Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MAYIS1996SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
8 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L T t Y A T R O F E S T İ V A L İ
Polonya'dan
Biuro Podrozy
Thatrosu,
bu akşam s
aat21.30'da
Rumelihisan'nda
Bosna'daki dramı
yansıtan
'Can
Çekişen
Carmen'i
sahnelevecek.
'Can Çekişen Carmen'Kültür Servisi - 8. Uluslararası Istanbul Tiyatro
FestKali'ne bu \il Polonya'dan bir sokak tiyatrosu
katılıyor. Geçen >ıl Edinburgh Fringe'de 'Can Çe-
kişen Carmen''leEle%tırmenlerBüyükÖdülü'nüaİan
Biuri Podroz> Tiyatrosu, aynı oyunla bugün saat
21.30'da Rumelihısannda, yann ıse Ortaköy Mey-
danı'nda Istanbullu izleyicinın karştsında olacak.
Bu çarpıcı sokak göstensinin çıkış noktasını. gü-
nümüzde giderek yaygınlaşan etnik çatişmalar, hoş-
göriisüzlük \e Bosna-Hersek"te yaşananlar oluştu-
ruyor. Genç topluluk. eski Yugoslavya'da altüst olan
yaşamlardan. yitinlen canlardan. acılardan, vahşet-
ten yola çikarak yarattıklan metaforlarla, köklerin-
den kopanlan ınsamn dramını çok yahn bir dılle an-
latıyor.
"l'zun sopalar Ü7erindeyürüyen maskcli birfigür.
karanlığın içinden belirerek ellerindeki fenerle izie-
yicilcri tarar \e aralanndan seçilen 6 kişi sıraya so-
kulur. Soyunnıalan cmredilir... Bu sahne>i korkulu
bir kın alama, vakma ve > ıkma izieşecektir... Teafr Bi-
uro Podrozy, bu etkile\ici, güçlü sahneyi yaraürken
Bosna'da >aşanan \ahşetten etkinlendiklerini söylü-
yorlar. Tiyatral bir gösteri. Kulaklarda uğuldayan
bir müidk. maskeli figürler, şürsel dizeler, ateş... Se-
\ ircide bir du> gu voğunluğu yaşatacak olan bu oyun.
Bosna'da \aşananlar ûzerine yapılan onca mundan
çok farkJı. Ürkürücii ve aynı zamanda rahatsız edici
ama o derecede de güzel"
Bu satırları The Independent'in tiyatro eleştirme-
nı ClareBaytey. 1995 Edinburgh Festivali sırasında
oyunu izledikten sonra yazmış. 'The Guardian" ıse
'Can Çekişen Carmen'in sembohzmle yüklii oldu-
ğuna deginivor. "Bir yanda savaş lordJan, kamçılar,
öte yanda çamaşırlannı asan genç bir kadın. saldın.
toplu saJdınyı sembolize eden çılgınca çizilen daire-
ler. Korku, telaş. çaresizlik. Laterna. vurucu bir mü-
zik ve savaşın korkunçluğunu belirte>en resimler."
Teatr Bıuro Podrozy. İ988'de kurulmuş. Polon-
ya'da uzun yıllar dınamızmıni yitirmemış olan alter-
natif tiyatro hareketının genç kuşak temsilcilerin-
den. Sokak tiyatrosu kavramına farklı bir açıdan yak-
laştıklannı söyleyen grup, oyunlannda masklar. uya-
ncı bir müzık. seyırcınin yüziinde dolaşan spotlar,
dev boyutlarda dolaşan zebaniler. meşaleler ve ba-
lonlarla vahşeti, korkuyu ve çaresızligi izleyiciye ak-
tanyorlar. Oyunun genel anlamda savaş karşıtı bir
mesajı var. Büyük bir soykınmın yaşandığı Bos-
na'dakı savaştan yola çıkarak emprovızyonlarla oluş-
turduklan 'Can Çekişen Carmen'. Karabağ, Erme-
nıstan. Çeçenya. Ruanda \e daha pek çok yerde dö-
külen kanlan. ışlenen cınayetleri. acı çeken insanla-
rı rzlevıcinın karşısına bir kez daha getınyor \e bu
vahşet üzerinde bir kez daha düşünmelennı sağlıyor.
Oyun metınlen sanatçılar tarafından oluşturulur-
ken oyunculukta da yenı dil arayışlanyla dikkat çe-
kiyorlar. Oyunun yönetmeni Pawel Szkotak 'Can Ce-
kişen Carmen' ile ilgilı olarak şunları sövlüyor:
"Savaş karşıtı bu gösterimizhı evrensel bir dili ol-
sun istedik. Eski Yugoslavya'dan gelen göcmenlerie
tanıştık: onlann kaderlerini olabildiğince pavlaşma-
ya çalıştık. "Can Çekışen Carmen i birkaç kez eiden
geçirdik. Bir de baktık ki, tarih sayfalan arasına gö-
müldüğünü sandığımız savaş, >irminci yüzyıhn en
bû> ük tehlikesi olarak karşımızda."
İLKgO
CİDDİK URUMl^Üİ
w
Biıiaknıı AzîzHder
Kültür Servisi -
Dostlar Tiyatrosu, 8.
tstanbul Uluslararası
Tiyatro Festivali"ne
bugün saat 21,30'da ve
yann 18.30'da Kenter
Tiyatrosu'nda
sahnelenecek
"Birtakım Arizhkter"
adlı tek kişilik
oyunuyla katılıyor.
Büyük mizah yazâYı
Aziz Nesin'in öykü.
şiir, oyun, masal.
taşiama ve köşe
yazılanndan Genco
Erkal"ın sahneye
uyarladığı oyunun
yönetmeni ve oyuncusu
yine Genco Erkal.
Bugüne kadar yapılan
uyarlama
çalışmafanndan
"Birtakım
Azizlikler"in farkı
Aziz Nesin'in köşe
yazılannın büyük bir
ağırlık taşıyor olması.
Genco Erkal, Dikmen
Gürün Uçarer iie
yaptığı bir söyleşisinde
"Birtakım Azizlikler"
için. küçük küçük
taşlardan oluşan
günümüzün ve
ülkemizin bir
panoramasını veren
mozaik benzetmesini
yapıyor \e oyunun
ülkemızde her zaman
söz konusu olan
özgürlük, düşünce
özgürlügü. insan haklan.
demokrası gibı kavramlann
gösterdiği çarpık gelişmeler
üzerinde duran bir çizgisi
olduğunu belirtiyor. Bu çızgiyi
Az/z Nesin'in kaleminden.
dilinden değerlendirirken
ortaya çıkan tabloya ilişkın
görüşlerini şu sözlerle dile
getiriyor:
"Büyük bir sessiz çofunluk var
Bunlar askeri bir darbe de olsa,
insan haklan gibi kavramlar
askıya da alınsa çeşitli baskılara
karşı çıkmnorfar. Bö\le
olmalannın bir nedeni de
ülkemizde genetde büvük
basktlar vaşanıvor. İnsanlan
sindiren baskılar. Oyunda bu
kişileri hicveden bölümler
dikkat çekhor." Erkal. Tiyatro
Dergısı'nde çıkan bir
söyleşisinde ise oyunun
bölümleriyle ilgili olarak ijiı
bilgilen veriyor: " „ tam
gelişmemişliğimizin konu
edildiği bir genel bölüm ele
alınıvor ilk bakışta. Sonradan
konu, nedenleri ortaya koyan
bir başka tema\a baglanı\or:
Üikemizde demokrasi, insan
haklan niçin Utedigimiz
diizeyde değil? Çiinkü insanlar
korkuyorlar ve konuşmuyorlar
bu toplumda. Ovunun genişçe
bir bolümü de bu sessiz
çoğunluğun eleştirisi üzerine.
Her şe>i kabul eden, bir darbe
de olsa, demokrasi askı\a da
alınsa hemen susup, sinen,
sesini çıkarma>an başkalannın
işine kanşmayayım da aşıma
bir şe> gelmesin. bana
dokumavan >ılan bin \aşasın
gibi düşünen insanlan eleştiren
bölümün ardında. bu durumun
nedeninin shasal otoritenin
yani 'devletin' ülkemizde >oğun
bir baskı kurmuş olmasınıa, bir
korku toplumu yaratmış
olmasının işlendiği bölümler
geii.vor. O\ undaki gelişim
çizgisi, bu sivasal otoriter
toplumun simgesi olan Hazreti
Dangalak. Sultan Palamut gibi
tiplemelerle. ülkemizde
demokrashi askıya alan
herhangi bir diktatönin
öyküsüne bağlanı\or. Oyunun
sonunda>sa. günümüzün en
önemli sonınlanndan biri olan
sivasal Islanı \a da şeriat
tehlikesinin gtldiği bo\utlan
anlatan. sonuç olarak Sı\as
ola> lanna baglanan bir bölüm
var. Bundan sonra da zaten
Aziz Nesin, birazcık kendi
yaşamının muhasebesini
yaparak bizlere veda ediyor."
Bir yazı ustasıyla tiyatro
ustasının buluştuğu "Birtakım
Azilikler". ızleyicilerın en
sıradan ya da olağan gibı
görünenleri sorgulamasını
sağlayan bir oyun.
'Yaşamın yanında
duran bir mizah kaldı'
DUYGU DURGUN
" Varoş, çevik ku»rt, kontrgerilla. de\ kt
terörü. gizli kamera, beyaz Türkler. post-
modernizm, korucu, repo. rating-. Son on
beşyıldırgündelik hayatimıza bu so/ciikler,
bu ka\ ramlar egemen! \e bizim de günde-
lik ha>attaki roliimü/, trene baknıak ve \a-
kınmak^n ibaret. Gün bo\u bö>lesi gebe-
rik La
f
«n harfleri silsilesivk' iletişilme>e ça-
lışılan bir ülkede hayat, can çekişmez de ne
yapar! Türkiye gerçekten bu tadı seviyor
mu! Yoksa Türkiye hayat damak tadını rru
yjtirdi!" Haftalık kültür-sanat dergısi
'Öküz' yayın yaşamma. bu çıghkla başla-
dı. _
"Öküz'e su ve saman verenler" Türki-
ye'nın en çok satan mizah dergısi Leman'ın
yazar ve çizerlerinin
yanı sıra. Orhan Pa-
muk. Ümit Kıvanç,
Murathan Mungan.
Ferhan Şensoy, Kemal
Gökhan Gürses, Hay-
dar Ergülen, Tuncel
Kurtiz, Musa Kart,
Mesut Kara, Suna>
Akın, Ömer Laçiner,
Can Kozanoğlu, Can
Yücel gibi isimlerden
oluşuyor. Orhan Pa-
muk un köşesinde bir
ilginç aynntıya takılı-
yorgözümüz. Yazıları-
nı, kendi çizdiği desen-
lerle süslüyor Pamuk.
Derginin ya> m yönet-
menliğini üstlenen Me-
tin Üstündağ'ın deyi-
miyle bu kadar çok is-
mın bir araya gelmesi.
kendiliğinden oluşan
bir 'konsensüs'un so-
nucu. Türkiye'de ın-
sanlann bir araya gelip
de hiçbir şey yapama-
dıkları yargısını değiş-
tirmek istediklerini an-
latıyor Metin Üstün-
dağ:
"I6yıldır\arolanyenidümadü/eni.ser-
best piyasa ekonomisi, marka. tüketim tut-
kusu artık iflas noktasına geldi. Bugün geç-
mişe birözlem \ar. Eski şarkılaryeniden dü-
zenleniyor.eskiyeriifilmlertelevizyonda 150
defa seyredilmesine rağmen yine de izleni-
yorm
Yanigeçmişe/Senin annen birmelek-
tı yavrum" ya da 'Bedenırne sahip olabilir-
sın..ama ruhuma asla" gibi. fîlmlerden ya-
şamımıza sinmiş o repliklerine birözlem var.
Çünkü en güçlü, en zengin, en güzel olmak
mutlu ermedi insanlan. Ve artık, laleieri dö-
ven kızdan söz edip de ölen üç kişinin hesa-
bını sorma>an, annesi mini etekgiyip de ken-
disi türban giyen insanların >aşadığı bir
memlekette yaşamın yanında duran, onun
icinden kopup gelen bir tek mizah kaldı."
- Bir kültür-sanat dergısi için hayli farklı
geliyor kulağa 'Öküz1
adı. Neden 'bküz'?
• Haftalık kültür-sanat
dergisi 'Öküz', yaşam
biçiminden sıkılan ve
yaşamdaki rolünün 'trene
bakmak' ve yakınmaktan
ibaret olmadığını
düşünenler için.
ÜSTÜNDAĞ-Bir kere ihmal edilmiş bir
hayvan. Her şeyınden yararlanıyoruz da yi-
ne de aşagrlamaktan geri kalmıyoruz onu.
Mağdur bir hayvan aynı zamanda. Biz
"Öküzün trene baktığı gibi" diye bir deyim
kullanırken o. "İnsanın ucağa baktığı gibi
bakma lan demiyor." Öküz öyle bir hayvan
ki. hiçbir inceliği yok. Haldur huldur bir
hayvan işte. Bu, biraz da bızim ınsanımızı
hatıriatıyor bize... Bizlerde hayatın sadece
resimlerine bakmıyor muyuz'
7
- Peki 'öküz' yakınmaktan öte ne >apa-
cak?
ÜSTÜNDAĞ - Aslında temel derdimiz.
bir zamanlar Gırgır dergisinde olduğu gibi
yeni yazarlar çıkarmak. onlara yol göster-
mek... Bir deokumanınzevkli bir şey oldu-
ğunu hatırlamak ve hatırlatmak istiyoruz.
Dergiyi. öbür sanat
dergilerının aksine
üzerinde peynirekmek
yenilip çay içilen bir
formda sunmamız da
bundan... insanlar oku-
sunlar, zevk alsınlar.
sonra da üstünde ye-
mekyiyebılsınler.
-'Öküz' mizaha mı
yakın duracak, yoksa
vaan ve politikaya mı?
ÜSTÜNDAĞ-Poli-
tıkaya sırtımızı dönme-
yeceğız: çünkü yaşam-
da bir duruşurnuz. bir
tavnmız var. Öyle ol-
masaydı zaten bu ışe
kalkışmazdık. Bir de
günümüzde mizah \e
mızahçının konumunu
yenıden tanımlamak ve
en azından mizahçıyı
anlayabilmek için yeni
bir bakış açısı değişik-
liğıgerekıyor. 1940ku-
şağı toplumcu mizah-
çılardı. çünkü halkın
vergileri ile okuyup ye-
tişmiş olduklanndan
kendilerini bir borç
ödemek durumunda
hissediyorlardı.
Aziz Nesin'in bir lafi vardır: "Batan bir
gemide pi> ano çalıyorsam pi> ano> u bırakıp
gemiyi kurtannm" diye. Ama bu kuşak. pi-
yanoyu daha bir hızlı. daha bir keyifJi çal-
mayı yeğlıyor. İnsanların daha iyi biryaşam
kurmasını, güzel günler görmesini istiyor.
ama kendisini onlara karşı borçlu hissetmi-
'Öküz'de hem gemiyi kurtarmak iste-
yen insanlar \ar hem de gemının batışına
rağmen piyanoyu daha bir keyifle'çalan-
lar... Haftalık kültür-sanat dergisi 'Öküz',
her hafta cunıa günü bayilerde. 'ı*ledyatik'
olduğu ölçüde bir anlam ve önem (!) taşı-
yan yaşam bıçımlerimizden sıkılan ve ha-
yattaki rolünün trene bakmak ve yakınmak-
tan ibaret olmadığını düşünenlere duyuru-
lur!
ALINTILAR
TAHSİN YÜCEL
Örtünmek
Gerek bugün, gerek geçmişte, insan bedenini ört-
me ve gösterme biçimlenne her toplumun özel bir
önem verdiği, bu biçimlen bellı değerlerdoğrultusun-
da, belli kurallara göre oluşturduğu bilinir. Kimi top-
lumlar genel bir karşıtlık olan yukarı / aşağı karşıtlıgı-
nı bedene de uygulayarak üst bölümlerini soylu, alt
bölümlerini bayağı olarak değerlendirir, kimi toplum-
lar tüm bedenı kırii sayar, ama hepsi de gıyınme, gö-
rünme, gizlenme, hatta devinme biçimlerinı belli <3e-
ğerlere dayandırır. Örnegın, Roland Barthes'in, "Les
Sorties du texte" adlı yazısında, Georges Bataille ın
Le Gros O/te//'inden aktardıgına gore, eski Çınlıler-
de koca hiçbir zaman eşının ayaklarını çıplak görme-
melidir. Volga Türklennde kadınların çıplak ayakla gö-
rünmeteri aktöreye ters düşer, bu yüzden çorapla ya-
tarlar, kimi Arap toplumlannda kadınlar soyunmadan
sevişir. Ama betenn beteri vardır: çoğu Doğu ve Ba-
tı toplumlarının deger ölçutlerıne göre. insan bedenı
tümüyle kirji ve aşağılıktır, tümüyle örtülüp gizlenme-
si gerekir. Özellikle de kadın bedeni.
Kolaylıkla görülebilecegı gibı. bu tür toplumlarda,
özellikle dınin etkisiyle, değerlendirmeyi, daha geniş
kapsamlı bir karşıtlık, ruh / beden karşıtlığı belirler.
Ruh tanrısaldır, gökseldir, üst varhğımızın ve onun
göksel ve ölümsüz hazlarının yeridir, dolayısıyla "yu-
kan"dır; bedense, tersine, yerselin, özdekselın, alt
varlığın ve onun bayağı ve geçici hazlarının alanıdır,
dolayısıyla "aşağı"dır. Kadın bedeninin daha da aşa-
ğı sayılmasına gelınce, olsa olsa dinsel ya da dindı-
şı, ama ne olursa olsun temelsız bir ınanca, erkeği
"özne", kadını, "nesne" olarak değerlendiren, nesne
olarak değeriendirdiği için de özdeğe daha çok yak-
laştıran birönyargıya dayanır: kadın bedeni, Tann'ya
yönelik göksel yolculuğunda, erkeği yolundan saptı-
ran özdeksel haz kaynağıdır. Bu nedenle, gözden
uzak tutulması, örtülmesi, gizlenmesı gerekir.
Ama, söylemek bıle fazla, ister kadınınki söz konu-
su olsun, ister tüm ınsanlannki, bedenı bir haz kay-
nağı olarak değerlendirmekten daha saçma bir şey
olamaz. Kadın ya da erkek, başkasının bedenini yal-
nızca özdeksel bir haz kaynağı olarak göımek için bel-
li bir sapıklık düzeyine gelmiş olmak gerekmesi bir ya-
na, açlığı, susuzluğuyla, yanması ve donmasıyla, sı-
zısı ve sancısıyla, kendi bedenımiz de vartığını daha
çok acılarta duyurur bıze. Öte yandan, bedenler haz
kaynağı oldukları için örtülseydı, örtünmeyı belirli bir
yaşlaria sınırlamak yeterdi, çünkü Rodin'ın ünlü "Cel-
le qui fut la Belle Heaulmiere "ininki gibi bedenler bi-
zı özdeksel hazlaraçağırmakşöyledursun, "yaşamın
kamyonları "nın amansız ızlerinın görüntüsüyle tüyle-
rimizi ürpertir. Ne var ki, Tann'nın insanı kendi ımge-
sine uygun yarattığını söyleyen Hırıstıyanlar haklıysa,
gönülden inanmışlann guzel bedenlere olduğu gibi
çırkin bedenlere de, yaşlı bedenlere olduğu gibı genç
bedenlere de, erkek bedenlenne olduğu gibı kadın
bedenlerine de saygı duymalan gerekir. Bu durum-
da, kadınlara konulan yasaklann çok daha ağır olma-
sının da esinler göründüğü gibi, örtünme kuralının
aynı zamanda bir egemenlik, bir saltlık "iktıdar" iste-
minden kaynaklandığı düşünmek de yanlış olmaz:
dokuz yaşında kara çarşafa sokulmuş kız çocuğu
yurttaşlık haklannı yitirmış bir yurttaşımızdır.
Bu arada, özdeksel diye yerilen insan bedeninin in-
san ürünü, dolayısıyla kendısınden daha özdeksel ve
daha aşağı nesnelerle örtülmesinin ıçerdiği çelişkı de
altı çızilmeye değer. Kara çarşaf. yüzü ve bedeni giz-
leyen bir perdedır, doğru, ama her şey aynı bıçımde
ve aynı amaçla örtmez bedeni. insanlar üzerinde şu
ya da bu biçimde, şu ya da bu düzlemde egemenlik
kurmaya yönelenler örtünme düzeyınde de yaparlar
bunu genellikle: sultanların ve benzerierının başlann-
dan bir arşın yukarılara, kıçlarından altı arşın gerılere
dek uzayan kılıkları, tüm o kürkler, çuhalar, atlaslar,
inciler, altınlar, elmaslar, ne denli örterlerse örtsünler,
gizlemekten çok sergilerler bedenı, bir çekım nesne-
si durumuna getirir, dolayısıyla özdekselliğının altını
çizerler. Gerçekte, doğrudan örtsünler örtmesinler,
bedeni çevreleyen tüm nesneler, diyelim kı şatafatlı
gıysiler, diyelim ki görkemli odalar ya da yüksek du-
varfı, kocaman bahçeler, özdeğı bütünleyen özdek-
lerdir. Para da aynı sınıfa girer belki: Necmettin Er-
bakan'ın, ağırlığı bedeninin ağırlığının ıki katına ula-
şan altını, ruhu için biriktirdiğini kim ileri sürebilir?
Ama altının özdekseli daha da özdekselleştırdiği ra-
hatlıkla savunulabilır. Tıpkı hep çorap ıçinde saklanan
kadın ayağının hiç de böyle bir özelliğı yokken bir cin-
se( nesneye dönüşmesi gibı. Tıpkı şarkıcı kadının de-
nizden çıkarken kafamızı hiç mı hiç bulandırmayan
bacaklannın ve göğüslennin sahnede tavus tüyleri ve
ipekler arasından arada bir, yarım yamalak görünün-
ce, kösnül duyuları kışkırtması gibi.
Oysa, "çıplak" ne kötüdür, ne kösnül. Roland Bart-"
hesdasözünü ettiğimiz yazıda, "çıplak"\n haz yönün-
den kuşku duyduğunu, kendi başına kötü olmadığı
gibi yoldan da çıkarmadığı, tam tersine, bir "aktörel
nesne" olduğunu söyler. Böyle olmasa, âşık "Üryan
geldim, gene üryam giderim", demez, bir yandan
çıplaklığın yaşamın başında ve sonunda doğal duru-
mumuz olduğunu vurgularken, bir yandan da gerçek
anlık ve soylu yoksullukla özdeşleştırmezdi onu.
Ama devletin bile ancak örtülü ödeneğıyle uğrun-
da ölünmeye değer bulunduğu bir dönemde velılere
kim kulak asar?
S A L I T O P L A N T I L A R I
ÇOK PARTILI DUZENIN 50 YILINDA TÜRKİYE
GLOBALLEŞME
VE
TÜRKİYE
ŞAHIN ALPAV
KONUSMACILAR
MAHMUT MUTMAN. YAHYA SEZAI TEZEL
21 MAYIS 1996 SAAT: 18.30
YAIM KRF-DI
K l I I I H
M T R K } / i
r«pı Kredl Stcmet ÇHter Kûtûpbvıtsl
isoklSI Cakfea 285 Beyoglu 80050 Istantnjl Telsfon (0212) 252 47 00/ 440 24S 20 41
Sah Toptentıları nı. ısteyen herKes ucretsu olarak tzieyebıUr
YAPI KREDi