03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1996 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI îngmar Bergman ve yaşam içinde yaşam STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN îngmar Bergman... Ne geldı aklınıza hemen? Isveç'in uluslararası ünlü sinema vönetmeni. Fısıltdar\eÇıölıklar. Sessiziik, Fanrn ve AIexander... Belkı de bir süre onceve Türkçeye kazandırılan kıtabı Büyülü Fener. Çok haklısınız. çünkü filmlenn dünyaya yayılması, her gece yeniden canlı olarak yaratılan piyeslennden çok daha kolay. Bergman"ın Isveç dişinda karanlık kalan yanı. tiyatroculuğu. 78 yaşındaki kurt usta, son 6 a\da 3 büyük yapıtı Stockholm Dram Tiyatrosunda sahneye koyarak yaratıcılığın yaşı olmadı|ını kanıtladı. Geçen güz tiyatro mevsimi başlayınca Bergman karşımıza. Molere'in lnsandan Kaçan adlı yapıtıyla çıktı. Fransız yazann 1666 da yazdığı bu başucu yapıtı bızde ılk kez I976'da yayımlanmıştı. tsveç'ın ünlü tiyatro eleştırmenı Leif Zern, Dagens Nyheter gazetesındekı eleştınsıne şöyle başlıyor: "Rerde açıbnca karşımıza bir başka perde çıkı>or. îngmar Bergman'ın sahnelenıelerinde sık gördüğümiu gibi bu akşam ti\atro içinde tiyatro izJeyeeeğiz..." Evet. a>nen yaşam içinde yaşam izledıgimızgibi. . îngmar Bergman kasım ayında da aynı tiyatronun küçük sahnesinde. \Vitold GombroMİcz'ın Yvonne, Burgund Prensesi adlı oyununu tıyatroseverlere sundu. Bir başka ünlü eleştirmen. Lars-Olof Franzeo, Bergman'ın "Bu benim son tiyatro çalışmam"" demesı üzenne şu yamtı verdi: "Nah inanılır sana!" Haklı da çıktı. çünkü bu ay yenı bir klasikle karşımızdaydı usta yönetmen: Euripides'ın "Bakhai" adlı oyunuyla. Bu oyunun I944'de Bakkhalar adıyla — _ _ ^ _ _ ^ _ Türkçeye kazandınldığını öğrendım Ana Brıtanıca'yı benım ıçin kanştınp "e- maiTgönderen Güney Gönenç hocadan. Aklın adamı Pentheus'un kenti Thebe'nın tann Diomsos tarafından cezalandınlışının öyküsü Bergman'ın sanatıyla çok yeni ve ilginç bir yorumla izleyicılere sunuluyor. Ingmar Bergman bu kez temkinli davranarak "Bu son arük" filan demedi. Zaten kulağımıza Göteborg Şehir Tiyatrosu'yla bir işler çe\ ırmeye hazırlandığı gelmişti. Yıllar sonra çok sevdıgi. dönüp dolaşıp geri geldiğı Stockholm Dram Tiyatrosu'nu bırakıyordu. hıç degılse bir süre için. Yaratıcı ınsanlar her ülkede, her çevrede var. Insan olmanın değenni arttıran, geleceğe güzel şeyler bırakan. bizleri yetiştiren bu insanlara sahıp çıkmak, herkesin boynunun borcu olmalı. Ben burada bir örnek vermekle yetindim: siz artık bu örneğe NazmTı. Onat'ı. Ara Güler'i. Genco Erkal'ı. Işık Yenersu'y u.GüIıiz Sururi'vi. Melih Cevdet Anday'ı ve bırçoklannı ekleyebilirsiniz. Bırçoklannı deyip geçiyorum. ama sayılan öyle pek fazla değıl: hele değerlennin engıniigıyle karşılaştınlınca... 'Bizimkiler' iktidara gelince ne olacak? MOSKOVA - Yıllar oldu görüşmeyeli. Yaşlanmışsın. - Sen de pek gençleşmişe benzemiyorsun. - 15-20 yıl öncesını anımsıyor musun? Ne kavgalar vermiş. ne tehlikeler atlatmıştık. - Unutmak mümkün mü? - Pişman mısın gençlıgini mücadeleyle geçirdiğine? - Mücadele dediğin şeyin çoğu tertemiz ahlakı tercıhlerımızdı. Utanılacak yıllar degildi onlar. Yaptığımız yanlışlar ve yitirdiğimiz zaman içinse geçmişe yanmak. ağlayıp dö\ iinmek anlamsız. Yanlışlannı görmek insana hüzne bulanmış bir keyıf veriyor. - Benim yanıtım daha net: Her bir dakikasına kadar sahıp çıkıyorum geçmı^ıme. Elımden gelse hepsini yeni baştan yaşanm. - Yaşamından yüzde yüz hoşnut olanlann ilerici olamayacağını söylerdm. Ya geçmişınden böyle hoşnut olnıak. seni rahatsız etmıyor mu? - Ya o yıllardan bugüne çözülmeyen sorunlar. türlü rezıllikler; bunlar seni rahatsız etmıyor mu? - Ediyor. Ama bu. benim soruma yanıt değil. - Yanlışımız varsa. mücadelenin bize sunduğu fırsatları yeterince değerlendirememektı. Ama ka\ gamız daha bitmedı - Mosko\a'ya nasıl düştü yolun? - Ticaret meselesi. Ne yazık ki. bir de geçinmek gerek. - Yaptığın işten utanıyor gibisın. Profesyonel de\nmcilığe benzemiyor, değil mı? - Zamanın gerektirdiğini yapıyoruz. Hepsi o kadar. Neyse. sen bunları bırak da. Rusya'yı anlat. Komünistler iktidara gelecek mı? - Anketlere bakılırsa. öyle. - tktidar izin \erir mi dersin? - Vermez. Ama gücü yeterse. - Aslında heyecandan içim kıpır kıpır. Tarih yeniden bizden yana. Haklı HAKAN AKSAY olduğumuz ortaya çıkıyor. Bizimkiler yeniden' iktidara dönüyor. - "Bizimkiler" mi dedin? - Elbette. Aynı saflarda değil miyiz? - Ne saflan? Sen hâlâ safsın galiba. _ _ _ ^ ^ ^ ^ ^ - Ne yani; sen Yeltsin'i, Jirinovski'yi mi destekliyorsun? - Hayır. Ama ille bir takım tutup ona tapınmak zorunda değiliz ki. - Mücadeleler taraf tutmayı gerektirir. - Çeçen savaşında hangi taraftansın? - Çeçen halkından, barıştan yanayım. - Peki. senin "bizimkiler" dediklerinin, bu konuda parmaklarını oynatmadılarını biliyor musun? - Nasıl yani? - Ne bir mıting. ne bir protesto kampanyası, ne çözüm önerisi!.. - Belki çözümü iktidara gelince önerecekler. - O zamana kadar ölen ölsün. kalan sağlar bizimdir: öyle mi? - Belki suç. partı ıçindekı revizyonist fraksiyonlardadır. - Yine günah keçısi arama. Eski Sovyet iktidarı halkın sırtından ne servetler yarattı: karşı çıkanlara neler yaptı; hiç mi okumadın? Yoksa suç revizyonıstlerde miydı? Bunlann çoğu bugünkü Komüntst Partisi'nde. Bilmiyor musun? - Hiçbir şey değişmedi mi yani? - Bir şeyler degişti. Ama her şey değil. - Sen Rusya yurttaşı olsaydın oyunu kime \erirdin? - Eğer tercihim Zyuganov olsaydı bile, sana dediklerimi unutarak körü körüne desteklemezdim. Bence secimler birilerine destek vermekten çok. birilerini protesto etme aracıdır. - Yani yine de seninle anlaşabileceğimiz bir zemin doğabilir. - Sanmıyorum. Sen. oyunun kurallannı iyi öğrenerek iktidara gelmeye hırslısın. Bense iktıdarlara katsı çıkmaktan keyif duyuyorum. Şu sevimsiz 'toplumsal kuşatılmışlık' duygusu LONDRA Kuşatılmışlık ve yalnız bırakılmışlık duygusu, sadece bireylere değil. bazen de toplumlara egemen olan \e ölçüsü kaçınca. sevimsiz boyutlara ulaşabilen bir duygu.. Öyle bir hale getinr kı bir insanı ya da bir toplumu. çe\ redeki herkes. >a da hertoplumdan kuşkulanır. onlardan bir kötülük bekler durursunuz. Süreklı bir "zaten benim bir açıgımı koUuyoriar. tşte, ellerine bir fırsat geçti bana kazık atacaklar" dıye paranoya içinde düşmanlannızı izlersiniz. Eğer bir de\ let ya da bir mület bu duyguya yakalanırsa. zamanla kendi hatalanndan bile etrafı sorumlu tutmaya başlar, kendi başarısızlıklannı ve beceriksizliklerini "diişman komşu"lara yüklemeyi alışkanlık haline getirir. Ekonomisi bozulur, başkalannın biraraya gelip kendisine korumacılık duvarlan ördüğüne hükmeder. Akılsız ve hovardaca politikalar sonucu parası değer kaybeder. borsacılan suçlar. Dış politikada girdiği açmazlar ve ortak olduğu haksızlıklar birgün suratına çarpınca. yine o "düşmanlar" sorumludur bundan.. Başkalan birgruplaşma oluşturup O'nu da aralanna almak isterler, hemen altında Z.AFER AR.APKİRLİ bir "çapanoğtu" arar ve "beni yiyecekler" duygusuna kapılır. Insan haklan konusunda önüne gelene ders verdiğini unutup. kendisinin aynı dersi, üstelik daha yoğun alacak durumda olduğu _ ^ _ - ^ ^ _ ^ _ yüzüne çarpıldığında, "herkes kendi işine baksın. bana kanşmayın"küstahlığına sanlır. Öyle ya "hükümran" değil midir? Üstelik herkesten daha "asil" değıl midir ? Kendisi oraya buraya işgal seferleri düzenlerken özgürlük dağıttığına inanır. ama başkalannın en ufak bir "faulr! ünü cezalandırmak için ortalıkta tepinir. Kendi ineğınin pisliğini temizleyi beceremeyip. yıllarca hasıraltı edip de, bunun kokusu yedi mahalleyi sardığında, çevreden gelen eleştirel sesleri duymazlıktan gelir.. "Herkes suçlu"dur. Ineklerinin etini almayan, satmayan. buna yasak koyan, kötüleyen, yazan çizen, eleştiren herkes ama herkes suçludur. Bir tek kendisi masumdur. "Zaten hep açığını kollamışlardır" ve ellerine şimdi bir fırsat geçtığı için O'nu "yemeyeçahşıyoriardır".. Medya da ulusal çıkarlara ihanet • • ediyordur. Ah şu kuşatılmışlık duygusu.. Herkesi düşman gösterir.. Ortak dostluğa açmışız meğerse... ATİNA LEYL4 TAYŞANOĞLl Bir yanda acı, gözyaşı. ölüm. nefret yüklü bir tarihin anıları.. Bir yanda bu duyguların üzerınc sünger çekmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyen insanlann çabalan... Yunanistan'ın ilk başkenti Nafplion'dayız. Korint Kanalı'nı aşıp Mora Yanmadası'na indiğinızde minicik. güzel mi güzel. oyuncak bir şehir olarak karşınıza çıkıyor. Bahçelerinde mor bugenvılya çiçekleri. palmiyeler. pencerelen tahta kepenkli küçük evler. Kıyı boyunca tavernalar. barlar. buzukikolar. restoranlar... Amavutköy'deki Kuyu lokantası'nı bir zamanlar yönetmiş olan Koço Kaplanidis'in meyhanesindeyız. Masa ızgara kalamar. sızma zeytinyağı barbunya salata, ızgara ahtapot. kızarmış barbunya tabaklanyla yüklü. Bay Koço o sırada bize bir sürpriz yapıyor. Elındeki tabaktan uzunca. yuvarlak balıklan tabağımıza koyarken Eğitim Bakanı Papandreou, eşi. sanatçı Muammer Ketenci ve Leyla Tavşanoğlu Atina'daki tari- hi Grande Bretagne Oteli'nin özel salonunda. soruyor: "Bilin bakalım bu bakk nedir?" Saf saf "Giimiiş mü" diye soruyoruz. Karşımızda oturan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Gün Kut atılıyor: "Yahu bu, istrongilos. İstanbul'da unuttuğumuz balıklardan_" Bay Koço söze kanşıyor: "25 yıl önce Arnavutköy'de kıyıdan tutardık istrongiloslan.-" Şerefe uzo kadehleri kalkıyor... Buraya, Helsinki Yurtta^lar Derneği'nin Istanbullu ve Atınalı üyelennin toplantısı için geldik. Iki tarafın ınsanlannın ortak dostiuğuna ne kadar aç oldukian bütün davranışlanndan belli oluyor. Bir ara CD playerden Manos Hacidakis'in müziği yükselıyor. Saçlan kısacık kesilmiş Elpida elimizi tutuyor: "Hadi kalk da sirtaki yapaüm." Ayaklarımız bırbirine dolana dolana onun usta adımlarına uymaya çalışıyoruz. Öbür tarafta sarışın barmaıd Georgina. Yavuz Baydar'la kafa kafaya veımiş Hacidakis'in müziğinin olağanüstülüğünü konuşuyor. Toplantılar bitti. Atina'ya dönüyoruz. Sonuç umduğumuzun çok üstünde. Katılımcılann hemen hepsi eski olumsuz duyguların bir yana ıtilip globalleşme yönünde hızla ılerleyen dünyamızda ortak bölgenin yararlarının paylaşmanın akılcıhğından söz ediyor. Atina'daki 150 yıllık, görkemli Grande Bretagne Oteli'nin özel bir salonunda yemek yiyoruz. Yemekte Yunan Eğitim Bakanı George Papandneu, eski Dışişleri Bakanı. bağımsız milletvekili Papakonstantinu, dışişleri bakanlığı kültür ışleri danışmanı Kostas Moskoff, Av rupa Parlamento.su üyesi Mihalis Papayannakis var. Yemek sonrası sanatçı Muammer Ketençoğlu akordeonunu eline alarak "'rebetikaT 'lar söylemeye başlayınca George Papandreu ortaya atıldı. Başladı "ze>'bekiko" oynamaya. Salondakiler. Türkü Yunanı, ona katılınca ortalık birden bayram yerine döndü. Yanımızda oturan Kostas Moskoff şu sözleriyle hepimizın duygular\nı dile getiriyordu: "İşte, hep böyle, dostiuk içinde bir arada olmaliMz." YENİ TEMI Yeni Tempra Serisi, standart ve isteğe bağlı donanımJannın zenginliğiyle şimdi size çok geniş bir seçme özgürlüğü sunuyor. Dilerseniz, 148 (DIN) beygir gücüyle sınıfının performans lideri Tempra 2.0 i.e. 16V. Dilerseniz, yeni geliştirilen çok nokta enjeksiyonlu (MPI) motoruyla kategorisinde en düşük yakıt tüketimine sahip Tempra 1.6 i.e. SLX. mmş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle