29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
: 1 TEMMUZ 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Medya kampanyalan, beyaz eşya sektörünün korkulu rüyası olan standart dışı üretimi teşvik ediyor Promosyon, merdîven altına indiHİLVA GENÇ Medya kuruluşlannın düzenledıği promosyon kampanvaları. merdîven altı üretimi körüklüyor. Promosyon kampanyalarının çığ gibi büyümesıyle bırlıkte merdi\en altı üretımın katlanarak arttığına dikkat çeken bevaz eşva sanayıcılen. özellıkle ıthal edilen bevazeşva veelektronıkcıhazlann kalıtesız- liğine dikkat çe'ktiler. ICupon karşılığında tüketıcıle- re dağıtılan urünlere satış sonrası ser\ıs hızmeti ve- rilmedığını ve vedek parça sıkıntısı çekıleceğını ha- tırlatan sanavıcıler.promosyonkampanyalarıylada- ğıtılan ürünlerın \ergı ladesi me\zuatı dışında bıra- kılmasının kay ıt dışı ekonomiyi de körüklediginı bıl- direrek. spot pıyasa olarak bıfınen merkezlerde ver- gı dışı \e faturasız satışiarın artan bırtempoyla de- \am ettiâını vurguladılar. Kupon karşılığında beyaz eşya \e elektronik cı- haz dağıtan medva kuruluşlarını standartlara uygun • Kupon karşılığında tüketicilere dağıtılan urünlere satış sonrası servis hizmeti verilmediğini ve yedek parça sıkıntısı çekileceğini hatırlatan sanayiciler, promosyon kampanyalarıyla dağıtılan ürünlerin vergi iadesi mevzuatı dışında bırakılmasının kayıt dışı ekonomiyi körüklediğini bildirerek, spot piyasa olarak bilinen merkezlerde de vergi dışı ve faturasız satışlann arttığına dikkat çektiler. olmavan üriin \ermekle suçlayan Auer Pazarlama Şırketı Genel Müdürü Erdoğan Ünlii, satış sonrası hızmeti vermeven. vetkilı servısı ve yedek parçası bulunmayan kapkaçcı ürünlerın pazarlanmasına kar- şı olduklarını belırtti. Kayıt dışı yerlerde üretılen mallan ucuz fı\ atlara alan medva kuruluşlarının bü- vük kampanyalarla tüketicilere ulaştıklanna deği- nen Ünlü. "Buucuzmallarçoköneınlibirhedhev*- riliyormuş gibi tüketiche sunuluyor'" dedı. Medyadakı promosyon çılgınlığının kavıt dışı ekonomiyi körüklediğini bıldıren Aksan E\ Gereç- lerı Sanayii Genel Müdürü Cumhur Serbest. de\ le- tın bu duruma bılinçlı olarak göz vumduğunu ılerı sürdü. Promosyon adı altında dağıtılan birçok ürü- nün standart dışı üretildiğını kaydeden Serbest, özel- likle ithal ürünlerde kalite farkının dikkat çekıcı ol- duğunu belrrtti. Promosyon \eren basın kuruluşla- rının ıthal edilen beyaz eşya \e elektronik cıhazlara servis hızmeti garantısı vermedıklerını de vurgula- van Serbest. bu çılgınlığa son verılmesıni ıstedı. Med> anın promosyonla haksız rekabet ortamı ya- rattığını dılegetiren Beyaz Eşya Sanayıcıleri Derne- ği vetkililen. promosyon adı altında dağıtılan ürün- lerin de K.DV ve ÖTV kapsamına alınmasını ıstedi- ler Promosvon mallannın vergı iadesi kapsamına alınması gerektığinı belirten vekliler. promosyonun merdiven altı üretimi arttırdığını sövlediler. Karşı olmayan da var Merdiven altı üretımin beyaz eşya sektörü için yıl- lardır büyük sorun teşkıl ettığını dile getiren Arzum Dış Tıcaret Pazarlama'dan bır yetkıli, promosyonun kayıt dışı üretimi arttırdığı