Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1996 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkiye'ye Çağ Atlatan Felsefe - II
Prof. Dr. ERDOGAN SORAL
2
8 Aralık 1983 gecesi uygula-
maya konulan 28 sayılı karar-
la Türkiye kendisine çağ atla-
tan felsefenin (!) etki alanına
giriyordu. Bu felsefenin sefa-
letıni sergıleyen öğeler 28 sa-
yılı kararla su yüzûne vuruyordu. Felse-
fede varlıklan. Türk halkı ile çeşitli fi-
nans kurumlan (bankalar vb.) simgele-
mekte, para üzerinden para kazanma tut-
kusu, felsefenin dayandığı akılcılığı yan-
sıtırken, havadan kazanılan rantlarla ya-
şamak (köşeyi dönmek) temel ilke sayılı-
yordu. Böyle bir felsefe olabilir mi? Ola-
maz^Çünkü para üzerinden para kazan-
mak akılcilığın ölçütü sayılamaz. Para,
üretilen mal ve hizmetlerin eşdeğeri oldu-
ğu sürece toplumlar tarafından kabul gö-
ren bir araçtır. Bir malın değeri bir başka
malın değerine göre belırlenir. Belirleyi-
ci ölçüt ister emek ister sermaye olsun,
önemli olan üretime katılan birincil üre-
tim faktörlerinin değerleri (*) arasındaki
oransal ilişkinin korunmasıdır. Bu ilişki
korunamıyorsa, bin, öbürü aleyhine sü-
rekli olarak bozuluyorsa, toplumun bir ke-
simı yoksullaşıyor, paranın satın alma gü-
cü düşüyordemektir. Enflasyon, deflasyo-
na dönüşüyor, ışsizlik dalga dalga toplu-
mun katmanlanna yayılıyordemektir. Bu-
gün, ülkemizde olduğu gıbı enflasyonla
deflasyon atbaşı koşuyorsa toplum çözü-
lüyor ve sosyal patlamalann eşiğine geli-
niyor demektir.
28 sayılı kararla Türkiye "sabit kur"
uygtılamasından vazgeçiyor ve TL'nın
ABD Dolan karşısındakı değeri belli bir
bant içinde dalgalanmaya terk ediliyordu.
Bu uygulamanın başanlı olabilmesi, ge-
rekli koşulların yaratılmasıyla olanaklıy-
dı. TL'nin ABD Dolan karşısmda yüzde
6 pozitif yüzde 6 negatif eşiklerde bir bant
içinde dalgalanması ve yılanın tünelde
kalması, ancak enflasyon oranının eko-
nominın emebileceğı sınırlar içensıne çe-
kilmesiyle olanaklıydı.
Geçmişten edinilen deneyimler. bu ora-
nın yüzde 15'ler dolayında olduğunu gös-
teriyordu. Oysa 1994 yılı enflasyonu yüz-
de 44'lerde geziniyordu. Ithalat bağımlı-
lığı yüksek bir ekonomi için bu oranda
bir enflasyonla yılanı tünelde tutmak an-
cak döviz kurlannı bastırmakla mümkün
olabilirdi. O nedenle 28 sayılı kararın ye-
niden gözden geçirilmesi gerekmiş ve 7
Temmuz 1984 tarihinde 30 sayılı karar
yürürlüğe konulmuştu. Bu birgeri dönüş-
tür. 30 sayılı kararla TC Merkez Banka-
sı'nın yüzde 2'lik marj içinde saptadığı
alış ve satış fiyatı yüzde 6'lık üst sınırla
ve yüzde l'Iik satış marjıyla alış kuru ola-
rak belirlenecektir.
Böylelikle kurlar tekrar devlet gözeti-
mi altına alınıyordu. Bu bağlamda tünel-
deki yılan dalgalanmak bir yana kıpırda-
madan sırt üstü yatıyordu. 30 sayılı karar,
kambiyo rejimindekı yeni uygulamaya
koşut olarak dış ticaret rejimine 28 sayılı
kararla düzenlenen lıberal yaklaşımı kısıt-
layıcı önlemler getırıyordu. Ekonomide
kısa dönemli de olsa göreli bir kararlılık
sağlamak için devlet gözetımine alınan
kuriarla ilgilı olarak vadelı dövız alım-sa-
tımı düzenleniyor, bankalann bu düzen-
lemeye uymaları zorunluluğu getinliyor-
du. Bankalar için açık pozisyon limıtleri
saptanıyordu. Ne var kı işletilemeyen bant
uygulaması ile bütün bunlar bir rafa kal-
dırılıyordu.
