Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1996 PAZAR
14 KULTUR
İSARET FİSEĞİ ZEKİ COŞKUN
Biınlar ııive seviyor foizi
•"Sizleri -ve Türkiye'yi; yer de değiştirebilir- çok ama çok seviyorum"
söylemi lütufkâr. yukarıdan olduğu için. bunca kullanılması pek hayra
alamet değil. Gerçi slogan yeni değil. Eski Yeşilçam filmlerinde.
gazinolarda "beni sizler varettiniz, beni buralara sizler getirdiniz, hepinize
müteşekkirim" yollu söylemin vatan-millet sosu eklenmiş hali bu.
• y ^ eklamustaları."zordakalınma-
I 3 dıkça 'çünkü' sözünii kullan-
ğ \ nıayın" derler. Çünkü. reklum
* V. metninin kendısi bir açıklama-
dır. duyurudur. haberdir. Açıklamanızı
"çünkü" diyerek yenıden temellendır-
me. açıklama gcrcğinı dııy uyorsanız.
söylediklennizın "iknaedici"olmadığı-
nın farkında.sınız demektir. Reklamda
"çünkü" diyorsanız. söylediklerinızde
eksık bırşeyler vardır.
Şimdilerde "4
çünkü~lü bır reklam slo-
ganı \ar:
-Çünkü Türkivemi \e si/leri çok ama
çok seviyorum."
Gazetesinin reklamını yapmaya çait-
şan patron böy le dıyor. Ama o bır figü-
ran. çok tutan bır sîoganı \ ıneliyor. Po-
litikacisi. işadamı. şarkıcısi. TV-radyo
programcisi. sıınucusu.. önündc nııkro-
fon. karşısında kamera bulan herkes ne
hikmetse "Türkiyemiz"i ve "si/leri'" -
yani bizleri- "çokl ama çok seviyor".
İyi ama niye'.'
fanıam. şarkısı bile \ar. "Se\gi anlaş-
mak degildir/ Nedensiz de se\ ilir / Bir aşk
için ömürbile verilir." Fakaıo "nedensiz"
se\ ıneler. "karşılıksızaşklar" ba^ka. Oıı-
laraşklarını kendılerıııe saklar. karşılık
bulamazlarsa bağırlarına ta^j basip en
fazla şarkı söylerler... Bunca starın. *öh-
retın. iş-güç. para-pul sahibı ze\atın aş-
ka düşmesi. böy le uluorta ikide bir "siz-
leri çok, ama çok se\ iyorum" demesı ye-
nı moda.
Hayırdır in>allah diyeceğiz y a. pek de
hayra alamet gözükmüyor.
Vatan mi I lct a^kının bunea dı le düşme-
si hayra alamet değil. Söz çogaldıkça
ucuzlar. Onun ifade ettiği düşünceler.
duyumlar da öyle.
Bu yazıya vesile olan -daha doğrusiı
dürten şeytan- yeniyetmcbiradamın TV
ekranında günler boyu karşimıza çıkıp
onlarca defa "Türkiyemi ve sizleri çok
ama çok se\ iyorum" demesi.
Sesınde 3-5. sınıf "sahne sanatçısı"
edasi. Ilk ~çok"u söylerken "o" sesıni
\urguluyor. yayıyor. Koyulaştırıyor. Yü-
zünde kalender. müsterih (içi rahat). bi-
raz da adanmış-bağışlay ıcı. tebasını ih-
sanlara boğan sultan havası... "Çün-
kü"dekendınıele\erentedırgınlık. ınan-
dırnıa çabası.. herşey var. ama gözlerin-
de hiçbır ifadc yok. Mat. Bakmıyor.
Muhtemeldir ki gözii. kameranın kayıt
alanı dışında kalan prompterda. Bize ses-
lendirdiği metni okuyor. Öyle bile olsa,
okuyan gözün de ifadesi \ardır. Bunda
yok. tçe gömülmüş iki karaltı.
Pekı. O. diyclım ki bir "fenomen".
kendi başına bır olgu. Ama, daha önce
de söy lendi. çok tutan bir sloganın y ine-
leyicısı. "Sizleri -\e Türkiye'yi; yer de
değiştirebilir- çok ama çok seviyorum"
söylemi lütufkâr. yukarıdan olduğu için,
bunca kullanılmasi pek hayra alamet de-
•Eski hali ("beni sizler varettiniz") her ne kadar böbürlenme böbürleme
taşısa da '"borçluluk" ifade eden, biraz riyayla karışık "tevazıf'ya dayanan
bir söylem. Sonuçta bir "müşteri ağırlama" sözüdür. Samimi veya değil.
Şimdiki haliyse kamusallaştırılmış olduğu için ideoloji kokuyor. Öte yandan
kibir taşıyor. lütuf taşıyor.
şan bu yazı aynı minval küfurlerle dolu.
Şimdi etik. sevgi. aşk gibi şeyleri bir
yana bırakalım. frajikomik absürd bir
dıırum var burada. Adamın para \erip
satın aldığı gazete yukandaki sözcükler-
le yüzüne tükürüyor. (Gazetenin okur
profilinin çoğunluğu, yine aynı yazıda
"Sizin ney inize acıy acakmışım. Gelip de-
re yatağına ev yapıyorsunuz, sonra da
başlıyorsunuz ağlamaya" denen ınsan-
lardan oluşuyor.)
Aradan birkaç ay geçiyor. bu kez ga-
zete sahibi para \erip reklam filmi çek-
tiriyor. kamera karşısına geçiyor. Yine
milyarlarca lira\enpbu filmi TV kanal-
larında yayımlatıyor. "Çünkü ülkerni ve
sizleri çok ama çok seviyorum" denıek
için para dökülüyor. Seslenılenler. "siz-
leri çok ama çok seviyorum" denenler yı-
ne odere yatağına e\ >apan "Allah'ınge-
ri zekâlılan, Allah'ın melanet kulları..."
Doğrusu >a Attilâ İlhan'ı anmaktan
başkaçareyok. "Böylebirsevmekgörül-
memiştir."
Mis>onerier
'Aşk'ya da 'seniseviyorum'
İdeolojik uzanımlan bır yana. sözün sık yinelenmesi
ucuzlamayı getiriyor. \'atan millet babındaki ilanı
aşklann yanında birde ki$ısel. duygusal-cinsel aşk \ar.
Ama orada da durum avnı.İşte ıki tanık. iki yorum
***
Seni se\iyorum'un belli birkullanımı yoktur. Bu sözcük.
tıpkı bir çocuğunki gibi, hiçbir toplumsal zorluğa
bağlanmaz: yüce. görkemli. hafıf bir sözcük olabilir.
kÖMiül. müstehcen olabilir. Toplumsal açıdan serseri bir
sözcüktür. Seni se\ iyorum'da ince ayrımlar yoktur.
Açıklamalan. düzenlemelen. aşamalan. kuşkulan siler.
Bu anlamda -dılin şaşkınlık \eren çclışkisı-, seni
se\ iyorum demek. söz tiyatrosu dıye bir şe\ yokmuş gibi
davranmaktır (Roland Barthes, Bır A$k Söylemimlen
Purçalar, çe\. Tahsin Yücel, Metis Yayınlan)
Büyük şehir insanını büyüleyen görüntü -kalabalıkta
sadece karşıtını. sadece ona düşman bir unsuru
görmekten çok uzaktır o- önce kalabalıkla gelir ona.
Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır. ama ilk bakışta
değil. son bakışta aşk. Önu kendıne çeken. şiirde
büyülenme anıyla örtüşen bırebedı ehedadır. (\Valter
Benjamin. Son Bakışta A$k. çev Nurdan Cürbilek. Metis
Yavınlan)
ğil.
Gerçi slogan yeni değil. Eski Yeşilçam
filmlerinde. gazinolarda "beni sizler va-
rettiniz, beni buralara sizler getirdiniz,
hepinize müteşelddrim" yollu söylemin
\atan-millet sosu eklenmiş hali bu.
Eski hali ("beni sizler varettiniz") her
ne kadar böbürlenme/böbürleme tas,ısa
da "borçluluk" ifade eden. biraz riyayla
kanşık "tevazu"ya dayanan bir söylem
Sonuçta bir "müşteri ağuiama" sözü-
dür. Samimi \eya değil. Şimdiki haliyse
kamusalla^tınlmış olduğu için ideoloji
kokuyor. Ote yandan -biraz da sözcüle-
rinin konumundan. kımlığinden dolayı-
kibir taşıyor. lütuf taşıyor. Her ne kadar
ilan-ı aşk babında görünse de "değmez-
siniz ama, ne yapayım kL.." edası N ar "siz-
leri çok ama çok se\iyonım"da.
SeMnenin halleri
Kibır-lütuf karşısında "o kadar
medik" deme hakkı var herkesin. Ama
"bizi-beni-kimsesevmiyor" halet-i ruhi-
yesinden olsa gerek, üstünde duran yok.
Yenıyetme ya da ünlü işadamlan, politi-
kacılar. şarkıcılar. TVciler, radyocular
medya kanalıy la o görünmez -ve kimlik-
siz?- kitleye -ve memlekete- aşkını ilan
ediyor ve bu kabul göriiyor.
Hayır. Q eski zaman kızlan gibi biraz
ketumlukedıpkıntalımdemiyorum. Ha-
ni. düşünsek biraz; niye seviyor bunlar
bizi° Çetin Altan'ın deyımıyle "Türk'e
Türk propagandası"ndan gına geldı.
Bunca uluorta ilan-ı aşk halleri de pek
hayra alamet değil. Azılı katillerin, ca-
nilerin
u
insansevgisi"yie dolu olduklan
söylenir. Felsefede Nietzsche'nin ya da
anarşizmin babası Kropotkin'ın konu-
mu bunun örneği. Nietzsche, Alman top-
lumunun haldeki durumundan nefret
ediyordu. Çünkü "üstinsan"ı öngörüyor-
du. "Über alles" sloganı da. "üstün in-
san-üstün ırk" düşüncesi de kaynağını
ondabuldu. Sevgiyle nefret, sarkacın iki
ucudur.
Bızde de öyle. Ağzımızı açtığımızda
"bu memleket bitmiş" diyoruz. Ote yan-
da da "Türkiyemid ve sizleri -halkımı/ı-
çok ama çok seviyor"uz. Somut örnek;
Mart 1996"nın son haftasında TV ekran-
lannı işgal eden bir gazete "-.Türkiye'yi
ve sizleri çok ama e»k sevıyor" sloganını
kullanıyor. Gazete sahibı, aynı sloganı
şahsi dille. birinci tekil şahısağzından yi-
neliyor.
Aynı gazetenin 9 Kasım 1995 tarihli
sayısında. bir köşe yazısındaysa bu ülke-
nin ınsanına şöyle bakılıyor: "Maskara-
lar, fakirim diyen hokkabaz, soytaru ko-
kuşmuş, pislik, geri zckâlı sapık, atar ka-
nyı aşağıya çıkar horoz gibi üstüne, Al-
lah'ın geri zekâlılan, Allah'ın melanet
kullan..." Yüzde ondan fazlasını aktar-
dığımız. 54 satır ve 190 sözcükten olu-
"Türkiyemizi ve sizleri çok ama çok
seviyoruz" söylemındeki örtük mısyo-
nerliği afi.şe edenler de var. Bunlar ge-
nellikle "medyatörier"ın içinden çıkı-
yor. TV ya da radvo programcısıdırlar.