görüşüne katılmadıklan- nı hatırlattı. Spot pıyasalarda faturasiz yapılan satış- lann kayıt dışı ekonomiyi körüklediğini kabul eden vetkıli, gazete kampanv alannın büy ük bir kaçak v a- ratmadıgını ıddıa etti. Promosvon kampanyası çerçevesinde Arzum'un birçok ürününün de dağıtıldığını söyleyen yetkili, bu zamana kadar bu amaçla satmış olduklan bütün ürünlerın KDV'sının kesildığinı belirtti. Yetkili, pi- yasa koşullarının kendılerıni kampanya ıçin ürün vermeye zorladığını bıldirdi. Başbakanlık, besicilerin borçlannı 1 yıl erteleyen kararnameyi işleme koymadı 'Deli darbe • ANAYOL koalisyonunun Tanm Bakanı İsmet Attila, deli inek hastalığının Türkiye'deki kırmızı et talebini olumsuz yönde etkilediğini belirterek "Kararname yeniden hazırlanarak Başbakanlığa gönderildi" dedi. Birçok besicinin iflas tehlikesi altında bulunduğunu belirten Attila. deli inek hastalığının yol açtığı zararın mutlaka karşılanacağını bildirdi. ANKARA (Cumhuri>et Biirosu)-ANAYOL koalıs>onunun Tanm ve Köyişlerı Bakanı İsmet Attila. deli inek hastalığı nedeniyle zarar gören besicilerin . borçlannın 1 yıl ertelenmesinı öngören kardmamenın, Başbakanlık tarafından işleme konulmadığını bıldirdi. Attila. yaptığı yazılı açıklamada. deli inek hastalığının Türkıye'dekı kırmızı et talebini olumsuz yönde etkilediğini anımsatarak "Besicilerin borçlannın bir >ıl erteleıımesine ilişkin hazırlanan karamamenin Başbakanlık tarafından işleme konulmaması üzerine. kararname \eniden ha/ırlanarak Başbakanlığa gönderildi" dedı Iflaslar arttı Bırçok beMcının ıflas tehlikesi altında bulunduğunu belirten Attila. deli inek hastalığının yol açtığı zararın mutlaka karşılanacağını bıldirdi. Attila. deli inek hastalığının basında ^ansa^vonel bır şekilde yer almasının kırmızı et tüketımınde büyük bırdüşüşe neden olduğunu söyledı. Büyükbaş hayvan besıcılennın de ellerindekı havvanları satamadıklanna İsmet Attila: Çok mağdur var. ışaret eden Attila. şunlan sövledr "Bu durum, zaten yetersiz sermave ile a>akta duran besicilerimizi iflas ile karşı karşı\a getirmiştir. Ancak İH'sicili'rin mağdurneti giderilecektir. Besicilerin borçlannın birvıl ertelenmesini öngören kararname, Ziraat Bankası'mn bu u>gulamadan dolayı uğrayacağı görev lararını karşılayacak yeterli kavnağın Hazine'de bulunmaması gerekçesK le Başbakanlık tarafından işleme konulmadı. Bunun üzerine Tanm ve Köyişleri Bakanlığı tarafından aynı mahhette >eni bir kararname hazırlanarak Başbakanlığa gönderildi." Büyüme hızı yüzde 9.9ANKARA (AA) - Türkıye ekono- mısının büyüme hızı. yıîın ılk üç ayında geçen yılın aynı dönemıne göre yüzde 9.9 olarak gerçekleşti. Büyüme hızı geçen yılın ilk üç ayın- da yüzde -0.2 olmuştu. DlE'den va- pılan açıklamaya göre bu yılın ilk üç ayında GSMH ıse cari fiyatlarla 2 k'atrilyon 211.9 trılyon lıra. 1987 yı- lı sabit fiyatlarıyla ıse 20 tnlyon 845.6 milyar lira olarak hesaplandı. DlE açıklamasında. 1996 yılının bı- nncı üç aylık dönemındeki gelışme hızının. biröncekı yıiın aynı dönemi- ne göre dış tıcaret venlennın henüz yayımlanmamış olması nedenıv le geçicı olarak hesaplandıgı bıldınİdı. Açıklamada. şö\ iedenildi- "Dıştica- ret istatistiklerine ilişkin verilcr, Gümriik Müsteşarlığrnca AB'nin kullandığı formata getirilen gümriik be\annamesibelgelerinegecilmesi\e yeni programlann oluşturulma<>ı ne- deniyle gecikmiştir. GSMH hesapla- malannda kullandığımız dış tıcaret değerleri, 1995 > ılının a> nı a> lannda- ki ortalama bevanname değerleri ile 1996 > ılı bc> annanıe sa> ılan dikkate alınarak tahnıin edilen toplam de- ğerlerdir." Geçicı hesaplamalara gö- re ocak- mart dönemini kapsayan ılk üç ayda büyüme hızı, sabit fiyatlar- la vüzde 9.9 olarak açıklanırken ca- ri fiyatlarla vüzde 82.4 olarak sap- tandı. Yılın ılk üç ayında sektörler bazında en yüksek büyüme hızı yüz- de 33.1 ile ıthalat vergisi. yüzde 12.6 ile ticaret. yüzde 8.8 ile de sanayı sektöründe «örüldü. DUNYA EKONOMSINE BAKIŞ / ERGJN YILDIZOĞLU LONDRA Çölün Kumdan Kaleleri Yıkılıyor mu? 2 5 haziranda Riyad'da pat- layarak 19 ABD askerinin ölmesıne ve çoğu Ameri- kalı 300 kışinın yaralanmasına yol açan bomba. Suudı Arabis- tan'ın bir ekonomık ve polıtik kriz surecine gırdığıni gösteri- yordu. Bu krız, hem dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan ül- keyi yöneten Suud ailesinin hem de hâlâ petrol açısından buyük ölçüde ıthalata bağımlı olan ABD'nin bölgedeki varlığının ge- leceğinı tehdıt ediyor. Bombaların kaynağı? Gerek son eylemı, gerekse de geçen kasım ayında beş ABD askeri personelinin ölümüne yol açan bombalı saldınyı, Suudi hükümetı ve ABD yönetiminin yaptığı gıbt. dış kaynaklara, ör- neğin Iran'a atıfla açıklamak mümkun değıl. Kasım bombala- masının failleri olarak idam edi- lenlerin dördünün Vahabi ve Su- udiArabistan vatandaşı olması- nın gösterdiği gibi "terörün kö- kü" dışarıda değil. Mutlaka bir dış bağlantı aranacaksa, idam edilenlerden üç tanesinin "Af- ganistan mücahidi" olmasına bakmalı. Tabii bu mücahitleri Af- ganistan'a ABD/CIA ve Suudi Arabistan bağlantısının gönder- diğini unutmadan! Ne derler "Rüzgâreken..." ABD ve Körfez Suudi Arabistan rejımi, özel- likle Körfez Savaşı'ndan bu ya- na gittikçe derinleşen bir politik, ekonomik ve sosyal krizi yaşıyor. Işte bu krız rejimi tehdit etmeye başlayan birtoplumsal muhale- fet yarattı. Bu muhalefet önce kendinı 1991 Mayısı'nda 400 aydının imzalayarak krala verdi- ği mektup. sonra Eylül 1992'de fizik profesörü Muhammed el Masarı tarafından yayımlanan 45 sayfalık manifesto ve 1993'te Masarı tarafından kurulan Meş- ru Haklan Koruma Komitesi gi- bi yasal/barışçıl hareketlerin ya- nı sıra. rejim barışçıl açılımları şiddetle bastırdıkça, bombala- ma olaylarında olduğu gibi şıd- dete yönelik biçimler de alıyor. Bilindiğı gibi ABD'nin Körfez bölgesine yönelik geleneksel politikası. dünya ekonomisınin en stratejik enerjı kaynağı olan petrolün Batı tarafından kullanı- mının sürekliliğinı sağlamayı amaçlıyordu. Ancak "soğuksa- vaş" bittikten sonra SSCB'in bır tehdıt olmaktan çıkması, bolge- de ABD'nin stratejik çıkarlarını yeniden değeriendirmeyi ve ye- ni araçları göz önüne almayı ge- tirdi. Bazı analıstlere göre bu ye- ni dönemde, ekonomik güven- lik, jeo-polıtık güvenliğe göre ön plana çıkmaya başladı('). Diğer taraftan, politik dengeler terazi- sınin bir kefesinın boşalması ABD'ye daha rahat hareket et- me ve bölgede fiilen asker bu- lundurabilme olanağı yarattı. Körfez Savaşı'ndan önce ABD'nin bölgede, yaklaşık2000 askeri varken, bugün bu sayı 20.000 kalıcı perso- nele, 200 uçak ve 20 sa- vaş gemisine yükseldi. (VVall Street Journal 27/06/96). Dünyanın en buyük petrol ihracatçısı ve bölgede ABD'nin en önemli bağlaşığı olan Su- udi Arabistan'da ise en az 5000 ABD askeri bulunu- yor. Bu durum, genelde bölge halklarında, özelde de Suudi Arabistan'da, bir işgal edilmişlik hissi yaratarak, "anti emper- yalist", "Batı düşmanı'' tepkileri güçlendirdi. Kral Fahd'ın yerıne bir lider bulma sorunuyla da kar- şı karşıya olan Suudi Ara- bistan yönetimi şimdi bir de en yakın askeri bağla- şığına yönelik bu tepkiler- le uğraşmak zorunda. Di- ğer taraftan bazı gözlem- ciler, Suudi yönetiminin, Körfez Savaşı'ndan son- ra bir meşruiyet sorunu ile de karşı karşıya kaldığı- na işaret ediyorlar. ABD, Dış llişkilerKonseyi'nden Viorst Milton'a göre. Arabistan toplumunu oluşturan kabilelerin, Su- udi ve Vahabi kabileleri- nin lideriiğinı ve yönetimi- ni kabul etmesi, Suudi- Vahabi ortaklığının, bu destek karşılığında aske- ri politik güvenlik sağlaması şar- tına bağlı (Foreign Affaires, 01/01/96). Irak Kuveyt'ı ışgal edince Suudi Arabistan'ın Hıris- tiyan ve İsraıl dostu bir gücün korumasına gerek duyması bu meşruiyet ılışkısinı buyuk ölçu- de zedeledı. Üstelik "79807er boyunca yapılan devasa askeri harcamalar nereye gıtti?" soru- su da gündeme geldi ıster ıste- mez. Şimdi Suudi Arabistan'ın savaş sırasında 500.000 Batılı personeli araçlarıyla birlikte ba- rındırabilmiş olmasına bakarak, bu soruya. 1980'ler boyunca ya- pılan altyapı yatırımları bağla- mında. bir cevap bulanların sa- yısı artıyor olmalı. Diğer taraftan, petrolün varil fiyatının. 1980'lerin ikinci yarı- sında biraz toparlanmış olması- na rağmen, 1970'lerden beri sü- rekli geriliyor olması, gelirlerinin yüzde 70'ıni petrolden elde e- den Suudi hükümetinı çok zor durumda bıraktı ve borçlarının, 1995'te GSMH'nın yüzde 80'ine ulaşmasına yol açtı. (The Eco- nomist 13/11/95). Ve ekonomik durum? Önce 1980'ler boyunca Iran'a karşı, Irak'a yaklaşık 30 milyar dolar yardım vermesi. sonra da yaklaşık 120 mılyara mal olan Körfez Savaşı (International Herald Tribune, 29-30/6/96) Suudi hükümetinin mali sorun- larını daha da ağırlaştırdı ve kişi başına milli gelirin 1982'de 12.000 dolardan 1996'da 7.000 dolara inerek (Business Week, Körfez Savaşı'ndan önce Amerika'nın bölgede. >aklaşık 2000 askeri bulunurkerı. bu- gün bu sayı 20.000 kalıcı personele, 200 uçak gemisi ve 20 sa\ aş gemisine y ükseldL 8/7/96) yüzde 41 gerilemesınde en büyük rolü oynadı. Bu arada dışarıda eğitımi engellemek ve içeride orta sınıflann çocukları- na olanak sağlamak için açılan üniversiteler, Kuran'a dayalı bir müfredata dayandığı için iş çev- relerince istıhdam edilmesı mümkün olmayan mezunlar üretiyordu. Hükümetin personel sayısını kısma yoluna gitmesiy- le birlikte işsiz üniversiteli sayısı hızla arttı. Üniversıte mezunları içinde işsizlik oranı yüzde 25'e ulaştı. Yakın zamana kadar işsiz- lik nedir bilmeyen Suudi vatan- daşları ve özellikle orta sınıfı açı- sından bu durum, rejime olan güvenı büyük ölçüde sarstı. Gözlemcilere göre bu işsiz gençlik islami hareket için önemli bır kadro kaynağı oluştu- ruyor. Diğer taraftan, re- jimın elındeki kaynaklar azaldıkça, kralıyet aile- sinin sayıları 5000'i ge- çen prenslerinin hesap- sız harcamalan. gelırle- rini arttırmak için iş çev- relerinden aldıkları rüş- vetlerin gittikçe artması daha da dikkati çeker bir hale geldi. Bu ortam- da iş çevreleri içinde de yolsuzluklardan şikâyet eden ve kaynaklar üze- rinde hukuki denetim is- teyenlerin sayısı artıyor, seslerı yükseliyor, Su- udi Arabistan'da Yol- suzluğa Karşı Komite" örneğinde olduğu gibi rejime muhalif örgütle- rın sayısı artıyor. Irak'ın tekrar petrol ihraç etme- ye başlaması ile birlikte, eğer beklendiği gibi pet- rol fiyatı 10 doların altı- na inerse Suudi Arabis- tan'ın ekonomik sorun- lan daha da derinleşe- cek. Seçenekler azalıyor Soğuk savaş döne- minde Suudi rejimi bir taraftan bölgede ABD'nin tüm ısteklerine uyarken, diğer taraftan komünist, milliyetçi akımların gelişmesini önlemek ıçin dini, Batı ve israıl düşmanı bir ıç politika uyguladı. Birbiri ile çelişen bu iki politika, bir taraf- tan soğuk savaş sonrasının ko- şulları, diğer taraftan derinleşen ekonomik ve politik kriz içinde, İslami hareketin genel yükselişi- nın etkısiyle de giderek sürdürü- lemez hale geliyor. Filistinli yazar Said Aburish'e göre sosyal ve ekonomik sorun- ların birleşmesi yüzünden "Is- lamcı hareketyakın birgelecek- te Suud monarşisini devirecek bir hale gelecek." Bu Isla- mi/Sünni hareket ise son dere- cede Batı düşmanı, Şiilerin Müs- lüman olmadığına inanan, ka- dınların otomobil kullanmasına bile karşı çıkan Vahabi mezhe- bıne dayalı olacak ve bölgede askeri stratejik dengeleri altüst edebilecek. Bu süreç içinde, Suudı rejimi iç sorunları altında zayıflamaya devam ettikçe ABD'nin deste- ğine daha fazla gereksinim du- yar hale gelecektir. Diğer taraf- tan. ABD terörle mücadele et- mek ve kendi vatandaşlarını ko- rumak için bölgedeki vartığını Vı- etnam, Kamboçya maceralarını hatırlatacak bir şekilde daha da derinleştirebilir. Böyle bir ortamda ABD çıkar- lan açısından Türkiye-!srail-Mı- sır eksenini korumanın önemi artar. Gelışmeler bu yönde de- vam ederse, Wall Street Jour- nal'ın ifadelerıyle daha şimdiden "en patlayıcı bölge haline gel- miş olan dünyanın bu en zengin petrol alanı". sonunda bir kere daha yangın yerine dönebilir. Böyle bir olasılığın ne dereceye kadar ciddiye alındığını Finan- cial Times'in baş makalesinde de görmek mümkün: "Batılı hü- kümetlerkrallığa (SuudiArabis- tan) sırtlannı dönemezler, dön- memelidiıier. Ancak bunların bölgedeki ekonomik varlıklarını ellerinden geldiği kadar sınırlamaya baş- lamalan da tavsiye edilir." (27/06/96) C) W. Judd Peak (1994) A Reas- sessment of US Strategıc In- teresıs ın the Post-Gulf War Mıddle East. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Sözün Tükendiği Nokta Içinden geçtiğimiz günler, siyasal duyarsızıığın en aşırı ve aşağılık biçimlerine tanıklık ediyor. Toplumun değişik kesimleri arasındaki "iletişim " tü- müyle yitırılmiştir. Değişik toplum birimlerini birbirine bağlayan iletişimin dayandığı "söz tükenmektedir". Çünkü toplum artık birbirlerinı hemen hiç "dınleme- yen" birey ve kümelerden oluşuyor. "Söylenenlerin dinlenmemesi" yalnız iletişim kopukluğu yaratmak- la kalmıyor, ek olarak, söylenenlerin nitelığini de dü- şürüyor: usa vurulmayan aptalca sözler her yönü sar- mış bulunuyor. Gerçekte, sözden çok eylemin geçerli olduğu, ken- di kurallarıyla yaşayan biryeraltı dünyasının varlığı bi- liniyordu. Türkiye yeraltı dünyasının her geçen gün biraz daha büyüdüğü de izlenmekteydi. Siyasal so- rumluluğun yok olmasıyla yeraltı dünyasının bu bü- yümesi gerçekten olağanüstü boyutlara ulaştı. Neredeyse tüm ülke yeraltı dünyasına dönüştürül- müş bulunmaktadır. Yalnız büyüklüğü tam olarak kestirilemeyen kayıt dışı ekonomi bağlamında değil, son günlerde görü- len kamu yönetiminin özellikle güvenlik ve yargı bi- rimlerinde de bu olgunun derinleşmekte olduğudur. Kamu yönetimi yeraltı dünyasına dönüştükçe iki sonuç kaçınılmazdır. Sonuçlardan biri bıreylerin ken- d> can ve mallarını güvenceye alma ya da bir ölçüde de olsa "korkudan kurtulmak için" birilerine "sığın- ma" gereği duymalarıdır. Kamu düzeninin düzensiz- liğe dönüşmesinın doğal sonucudur bu. ikincisi de "yasal hak arama " süreçlerinin yerine "doğrudan hak alma" yöntemlerine başvurulmasıdır. Birey ya da top- luluklar, kendilerini haklı bulduklarında, bunun sağ- lanmasını yine kendi elleriyle gerçekleştirmeyi seçi- yor. Her iki gelişme. tarihsel deneyimlerin kanıtladığı gibi, faşızmi besler. Türkiye'nin barış, demokrasi ve özgürlük yanlıları- na düşen önemli tarihsel görev, en başta seçimle ge- len ya da siyasal yöneticiler olmak üzere, kamu yö- netim birımlerının yönetıcilerınin toplumsal sorumlu- luklarını yerine getırmelerini sağlamak olmalıdır. Ka- mu yönetimi birımlerı "yerüstünde tutulmalı" ve hal- kın vergilerinın karşılığını görevlerinı "doğru dürüst" yaparak ödemelidir. Bunu sağlama görevi ve sorum- luluğu yalnız ve yalnız "en yukandan başlayarak" se- çilmiş yönetıcılerin üzerindedır. Çünkü, kamu yönetimi yeraltına inerse söz kal- maz. Sözün tükendiği yerde ya faşizmin kopkoyu bır karanlığının ıslığı ya da dinmeyen gözyaşlarının seli kalır. • • • Türkiye, günlerini değil, yıllarını kan ve karanlık bo- ğuşmaların sarsıntılarıyla geçirirken dünya bir başka yönde dönüyor. Geçenlerde Japon hükümeti dünyayı sarsan bir karar aldı; "araştırma ve geliştirmeye" ayrılan kamu kaynaklarını yüzde 50 arttırarak 155 milyar dolara çı- karacağını açıkladı. Japon teknolojisinin daha çok "başkalarının" araştırma ve buluşlarının sonuçlarına dayalı geliştiği, oysa asıl yapılması gerekenın, "dev- let eliyle" temel bilımler başta olmak üzere bilimsel araştırma ve geliştirmeye önem verilmesi olduğu bu konuya ilişkin açıklamada vurgulanıyor. Ek olarak Ja- pon eğitim düzeninin bilimsel araştırma ağırhklı ola- rak