üzerine Notlar" başlıklı yazısıyla Ravmond Jean ise gerçeküstü edebiyatın erotızme ve cinselligi getirdiği yeni dil ve anlamı gözlerönüne senyor. Şıır-lık'ın temmuz sav ısmda yer alan şaırler ise Salah Birsel. Hans Magnus Enzensberger. Paul Celan. Sarah Kirsch. Else Lasker-Schüler, Emst Jandl. Erich Mühsam. Ulla Hahn. Hilde Domın. Rose Auslander. Rolf Dieter Brinkmann ve üeore Trakl. KÜLTÜR ÇIZIK KÂMİL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle