Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 TEMMUZ 1996 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Uygarhktarihine imza atanlann uluslararası dayanışması 1 Temmuz 1948'deLozan da başlamıştı:
DünyaMmarlık Günü 'toplumsallaşıyor'
• Dünya kentzirvelerini tanımlayan 'HABITAT'
sözcüğü 'yaşama ortamı' anlamma geliyor. Bu
ortamı insanoğlu için "uygarlık ortarnına'
dönüştüren mimarlık sanatının topluma ve çevreye
karşı sorumluluk bilinciyJe yogrulmuş sosyal ve
kültürel yükümlülükieri ise 'HABITAT-II'nin
ardındarf bir kez daha dünya mimarlannın
uluslararası dayanışma gündeminde öne çıkıyor...
OKTAY EKİNCİ
Heryıl 1 Temmuz'da kutlanan "Dün-
ya Mimarfık Günü", bu kez HABITAT-
II Konferansı'nın "degerlendirme gün-
ferine" rastladı.
Bu nedenJe birçok ülkenin mimarlık
örgütleri. İstanbul'daki "kentnrvesinin"
sonuçlarını vine mimarlığın önündeki
sorunlara bağlı olarak tartışıyorlar. Tfir-
kiye'de de MimariarOdası'nca düzenle-
nen 1 Temmuz etkmlıkleri arasında
"HABITAT-H'nin ardından" başlıklı
toplantılarağırlıklı bıryertutuyor. Dün-
ya'daki kentleşme sürecinin "uygarca"
ve "mimarea" gelişebilmesi için, Kon-
ferans Vadisi'nde anımsanan ulusal ve
evrensel yükümlü/ükler. I Temmuz
/ 996 "nın da "yeryüzü gündemini"1
oluş-
turuyor...
Nitekım lluslararası Mimariar Birfi-
ği'nin (UIA) 3-6 Temmuz 1996 günle-
nnde Barselona'da yapılacak olan 19.
Dünya Mimariar Kongresi için de belir-
lediği ana tema: "Bugünün vegeteceğin
Kentlerinde Mimarlık".
Yüzü aşkın ülkeden 1 miiyona yakın
mımarı temsil etmek üzere şimdi de Is-
pama'da buluşmaya hazırlanan UIA
üyesı mimarlık örgütlennin delegeleri,
HABITAT-II sonuçlanna da bağlı ola-
rak "üzerlerine düşen görevlerin
tartış-
maya ve belırlemeje hazırlanıyorlar...
Aslmabakılırsa. "48yılöncer>
de dün-
ya mimarlan benzer bir umut \ e sorum-
fuluk ortamı içersınde Isviçre'de bırara-
ya gelmışlerdi.
' Uygarhk tahribatı'
Aralannda Türkiye'nın de bulunduğu
"Birleşmiş Milletler kunıcusu" ülkeler-
den katılan mimariar, "26 Haziran - 1
Temmuz 1948günlennde Lozan kentin-
de gerçekleştırdikleri I. Dünva Mimar-
iar Kongresi'nde. aynı anda L'IA'yı da
resmen kurduklannı açıkladılar. Aynı
kongrenın I temmuzdaki kapanış oturu-
munda ilan ettikleri "Yeni Sorumluluk-
lar Karşısında Mimarlık" başlıklı ulus-
lararası bıldirgeyle de evrensel dayanış-
ma sürecini başlatmış oldular...
Yarım yüzyıl önce
dünya mimarlanna ye-
ni görevler yükleyen
"umut ve sorumluluk
ortamı" acaba neydi?
Elberti ki 2. Dünya
Savaşı denen tarihin bu
en biiyük ınsan katli-
amınınartık "durmuş"
olması umudun da baş-
iangıcıydı.
Aynı katliama koşut
olarak yakılan, yıkılan.
yok edilen kentlerdek'
"uygarüktahribatının ~
da yeniden imar edil-
mesi ise insanlığın mı-
marlıktan temel bek-
lentisiydi...
