27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1996 PAZAR 14 KULTUR İSARET FİSEĞİ ZEKİ COŞKUN Biınlar ııive seviyor foizi •"Sizleri -ve Türkiye'yi; yer de değiştirebilir- çok ama çok seviyorum" söylemi lütufkâr. yukarıdan olduğu için. bunca kullanılması pek hayra alamet değil. Gerçi slogan yeni değil. Eski Yeşilçam filmlerinde. gazinolarda "beni sizler varettiniz, beni buralara sizler getirdiniz, hepinize müteşekkirim" yollu söylemin vatan-millet sosu eklenmiş hali bu. • y ^ eklamustaları."zordakalınma- I 3 dıkça 'çünkü' sözünii kullan- ğ \ nıayın" derler. Çünkü. reklum * V. metninin kendısi bir açıklama- dır. duyurudur. haberdir. Açıklamanızı "çünkü" diyerek yenıden temellendır- me. açıklama gcrcğinı dııy uyorsanız. söylediklennizın "iknaedici"olmadığı- nın farkında.sınız demektir. Reklamda "çünkü" diyorsanız. söylediklerinızde eksık bırşeyler vardır. Şimdilerde "4 çünkü~lü bır reklam slo- ganı \ar: -Çünkü Türkivemi \e si/leri çok ama çok seviyorum." Gazetesinin reklamını yapmaya çait- şan patron böy le dıyor. Ama o bır figü- ran. çok tutan bır sîoganı \ ıneliyor. Po- litikacisi. işadamı. şarkıcısi. TV-radyo programcisi. sıınucusu.. önündc nııkro- fon. karşısında kamera bulan herkes ne hikmetse "Türkiyemiz"i ve "si/leri'" - yani bizleri- "çokl ama çok seviyor". İyi ama niye'.' fanıam. şarkısı bile \ar. "Se\gi anlaş- mak degildir/ Nedensiz de se\ ilir / Bir aşk için ömürbile verilir." Fakaıo "nedensiz" se\ ıneler. "karşılıksızaşklar" ba^ka. Oıı- laraşklarını kendılerıııe saklar. karşılık bulamazlarsa bağırlarına ta^j basip en fazla şarkı söylerler... Bunca starın. *öh- retın. iş-güç. para-pul sahibı ze\atın aş- ka düşmesi. böy le uluorta ikide bir "siz- leri çok, ama çok se\ iyorum" demesı ye- nı moda. Hayırdır in>allah diyeceğiz y a. pek de hayra alamet gözükmüyor. Vatan mi I lct a^kının bunea dı le düşme- si hayra alamet değil. Söz çogaldıkça ucuzlar. Onun ifade ettiği düşünceler. duyumlar da öyle. Bu yazıya vesile olan -daha doğrusiı dürten şeytan- yeniyetmcbiradamın TV ekranında günler boyu karşimıza çıkıp onlarca defa "Türkiyemi ve sizleri çok ama çok se\ iyorum" demesi. Sesınde 3-5. sınıf "sahne sanatçısı" edasi. Ilk ~çok"u söylerken "o" sesıni \urguluyor. yayıyor. Koyulaştırıyor. Yü- zünde kalender. müsterih (içi rahat). bi- raz da adanmış-bağışlay ıcı. tebasını ih- sanlara boğan sultan havası... "Çün- kü"dekendınıele\erentedırgınlık. ınan- dırnıa çabası.. herşey var. ama gözlerin- de hiçbır ifadc yok. Mat. Bakmıyor. Muhtemeldir ki gözii. kameranın kayıt alanı dışında kalan prompterda. Bize ses- lendirdiği metni okuyor. Öyle bile olsa, okuyan gözün de ifadesi \ardır. Bunda yok. tçe gömülmüş iki karaltı. Pekı. O. diyclım ki bir "fenomen". kendi başına bır olgu. Ama, daha önce de söy lendi. çok tutan bir sloganın y ine- leyicısı. "Sizleri -\e Türkiye'yi; yer de değiştirebilir- çok ama çok seviyorum" söylemi lütufkâr. yukarıdan olduğu için, bunca kullanılmasi pek hayra alamet de- •Eski hali ("beni sizler varettiniz") her ne kadar böbürlenme böbürleme taşısa da '"borçluluk" ifade eden, biraz riyayla karışık "tevazıf'ya dayanan bir söylem. Sonuçta bir "müşteri ağırlama" sözüdür. Samimi veya değil. Şimdiki haliyse kamusallaştırılmış olduğu için ideoloji kokuyor. Öte yandan kibir taşıyor. lütuf taşıyor. şan bu yazı aynı minval küfurlerle dolu. Şimdi etik. sevgi. aşk gibi şeyleri bir yana bırakalım. frajikomik absürd bir dıırum var burada. Adamın para \erip satın aldığı gazete yukandaki sözcükler- le yüzüne tükürüyor. (Gazetenin okur profilinin çoğunluğu, yine aynı yazıda "Sizin ney inize acıy acakmışım. Gelip de- re yatağına ev yapıyorsunuz, sonra da başlıyorsunuz ağlamaya" denen ınsan- lardan oluşuyor.) Aradan birkaç ay geçiyor. bu kez ga- zete sahibi para \erip reklam filmi çek- tiriyor. kamera karşısına geçiyor. Yine milyarlarca lira\enpbu filmi TV kanal- larında yayımlatıyor. "Çünkü ülkerni ve sizleri çok ama çok seviyorum" denıek için para dökülüyor. Seslenılenler. "siz- leri çok ama çok seviyorum" denenler yı- ne odere yatağına e\ >apan "Allah'ınge- ri zekâlılan, Allah'ın melanet kulları..." Doğrusu >a Attilâ İlhan'ı anmaktan başkaçareyok. "Böylebirsevmekgörül- memiştir." Mis>onerier 'Aşk'ya da 'seniseviyorum' İdeolojik uzanımlan bır yana. sözün sık yinelenmesi ucuzlamayı getiriyor. \'atan millet babındaki ilanı aşklann yanında birde ki$ısel. duygusal-cinsel aşk \ar. Ama orada da durum avnı.İşte ıki tanık. iki yorum *** Seni se\iyorum'un belli birkullanımı yoktur. Bu sözcük. tıpkı bir çocuğunki gibi, hiçbir toplumsal zorluğa bağlanmaz: yüce. görkemli. hafıf bir sözcük olabilir. kÖMiül. müstehcen olabilir. Toplumsal açıdan serseri bir sözcüktür. Seni se\ iyorum'da ince ayrımlar yoktur. Açıklamalan. düzenlemelen. aşamalan. kuşkulan siler. Bu anlamda -dılin şaşkınlık \eren çclışkisı-, seni se\ iyorum demek. söz tiyatrosu dıye bir şe\ yokmuş gibi davranmaktır (Roland Barthes, Bır A$k Söylemimlen Purçalar, çe\. Tahsin Yücel, Metis Yayınlan) Büyük şehir insanını büyüleyen görüntü -kalabalıkta sadece karşıtını. sadece ona düşman bir unsuru görmekten çok uzaktır o- önce kalabalıkla gelir ona. Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır. ama ilk bakışta değil. son bakışta aşk. Önu kendıne çeken. şiirde büyülenme anıyla örtüşen bırebedı ehedadır. (\Valter Benjamin. Son Bakışta A$k. çev Nurdan Cürbilek. Metis Yavınlan) ğil. Gerçi slogan yeni değil. Eski Yeşilçam filmlerinde. gazinolarda "beni sizler va- rettiniz, beni buralara sizler getirdiniz, hepinize müteşelddrim" yollu söylemin \atan-millet sosu eklenmiş hali bu. Eski hali ("beni sizler varettiniz") her ne kadar böbürlenme/böbürleme tas,ısa da "borçluluk" ifade eden. biraz riyayla kanşık "tevazu"ya dayanan bir söylem Sonuçta bir "müşteri ağuiama" sözü- dür. Samimi \eya değil. Şimdiki haliyse kamusalla^tınlmış olduğu için ideoloji kokuyor. Ote yandan -biraz da sözcüle- rinin konumundan. kımlığinden dolayı- kibir taşıyor. lütuf taşıyor. Her ne kadar ilan-ı aşk babında görünse de "değmez- siniz ama, ne yapayım kL.." edası N ar "siz- leri çok ama çok se\iyonım"da. SeMnenin halleri Kibır-lütuf karşısında "o kadar medik" deme hakkı var herkesin. Ama "bizi-beni-kimsesevmiyor" halet-i ruhi- yesinden olsa gerek, üstünde duran yok. Yenıyetme ya da ünlü işadamlan, politi- kacılar. şarkıcılar. TVciler, radyocular medya kanalıy la o görünmez -ve kimlik- siz?- kitleye -ve memlekete- aşkını ilan ediyor ve bu kabul göriiyor. Hayır. Q eski zaman kızlan gibi biraz ketumlukedıpkıntalımdemiyorum. Ha- ni. düşünsek biraz; niye seviyor bunlar bizi° Çetin Altan'ın deyımıyle "Türk'e Türk propagandası"ndan gına geldı. Bunca uluorta ilan-ı aşk halleri de pek hayra alamet değil. Azılı katillerin, ca- nilerin u insansevgisi"yie dolu olduklan söylenir. Felsefede Nietzsche'nin ya da anarşizmin babası Kropotkin'ın konu- mu bunun örneği. Nietzsche, Alman top- lumunun haldeki durumundan nefret ediyordu. Çünkü "üstinsan"ı öngörüyor- du. "Über alles" sloganı da. "üstün in- san-üstün ırk" düşüncesi de kaynağını ondabuldu. Sevgiyle nefret, sarkacın iki ucudur. Bızde de öyle. Ağzımızı açtığımızda "bu memleket bitmiş" diyoruz. Ote yan- da da "Türkiyemid ve sizleri -halkımı/ı- çok ama çok seviyor"uz. Somut örnek; Mart 1996"nın son haftasında TV ekran- lannı işgal eden bir gazete "-.Türkiye'yi ve sizleri çok ama e»k sevıyor" sloganını kullanıyor. Gazete sahibı, aynı sloganı şahsi dille. birinci tekil şahısağzından yi- neliyor. Aynı gazetenin 9 Kasım 1995 tarihli sayısında. bir köşe yazısındaysa bu ülke- nin ınsanına şöyle bakılıyor: "Maskara- lar, fakirim diyen hokkabaz, soytaru ko- kuşmuş, pislik, geri zckâlı sapık, atar ka- nyı aşağıya çıkar horoz gibi üstüne, Al- lah'ın geri zekâlılan, Allah'ın melanet kullan..." Yüzde ondan fazlasını aktar- dığımız. 54 satır ve 190 sözcükten olu- "Türkiyemizi ve sizleri çok ama çok seviyoruz" söylemındeki örtük mısyo- nerliği afi.şe edenler de var. Bunlar ge- nellikle "medyatörier"ın içinden çıkı- yor. TV ya da radvo programcısıdırlar. Kimi zaman "konuklan" da eşlik eder nıisyonerlığe. (Konuklar. "başarısını, kendini kanıtlamış Se>gili..." birilerıdir.) Ya yukandaki slogan yınelenir. ardından çağn yapılır y a da tebasına seslenen hü- kümdar rolüne soyunup "Kendinizi se- \in,insanlarıse\in" denir. Ve nihayet son çağn: " Volur bu hafta üikeniz için, şeh- riniz için. insanlar için bir şeyier yapm!" Tabiı herhangi bir misyona soyunmak için önce "statü" sahibi olmak gerekir. Starüler üst-ast ılişkısini. yukarıdakiler- aşağıdakileraynmını içerir. doğallaştınr. Medvatör (ya da sevgili konuğu) "bir şeyier yapın" çağnsını yaparken kendi- sini örtük de olsa örnek gösterir bizlere. " Bakın ben ülkcm için, sizler için yapıyo- rum bunlan" (çünkü Türkiyemi ve siz- leri çok ama çok seviyorum) demektir o çağrılar. Yapılan sonuçta eğlence, sohbet, shovv Ama vatan. millet için... Yapan. üste iyi paralar. şan-şöhret kazanıyorsa bu da emeğinin karşılıgı. Hepsi kabul. Befki de bu ülke ve in- sanlar kolay kazançlar. kolay misyonlar. kimlikler ürettigı ıçın bunca seviliyor. O nedenle de adeta şükran duvgusuyla ak- şam sabah durmaksızın ilan-ı aşk edil- mesıanlaşılır bir durum. Yine de haylaz. hayta. ne zaman ne yapacağı belli olma- yan bır kımlik çizilmiyor mu bu toplu- ma "çok ama çok seviyorum" vurgula- nyla. "n'olur" çağnlarıyla? Bunlar niye seviyor bızı. v oksa bır şey mi var? îstanbul'da ük kez 4 Bale Günleri' Kültür Servisi - İstanbul Devlet Opera ve Balesi. 9-13 nisan tarihleri arasında 'BaleGünleri'düzenliyor. Bale sanatının önemıni ve güncelliğini vurgulamak amacıyla gerçekleştirilmesıne karar verilen ve ilk kez düzenlenecek olan 'BaleGünleri'ne konuk olarak Zürih Balesi de katılıyor. Istanbullu sanatseverlere ulusal ve evrensel bale gösterilerini yoğun biçimde izlenıe olanağı verecek olan 'Bale Günleri'nde 4 genç Türk koreografının ürünü olan "Balede Çeşitlemeler' de yer alı^or. tstanbul Dev let Opera ve Balesi'nde dünya prömiyeri gerçekleşen 'Leyla ile Mecnun' ve bu sezon büyük beğeni toplay an "Spartaküs" baleleri de *Bale Günleri' kapsamında izlenebilecek. Isv içre Ticaret Odası Derneği'nin davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Zürih Balesi. 13. Lluslararası Ankara Müzik Festivali kapsamında Ankara da verdiği temsillerin ardından 10 nisanda İstanbullu sanatseverlerin karşısında olacak. Sanat vönetmenliöini 1992 yılından beri genç koreograf Bemd R. Bienert"in üstlendiği Zürih Balesinın geçmişi. 1891 "de kurulan Zürih Operasf na kadar uzanıvor. Yönetmen Gunter J. Ingmanns'ın tanımıyla, klasik eğitimli çağdaş bir bale topluluğu olan Zürih Balesi'nin ilginç birözelliği. farklı disiplinlerarasındakı işbirliğini arttnmak amacıyla. mimar ve tasarımcılarla bırlikte çalışması. Zünh Balesi. tstanbul'da çoğunluğunu bu yıl repertuvarlarına aldıklan yapıtlann oluşrurduğu geniş bir program sunacak. Zünh Balesi'nin Istanbul'da sunacağı beş yapıt. sirasıyla: müziği Henryk Mikolaj Gorecki, koreografisi Hans van Manen'e aıt '•Polonya Parçalan'. müziği Bedrich Smentana. koreografisi Bernd R. Bienert'e ait 'Moldau', müziği Sergei Prokofıev. koreografisı Hans von Manen'e ait olan 'Kaçışan Görüntüler'. müziği Arvo Part. koreografisi Ed Uubbe'ye ait olan *Be>az Seller' ve müziği Maurice Ravel. koreografisi Bernd R. Bienert'e ait olan Bolero*. Uygarlığı uzaydan gelen yaratıklara bağlayan Erich Von Daniken, şimdiden uyansını yapıyor: Uzayhlar mutlaka yeniden gelecek! MRHAN K.ANAKLI Çok satan kitaplan ve ortaya attığı sa\larla tartışmalarvaratan İsviçreli bi- limkurgu y azan Erich Von Daniken çe- şitli araştırmalarda bulunmak üzere Tür- kiye'ye geldi. 1968 yılında Almanva'da yayımlanan "Erinnerungen an die Zu- kunft" (Tannlann Arabaları) yay ımlan- dığından bu yana bütün dünv ada yirmi- ye yakın kitabı yaklaşık 50 milyon adet satan Erich Yon Daniken, uygarlık ve insanlık tarihi üzerine çok ilginç varsa- yımlanyla dikkat çekiyor. Kimine göre işini bilen bir hayalpe- rest. kimine göre bilinmeyeni bilinir kıl- maya çalişan bir misyon adamı. kimine göre gündelik yaşamın sıkıntılanndan bunalan insanlarabirkaçışsağlayanmo- dern bir masal anlatıcı Eric Von Dani- ken. Ancak bestseller olan kitapian. te- levizyonlara vaptığı belgeseller vedizi- ler. filme alınan bir kitabı. dünyanın dört bir yanından konferans vermesi için ge- len teklifler gösteriyor ki. insanlar Da- niken'in anlartığı öyküyü dınlemek is- tiyor. y a da böyle bir öyküy e ihtiyaç du- yuyor. Söylediklerinin doğru olup ola- mayacağı tartışması bir yana en azından bu kadan yazarı dinlenmeye değer kılı- yor. Tannya inandtğını ve her gün dü- zenli olarak dua ettiğini söyleyen Dani- ken uzayda birçok uygarlığın yer aldığı- nı ve bunlann birbirini etkileyerek bu- güne kadar gelindiğini. son aşamada ise birtanrının olması gerektiği fikrinin or- tava çıktığını söylüyor. Bilim adamlan- nın merakını giderebilecek yeterli ce- vaplara sahip olmadığını dile getiren Eric Von Daniken, "Big Bang" den önce ne vardı bana onu açıklayamıyorlar" şeklinde konuşuyor. Her açıklamanın sonunun dönüp dolaşıp biryaratım ola- yına dayandığını, burada da tanrıdan başka cevabın olmadığını ifade eden ya- zar sadece bir tek tannnın varlığından söz edilebileceğini söylüyor. Tarihteki çok tannlığı ise atalanmızın uzaydan gelen ziyaretçileri tann olarak yorumlamasına bağlıyor. Çalışmalannı kesinlikle bilimkurgu kapsamı içinde değerlendirmeyen yazar. gerçekleştirdi- ği belgeselleri ve televizyon dizilerinı örnek gösteriyor. Daniken "Ben neler- den bahsettiğimi çok iyi biliyorum" şek- linde konuşarak tezlenne "fantazi" de- nilmesine şiddetle karşı çıkarken sade- ce bulgulan yorumlarken bir fantezınin olabileceğini kabul ediyor. Daniken ça- lışmalarının bilimsel olarak değerlendi- rilmediğinin farkında ve bundan da çok rahatsız değil. "Ortaya koyduğum bütün bulgulargerçek, görebilir, kontrol edebi- lirsiniz. Ben bilimin boşluklanm doldu- ruvorum, cevap bulamadıklannı cevap- üyorum" şeklinde konuşarak kendini sa- vunuyor. Eski kültürlerin hayal gücünden çık- mış olmasına ihtimal vermediği Mı- sır'daki piramitlerden. Maya uygarlığı- na uzanan birçok örneği sıralayan Dani- ken, bunlan uzaydan gelen ve dünyada- ki uygarlığın tohumlannı atan ziyaretçi- lere bağlıyor Insanlığın sahip olduğu uygarlığı kaynağını başka yaratıklara bağlamanın insanı aşağılamak olmadı- ğını. tam tersine yüceltmek olduğunu düşünen yazar. evrende birçok uygarlık olduğunu ve birbirini etkilediğini bunun da bir süreç olduğunu büyük bir inanç- la. sabırla ve heyecanla anlatıyor. Binlerce yıl önce uzaydan gelen ve bugünkü uygarlık düzeyimizi borçlu ol- duğumuz ziyaretçilerimiz, neden daha sonra gelip de kendilerini bir efsane ol- maktan çıkarıp böylece de Daniken'e yardımcı olmuyorlar. Çünkü uzayda yol- culuk kolay değil ve sistemlerarası yol- culuklarçok uzun sürebıliyor. Ancak bir gün mutlaka geleceklerini bunun da önümüzdeki 10-15 yıl içinde olabilece- ğini söyleyen yazar. sözlerine şöyle de- vam edivor: "Geldiklerinde çok büyük birşokyaşanacak. Ben bunuengellemeyc çahşıyorum. Şimdiden haber verivo- rum." KOŞEBENT ENİS BATLR Gezmen Refleksleri Turgay Fişekçi, bizim gezmenliğımiz konusunda önemli katkılar getiriyordu, Cumhuriyet'te. bu köşe- de çıkan yazısında: Hele Berlin'e çağrılı giden, evden neredeyse çıkmayan, çiğköfte yiyen ve iki adım öte- deki Bergama Müzesı'nde "vakit kaybetmeyen" ya- zar portresi unutulacak gibi değildi. Türk insanının fazla gezmediği savı bir izlenime da- yanmıyordu, hemen söylemek isterim: Geçen yıl, top- lumsal araştırma merkezlerinden birınin yurt çapın- da yürüttüğü çok yönlü anketin sonuçlarındandı bu: Türkıye nüfusunun yüzde 92'sini oluşturan yurttaşlar sınırlarımızın ötesıne hiç geçmemişlerdi. Sınırı geçmemek deyince akla Peru, Kanada ya da Kenyagelmemeli hemen. insanımızSurıye'ye, Iran'a, Bulgaristan'a, Gürcistan'a da gıtmemiş hıç. Onu di- yordum ya: Ankaralı İzmir'i İzmırli Samsun'u. Sam- sunlu Hatay'ı görmemişse. merak etmemişse yâd el- leri nereden görsün, neden merak etsin. Sorunu. asıl yüzde 8 düzlemınde okumak gereki- yor belkı de: Gidenler görüyorlar mı? Fişekçi'nin çizdiği portre bütünüyle gerçeğe uy- gun bence de. bazı istisnaları gözardı edecek olur- sak. Yurtdışına çıktığı günün gecesi Türk lokantasın- da yemek isteyen binni anlamakta güçlük çekıyo- rum, güçlük çekmemekle birlikte. Ne türden bir öz- güvensızhktir bu? Yurtdışındakı ılk gecesınde Mc. Donald's'a yemeğe gidenı de anlamakta güçlük çe- kiyorum: Rahım duygu komik boyutlar alıyor böyle- ce, gözümüzün önünde. Daha da az anlaşılır gelen, yurtdışındayaşayan Türklerın geldiğıniz günün gece; si sizi, "yabancılık çekmeyın" düşüncesiyle Türk İO; kantasına götürmeleri. Çın mutfağı, Alman mutfağı, Hint mutfağı, italyari mutfağı konusundaki engellerimizi, korkulanmtzı sür- dürmek mı tek çözüm? Onlarla tanışmayı denesek gezimiz derinlik kazanmaz mı? Bilinçli gezmen, bir ülkeye ya da kente gitmeden önce biraz olsun hazırlanır. Rehber-kitaplar, haritalar edinir bir kıtapçıdan. Hangi anıtları, caddelen, sokak- ları, müzeleri gezip göreceğini saptayıp bır plan ya- par. Nerede ne yiyebileceğıni araştırır. Ulkenin ya da kentin nabız dinamiğiyle önce kuramsal olarak tanı- şır, sonra oraya ayak basınca bilgiyle görgüyü karşı- lıklı sınamaya koyulur. Bilinçli gezmen. tanımak için öncetanışmak, kısa- cası olabildiğınce açık olması gerektiğinı bilen kişıdir. Bunun için ille de zengın olmak gerekmediğini bilen kişidir. Istanbul'da ya da Ege'de. Trabzon'da ya dâ Antalya'da karşılaştığımız genç, orta yaşlı, yaşlı gez- menlenn hamburger ya da pizza degıl de pilav üstü kuru, köfte, yoğurtlu kebap yemeyı, ayran ya da şıra içmeyi yeğlediğıni gözlemliyoruz. Vakko'da, Bey- men'de ne kadar zaman harcadıklarını bılemeyiz ama, Çatalhöyük'ten Ürgüp'e, Finıke'den Van Gö- lü'ne her yere uzandıklannı söylememız güç degildir. Bizim gezmenlerimız ne yapıyor peki? Bunu öğren- mek için. şu uzatmalı tatıllerimizin birinın dönüşün- de, Paris'ten ya da Londra'dan kalkan bır uçakta yol-' culuk yapmak yeterlidır. Bagaja verilen, patlayasıyâ doldurulmuş bavulların yanı sıra sayısız çanta, nay- lon torba ve paketle gezilerını noktalayan gezmenle- rimızi birdinleyın: Ne geldiklerı ülkenın, kentin özel- liklerine. güzelliklerine. etkınliklerine ilişkin tek biıf cümle duyarsınız, ne de keyifli anılannı aktardıklarp na tanık olursunuz. Varsa yoksa alışveriş, tüketim ri- tüeli, fiyatiar. indirimler, karşılaştırmalar konuşulacak- tır saatler boyunca. '•' Yeme ıçme keyfinden yoksun, gezmeyi tozmayl vitrın seyriyle özdeşleştırmiş, sinemaya ya da konse- regitmeyı aklından bile geçirmeyen, gittiğı diyann in- sanlarıyla herhangi bir ılışki kurmayı düşünmeyen bu gezmenler için sanki yeryüzünün her köşesi yalnız- ca büyük bir mağazadır. Bir ülkenin sade gezmenı böyle refleksler içinde bo- ğulursa, Fişekçi'nin üzerinde durduğu gezmen-ya- zarları nasıl bakar kör olmasınlar? Önemli bir yazarımız. Berlın duvarının yıkıldığı ge : ce oradaymış. Yer yerinden oynarken bir grup aydıo ve yazarımız ile Türk mahallesındeki bir lokantada bu- luşup Türkiye'nın sorunları üzerinde ateşli tartışma- lara katılmış. Ertesi gün uçaga binmış ve dönmüş. Bir önceki gece Berlın'de olanları gazeteden öğrenmış. Şaka gibi gerçek. Hâmiş: Milli Saraylar yönetimine soru: Ihlamur Kas- n'nın 'asırlık ağaç'ları neden bu yıl öluyor? C. Atuf Kansu Şiir Ödülü Töreni • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cey hun Atuf Kansu Şiir Ödülü" dün akşam düzenlenen törenle şair Gültekın Emre'ye verildi. Türkive Bilim ve Teknik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) Feza Gürsey Salonu'nda gerçekleştirilen programa, geçen yıllarda aynı ödülü almış ^airler ve Kansu dostları katıldılar. Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü düzenlenen törenle "Taşı Sula " adlı yapıtı nedeniyle Kansu'nun eşı Muzaffer Kansu tarafından şair Gültekın Emre'ye verildi. Geçen yıllarda ödülü kazanan şairlerden Şükrü Erbaş. Salih Bolat. Ali Gengizkan. Abdülkadir Budak da törende birer konuşma yaptılar. ., Greer Garson öldü Kültür Servisi-tkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz evkadınlarının cesur ta\nnı sembolize eden "Bayan Mıniver" filmindeki rolüyle 1942 yılında "En İyi ", Kadın Oyuncu Oscan'nı alan sinema sanatçısı Greer ı Garson,Dallas'ta üç yıldırtedavi gördüğü hastanede dün öldü. 92 yaşındaki Garson'ın ölüm nedenı. 'kalp . yetmezliği'ydi. 1903 Irlanda doğumlu Greer Garson. Londra Universıtesı'nde eğitim görmüş. genç yaşta Londra'nın tiyatro dünyasında yıldızı parlamış. -, ardından Hollyvvood'a gitmişti. j Nesin Vakfı Derneği Genel KUPUIU Kültür Senisi - Bır grup sanatçı ve aydın tarafından ; kurulan ve Nesin Vakfı'na katkılar sağlamayı j amaçlayan Nesin Vakfı Derneği'nin ilk genel kurulu bugün yapılıyor. Geçen eylül ayında kurulan derneğin geçici yönetin kurulu Müjdat Gezen'in başkanlığında Nurten Tuç. Panayot Abacı. Ahmet Nesin. llgın Su ve ! Semih Poroy'dan oluşuyor. Nesin Vakfı Derneği'nin j yeni yönetim ve denetleme kurullannın seçileceği genel kurul Beyoğlu'nda. BlLAR salonlannda saat Î4.00'tebaşlıyor. ', Eğitime Katkı Gecesi' ' Kültür Servisi - 1992 v ılından bu yana üniversite '• öğrencilerine burslar veren ve 600 öğrenci okutan 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı. gençlerin ihtiyaçlanna ' daha fazla cevap verebilmek için Günay Restoran'da •Eğitime Katkı Gecesi' düzenliyor. 7 nisan pazargünü' saat 20.00'de düzenlenen gecede iakfa katkıda bulunan Günay Restoran'ın sahibi Günay Tuncel'e ve ' Nükhet Duru'ya plaket venlecek. MÜZİK • Atatürk Kültür Merkezinde saat 11 30da Devlet ı Klasik Türk Müziği Korosu şef Nevzat Atlığ i yönetiminde Dede Efendi'nin eserlerini seslendirecek. ı Solist. İnci Çayırlı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle