Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 21 MAYIS 1996 SALI
14 KULTUR
Ferzan Özpetek, ilk uzun metrajlı filmi Türk, İtalyan, Ispanyol yapımı 'Hamam'm çekimlerine İstanbul'da başladı
Yok olııp giden Istanbul için...
'Hamam'daİtalyan miman canlandıran Vittorio
Gassman 'ın oğlu Alessandro Gassman:
Amerikan sinemasının
bizden öğreneceği çok şey var
~Hamam"da italyan mimar Fran-
cesco'yu canlandıran Alessandro
Gassman son yıllarda babası Mttorio
Gassman ın gölgesınden kurtulup si-
nemada olduğu kadar tiyatroda da
önemli rollerbuluyor. Gassman, Türk
yönetmenle ve ekiple çalışmaktan
memnun:
- Bir Türk yönetmenle çalışma fikri
nasıl doğdu ?
ALESSANDRO GASSMAN- Fer-
zan on beş. yıldır Italya'da yaşıyor ve
yönetmen yardımcısı olarak sinema
çe\Tesinde tanınıyor. Senaryoyu getir-
di, birçok nokta ilgimı çekti. Ömeğin
eşcinsellik temasını
sinemada hiç dene-
memıştim. Eşcinsel-
lik çok örtülü. şık bir
şekilde kullanılıyor.
Aynı zamanda. Ro-
ma'da çılgın bir ya-
şam süren çiftin ya-
şantısı. daha önce İs-
tanbula hiç- gelme-
miş mimarın gözün-
den kentin değerlen-
dirmesi gibi noktalar
da beni etkiledi.
- Hamam >e eşcin-
sellik bağlantısıy la il-
gili birşeyler biliyor
muvdunuz ?
GASSMAN- Fer-
zan 'dan öğrendim. ş
burada İtalya'dan daha fazla hoşgö-
rüylekarşılanmıştarihte. Hamamında
bu olayda ağırlığı olduğu anlaşılıyor.
Bu kenrte her şey etkileyici: birçok
külrürden güzel modern bir kiiltür ya-
ratılmış.
- Bir Holly v\ood fılmindcn (A Month
B> The Lake) sonra Avrupa yapımın-
da rol alıyorsunuz. \e gibi fark var iki
dünya arasında ?
GASSMAN- Onlann paralan fazla:
tam otuz milyon dolarlık bir fılmden
bir milyon dolarlık bir filme geliyo-
rum. Amerikalılar'ın çok iyi oyuncu-
lan, sıradışı yönetmenleri. teknolojile-
ri \ ar. Ama senaryo ve öy kü yönünden
öğreteceğimiz çok şey var. "Hamam"
gibi karakteristik öykülerle Avrupa
ABD'ye fılm ihraç edebilir. Örneğin
İtalyan sineması son beş yilda Akde-
niz. "Cennet Sinemasr \e ~Posta-
cı"yla Amenka'da büyük başan elde
erti. bir de Oscar kazandı.
- Türk ti>atrosu gibi İtahan tiyatro-
sunun da çıkmazda olduğunu. seyirci-
nin yalnız ünlü isimlerin o> unlarını iz-
lediğini biliyoruz. N'e gibi soruniar ya-
şıvorsunu/ ?
GASSMAN- Son üç yılda güncel
oyunları seçerek kala-
balık seyirciye oyna-
may ı başardık. Genç-
liğin tiyatroya çekile-
bilmesi, tiyatro sevgi-
sinin canlandınlması
ıçin sokak dilinin.
modern oy unculuğun
denenmesi gerektiği-
ne inanıyoruz.
- Özel T\' cenneti
İtalya'da televizyon
sanata nasıl katkıda
bulunuyor ?
GASSMAN- İtal-
ya'da T\ çöplüğe
döndü. büyük paralar
söz konusu v e bizi y ö-
netenler TV'nın böy-
le olmasını ıstıyor. T\"de kültür lafı et-
tigın zaman . 'Aman sıkıcı olma\ di-
yorlar. Buanlayışınkarşısındabirşey-
ler gerçekleştirmek zor. Bazen söy le-
şilerde. dalga geçıp "Tiyatroen iyi kız
tavlama yeridir, tavsiye ederim' diyo-
rum.
- Sürekli Vittorio Gassman'ın oğlu
olarak tanıtılmak nasıl bir duygu ?
GASSMAN- Babamın görkemlı bir
sanat geçmışı var. Bunu silmek zor,
ama burada çalıştığımız MarcoRiside
ünlü Dino Risinin oğlu olmasına kar-
şın kendini kabul ettirebilmış. Umanm
ileride ben de bunu başarmm.
» lerzan
M Özpetek
_£. günümüzde
geçen filmde
Istanbul'un yitmeye
yüz tutan havasını
vermek istediğini
söylüyor: 'tki kültür
arasında büyüdüm
ve bu kültürlerin
öyküsünü işliyorum.
Italya'da yeni bir
kültürü tanıdıktan
sonra kendi
kültürüme daha
sağlıklı bakmaya
başladım. Filmde
vok olup giden
Istanbul'a dikkat
çekmek istiyorum."
(FotöğragKAAN SAĞANAK)
CUMHUR CANBAZOGLU
Tribunal her zamankinden karanlık:
içeri düşen bir parça ışık ma\ i kÖAğıt-
larla engellennıiş. İtalyan ve Türk ekip.
bann yanına kurulan ttalyan lokantası
sahnesini çekebihnek ıçin pro\ada. Bir
masanın etrafında oturmuş Şerif Sezer.
Başak köklükava. Alessandro Gassman,
Halil Ergün spaghettilerinı yerken soh-
bet ediyorlar.
Halil Ergün ezberlediğı İtalyanca ke-
limelerı eksiksiz sıralamaya çalışıyor.
Şerif Sezer'in italyanca vurgusu daha
iyi. Film sesli çekildiği ıçin neredeyse
nefes almaya bıle izin yok.
Roma'da sinema \e tiyatro eğitımi
gördükten sonra İtalyan yönetmenlerın
y ardımeıltğını yapan. reklam filmlcri çe-
ken Ferzan Özpetek'ın ilk uzun metraj-
lı filmi "Hamam"ın setinde söyieşiye
projenin İtalyan tarafının yapımcısı Mar-
eoRisi'ylebaşlıyoruz. Birkaçyılönce ts-
tanbul Film Festivali'ne katilan. önemli
filmlere yönetmen ve yapımcı olarak im-
za atan Risi. Roma'daki durdurak bilme-
>en yaşamdan istanbul'daki huzurveren
tempoya (Daha İstanbul'u iyi tanıyama-
mış olsa gerek) sıçrayan senaryoyu çok
beğendiğini ve hemen kabul ettiğini söy-
lüyor.
Türk yapımcı CengizErgunise Mani-
saTarzanf ndan sonra elinegelen senar-
yoyu Türk-ltalyan-İspanyol yapımı ola-
rak Euroimages'a göndermiş ve bir mil-
yon dolarlık bütçeyle yola koyulmuş.
Anlaşmada hep ülke kendi pazanndaki
haklara sahip olacak; dünya haklan ise
Ergun'a kalacak ve en önemüsi. film fes-
tivallerde Türkiye adına yanşacak.
Festival olarak ilkhedefVenedik.ama
süre pek yeterli gibi görülmüyor. Türki-
ye "deki çekimleri 15 haziranda bitirecek
olan Özpetek'in temmuz başına kadar
montajı kotarıp Venedik'e kopya gön-
dermesi zor gibi görülüyor. Yenedik ol-
mazsa ~Hamam"ın ilk yarıştınlmak is-
tendiği yer Antalya; Marco Risi bir ara
Berlin'in olabileceğini söylüyor...
Görüntü yönetmeni PasqualeMari ka-
meranın yerini değiştirirken ünlü italyan
oyuncu Vlttorio Gassman "ın oğlu Ales-
sandro Gassman yönetmen Özpetek'le
yeni sahneyi konus.uyor. Baba rolünü
>üklenen Halil Ergün ise bir köşede ital-
yanca laflan tekrarlıyor. Ergün son dö-
nemin en fazla rol bulan ovuncusu: bu
filmden sonra Almanva'da vaşayan V'ıl-
maz Aslanın yöneteceği Yara'da ovna-
yacak...
k
Don Kişot' İtalyan,
hamamı satmıvor
Eylülde gösterime çıkacak "Hamam*",
Ferzan Özpetek"in gerçek bir yaşam öy-
küsündençıkarakyazdığı birkonu. 40"lı
vıllarda faşizmden vesavaştan kaçan gü-
zel İtalyan kadın İstanbula geliyor ve
kısa sürede Istanbul sosyetesinin gözbe-
beğioluvor. Birkahvekralıylaevleniyor.
Sonra kahvecıden kadına büyük bir pa-
ra kalı>or. O günkü eğlence ortamında
hamamlar çok gözde. Kadın. fantEzile-
ri için hamam satın alıyor. Yıllar sonra
ölünce bu hamam Roma'daki mimar ye-
ğeni Francesco'ya miras kalıyor. Kon-
solosluktan mektup alan mimar, lstan-
bul'a gelip hamamın satışıyla ilgileni-
yor. İşleruza>ınca mimar kentin farklı at-
mosfenni, teyzesinin dostlannı keşfet-
me fırsatı buluyor ve hamamı satmaktan
vazgeçiyor. İstanbul'a yerleşiyor...
Ferzan Özpetek günümüzde geçen
filmde Istanbul'un yitme>e yüz tutan ha-
vasını vermek istediğini anlatıvor : 'İki
kültür arasında büyüdüm ve bu kültür-
lerin övküsünü işli\orum. İtal>a'da yeni
bir kültürü tanıdıktan sonra kendi kül-
türüme daha sağlıklı bakmaya başladım.
Filmde vok olup giden İstanbul'a dikkat
çekmek istiyorum. Mimar Francesco ,
buraya gelip yıkılan İstanbul'a. kapanan
bir de\ re şahit oluvor. Hamamı satmava-
rak kendince bu yıkımı engellemeve çalı-
şı\or. Adam bir bakıma Don Kişotluk v a-
pı\or..."
Bu hafta filmin oyuncu kadrosu ta-
mamlanıyor. "Hamam"ın ilk sahibi Ital-
> an kadınındostu Oscar" ıcanlandıracak
Carlo Cecchi ve mimarın kansını o>na-
yacak Francesca D'Aloja da ekibe katı-
lıyor. Özpetek. Cecchi'nin rolü için ön-
ce Marcello Mastroianni'yi ikna etmiş.
ancak sağlık nedenıyle usta aktör Istan-
bul'a gelememiş.
. - r*l l ö l b ı 'c . . . . , . . , • • " ^ ^
Mumcu suikastı sonışturcnasmm belgeseli
M. EMİN DEĞER
Yetişmelerinde UğurMumcunun ma-
nevi katkısı olan iki genç gazetecinin ça-
Iışmalarını okuyorum. Uç yıllık titiz bir
araştırma ürünü ve hersatın belgelenmiş
bir çalışma. EvrenDeğerve Tunca> 07-
kan'ın birlikte hazırladıkları Uğur Muııı-
cu Cinayeti Soruşturması Sorgulanı-
yor'dan söz ediyorum. Cç yıl önce. kor-
kunç bir suikasta kurban edılen. ülkemi-
zin yetiştirdiği Kemalıst cumhuriyetin
yürekli savunucusu. gerçeklenn ender
kalemlerinden birinin öldürümü üzerıne
çekilen örtüyü aralama çabasındaki ça-
lışma, bir yandan Lğur Mumcu olayının
aydınlanması bir yana. neden daha da
karartılmaya çalışıldığına yanıt ararken
günümüzolaylannada sağlıklı bir bakış
açısı getirmektedir. Gençlerin buradaki
tanığı. ustalan Uğur Mumcu'dur.
Türkiye'de sayısız faili meçhul cina-
yetten çoğunun aydınlanamadığını düşü-
nürsek. devlet ne yapıyor dersiniz. Genç-
ler bu sorunun yanıtını iyi yakalamışlar.
ustaları Uğur'un Muammer Aksoy ve
BahriyeUçokcinayetleriyle ilgili umar-
sızlığı vurgulayan sözlerınden çıkarak:
"De»letin göre^, bu gibi cinayetlerin
kanıtlarını bulmak değil midir? DevleU
İslami hareket adına. uçlarına susturucu
takılmış silahlarla cinayet işleven çetele-
re karşı bu kadar çaresiz midir? Yoksa
'de\ let" dediğimiz şu büyük aygıta takı-
lan sustumcular var da biz mi bu sustu-
ruculan bilmiyoruz."
Yalnız bu mu° De\ let. kendi adına gö-
rev yapanlann sözlenyle bu gibi olayla-
nn karşısında umarsızlığının içine itil-
miştir.
Araştırmacı gazetecilerdalında, usta-
lanndan tam not alacak bir çalışmavla
karış karşıyayız. Okurun karşısına övle
belgelerle çıkıyorlar ki devletin olayları
önceden bilmesine karşın, önlem alın-
mayışı yeni sorulara kaynaklık ediyor.
Okuyalım: Zamanm MİT Müsteşan Te-
oman Koman, gazetecilere MlT'le ilgi-
li bilgi verdiği sirada, '•Terörün önümüz-
deki günlerde sansasyonel eylemlere yö-
neleceğini" söyler ve ekler: "- hatta ara-
nızdan birileri de hedefolabilir. öldürüle-
bilir"(syf: 73) Uğurdabutoplantıdadır.
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra İs-
tanbul Emniyeti. birteröröreütü tarafın-
dan. 20 Ocak 1993 te "İstanbul'dan An-
• E\ ren Değer ve Tuncay Özkan'ın
birlikte hazırladıkları 'Uğur Mumcu
Cinayeti Soruşturması Sorgulanıyor',
üç yıllık titiz bir araştırma ürünü ve her
satırı belgelenmiş
bir çalışma. Uğur
Mumcu'nun genç
arkadaşları, tam
bir araştırmacı
gazetecilik örneği
vermişler. Öyle
sanınm ki bu
çalışma. um.ag'de
örnek bir ders
belgeseli olarak
-le alınacaktır.
lnanıyorum ki bu
çalışmalardan
Uğur'un ruhu da
hoşnut olacaktır.
kara'va içinde ne olduğu bilinmeven
araçlar"(svf: "I
4|gönderildiğiniyakala-
nan Mehmet Zeki Yıldınm'dan öğrenir.
Ama olay. Ankara Emniyeti'ne bildiril-
mez. 24 Öcak'ta patlayan bomba, belki
de 20 ocakta yollandığı saptanan araçlar
içinde gelmiştir!
Mumcu'nun toprağa verildiği gün. ko-
nu Başsavcı Nusret Demiral'a sorulur:
Yanıt: "Bizim bundan haberimiz yok-
tur" olur. Demiral iyi bir hukukçuf!)
mantığıyla gazetecilere sorar. "Böyle bir
ola> varsa. L'ğur Mumcu suikastından
önce bombajı getiren kişinin AnkaraŞa
bildirilmesi gerekmez mi?" Peki sora11m.
Demiral. acaba neden bu soruyu. vetki-
sini kullanarak Istanbul emniyetine sor-
mamıştır'
1
Demek Istanbul Emniyeti
bombayı getirenin kim olduğunu bili-
vordu. Bu söylem başka türlü yorumla-
nabilir mi'1
Yazarlar iyi bir ipucu yakalamışlar.
"Suikast sonrasında Ankara"> a getirilen
bonıbaların konulduğu ev bile tespit edi-
liyor." Bu ev kime mi ait? (Gazeteci bı-
raz da edindiği bu bilginin doğruluğun-
dan kuşkulu olsa gerek) zamanın İçişle-
ri Bakanı İsmet Sezgin'e tam soru biçi-
minde olmasa da "Olayla ilgili olarak
Ankara emniyeti bir adrese gitti. Ama
adres boş çıktı" dedi. Sezgin şu inanıl-
maz vanıtı verdi.
"Hayır boş çıkmadı. Yanlış bilivorsu-
nuz. Bir devlet memurunun yeri çıktı ora-
sı."(syf:75)
Peki. en basit bir örgüt işinde. böy le bir
e\ in altını üstüne getiren kimi göre\ liler.
ne yapmışlar dersiniz bu evle ilgili ola-
rak? Hiç! Zaten3yıl içinde yapılanlarda
öyle koskaca bir hiç değil mi ? Bunu. ya-
pıtı okuyunca daha iyi anlıyorsunuz.
Yapıtın 79. savfasında Güldal Mum-
cu'nun şu sözleri üzerinde durulmuş.: "*..
soruşturmayı yürüten ilk savcı Ulkü
Coşkun ifademi alırken bana. 'Bu olayı
devletyapmıştır Sivasi iktidaristersebu
iş çözülür" dedi." Araştırılıyor. sonuç
çıkmıvor... İnsan ister istemez. "Bomba
araştırılan evin bir devlet göre>lisine ait
olduğunun üstünde neden durulmadığı"
sorusu takılıyor. Genç gazeteci burava
kısa bir açıklamadan sonra bir belge da-
ha yerleştirmiş: Cumhurbaşkanı Sülej-
manDemirelin. "olaya bir devlet göre\-
lisinin kanşıp kanşmadığına" ılişkin bir
soruya verdiği yanıttır bu belge. Demı-
rel'e göre:
" De\ letcinayete kanşmaz. Çok büyük
bir iddia. Bu cinayeti dev let işler mi? Ol-
maz. Kesinlikle onu söyleyeyim. İkincisL
ama devletin şu va da bu şekilde bir gö-
rev lisu bir memuru kendiliğinden bu işe
kanşmışsa da cinayet dev letin değil, onu
>apanındır". (sv f: 75)
Insanın kafası kanşıyor. Demirel'ce
bir açıklama. ama birisi çıkıp da bu sö-
zü. ~Devlet bu adama göz mü yummuş-
tur" diye bir yorum şapamaz mı? Sahi
devlet adına savcılık ve emniyet bu ola-
vın üstündeki örtüvü neden aralayama-
dılarV"
Bir Avhan Aydın olayı var ki belgele-
rin tümünü inceleyince. şaşkına dönü-
yorsunuz. Yetkililerce. olayla ilgili bilgi-
sı olanlar başvursun deniliyor. Ayhan
Avdın adında bir kişi. "ben olaya kan-
şanlan gördüm" diye çıkıyor. Bu kişiyi
nedense DGM savcısı hiç dinlemiyor.
Emniverte dinleniyor. Ama Ayhan Ay-
dın'ınteşhisettiğikişiler. olay tarihinden
sonra >akalanmış olduklan halde, tuta-
naklarda. önceden yakalanmışlar gibi ta-
rih değişikliğı-tahrifatı vapılıyor. Ve ta-
nıklık etmeve gelen Avhan Aydın. ya-
Almanya'nın Sesi Radyosu Türkçe piyes ve öykü yanşması
Kültür Servisi-Almanya'nın Sesi Radjttsu 'IJeutsche
VV'elle'. bu yıl Türkçe eserlere yönelik bir edebiyat yan^-—
ması düzenli>or.
Deutsche VVelle'nın Günevdogu Avrupa Yayınlan kı-
sım şefi Dietrich Schelegel. Türkçe Yayınlar Bölümü Baş-
kanı Mehmet Ban. redaktör Ayşe Tekin. Goethe Enstıtü-
süMüdür VekilıOesterleveŞaraSajın'ın katıldığı basın
toplantısında ilk olarak Almanya'nın Sesi Radvosu üze-
rine açıklamalar yapıldı.
1953 yılındakurulan veTürkçenın de dahıl olduğu 38
dilde yavın yapan Almanya'nın Sesi Radvosu. beraberin-
de Almanca. İngilızce ve Ispanvolca olarak 24 saat ke-
sintisiz televizyon yayını da vapıyor. 1962 den berı gün-
de iki kez 50 dakikalık Türkçe >ayın gerçekleştiren rad-
yo. buyıl ıçinde'Radyofonik piyes' ve'öykü'(yineradyo-
'daokunabılecek şekilde hazırlanmış)yanşmalan açıyor.
îkı yılda bir düzenlenen bu yanşmaya katılacak eserler
için ilk şart Türkçe kaleme alınmış olmalan ve okundu-
ğunda 30 dakıkay ı aşmamalarılmaksımum 450 satır). Her
bir dalda bırıncı olacak eserler için 5000 mark para ödü-
lü verılirken jürının tespit edeceğı eser sahıplen de Al-
manya'dakı Goethe Enstıtüsü'nde iki aylık Almanca dil
kursuna katılabilecekler. 31 Aralık 1996 tarihıne kadar
gönderilecek eserler ilk etapta bir ön jürıce elenerek ön-
ce 100'e. daha sonra 25'e inecek. Bu aşaınadan sonra 3
tercüman tarafindan ayrı ay rı Almancaya çev rılecek eser-
ler. aralannda Doğan Hızlan. Yükseİ Pazarkaya, Aras
ÖrenveŞaraSayın'ındaolacağı 7kışilikesasjürininele-
mesinden geçecek. Kazananlar 1997 yılı Frankfurt Kıtap
Fuan'ndaaçıklanacak. Yaklaşık bir yıllık birzamanaya-
vılan yarışma. Türkçe vazabılen herkese açık.
Ankara ve İstanbul'daki kitap fuarlannda da tanıtımı
vapılacak varışma öncekı vıllarda Afrika (1984). Hındis-
tan (1987)'. Sovvetler Bırfığı (1990 - '91). Arap ülkelerı
(1992 - '93) ve Mekbika (1994 - 95) bölge. dıl ve ülkeleri
kapsamında gerçekleşmıştı. Türkçe yarışma için de
katılamın bırhavlı fazlaolacağıdüşüncesındeki yetkililer,
katılmak ısteyenlerin şartname vebaşv uru formîannı An-
kara. İstanbul ve Izmir'deki Alman kültür merkezlenn-
den v e 'Deutsche \\elle; TürkLsche Redaktion 50588 Köln
- Almanya' adresinden postayla temın edebıleceklerıni
belirttiler.
lancı tanıklıktan yargılanıyor. Değer ve
Özkan. bir hukukçu titizliğiyle bakın bu
konuyu nasıl değerlendirmişler: "Poli-
sin vakalama ve gözetim tutanaklannın
İstanbul DGM'nin iddianamesivle. ta-
nıklann ise L'lkü Coşkun'un hazırladığı
raporla çeliştiği bir İslami hareket örgü-
tü operasyonu yapıldı. Tarih karmaşala-
n ve tutanak tahrifatlan üzerindeki sis
perdesi ise bir türlü çözülemedi." (syf:
47)
Bu olaya bir de devlet TV'sinde Reha
Muhtar karıştırıldı. -lğur Mumcu Ci-
nayeti Soruşturması Sorgulanıyor" da.
bu soruşturmanın nasıl başlatıldığı ve
nasıl yürütüldüğüne ilişkin daha nice so-
rular sorduracak tüm belgelerini görebi-
lirsiniz. Bu çalışma, öte yandan Türki-
ye'de adaletin de sorgulamasına yaraya-
cak belgelerle dolu.
Türkiye Hizbullah'ının nerede eğitil-
diğini öğrenmek istersinizelbet. faili bi-
linmeven öldürümlerin neden aydınla-
namadığını merak ediyorsanız: bir ör-
nek olaydan. Uğur Mumcu olay ından çı-
karak yanıtlara göfürecek bilgi ve belge-
leri içeren bu yapıtı okuyun derim.
Genç yazarlar hukukçu değiller. ama
çalışmalan. bir hukukçu titizliğiyle ha-
zırlanmış. Belgelersankibirsavcınınbi-
lınçli seçmesiyle derlenmiş ve kendi de-
ğerlendirmelerinin sağlam kanıtlarını
oluşturuyor.
Peki bu tür olaylar aydınlanabilir mi?
\a da neden aydınlanamaz'1
Bu soruların yanıtını yapıtın 85 sayfa-
sına aktanlan sevgili Uğur Mumcu'rıun
şu sözlerinden alalım. Yazarlar da öyle
yapmışlar: Uğur soruyor:
".„ Abdi İpekçi cinayeti aydınlanabil-
di mi? Hayır aydınlanamadı. avdınlana-
madığı gibi İpekçi cinayetinin aydınlan-
maması için gizli eller bütün kanıtları de-
ğiştirdiler. Bu gibi konular duyaıiık is-
ter.- Bu duyarlığı devlet göstermiyorsa
basın organları ve siyasal partiler göster-
mejiler.
Örneğin SHP niçin Aksoy ve Üçok
cinayetleri için bir araştırma komisyo-
nu kurup kanıt toplamaz."
TBMM böyle bir komisyon kurdu
Sevgili Uğur. Ama bu komisyon da so-
nuç alamadı. Öyle anlaşılıyor ki senin
yazdığın gibi: "Devletdenilenörgüteta-
kılan başka susturucular var™" Yar ki o
komisyonun raporundan aktaracağım şu
sözler seni doğruluyor: "Devletin seçim-
le işbaşına gelmiş organlarınca denetle-
nemeyen \e yargı organlarınca da soru
sorulamayan bu örgütler istedikleri gibi
devlet organlanna hâkim olmakta..."
Çalışma gerçek bir sorgulama... Uğur
Mumcu"nun genç arkadaşları. tam bir
araştırmacı gazetecilik örneği vermişler.
Öyle sanınm ki bu çalışma. um.ag'de ör-
nek bir ders belgeseli olarak ele alına-
caktır. İnanıyorum ki bu çalışmalardan
Uğur'un ruhu da hoşnut olacaktır.
Seni, her an sevgi ve özlemle anıyoruz
sevgili Uğur, sevgili dostum.
/ ıım.ag/ L'ğur Mumcu Araştırmacı Ga-
zerecilik Vakfı Yayını Nisan 1996 28i syf.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Evimin Balkonundan...
Aşk bitti: Bütün kış boyunca pencere kenarına bir-
likte gelen, bir lokma ekmeği birlikte paylaşan kum-
rularım birbirlerinden aynldılar. Nisan başı iki yavru
kumru getirdiler pencere kenarına, bir süre dört kişi-
lik bir aile oldular, sonra herkes tek başına kaldı. Es-
ki çift, şimdi ayrı ayn geliyor: yavrular başka pencere
bulmuş olmalı. Bahar gelir gelmez aşk bitti.
Bu yüzden biraz üzgün. biraz düşünceliyim. Ama
ilkyazı çok seviyorum. Kumruların ayrılıgı belki de ba-
har şenliğinden, yeni heyecanlar uğruna. Evimin bal-
konundan görünen harap bahçeler mevsimin tüm he-
yecanını yaşıyorlar.
Beton mezarlığı Şişli'nin ortasında, birbırine bitişik,
handiyse uçsuz bucaksız bu harap bahçeler sığına-
ğı her ilkyaz benı büyülüyor. Dakikalarca, kıpırdama-
dan, bütün erinçsizliklerden uzak, harap bahçelere
bakalıyorum.
Kimin aklına gelebilir arka bahçemizde hâlâ leylak-
lar açabileceği. Ama açıyor: iki cılız, incir azmanlarıy-
la boğuşan leylak ağaççığı mayısın ilk günlerinde bu-
ğulu mor ve eflatun kandillerini ansızın sundular. Sık
sık Güner Sümer'in bir oyununu, Hüzzam't hatıriıyo-
rum. Orada. bu yaz leylaklar açmadı.. gibisınden acı
dolu bir söz geçer. Her nisan sonu, ya açmazsa ley-
laklar, diyorum. Ya açmazsa. ya kuruyup gitmışse ley-
lak ağaççıkları... Çok şükür, bu kışı da atlattılar, inci-
re göğüs geriyorlar.
Hemen hep orta halli evlerin arka balkonlan şu ha-
rap, bakımına para yetmeyecek bahçelerimize bakar.
Sabah-öğle arası pencere silen, balkon yıkayan, ça-
maşır asan orta yaşlı kadınlar görünür. Bazı balkon-
larda bıtkiler kıştan mayısa çıkagelmişlerdir; bitkiler
sulanır.
Serçeleri de bir telaştır alıyor; serçe yavrulan yok-
sa daha geç, daha güç mü uçuyorlar? Kumruların bir
lokma ekmeğine ortak birkaç serçem var, sonunda
beni tanıdılar galiba, o yüzden 'serçelenm' diye söz
açıyorum. uçuşup geliyorlar, bir lokma ekmek. uzak-
ta gızlide yuvalar.
Yan yana harap bahçelerimizde mayısın ilk haftası
kiraz ağaçları, hem de adamakıllı babacan üç kiraz
ağacı sılme baharlarla donandı. O kadar ki çiçeklerin
taşkınlığından sankı dallar eğıldi. Beyaz ve pembe,
uçuk kırmızı çiçeklerden geçilmeyen başka ağaçlar,
küçük odanın penceresine gözüm ne zaman ilişse, bir
bahar ve çiçek yagmurunu taşıdı. Hem ne yağmur, o
ne sağanak!
Kimbihr ne zaman dikilmiş, kimbilir kımierden kal-
mış yaşlı ceviz ağacı kocaman yapraklarını -çok şü-
kür- yine yeşertti. Gıcır gıcır parlattı yeşil yapraklan-
nı.
Artık ölümü bekleyen, hiçbir zaman serpilememiş
bir erguvan bile var. Ölümü beklerken çıçek açıyor.
Onu bir bilgelik kıtabı gibi okuyorum.
Kediler kraliçesi
Kedilerimız var. Harap bahçelerimizden hiç çıkma-
yan kedilerimız, Münrf Fehim'ın Hüseyin Rahmi ro-
manına hazırladığı bir kapaktaki gibi, mart boyunca
suluboya seslenişlerle sevda arandılar, karasevda
çektiler.
Şimdi siyah da sarı püskürtmelı bir kediler kraliçe-
si, beş kediciliğiyle gururlu gururlu geziniyor. Biri be-
yaz, siyah lekeli, biri sarman, biri duman, biri anası-
nın tıpatıp aynısı, sonuncusu adeta alev renkli. Kedi-
ter kraliçesi pencerelerımıze, balkonlarımıza şöyle göz
ucuyla bakıyor. Hepimızin hemen: "Pısipisi!"
Bilmem neden arka bahçelere baktıkça Kavafis'in
şiiri geçiyor:
"Dılediğin gibi değilse yaşamın,/ hiç olmazsa ça-
lış/ elden geldiğince: kirletme onu! kalabalığında yer-
yüzünün,/ koşuşturmalarla, konuşmalarla." (Banş
Pirhasan çevirısi.)
Harap bahçelerimizde rüzgâr estikçe, hışırtılar, ya-
şamıma umutlu kahve falları söylüyorlar, her neden-
se, yaz, diyorlar, yaz güzel geçecek bu yıl. Öyle çok,
ınanmak istiyorum ki... ,\
Akşam birlikte bütün kuşlann. işte serçelerin, sığır-'j
cıklann. tektük siyah kargalann korosu başhyor. Kar-;î
galar koronun davulculan. Serçeler eski serenadı söy- \
lüyor. Derken gun eriyecek ve yarasalar çıkacak. Gün-'
düzleri nerede yarasalar? Çoktan beri her akşam Ah-
met Haşim'e sesleniyorlar: ;
Dağılmış, eprimiş tüller gibiyiz, diyorlar, her akşam •
sessizceuçuşuruz, giderizgeliriz, karanlığakederyıl-
dızlarını örmek için...
Ama ben bu yazıda 'keder' sozcüğü geçsin istemi-
yorum.
Zaten karşı komşumun, karşı bahçenin kulakları
toprak süpürür av köpeği sevinçli havlayışlarla koşuş-
turuyor, kediler kovalıyor, otlarla konuşuyor, ikide bir
de evinin kapısını patisiyle açıp içeriyi kolaçan ediyor.
Harap bahçelerimize gece ot kokusuyla indi. Evle-
rin balkonları ışıksız. Bununla birlikte açık pencere-
lerden televizyonun ışığına dublaj sesleri eşlik ediyor.
Artık nasıl oluyorsa, çok uzak biranı gıbı Adalet Cim-
coz'un sesini ışitiyorum. Herhalde Belgin Doruk'lu
siyah-beyaz bir Türk filmi gösteriliyor. Gerçı bu saat-
te onlann pabucu dama atıldı, fakat neden olmasın...
Zaten bana öyle geliyor ki ben balkondayken, çok-
tan ölmüş annemle babam içerde konuşuyorlar. Ne-
den olmasın: Yann okullar kapanacak, tatil başlaya-
cakmış. Sınıfımı geçmişim.
Ey rüzgâr, yaprak hışırtısı. falın doğru çıksın! J
BUGUN
8. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTİ-
\ALI ;
18.30 DavidGlassEnsembie'ın "LaDolce\ita"adlıoyu-J
nu Muhsın Ertuğrul Sahnesı'nde. J
21.30 Levent Öget'in "Ikili Fiaür' ve Biuro Podrozy Ti-^
yatrosu'nun "Can Çekışen Carmen' ısimli oyunlan Rume-J.
lihisan'nda. *
21.30 DostlarTıyatrosu'nun "BırTakım Azizlikler" ad-^
lı oyunu Kenter Tiyatrosu'nda. t,
9. LLLSLARARAS1 YAPI KREDt GENÇLİK FES-J
TİVALİ 5
19.00 Freıburg Barok Orkestrası'nın klasik müzik kon-*j
seri Aya trini'de. i
21.30 CAB Diane Schuur'un caz blues konserı AçıkJ
HavaTiyatrosu'nda. *•,
3.TÜYAP ANKARA KİTAP FUARI S
12.00-13.00 'Şiir ve Ya^am" başlıklı söyleşive Alı Cen-J-
gizhan katılıyor. J%
13.0O-15.ÖO -Dil ve Ideolojı-Şiır Dilınde Ideoloji Kır-S
malan" başhkh panele Turgay Gönenç. Ismail Mert Başal."
Dınçer Sezgin. Veysel Çolak. Ahmet Telli katılıyor. v
15.00-l7
T00 'ŞnrEleştınsı Üzerine' panele ŞükrüErbaş,*
Cahıt Külebı. Ibrahım Oluklu katılıyor. ^
17.00 - 19.00 'Kültür Emperyalızmı - Globalleşme - Ye-J
rel Kültürler" başlıklı panele Cengız Bektaş. Erhan Bener.^.
Erendız Atasü. Ayla Kutlu katılıyor *,
SEMİNER ğ
14.00 "Canlı Internet bağlantısı. Internet'in dünü bugü-*
nü. püf noktaları. güçlüklen. Internet hakkında her şey" ko-*'
nulu semıner Prof. Dr. Sına Berköz. Behiç Gürcıhan ve Aş-*
kın Demırag'ın katılımıyla Mimar Sinan Üniversitesi Odi-*
toryumu'nda.
SÖYLEŞİ - ÎMZA
Nihat Behram'ın katılacağı "ŞiirveSürgün" başlıklı söy-
leşi saat 17.30'da Kadıköy Beksav 'da. Jale Sinar. Hakkı Öz-
kan ve Zernn Ekın'ın katılacağı söyleşı ve ımza günü saat
14.OO'te Kadıköy Kültür ve Sanat Vlerkezı'nde.Özel Doğuş
Lı^esı Kültür ve Sanat Etkınlıklerı kapsamında. Gülsüm
Aky üz'ün katılacağı "Yaşamın Yedı Rengı Yar' başlıklı söy-
leşı saat 14.00'te.