Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 NİSAN 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Engin Cezzar'ın 40. sanat yılı bu akşam düzenlenen bir geceyle kutlanıyor
'Tiyatro., fevkalade özveıi ister'
DİKMEN GÜRÜN UÇARER
Gökhan Akçura'nın belgelerden yola
çıkılarak hazıriadığı \e Yap\ Kredi Ya-
yınlan tarafından basılan "Engin Cez-
zar" kıtabı sanatçının çocukluk ve genç-
lik > ıllanndan başlayarak Tıyatroda fCırk
Yıla Tanıklık Eden Mektuplar"la nokta-
lanıyor ve Son Söz Gülriz Sururi'den...
Bu noktalanış elbette ki kâğıt üzerinde.
Engin Cezzar, tıyatro tutkusuyla kıpır
kıpir aktanvor dünü. bugünü ve gelece-
ge dönük tasanlannı.
Sohbetimız sırasında ben onu ilk kez
"Hamlerte izlediğimi anlatıyorum. o da
çok hoş anekdotlarla Amenka"dakı ılk
profesyonelhk anılarını aktarıyor. Ro-
bert Kolej'de Mark Anthony ve Othello
rolleriyle sağladığı başannın aılesinin o
güne dek kapalı tuttugu tıyatro eğitımı ve
Amerika kapılannı açtığını söylüyor. Ar-
dmdan Yale Üniversitesi Tiyatro Bölü-
mü'nde ıkı yıl \e dünyaca ünlu Actors
Stüdıo>ıllan.
ENGtN CEZZAR- Amenka'da dört
yılım geçtı. Tatil içın Türkıye'ye dön-
meden önce de Elia Kazan'ın bir yapı-
tında oynamak üzere anlaşma bile imza-
lamıştım. Buraya geldım, kuzenım Le>-
la Gencer de o sırada bızde kalıyor...
Muhsin Ertuğrul, Istanbul Operası'nın
açılışı içın u
Tosca"vı oynamak üzere
Leyla Gencerı çağırmış Bir sabah
Dram Tıyatrosu'na giderken benı de gö-
türdü. Tanıştırmak içın... Hatta hiç unut-
mam, Tunç Yalmanda odadaydı... Muh-
sin Hoca -Hamlefi sahneye koyacağı-
nı söyledı ve ardından da "Buoyundaoy-
nar nnsın?"diye sordu. Çok heyecanlan-
mıştım. "Hangi rolü istersinn
sorusuna
yanıtım "Hamlet" oldu. "Yann sabah
8J0'daprovayagerdedi. Birandayaşa-
mım değışmışti.
- Evet, ama ŞehirTivatrolarTnda uzun
süreli kalmadınız. 1960'lann yerleri ko-
lay doldurulamayacak özel tivatrolann-
dan biri dc GülrizSururi ile birükte kur-
duğunuz tiyatro oldu.
E.C.- 1%2'de kendi tiyatromuzu kur-
duk. Küçük Sahne"de "Tütün Yolu" ile
başladık Bu oyun, tıy atromuzun amacı-
nıbelirledıdıyebılınm. Ogünbugündür
hepyapılmamışişlenyaptık Oynanma-
mış, kimsenın cesaret edemedığı pro-
düksiyonlara yöneldık. Mesela Shakes-
peare'in 400. dogum gününde "Othel-
lo^yu oynadık. Bir yandan böyle iddialı
yapımlara gıdıyorduk bir yandan da tı-
yatromuzu yaşatmak için hafif komedı-
İer oynuyorduk, ama yavaş yavaş o tür-
den koptuk \e kelleyi koltuğa alarak ıd-
dialı ışlere >öneldik.
- Tiirk yazarların oyunlarına da
ağıriık verdiniz. Pek çok "ilk"iniz var
bu alanda.
E.C. - Tiirk yazarlannda 61 Anayasa-
sı'nın getirdiği özgürlük ortamında müt-
hiş bir canlanma oldu Güngör Dil-
men'in hiç oynanmamış oyunlannı Tür-
kıye'de ilk defa biz ovnadık. Haldun Ta-
ner "Keşanlı Ali Destanı"nı bıze getırdi.
Olacak şey değıl! On kişilık kadromuz
•Otuz beş yıldır kimsen... ^.....et
edemediği Nâzım Hikmet'i biz oynanz
dedik. Yaşar Kemal'i kazandırdık Tiirk
tiyatrosuna Teneke ile.
Güngör Dilmen'in hiç oynanmamış
oyunlannı Türkiye'de ilk defa biz oynadık.
Haldun Taner "Keşanlı Ali Destanf nı bizp
getirdi. Bugüne dek on beş Türk oyununun
dünya prömiyerini yapmışız.
•Seyirci yetişmiyor, çünkü seyirci
yetiştirecek bir eğitim sistemimiz yok.
Tiyatro seyircisi gökten zembille inmez. Bu
Milli Eğitim seferbcrliğiyle yapılacak iştir.
Bizimle beraber yctişen seyirci bitiyor artık.
Gençleri yetiştirmek, olabildiğınce hızlı
yetiştirmek hoca-çırak ilışkisidir. Bunca yıllık
birikimimi olabildiğince çabuk aktarmaya
çalışıyorum.
var. Haldun Bey. "Siz yaparsanız harika
olur" dedi ve gerçekten de hartka oldu.
İki yıl ovnadık. Almanya'ya turneye git-
tikooyunla. Ardından RefikErduran'ın
"Direklerarasında"sını yaptık. Özetle.
kitabı yazarkeıı ortaya çıktı bu. bi'giine
kadar on beş Türk oy ununun dünya pro-
miyennı yapmışız Bu çok önenilı bir
şey
- Nâzun Hikmet'i dc ilk defa siz n\ na-
dınız.
E.C. - Otuz beş > ıldır kimsenın cesa-
ret edemediği Nâzım Hikmefi biz "oy-
nanz" dedık. Yaşar Kemal'i kazandırdık
Türk tiyatrosuna •'Teneke" ile. Ben Türk
yazarlanyla çalışmalanma çok önenı
verdim. Provalar süresıncc onların bı-
zimle olmasına dikkat ettım kı bu dısıp-
lını bize Haldun Taner \ ermiştır. Sanınm
bu bakımdan hirlıkte çalıştığım yazarla-
ra bir katkım olmuştur, onlann bana ol-
duğu kadar. Birlıkte çalışmak. birlıkte
kotarmak çok keyfli bir iş.
- Aynı döncmde yazarıyla, oyuncu-
suyla, eleştirmeniyle Türk tiyatrosu
dinamik bir yapı içindeydi.
E.C.-Tiirk tıyatrosu 60-70 yıllan ara-
sında altın dev rinı y aşadı. Özellıkle özel
tiyatrolar adına konuşuyorum. Ödenek-
li tiyatrolar o dönemde çok kısırdı. kor-
kaktı. Bızlerde müthiş birdinamıznı var-
dı. 70"lerden sonra bu bozuldu. Terör
olayları. televizyonun izleyıcinin ayağı-
nı kesmesi. ha>at pahalılığı.
Sosyal yaşam bir mağara devnne dö-
nüştü. Herkes e\inin kapısını çekıp. te-
levızyonunu açıp gettolaşmış bıryaşam
tarzıı/leroldu. Bırdepolıtıközgürlüği'm
getirdiği rahatlıkla bir sürü binkim tı-
\ atroyu platfonn olarak kullanmay a baş-
ladı. Aslında doğaldırbu Dünyanın her
ülkesınde böyle dönemler yaşanmıştır.
Bızde de yaşandı. Bıraz uzun sürdü. bı-
raz kabak tadı vcrdı.
- Bir de, thatroiar y avrulanıaya haşla-
dı ve bu. sanatsal düzeyi etkiler oldu.
E.C. - hkipler dagıldı. Sağlam tıyatro
ekıpleri \ardı. Buralarda sı\nlen oyun-
eularkendı ekiplennı kurdular. Korkunç
bir bölünme Tabın caizse kendi kendi-
mızi öldürdük. intıharettik. Ekiplcr za-
yıtlad'kça se\ ıye dü^tü. Aşagıdan yeti^-
mesi gerekenler yetişmedi.
- Bu dedikleriniz biraz da eğitim soru-
nunu getiriyor gündeme.
E.C. - Ecitımsızlik önemli bir sorun
Genç bir san;itçı>ı eğıtmek içın en az
dört yıl gereki\or. Onları yeti^tırmeye
fırsat kalmadan bölünmeler yaşandı. O
vüzden ben şımdi sürekli eğıtmenlık ya-
pıyorum. 5-6 yıldır Eskişehir Cnıversi-
teM'nde çalışıyorum. Gençleri yetiştir-
mek. olabildiğınce hızlı yetiştirmek ho-
cp-çırak ilışkİMdır
Bunca yıihk bırıkimımı olabıldığınco
çabuk akta
r
ma\a çalışıyorum. Müjdat
Gezen'ın okuhında da ders \cn\orum.
Bir süre Sıncma-Tele\ ız\on Enstitü-
sii'nde çalıştım öörencılerle. Bogaziçi
Unıversıtesi Oyunculan ılesıkı ilışki ıçe-
rısındeyım Başkaçaredii>ünemi\orum.
çünkü tıyatro oyuncuMi yetiştirmek ar-
tık bü\ ük birsonın oldu. fele\ izyon, spi-
kerlik. mankcnlik derken gencecik ço-
cuklartiyatrodünvasmdan ııçupgidıyor-
Jar. Fe\kalade özveri ısteşeıvuzun süre
para kazandırmayan bir uğraştırtiyatro
- Söz eğirimden açılmışken kısaca se-
\irci eğitimine de değinebilir mhi/?
E.C.-Sey irci yetişmiyor. çünkü seyir-
ci yetiştirecek bir eğitim sistemimiz yok.
Tiyatro sey ırcısı gökten zembille inmez.
Ben Çekoslovaky a'da çalışırken 0 ay kal-
dım Inanılmaz bir tı\atro ses ırcısı \ar.
Salonda 1000 tane çocuk çıt çıkarma-
dan ızlıyor\e ızledıklerı de VVagnerope-
rası .. Ilkokuldan başlayarak öğrencilen
operaya. tiyatroya. baleye götürüyorlar.
Böyle yetışen çocuklar ileride tıyatro-
dan kopamazlar. tiyatroya saygı duyar-
lar. Bızde boy le bir eğitim sistemı yok kı.
Bu Millı Eğitim seferberlığıyle yapıla-
cak bir ı>tır. Kendılığinden yetışmez se-
yircı. Bızımle beraberyetı>en seyirci bı-
tıyor artık. Önemli bırsorun bu.
- \\ne sizin tiyatronu/a dönüyorum.
Çok başarılı bir dönemden sonra bir çö-
küş dönemi yaşadınız \e kapandınız.
E.C. - Dayanamadık. Ekonomik ko-
şullar bızı çok yıprattı. Ekıp zayıflama-
yabaşladı. I97
4"te İstânbul Festi\alı içın
•*Keşanü'*yı yeniden sahneye koydum.
İlk yaptığımız ışle mukayese kabul et-
mezdi. Ama o hatamı şöyle tamir ettım:
1989'da televizyona çektim \e onjınal
ekibin yüzde 95'ı rol aldı. Olağanüstü
güzelbirçalışmaydı.Obirumuttubenım
için ve sürdürmek istiyordum.
Tiyatro kitlelerden kopmuştu. Nasıl
kitleîere indirebilıriz düşüncesiyle ger-
çekleştırilnıışbırçalışmaydı. Hiçolmaz-
>a tele\ ızyon yoluy la "Bakınızinsanlar;
bu, tiyatrodur" diyorduk Aynı şekılde
"Kaldırım Serçesi"ni yaptıni. \ma, on-
dan sonrakı proıelerimın hepsi diiştü
- Neden?
E.C. - Bu tür işlere bir kışinin gönül
\ermesı yetmez. Bir felsefedir bu. Bu
felsefeye inanan yaratıcisindan tele\ ız-
yon genel müdürüne kadar böy le bir mıs-
yon yüklenilmezse bir yerde tıkanıp ka-
lıyorsun. çelme takıyorlar. Bizım yaptı-
ğımız islerçokdüzgündii \e TRT'den al-
dığımız paranın her kuruşu ekranda gö-
züktüğü içın bir sürü sıradan ış yapan
insan önümüzü kestıler.
- Son seneterde AntaKa De\let Tiyat-
rosu'nda rejiyaptınız. |
E.C.-Şu yıllarda en mutlu dönemım ı
Antalya'da geçtı. Çok güzel. genç bir
ekip \ardı. Sadece \e sadecc tıyatro ya-
şayıp tiy atro duşünen \ e tiyatro y apan bir
ekip. Mustafa Avkıran'ın yönetiminde
\e disıplınınde ınanılmaz bir gruptu 24
saaı îiyatro yapıyorlardı. En son sahne-
ledığim yerli oyun da Antalya'da oldu.
- Bundan sonrası için düşünceleriniz?
E.C.-Yerlı oyunlannüzerınegıtmeye
devam edeceğım. Mecbur kalmadıkça
yabancı yazarlarla çalışmak ıstemiyo-
rum.
Neden bugiin tiyatromu/ ııluslararasi
düzey de değil'
1
Neden bızden bir Brecht.
bir Racinc. bir Shakespeare çıkmıyor'
Neden onlar dünyanın malıolabiliyorda
Türktıyatrosiıdünyadaki yerinı bulamı-
yor
1
' Güçlü oyunlara ıhtiyacımız var.
Yaz.aTiJTiız yok mu? \'ar. ama dil soru-
nubirengel. Murathan Mungan'a hay-
ranım. Oıula c\rensel bir ölçü görüvo-
rum. Siırıyle. fantezisıyle .. Aynı şey
Güngör Dilmen'de \ar Böyle yazarları
iyi ekıplerle oynatacaksın \e yurtdışına
çıkartacaksın Oyunlannın çevrilmesını
sağlayıp yurtdı^ında sahnelenmelennı
saüla\acaksın..
1 5 . U L U S L A R A R A S I İ S T Â N B U L F İ L M I E S T İ V A L İ
PORTRE BERTRAND TAVERNİER
1941 Lyon doğumlu ünlü Fransız yönetmen BertrandTa-
vernier, ıkı yıl hııkuk eğitımı gördükten sonra sinema tutku-
su ağır basınca hukukçu olmaktan vazgeçtı ve gençlık yılla-
rından baslavarak Positif ve Cahıers du Cinema gıbi Fransız
sinema dergilerinde f ilm eleştirilen yazdı, ünlü yönetmenler-
le söyleşileryaptı.
Nickel-Odeon sinema kulubünün kurucu üyeleri arasında
yer alan Bertrand Tavernıer. Yeni Dalga filmlennin pek ço-
ğunu gerçekleştıren yapımcı Georgesde Beauregard'nın ya-
nında halkla ilişkiler uzmanı olarak çalıştı. Bu dönemde çe-
şitlı senaryolar yazan ve kısa filmler yapan Ta\ errıier. 1974'te
çektiği ilk filmi u
Saatçi"yle Fransız sinema dünyasının say-
gınödüllerınden Pnx LouısDelluc'ukazandı. "KırdaBirPa-
zar", "Geceyansına Doğru", "BeatriceTutkusu", Aslolan Ha-
yattır
w
,"L.627","D'Artagnan'ın Kızı" gibi fılmlere imzası-
nı atan Tavernier. Fransa'nın önde gelen yönetmenleri arasın-
dadır. Yönetmenin 1995 yapımı filmi "Yem". festnalde gü-
nün filmlen arasında.
BUGUN YARIN
BEYOGLl E>\EK: Ycm (12.00.
18.30). Okyanusta Bir Damla (15.00.
21.30)
BEYOĞLL FİTAŞ-l:Uzun
Sessızlik (12.00. 18.30). Derisiz
(15.00.21.30)
BE^OCLL FİTAŞ-2: Demır
Yumruk (12.00.18.30). Altın Araba
(15.00.21.30)
BEYOGLl FİTAŞ-3: Bedr&Ezeılı
YürekRuhıSul 12.00. 18.30),
Adana-Parıs( 15.00. 21.30)
BEYOĞLU ALKAZAR: Scrsen
Aşıklar( 12.00. 18.30). Çılek ve
Çıkolata_(15.00.21.30)
KADIKÖY REKS: Utanç (12.00).
Cennetten De Garıp (15.00). Güneşın
Soğuduğu Gün (18.30). Büyük
Aldanış (21.30)
BE\OCl.L E^^EK: Kral Georce'un
DelıhŞıl 12.00. 18.30). Oyuncular
(15.00). Küçük Kızkarde-, '21.30)
BE>OGLL FİTAŞ-1:1 ıdy M'nın
Günlüâü (12.00. 18.30). Sinema
Dehlerı(15O0.2l.30)
BEYOĞLU FtTAŞ-2: Koınel
Estının Muhtcşenı Yolculuöu
(12.00). ikı Arada Bir Derede i 15 00.
21.30). Okyanusta Bir Danıla (18.30)
BEYOĞLL FİTAŞ-3: Özlem.
Dün'e... Bugün'e... Yarın'a...( 12.00).
Jean Renıor"( 15.00. 21.30). Aşk
Ölümden Sosuktıır( 18.30)
BE\OĞLl ALKAZAR: Stella
(12.00. 18.30), Sıhır Avcısı (15.00.
KAD1KÖY REKS: Sessız Kız
(12.00). Içerdekıler (15.00). Uç
Nokta(18.30).lsyan(21.30)
Ordu ile mafyanın savaşı
CL'MHLR
CANBAZOĞLU
70"lı yıllarda tero-
nzmden çok çeken ltal-
ya. 80"lerde başta Mara-
donaolmak üzere futbol
yıldızlannın yeşıl saha
ve dışında yarattıklan
bir bahar havası yaşadı.
Halk. futbolla yatıp kal-
kıyor. kuzey çalışıyor.
güneyden yönetılen
mafya da bu zengmlık-
ten payını alıyordu. Sıs-
tem bu şekılde tıkır tıkır
işliyor. dünyada beşıncı
ekonomik güç hahne ge-
len ltalya'ya yeni Cali-
fornıa denıyordu.
Ama 90"larda bazı namuslu savcılar. devletın her
bınmıne sızan. özel sektörün kanını emen mafyanın
üzerıne gitmeye başladı. Tabıı mafya, söz dınleme-
yen savcılara hemen "haddini bildirdi." Giwanni Fal-
cone ve Paolo Borsellino adlı ıki savcı vahşı metod-
larla katledildi. Bugün çizmede başbakanlan adalet
önüne çıkartan Temiz Eller operasyonunun fıtılı ateş-
leyen de bu olaylardı...
Dönem fılmı çekmeyı seven Alman yönetmen
Margarethe V'on Trotta. sav cılann öldürüldüğü. Ital-
yan ordusunun Sıcılya'ya asker çıkartıp mafyaya göz-
dağı verdı*ı günleri anlatıyor "Uzun Sessizlik"te.
Dünyanın îtalya'yı. konuştuğu günlerde habenn içı-
ne gırıp. özünü alıyor ve dışarıda bir çeşıt magazim-
nı yapıyor Von Trotta.
"Uzun Sessizlik". Italya'nın başkentı Roma'da ge-
çen aşk ve korkıı dolu bir öykü: geçmişte yaşanmış.
bugün yaşanan. gelecekte de y aşanacak yasadışı çe\ -
relerle polıtık mekanıznıanın bir güç savaşı bu fılm.
Kahramanları. jinekolog Carla Aldrovantı ile "ön
cephedesav-aşan" savcı kocası Marco Canova. Üçün-
cü dünya ülkelenne gıden sılahlann kaynağını araş-
KAÇIRMAYIN
Bu >ılkı testıval progra-
nıı. Nincnıasal biyografılerc
kapsanılı bir bıçımUe yer ve-
rıyor. Programda bugün
Türktye'nmtkıünlüsanatçı-
»ıııııı ya^amlarına ışık tutan
bu türde ıkı belgesel film
var. Ö/can Arca'nın yönet-
tığı "EzgiliN ürek.RuhiSu".
Türkıye'nın yetıştırdığı en
oııemiı sanatçılardan Ituhi
Su'nun yaşamını \e sanatı-
nı ııdelıyoı Fılm. artık kla-
sikieşen Ruhı Sutürkülerıylebezelı. şıırsel bırçalı^ma MehmetEr-
\ılnıa/'ın yönettığı "Bcdr-Sinemada Bir Dolunav" ıse. sanat ya^a-
mının büy ük bir bölümünü "gönüllü sürgün" olarak y urtdışında ge-
çıren bir sanatçının. Tuncel Kurtiz'ın yaşamını konu alıyor. Belge-
sel ızlenıek ıstemeyenlençin ıse. önceki gün bu sayfalarda tanıttı-
ğımız Küba fılmı "Çilek ve Çikolata"y ı önerıriz!
Sevinıli gangsterin serüveni
SL'NGL ÇAPAN
tıran savcı \e eşı sürekli ölüm tehdidıyle yaşamakta-
lar. Sonunda korkulan oluyor ve mafya savcıyı kolay-
lıkla ortadan kaldınyor. Carla Aldrov antı bir süre son-
ra olayın şokunu atlatıp. kendısıyle aynı kaderı pay-
laşan savcı eşlenyle birlıkte uzun sessızliğı yırtıyor
ve karanlık güçlere tepki göstermeye başhyor.
Von Trotta, yasadışı dünyaya karşı gelen ınsanlar-
la yakınlannın. akrabalarının. dostlarının neler yaşa-
dıklarını. verdıklen mücadeleyı kadınlar cephesın-
den anlatmayı deniyor. Sonucun çok başarılı olduğu-
nu söyleyemeyız. Böyle konulan. serüven boyutuna
taşıyıp akıcılığı sağLımak ıstegı çoğu zaman bir tu-
zak oluyor yönetmenlere Von Trotta da temeldekı
gerçekleri es geçıp. vasat bir anlatım sergılıyor En-
nk) Morricone'nın müzığı de her zamankı gıbı değıl
Konunun duygusal yönüne eğıldıgınde. bırkaç iyi
bölüm yakalıyor yönetmen. Örneğın. bomboş plajda
romantık yürüyüşe çıkan sav cı \ e eşının üzerinden ay-
rılan kameranın çevrede göre\ yapan korumalar or-
dusunu yakaladığı sahneler gıbı kareler çok etkıleyi-
cı Von Trotta. filmın bütününde Rosa Luxemburg
gibı yapıtlanndan hayli uzakta.
Bir araba çalıpaptalca bir trafık ışığı yüzündenpe-
şıne düşen polısi \uran. Humphrey Bogart özentıle-
rj ıçmdekı genç bir Fransız ganusterının öyküsü. Po-
lis ağının gittıkçe çe\ resinde daraldığı. se\ Jığı Amc-
nkalı genç kızı arabayLıbır UaKayolculuğuyapmak
üzere kandırmaya çalışan, Parıslı bu se\ ımlı 'gangs-
ter' kahramanının trajik bir fınale bağlanan kaçı^ se-
rüveni. bir 'kara fîlni* çeşıtlemesi olduğu kadar. bir
aşk v e ara\ ış fılmıdıv ay nı zamanda. Godaı-d'ın v e ^'e-
nı Dalga'nın başyapıtlanndan 'ABoutdeSouffle'genç
aktör Jean-Paul Belmondo'nun da çıkışı olmuştu.
N ıllar sonra yönetmen Jim McBride'ın Amenkan
versıyoıuınu Rİchard Gere-\'a)erie Kaprisky'yie çe-
vıreceğı CBreathless") bu ünlü Godard klasiğı. mo-
dernliğın. uygdrlığın sürekli değışinılerıyle buyüyen
çağda> karmaşanın açmazındakı. ba^ka çıkar yol kal-
madığından onlan çevreleyen saçnidhğa. görtnürde
umursamazhkla. aslında hüzünlü bir ıçedönüklükle
başeğen ıkı sevgılınınöyküsünü. umutsuzvekaram-
sar tonlardan anlatır. Bel-
mondo. y aptıklarınm. kışi-
lığının tutsağı. Amerıkalı
Patııcıa'ya (JeanSebergde
unutulmazlaşmıştır bu ro-
lüyle) fena halde tutkıın.
sorumsuz. bağlantısız ya-
şamını tekdüze sürdür-
mekten sıkk'.n. sınırlannı
aşmak gerektığınde de ölü-
mü kabullenen eylemın.
Eiogarthayranı kahrdiııanı-
nı kusıırsuz bıçımde ovtıar-
ken fınaldekı ölüınii man-
tığın. düzenın ve ahlakın
kaçinılmaz sonucudur.
Boşverışın doruğundakı
sevımlı tıkıyle ölüıne ko-
şar Michel Poiccard-Bek
mondo, erkeksı saçlarıyla
alabıldığıne di^ı sevgılisi
Patncıa-Jean Seberg'ın ıhbar edı^ıy le, bu unutulmaz
fınalde. Röportajımsı.akıcı \esarsicı sinema dılıyle.
gerçekçılıkle şıırsel şıddet öğesınin belırgınleştığı.
anar>ıstçe öyküsüy le "derin bir mutsuzluğu' y ankıla-
yan 'A BoutdeSouffle'.'Senı Dalga'nın namını ve ka-
nını y üriiten bırkaç basy apıttan bırı. belkı de en tanın-
mış fılnııdır.
Godard"ın "Bolmondo, Sebcrg >e Paris üstüne bel-
gesel birfılm'olarak özetledığı bu fılmı. Truffaut'nun
benzetmesiy le. Mgp'nun 'L'Atalante'ının mirasçisi-
dır adeta. 'Serseri Aşıklar'dan bu yana. yaklaşık 40
yıldır sürekli yenılığı. arayışı. çelışkiyı. kışkırtıcılığı
\e farklı yönelışleri temsıl eden. kendıne özgü bir
'jaratıcı-vönetmen' konumuna erışen Jean-Luc Am-
ca'nın. Amenkan kara filmlennin etkılennı taşıyan.
ı^lek tempolu serbest anlatımı. kamerasını omuzlamış
Raoul Contard'ın ba^arılı görüntülen. Martial So-
laPın cazımsı müzıği. hızlı montan \e doğaçlama bir
oyun tarzının öne çıktığı bu basyapıtının üstünden
çok geçtı gerçı. Ancak "Serseri Aşıklar'. hâlâ yılların
tahrıbıne karsı dırenen bir Godard klasiğı.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Tepkisiz Birey
Tepkisiz Sanat...
Sait Faik, çırkefin üstümüze bu kadar sıçramadı-
ğı günlerde bile toplumun görünmeyen yüzundekı
pislığı sezıp ikı sözcüğe yüklemışti tepkısinı.
'ZehirYeşili..'
Demokratikleşme sürecine musallat olan kırlenme
belirtilerine karşı, bu Saıt Faık'çe tepkıyı yarım yüz yıl
sonra daha iyi anlayabıüyoruz.
Kirlenme artık toplumun görünen yüzune vurmuş
gidıyor çünkü.
Gizinde haramıler. korsanlar alayı.
Görür gibı oluyoruz.
Algılarımız yetersız kalıyor.
Algılarımız yetersiz kalıyor, çünkü. bıreyin gucünü
sıfıra indirmek hesabı ve yöntemleriyle oluşturulmuş
yönlendirici kurumlann örümcek ağı tam tepemızde.
Ya, tepkilerimizi istediği/istenen doğrultulara götü-
recek.
Ya da sessiz sedasızlaştıracak bizi.
Biliyoruz kı, çağdaş kölelığin başka bir adı bu.
Amacı şu tümceyle de somutlanabilir-
Yalnızlaştırarak insanın istencine el koymak
Oskar Lange Ekonomi Politik'inde şöyle yazıyor-
du:
"..Mevkileri üretim ilişkilerinin değışmesı halınde
ayakta duramayacak bir üst-yapıya bağlı sosyal ta-
bakalar gerçeğı aldatmacaya donuşturme yolunu
tutarlar.."(Çev: Muvaffak Şeref. I. bas. sf. 129.1968)
•
Tepkisının döl yatakları yosun tutmamış sanatçıya
duşen nedir bu durumda?
Gerçeğin aldatmacaya çevrilmesme. koleleşmeye
seyirci kalmak mı?
Albert Camus'den sorarsanız:
"Köşesınde oturan sanatçılar çağı geçtı. Kırılmak,
dünyaya küsmek de yok."
Bir yanıtı daha var Camus'nün.
Sanatçının "yapmaya geldiği iş, baskı karşısında
zindanları açmak "tır.
Eskiden zindan, parmakhkların arkası. ya da dere-
bey şatolarının yüz bın merdivenı sonrasıydı.
Şimdı dünyamız açık hava hapishanelerme çevril-
mek isteniyor.
Çaktırmadan.
Görme yeteneğimizi, algılama ve yaratma gücü-
müzü törpüleyerek.
Ama bellr. Tepkisiz birey, tepkisiz sanat.
Nâzım Hikmet, 'Saman Sarısı şiırınde Abidin Di-
no'ya "Mutluluğun resmıni yapabılır mısın Abıdin-
Hürriyetsözcüğünün resmıni, ama yalansızının.." dı-
ye soruyordu.
Ben de tanıdığım, tanımadığım renk ustalanna ses-
lenmek istıyorum:
'Zehir Yeşıli'nin resmıni yapabılır mısınız..
"Işın kolayına kaçmadan ama."
Otyam^ Kenan
Evren'den telif
hakkı istiyor
Kültür Servisi - Sanatçı
FikretOt>am,7 Cumhur-
başkanı Kenan E\ren'in
yaptığı bir resmin. kendı-
sının yıllar önce Şanlıur-
fa'da çektıgı bir fotoğraf-
tan esinlenerek yapıldığını
ileri siirerek Evren"den te-
lıf hakkı isteyeceğıni söy-
ledı.
Otyam. Kenan Evren'ın
•Sigara Ke>fi' adlı tablosu-
na konu olan Urfalı vatan-
daşm fotoğrafını Şanlıuı-
fa'da Anzelhan önünde.
1964 ya da 1965 yılında
çektiğını belirterek "Elim-
de 6x6 çeken iki fotoğraf
makinesi ile Süper-8 renk-
li film kamerası vardı. Ev-
ren'in resmine konu olan
bu adamı gördüm. Renkli
ve si>ah-be\a/ fotografla-
nnın >anı sıra Süper-8 ka-
mera ile fılmini çektim. Si-
>ah-be\az fotoğraf, Anka-
ra'da fotoğrafçı-grafiker
tbrahim Demirel tarafın-
dan hazırlaran'Fikret Ot-
yam Fotoğraf Albümü"
başhklı ve tamamen siy ah-
FikretOrvam
bey az olan ofset baskı kita-
bımdavavınılandı" dedı.
Otyam.Sezen Vksu'nun
Necati Cumalı'ııın bir şi-
ıriııı besteledığı içın telif
hak^kı ödedığını anıınsata-
rak: "Para önemli değil: as-
lında bu. emeğe ve yaratı-
cılığa savgıdır. Bu saygıvı
Kenan Evren'in gösterip
göstermeveceğini merak
edivorum. Fotoğrafın bana
ait olduğunu elimdeki si-
>ah-be>az film \e 1977 yı-
İında basılan albümle ispa-
ta hazınm" dedi
Başkentte "Aziz Nesin Günleri"
• ANKARA (ANKA) - Edebıyatçılar Denıeğı. geçen
yıl temmuz ayında yaşamını yitiren ünlü yazar Aziz
Nesın'in tüm yönlenyle değerlendirileceği iki günlük
bir etkinlik düzenleyecek. Edebiyatçılar Derneğı Genel
Başkaııı Mustafa Şenf Onaran yaptığı açıklamada.
önümüzdeki haziran ayının son ıkı gününde Ankara'da
düzenlemeyı planladıklan ""Aziz Nesin Günleri"ııin
beş açık oturum halınde gerçekleştirileceğini bıldırdı.
Bu etkınlikte Aziz Nesin'in tüm yönlerıyfe ayr.ntılı bir
biçımde tartışılıp değerlendirıleceğını ıfade eden
Onaran. ızleyıcilenn de katılımıyla etkinliğin daha
zengin kılınacağını söyledı. Edebıyatçılar Derneği.
geçen yıllarda "Yaşar Kemal Günfen". 'Nâzım
Hikmet Günleri"" ve '"Melih Cevdet Anday Günleri"
düzenlemış. etkinlikler büy ük ilgi görmüştü.
'Güzel Masal Anlatma Yarışması'
• Kültür Servisi-İstânbul il Halk Kütüphanesı
Müdürlüğünce. Ulusal Egemenlık ve Çocuk Bayramı
nedeni ile her yıl düzenlenen ve geleneksel hale gelen
'Güzel Masal Anlatma Yanşması'nın bu yıi 14'üııcıı\ü
yapılıyor. 25 nisan perşembe günü yapılacak yarişmaya
ilkokulların 3., 4. ve 5. sınıf öğrencilen katılıyor.
Yarışmacılar. Kültür Bakanlığının Istanbul'da bulunan
çocuk kütüphanelerinin ve halk kütüphanelerı içinde
yer alan çocuk bölümlerinin okurlan arastndan
seçiliyor. Yanşmacı adaylann bu kütüphanelere yıl
içinde en az on kez okur olarak gitıniş olmaları
gerekıyor. Üç yıldan bu yana seçıci kurul tarafından
belirlenen bir masal yazannın ya da masal
derlemecısınin masalları ile katılman yarışnıanın bu
yılkı yazan Pertev Naılı Boratav Yıne bu yıl ılk kez
bırıncılıği ve ikincilığı alan öğrenciler. önümüzdeki yıl
Kıbrıs'ta "Kıbrıs Halk Sanatçılan Dernegrnın
konııkları olarak Lefkoşa'da bu dernck tarafından
düzenlenen ve her yıl 12-15 nisaıı tarıhlerı arasında
yapılan "Çocuk Şöleni'ne konuk masalcı olarak
katılabılecekler.