yeniden yapılandınlacağı belırttliyor. Geçen yıl, 1995'te, Türkiye'nin katkılı ulusal geliri cari fiyatlarla 7.6 katrilyon lira ya da 167.3 milyar do- lardı. Bir başka anlatımla Japonya, Türkiye ulusal ge- lirıne yakın bır parasal kaynağı, devlet eliyle bilimsel araştırma ve eğitime ayırdığını açıklıyor. Japonya; bi- lim ve araştırma yatırımlarıyla, ünıversite ve araştır- ma kurumlarının bilim adamı ve gençlerinin gelece- ğe umut ve güvenle bakmalarını sağlıyor. Geçen ders yılını "paralı eğitim" tartışmalarıyla ge- çiren Türkiye ünıversitelerinde rektör seçimlen yapı- lıyor; yine bugünlerde 1995-96 ders yılı sona eriyor; üniverşiteleri bitiren onbinlerce genç "hayata atılı- yor". Öğretim üyesi örgütleri maaşlarının yetersizli- ğını dıle getiriyor; rektör seçımlerinin, özellikle büyük- kent dışı üniversitelerin birçoğunda öğretim üyeleri arasında, çok ilkel ya da "bilim dışı" bir kadrolaşma anlayışını yansıtan çatışmaya varan olumsuzluklar yarattığı görülüyor. Ve çok daha önemlisi, bugünlerde üniverşiteleri bi- tiren onbinlerce gence, toplum olarak ne sunuyo- ruz? Eğitimlerıne uygun ış olanaklan mı? Yaptıkları ışin gerçek karşılığı olan bir ücret düzeyi mi? Gele- ceğe umutla bakmalarını sağlayacak aydınlık açılım- larmı? Üniversite bitiren gençleri, örtbas edilen yolsuzluk- lann, büyüklüğü bilinmeyen rüşvetin, ulusal gelirin yarısına yaklaştığı öne sürülen kara paranın kirii ba- taklığına "atmaktan" başka yapabilecek bir şeyler de olmalıydı. Ne dersiniz, sözümüz mü tükendi? 374.5 trilyonluk geri ödeme Hazûıe'niıı teımnıız zoru • Bugün 451.5 milyar liralık faiz ödemesi bulunan Hazine, temmuz ayının tümünde 374.5 trilyon liralık iç borç anapara ve faiz geri ödemesi yapacak. Hazine, yine yann halka 219 gün vadeli \ e > üzde 61.97 net dönem faizli bono satışı başlatacak. ANKARA (ANKA) - Faize karşı görüşleriyle bilinen Refah Partisi'nin DYP ile kurduğu koalisyon hükümeti ilk iş gününe faiz ödeyerek başlayacak. Temmuz ayında iç borç geri ödemeleri konusunda zorlu bir ay yaşayacak olan Hazine, bugün 451.5 milyar lirahk faiz ödemesi gerçekleştirecek Hazine IVfüsteşarlığf nın verdiğı bılgiye göre RP- D\'P hükümetinin ılk ayında 125.6 trilyon lirası faiz. 248.9 trilyon lirası da anapara olmak üzere toplam 374.5 tnlyon liralık ıç borç geri ödemesi yapılacak. Hazine'nın kamuoyuna önceden açıklanan temmuz ayı iç borç geri ödeme takvimi ve mıktarlan şöyle: "1 temmuzda 451 nıiKar lira, 3 temmuzda 7 trihon 232^ mihar lira, 9 temmuzda 8 trihon 290 milyar lira, 10 temmuzda 87 trihon 580.2 mihar lira, 14 temmuzda 22 trihon 341.5 mihar lira, 635.8 mihar linÇ 28 temmuzda 95 mihar lira, 31 temmuzda ise 105 trihon 135.9 mihar lira." Hazine. uzun bir aradan • sonra halka doğrudan bono satışına da yann başlayacak. 28 banka ve Merkez Bankası şubeleri ile bazı aracı kurumlar aracılığıyla halka arzedilecek 219 gün vadeli bonolar için net yüzde 61.97 dönem faizi ödenecek. Geri ödemesi 5 Şubat 1997'de yapılacak olan söz konusu bonoların satışta kalacağı üç günde nasıl bir talep göreceği bilınmıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle