04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1996 PAZAR 12 DIZIYAZI Yargı bağunsızhğı deforme edildi esmi, yasal ve meşru sayılan düşünce-ideoloji ile yasal ve meşru sayılmayan ideolpji-düşünce aynmı da kurumsallaştınlmıştır. Özellikle ceza mevzuatı olmak üzere Türk hukuk düzeninde doğrudan düşünceyi yasaklayan, yani düşünce suçu kategorisi oluşturan normlar, doğrudan anayasa metnine şınnga edilmiştir. • üşünceyi savunma ve ifade hakkı, bunlar alanında bilgilenme, öğrenme, öğretme, araştırma yapma hakkı aynmsız güvence altına alınmalıdır. Siyasal yaşama katılım kanallannın açık kılınma ve örgütlenme özgürlükleriyle, siyasal çoğulculuk kurumsallaştınlmalıdır. Doç. Dr. MEHMET SEMİH GEMALMAZ lUDemokratikleşme programı ekseninde değerlendirme ve öneriler A-) Hukuksal vapının veniden vapılandınlması a) Anayasat dihenleme Hukuksal düzenin veniden yapılandırılmasının zorunlu başlangıç adımı. 12 Eylül rejiminin ürünü ve bu rejimi kurumsallaştırıcı temel araç olan 1982 TC Anayasası'nın bütünüyle yenilenmesidir. Bu gereği belirlemek üzere. 1982 Anayasası'nın bazı özelliklenne değinmek ve bu yolla, aynı zamanda. biçimlendirilmesi zorunlu yeni Anayasası'nın hangi ögeleri taşımaması gerektiğine işaret etmek uygun olacaktır. 1982 Anayasası'nda. birey özgürlükleri karşısında devlet "kut$allaştınlmıs."t!r. Böyle bir anlayış ve düşünce üzerinde özgürlüklere ilişkin düzenlemede, de. kaçınılmaz biçimde. ağır bir "kayıtlama-sınıriama rejimi** belirleyici nitelik kazanmıştır. Nitekim. anayasa. md. 13-15. bütün hak ve özgürlükleri kuşatan genel sınırlama hükümlerine yer vermiş: aynca "özel sınırlama" ölçütleri her bir hak ya da özgürlük maddesi içine yerleştirilmiştir. O halde 1982 Anayasası. genel sınırlama şemsıyesi altında özel sınırlama hükümleriyle özgürlükler alanını daraltan bir metindir. 1982 Anayasası'nda. özgürlülerin sınırlanmasına ilişkin ölçütlerın sayısında da bir artış görülmektedir. Örnegin. md. I3'te. dokuz: md. 14'te on sınırlama ölçütü sayıimıştır. Bu ölçütlerin içeriği açısından bakıldığında ise. kayda değer bir bölümünün belirsiz. netlikten uzak olduğu saptanmaktadır. O halde. 1982 Anayasası, özgürlüklerin sınırlandınlmasının yoğunlaştınldığı bir metindir. 1982 Anayasası'nın yapılaştırdığı sistem içerisinde. hak ve özgürlüklerin ihlali durumunda mağdurlann temel sıgınagi olan yargısal güvenceler ve denetim alanında büyük zaaf ve boşluklar yaratılmıştır. Örneğin. idari ajanlann tasarrufları ekseninde. yargısal denetimden muafiyetler tanınmıştır. Bilindiği üzere. kamusal makamların tasarruflannın yargı denetiminden bağışık tutulması genişledikçe. birey hak ve özgürlüklerinin güvence altnda alınması alanı daraîmaktadır.O halde. 1982 Anayasası. idarenin tasarruflan ekseninde keyfiliğin önünü açmış; kamusal makamlan yer yer denetimsiz şekilde yetkilendirmiş ve görevlendirmiş ve hatta yargısal denetimden bağışık tasarruf olanağinı da güvenceye bağlayacak İîükümlere yer vermiştir. 