Mimariar bu tarihsel
mısyonlannı elbette ki
önce "banşı savuna-
rak" yerine getırebılır-
lerdi. Bunu sağlamak
için de yine banşa vc
uygarlığa olan bağ lılığı
"küresel bir tutkuya"
dönüştürecek uluslara-
rası birdayanışmayı ör-
gütlemek. mimariar için
en temel ınsanlık göre-
vıydi. Nıtekim. ilerle-
yen yıllarda da UIA hep
dünya banşını savunan
kunıluşlar arasında et-
kin bir yer aldı. Sadece
savaşlara değil. çoğu
kez savaşlan da yaratan
ve insanlığın kültür. do-
ğa ve uygarlık değerle-
rini tehdit ve tahrip eden
sömürgeci ve yağmacı
politikalara karşı da
Mimarlık mirasının korunması eibette ki mimariığın ev rensel göreı teri arasında.
Ve var ki bunun sağlanabilmesi için fotoğraftaki "kültür varlığının" her iki
yanına apartman i/ni verenlerin de ajnı göreve "ortak"olmalan gerekiyor™
dünya mimarlannın "ortak sesi" olarak
etkin bir varlık gösterdı...
Şimdi, yüzyılımızın son büyük ulus-
lararası buluşması olarak gerçekleşen bir
kent zirvesinin hemen ardından. I Tem-
muz Dünya Mimarlık Günü"nün 1996
yılı gündemini de yine benzer hedefler
oluşturuyor. "YÖresel külrürlere, çevre
değerierine, temel hak \ eözgürlüklere ve
insanoğlunun ortak csenliğine" duyarlı
\e bağımlı bir kentleşmenin kavgasını
da verecek bırdün>a mimarlığı için. 2).
yüzvılageçerken ızlenmesı gereken ~ye-
ni politikalar" gündemi belırlıvor
Pekı. gerek (JIA (küre.sel ölçekte). ge-
rekse örneğin Mimariar Odası. (ulusal
ölçekte), mimar-
lığın bu "tarihsel
direnişjni" nasıl
yaşama geçirecek-
ler? Yağma yerine
uygarlığa hizmet
eden, kimliğe-küJ-
türe ve çevreye du-
yarlılıktan ödün
vermeyen; çatış-
mayı değil daya-
nışmayı. el koy-
mayı değil ortak
kullanımı özendi-
ren: kişisel rantın
toplumsal değer-
lerle sınırlanabil-
diği; uyumun ve
estetigin de yaşa-
nabilir bir çevre
için insana saygı-
nın temel koşulla-
rı arasında kabul
edildiği bir "mi-
marlık ortamını"
nasıl savunacak-
lar'.
Birincisi, eibette
ki mimariığın tüm
bu değerlere olan
bağımlılığını.yıne
mimariığın bir
"varoluş nedenî"
olarak gören ev-
rensel duyarlılığı
vekararlılığıısrar-
la "sürdürerek."
Bu anlamda "sür-
dürülebilir bir mi-
mariıgın'H
da temel
koşulu haline ge-
len: "riim toplum-
sal değerlerie bir-
likte, doğrudan
mimarlığı da yağ-
ma ve rant kültii-
rünün yozlastıncı
ilişki ve ttızakJan-
na karşı koru-
mak" ilkesinden
asla ödün verme-
yerek...
İkincisi ise özel-
lıkle HABITAT-
N'nın gündeme
getirdığı
4
*ortaJdık"ve "yapabiİirluJma"
gibı yeni kavramlan da ışte bu temel il-
keleri>a>amageçirebilmeyeyönelikbir
tutum \e sorumlu/uk içerisinde. "mi-
mariığın toplumsal yükümlülükJerinin
süzgecindengeçirerek"yorumlamaya ve
değerlendirmeye özen göstererek...
Bu nedenle denılebılır ki, her ülkede-
ki mimarlann ulusal meslek kurumlan.
devletlerin, hükümetlerin. yerel yöne-
tımlerin ya da diğer karar verici ve uy-
gulayıcı çevrelerin mimarlık ve kentleş-
meyle ilgili politikalannı "kent,çevre ve
topium yaranna" bir çizgiye çekebi Imek
için, önceJikle "karar süreçlerinde de-
mokratik ortakukJar" kurmaya yönelik
bir çaba ıçinde olmalılar.
Benzer şekilde yine HABfTAT-H'nin
"yapabilir kılma" hedefini de "mimar-
ca"yakalayabilmek için, kentı ve çev re-
yı biçimleyen süreçleri yağmacı güçle-
rin elinden veyönlendirmesinden kurta-
racak biryetki ve "denetim" hakkı kul-
lanımını bilimsel ve yasal kurallara bağ-
lanmanın savaşımını vermeliler...
'Toplum ve İnsaniık'
Mimar, devletve topium üişkileri
HABITAT-II'nin 1996>ılı haziran ayında
tstanbul'da gündeme getirdiğı "ortaklık" kavramı.
dünya mimarlannın 1948 yılı Haziran ayında
Lozan'da gerçekleştirdikleri Uluslararası Mimariar
Birliği (UIA) Kuruluş Kongresi'nde de "tartışma
gündemi" içerisinde yer almıştı.
I Temmuz 1948tarihli bu ilk bü)ük buluşmanın
"davanışma belgeleri" arasında yayımlanan ve
Zürih Federal Politeknik Okulu'ndan Prof. M.VV.
Dunkel'in kaleme aldığı rapordan yine o yıllarda
"üçüncü münakaşa konusu" şeklinde Türkçeye
çevrilen Lozan Kongresi gündemindeki "Mimar,
devlet, cemiyet (topium)" başlıklı bölüm şöyleydi:
("Arkıtekf" dergısınin 1948 yılı I. sayısından
alınmıştır.)
"'Üçüncü münakaşa konusu
MİMAR, DEVLET V E CEMİYET
Mimarlık mesleği memleketımızde
teşkilatlandınlmış mıdır'' Mesleki faaliyetiniz
hangi şekil altında icra edılmektedir?
Yavaş yava:> devlet ile umumı \e özel idarelenn
mimann en mühim mü\ekkılllerı olmalan
hasebiyle. mimann özel müşterileri azalmak
temayülündedir.
Dığer taraftan memur nızamnameleri, mimann
liberal karakterdeki faalıyerınin aleyhine olarak;
gıttikçe cazipleşerek nüfuzunu arttırmaktadır.
Bu vaziyette bir tehlike görüyor musunuz? Bu
durum mimann yaratıcı hassalarının serbest
gelişmesıne engel midir'.' Yok;>a bunu teş\ ık mi
etmektedir?
İnşa sanatı. mimar görevlerinin çoğalışı ve
programlarının mütenevvileşmesı
mecburiyetlerinden mutazarnrdır,
İhtisasın kurulnıası. veya diğer bir zaviyeden
mimar ekıplennin ihdası bu davavı halledecek
çareler midir'.'
Odevlerinin ehemmiyetine binaen. mimar bugün,
her zamandan daha zıyade cemiyetteki birinci
plandakı mevkiinı işgal etmelidir.
Bu mevkıi ne şekilde kuvvetlendirmelidir?
Mesleki davalanmızı vakından alakadareden bu
konular tizerinde mimarlanmızın da hassasıyetle
duracaklanna. ve Tiirk mimarlannın noktai
nazarlannı bildireceklenne eminiz..."
Bu noktada gündeme gelmesi gereken
bir başka soru da mimariığın böylesi bir
savaşımda "yalnız bırakılıp bıraküma-
>acagı"olsa gerek. Çevre ve uygarlık de-
gerlerine saygılı birkentleşmeden ve bu-
na doğrudan katkı koyacak nitelikfi ve
duyarlı bir yapılaşmadan asıl kazançlı
çıkacakiar "topium ve insaniık" olacağı-
nagöre, ılgilı diğer tüm kesimlerinde yi-
ne aynı hedeflere ulaşabilmek için "mi-
mariığa destek olması" gerekmez mi?
Bu sorunun yanıtını da yine HABI-
TAT-II'nin özel'likle "ortaklık" çağnsı-
na bağlı olarak vermek eibette ki anlam-
lı olacak. Eğer sorunlan ortaklaşa yaşa-
yanlar. çözümünde de ortaklaşa bir so-
rumluluk üstleneceklerse, buna en uy-
gun alan herhalde yine mimarlık olsa ge-
rek.Çünkü mimar, enınde sonunda "ken-
disine gösterüen yerde" ve yine "kendi-
sinden istenen büyüklükte" bir bınayı ta-
sarlamakla görev li sayılıyor.
Ne var ki o "yer" ve o "büyüklük" (ya
da konum, işlev vb. özellikler) önceden
saptandığında, toplumun genel "yaşama
ortamı" (yani HABITAT) çıkarîan he-
men hiç gözetilmemişse, mimann ve
onun meslek odasının bu tür bir tasanm
hizmetine karşı gösterebileceği "direni-
şe" de (başta karar vericiler olmak üze-
re) o yapılaşmayla ilgili herkesin "or-
fak" olması. HABITAT-M'nin yaşama
geçırilmesi demektır. Bunun dışında bir
ortaklık ise mimarlığa ve topluma değil.
yine yağmaya ve yozlaşmaya hizmet
edecektır.
J$te. böylesi biraşamada özellikle be-
Iediyelerin ve diğer "imaryetkisine" sa-
hip kurumlann. HABITAT-II'nin çağrı-
sına artık kulak vermeleri ve "mimari
çevreııin" yaratılmasına yön veren tüm
karar ve uygulamalann öncelikle "mi-
marlann demokratik katilımıyla" ger-
çekleşebilmesi için "dayanışma »eisbir-
l^i ortamını" yaratmalan gerekiyor.
ûyie görünüyor ki I Temmuz Dünya
Mimarlık Günü. İ996yılındaki "HABI-
TAT sonrası" gündeminde işte bu yö-
nüyle daha bir önem kazanıyor. Isaac
Asımm'un dediği gibi uygarlığı yok
eden değil. ona yine hizmet eden bir mi-
marlık için "toplumsal güçbirliginin"
belkı de tam zamanı.
Bu nedenle I Temmuz'larda artık sa-
dece mimarlann değil, uygar ve "HAB1-
TAT değerleri korunmuş" bir çevrede
yaşama hakkı olan herkesin "ortak mi-
marlık günü" olarak kutlanrrıalı...
Mimariar Odasfnın Jstanbul'daki 1
Temmuz etkinliklennde vurguladığı
"mimariığın toplumla buluşması" kavra-
mı da işte bu özlemi ıçeriyor. Hele, Kül-
tür Bakanlığı'nın Mimariar Odası'na
karşı takındığı "uygarhk dışı" davranış-
lardadikkatealınırsa. buözlem daha bir
önem kazanıyor ve "toplumsallaşı>or"~
'Alaya aldıklan
bile onu okur'
• Ankara'da EdebiyatçıJar Derneği'nin
düzenlediği 'Aziz Nesin Günleri' başlıklı
sempozyum suruyor
AN'KARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Edebiyatçılar Der-
neği Başkanı Mustafa Şerif
Onaran, "güJdürürken dü-
sündürmesinr bilen bir ya-
zar" olarak nitelediğı Aİiz
Nesin için. "Oülkesindekur-
tuluşu için, elinde süngü. cep-
hede ölen bir asker gibi, kale-
mi elinde öWü"dedi. Bir .Aziz
Nesin kitabı almanın, yolcu-
luğa çıkarken yanına su al-
mak kadar doğal olduğunu
söyleyen Onaran, "Alavaaklı-
ğı kişilerbile onu okur" görü-
şünü dile getirdi
Edebiyatçılar Derneği'nce
düzenlenen ve beş gün süre-
cek "Aziz .Nesin Günleri"
sempozyumu cumartesi gü-
nü başladı. Dernek Başkanı
Mustafa Şenf Onaran, açılış-
ta vaptığı konuşmada. Azız
Nesin "i "çaguı Nasreddin Ho-
:ası" olarak nitelendirirken,
Vesin'in. yaşadığı çağın ta-
ııklığını yapan onurlu birya-
:ar olduğunu söyledi.
Onaran. "Halkunızm yüz-
le60*ı apıaJdır" sözleri nede-
iyle kendisinın de yanlış an-
ıdığı Aziz Nesin'in zaman
mde haklı çiktiğinı v urgula-
3rak, "Halkımızın geri bı-
ıkrtnlmasından, karanlığa
ilmesinden vakınıyor: bun-
ın çıkar uman çirkin siya-
tçiyi eleştirmek isriyordu"
•di."
Sempozyumun sanat da-
ımanlığını yapan araştır-
ıcı-yazar Alpay Kabacalı-
Nesin'in askerlikten ya-
lığa uzanan yaşam serüve-
i anlatarak. konuşmasını.
ünlü yazann şu sözleriyle
noktaladı:
"Ben bir simyacmm. göz-
yaşlarımı gülmeceye çevire-
rek, dünvava sundum. Belki
de ben, bu in küleri yazabiie-
yim dhe bunca uzun yaşa-
dıın; saît bu öv küleri değil, bu
romanlan. bu m unlan. bu şi-
iıieri yazabilmek için ve dün-
yayı kanştınp düzeltmek ve
güzeUeştirmek umudu için.«"
Eleştirmen Feridun Andaç
da, Aziz Nesin taşlamalann-
daki halkı uyancı veaydınla-
tıcı söyleme ışaret efti. An-
daç. taşlamaları siyasal bir
mücadele aracı olarak kulla-
nan Nesin'in. "Hiçbirzaman
istekle, hevesle taşlama yaz-
madım, taşlama vazmak zo-
runda kaldım ya da bırakıl-
dım"söz!erini anımsattı. Ne-
sin'in son dönem taşlamala-
nnda toplumdakı değer yiti-
mine ve yozlaşmaya yönelik
eleştiriler getirdiğuıe dikkat
çeken Andaç, örnek olarak
Nesin'in "Masal"adlı şuyer-
gisini okudu:
"Ey benim ko> un gibi maz-
İum/Kuzu gibi masum / Yurt-
taşlarım! Ej bükemediği eli
öpen / El etek öpmekJe dudak-
lanaşuimavan/Yurttaşlanm.'
/ Bir üstekine kuzu / Bir altta-
kine canavar kesiien vurttaş-
larım! / Her masaldan alın-
malj bir ders / Ne vapalım ki
kimileri dersi / Anlıjor ters /
İstemiyorsan zartzurttan
buy rultu / Alkışlama öv le her
zartzutu. / Aldanıp alkışladı-
ğını sanarak y iğit./ Bir de ba-
karsın ki uvuz it."
Esperanza Fernandez, VaJencia Orkestrası ile bugün AKM'de
'Flsanenko yürekten söylenir'
Kültür Senisi- İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı tarafın-
dan düzenlenen 24. L'luslaru-
rası îstanbul Müzik Festiva-
lı'nin ağırladığı en önemlı or-
kestralardan biri olan Valenci-
a Orkestrası bugün ve yarın
Atatürk Kültür Merkezfnde
vereceği konserlerle müzikse-
verlerle buluşuyor.
110 kişilikdev orkestra. bu-
günkü konserinde şef Manuel
Galdufun yönetımi v e mezzo
soprano Esperanza Fernan-
dez'in solıstliğınde Albeniz v e
Manuel de Falla'nın yapıtlan-
nı seslendırecek.
Fernandez. de Falla'nın ün-
lü çingene flamenko sanatçısı
Pastorya Imperio'nun ısteği
iizenne besteledıği 'El Amor
Brujo' adiı yapıtı yorumlaya-
cak.
1995 te Endülüs Gençlik
Orkestrası ile aynı esen ses-
lendiren ve kaydını yapan sa-
natçı, aynı yıl Endülüs Fla-
menko yanşmasında birınci-
lik ödülünü de kazandı
Babası Curro Fernandez in
kurucusu olduğu ' Fernandez
Ailesi' grubuyla ilk kez 14yaşın-
da sahneye çıkan sanatçı. Av mpa.
Japonya ve Hindistan'a turneler
yaptı. 1992'de ünlü flamenko gı-
tarcıRaeodeLuciaileAlmanva'da
bırlikte sahne aldı.
-Daha önce İstanbul'a geldiniz
mi?
FERNANDEZ- Ev et 8,9 yıl ön-
ce gelmıstım.
- Hangi programla gelmiştiniz?
FERNAN'DEZ- Marıo Maya
grubu ile Açıkhava Tiyatrosu'nda
bir flamenko gösterisine gelmiş-
tim ve gösteri sonrası îstanbul'da
sadece bir gün kalabılmiştım. O
yazden bu ikinci fırsarta konser-
den iki gün önce geldim bu güzel
şehri gezebilmek için.
24.H8SURMİISI
ISTMItBL
M02(K FESTİVAÜ
- Bu kez ünlü Onjtıesfa de Vklen-
cia ile sahne alacaksınız, de Fal-
la'nın El Amor Brujo adlı eserini
seslendireceksiniz. Bu parçanın
vorumıı ile ilgili düşünceleriniziöğ-
renebiür miviz?
FERNANDEZ- Ben normalde
bir flamenko sanatçısıyım . İki yıl
önce Anda Lucıa Orkestrası ile ça-
Iıştım bu bir orkestra ile ilk çalış-
mamdı. Bu çalışmadan önce fla-
menko söylerken benı dinlemiş-
ler ve De Falla nın ölümünün 500.
v ılında bu orkestra ile onun parça-
sını seslendirmem istendi.. De
Falla bueseri birçmgeneolan Pas-
torya İmperio için bestelemiş. Her
zaman bu parçayı sopranolar ses-
lendirmiş, benim çingene olduğu-
mu duyunca daha çok ılgilendiier
ve 500 yjJ sonra ilk kez bu parça-
>ı bir çingene flamenko sanatçısı
seslendirdı.Tabii kı bundan büyük
gurur duydum.
- Ödülİer kazanmış bir flamen-
ko sanatçısı olarak 110 kişilik Or-
questa de Valencia ve şef Manuel
Galduf ile çalışmak yorumunuzu
etkilemiyor mu?
FERNANDEZ- Farklı ama be-
nim çok hoşuma gidıyor kendimi
çok ıyi hissediyorum. Flamenko
da sınır yok, nota yok klasik mü-
zik ise yazılmıştır en büyük fark
bu. Ama benim için söylerken
hıçbir fark yok çünkü aynı duygu-
larla aynı yürekle söylüyorum.
Müzıği hissediyor ve sesımle his-
seftiklerimi aktanyonım.
- Peki bize ne gibi bir müzik eği-
timi aldığınızı ve şarkı söylemeye
nasıl başladığınızı anlafır mısınız?
FERiNANDEZ- Hiçbir eğiti-
mim yok hiç bir nota bilmeden na-
türel söylüyorum. Flamenko söy-
lemek için notaya, eğitime gerek
duymayız. Bu halkımızın sesidir,
yüreğinle söylersin. 9 yaşında
dansa başladım 12 yaşımda ise
profesyonel olarak şarkı söyleme-
ye başladım. Şu anda 30 yaşında-
yımyani J 8 yıldır söylüyorum.
- Hâlâ dansediyor musunuz?
FERNANDEZ- Sadece flamen-
ko söylediğim zamanlar dansçıla-
ra eşlik etmek amacıyla birkaç fi-
gür yapıyorum.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yarın İki Temmuz
"Mescidde nyâ-pîşeler etsin ko riyâyı,
Meyhaneye gelkim ne nyâ var, ne mürâyi.."(")
Bu iki dize d/van şiirinın gazel ustalarından biri ol-
duğu kabul edilen Şeyhülislam Yahya'nın.
Yanlış okumadınız.
Yahya efendi yıllarca Anadolu ve Rumeli kazasker-
liklerinde bulunduktan sonra üç kez şeyhülislaml/k
makamına getirilen, kuşkusuz dini bütün, bir şaır.
Yalancının, gösterişçinin, mescıdi kişiselleştirme
esnafının suratında çağlar boyunca tokat gibi patla-
yan bu d/zeleri öfke ürunü olarak düşünebılinz belki.
Ama kaynağındaki tepkiyi gözardı etmeme koşu-
luyla.
Çünkü şairce düşünürtükten kaynaklanan bu tep-
ki, mescidi/dini kendileri ya da toplumsal katmanla-
rı yararına çıkar aracı olarak kullananlara/kullanmak
isteyenlere karşıdır.
Benzeröfkelenmelerin, Şeyhülislam Yahya'dan yıl-
lar sonra gelen başka bir şairi, Mehmet Akif'ı ilke-
lerini benimsediği ideolojiyi hırpalamaya kadar gö-
türdüğünü biliyoruz..
"Sığmıyor işler en büyük endâzeye artık
Saltanat namına, din namına maskarahk"
*
Yarın iki Temmuz
Egemen sınıflann dümen suyundaki politikacılar. ki
güneydoğudaki acıların meyvelerini de kullanan on-
lardır, 3 yıl önce Sıvas'ta işlenen toplu cinayeti unut-
mamızı istiyor bizden..
Dinsel olanı ideolojik olana çevirmenin ustası Is-
lamcı akıma karşıtlığın birincil gereği şu:
Şeyh Bedrettin'den, Şeyhülislam Yahya'ya, 31
Mart'tan Hilafet Ordusu'na, Kubilay olayından Sı-
vas'a kadar uzanan kaç yüzyılın savaşımında "vaka
nüvist"\r\ görmediğini görerek tarihsel gerçeklerı gün-
demde tutmak.
Bir yazımda değinmiştim.
Erken CumhuriyetdönemindeOsmanlı'dan kalma
"Maddi üretim araçlannı elinde bulunduran katman-
lara dokunulamadığı için" bilimi öncü olarak kabul
eden yeni güçler açmazda kaldı. Dönemın oluştur-
duğu / geliştirdiği "yenisınıf" Kemalizm gösterip sağ
vurma becerisini kazanmıştı çünkü. Tek partı döne-
mi eğitiminin 1946'ya kadar iğneyle kuyu kazar gibi
sağladığı birikimin, imam-hatip okullarının açılma-
şıyla güç yitimine uğraması bundandır. Yoksa Hasan
Â/i Yücel'lere, Hakkı Tonguç'lara karşı ReşatŞem-
settin, Tevfîk lleri gibilerinin barınması mümkün olur
muydu bu ülkenın eğitim politıkasında..
Adnan Menderes gibi "Siz istersenız hılafetı bile
getırebılırsınız" diyebilen yalancı pehlivanlar. Kenan
Evren gibı çağdışı eğit/m şampiyonları barınabılırler
miydi?
Sıvas toplu kıyımını ilkel düşmanlık duygulanna
kapıldığımız için değil, "Cumhuriyet Sıvas 'ta kurul-
du, Sıvas'ta yıkılacak" diye diye ağızları köpürenle-
nn "Laiklik bitecek - Şeriat gelecek" diye saatlerce
haykırabilme ortamı bulduklan için unutmayacağız:
Kurtuluş Savaşımızın ilk örgütlenme evresinde para-
lı askerlerle 'W/s/e?OAo't/sü"oluşturarakemperyaliz-
min güdümüne giren sadrazam efendılen. dahıliye
nazırlannı unutmadığımız gibi..
Mustafa Kemal ve arkadaşlanna "ıdam fetvası"
veren şeyhülislamları, unutmadığımız gibi.
Evet, yarın 2 Temmuz.,
Asım Bezirci yı Metin Altıok u Behçet Aysan'ı
ve öteki sanat adamlannı, semaha çıkan Alevi genç-
lerini 3 yıl önce çekip kopardılar aramızdan.
Kalanlarımıza bakalım:
Soluğumuz yerinde mi...
(*) "Gösterişt huy edınenler mescidde nya yapadursunlar
— Meyhaneye gel sen, çunku burada ne nya var, ne mura-
yı.."(Çev: Abdülbaki Gölpınarlı).
Edebiyatçılar
Derneği 1996
ödülleri verildi
ANKARA(ANKA>-29
haziran akşamı Edebiyat-
çılar Derneği 'nin gelenek-
sel onur ödülleri. çağdaş
yazınımızın gelişmesıne
katkıda bulunmuş 8 şair ve
yazara. düzenlenen bir tö-
renle verildi.
'Büyük Tiyarro'da ger-
çekleşen törende bu yılın
onur ödüllennı alan Mina
Urgan, Arif Damar ve İs-
met Zeki Eyüboğlu hazır
bulunurken. Atilla flhan ,
Nezihe Meriç. Nermi Vy-
gur, Memet Fuat \ e Can
Yücel eeceve katılamadı-
lar.
Küştü Asyah'nın. .Aziz
Nesin' in "Coşumeular" şi -
irini seslendirmesiyle baş-
layan törende ilk ödülü
alan Arif Damar vaptığı
konuşmada "'Kaücı şairler
hep dünvav ı değiştirmek is-
te\enlerdir"dedı. Ödülünü
Muhsine Helimoğlu'ndan
alan IsmetZeki Eyüboğlu.
Türkıye'de son ellı yıldan
ben 'düşünen insan' verı-
ne . "sırtında vük taşnan
devlethamalı'v etı^tırilmc-
ye çalişıldığını savundu.
Mina (Jrgan ödülünü Prof.
Sevda Şener'den alırken
kültürün evrensellığı üze-
rine vaptığı konuşmasında
"Kimi cahillerin sandıkla-
rı gibi kültür ufusal değil
evrenseldir" dedı. Törene
sağlık sorunlan nedeniyle
katılama>an Can Yücel
gönderdığı mesajda "Bu-
güne kadar damgalı bir
eşektim. ödülünü/ savesin-
de altın madalvalı bir eşek
oldum" dedı.
Ödül törenınde Atilia İ'-
han'ın ödülünü Bılgı Yavı-
nev i Yönetıcisı Mahmut
Göleli alırken. Nezihe Me-
riç'in ödülünü kızı Gülsün
Şengil, Memet Fuat'ın
ödülünü eleştirmen Feri-
dun Andaç. Nermı Uv-
gur'un ödülünü ise araştır-
macı-v azar .\Jpa> Kabaca-
lı aldı."
Foça II. Uluslararası Yaz
Miızik Okulu
• Kültür Senisi - Foça Belediyesi ve Maria Rita Epık
sponsorluğunda düzenlenen Foça II. Lluslararası Yaz
Müzik Okulu. 19-28 ağustos tarihleri arasında Club
Mackerel Tatil Köyü'nde gerçekleşecek. Flütte
dünyanın ilk on flütçüsü arasında ver alan "Gülşen
Tatu", piyanoda devlet sanatçısı Gülsüı Onav ve
viyolada BBC Senfoni Orkestrası başvivolacısı
Ruşen Güneş'ın eğitim vereceği yaz müzik okuluna.
Türkıye'den ve dünvadan çok sayıda öğrencı
katılması beklenivor. Dünyanın pek çok verınde
gelenek halini almış. olan yaz müzik okullannın
ülkemizde de kurumlaşması için düzenlenen bu
önemli etkinlik sayesinde, vurtdışındaki
yaz okullarına giden öğrencıler aynı eğıtimı
ülkelerinde görme. hiç gideme>en öğrenciler ise
uluslararası sanatçı ve eğitmenlerle çalışma ve
kendilerinı geliştirme şansına. Foça'nın doğal
güzellikleri içınde sahip oluvorlar.
TC Valiliçi Özel Maria Epik Müzik Kursu'nun telefon
numarası: (232) 445 38 78 - 445 38 80.