Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 MAYIS 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVtN İLYASOĞLl
Alkışlar gençlere..İstanbui Devlet Senfoni Orkestrası'nın
gençlik konserleri heryıl olduğu gibi
iki gün üst üste ayn solistlerle yapıldı.
Şef I. lonescu Galati. yıllann verdiği
deney imle her bir solistin soluğuna,
nabız atışına göre uyum sağladı. Ne de
olsa bu gençlerin çogu ilk kez orkestra
ile çalıyordu ve ilk kez onca yıl
dinleyip özendiği senfoni orkestrasının
artık dinleyicisi değil de solisti
oluyordu. Böylece tatlı bir telaş içinde.
bu tarihi günün özgeçmişlerine iyi
anılarla geçmesine çaba gösterdiler.
Gönül ister ki daha sık gençlik
konserleri olsun. onlara daha sık
fırsatlar taninsın.
Neyse ki artık konservatuvarlarımızda
disiplinli çalışan gençlik orkestralan
başanlı konserler vermeye başladılar.
Mimar Sinan Üniversitesi ve İstanbui
Üniversitesi konservatuvarlan gibi.
Ancak yeni sahneye çıkan genç
solistlerin profesyonel bir orkesrra
eşliğinde konçerto çalmalan bir başka
olay. Bu nedenle büyük
orkestralanmızın bu gençlere daha çok
zaman ayırabilmesi. belki de zarnan
zaman gün ortası konserleri
düzenlenmesi ne kadaryararlı olur.
Istanbul'da bu hafta sonu dinlediğimiz
genç solistler. kimi orkestra solisti
unvanını taşıyanlardan çok daha
üstündü.
Kendini kanitlamanın tutkusu ile
disiplinli çalışmanın sonucunu
sergilediler. Üç piyanist. bir çellist. bir
viyolacı. iki klarnetçi ve birobuacı ile
bir flütçü katıldı konserlere. Geçen
y ıllarda birçok yetenekli kemancı ve
çellist tanımıstık bu konserlerde.
Ancak nicedir hiç genç şancı
çıkmaması da dikkatleri çekti!
İki günün özetinde en tamperamanı
yüksek sanatçı, piyanist Birsen l lucan
(1970) oldu. Iddiaİı ve yüksek
tamperamanına yakısan bir piyano
konçertosunu (Çaykovski no. I)
tertemiz bir vomm ve piyanistlik
kolaylıgı ile sundu. Sanki ona kimse
"Konser brtti" demese daha saatlerce
aynı enerji ile çalabilirdi. Son bölümde
Esra Seda Içan
tempoyu hızlandırması bazı kavramları
tehlikeye soktu. ancak ikinci bölümde
Çaykovski çalmanın inceliklerini güzel
yansıttı. Birsen. pariak tekniği vc
doludizgin coşkusuna müziğin
düşünsel yönünü de eklerse yannlarda
adından çok söz ettirecek. Müziğin
gizemi ne de olsa tuşjarın ardındaki
büvülü bir dünvada saklı.
Emre Elivar
/
stanbul'da bu hafta sonu
dinlediğimiz genç solistler, kimi
orkestra solisti unvanını
taşıyanlardan çok daha üstündü.
Kendini kanıtlamanın tutkusu ile
disiplinli çalışmanın sonucunu
sergilediler.
JT TTer yıl olduğu gibi iki gün üst
r—t üste ayn solistlerle yapılan
JL A. konserlerde şef lonescu Galati,
yıllann verdiği deneyimle her bir
solistin soluğuna, nabız atışına göre
uyum sağladı. Üç piyanist, bir çellist,
bir viyolacı, iki klarnetçi ve birobuacı
ile bir flütçü katıldı konserlere.
Bir diger başanlı solist. flütçü Esra
Seda Uçan (1977) oldu. Flütü ile dans
eden. bedeninden aldığı gücü soluğuna
yansıtan bir sanatçı. Özcnle çalışmış.
kısacık müzik geçmişine karsın
tekniğin mekanik yönünü çözmüş.
Mcrcadante'nin flüt konçertosunda
lirik bölümün duyarlılığı kadar Rondo
Russo'nun zengin ezgiselliğini
eoskııyla duyurdu. Orkestra da bu az
tanınan yapıtta ustaca bireşjik
sergiledi.
Piyanist Özlem Ebesekl 1970) tertemiz
seslendirdiği Grieg konçertosuyla
disiplinli bir sanatçı olduğunu
kanıtladı. Yumuşak birtuşe kazanmış.
teknik zorlııklann üstesinden gelmiş.
Belki biraz daha tutku. biraz daha
coşku kazanması gerekiyor.
Çellist Efe Baltacıgil (1978). güzel bir
ton ve dramatik biranlatımla Faure'nin
dokunakh Elegie'sini seslendirdi.
Başladığı noktadan aynlmadan ve hiç
abartmadan tamamladı parçayı.
Piyanist Emre Elivar (1976), piyanist
yeteneğini sergilemek için
Gerslmin'in Rhapsody in Blue adlı
yapıtını seçmişti. Caz coşkusuyla,
değişken ruh hallerini başanyla
yansıttı. Yumuşak tuşeye ve saglam bir
tekniğe sahip olmuş. Giderek orkestra
ailesi ile daha da uyumlu birdeneyim
kazanacak. Iş ki daha çok konçerto
calabilme fırsatını bulsun.
Aslı Engiıı (1975) ve Aylin Ensoy
(1976) Krontmer'in iki klarnet için
konçertosunu başanlı bir eşleme ile
seslendirdiler. Onlarda giderek sahne
telaşlarını yenecekler mutlaka. Böylece
orkestra ile söyleşilerinde daha
yumuşak. daha anlamlı biralışveriş
kazanacaklar.
Viyolacı Evrim Baçtaş (1977)
çalgısının dogasında varolan güzel
şarkı soyleme yeteneğini ögrenmiş bir
sanatçı. Çalgısına ruh katabilmeyi.
onunla aynı ezgiyi yaşamayı başardı.
Orkestra ile birlikteliği giderek biraz
daha saydamlaşırsa önemli bir viyolacı
kazanmış olacagız.
Ayşin Kiremitçi, Mozart'ın ünlü obua
konçertosunu titiz oiduğu kadar biraz
da tedirgin seslendirdi. Obuanın güzel
şarkı söyleme becerisini yıllar geçtikçe
keşfedecek. sahne alıskanlığı edindikçe
çalgısıyla özleşecek.
Bu arada genç sanatçılann
özgeçmişlerini yazarken birileri onlara
yol göstermeli. Belki de senfoni
orkestrasının yönetimindekilere düşer
bu iş. Henüz işin başındaki bir sanatçı
tüm sayfa boyu bir özgeçmiş veriyorsa.
biraz ünlendi mi yaşamöyküsü bir
bütün kitapçıgı kaplayacak demektir.
Tüm gençleri kutlarken onlan
yetiştiren ögretmenlerine ve onlara
kanat geren orkestra üyelerine (ne
denli yorgun düşseler de) teşekkür
etmemiz gerek.
AHMETSAY
ANKARA - Yapıtından bölümler seslen-
dirilırkendınleyicılergözyaşlannıtutamı-
yordu ve bu yapıtın bestecisi olarak pod-
yumaçagrıldığındaherkesayağakalkıyor.
onu coşkuyla alkışlıyordu. Müzik alanın-
daki demokratik savaşıma onun kişiliğin-
de duyulan saygı ve sevgiyle sınırlı degil-
di bu gösteriler: Bir bestecinin kırk yıldan
berı sürdürdügü özverinin halk tarafından
onaylanışıydı. MuammerSun. podyumda
dinleyicileri selamladığı sırada. insanlar
kıvançtan. sevinçten aglıyor. onu ısrarla.
dakikalarca alkışlıyor. haykırarak yürek-
ten selamlıyordu.
"Kurtuluş" filminin müzigi. artık bir
konser yapıtıdır: Orkesrra eşliğinde karma
koro tarafından konser salonlannda sıkça
seslendirilmekte, müzik kurumlarımızın
yurtiçi turnelerinde konser programlannın
başına oturtulmaktadır. Geçen hafta CSO
Salonu'nda Ankara Devlet Konservatuva-
n'nın "60. Yıl Kutiamasrnda da bu kon-
ser müzıginın "Direniş", "Özveri" ve "k-
mir'in Daglannda" bolümleri. şef Hik-
met Şimşek yönetımindekı konservatuvar
korosu ve orkestrasmda seslendirildi.
Hikmet Şimşek hocamız. aynı zamanda
çok yetenekli bir konuşmacı: 60. Yıl Kut-
laması'nın "müzik" ve **tören"e ılişkin
yönlerini doğaçtan yaptığı konuşmalarla
kaynaştırtrken, 1936'da Atatürk'ün buy-
ruguyla kurulan konservatuvann heyecan
uyandıncı serüvenini, "Kurtuluş" müzi-
gının anlamıyla bütünleştirdi.
Böylece. müzikle birlikte başka bir tat
bulan "tören konuşmalan". içtenlıkli bi-
çimde dile getirilen gerçekler olarak yeri-
ne oturdu.
Ögrenciler adına Aysun Işımer'in "bel-
letilmiş sözJer"den oluşmayan konuşma-
sında. müzmin sorunlarvurgulandı: Yirmi
beş yıldır yapımı tamamlanmayan. sadece
dış duvarlanyla bekleyeduran. kısa bir sü-
re sonra göçeceğinden kaygı duyulan
"Konservatuvar Konser Salonu"nun ta-
mamlanması. okulun gereksinimlerini kar-
şılamayan. bilgisızce planlanmış binadaki
yetersızliklerin gidenlmesi. mezun olan
'SO Salonu'nda Ankara Devlet Konservatuvarfnın "60. Yıl
Kutlamasf'nda Muammer Sun'un 'Kurtuluş' filminin müziği
seslendirildi. Konservatuvar müdürü Prof. Erol Gömürgen,
konservatuvann Cebeci'deki 'özyuva'sının geri verilmesini istedi.
genç sanatçıların "bütçe. ödenek. kadro"
gibi bılinen nedenlerle işsiz bırakılnıası ve
biryığın öteki temel sorun...
Bütün bu olumsuz koşullarda başanlı
çalışmalanyla tanıdığımız konservatıısar
müdürü Prof. Erol Gömürgen ise, kısa ko-
nuşmasmda hem ögrencilerın dileklenni
destekledi hem de yılan hikâyesıne dönen,
konservatuvann Cebeci'deki "Öz>u>a"sı-
nın geri verilmesini istedi.
Bu tören fırsatı dolayısıvla Hacettepe
Cniversıtesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman
Saglam ve Kültür Bakanı Dr. Agâh Ökta>
Güner tabii ki konuştu. "Ödenek, bütçe
vs." sıkıntılan rektörlüğün de başlıca soru-
nu olduğu için, konservatuvann rektörden
fazla bir istemi olamazdı. tüm rektörler-
den beklendıği gibi "demokratik kararlar
almak"tan başka...
Oysa Güner'in konuşması dinleyicileri
şaşırttı: "Itiraf etmeliyim ki" diye başladı
Sayın Bakan. "Cebeci'deki konservatu\-ar
binasının elden çıktığını burada öğren-
dim"
Maruzatımızı arz edeliın efendım: Ta-
nınmış bir Alman mimar tarafından Selçuk
mimarisindenesinlenerek 1930'lııyıllarda
>apılmış olan Ankara Devlet Konservatu-
van binası. !982'den beri Mamak Beledi-
\esi'ncekullanılmaktadır. Okulun hastane-
ye benzeyen yeni binasının yetersizligi yü-
zünden. birkaç ana sanat dalının Cebecide-
ki eski ama güzel binada çalışabilmesi için
ginşimlerde bulunulmuş. 14 yıldan beri
basında belki 14 bin yazı yeralmıştır. "Öz-
yuva"da 1982 öncesı piyano derslerinın
yapıldığı ünlü "döner odalar'Man bugün
yazı makinesi çatırtıları yükselmektedir.
Heyhat. ne yer kaldı ne konservatuvar! Cs-
tüne üstlük. okul I982'de YÖK kapsamj-
naalınmış. Hacettepe Lmversitesi'nebağ-
lanmıştır. Özyuva'nın geri verilmesi konu-
sunda. Ankara Büyükşehir Belediyesi ile
Mamak Belediyesi'nin ve Kültür Bakanlı-
ğı'nm sosyal demokratların elinde olduğu
yıllarda da gırişımler sonuçsuz kalmıştır.
Agâh Bey bu sorunun çözümüne katkıda
bulunabilirse müzıkçiler olarak büyük se-
vinç duyarız.
Ana, acılar içinde,
19 Mayıs 1996da Bilkent Senfoni özel
bir konser sundu. Dogru bir takvim. ama
biraz sıkıcı bir pıogram: Zemlinsky" nin 20
yaşındayken besteledigi re minör senfoni.
Mendelssohn'dan "BirVazGecesiRmasr
ve konserin ikinci yarısında Schubert'ten,
solocular. koro \e orkestra için "Stabat
Mater". Müzik tarihi kitaplarında Zem-
linsky. çağdaş müziğin öncûlerinden
Schönberg'e altı ay ders vermiş olmakla ve
kız kardeşinin Schönberg ile evlenmiş bu-
lunmasıyla tanınır. Zemlinsky'nin bu bi-
çem kimlıginden yoksun. sıİcıcı "Senfo-
ni"sine gelene kadar. Türkiye'de seslendi-
nlme önceliği bulunan nice orkestra yapı-
tı vardır: Başta bizim bestecilerimizin ya-
pıtları!
"Stabat Mater", tam anlamıyla Hıristi-
yan kültürünün geliştirdigi "dinsel** bir
müziktir. Solocu seslerin, koronun ve or-
kestranın katılımıyla gerçekleştirilen bu
görkemli müziğin bestecileri arasında Jos-
quin, Palestrina, A. Scarlatti Pergolessi,
Ha> dn, Schubert Rossinu Verdi, Poulenc ve
Penderecki bulunuyor.
Konusu, çarmıhagerilmiş Isa'nm karşı-
smda Men-em Ana'nın duydugu acılardır:
"Ana, acılar içinde ayakta dunıyordu." İki
bin yıldan beri kuşaktan kuşaga taşınan ev-
rensel birsızı... Scbubert. kontrapunkt tek-
nigini (ömegin koroya yüklediği fug sana-
tınm inceliklerini*yapıtın bütününde ken-
di lirik anlatımıyla (Lied'in melodik zen-
gınligiyle) kaynaştırmış ve ortaya 12 bö-
lümden oluşan derin. duyarlı ve çarpıcı bir
müzik çıkmıştır, "Ana, acılar içinde a>ak-
tadunıyordu" teması üzerine...
Söylemeden edemeyecegim: Biz de
ayakta duruyoruz acılar içinde. Bizim de
anamız babamız var. Acı çekiyor olmalı-
lar. Umutlanmızçannıhagerildi. Amahâ-
lâ ayaktayız. Yok mu bizim durumumuzu
anlatacak bir Schubert'.'
Geçen haftanın başka bir önemli müzik
etkinliği CSO'dajjerçekleşti: Genç orkest-
ra şefimiz Naci Ö^güç (1964). Beettıoven,
A. Marcelk) ve Çaykovskfnin orkestra ya-
pıtlanndan oluşan dolgun bir programı ba-
şanyla yönetti. Beethoven'ın 5. Piyano
Konçertosu'nun solisti Kamerhan Tu-
ran'dı(dog.l965).
Yazımı bu satırlarla tamamlamak zorun-
da olduğum için. bu iki yetenekli müzikçi-
miz üzerinde başka fırsatlarla genış biçim-
de duracagım. Bir gerçegi belirtmekle ye-
tiniyorum şimdilik: Keşke Naci Özgüç gi-
bi 50 tane. 100 tane genç şefimiz. Kamer-
han Turan gibi 100 tane piyanistirniz olsay-
dı...
IZDSO'danflkyazısüsleyen dinleti...
Özlem Esen
ÖNDER KÜTAHYALI
İZMİR - Sevgilinin yanagı gibi olmayan
gül güzel olmaz
Şarapsız bahar güzel olmaz.
Evet. Şiraztı Hafız bir gazelinde böyle di-
yor. Yukandaki dizeleri. rahmetli sanat biiyü-
ğümüz Ruşen Ferit Kam'ın eski bir radyo
konuşmasından ve kendi çevirisiyle aktar-
dım. Peki şarapsız bahar güzel olmaz da mü-
ziksiz bahar güzel olur mu'.' Elbette hayır.
19401ı ve 501i yıllarda Cumhurbaşkanlı-
ğı Senfoni Orkestrası. dinleti mevsimini.
Havdn'ın "VedaSenfonisi" ile kapatırdı. Şim-
di orkestralanmız. özellikle genç kuşaklara
yönelik 'bahardinletileri' sunuyor; ŞeniyıT
dinletilerimiz de var. Mutlu bir aelişmedir
bu.
IZDSO'nun yıllık program kitapçığında 1
haziran tarihınde yapılacağı duyurulan Bahar
Dinletisi. topluluğun Güney Kore gezisi ne-
deniyie 16. 17. 18 mayıs günlerıne alındı vc
müzikseverlerden büyük ilgi gördü.
EÜ 17. Spor ve Sanat Şenlikleri çerçeve-
sinde verilen dinletileri. Görer Ajkal \önet-
ti: solocu. gitariM AlirioDiaz'dı. Programda.
E. Chabrier'nm "Espana"sı. J. Rodrigo'nun
gitar konçertosu ("Aranjuet1
"). Rossini'nın
"Se*il Berberi" operası uvertürü, \S. VVald-
teufel'in "Patenciler" valsi. Dvorak'ın 1 ve
• IZDSO'nun Bahar Dinletisi'ni Gürer Aykal yönetti; solocu,
gitarist Alirio Diaz'dı. Aykal, duyarlı bir müzikçi ve usta bir şef.
Onun yönettiği İZDSO, bütünüyle doyurucu olan nitelikler
kazanıyor. Sanatçı, her ölçüde müzik yapıyor ve ortaya koymak
istediği güzellikleri orkestradan rahatlıkla alabiliyor.
2 sayılı Slav Danslan. J. Brahms'ın 6. Ma-
car Dansı ve J. Strauss'un "Imparator" val-
si vardı.
Regine Sainz de la Maza ve Andre Segmia
gibi ünlülerin ögrencisi Alirio Diaz'ı Izmir-
liler yakından tanıyor. Öğretmen ve müzik
yazan rahmetli SdahattinGöktepe'den yıllar
önce aldıgını bilgiye göre Diaz. iznıir'e ilk
kez 1952"de Rodrigo ile birlikte gelmiş ve o
yıllarda henüz bilinmeyen gitar konçertosu-
nun adagıo bölümünü. bestecinin piyanosu
eşliğinde seslendirmiş. Venezüella'nın bu
yaşlı sanatçısı, gitan hâlâ güzel çalışor; ama
güç pasajlarda biraz sıkışıyor. Aslına bakılır-
sa dinletinin odak noktası Diaz ya da Rodri-
go'nun konçertosu degil. gurur kaynagımız
Gürer Aykal'dı.
Aykal. İZDSO'nun kurulıışunadestek ver-
miş. ilk 15 yıl içinde orkestramızla senfonik
müzik dağanmn önemli yapıtlannı seslen-
dirmişti. Zaınanla çalışmaları yoğunlaştı: Iz-
mir'e daha az üdir oldu. Sanırını kendisini
son kez üç yıl önce dinlemiştim.
Aykal. duyarlı bir müzikçi ve usta bir şef.
Onun yönettiği İZDSO. bütünüyle doyurucu
olan nitelikler kazanıyor. Sanatçı her ölçüde
müzik yapıyor ve ortaya koymak istediği gü-
zellikleri orkestradan rahatlıkla alabiliyor.
Sunulan yapıtlarda Aykal, gürlük paletini
geniş tuttu. Sık sık şaşırtıcı zıtlıklar aradı.
Yaptığı vurgular çarpicıydı. Tempoyu esne-
tişi, zaman zaman aşm ağırlaşmalar ya da
hızlanmalar. yüksek bir beğeninin yansıma-
sıydı. Orkestra dokusu içinde öne çıkarılma-
sı gereken her şey rahatça izlenebiliyordu.
Özetle söylersek sanatçı. belki güncel ya da
yüzeysel amaçlarla yazılmış parçalardan.
yüksek nitelikler taşıyan ve dinleyene heye-
can veren bir müziöi başanyla ortaya çıkar-
dı.
Candan kutlamak istediğim değerli sanat-
çı. umarım bundan böyle daha sık İzmir'e
gelir ve bizc Brahms'ın. Çaykmski'nin. De-
bussy'nin. Ra%el'ın. Erkin'in.Sa>gun'uneş-
siz yapıtlanndan örnekler sunar.
Geçen hafta izmir'de güzel bir arp resitali
de vardı. DEÜ Devlet Konşervatuvan'nı bi-
tirmiş olan Ozlem Esen, HL Devlet Konser-
vatuvan"nda Doç. Kaysu Doğansoy ile yaptı-
ğı yüksek lisans çalışmasımn mutlu sonuçla-
nnı sundu. Program. V. Posse, G. B. Pescetti,
C.Debussy,M.Tourniergibi bestecilerden se-
çilmişti.
Genç sanatçı, arpta büyük aşama yapmış:
son derece müzikal çalıyor. Tonu. yerine gö-
re dolgun ya da iyice yumuşak. Sanınm, elin-
deki arpta bazı teknik aksamalar vardı. Bu-
nadeneyimsizliğinheyecanıdeeklenincekü-
çük pürüzleroldu. Ne var ki Esen. yaptığı ses-
lendirmeyle gelecekte dinleyeceğimiz usta
arp sanatçısını muştuluyordu. Özlem Esen
açısından bu başannın sevinci yazık ki kısa
sürecek. Yüzlerce genç gibi o da "hangi or-
kestra ahr". "hangi konservatınar iş verir*
gibi kaygı dolu sorularla umutsuz bir bekle-
yiş dönemini yaşayacak.
Üzücü olan başka bir nokta da arp resitali
gibi az görülen bir etkinlige, İzmir'de odak
noktası sayılan müzikçilerin ve mesleği mü-
zik olan öğrencilerin ilgi göstermemesiydi.
Hatır gönül için gelen. sık sık esneyen ve bö-
lüm aralannda alkışlayan yapay bir dinleyi-
ci önünde. ayrıca yansından fazlası bos. bir
salonda çalınak. hiç de iç açıcı olmasa gerek.
Ne yer kaldı ne konservatuvar
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FÜAT
Kitap Kapakları
Remzi Kitabevi'nin "Dünya Muharrirlerinden Ter-
cümeler Serisi"nde yayımlanan kitapların fiyatlan
sırtlarında yazardı: 50 krş.
incecik şeyler değil... 150 sayfa, 200 sayfa...
Kapaklar iki renkti: Dışta siyah çerçeve. içinde çift
çizgili kırmızı çerçeve... Kapaktaki yazıların bazıları
kırmızı, bazıları siyah... »
Fransa'daki ünlü Gallimard Yayınevi'nin kitapları
örnek alınmıştı herfıalde.
Yaşar Nabi yayımcılığa başladığında bu ucuzluk
dönemi geçmiş, her şey pahalılanma yoluna girmiş-
ti. Varlık Yayınlan 1 liranın üstüne çıkmamak için ki-
taplarını ince tutmaya büyük özen gösterirdi.
Öyküler kolay da, romanlar sorun olurdu.
Ya kısa roman bulacaksınız, ya da uzun bir roma-
nı kısaltarak çevireceksiniz.
Bir ara Varlık Yayınlar'na bu yüzden kuşkuyla ba-
kılmaya başlanmış, sonunda Yaşar Nabi bir açıkla-
ma yapmak gereğini duymuştu.
Çok küçük puntolar kullanıldığı için çevıri kitapla-
nn sayfa sayısı çevrildikleri dillerdekinden az oluyor-
du,
Örnekse 1950'lerin sonuna doğru çevrilip Varlık
Yayınlan arasında basılan Benjamin Constant'ın
Adolphe adlı kısa romanı 8 ya da 7 pt ile dizilip bir
sayfaya 42 satır konarak. 79 sayfaya sığdırılmıştı.
Açıkçası kitap fiyatlarını yükseltmemek, 1 lirada
tutmak için çareler aranıyordu.
Remzi Kitabevi'nin, 200 sayfalık kitapları 50 kuru-
şa sattığı tarihi bulmak için kitaplığımı karıştırıyo-
rum...
Bir örnek: Maske, Anton Çehov, 206 sayfa. 10 pt
dizilmiş, sayfada 33 satır. Boyutları: 14.5 x 20.5 cm.
1938'deyayımlanmış.
Varlık Yayınları'nın/4c/o/pne'u ise cep kitabı boyut-
larında: 16.8x 11.8 cm. 1958de yayımlanmış.
Yirmi yılda giderlerin en az dörde katlandığı anla-
şılıyor. 200 sayfa kitap 50 kuruşken, 80 sayfa cep ki-
tabı 100 kuruş olmuş.
Kapaklarda bir anlayış değişikliği de söz konusu.
Varlık Yayınlan, baskı giderlerini yükseltmemek için
gene iki renk kullanmasa da, tasanm yoluyla bir çe-
kicilik aranışına girmiş. Başanlı denemez, ama artık
kapakları bir tasanmcı yapıyor.
Aslında Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Dünya Edebiya-
tından Tercümeler" dizisi, 1940'larda, kapak soru-
nuna Remzi Kitabevı'nden de daha az giderli bir çö-
züm getirmişti: Bu dizinin kapakları da Gallimard an-
layışında yapılıyordu, ama tek renkti.
önemli olan. kitabın içeriği, ucuzluğu. herkese
ulaşması diye düşünülmüştü anlaşılan... Görünüşü,
kâğıdı, kapağı değil...
ikisi birlikte olamaz mı?
Kapak tasarımına sanat çerçevesine giren bir ta-
sarımcı özeninin gösterilmesi Yeditepe Yayınlan ile
başladı diyebilirim.
Hüsamettin Bozok, Cağaloğlu'nda çalışan, ba-
sım işlerinden anlayan bir yazardı, bir eleştirmen...
Babadan kalma bir işten geliri vardı. Yayımcılığa tam
anlamıyla sanatsal kaygılarla yönelmişti.
Amacı içi dışı güzel kitaplaryayımlamaktı...
Deneyimli bir tasanmcı olan ressam Agop Arad da
çok yakın arkadaşıydı. Yeditepe Yayınevi'ni kısa sü-
rede sanatseverlerin yayınevi durumuna getirdiler.
Yalnız kapaklara özen göstermekle kalmadılar, ünlü
ressamlara kitapların içlerini de resimlettiler.
Bir iki örnek:
SamAmca, Samim Kocagöz'ün öyküleri, Orhan
Peker resimlemiş (7 resim), 96 sayfa, 100 kuruş.
(1951)
Kaybolan Bacak, Karel Çapek'in öyküleri, Ferruh
Doğan resimlemiş (10 resim), 104 sayfa, 100 kuruş.
(1953)
Bu son kitabın kapağı üç renkti. Ama giderler art-
sa da, görüldüğü gibi fiyat değişmiyordu...
Kapağa çok para harcayıp kitabın fiyatını yükselt-
memek için Vedat Günyol da güzel bir çözüm bul-
muştu. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığının tam ter-
sini yaparak dişi bir klişeyle silme bir renk basıyor,
yazılar ile çerçeveyi beyaz bırakıyordu.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın. çözümü, kapak büyük-
lüğünde bir klişe kullanılmadığı için, daha az gider-
liydi, ama Vedat Günyol'un çözümünde de kitap
renkli oluyor, hem aynı kapak düzenini kullandığı öbür
kitaplanndan ayrılıyor, hem de sergilendiğinde daha
bir göze çarpıyordu.
Aynca 1960'lardaydık. Beş renkli ofset baskılar,
pariak kâğıtlı kapaklar başlamıştı.
Bizim alçakgönüllü yazın dünyamızda da 1 liralık
kitaplar 3 lira olmuştu. ama hâlâ böyle çözümler arı-
yor, kitap fiyatlannın daha yükselmemesi için gider-
lerimizi kısmaya çalışıyorduk. Başka bir söyleyişle,
kapaklara fazla para harcamamanın yollarını anyor-
duk.
Onun için de o günlerdeki tasarımcılann konuya
yaklaşımları çok değişikti...
BUGUN
8.LLLSLARARAS1 İSTANBLL T h ATRO
FESTİVALİ
18.30 Dostlaı Tıyatrosunun "Bir Takım Azizlikler" adlı
oyunu Kerter Tıvatrosu'ndj.
19.00 Tuncel Kurtiz 'Şeyh Bedrettin Destanı'nı
Yerebatan Samıcında sahnelıyor.
21.30 Kumpanya'nın 'Haritadan Naklen Yayın' adlı
oyunu Aziz Nesin Sahnesı'nde.
21.30/ LeventÖget'ın 'İkili Figûr"ve Biuro Podroz>
Tiyatrosu'nun "Can Çekişen Carmen' adlı oyunu Rumelı
Hisan'nda.
J.TtVAP ANKARA KİTAP FIARI
12.00 - 13.00 'Rıza NurDosvası" ba»lıkh söyleşiye
Turgul Özakman katılıyor.
13.00 - 14.30 'Gençlik ve Edebiyat 1" başlıklı panele
Abdullah \efes Melha Görpınar. Lûtfıye Aydın. Fevza
Hepçilingirler. Cengiz Ertem ve Ahmet Özer katılıvorlar.
14.30- 16.30 'Vazarlarniçinöldüriildii?'başlıklı panele
Mustafa Balbav Muzaffer İlhan Erdost Navuz Önen \e
Vecihi Timuroğlu katılıvorlar.
16.30 - 18.00 Murathan Mungan'la iöyleşı
18.00 - 20.00 'Antolojilerde Türk Şairi'' konulu söyleşive
Doğan HızJan katılıvor.
PANEL - SÖYLEŞİ - KONFERANS
Nail Güreli. Şiikran Soner. L mit ZileJi \c Cebbar
Yılmaz'ın katılacağı •MedvaveToplum' başlıklı penal
saat 14.00'te Mimar Sinan Cniversıtesi Oditoryumu'nda.
\luzaffer Aba>han'ın katılacağı sövleşı saat 14.00'te
Özel Doğuş Lisesi'nde.
Prof. Dr. Charies Taylor'ın vereceği 'Liberallik \e
Cemaatçilik" konulu konferans saat I8.00'de Vnp\ Kredi
Plaza Konferans Salonu'nda.
Suna> Akjn'ın 'Şiir İşliği" saat |9.00'da SahafCafe Kültür
Merkezi'nde.
KONSER
Fikret Kıalok saat 18.30 ve 21.15'te Kartal Hasan Âli
Yücel Kültür Merkezi'nde birer konserle müzikseverlerin
karşısında olacak.
FİLM GÖSTERİMİ
CostaGavras'ın 'Sıkı.vonetun'' adlı filmi *aat 19.00 da
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf
Kadıköy Şubesi'nde söstenlecek. (346 04 87)
DtA GOSTERİSİ
Dr. Nur L'rfalıoğlu''nun hazırladığı 'Mısır ve Tunus'
üzerine dia gösterisi saat 14.00'te Kadıköv Kültür ve
Sanat Merkezi'nde.