1982 Anayasası'nda. resmi ve yasal ve meşru sayılan düşünce-ideoloji ile yasal ve meşru //al ak ve özgürlüklerin sınırlanması yoğunlaşıp ! yaygınlaştırıldıkça, büna karşı yükseltilebilecek olası istemlerin önünün tıkanması, zorlaştınlması ya da bütünüyle suç kategorisine sokularak yaptırıma bağlanması amacıyla anayasa kaleme alınmıştır. sayılmayan ideoloji-düşünce aynmı da kurumsallaştırılmıştır. Özellikle ceza mevzuatı olmak üzere Türk hukuk düzeninde doğrudan düşünceyi yasaklayan. yani düşünce suçu kategorisi oluşturan normlar. doğrudan anayasa metnine şınnga edilmiştir. Bu bağlamda. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinin antidemokratik nitelikli yasa hükümleri ile bu normlara dayanılarak sistemli biçimde üretilen yine antidemokratik nitelikteki içtihadi standartlar. büyük ölçüde anayasaya taşınmıştır. O halde 1982 Anayasası, "yasakianan ve yasaklanmayan düşünce" ikiliğinin kurumsallaştınldığı bir belgedir. Hatta o kadar ki. 1982 Anayasası'nda. doğrudan dile ilişkin yasaklar bile getirilmiştir. (Anayasa. md. 28 11). Demokratik hukuk düzeni ölçüleri bir yana. doğaya ve mantığa da aykın bu yasaklan getirmek yoluyla. sistemin kalıcı kılınacağı zannedilmiştir. O halde, 1982 Anayasası. Türk hukuk düzenine. anayasal düzlemde "dilyasaklarTnı getiren bir metindir. 1982 Anayasası. olası özgürlük istemlenni. suç olarak kavrayan ve yaptınma bağlayan Türk hukuk me\ zuatına dayanak olacak şekilde kaleme alınmıştır. Hak ve özgürlüklerin sınırlanması yoğunlaşıp yaygınlaştınldıkça, buna karşı yükseltilebilecek olası istemlerin önünün tıkanması. zorlaştınlması ya da bütünüyle suç kategorisine sokularak yaptınma bağlanması amacıyla anayas kaleme ahnmıştır. O halde. 1982 Anayasası. en vazgeçilmez alan ve konularda bile özgürlük karşıtı. antidemokratik, suç ve cezanın nitelik ve nicelik olarak arttınlmasına zemin oluşturan ve bu yönleriyle de çağımızdaki demokratik hukuk devletlerinde gözlenen eğilimlerle (örneğin. insan haklannı yüceltme ve kurumsallaştırma yahut suç ve ceza alanında. suç olmaktan çıkarma-decriminalisation eğilimleri gibi) tamamen çelişen özellikteki bir belgedir. 1982 Anayasası'nda öngörülen sistem. insan hak ve özgürlüklerinin güvencelerinden birisini oluşturan. iktidann "siyasal denetim"inin yani sıra. "kamuoyu denetim"ini de büyük ölçüde işlevsiz kılacak düzenlemelere yer vermektedir. Başka deyişle. anayasa. siyasal muhalefeti de, demokratik toplumsal muhalefeti de suskunlaştırma. etkisizleştirme ve baskı altında tutma amacına yönelik tasarruflar için temel hukuksal dayanak işlevini yüklenmiştir. O halde 1982 Anayasası. özgürlükler rejimine ilişkin düzenlemeleriyle. sistemli bir sivil toplum karşıtlığını da. son çözülmede. kurumsallaştırmayı amaçlayan bir belge olarak. çağdaş demokratik hukuk devleti için kurgulanan modele de. bunlann dayandınldığı ilkelere de ters düşmektedir. 1982 Anayasası'nda. deviet aygmnın yapılandınlmasına ilişkin kolon ekseninde ise. belirgin bir dönüşüm. yasama organı karşısında yürütme organının ve yürütme organı içinde de. Bakanlar Kurulu karşısında cumhurbaşkanı kanadının güçlendirilmesi olmuştur. Klasik parlamenter sistemden uzaklaşma eğilimini yansıtan bu girişim. 1982 Anayasasf nın yürürlüğe ginşinden sonraki evrede. zaman zaman alevlenen zaman zaman da geri yüze itilen bir tartışma konusu olarak ve özellikle de merkez sağ ve sağ siyasal çevreler ile yer yer bunlara destek sağlayan kimi akademik figürler eliyle. ülke koşullanna ve edinilen deneyim ve birikimlere uyarlığı tartışmalı bulunan "başkanlık sistemi" arayış. talep ve dayatmalarına zemin oluştunmıştur. O halde 1982 Anayasası, klasik parlamenter sistamde, eğer gerçek tercih bu doğrultuda ise, bir tür deformasyonu yansıtan bir belgedir. 1982 Anayasası'nın kurumsallaştırdığı model, öte yandan. demokratik teoriye uvgunluğu ciddi kuşkulan davet eden bir dizi ikiciliği-düalizmi de kurumsallaştırmıştır. Anılan ikiciliklerden ilki. "olağan" ve "olağanüstü" rejim şeklinde iki rejimin öngörülmüş olmasıdır. Bu konuda sorun. derin ve karmaşıktır ve ülkenin içinden bir türlü çıkamadığı sistem kilitlenmesi-kriz olgusunda belirleyici bir role sahiptir. Bu açıdan bakıldığında. mevcut anayasa, adeta iç içe geçmiş ve öngörülen kurallar açısından temelli biçimde birbinyle çelişik ve daha antiözgürlükçü olan olağanüstü rejim lehine tehlikeli bir güçlendırmenin gözlendiği bir metindir. O kadar ki. 1982 Anayasası'nın. bu bağlamda, tek bir degil. aynı metinde aslında iki farklı anayasa olduğu yolunda degerlendirmeler görülmektedir. Olağan-olağanüstü rejim düalizmini, Türkiye bakımından, sadece bir anayasa sorunu degil ve fakat aynı zamanda bir ciddi rejim sorunu haline getiren en somut ve önemli faktör. olaganüstü rejim pratiğinin. cumhuriyet tarihinin yaklaşık yarısını kapsaması olgusudur. ikiciliklerden bir diğeri. •'•sivil yargı'* ve "askeri yargı" şeklinde iki yargı manzumesinin düzenlenmiş olmasıdır. Bu şekilde. bir başka ciddi insan haklan ihlali sorunu bürokrasisine ve dolayısıyla da kavramsal düzlemde "milü güvenlik", "sır". "gizlilik" vb. gibi ölçütlere ilişkin kıhnarak, degil eleştirilmek, o konuda bilgilenmenin dahi dışına çıkartılan bir tür dokunulmaz. sorgulanmaz alanın yaratılmasıdır. Bundan ötürü de, sözü edilen ikinci bağlamda yer alan konulan düşünmek. ifade etmek. eieştirmek bu konularda bilgi isteminde bulunmak evleviyetle ceza yaptınmlarına bağlanan alanlar haline getirilmiştir. O halde, 1982 Anayasası. "gizlfllk''. "yasak", **sır". "milli güvenlik" vb. gibi bir dizi özgürlükleri peşinen kayıtlayıcı ve bununla bağıntılı olarak da, demokratik hukuk devletlerinde geçerli olanın tersine, ülke meselelerinin çözümünün asıl üreticisi ve sorumlusu olması gereken sivil siyasa üretim odaklannı. asker-sivil güvenlik bürokrasinin "devlet poütikası" başlığı ile dayattığı siyasa üretim erki vepratiği karşısında ikincil plana iten bir kurumsallaşmayı sağlayıcı belgedir. 1982 Anayasası'nda, merkezi idarenin yetkilerini güçlendiren: dolayısıyla da kaçınılmaz biçimde. seçilmişlere "kuş.ku"yla bakan. atanmışlan "güvenilir"sayarak öne çıkartan bir yaklaşım kurumsallaştınlmıştır. Bu anlayış sonuçta. mahalli idarenin gelişip güçlenmesi önündeki birincil engeli biçimlendirmektedir. Bu bağlamda. seçimle gelen yerel yöneticiler üzerinde merkezi idarenin sahip kıhndığı denetim yetkisinin, zarnan zaman şikâyet konusu olduğu alanı da yaratan, olaganüstü yargı yerlerinin kurulmasının önü açılmakta: kanuni hâkim, doğal yargıç ve yargıç güvencesi ilke ve garantileri zedelenmektedir. Söz konusu ikiciliklerin bir başka görünümü. "sivil otorite-askeri otorite" ilişkisi bağlamında açığa çıkmaktadır. Gerçekten de. 1982 Anayasası'nın kurdugu politiko-juridik düzen içinde. askeri otorite lehine aşm bir güçlendiıme eğilimi ortaya çıkmaktadır. Buna ilişkin usa gelen ilk çarpıcı örnek. anayasa (md. 118)'de düzenlenen. Milli Güvenlik Kurulu'nun yetki ve görevleridir. Genelkurmay Başkanı'nın sorumlusu olduğu makamdan, protokoldeki yerine. askeri bürokrasinin deviet aygıtı içerisindeki üzere, hukuksal gerekçelerden çok siyasal hesaplarla kötüye kullanılması örneklerinin görüldüğü bilinmektedir. O halde, 1982 Anayasası. çağdaş demokrasilerde izlenen yerel yönetimin yetkinleştirilerek demokratik rejimin kurumsallaştinlması egilimine de çelişik biçimde, örnek olsun, en sıradan kamu hizmetlerinin görülmesine ilişkin kararlannın bile merkezden alınmasını doğru tercih olarak kavrayan bir anlayışın ürünü olan belgedir. 1982 Anayasası'nda. birey hak ve özgürlüklerinden duyulan belirgin ürküntü. bir başka düzlemde, "kuramsal özerklikler fobisi" şekline dönüşerek de açığa çıkmaktadır. Dayanağını anayasa metninde bulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. özellikle kompozisyonu itibanyla, yargıç güvencesini zedeleyecek unsurlar taşımaktadır. Deviet Güvenlik Mahkemesi gibi, Sıkıyönetim mahkemelerinden ve aynca askeri mahkemelerden başka olarak. olaganüstü yargı yeri nitelikli mahkemelere anayasal statü kazandınlmıştır ağırlıklı konuma. Askeri Yüksek Şûra kararlannın yargısal denetimden muaf olmasına. ve benzerlerine kadar çok sayıda örnek. pratikte bu normların olanca yoğunluğu ile uygulanageliyor olması bir yana. uygulamanın anılan normlann dahi ötesine geçen bir etki alanı yaratmış bulunması gerçeği ışığında hatırlatılmalıdır. Sivil otoriteyi, askeri otorite karşısında daha geri plana iten anlayış ve yaklaşımla biçimlendirilen anayasal normlar ve bunlara koşut olarak düzenlenen daha alt dereceli mevzuat. son çözümlemede. Türkiye'nin politiko-juridik düzeni ve uygulamasında yaşamsal önem taşıyan iki sonuç doğurmuştur. Bunlardan birincisi, özellikle siyasa üretim sürecinde gözlenen bir gerçeklik olarak. "devlet poUtikası" adı verilen ve peşinen bir dokunulmazlık. eleştirilmezlik niteliğini- ayrıcalığını kendisiyle birlikte üreten bir sürece yol açılmasıdır.İkincisi ise. askere. orduya. ya da daha genel olarak ülkenin güvenlik kurumlarına ve Özerk üniversite. özerk TRT. 1961 Anayasası'ndan farklı olarak, 1982 metninde dışlanmıştır. O kadar ki, anayasadaki hükümlere koşut ilgili alt dereceli mevzuat ile daha da pekiştirilerek. söz konusu kurumlann özerkliğini yok etmekle kalınmamış, bu birimlerin atama usulüyle oluştunılan yönetimlerinde. sivil unsurlann yani sıra. bir de özellikle askeri bürokrasi temsilcilerinin ağırlığının duyulmasını temin edecek düzenlemelere yer verilmiştir. Bu olgu. sivil otorite karşısında askeri otoritenin öne çıkanlmak istenmesi eğiliminin de bir diğer örneği ve kanıtıdır. O halde. 1982 Anayasası. özgürlükler kadar. özerklikler karşıtı olan bir belgedir. 1982 Anayasası'nda. hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu yargı bağımsızlığı da ciddi biçimde deforme edilmiştir. Dayanağını anayasa metninde bulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. özellikle kompozisyonu itibanyla. yargıç güvencesini zedeleyecek unsurlar taşımaktadır. Devlet Güvenlik Mahkemesi gibi. Sıkıyönetim mahkemelerinden ve aynca askeri mahkemelerden başka olarak, olaganüstü yargı yeri nitelikli mahkemelere anayasal statü kazandınlmıştır. Ne var ki, yargı organı ekseninde sorun. sadece yargı bağımsızlığı. yargıç güvencesi ilkelerinin zedelenmesi ve adil ve usulüne uygun yargı hakkının zorunlu koşulu olan doğal yargıç ve olağan yargı yeri gereklerinin deforme edilmesi degildir. Bunun yani sıra yönetsel ve siyasal birimlerin yargı denetiminden bağışık kılınması, yani yargı erkinin varlık nedeni olan yargısal denetim alanında ciddi kayıtlamalar getirilmiş olması, hukuk devleti ilkesini de bütünüyle zedelemektedir. O halde, 1982 Anayasası. yargıyı rejimin teminatı olarak değil, siyasa üretim sürecinin ayakbagı olarak kavrayan bir anlayışı yansıtan metindir. Yukandaki verilerden ulaşılan somut sonuç. Türkiye'nin hukuksal düzeninin veniden yapılandınlmasında, sürecin 12 Eylül rejiminin kurumsallaştıncı temel belgesi olan 1982 Anayasasf ndan bütünüyle, bir defada ve kökten kurtulunmasını sağlayacak kapsam ve nitelikteki tasarruflarla başlamasıdır. Bu noktada. yeni ve demokratik bir anayasa biçimlendirmenin yöntem ve gerçekleştirilebilirlik olanagı üzerinde de durmak zorunludur. tlk sorun. neden bütünüyle yeni bir demokratik anayasa gerektiğinde odaklaşmaktadır. Bilindiği üzere ve yukanda 1982 Anayasası metnine ilişkin temel gözlem ve saptamalan sergilerken esas alındığı şekilde. anayasalar. başlıca iki kolonlu yapılardır: İnsan hak ve özgürlükleri birinci kolon iken. devlet aygıtının vapılandınlması. organlar ve onlar arasındaki ilişkilermanzumesi ise ikincisine karşılık gelmektedir. Ve her anayasa metni. birbirinden kopanlamayan ilişki ve bütünlük arz eden bu iki kolondaki düzenlemeleriyle birlikte ancak okunabilir. anlamlandınlabilir. Diğer söyleyişle. anılan bölümlerden birisi ihmal edilerek bir anayasanın biçimlendirdiği yapı ve öngördügü sistem değerlendirilemez. Bu saptamanın önemli sonucu. demokratikleşme gereksiniminin Türkiye özelinde öne çıkardığı "anayasa degişikliği"nde izlenmesi gereken yöntem üzerindedir. Buna göre, 1982 Anayasası, bu anayasayı bizzat hazırlayan ve hazırlatan çevreler de dahil olmak üzere değişik kesimlerce zaman zaman dile getirilen. olası bir "kısmi anayasa değışikliğT yapılarak. demokratikleştirilemez. Örneğin. anavasanın haklar ve özgürlükler kolonunda Anayasanın haklar ve ' özgürlükler kolonunda yapılabilecek birkaç madde değişikliği, ne bu kolon içindeki antidemokratik nitelikli hükümleri ıslaha elverebilir ve ne de sözü geçen organlar ve işleyişine ilişkin kolondaki düzenlemeleri kapsamadıkça anlamlı ve somut olabilir. yapılabilecek herhangi bir ya da birkaç madde değişikliği, ne bu kolon içindeki antidemokratik nitelikli hükümleri ıslaha elverebilir ve ne de sözü geçen organlar ve işleyişine ilişkin kolondaki düzenlemeleri kapsamadıkça anlamlı ve somut olabilir. Örnek olsun. bireyin yargıya başvurma hakkını düzenleyen hükmünde antiözgürlükçü kayıtlamalan kaldıran bir değişiklik yapılmış olsa bile. yargısal denetimi düzenleyen hükümlerde idareye bu denetimden bağışık tasarrufta bulunma olanağı getiren düzenlemeler saklı kaldıkça. birey bakımından yargı yoluna başvurma hakkına yer verilmesi işlevsel olamayacaktır. Kaldı ki, her anayasa. dayandınldığı ideolojisiyle de bir bütündür. Dolayısıyla, antidemokratik öze sahip, birey özgürlüklerini değil. devleti öne çıkartan ve kollayan biranlayışla biçimlenen 1982 Anayasası. ancak demokratik birzihniyet üzerinde bütünüyle baştan ele alınacak yeni bir anayasa metni hazırlanarak bertaraf edilebilir. Yukandaki vargılan. 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girmesinden 1996 yılı başına dek geçen sürede gerçekleştirilen ve üstelik sivil rejim altında ve sivil parlamentoca yapıldığı ileri sürülen "anayasa değişikliği pratikfcri" de doğrulamaktadır. Nitekim, 1982 Anayasası"nda. 1996 yılı başına dek. dört kez anayasa değişikliği gercekleştirilmiştir. i) 3361 sayılı ve 17.05.1987 tarihli yasa; ii) 3467 sayılı ve 06.08.1988 tarihli yasa; iii) 3913 sayılı ve'08.07.1993 tarihli yasa ve iv) 4121 sayılı ve 23.07.1995 tarihli yasa. Bilindiği üzere. bu değişikliklerin en kapsamlı olanı ve ulusal ve uluslararası kamuoyuna bir "anayasa reformu" şeklinde dayatılmak istenen 1995 tarihli son girişim olmuştur. Anılan değişikliklerin tümü irdelendiğinde, bunlann hiçbirisinin. nitelik ve nicelik olarak 1982 Anayasası metninin demokratikleşmesi sonucunu doğurduğu söylenemez. O kadar ki, bu değişiklikleri gerçekleştiren çevreler dahi. hiç olmazsa siyasal söylem düzleminde. atılan adımlann yeterli oİmadığını vurgulamaktan geri kalmamaktadırlar. Bu çevreler yetersizliği meşrulaştırmak üzere de. "siyasalrealizm"başlığı altında toplanabilecek olan bir yaklaşımla. özellikle parlamentoda o dönemdeki siyasal denge ve profile atıfta bulunarak, yapılanın, yapılabilecek olanın maksimumu olduğu argümanını ileri sürmüşlerdir. Kaldı ki, Türkiye 1996 yılı başında yürürlüğe giren. nihai hedefin Avrupa Birliği'ne tam üyelik olduğunun açıklandığı bir süreç içinde gümrük birliğine dahil olmuş bulunmaktadır. Bu olgu. ekonomik-ticari alana ilişkin dönüşüm ve yeni yapılanmalan zorunlu kıldığı. gibi, yani sıra, siyasal demokrasi ve insan haklanna ilişkin olarak da, bir dizi ulusalüstü standardın. önce normatif düzlemde olmak üzere. ulusal ölçekte kurumsallaştınlmasını gerektirmektedir. Anılan sürecin içerisinde kalma doğrultusundaki ulusal tercih geçerli kaldığı sürece. söz konusu ulusalüstü standartlara ulusal hukuk sisteminin uyumlaştınlması zorunluluğu geçerliliğini koruyacaktır. Dolayısıyla. demokratik yeni bir anayasa meselesinin bu gerçekleştirilmedikçe. gündemden inmemesine yol açacak belirleyici bir başka etken de bu olgudur. SÜRECEK ANKARA NOTLARI ML STAFA EKMEKÇİ Cumhuriyet Okurlarına Uyarı! Ferda Güley'e, "Geçmiş olsun!" dedim, ölümden dön- müştü, haberim yoktu; kendisi söyledi; - Yüzde yüz ölüyordum! dedi; Cumhuriyet gazetesinin "Ferda Güley'in Verdiği Ders" yazısının keyfini bana çok gördü bugün. Fakat verilmiş sadakam mı vaımış? - Ferda Bey, kırmızı ışıkta geçmişsiniz! - Kırmızı ışık olmasına karşın, çok uzak mesafe vardı; bu uzun mesafede ben süratli geçerim diye hesapladım. Yan- lış hesaplamışım; ama, sözde elimi bööyle kaldırdığım hal- de, taaa uzaktan hızlı gelmeye ne gerek vardı? Yangına gi- dergibi... Ferda Bey'e, Kavaklıdere yönünden gelen arabanın di- kiz aynası çarpmış; tam Amerikan Elçiliği'nin karşısı. Ferda Bey, oradan Amerikan Elçiliği'nin önüne geçecek, araba- nın dikiz aynasına çarpınca yerlere yuvarlanır Ferda Bey. Araba, yüksek mimar mühendis Fuat Cimok'undu. Ancak arabayı o kullanmıyor, sürücüsü kullanıyordu. Yerlere yu- varlanınca elindeki Cumhuriyet bir yana gitti; zeytinler, or- taliğa%açıldı! Ferda Bey. "Ankara Notları"na, "ahmak ıslatan yağmu- ru" derdi. Şöyle anlatırdı: - Sabah kalkıyorsunuz, bakıyorsunuz, ortalık günlük gO- neşlik, havasıcak. Eh, pardösü giymeye gerek görmezsiniz, dışan çıkarken şemsiye de almazsınız, keyifle dışan çıkarsı- nız. Çok geçmez, yazının sonuna doğru, bardaktan boşa- nırcasına bir yağmur, bir yağmur.. sınlsıklam eve dönersi- niz. işte, senin "Ankara Notlan", bu ahmak ıslatan yağmu- ru! Dağıtıcıdan Cumhuriyet'i alır almaz, karıştırarak kendi sözlerini şöööyle bir okumuş. En çok da "Ferda Güley, 80 yaşının gençliğini yaşıyordu'' tümcesi hoşuna gitmiş, keyif- lenmiş. O sırada düşünmüş olmalı kırmızı ışıkta geçmeyi! Ferda Bey, yerlere yuvarlanmasını anlattıktan sonra, şöyle diyor: -Oda Cumhuriyet okuruymuş. "Bu sabah, sizinle ilgili yazıyı okudum" dedi bana. Aynlırken, "Sizi sayrıevine gö- türelim" dediler, reddettim. "O zaman izin verin, sizi evini- ze götürelim!", "Peki, fakat aşağıdan Inönü Bulvan'ndan dönmeniz gerekir" diye ekledim. Eve getirdiler; aynlırken, "Bu denli hızlı gitmeyecektiniz" diye uyardım. Merdivenler- den yukan çıkarmayı önerdiler, "Yok, ben kendim çıkarım, ortalığı telaşa vermeyelim!" dedim. - Yüzünüzde, çürükler filan var mı? - Yüzümde, gözümde yok. Yalnız düştüğüm taraftaki ba- cağım çizilmiş, dizkapağımın bulunduğu bölüm toz toprak içinde. Tabii gelince hemen hanım pansuman yaptı. Oksi- jenli su, tentürdiyot filan. - Neyse, çok geçmiş olsun! - Ben sizi çok aradım olay olmadan önce, Ismaifden. Ev- de yoktunuz, telefon çaldı çaldı, kimse çıkmadı. - Biz Çağdaş Gazeteciler Demeği yöneticileri olarak Mec- lis Başkanı Mustafa Kalemli'ye gitmiştik. Sonra. Gölba- şı'nda, "Mekon Paneel"\n yöneticisi, Şahirt Sevin'in "Chez le Belge"öe (Belçikalının Yeri) verdiği yemeğe gittim! - Sizi bulup teşekkür edemedim! Yalnız, beni eve değin getiren mimar arkadaşa biraz kınldım. Evi telefonla arayıp, bir "Geçmiş olsun!" demedi. - Bana telefonunu verin, ben arayayım! Ferda Bey'in verdiği telefon, Faruk Cimok'un iş telefo- nuydu. 118'den ev telefonunu aradım, buldum. Bir başka Cumhuriyet okuru Faruk Cimok'la konuşuyonjm. - Efendim, ben Mustafa Ekmekçi! Size de geçmiş ol- sun. Yalnız, Ferda Bey size biraz gücenmiş! - Neden acaba? - Neden bana bir "Geçmiş olsun!" demedi, diyor. Tele- fonunuzu beklemiş. - Biz o heyecandan... Kendisine birçok şey önerdikama... - Yalnız sizin bir kusurunuz var; kırmızıda da gaçse bir yaya, siz şoförü uyarmalıydınız, "Yavaş git oğlum" deme- liydiniz. Yolda düşen olur, yaşlı olur! Ben de 69 yaşında- yım. Prof. ReşatAktan. yeşil ışıkta yaya geçidinden geçer- ken öldü, biliyor musunuz? - Evet, büyük bir talihsizlik Mustafa Bey. Ben de kırk ya- şında bir insanım. - Sürücünüzü siz uyarsaydınız... - Uyardım zaten, çok da hızlı giden biri değil ama... Bil- miyorum tabii. Siz tabii, olaya tanık olmadınız, biraz daha kır- saydık biz refüje çıkıp karşı tarafa geçiyorduk. Kırdı ve ay- namız çarptı Ferda Bey'e. Yani aracımız çarpmadı. Ayna- mızçarptı, büküldü ve onun darbesiyle yere düştü kendisi. - Ama, bir on santim olsa, gidiyor adam! - Tabii tabii. Biz çok uzaktan frene bastık. - Ikinize de geçmiş olsun, efendim! - Teşekkür ederim, ben kendisini, dairesine kadar çıkar- mak istedim. Ev numarasını da öğrendim. Israr ettim ken- disine, "Herhangi bir nedenle aramak isterseniz, ben yine yardımcı olurum" dedim. Trafik memurlan da çok ısrar ef- tiler, saynevine gidin diye. Bütün ısran yaptım kendisine a- ma... - Onları biliyorum da, bir arasaydınız iyi olurdu... - Bende telefonu yok kendisinin. Ben de zaten ağıhıkla Rusya'da iş yapan biriyim. Geçen pazar geldim, bu pazar da yeniden gideceğim. Ancak çok üzüldüm. Gelir gelmez ben de o yazıyı okudum, sizin yazınızı. Gerçekten o da ib- ret verici bir yazı. Yani, günün koşullannda yorumlanacak- sa, ancak klmin ne kadar ders aldığı tartışılır herhalde. - Ben size Ferda Bey'in telefonunu vereyim, bir geçmiş olsun deyin. Telefonu: 418 92 84; iki Cumhuriyet okuru dost, konuşun işte! - Teşekkür ederim, hatta üç şerit trafik akıyordu, iki şeri- di geçmiş, üçüncü en son şeritte biz geliyorduk ve ona dö- nük geldik... - Ferda Bey sizin de Cumhuriyet okuru olduğunuzu söy- ledi. - Ben 40 yaşındayım. 25 yıldır okurum. Ferda Bey'in es- ki bir bakan olarak adını anımsıyorum, ama yüzünü anımsa- mıyorum. Bu nedenle bir kat daha üzüldüm olaya. Herhan- gi birinsana da çarpsam, aynı tepkiyigösterirdim ama... Benden Cumhuriyet okurlarına bir uyan: Siz siz olun, ya- ya iseniz, arabalı iseniz ktrmızı ışıkta geçmeyin; bir de Fer- da Bey gibi yayalara dikkat edin, olur mu? B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Deniz taşımacı- lığında, çeşitli yükleri taşımada kullanılan ve çe- likten ya da alü- minyumdan yapı- lan sızdırmaz bü- 4 yük sandık. 2/ A\ - c rupa'da büyük bir yanmada... En kü- 6 çük sosyolojik bi- rim. 3/Biray adı... Misket limonu da denilen küçük bir limon cinsi. 4/ tki 1 2 3 4 anlamı olan bir sözcüğün ak- la en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması sa- natı... Eski vebilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan deyim sözü. 5/Güftedeki vur- gulu ve vurgusuz hecelerle. müziginkuvvetli ve zayıfza- manlannın tam uyumlu ol- masını sağlayan kurallann tü- mü. 6/Çit. perde... Yer ölçü- münde uzaktan gözlenen ge- ometrik biçimli tahta lata. II Sazın en kalın ses veren teli... Kirpik boyası. 8/Güç, emek, çaba... Dar ve kalınca talta. 9/ Son derece yoğun bir kütle çekimine sahip olan ve bu nedenle ışığı bile bırakmayan var- sayımsal gökcismi. ^'İJK.\RIDA^' AŞAĞrVA: 1/ Öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık... Küme. 2/ As- ya'da bir ırmak... Üç kişiyleoynanan bir kâğıt oyunu. 3/Düz- yazı... Birrenk. 4/Bulaşıcı birgözhastalığı... Eski Mısır'da güneş tanrısı. 5/ '"Benzer. eş" anlamında eski sözcük. 61 Şaşına belirten bir ünlem... Ağaç bir teknenin su altında açı- lan deliğini geçici olarak tıkamada kullanılan ağaç takoz. 7/ Afrika'da bir ırmak... Ardahan ilinin bir ilçesi. 8/Üzerinde dikine çizgıler bulunan ve beşparmak da denilen bir ku- maş... Anadolu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edilerek eş- yaları süslemede kullanılan bir zamk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle