Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 1996 PAZAR
12 DIZIYAZI
Yargı bağunsızhğı deforme edildi
esmi, yasal ve meşru sayılan düşünce-ideoloji ile yasal ve
meşru sayılmayan ideolpji-düşünce aynmı da
kurumsallaştınlmıştır. Özellikle ceza mevzuatı olmak üzere
Türk hukuk düzeninde doğrudan düşünceyi yasaklayan,
yani düşünce suçu kategorisi oluşturan normlar, doğrudan
anayasa metnine şınnga edilmiştir. •
üşünceyi savunma ve ifade hakkı, bunlar alanında
bilgilenme, öğrenme, öğretme, araştırma yapma hakkı
aynmsız güvence altına alınmalıdır. Siyasal
yaşama katılım kanallannın açık kılınma ve
örgütlenme özgürlükleriyle, siyasal çoğulculuk
kurumsallaştınlmalıdır.
Doç. Dr. MEHMET SEMİH GEMALMAZ
lUDemokratikleşme programı
ekseninde değerlendirme ve öneriler
A-) Hukuksal vapının veniden vapılandınlması
a) Anayasat dihenleme
Hukuksal düzenin veniden yapılandırılmasının
zorunlu başlangıç adımı. 12 Eylül rejiminin ürünü
ve bu rejimi kurumsallaştırıcı temel araç olan 1982
TC Anayasası'nın bütünüyle yenilenmesidir. Bu
gereği belirlemek üzere. 1982 Anayasası'nın bazı
özelliklenne değinmek ve bu yolla, aynı zamanda.
biçimlendirilmesi zorunlu yeni Anayasası'nın
hangi ögeleri taşımaması gerektiğine işaret etmek
uygun olacaktır.
1982 Anayasası'nda. birey özgürlükleri karşısında
devlet "kut$allaştınlmıs."t!r. Böyle bir anlayış ve
düşünce üzerinde özgürlüklere ilişkin
düzenlemede, de. kaçınılmaz biçimde. ağır bir
"kayıtlama-sınıriama rejimi** belirleyici nitelik
kazanmıştır. Nitekim. anayasa. md. 13-15. bütün
hak ve özgürlükleri kuşatan genel sınırlama
hükümlerine yer vermiş: aynca "özel sınırlama"
ölçütleri her bir hak ya da özgürlük maddesi içine
yerleştirilmiştir. O halde 1982 Anayasası. genel
sınırlama şemsıyesi altında özel sınırlama
hükümleriyle özgürlükler alanını daraltan bir
metindir. 1982 Anayasası'nda. özgürlülerin
sınırlanmasına ilişkin ölçütlerın sayısında da bir
artış görülmektedir. Örnegin. md. I3'te. dokuz:
md. 14'te on sınırlama ölçütü sayıimıştır. Bu
ölçütlerin içeriği açısından bakıldığında ise. kayda
değer bir bölümünün belirsiz. netlikten uzak
olduğu saptanmaktadır. O halde. 1982 Anayasası,
özgürlüklerin sınırlandınlmasının yoğunlaştınldığı
bir metindir. 1982 Anayasası'nın yapılaştırdığı
sistem içerisinde. hak ve özgürlüklerin ihlali
durumunda mağdurlann temel sıgınagi olan
yargısal güvenceler ve denetim alanında büyük
zaaf ve boşluklar yaratılmıştır. Örneğin. idari
ajanlann tasarrufları ekseninde. yargısal
denetimden muafiyetler tanınmıştır. Bilindiği
üzere. kamusal makamların tasarruflannın yargı
denetiminden bağışık tutulması genişledikçe. birey
hak ve özgürlüklerinin güvence altnda alınması
alanı daraîmaktadır.O halde. 1982 Anayasası.
idarenin tasarruflan ekseninde keyfiliğin önünü
açmış; kamusal makamlan yer yer denetimsiz
şekilde yetkilendirmiş ve görevlendirmiş ve hatta
yargısal denetimden bağışık tasarruf olanağinı da
güvenceye bağlayacak İîükümlere yer vermiştir.
1982 Anayasası'nda. resmi ve yasal ve meşru
sayılan düşünce-ideoloji ile yasal ve meşru
//al ak ve özgürlüklerin
sınırlanması yoğunlaşıp
! yaygınlaştırıldıkça, büna karşı
yükseltilebilecek olası istemlerin
önünün tıkanması, zorlaştınlması ya
da bütünüyle suç kategorisine
sokularak yaptırıma bağlanması
amacıyla anayasa
kaleme alınmıştır.
sayılmayan ideoloji-düşünce aynmı da
kurumsallaştırılmıştır. Özellikle ceza mevzuatı
olmak üzere Türk hukuk düzeninde doğrudan
düşünceyi yasaklayan. yani düşünce suçu
kategorisi oluşturan normlar. doğrudan anayasa
metnine şınnga edilmiştir. Bu bağlamda. 12 Eylül
1980 darbesi öncesinin antidemokratik nitelikli
yasa hükümleri ile bu normlara dayanılarak
sistemli biçimde üretilen yine antidemokratik
nitelikteki içtihadi standartlar. büyük ölçüde
anayasaya taşınmıştır. O halde 1982 Anayasası,
"yasakianan ve yasaklanmayan düşünce" ikiliğinin
kurumsallaştınldığı bir belgedir.
Hatta o kadar ki. 1982 Anayasası'nda. doğrudan
dile ilişkin yasaklar bile getirilmiştir. (Anayasa.
md. 28 11). Demokratik hukuk düzeni ölçüleri bir
yana. doğaya ve mantığa da aykın bu yasaklan
getirmek yoluyla. sistemin kalıcı kılınacağı
zannedilmiştir.
O halde, 1982 Anayasası. Türk hukuk düzenine.
anayasal düzlemde "dilyasaklarTnı getiren bir
metindir. 1982 Anayasası. olası özgürlük
istemlenni. suç olarak kavrayan ve yaptınma
bağlayan Türk hukuk me\ zuatına dayanak olacak
şekilde kaleme alınmıştır. Hak ve özgürlüklerin
sınırlanması yoğunlaşıp yaygınlaştınldıkça, buna
karşı yükseltilebilecek olası istemlerin önünün
tıkanması. zorlaştınlması ya da bütünüyle suç
kategorisine sokularak yaptınma bağlanması
amacıyla anayas kaleme ahnmıştır.
O halde. 1982 Anayasası. en vazgeçilmez alan ve
konularda bile özgürlük karşıtı. antidemokratik,
suç ve cezanın nitelik ve nicelik olarak
arttınlmasına zemin oluşturan ve bu yönleriyle de
çağımızdaki demokratik hukuk devletlerinde
gözlenen eğilimlerle (örneğin. insan haklannı
yüceltme ve kurumsallaştırma yahut suç ve ceza
alanında. suç olmaktan çıkarma-decriminalisation
eğilimleri gibi) tamamen çelişen özellikteki bir
belgedir. 1982 Anayasası'nda öngörülen sistem.
insan hak ve özgürlüklerinin güvencelerinden
birisini oluşturan. iktidann "siyasal denetim"inin
yani sıra. "kamuoyu denetim"ini de büyük ölçüde
işlevsiz kılacak düzenlemelere yer vermektedir.
Başka deyişle. anayasa. siyasal muhalefeti de,
demokratik toplumsal muhalefeti de
suskunlaştırma. etkisizleştirme ve baskı altında
tutma amacına yönelik tasarruflar için temel
hukuksal dayanak işlevini yüklenmiştir.
O halde 1982 Anayasası. özgürlükler rejimine
ilişkin düzenlemeleriyle. sistemli bir sivil toplum
karşıtlığını da. son çözülmede. kurumsallaştırmayı
amaçlayan bir belge olarak. çağdaş demokratik
hukuk devleti için kurgulanan modele de. bunlann
dayandınldığı ilkelere de ters düşmektedir. 1982
Anayasası'nda. deviet aygmnın yapılandınlmasına
ilişkin kolon ekseninde ise. belirgin bir dönüşüm.
yasama organı karşısında yürütme organının ve
yürütme organı içinde de. Bakanlar Kurulu
karşısında cumhurbaşkanı kanadının
güçlendirilmesi olmuştur. Klasik parlamenter
sistemden uzaklaşma eğilimini yansıtan bu girişim.
1982 Anayasasf nın yürürlüğe ginşinden sonraki
evrede. zaman zaman alevlenen zaman zaman da
geri yüze itilen bir tartışma konusu olarak ve
özellikle de merkez sağ ve sağ siyasal çevreler ile
yer yer bunlara destek sağlayan kimi akademik
figürler eliyle. ülke koşullanna ve edinilen
deneyim ve birikimlere uyarlığı tartışmalı bulunan
"başkanlık sistemi" arayış. talep ve dayatmalarına
zemin oluştunmıştur.
O halde 1982 Anayasası, klasik parlamenter
sistamde, eğer gerçek tercih bu doğrultuda ise, bir
tür deformasyonu yansıtan bir belgedir.
1982 Anayasası'nın kurumsallaştırdığı model, öte
yandan. demokratik teoriye uvgunluğu ciddi
kuşkulan davet eden bir dizi ikiciliği-düalizmi de
kurumsallaştırmıştır. Anılan ikiciliklerden ilki.
"olağan" ve "olağanüstü" rejim şeklinde iki
rejimin öngörülmüş olmasıdır. Bu konuda sorun.
derin ve karmaşıktır ve ülkenin içinden bir türlü
çıkamadığı sistem kilitlenmesi-kriz olgusunda
belirleyici bir role sahiptir. Bu açıdan bakıldığında.
mevcut anayasa, adeta iç içe geçmiş ve öngörülen
kurallar açısından temelli biçimde birbinyle çelişik
ve daha antiözgürlükçü olan olağanüstü rejim
lehine tehlikeli bir güçlendırmenin gözlendiği bir
metindir. O kadar ki. 1982 Anayasası'nın. bu
bağlamda, tek bir degil. aynı metinde aslında iki
farklı anayasa olduğu yolunda degerlendirmeler
görülmektedir.
Olağan-olağanüstü rejim düalizmini, Türkiye
bakımından, sadece bir anayasa sorunu degil ve
fakat aynı zamanda bir ciddi rejim sorunu haline
getiren en somut ve önemli faktör. olaganüstü
rejim pratiğinin. cumhuriyet tarihinin yaklaşık
yarısını kapsaması olgusudur. ikiciliklerden bir
diğeri. •'•sivil yargı'* ve "askeri yargı" şeklinde iki
yargı manzumesinin düzenlenmiş olmasıdır. Bu
şekilde. bir başka ciddi insan haklan ihlali sorunu
bürokrasisine ve dolayısıyla da kavramsal
düzlemde "milü güvenlik", "sır". "gizlilik" vb. gibi
ölçütlere ilişkin kıhnarak, degil eleştirilmek, o
konuda bilgilenmenin dahi dışına çıkartılan bir tür
dokunulmaz. sorgulanmaz alanın yaratılmasıdır.
Bundan ötürü de, sözü edilen ikinci bağlamda yer
alan konulan düşünmek. ifade etmek. eieştirmek
bu konularda bilgi isteminde bulunmak evleviyetle
ceza yaptınmlarına bağlanan alanlar haline
getirilmiştir. O halde, 1982 Anayasası. "gizlfllk''.
"yasak", **sır". "milli güvenlik" vb. gibi bir dizi
özgürlükleri peşinen kayıtlayıcı ve bununla
bağıntılı olarak da, demokratik hukuk devletlerinde
geçerli olanın tersine, ülke meselelerinin
çözümünün asıl üreticisi ve sorumlusu olması
gereken sivil siyasa üretim odaklannı. asker-sivil
güvenlik bürokrasinin "devlet poütikası" başlığı ile
dayattığı siyasa üretim erki vepratiği karşısında
ikincil plana iten bir kurumsallaşmayı sağlayıcı
belgedir. 1982 Anayasası'nda, merkezi idarenin
yetkilerini güçlendiren: dolayısıyla da kaçınılmaz
biçimde. seçilmişlere "kuş.ku"yla bakan.
atanmışlan "güvenilir"sayarak öne çıkartan bir
yaklaşım kurumsallaştınlmıştır. Bu anlayış
sonuçta. mahalli idarenin gelişip güçlenmesi
önündeki birincil engeli biçimlendirmektedir. Bu
bağlamda. seçimle gelen yerel yöneticiler üzerinde
merkezi idarenin sahip kıhndığı denetim
yetkisinin, zarnan zaman şikâyet konusu olduğu
alanı da yaratan, olaganüstü yargı yerlerinin
kurulmasının önü açılmakta: kanuni hâkim, doğal
yargıç ve yargıç güvencesi ilke ve garantileri
zedelenmektedir. Söz konusu ikiciliklerin bir
başka görünümü. "sivil otorite-askeri otorite"
ilişkisi bağlamında açığa çıkmaktadır. Gerçekten
de. 1982 Anayasası'nın kurdugu politiko-juridik
düzen içinde. askeri otorite lehine aşm bir
güçlendiıme eğilimi ortaya çıkmaktadır. Buna
ilişkin usa gelen ilk çarpıcı örnek. anayasa (md.
118)'de düzenlenen. Milli Güvenlik Kurulu'nun
yetki ve görevleridir. Genelkurmay Başkanı'nın
sorumlusu olduğu makamdan, protokoldeki yerine.
askeri bürokrasinin deviet aygıtı içerisindeki
üzere, hukuksal gerekçelerden çok siyasal
hesaplarla kötüye kullanılması örneklerinin
görüldüğü bilinmektedir.
O halde, 1982 Anayasası. çağdaş demokrasilerde
izlenen yerel yönetimin yetkinleştirilerek
demokratik rejimin kurumsallaştinlması egilimine
de çelişik biçimde, örnek olsun, en sıradan kamu
hizmetlerinin görülmesine ilişkin kararlannın bile
merkezden alınmasını doğru tercih olarak kavrayan
bir anlayışın ürünü olan belgedir.
1982 Anayasası'nda. birey hak ve özgürlüklerinden
duyulan belirgin ürküntü. bir başka düzlemde,
"kuramsal özerklikler fobisi" şekline dönüşerek de
açığa çıkmaktadır.
Dayanağını anayasa metninde bulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu. özellikle kompozisyonu itibanyla, yargıç güvencesini zedeleyecek
unsurlar taşımaktadır. Deviet Güvenlik Mahkemesi gibi, Sıkıyönetim
mahkemelerinden ve aynca askeri mahkemelerden başka olarak.
olaganüstü yargı yeri nitelikli mahkemelere anayasal statü kazandınlmıştır
ağırlıklı konuma. Askeri Yüksek Şûra kararlannın
yargısal denetimden muaf olmasına. ve
benzerlerine kadar çok sayıda örnek. pratikte bu
normların olanca yoğunluğu ile uygulanageliyor
olması bir yana. uygulamanın anılan normlann
dahi ötesine geçen bir etki alanı yaratmış
bulunması gerçeği ışığında hatırlatılmalıdır. Sivil
otoriteyi, askeri otorite karşısında daha geri plana
iten anlayış ve yaklaşımla biçimlendirilen anayasal
normlar ve bunlara koşut olarak düzenlenen daha
alt dereceli mevzuat. son çözümlemede.
Türkiye'nin politiko-juridik düzeni ve
uygulamasında yaşamsal önem taşıyan iki sonuç
doğurmuştur. Bunlardan birincisi, özellikle siyasa
üretim sürecinde gözlenen bir gerçeklik olarak.
"devlet poUtikası" adı verilen ve peşinen bir
dokunulmazlık. eleştirilmezlik niteliğini-
ayrıcalığını kendisiyle birlikte üreten bir sürece yol
açılmasıdır.İkincisi ise. askere. orduya. ya da daha
genel olarak ülkenin güvenlik kurumlarına ve
Özerk üniversite. özerk TRT. 1961 Anayasası'ndan
farklı olarak, 1982 metninde dışlanmıştır. O kadar
ki, anayasadaki hükümlere koşut ilgili alt dereceli
mevzuat ile daha da pekiştirilerek. söz konusu
kurumlann özerkliğini yok etmekle kalınmamış,
bu birimlerin atama usulüyle oluştunılan
yönetimlerinde. sivil unsurlann yani sıra. bir de
özellikle askeri bürokrasi temsilcilerinin ağırlığının
duyulmasını temin edecek düzenlemelere yer
verilmiştir. Bu olgu. sivil otorite karşısında askeri
otoritenin öne çıkanlmak istenmesi eğiliminin de
bir diğer örneği ve kanıtıdır. O halde. 1982
Anayasası. özgürlükler kadar. özerklikler karşıtı
olan bir belgedir. 1982 Anayasası'nda. hukuk
devletinin olmazsa olmaz koşulu yargı bağımsızlığı
da ciddi biçimde deforme edilmiştir.
Dayanağını anayasa metninde bulan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu. özellikle kompozisyonu
itibanyla. yargıç güvencesini zedeleyecek unsurlar
taşımaktadır. Devlet Güvenlik Mahkemesi gibi.
Sıkıyönetim mahkemelerinden ve aynca askeri
mahkemelerden başka olarak, olaganüstü yargı yeri
nitelikli mahkemelere anayasal statü
kazandınlmıştır.
Ne var ki, yargı organı ekseninde sorun. sadece
yargı bağımsızlığı. yargıç güvencesi ilkelerinin
zedelenmesi ve adil ve usulüne uygun yargı
hakkının zorunlu koşulu olan doğal yargıç ve
olağan yargı yeri gereklerinin deforme edilmesi
degildir. Bunun yani sıra yönetsel ve siyasal
birimlerin yargı denetiminden bağışık kılınması,
yani yargı erkinin varlık nedeni olan yargısal
denetim alanında ciddi kayıtlamalar getirilmiş
olması, hukuk devleti ilkesini de bütünüyle
zedelemektedir.
O halde, 1982 Anayasası. yargıyı rejimin teminatı
olarak değil, siyasa üretim sürecinin ayakbagı
olarak kavrayan bir anlayışı yansıtan metindir.
Yukandaki verilerden ulaşılan somut sonuç.
Türkiye'nin hukuksal düzeninin veniden
yapılandınlmasında, sürecin 12 Eylül rejiminin
kurumsallaştıncı temel belgesi olan 1982
Anayasasf ndan bütünüyle, bir defada ve kökten
kurtulunmasını sağlayacak kapsam ve nitelikteki
tasarruflarla başlamasıdır.
Bu noktada. yeni ve demokratik bir anayasa
biçimlendirmenin yöntem ve gerçekleştirilebilirlik
olanagı üzerinde de durmak zorunludur. tlk sorun.
neden bütünüyle yeni bir demokratik anayasa
gerektiğinde odaklaşmaktadır.
Bilindiği üzere ve yukanda 1982 Anayasası
metnine ilişkin temel gözlem ve saptamalan
sergilerken esas alındığı şekilde. anayasalar.
başlıca iki kolonlu yapılardır:
İnsan hak ve özgürlükleri birinci kolon iken.
devlet aygıtının vapılandınlması. organlar ve onlar
arasındaki ilişkilermanzumesi ise ikincisine
karşılık gelmektedir. Ve her anayasa metni.
birbirinden kopanlamayan ilişki ve bütünlük arz
eden bu iki kolondaki düzenlemeleriyle birlikte
ancak okunabilir. anlamlandınlabilir.
Diğer söyleyişle. anılan bölümlerden birisi ihmal
edilerek bir anayasanın biçimlendirdiği yapı ve
öngördügü sistem değerlendirilemez.
Bu saptamanın önemli sonucu. demokratikleşme
gereksiniminin Türkiye özelinde öne çıkardığı
"anayasa degişikliği"nde izlenmesi gereken yöntem
üzerindedir.
Buna göre, 1982 Anayasası, bu anayasayı bizzat
hazırlayan ve hazırlatan çevreler de dahil olmak
üzere değişik kesimlerce zaman zaman dile
getirilen. olası bir "kısmi anayasa değışikliğT
yapılarak. demokratikleştirilemez. Örneğin.
anavasanın haklar ve özgürlükler kolonunda
Anayasanın haklar ve
' özgürlükler kolonunda yapılabilecek
birkaç madde değişikliği, ne bu
kolon içindeki antidemokratik
nitelikli hükümleri ıslaha elverebilir
ve ne de sözü geçen organlar ve
işleyişine ilişkin kolondaki
düzenlemeleri kapsamadıkça
anlamlı ve somut olabilir.
yapılabilecek herhangi bir ya da birkaç madde
değişikliği, ne bu kolon içindeki antidemokratik
nitelikli hükümleri ıslaha elverebilir ve ne de sözü
geçen organlar ve işleyişine ilişkin kolondaki
düzenlemeleri kapsamadıkça anlamlı ve somut
olabilir.
Örnek olsun. bireyin yargıya başvurma hakkını
düzenleyen hükmünde antiözgürlükçü
kayıtlamalan kaldıran bir değişiklik yapılmış olsa
bile. yargısal denetimi düzenleyen hükümlerde
idareye bu denetimden bağışık tasarrufta bulunma
olanağı getiren düzenlemeler saklı kaldıkça. birey
bakımından yargı yoluna başvurma hakkına yer
verilmesi işlevsel olamayacaktır.
Kaldı ki, her anayasa. dayandınldığı ideolojisiyle
de bir bütündür.
Dolayısıyla, antidemokratik öze sahip, birey
özgürlüklerini değil. devleti öne çıkartan ve
kollayan biranlayışla biçimlenen 1982 Anayasası.
ancak demokratik birzihniyet üzerinde bütünüyle
baştan ele alınacak yeni bir anayasa metni
hazırlanarak bertaraf edilebilir.
Yukandaki vargılan. 1982 Anayasası'nın yürürlüğe
girmesinden 1996 yılı başına dek geçen sürede
gerçekleştirilen ve üstelik sivil rejim altında ve
sivil parlamentoca yapıldığı ileri sürülen "anayasa
değişikliği pratikfcri" de doğrulamaktadır.
Nitekim, 1982 Anayasası"nda. 1996 yılı başına
dek. dört kez anayasa değişikliği
gercekleştirilmiştir. i) 3361 sayılı ve 17.05.1987
tarihli yasa; ii) 3467 sayılı ve 06.08.1988 tarihli
yasa; iii) 3913 sayılı ve'08.07.1993 tarihli yasa ve
iv) 4121 sayılı ve 23.07.1995 tarihli yasa. Bilindiği
üzere. bu değişikliklerin en kapsamlı olanı ve
ulusal ve uluslararası kamuoyuna bir "anayasa
reformu" şeklinde dayatılmak istenen 1995 tarihli
son girişim olmuştur.
Anılan değişikliklerin tümü irdelendiğinde,
bunlann hiçbirisinin. nitelik ve nicelik olarak 1982
Anayasası metninin demokratikleşmesi sonucunu
doğurduğu söylenemez. O kadar ki, bu
değişiklikleri gerçekleştiren çevreler dahi. hiç
olmazsa siyasal söylem düzleminde. atılan
adımlann yeterli oİmadığını vurgulamaktan geri
kalmamaktadırlar. Bu çevreler yetersizliği
meşrulaştırmak üzere de. "siyasalrealizm"başlığı
altında toplanabilecek olan bir yaklaşımla.
özellikle parlamentoda o dönemdeki siyasal denge
ve profile atıfta bulunarak, yapılanın, yapılabilecek
olanın maksimumu olduğu argümanını ileri
sürmüşlerdir. Kaldı ki, Türkiye 1996 yılı başında
yürürlüğe giren. nihai hedefin Avrupa Birliği'ne
tam üyelik olduğunun açıklandığı bir süreç içinde
gümrük birliğine dahil olmuş bulunmaktadır.
Bu olgu. ekonomik-ticari alana ilişkin dönüşüm ve
yeni yapılanmalan zorunlu kıldığı. gibi, yani sıra,
siyasal demokrasi ve insan haklanna ilişkin olarak
da, bir dizi ulusalüstü standardın. önce normatif
düzlemde olmak üzere. ulusal ölçekte
kurumsallaştınlmasını gerektirmektedir.
Anılan sürecin içerisinde kalma doğrultusundaki
ulusal tercih geçerli kaldığı sürece. söz konusu
ulusalüstü standartlara ulusal hukuk sisteminin
uyumlaştınlması zorunluluğu geçerliliğini
koruyacaktır.
Dolayısıyla. demokratik yeni bir anayasa
meselesinin bu gerçekleştirilmedikçe. gündemden
inmemesine yol açacak belirleyici bir başka etken
de bu olgudur.
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
ML STAFA EKMEKÇİ
Cumhuriyet Okurlarına
Uyarı!
Ferda Güley'e, "Geçmiş olsun!" dedim, ölümden dön-
müştü, haberim yoktu; kendisi söyledi;
- Yüzde yüz ölüyordum! dedi; Cumhuriyet gazetesinin
"Ferda Güley'in Verdiği Ders" yazısının keyfini bana çok
gördü bugün. Fakat verilmiş sadakam mı vaımış?
- Ferda Bey, kırmızı ışıkta geçmişsiniz!
- Kırmızı ışık olmasına karşın, çok uzak mesafe vardı; bu
uzun mesafede ben süratli geçerim diye hesapladım. Yan-
lış hesaplamışım; ama, sözde elimi bööyle kaldırdığım hal-
de, taaa uzaktan hızlı gelmeye ne gerek vardı? Yangına gi-
dergibi...
Ferda Bey'e, Kavaklıdere yönünden gelen arabanın di-
kiz aynası çarpmış; tam Amerikan Elçiliği'nin karşısı. Ferda
Bey, oradan Amerikan Elçiliği'nin önüne geçecek, araba-
nın dikiz aynasına çarpınca yerlere yuvarlanır Ferda Bey.
Araba, yüksek mimar mühendis Fuat Cimok'undu. Ancak
arabayı o kullanmıyor, sürücüsü kullanıyordu. Yerlere yu-
varlanınca elindeki Cumhuriyet bir yana gitti; zeytinler, or-
taliğa%açıldı!
Ferda Bey. "Ankara Notları"na, "ahmak ıslatan yağmu-
ru" derdi. Şöyle anlatırdı:
- Sabah kalkıyorsunuz, bakıyorsunuz, ortalık günlük gO-
neşlik, havasıcak. Eh, pardösü giymeye gerek görmezsiniz,
dışan çıkarken şemsiye de almazsınız, keyifle dışan çıkarsı-
nız. Çok geçmez, yazının sonuna doğru, bardaktan boşa-
nırcasına bir yağmur, bir yağmur.. sınlsıklam eve dönersi-
niz. işte, senin "Ankara Notlan", bu ahmak ıslatan yağmu-
ru!
Dağıtıcıdan Cumhuriyet'i alır almaz, karıştırarak kendi
sözlerini şöööyle bir okumuş. En çok da "Ferda Güley, 80
yaşının gençliğini yaşıyordu'' tümcesi hoşuna gitmiş, keyif-
lenmiş. O sırada düşünmüş olmalı kırmızı ışıkta geçmeyi!
Ferda Bey, yerlere yuvarlanmasını anlattıktan sonra, şöyle
diyor:
-Oda Cumhuriyet okuruymuş. "Bu sabah, sizinle ilgili
yazıyı okudum" dedi bana. Aynlırken, "Sizi sayrıevine gö-
türelim" dediler, reddettim. "O zaman izin verin, sizi evini-
ze götürelim!", "Peki, fakat aşağıdan Inönü Bulvan'ndan
dönmeniz gerekir" diye ekledim. Eve getirdiler; aynlırken,
"Bu denli hızlı gitmeyecektiniz" diye uyardım. Merdivenler-
den yukan çıkarmayı önerdiler, "Yok, ben kendim çıkarım,
ortalığı telaşa vermeyelim!" dedim.
- Yüzünüzde, çürükler filan var mı?
- Yüzümde, gözümde yok. Yalnız düştüğüm taraftaki ba-
cağım çizilmiş, dizkapağımın bulunduğu bölüm toz toprak
içinde. Tabii gelince hemen hanım pansuman yaptı. Oksi-
jenli su, tentürdiyot filan.
- Neyse, çok geçmiş olsun!
- Ben sizi çok aradım olay olmadan önce, Ismaifden. Ev-
de yoktunuz, telefon çaldı çaldı, kimse çıkmadı.
- Biz Çağdaş Gazeteciler Demeği yöneticileri olarak Mec-
lis Başkanı Mustafa Kalemli'ye gitmiştik. Sonra. Gölba-
şı'nda, "Mekon Paneel"\n yöneticisi, Şahirt Sevin'in "Chez
le Belge"öe (Belçikalının Yeri) verdiği yemeğe gittim!
- Sizi bulup teşekkür edemedim! Yalnız, beni eve değin
getiren mimar arkadaşa biraz kınldım. Evi telefonla arayıp,
bir "Geçmiş olsun!" demedi.
- Bana telefonunu verin, ben arayayım!
Ferda Bey'in verdiği telefon, Faruk Cimok'un iş telefo-
nuydu. 118'den ev telefonunu aradım, buldum. Bir başka
Cumhuriyet okuru Faruk Cimok'la konuşuyonjm.
- Efendim, ben Mustafa Ekmekçi! Size de geçmiş ol-
sun. Yalnız, Ferda Bey size biraz gücenmiş!
- Neden acaba?
- Neden bana bir "Geçmiş olsun!" demedi, diyor. Tele-
fonunuzu beklemiş.
- Biz o heyecandan... Kendisine birçok şey önerdikama...
- Yalnız sizin bir kusurunuz var; kırmızıda da gaçse bir
yaya, siz şoförü uyarmalıydınız, "Yavaş git oğlum" deme-
liydiniz. Yolda düşen olur, yaşlı olur! Ben de 69 yaşında-
yım. Prof. ReşatAktan. yeşil ışıkta yaya geçidinden geçer-
ken öldü, biliyor musunuz?
- Evet, büyük bir talihsizlik Mustafa Bey. Ben de kırk ya-
şında bir insanım.
- Sürücünüzü siz uyarsaydınız...
- Uyardım zaten, çok da hızlı giden biri değil ama... Bil-
miyorum tabii. Siz tabii, olaya tanık olmadınız, biraz daha kır-
saydık biz refüje çıkıp karşı tarafa geçiyorduk. Kırdı ve ay-
namız çarptı Ferda Bey'e. Yani aracımız çarpmadı. Ayna-
mızçarptı, büküldü ve onun darbesiyle yere düştü kendisi.
- Ama, bir on santim olsa, gidiyor adam!
- Tabii tabii. Biz çok uzaktan frene bastık.
- Ikinize de geçmiş olsun, efendim!
- Teşekkür ederim, ben kendisini, dairesine kadar çıkar-
mak istedim. Ev numarasını da öğrendim. Israr ettim ken-
disine, "Herhangi bir nedenle aramak isterseniz, ben yine
yardımcı olurum" dedim. Trafik memurlan da çok ısrar ef-
tiler, saynevine gidin diye. Bütün ısran yaptım kendisine a-
ma...
- Onları biliyorum da, bir arasaydınız iyi olurdu...
- Bende telefonu yok kendisinin. Ben de zaten ağıhıkla
Rusya'da iş yapan biriyim. Geçen pazar geldim, bu pazar
da yeniden gideceğim. Ancak çok üzüldüm. Gelir gelmez
ben de o yazıyı okudum, sizin yazınızı. Gerçekten o da ib-
ret verici bir yazı. Yani, günün koşullannda yorumlanacak-
sa, ancak klmin ne kadar ders aldığı tartışılır herhalde.
- Ben size Ferda Bey'in telefonunu vereyim, bir geçmiş
olsun deyin. Telefonu: 418 92 84; iki Cumhuriyet okuru
dost, konuşun işte!
- Teşekkür ederim, hatta üç şerit trafik akıyordu, iki şeri-
di geçmiş, üçüncü en son şeritte biz geliyorduk ve ona dö-
nük geldik...
- Ferda Bey sizin de Cumhuriyet okuru olduğunuzu söy-
ledi.
- Ben 40 yaşındayım. 25 yıldır okurum. Ferda Bey'in es-
ki bir bakan olarak adını anımsıyorum, ama yüzünü anımsa-
mıyorum. Bu nedenle bir kat daha üzüldüm olaya. Herhan-
gi birinsana da çarpsam, aynı tepkiyigösterirdim ama...
Benden Cumhuriyet okurlarına bir uyan: Siz siz olun, ya-
ya iseniz, arabalı iseniz ktrmızı ışıkta geçmeyin; bir de Fer-
da Bey gibi yayalara dikkat edin, olur mu?
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Deniz taşımacı-
lığında, çeşitli
yükleri taşımada
kullanılan ve çe-
likten ya da alü-
minyumdan yapı-
lan sızdırmaz bü- 4
yük sandık. 2/ A\ - c
rupa'da büyük bir
yanmada... En kü- 6
çük sosyolojik bi-
rim. 3/Biray adı...
Misket limonu da
denilen küçük bir
limon cinsi. 4/ tki
1 2 3 4
anlamı olan bir sözcüğün ak-
la en az gelen anlamının
amaçlanarak kullanılması sa-
natı... Eski vebilinmeyen bir
tarihi anlatmakta kullanılan
deyim sözü. 5/Güftedeki vur-
gulu ve vurgusuz hecelerle.
müziginkuvvetli ve zayıfza-
manlannın tam uyumlu ol-
masını sağlayan kurallann tü-
mü. 6/Çit. perde... Yer ölçü-
münde uzaktan gözlenen ge-
ometrik biçimli tahta lata. II
Sazın en kalın ses veren teli... Kirpik boyası. 8/Güç, emek,
çaba... Dar ve kalınca talta. 9/ Son derece yoğun bir kütle
çekimine sahip olan ve bu nedenle ışığı bile bırakmayan var-
sayımsal gökcismi.
^'İJK.\RIDA^' AŞAĞrVA:
1/ Öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık... Küme. 2/ As-
ya'da bir ırmak... Üç kişiyleoynanan bir kâğıt oyunu. 3/Düz-
yazı... Birrenk. 4/Bulaşıcı birgözhastalığı... Eski Mısır'da
güneş tanrısı. 5/ '"Benzer. eş" anlamında eski sözcük. 61
Şaşına belirten bir ünlem... Ağaç bir teknenin su altında açı-
lan deliğini geçici olarak tıkamada kullanılan ağaç takoz. 7/
Afrika'da bir ırmak... Ardahan ilinin bir ilçesi. 8/Üzerinde
dikine çizgıler bulunan ve beşparmak da denilen bir ku-
maş... Anadolu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edilerek eş-
yaları süslemede kullanılan bir zamk.