Kimi zaman "konuklan" da eşlik eder
nıisyonerlığe. (Konuklar. "başarısını,
kendini kanıtlamış Se>gili..." birilerıdir.)
Ya yukandaki slogan yınelenir. ardından
çağn yapılır y a da tebasına seslenen hü-
kümdar rolüne soyunup "Kendinizi se-
\in,insanlarıse\in" denir. Ve nihayet son
çağn: " Volur bu hafta üikeniz için, şeh-
riniz için. insanlar için bir şeyier yapm!"
Tabiı herhangi bir misyona soyunmak
için önce "statü" sahibi olmak gerekir.
Starüler üst-ast ılişkısini. yukarıdakiler-
aşağıdakileraynmını içerir. doğallaştınr.
Medvatör (ya da sevgili konuğu) "bir
şeyier yapın" çağnsını yaparken kendi-
sini örtük de olsa örnek gösterir bizlere.
" Bakın ben ülkcm için, sizler için yapıyo-
rum bunlan" (çünkü Türkiyemi ve siz-
leri çok ama çok seviyorum) demektir o
çağrılar.
Yapılan sonuçta eğlence, sohbet, shovv
Ama vatan. millet için... Yapan. üste iyi
paralar. şan-şöhret kazanıyorsa bu da
emeğinin karşılıgı.
Hepsi kabul. Befki de bu ülke ve in-
sanlar kolay kazançlar. kolay misyonlar.
kimlikler ürettigı ıçın bunca seviliyor. O
nedenle de adeta şükran duvgusuyla ak-
şam sabah durmaksızın ilan-ı aşk edil-
mesıanlaşılır bir durum. Yine de haylaz.
hayta. ne zaman ne yapacağı belli olma-
yan bır kımlik çizilmiyor mu bu toplu-
ma "çok ama çok seviyorum" vurgula-
nyla. "n'olur" çağnlarıyla?
Bunlar niye seviyor bızı. v oksa bır şey
mi var?
îstanbul'da ük kez
4
Bale Günleri'
Kültür Servisi - İstanbul Devlet Opera
ve Balesi. 9-13 nisan tarihleri arasında
'BaleGünleri'düzenliyor. Bale
sanatının önemıni ve güncelliğini
vurgulamak amacıyla
gerçekleştirilmesıne karar verilen ve ilk
kez düzenlenecek olan 'BaleGünleri'ne
konuk olarak Zürih Balesi de katılıyor.
Istanbullu sanatseverlere ulusal ve
evrensel bale gösterilerini yoğun
biçimde izlenıe olanağı verecek olan
'Bale Günleri'nde 4 genç Türk
koreografının ürünü olan "Balede
Çeşitlemeler' de yer alı^or. tstanbul
Dev let Opera ve Balesi'nde dünya
prömiyeri gerçekleşen 'Leyla ile
Mecnun' ve bu sezon büyük beğeni
toplay an "Spartaküs" baleleri de *Bale
Günleri' kapsamında izlenebilecek.
Isv içre Ticaret Odası Derneği'nin
davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Zürih
Balesi. 13. Lluslararası Ankara Müzik
Festivali kapsamında Ankara da verdiği
temsillerin ardından 10 nisanda
İstanbullu sanatseverlerin karşısında
olacak. Sanat vönetmenliöini 1992
yılından beri genç koreograf Bemd R.
Bienert"in üstlendiği Zürih Balesinın
geçmişi. 1891 "de kurulan Zürih
Operasf na kadar uzanıvor.
Yönetmen Gunter J. Ingmanns'ın
tanımıyla, klasik eğitimli çağdaş bir bale
topluluğu olan Zürih Balesi'nin ilginç
birözelliği. farklı disiplinlerarasındakı
işbirliğini arttnmak amacıyla. mimar ve
tasarımcılarla bırlikte çalışması.
Zünh Balesi. tstanbul'da çoğunluğunu
bu yıl repertuvarlarına aldıklan
yapıtlann oluşrurduğu geniş bir program
sunacak. Zünh Balesi'nin Istanbul'da
sunacağı beş yapıt. sirasıyla: müziği
Henryk Mikolaj Gorecki, koreografisi
Hans van Manen'e aıt '•Polonya
Parçalan'. müziği Bedrich Smentana.
koreografisi Bernd R. Bienert'e ait
'Moldau', müziği Sergei Prokofıev.
koreografisı Hans von Manen'e ait olan
'Kaçışan Görüntüler'. müziği Arvo
Part. koreografisi Ed Uubbe'ye ait olan
*Be>az Seller' ve müziği Maurice Ravel.
koreografisi Bernd R. Bienert'e ait olan
Bolero*.
Uygarlığı uzaydan gelen yaratıklara bağlayan Erich Von Daniken, şimdiden uyansını yapıyor:
Uzayhlar mutlaka yeniden gelecek!
MRHAN K.ANAKLI
Çok satan kitaplan ve ortaya attığı
sa\larla tartışmalarvaratan İsviçreli bi-
limkurgu y azan Erich Von Daniken çe-
şitli araştırmalarda bulunmak üzere Tür-
kiye'ye geldi. 1968 yılında Almanva'da
yayımlanan "Erinnerungen an die Zu-
kunft" (Tannlann Arabaları) yay ımlan-
dığından bu yana bütün dünv ada yirmi-
ye yakın kitabı yaklaşık 50 milyon adet
satan Erich Yon Daniken, uygarlık ve
insanlık tarihi üzerine çok ilginç varsa-
yımlanyla dikkat çekiyor.
Kimine göre işini bilen bir hayalpe-
rest. kimine göre bilinmeyeni bilinir kıl-
maya çalişan bir misyon adamı. kimine
göre gündelik yaşamın sıkıntılanndan
bunalan insanlarabirkaçışsağlayanmo-
dern bir masal anlatıcı Eric Von Dani-
ken. Ancak bestseller olan kitapian. te-
levizyonlara vaptığı belgeseller vedizi-
ler. filme alınan bir kitabı. dünyanın dört
bir yanından konferans vermesi için ge-
len teklifler gösteriyor ki. insanlar Da-
niken'in anlartığı öyküyü dınlemek is-
tiyor. y a da böyle bir öyküy e ihtiyaç du-
yuyor. Söylediklerinin doğru olup ola-
mayacağı tartışması bir yana en azından
bu kadan yazarı dinlenmeye değer kılı-
yor. Tannya inandtğını ve her gün dü-
zenli olarak dua ettiğini söyleyen Dani-
ken uzayda birçok uygarlığın yer aldığı-
nı ve bunlann birbirini etkileyerek bu-
güne kadar gelindiğini. son aşamada ise
birtanrının olması gerektiği fikrinin or-
tava çıktığını söylüyor. Bilim adamlan-
nın merakını giderebilecek yeterli ce-
vaplara sahip olmadığını dile getiren
Eric Von Daniken, "Big Bang" den önce
ne vardı bana onu açıklayamıyorlar"
şeklinde konuşuyor. Her açıklamanın
sonunun dönüp dolaşıp biryaratım ola-
yına dayandığını, burada da tanrıdan
başka cevabın olmadığını ifade eden ya-
zar sadece bir tek tannnın varlığından
söz edilebileceğini söylüyor.
Tarihteki çok tannlığı ise atalanmızın
uzaydan gelen ziyaretçileri tann olarak
yorumlamasına bağlıyor. Çalışmalannı
kesinlikle bilimkurgu kapsamı içinde
değerlendirmeyen yazar. gerçekleştirdi-
ği belgeselleri ve televizyon dizilerinı
örnek gösteriyor. Daniken "Ben neler-
den bahsettiğimi çok iyi biliyorum" şek-
linde konuşarak tezlenne "fantazi" de-
nilmesine şiddetle karşı çıkarken sade-
ce bulgulan yorumlarken bir fantezınin
olabileceğini kabul ediyor. Daniken ça-
lışmalarının bilimsel olarak değerlendi-
rilmediğinin farkında ve bundan da çok
rahatsız değil. "Ortaya koyduğum bütün
bulgulargerçek, görebilir, kontrol edebi-
lirsiniz. Ben bilimin boşluklanm doldu-
ruvorum, cevap bulamadıklannı cevap-
üyorum" şeklinde konuşarak kendini sa-
vunuyor.
Eski kültürlerin hayal gücünden çık-
mış olmasına ihtimal vermediği Mı-
sır'daki piramitlerden. Maya uygarlığı-
na uzanan birçok örneği sıralayan Dani-
ken, bunlan uzaydan gelen ve dünyada-
ki uygarlığın tohumlannı atan ziyaretçi-
lere bağlıyor Insanlığın sahip olduğu
uygarlığı kaynağını başka yaratıklara
bağlamanın insanı aşağılamak olmadı-
ğını. tam tersine yüceltmek olduğunu
düşünen yazar. evrende birçok uygarlık
olduğunu ve birbirini etkilediğini bunun
da bir süreç olduğunu büyük bir inanç-
la. sabırla ve heyecanla anlatıyor.
Binlerce yıl önce uzaydan gelen ve
bugünkü uygarlık düzeyimizi borçlu ol-
duğumuz ziyaretçilerimiz, neden daha
sonra gelip de kendilerini bir efsane ol-
maktan çıkarıp böylece de Daniken'e
yardımcı olmuyorlar. Çünkü uzayda yol-
culuk kolay değil ve sistemlerarası yol-
culuklarçok uzun sürebıliyor. Ancak bir
gün mutlaka geleceklerini bunun da
önümüzdeki 10-15 yıl içinde olabilece-
ğini söyleyen yazar. sözlerine şöyle de-
vam edivor: "Geldiklerinde çok büyük
birşokyaşanacak. Ben bunuengellemeyc
çahşıyorum. Şimdiden haber verivo-
rum."
KOŞEBENT
ENİS BATLR
Gezmen Refleksleri
Turgay Fişekçi, bizim gezmenliğımiz konusunda
önemli katkılar getiriyordu, Cumhuriyet'te. bu köşe-
de çıkan yazısında: Hele Berlin'e çağrılı giden, evden
neredeyse çıkmayan, çiğköfte yiyen ve iki adım öte-
deki Bergama Müzesı'nde "vakit kaybetmeyen" ya-
zar portresi unutulacak gibi değildi.
Türk insanının fazla gezmediği savı bir izlenime da-
yanmıyordu, hemen söylemek isterim: Geçen yıl, top-
lumsal araştırma merkezlerinden birınin yurt çapın-
da yürüttüğü çok yönlü anketin sonuçlarındandı bu:
Türkıye nüfusunun yüzde 92'sini oluşturan yurttaşlar
sınırlarımızın ötesıne hiç geçmemişlerdi.
Sınırı geçmemek deyince akla Peru, Kanada ya da
Kenyagelmemeli hemen. insanımızSurıye'ye, Iran'a,
Bulgaristan'a, Gürcistan'a da gıtmemiş hıç. Onu di-
yordum ya: Ankaralı İzmir'i İzmırli Samsun'u. Sam-
sunlu Hatay'ı görmemişse. merak etmemişse yâd el-
leri nereden görsün, neden merak etsin.
Sorunu. asıl yüzde 8 düzlemınde okumak gereki-
yor belkı de: Gidenler görüyorlar mı?
Fişekçi'nin çizdiği portre bütünüyle gerçeğe uy-
gun bence de. bazı istisnaları gözardı edecek olur-
sak. Yurtdışına çıktığı günün gecesi Türk lokantasın-
da yemek isteyen binni anlamakta güçlük çekıyo-
rum, güçlük çekmemekle birlikte. Ne türden bir öz-
güvensızhktir bu? Yurtdışındakı ılk gecesınde Mc.
Donald's'a yemeğe gidenı de anlamakta güçlük çe-
kiyorum: Rahım duygu komik boyutlar alıyor böyle-
ce, gözümüzün önünde. Daha da az anlaşılır gelen,
yurtdışındayaşayan Türklerın geldiğıniz günün gece;
si sizi, "yabancılık çekmeyın" düşüncesiyle Türk İO;
kantasına götürmeleri.
Çın mutfağı, Alman mutfağı, Hint mutfağı, italyari
mutfağı konusundaki engellerimizi, korkulanmtzı sür-
dürmek mı tek çözüm? Onlarla tanışmayı denesek
gezimiz derinlik kazanmaz mı?
Bilinçli gezmen, bir ülkeye ya da kente gitmeden
önce biraz olsun hazırlanır. Rehber-kitaplar, haritalar
edinir bir kıtapçıdan. Hangi anıtları, caddelen, sokak-
ları, müzeleri gezip göreceğini saptayıp bır plan ya-
par. Nerede ne yiyebileceğıni araştırır. Ulkenin ya da
kentin nabız dinamiğiyle önce kuramsal olarak tanı-
şır, sonra oraya ayak basınca bilgiyle görgüyü karşı-
lıklı sınamaya koyulur.
Bilinçli gezmen. tanımak için öncetanışmak, kısa-
cası olabildiğınce açık olması gerektiğinı bilen kişıdir.
Bunun için ille de zengın olmak gerekmediğini bilen
kişidir. Istanbul'da ya da Ege'de. Trabzon'da ya dâ
Antalya'da karşılaştığımız genç, orta yaşlı, yaşlı gez-
menlenn hamburger ya da pizza degıl de pilav üstü
kuru, köfte, yoğurtlu kebap yemeyı, ayran ya da şıra
içmeyi yeğlediğıni gözlemliyoruz. Vakko'da, Bey-
men'de ne kadar zaman harcadıklarını bılemeyiz
ama, Çatalhöyük'ten Ürgüp'e, Finıke'den Van Gö-
lü'ne her yere uzandıklannı söylememız güç degildir.
Bizim gezmenlerimız ne yapıyor peki? Bunu öğren-
mek için. şu uzatmalı tatıllerimizin birinın dönüşün-
de, Paris'ten ya da Londra'dan kalkan bır uçakta yol-'
culuk yapmak yeterlidır. Bagaja verilen, patlayasıyâ
doldurulmuş bavulların yanı sıra sayısız çanta, nay-
lon torba ve paketle gezilerını noktalayan gezmenle-
rimızi birdinleyın: Ne geldiklerı ülkenın, kentin özel-
liklerine. güzelliklerine. etkınliklerine ilişkin tek biıf
cümle duyarsınız, ne de keyifli anılannı aktardıklarp
na tanık olursunuz. Varsa yoksa alışveriş, tüketim ri-
tüeli, fiyatiar. indirimler, karşılaştırmalar konuşulacak-
tır saatler boyunca. '•'
Yeme ıçme keyfinden yoksun, gezmeyi tozmayl
vitrın seyriyle özdeşleştırmiş, sinemaya ya da konse-
regitmeyı aklından bile geçirmeyen, gittiğı diyann in-
sanlarıyla herhangi bir ılışki kurmayı düşünmeyen bu
gezmenler için sanki yeryüzünün her köşesi yalnız-
ca büyük bir mağazadır.
Bir ülkenin sade gezmenı böyle refleksler içinde bo-
ğulursa, Fişekçi'nin üzerinde durduğu gezmen-ya-
zarları nasıl bakar kör olmasınlar?
Önemli bir yazarımız. Berlın duvarının yıkıldığı ge
:
ce oradaymış. Yer yerinden oynarken bir grup aydıo
ve yazarımız ile Türk mahallesındeki bir lokantada bu-
luşup Türkiye'nın sorunları üzerinde ateşli tartışma-
lara katılmış. Ertesi gün uçaga binmış ve dönmüş. Bir
önceki gece Berlın'de olanları gazeteden öğrenmış.
Şaka gibi gerçek.
Hâmiş: Milli Saraylar yönetimine soru: Ihlamur Kas-
n'nın 'asırlık ağaç'ları neden bu yıl öluyor?
C. Atuf Kansu Şiir Ödülü Töreni
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cey hun Atuf
Kansu Şiir Ödülü" dün akşam düzenlenen törenle şair
Gültekın Emre'ye verildi. Türkive Bilim ve Teknik
Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) Feza Gürsey
Salonu'nda gerçekleştirilen programa, geçen yıllarda
aynı ödülü almış ^airler ve Kansu dostları katıldılar.
Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü düzenlenen törenle
"Taşı Sula " adlı yapıtı nedeniyle Kansu'nun eşı
Muzaffer Kansu tarafından şair Gültekın Emre'ye
verildi. Geçen yıllarda ödülü kazanan şairlerden
Şükrü Erbaş. Salih Bolat. Ali Gengizkan. Abdülkadir
Budak da törende birer konuşma yaptılar. .,
Greer Garson öldü
Kültür Servisi-tkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz
evkadınlarının cesur ta\nnı sembolize eden "Bayan
Mıniver" filmindeki rolüyle 1942 yılında "En İyi ",
Kadın Oyuncu Oscan'nı alan sinema sanatçısı Greer ı
Garson,Dallas'ta üç yıldırtedavi gördüğü hastanede
dün öldü. 92 yaşındaki Garson'ın ölüm nedenı. 'kalp .
yetmezliği'ydi. 1903 Irlanda doğumlu Greer Garson.
Londra Universıtesı'nde eğitim görmüş. genç yaşta
Londra'nın tiyatro dünyasında yıldızı parlamış. -,
ardından Hollyvvood'a gitmişti. j
Nesin Vakfı Derneği Genel KUPUIU
Kültür Senisi - Bır grup sanatçı ve aydın tarafından ;
kurulan ve Nesin Vakfı'na katkılar sağlamayı j
amaçlayan Nesin Vakfı Derneği'nin ilk genel kurulu
bugün yapılıyor. Geçen eylül ayında kurulan derneğin
geçici yönetin kurulu Müjdat Gezen'in başkanlığında
Nurten Tuç. Panayot Abacı. Ahmet Nesin. llgın Su ve !
Semih Poroy'dan oluşuyor. Nesin Vakfı Derneği'nin j
yeni yönetim ve denetleme kurullannın seçileceği
genel kurul Beyoğlu'nda. BlLAR salonlannda saat
Î4.00'tebaşlıyor. ',
Eğitime Katkı Gecesi' '
Kültür Servisi - 1992 v ılından bu yana üniversite '•
öğrencilerine burslar veren ve 600 öğrenci okutan 21.
Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı. gençlerin ihtiyaçlanna '
daha fazla cevap verebilmek için Günay Restoran'da
•Eğitime Katkı Gecesi' düzenliyor. 7 nisan pazargünü'
saat 20.00'de düzenlenen gecede iakfa katkıda
bulunan Günay Restoran'ın sahibi Günay Tuncel'e ve '
Nükhet Duru'ya plaket venlecek.
MÜZİK
• Atatürk Kültür Merkezinde saat 11 30da Devlet ı
Klasik Türk Müziği Korosu şef Nevzat Atlığ i
yönetiminde Dede Efendi'nin eserlerini seslendirecek. ı
Solist. İnci Çayırlı.