Çağ atlatan felsefenin kuruculan. yol
aynmına gelmişierdi: Ya "Bırakını/ yap-
sınlar,bırakınızgeçsinler'><
deyıp lıberal pa-
rasalcı akıma sonuçlan ne olursa olsun
bağlı kalacaklar, ya da liberal politikayı
Türkiye koşullannın potasında eritıp dün-
yadaki gelişmeye ayak uydurmaya çalışa-
caklardı.
Üçlünün kurnaz adanu, çok güç, du-
rumdadır: Zaman zaman dalmakta, etra-
fında süklüm püklüm dolaşan prenslerini
ve de prenseslerini yerli yersiz azarlamak-
tadır. Deneme ve yanılma yöntemiyle
yazboz tahtasına döndürdükleri Türk eko-
nomisiyle ılgılı çok önemli bir karar alma-
nın eşiğindedirler. Kararı üçlünün kurnaz
adamı alacaktır. Kurnazadam bildiği tüm
dualan okuyarak \e sağ kolunu havaya
kaldırarak akıl ermez cesaretivle parma-
ğını "liberal parasalcı politika üzerine ba-
sıyordu." Bövlelikle Türk ekonomisinin
kapılan ardına kadar rant ekonomisinc
ve dış dtnctimc açılmış oluyordu. Böyle
bir cesareti o güne kadar ne Avrupa Birli-
ği'nde ne Adantik ötesinde hiç kimse gös-
termiş. değiidi. Gelışmeyi 11 Temmuz
1989 tarıhlı 32 sayılı karar üzerinden iz-
leyelım.
-32 sayılı karardan önce TL ve TL üze-
rinden yazılmış değerli kâğıtlann ithal ve
ihracı ve bu kâğıtlar üzerinden yapılacak
her türlü işlem Maliye Bakanlığı'nın ön
iznine bağlıdır. 32 sayılı karann 3. mad-
desiyle bu zorunluluk kaldınlmıştır.
- Dövızlerle ılgıli hükümler 32 sayılı
kararın 4. maddesınde düzenlenmiştır.
Buna göre: a) Türkiye'ye döviz ithali ser-
besttir. b) Türkiye de yerleşık kişilerın be-
ra'oerlerınde dövız bulundurmalan, yet-
kili müesseseler ve özel finans kurumla-
nndan döv \z satın almalan. döv ızlen ban-
kalarda açacakları dövız hesaplannda tut-
malan, efektıf olarak kullanmalan, ban-
kalan ve özel finans kurumlan aracılığı
ile yurtıçınde ve yurtdışında tasarruf et-
meleri serbettır. c) Türkiye"dekı yerleşik
kişilerin dışarıdakı yerleşık kişilerden
Türkiye'de yapacaklan işjemlernedenıy-
le döv ız kabul etmeleri serbesttir.
Bu maddelere bütünüyle bakıldığında,
ülkenın ekonomık sınırlannı sımgeleyen
tel örgünün, piyasa ekonomisinin sihirli
ellen tarafından makasla ve ustalıkla na-
sıl kesılıp soygun kapılannın nasıl açıldt-
ğını gözlemleyebılınz. "Makas. 32 sayılı
karardır". kapılan aralayanlar ekonomi
yönetıminın prenslerı, şövalyelerdır. Bu
maddeler, parasının değeri kararlılık gös-
teren ve gerçekten konvertibl olan bir ül-
ke için yazılmış olsaydı. söylenecek söz
bulunmayabilırdi. Böyle değil de parası-
nın iç değeri yüksek enflasyon baskısı al-
tında her gün aşınan bir ülke için söylen-
diğinde durum değişmekte. 32. maddeyi
düzenleyenlerin ve uygulayanlann ülke-
lerine ne büyük zararlar verdikleri ortaya
çıkmaktadır.
Bu maddeleri okuduktan sonra insanın
akhna şöyle bir soru gelebihr: Yabancı
paralanvedövızlenbu kadar benimseyip.
dolaşımına bu denli serbestlık tanıdıktan
sonra TL'nin varlığına acaba gerçekten
gerek varmıdır? Türkiye'debugün yaban-
cı paralar ve dövizler, Türk Lirası ile do-
laşımda el değiştirmekte, bankalarda
mevduat olarak tutulmaktadır. Toplam
mevduatın yansı TL ıse öbür yansı ABD
Dolan ve Alman Markı'ndan oluşmakta-
dır.
Bu iki ülkenin değerli paralan TL kar-
şısında her gün değer kazanmakta, salt bir
değişim aracı olmanın ötesinde, getirisı
yüksek bir kazanç aracı olarak aranmak-
tadırlar. Bunlar günümüzde ve ülkemiz-
de spekülatif kazançlann odak noktalan
haline gelmişlerdır. TL ile girdıklen ya-
rışta Türk ekonomisini gölgelemekte, re-
clekonomininüzcrınebirerperdegibiin-
mektedirler.
Ödemelerbılançosubunlarladengelen-
mekte, sıcak para (**) girişı olmadan eko-
nomideki yapay dengelerin bile kurula-
mayacağı bılınmektedir. Türkiye'deki fa-
iz oranlanna göre daha düşük faizlerle ül-
kemize getınlen ve TL'ye çevrilip üzerle-
rinden büyük rantlar sağlanan bu yaban-
cı kaynaklar, Türk ekonomisinin bağışık-
lık kazandığı uyuşturucularolmak niteli-
ğini kazanmışlardır.
TL ve yabancı para yanşının açtığı spe-
külatif alana derinliği olmayan Istanbul
Menkul Kıymetler Borsası'nı ve bir de
Altın Borsası'nı katarsanız, ülkemizı ku-
marhaneye çevıren 'kare ası'nı tamamla-
mış olursunuz. TL'nin ya da ülkemize gi-
ren sıcak paranın miktannın bollaşmasıy-
lareel kesimdeolumlubirgelişmemı sağ-
lanmıştır? Mal ve hizmet üretiminde
önemli artışlar mı olmuştur?
Iş alanlannın arttığı, işsizliğin azaldığı,
üretilenin hakça bölüşüldüğü bir evrim
mi yaşanmıştır ülkemizde? Türkiye'nin
son on beş yıllık fotoğrafında böyle bir
mutluluğun izlerine rastlamak olanaksız-
dır. Öyle ise acaba ne yapılmıştır?
- Türkiye 1950-1980 döneminde. otuz
yılda aldığı borç servisinın yaklaşık üç
katını son on beş yılda kullanmıştır.
1980'lenn başmda 18 milyar ABD Dola-
n olan dış borçlar, 1996 yılı başında yak-
laşık 74 milyar ABD Dolan'na yüksel-
miştir.
-TC Hazınesi iç pazarlardan (bankalar,
finans kuruluşlan vb) çok yüksek faizler-
le borçlanıp topladığı TL cinsinden para-
lann önemli birkısmını iç piyasadan ya-
bancı para ve dövız satın alarak dış borç
ödemesinde kullanmıştır. Bu tür işlemler-
le Hazıne'nin iç borç toplamı 1995 yılı so-
nunda 1.5 katrilyonu aşmıştır. Onca iç ve
dış borçlanmayla acaba ne yapılmıştır?
Türkiye yapısal bir dönüşümden geçerek
ilen teknolojiyle sermaye mallan stoku-
nu mu yenilemiştır?
Büyük altyapı yatırımları ile 2000'li
yıllann enerji, yol. liman ve sulama baraj-
îannı mı üretmiştir? Hakça bir bölüşüm-
le emekçi halkın gönenç düzeyini mi art-
tırmıştır'.' Bunlann hiçbiri olmamıştır. Sa-
dece yoksullar stoku artmıı>. rant gelirle-
rıyle say ıları kabaran bir smguncu toplu-
luğu yaratılmıştır.
Sefaletin kucağındaki yaşanmazlığın
acısına dayanamayan annelerin. çocukla-
nyla kendilerinı trenin altına atmalannda
bu yutturmaca felsefenin kanlı izleri var-
dır. "Çağ Atlatan Felsefenin RJizJerT baş-
lik.li gelecek yazımızda, bu felsefenin sür-
dürülmesi durumunda ülkemizi nelerin
beklediği sorgulanacak ve felsefe konusu
böylece noktalanacaktır.
(*) Ocrcl, faız. rant, kâr
(**) Sıcak para' Türkıye'dekı yüksek fau
oranlannın çckıcılığıyle bankalar vc öbür özel
finans kurumlan tarafından ülkcyc getınlen kı-
sa vadelı \c Türkiye rayıçlcrıne göre ucuz
vabancı Vavnaklardır
Vergi Denetiminin Özelleştirilmesi
MEHMET F.OZÇELİK Mali Damşman
• • lkemizdeki özelleştirme adı verilen ta-
U
lanın boyutlan, devletin egemenlik
hakkının yetkili organlan eliyle kulla-
nımının kimi "serbest roeslek sahibi-
ne" devredılmesi sonucunu doğuran
ve kamuoyunda "vergi denetiminin
özelleştirilmesi" olarak algılanan yasal düzenleme-
lerle, dünya çapında benzersiz bir içerik kazanmış
bulunmaktadır.
Anayasa kaygılann umursanmadığı Ozaldönemı-
nin ürünlerinden 3568 sayıiı vasa ile atılmıştır ilk
adım. Sözde, muhasebecilik ve mali danışmanlık
mesleğinin yasal güvenceye kavuşturulup, sağlıklı
birdefter- belge, kayıt düzeninin yerleştirilerek ver-
gi gelirierinin arttınlmasını amaçlayan yasa; özde,
"bir avuç Maliye bürokratının çıkarlanna öncelik,
ayncalık tanıyıp, mesleği üç parçaya bölerek (SM,
SMMM, YMM) tümel bir yapı oluşumunu engel-
lemiş, meslek sanlannın dağıtılmasındaki eşitsizli-
ğe (sınavlt-sınavsız) süreklılik kazandırarak devle-
tin denetim yetkisini özel kişilere aktarmış, demok-
ratik nitelikleri öngörülerek seçimle oluşturulan
meslek odalannı (SMMMO, YMMO) ve odalar bir-
liğini (TÜRMOB) Maliye Bakanlığı'na güdümlü
kılmıştır.
3568 sayılı yasa mesleğin konusunu belirlerken
serbest muhasebecllik ve mali müşavirlik (SMM.
SMMM)'inçalışmaalanını, yeminli mali müşavir-
lik (YMM)'den daha geniş tutmuştur. Buna karşın
YMM'ye, SMMM'yetanınmayan "onayyetkisi*'ni
vermiştir. Bu çerçevede, vergi yükümlülerinin ma-
li çizelgesi, vergi bildirimleri muhasebe ılkelerine
yasal düzenlemelere uygunluklan yönünden
YMM'ce onaylanacak; onayın doğruluğundan bu
kişiler "sorumlu
r
'tutulacaklardır. Yasa, çok daha
geniş kapsamlı bir görevi yüriiten SMM'ye, yaptık-
lan işin gerektirdigi sorumluluğu vermeyerek on-
lan "yetldsiz'' kılmayı amaçlamıştır. Çünkü yetki
YMM'ye verilmiştir. Daha sonra bu yetki, yasa ge-
reği çıkanlan yönetmeliklerle onaylanan her vergı-
sel işlem bakımından yükümlülerden önemli tutar-
larda (günümüzde milyarlarla ölçülen) gelir sağ-
lanmasının dayanağını da oluşturmuştur.
Bu bağlamda yasanın, defter-belgelen tutan. ma-
li çızelgeleri, bildirimleri düzenleyen -ış yükünün
neredeyse tamamını sırtlayan- SMMM'nin. dışan-
dan gözlemci konumundaki YMM'ce denetlenme-
si sonucunu doğuracak koşullan oluşturduğu görül-
mektedir. Bu olgu, söz konusu yasayı kotaran Ma-
liye bürokratlannın kamudaki yönetim anlayışları-
na da uygundur ve mesleğin anlaşılmaz gibi görü-
nen bölünmüşlüğünün nedenini de açıklamaktadır.
Gerçekten de Maliye Bakanlığı'nın "vergidenet-
çisi kökenli üst yöneticilerinin geleceklerini güvcn-
cevealmavönündekietkinlikkri" vasanın ıçeriğrne
yansımış ve on yıllık kamu görevinin sonunda "sı-
navsız YMM olnıa hakkını eldeetmişlerdir.
11
Buba-
kanlığın merke/.-taşra üst yönetımi binmlerini özel-
likle hesap uzmanı-Malhe müferrişi kökenli görev-
lilerin doldurduğu, vergivo ilişkin vasal düzenleme-
lerin de bu kadrolardan geçtiği göı önüne alındığın-
da; "sınavsız YMM olabilen bu bürukratlann mes-
leğin kapsamını ve gelir düıey ini belirleme olanağn
nasahip kılındıklan"ortaya çıkmaktadır.
Özetîe, bakanlıkta çalışan bürokratla serbest pi-
yasada çalışan YMM'nin çıkarlan kesişmektedır.
Bu çıkar birliğinin sonuçlannın kamu yararına ola-
cağını kesinkes benimsemek yerine. konuyu bu açı-
dan eleştırmek gerektiğine inanıyoruz.
Yasal serüvende ikinci adım olan ve 213 sayılı ya-
saya sessizce eklenen mük. 227. madde. vergi bil-
dirimlerinin YMM ve SMMM'ye imzalattınlması
zorunluluğunu getirmeye Maliye Bakanlığı'nı yet-
kili kılmış, anılan yasanın 30. maddesıne eklenen
8. bent ise bu zorunluğu yerine getırmeyen. açıkça-
sı YMM ya da SMM'ye "onay iicreti'" ödemeyen
tüm yükümlülerin "vergi kaçakçısı" sayılmalannın
dayanağını oluştunnuştur.
Yayımlanan 1 ve 14 sayılı GenelTebliğ (GT)'ler-
le büyük sermayeli tecimsel kuruluşlannki YMM,
orta, küçük ölçeklilerinki SMM'ce olmak üzere,
vergi büdirimlerinin imzalanması zorunluluğu baş-
latılmış; buna uymayacak yükümlülükler "vergi
matrahlannın re'sen takdiri"nden başka "vergi in-
celemesint alınmakla da korkutuhnuştur."
Ancak SMMM'nin zorunlu imza ışlemıne karşı
Danıştay'ın verdıği "yürütme>i durdurma karar-
lan"ndan sonra YMM'nin bıldinlcn onay yetkisi-
nin uygulanmasına çalışılmış: çıkanlan 18 sayılı
GT ile zorunluluk "sözde istege bağlıhğa" dönüştü-
rülerek karşı çıkan yükümlülerin "öncelikle incele-
necekleri" duyurulmuştur. Ardından çıkanlan 19
sayılı GT ile 213 sayılı yasanın 73, 81, 84. 127 ve
135. maddeleri hiçe saytlarak bakanlık denetçisi
"vergi denctmenlcrinin. YMM'nin gereksindikleri
karfi inceleınelerdeyanhmcı olarak kullanılmaiarr
öngörülmüş. 20 sayılı GT ise YMM'nin vergi de-
netmenleri ile eş ya da daha üst kamu denetimi gö-
revlısı konumlannı pekıştirmiştir.
YMM'ye aktanlan kamusal yetkilerin, verilen
desteğin ardı arkası kesilmek bilmemış, Gelirler
Genel Müdürlüğü yetkilileri YMM'nin, devlet me-
muru vergi denetmenlerinden daha yetkili oldukla-
nna ilişkin "inanılmaz" bir iş daha yaparak "3568
say ılı yasa uyannca tam tasdik kapsamına alınan yü-
kümlülerin vergi denetimlerince incelenmeyecekle-
rini'" bakanlık gelir örgütüne bildirmışlerdir.
Bırakınız bir ülkenin kamu görevlisi olmayı, bir
damlacık anayasa (TC mad. 6: "Hk; kimse kayna-
ğını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kulla-
namaz". demektedir. Bu nedenle dev letin egemen-
lik hakkı gereğince aldığı verginin toplanması, de-
netimi'yetkili organlannda görevli memurlannca
yenne getirilır) ve yurttaşlık bilinci olan hiç kimse-
nin onaylayamayacağı bir yaklaşımla "vergideki
özelleştinnenin içyüzü sergilenmiştir."
Belge düzeninin yerleşmediği, gerçek dışı belge
ticaretinın "işkoJu" düzeyine eriştıği, kamu vergi de-
netim oranının yüzde ıkilerde, vergi denetçisi kad-
rolannın yansının boş bulunduğu, en büyük vergi
denetim grubu vergi denetmenlerinin yetkilerinin
kısıtlandığı, vergi yönetim ve denetimindeki çarpık
yapılanmanın gelir örgütünü işlevsiz kıldığı Türki-
ye'de, vergi inceleme yetkilennin bile yasal daya-
nağı tartışmalı YMM'ye bel bağlamanın, Osman-
lının tükenişini vurgulayan "müstelzim'' yönetimi
ile vergi toplamayı çağrıştıran yönleri vardır.
Ayncayükümlüler. YMM'ye milyarlarödeyerek
kendi kendilerini vergilendirmek mı yoksa vergi
kaçırmagüvenlığıne kavuşmak mı istemektedırler?
Gelirlerini semnaye sahıplerinden elde ederlerken
kamunun çıkarlannı korumaya güçleri yetecck mi-
dir? Bu sorulann yanıtı nesnel temelleri ile verilme-
lidir.
Kaldı ki yetişmelerinin toplumsal tutan oldukça
yüksek vergi denetçilerine. YMM mesleğine "ka-
mudaki yetkflerie" geçerek piyasadan önemH ka-
zançlarsağlamaolanağının saklı tutulmasının. hem
Maliye denetim örgütünü gittikçe güçsüzleştıren
hem de kamusal yetkilerin ileriye yönelik kişisel-
kurumsal çıkarlariçin kullanımmı "akındına" so-
nuçlan olacaktır.
Sonuç: Tüm vergi yükümlülerinin tecimsel çalış-
malannı kavrayarak vergi denetimini sağlayama-
yan Maliye Bakanlığı'nın, bir kesim serbest mes-
lek sahibi aracılığı ile vergi denetimini gerçekleş-
tirmeye kalkışması olmayacak. sonuçsuz bir işe gi-
rişmesi demektir. Çağcıl hıçbır toplumda bunun ör-
neğı yoktur.
Olması gereken bugün SMMM adıyla tanımla-
nan mesleğin geliştirilip yaygınlaştınlarak yasal ge-
reklere uygun muhasebe ve vergi düzeninin egemen
kılınmasıdır. Bu anlamda özel kesimce üstlenilen
denetim, uluslararası düzeyde örneği görülen ve ar-
kalannda "Devlet yetkileri değil nıcsleksel yetkinli-
ğinkaAandırdığısavgınlıklanbulunanbağımsızku-
ruluşlarca gerçekleştirilecektir." Ancak ilgili tüm
kesımlerin vergi yükümlülüklerini yerine getirme-
lenni dayatacak "biricik güç"ün kamu vergi dene-
timi olduğu unutulmamalıdır.
ükem
Pimapen, estetik açıdan
çözümlenmiş fonksiyonel
ayrıntılara sahiptir, artı...
Değişik renkleri ve ahşap
görünümlü profilleri, her türlü
dekorasyon anlayışına
t uygundur, artı...
Pimapen serileri ve profilleri,
değişik iklim koşullarındaki
mimari projelere,
en uygun çözümleri sunar.
PENCERE
EsteiigiyIe cırtı değer
Bu açılardan baktığınızda
Pimapen, evinizin, binanızın
konforuna ve estetiğine
. artı değerdir...
PIIH/IPEN
Mesut Yılmaz'ın Açmazı..
Anlaşamıyorlar..
Kimler?..
Tansu ile Mesut..
Nerede?..
Merkez Bankası'nda..
Ve Hazine'de..
Niçin?..
•
"Niçin"\n yanıtını Türkiye'nin ıcığını cıcığını çıkaran-
lar domuzuna biliyorlar; ama, gerçek nedenler açık-
tan konuşulmuyor. Bugün ülkenin tepesine oturmuş
"mali oligarşi" her şeyi kendi içinde çözmek istiyor;
medya da bu "oligarşi"nin bir uzantısıdır.
"Dışandan destekli azınlık hükümetinin vardiyalı
başbakanlan", yalnız Merkez Bankası ve Hazine'de
değil, para musluklarının başına oturacak olan takı-
mın saptanmasında anlaşamıyorlar; belki bugün,
belki yann, çözüm gerçekleşebilir; paylaşım kavga-
sı noktalanır.
Ama bir şey degişmez...
•
Kavgayeni değil...
Süleyman Demirel'in üikeye iki armağanı var; bi-
risı Turgut Özal, ötekı Tansu ÇillerL Demirel, bu iki-
sinı de ellerinden tuttu, başımıza oturttu...
. Ne var ki Demirel, bu nedenle (Allah gecinden ver-
sin) öteki dünyada sırat köprüsünü geçebilir mi?..
Bilinemez!..
Tansu Çiller 1991'de Demirel-lnönü ikilisınin kur-
dukları hükümette ekonomiden sorumlu Devlet Ba-
kanı olunca, vakit geçirmeden Merkez Bankası Baş-
kanı Rüşdü Saracoğlu'nu yemeye kalktı. Saracoğ-
lu'nu Özal getırmış. Süleyman Bey yerinde tutmuş-
tu; ama, Istanbul Bankası'nı batırdıktan sonra olağa-
nüstü zenginliğe kavuşan Özer Bey, Merkez Banka-
sı'nı eline geçirmenın saymakla bitmez yararlarını bi-
liyordu. Tansu Hanım'la Özer Bey ikılisi, devlette
"ekonomi bürokrasisi"ri\n ne demek olduğunu çok-
tan bellemişler, bu piyasanın ıcığını cıcığını çıkarmış-
lardı.
Allah, yürü ya kulum dedi...
Karı-koca, Sarıyer'den Karadenız'e, Ankara'dan
Amerika'ya malvarlıklarını yaydılar.
Politika yaramıştı.
•
Medya yazıyor: "Yılmaz ile Çiller, 'ekonomi bürok-
rasisi'n/ saptamada anlaşamıyorlar."
Haydi canım sen de!..
Merkez Bankası Başkanlığı, bütün dünyada ken-
dine göre özerkliği olan ve politika dışında ağırlık
oluşturan bir yerdir; ama, Türkiye'de sıyaset kavga-
sının odağında hedef tahtasına neden dönüşüyor?..
Çiller, sıyasete girdığinden ben, Merkez Bankası
Başkanı'nı avucunda tutmaya çalışıyor.
Herkes bu gerçeğı bilmiyor mi?..
Tansu Hanım, "ekonomi bürokrasisi" üzerine Me-
sut Bey'le çekışmesini azımsayarak:
"- Aramızda anlaşmazlık yok" demiş, "ben DYP-
CHP koalisyonunda bir atama için kimi zaman 3-4
ay uğraşırdım..."
Öyleya...
Mesut Bey'in 9 ayı kaldı; dört ay atamalar için Tan-
su Hanım'la uğraşırsa, gerıye beş ayı kalacak, son-
ra da Çiller başbakan olacak...
•
Mesut Yılmaz, bugün evet dediğine yarın hayır dı-
yen, sözüne güvenilmeyen, saati saatine uymayan
bir kişilikle bu koalisyonu nasıl götürecek?.. Çiller'in
yolsuzluk dosyaları Meclıs'e geldiğınde nasıl bir tu-
tum alacak?.. Içinden çıkılmaz ekonomik sorunlan bu
ortakla nasıl çözecek?.. Dokuz ay sonra hükümeti bu
kişiliğe nasıl teslim edecek?..
Merkez Bankası'nı ve Hazine'yi bile Tansu Ha-
nım'ın elinden kurtaramazsa, kendisini nasıl kurta-
racak?.
UGUR
MUMCU
CÎNAYETt
ATİLLA COŞKUN
Fiyatı: 300.000TL
tsteme adresi: Cem Yayınevi
Küçükparmakkapı Ipek Sokak
No: 11 80060 Beyoğlu-lstanbul
SAKIN
ANTİMEDYA
OKUMAYIN!
DİĞER DERGİLERİ
OKUYUN!
OKUYUN DA KIYMETİMİZİ
ANLAYIN.
ANTİMEDYA
Küçük, kaçık, tam bağımsız dergieik.
Erich von Düniken
îmza Günü
4 Nisan 1996, Perşembe. 16:30-17:30
REMZİ KİTABEVİ, RUMELİ CADDESİ 44
Romanlarınız ve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel.: 554 08 04
ıft PIMAPEN bir PIMA$ Nüfus cüzdantmı ve sürücü belgemı
kaybettim. Hükürnsüzdür.
LL'TFL CÜLCÜLOĞLL