Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Şehir Tiyatrolan, Sevim Burak'ın 'Sahibinin Sesi' adlı oyununu sahneliyor
Gerçektiğiıı snıırlarnn zoriaıııak...
DLYGU DURGUN
Şehir Tiyatrolan, edebiyatımızda ken-
dine özgü btr yeri olan. 'öncülsüz ve ar-
dılsız' yazar Sevim Burak'ın sahne met-
ni "Sahibinin Sesi"nı Orhan Alkaya'ntn
yönetmenliğinde sahneliyor.
3 nisanda Harbiye Muhsin Ertuğrul
Sahnesi'nde perdelerini açacak olan
oyunda Mazlum Kiper,Asü İçözü, Doğan
Bavli, Yüdıray Şahinler, Tanju TunceL
Kahraman Acehan, Oktay Sözbir, Ayşe-
gül Işsever ve Ergun Üğlü rol alıyor. Oyu-
nun sahne tasarımı Feyza Zeybek, özel
efektleri Kubilay Tunçer imzasını taşı-
yor.
Orhan Alkaya, Sevim Burak yapıtla-
nnda sıkça işlenen O^manlıdan cumhu-
riyete geçiş sürecinde bireyin trajedisi, o
geçişte yenilen. uyum sağlayamayan in-
sanlar, iktidar ve iktidar karşısında bire-
yin konumlanışı gibi temalann "Sahibi-
nin Sesi"ni sahneye taşıma karannda et-
kili olduğunu söylüyor. Alkaya, "birya-
zar olarak beni beslemts, imkânlanmı ço-
ğaltmış ve dilin ne denli zengin bir araç
olduğunu göstermiş olan Sevim Burak'a
borcumu ancak bu şekildc ödeyebilirim"
diyor.
- Sevim Burak'ı Türk edebiyatında na-
stl bir yere oturtuyorsunuz?
ALKAYA - Öncelikle kendine ait bir
dili olan bir yazar. Bir yanıyla onu hep
Flaman ressam Bosch'a benzetiyorum
Bosch'un da tıpkı Burak gibi öncülü ve
ardılı yoktur. Türk edebiyatında da Se-
vim Burak'ı hazırlayan hiçbir şey yok-
tur. Tek başına duran bir yazardır o.
Türkçe ülkesinde Sevim Burak, kimse
tarafından hazırlanmamış ve kimse tara-
fından izlenmemiş eşsiz bir yapıdır. Bu
konumuyla. benim için çok çekicı bir ya-
zar. Burak'ın edebıyat dünyasındakı ko-
numuna gelince... En fazla körün fili ta-
rif etmesi kadar kavranmış bir yazardır
kanımca. Ancak onun dünyasına girip
oradan bir eleştıri metni çıkarmanın zor-
luğu düşünülürse. eleştirinin henüz Se-
vim Burak' ı kavrayacak donanımı olma-
masıyla açıklanabılir belki bu durum.
- Peki, Burak gibi'zor' bir yazann met-
nini yorumlarken sizin karşınıza çıkan
güçlükler nelerdi?
ALKAYA - Se\ im Burak' \n metni her
şeyden önce vorumlanmaya son derece
açık bir metin. Bu. aslında her iyi tiyat-
ro yapıtının sahip olması gereken bir
özelliktır.
Ancak bir yapıtı değerlı kılan anlam
katmanlannın zengınlığıdir. yüzeyde du-
ran bir yapıt böylc bir zengınlikten yok-
sundur dıye de kestirip atamayız. Anla-
mın kendi ıçcrisinde çoğalma yeteneği.
alt anlamlardan \enı anlam bınmlenne
yönclcbilme yeteneği ıle değer kazana-
bilırbır vapıt.. Elınıze'Ki'bırmetıngeç-
tiğinde yorumlanmava son derece açık
olduğunu görürsünüz; tıpkı Sevim Bu-
• Oyunu
Sevim
Burak'ın
sahnede
görmek
ıstedıği
biçimde,
onun
dünyasıyla
gerçek bir
örtüşme ve
anlama
çabası içinde
sahnelemeye
çalıştığını
belirten
Orhan
Alkaya.
"Sevim
Burak.
gerçekliğin
sınırlannı
yazarak
7orladı,
biz de aynı
çabayı
sahnede
göstermeye
çalışıyoruz"
diyor.
rak, taolduğu gibi. BirSev ım Burak met-
nınde yapılabilecek en kötü şey, yüzey-
de duran öyküyü anlatmaktır Oysa, o
öykü yanı sıra anlatılacak şeylen çıkar-
maktır önemli olan. Bu yapısıyla da son
derece tehlikeli bir yazardır Sevim Bu-
rak. Karşısında her an dıri ve dikkatlı ol-
mazsani7hemen\anlışbiryolasürükle-
yebılır sizı. Bütün çok zekı yazarlar gi-
bi onun metinleri de tuzak metinlerdır.
Eğer dilinı anlamazsanız sızi kolaylıkla
alt edebilır. Ben de işte bütün bu özellık-
lerı >üzünden Sevim Burak'ı sahneme-
leye yöneldim.
- Neden özellikle "Sahibinin Sesi"ni
seçtiniz?
ALKAYA - Öncelikle, seyirci ileoyun
alanı arasındaki mesafeyi koruyan bir
oyun "Sahibinin Sesi". Izleyicı gerçek
hayatın bir yansımasını değil, bir kur-
macanın sahnedeki yorumunu ızlemelı.
Bir kurmacanın içinde gerçek olan hiç-
bır şey yoktur kendisı dışında. Onu gün-
delık gerçekle kanştırmaya başladığınız
andan itibaren çok sanal bir gerçeklik
ortaya çıkarortaya..
- Yorumlamava son derece açık bir ya-
zar di>e nitelediğiniz Se\im Burak'a siz
nasıl bir yorum getirdiniz?
ALKAYA - Sevim Burak. gerçekliğin
sınırlannı yazarak zorladı. biz de aynı
çabayı sahnede göstermeye çalışıyoruz
Çok bilinen bir laf vardır: "En iyi yazar
ölü yazardır" diyc.
Oysa ben Sevim Burak sahnelerken
kendimi ölü bir yazann metni üzerine
çalışıyorgibı hissetmedim. Aksıneohep
yakınımda bir yerlerdeydı. Oyunu, Bu-
rak'ın sahnede görmek ıstediğı biçimde.
onun dünyasıyla gerçek bir örtüşme ve
anlama çabası içinde sahnelemeye çaliş-
tım. Bu çerçevede tiyatronun anlatım
olanaklannı zorlayantekniklcrdckulla-
nıldı. Metnı ele alırken ıse parantez ıçle-
rine çok başvurdum, çünkü metınde ger-
çeklik üç ana katmanda oluşuyordu: Ya-
şam (reel hayat), rüya (karabasan, halü-
sinasyon) \e ölüm. Sevim Burak'ın met-
nınde yürüdüğüm yer bu üç katmanı re-
el hayatın gerçeklik birimlerine göre kur-
gulamak hatasından kaçmak oldu. Bire-
bir gerçeklığe göre kurgulanmış bir rü-
ya değil, rüyanın kendi içinde biryaşan-
tısının olması hali öne çıktı. Çünkü rü-
yanın da kendi fonksiyonlan var. Böyle-
likle düş artık kendi içerisinde birbaşka
gerçeklığe dönüştü.
- Sevim Burak'ı kavramamın zorluk-
lanndan söz ettiniz. Bu zoriuk, o>un sah-
nelenirken se\irciye nasıl yansıyacak?
ALKAVA - Seyircinin Sevim Burak'ı
kavrayamayacağı gibi bir düşünceden
sakınmak gerek kanımca. Çünkü her şe-
yin herkese anlatılabileceği bir yol var.
Yeter ki doğru anlatılsın Tiyatro zor bir
alan. Herkcsın birikimi, geldikleri yerler
arasında farklılıklar var. Bu ekip de Se-
vim Burak'ı yadırgadı. sevdi vebağlan-
dı. Ancak kuşkusuz kalabalık bir kadro-
yu bir arada tutabilmek ıçin Se\ im Bu-
rak metinlerinden çok daha kolay me-
tinlerdebulunabilirdi.Bizımyaptıgımız
bir bakıma daha zor olanı göğüslemek.
Dünyamüziği ve umutlandıncı gelişmeler...
• Afrika etkileri olmasaydı ritm
ve blues, caz ve kilise ilahileri
nerelerde olurdu? Bartok'un,
Debu&sy'nin ya da Copeland'in
çahşmalanndan Asya ve Afrika
etkilerini süzüp çıkarsaydık,
geriye kalan neye benzerdi?
Şamanlardan, Tibetli rahiplerden,
Sufilerden ve diğer tını
ustalanndan yararlanan Philip
Glass olmasaydı bugünün yeni
müzik çalışmalan nasıl bir
gelişme gösterirdi?
MURAT SES
LINZ,-Sononyılınsürekltgündemin-
de olan ve giderek daha geniş bir dinle-
yiciyi kendine bağlayan VVorM Musk
(Dünya Müziği). geçen birkaç yıl içinde
Nevv Age ile yoğun bir etkileşim içine
girdi ve yenı biçemler uzlaşmasındaki
yerini sağlamlaştırdı.
Zamanınakışı içinde dünya, bir türkü-
çülme sürecinde sanki: Yolculuk yapma-
nın, iletişimin ve teknolojinin gelişme-
sine koşut olarak, gezegenimizin üstün-
deki farklı kültürler, çok renkli bir coğ-
rafyanın sanatsal çeşitliliklerinden 'na-
siplerini' alıp durmaktalar... Yerel kültü-
rel niteliklerin ve ayncalıklann korun-
ması çok önemli kuşkusuz, ama hangi
coğrafi konumdan bakılırsa bakılsın, di-
ğer kültürlenn 'riişrünü ispat etmiş oldu-
ğunu' (!) da kabullenmek gerekli. Yeni
evrensel düşüncenin temeltaşlanndan bi-
risi bu...
Dinleyicilerim ve okurlanm bilirler.
Yıllardır savunmasını yaptığım Anado-
lu kültürünün: Afrika. Latin Amerika,
Hint kaynaklı kültürler gibi, dünya sanat
plarformunda hak ettiği yeri alması için
yıllardır süren bir savaşımın içindeyim:
6O'lı yıllann sonlanndan 70*li yıllann
ortalanna değin sürdürdüğüm 'Anadolu
Pöp'; MID1 devrimıni takiben yeni tek-
Yehudi Menuhin Ravi Shankar
Sun Ra
Birbirinden farklı kültürlerin
ileti^ime hazır bir biçimde karşı
karşı\a gclebilmeleri çok önemli! Bu
rür karşılaşmalardan doğabilecek
yeni oluşumlann nitelikieri ise
ortada! Ravi Shankar-Yehudi
Menuhin'in ortak plak çalışmalan,
Brian Jones'taki Fas etkilori
George Harrison'ın sitar, tabia,
tambura uygulamalan, Z^rtinul'un.
Andreas \'ollenweider'in. Brian
Eno'nun. Peter Gabriel'in etnik
vaklaşımlan ve dünya
müzilderinden aldıklan ezgiler, şu
anda aklıına gtlenler... Brian Eno Philipp Class
nolojilenn özümsenmesı sonucu, Avus-
rurya'da ürettığim. 'bilim ve teknolojinin
suurve zanıantanımaz birlikteliğini' vur-
gulamaya çahştığım, üçlemenın ilk ürii-
nü Automaton (algorıtmler temelinde
otomasyon çahşmalannın görmezlikten
gelinen Cezari boyutunun müzık yoluy-
la anlatımı) \ e Tan'la birlikte kotard\ğ\-
mız. üçlemenin ikinci ayağı Binfen (ha-
vacılık tarihınin görmemezlikten geli-
nen boyutunun aynı biçimde anlatımı.
konunun Gevheri, Firnas, Lagari Binfen
ya da Hezarfen boyııtu) bu savaşım sü-
recinde ortaya çıkmış olan ürünler.
Dünya müzığinın genel etkilerine bak-
tığımızda öyle \lginç olgularla karşı kar-
şıya geliyoruz ki... Afrika etkileri olma-
saydı ritm ve blucs, caz vc kilise ilahile-
ri nerelerde olurdu'' Bartok'un, De-
bussy'nın ya da Copeland'in çahşmala-
nndan Asya ve Afrika etkilerini süzüp
çıkarsaydık, genye kalan neye benzerdi?
Şamanlardan, Tibetli rahiplerden. Sufi-
lerden ve diğer tını ustalanndan yararla-
nan Philip Glass olmasaydı bugünün ye-
ni müzik çaltşmalan nasıl bir gelişme
gösterirdi?
5O'lı ve 6O'lı yıllarda Coltrane, Cole-
man ve Sun Ra,Hint, Afrika, Latin Ame-
rika etkilerini müziklerinekatmıştı. Do-
ğu-Batı karşılaşmasının ıvmelendiğı dö-
nemde de ABD'nin Batı kıyısında Hıp-
pi kültürü önyargılardan annmanın sava-
şımını verirken, Rock sanatçıları da 'di-
ğer kültürterden nasiplerini aldılar' ve
türün belkı de en güzel örneklen ortaya
çıkmış oldu. Bir sava göre, Beatles'ın ün-
lü 'Sergeant Pepper's Lonely Hearts'
Club Band' albümü. yapısal açıdan Ra-
vi Shankaretkilcrinden de öte, Beach
Bovs'un (Brian VVilson'ın) tecimsel ol-
mayan. belki de gözardı edilmiş bir al-
bümünden etkilenmiş Bu Beach Boys
albümünün. Beatles'ın albümünde oldu-
ğu gibi. dünya müziği ve psychodelic te-
melinde yapılandığı söylenıyor.
Birbırinden farklı kültürlerin itetişîme
hazır bir biçimde karşı karşıya gelebıl-
meleri çok önemli! Butürkarşılaşmalar-
dan doğabılecek yeni oluşumlann nıte-
lıkleri ise ortada! Ravi Shankar-Yehudi
Menuhin'in ortak plak çalışmalan, Bri-
an Jones'taki Fas etkileri George Harri-
son'ın sıtar. tabla. tambura uygulamala-
n, Zawinul'un. AndreasVbllenweider'in,
Brian Eno'nun.Peter Gabrierin etnik
vaklaşımları ve dünya müziklennden al-
dıklan ezgıler, şu anda aklıma gelenler...
Enigma ve Deep Forestda, değişik kül-
türlerden aldıklan güzellıklerle başarı
kazanmış sanatçı beraberliklennden di-
ğer örnekler...
Bu olgu yalnızca müzikle de sınırlı
kalmıyor. Bu öğelerden başanlı bir bi-
çimde yararlanmanın önkoşullarından
biri. kaynak ülkelerin. uluslann düşünce
biçimleriyle. o coğrafyalara egemen
olan, binlerce yıllık öğretilerle 'haşırne-
şir olmak." Burada. Grateful Dead'den
Mickev Hart'ın yazmış olduğu 'ThePla-
net Drum' (Gezegen Davulu) adlı, ntm-
lerin ve tınıların sağlığa olumlu katkıla-
nnı konu aldığı kıtaba değinmek istiyo-
rum.
Bireylere ritim yoluyla olumlu denge-
lerin ve bakışlann özümsetilmesi, ana
amaçlanndan biri bu çalışmanın... Yöne-
ticilerın sağlıklı kararlar alabilmesine
yönelık, dünya müziği temelinde eğitım
yöntemlen de oldukça yaygın son yıl-
larda.
Örneğin, bu alanda çalışmalar yapan
Arthur HulL General Electric. Apple
Computers, Levi Strauss vb. kuruluşla-
ra hizmet vermekte... Umutlandıncı di-
ğer bir gelişme de. Grammy kapsamııı-
da. Nevv Age'den sonra, dünya müziği-
nin de özel bir ödül dalı olarak dikkate
alınması...
Kimbilir. dünya müziği giderek. Ba-
tı'nın 'yüreğiyle düşünmesini, beyniyle
duyumsamasım' sağlayabilecek. Bu ge-
lişmelerden en çok. bu gezegenin insan-
lan ve doğası yararlanacak. önyargılar
azalacak v e toplumlann ortak bırikimleri
oluşacak...
1 5 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T Î V A L İ
PORTRE / AKIRA KUROSAWA
1910 yılında Tokyo'da doğan ünlü yönetmen Aki-
ra Kurosawa. resım eğıtimı gördü. 192O'l ı yıllann so-
nunda yaşamını ressam olarak kazanmaya çalışan sa-
natçı, bu dönemde popüler dergilen resımledı. 26 > a-
şına geldiğinde Toho film şırketıne yönetmen yar-
dımcısı olarak giren Kurosawa, 1943 yılında ılk fıl-
mi "Sugata Sahshiro"yu gerçekleştirene kadar se-
naryolar > azdı Ilk filminın ardından sırasıyla imza-
sını attığı on filmle.
Japonya'da tanınmış
yönetmenler arasına
girdı. 1951 tanhli ün-
lü "Rashomon" fil-
mıyle Venedık Fılnı
Festivali'nde Altın
Palmiye kazanan Ku-
rosavva, bu ödülden
sonra Batı'da da anılır
oldu. Yönetmenın da-
ha sonraki yıllarda en
iyi yabancı film dalın-
da aldığı Oscar ödülü.
Sıbırya epığı "Dersu
l zala" ıle Moi.kova Film Festı\alı'ndekdzandıâı Bü-
yük Ödül s e 1980'da "Kagemusha" ıle Cannes'da ka-
zandığı Altın Palmiye ıle uluslararası ünü pekişti. Ja-
ponya'nın ve kuşkusuz dünya sinemasının önde ge-
len ustalanndan bın olan Kurosawa, son yıllarda
"Düşler* ve "Ağustosta Rapsodi"gıhi fılmlere ımza
attı. Yönetmenm 1952 tarihli "Yaşamak" filmi. gü-
nün programmda yer alıyor.
Acı Amerika'mn
6
tatsız öyküleri'
CLMHUR CANBAZOGLII
Gizem Treni (Mystery Train) mü-
ziğin ilahlannın merkezi Memp-
his'te. 24 saat içinde yaşanan üç ayrı
öşküden oluşuyor; üç öykü Arcade
otelinde çakışıyor.
M> stery Traın, EKis Presley "nın de
seslendirdiği 50'li yıllann bir hit par-
çasının adr, zaten Elvis'in ruhu filmın
her anmda başrolde.
Filmin yaşayan kahramanlannda
tanıyalım:
İlk öykü Yokohama'dan Uzakta'da
rock'n'roll tutkunu iki Japon'dan bi-
ri Elvıs'e tapıyor diğeri de Carl Per-
kins'e. Geceyi Arcide otelinde geçi-
riyorlar ve radvodan Elvis'in söyledı-
ği BlueMoon'udınliyorlar Ikıncıöy-
künun adı Hajalet. Kocası ölen bir
İtaKan kadın Roma'ya dönerken ge-
cej ı aynı otelde geçiriyor ve o da Blue
Moon'udinliyor.
Üçüncü öykü Uzayda Kaybolan-
lar'da kötü giden bir soygundan çık-
mış üç hırsız var. Onlar da otelde
rock'n'rolunbirnumaralı ilahınırad-
\odan dınliyorlar.
Eski parlak günlerini özleyen ve
Elvis'in hayaliyle yaşayan Memp-
his'te fılozof bir zencınin yönettıği
otelde geçen bu üç öykü, sonuçta bir
şekilde kesişiyor...
Gizem Treni. Jim Jarmush'un dör-
düncü uzun metrajlı Tılmi. Jarmush.
festnalde de izleyeceğımiz Cennet-
ten de Garip ve İçerdekiler'le bir üç-
leme gibi kabul edilebilecek Gizem
Treni'nde. klasik silahlannı konuştu-
ruyor.
Öyle karakterler seçiyor ki bunlan
o kadar ölçülükullanıyorkihepsiba-
ğımsız olarak konuyu alıp tek başla-
nna bitirebilecekleri kadar sağlam çi-
zilmiş. farklıdillerverilmiştipler. Te-
sadüflen. kanşıklığı seven Jarmush,
bu insanlan film boyunca kara miza-
hın öne çıktığı senaryoyla yaşattık-
tan sonra ortak kaderle yüzyüze kal-
dıklan noktaya getiriyor.
Film, Hollyvvood için hayli ağır
öğeler içeriyor, ama özgün sinema di-
lini Amerikalılara kabul ettiren Jar-
mush, ticari kurallar içinde kendi ka-
fasındakileri yapmayı çok iyi başan-
yor. Aynca bu film. Japonlar'm bir
Amerikan yapımına ılk kez para ya-
tırdıklan çalısma olarak tanhe geçmiş
durumda.
Gizem Treni. Jarmush'un filmin
içıneki üç öyküyü son derece iyi ma-
tematiksel hesaplarla ördüğü, vasatı
aşan bir çalışma. Roby Muller'in
renkleri vefotoğrafı, YoukiKudohve
MasatashiNagaseadlanndaki iki Ja-
pon oyuncunun dört dörtlük oyunu
\e John Luri'nin 30'lann soul-blues
formuyla bestelediği müzığiyle Gi-
zem Treni *Acı Amerika"yı başany-
la tattınyor seyirciye.
'Nisa Serezli
Tiyatroda Yılm "
Kadını' ödülleri
açıklandı
Kiiltür Servisi- 1995-1996 sezonu 'Nısa Serezlı Ti-
yatroda Yılın Kadını' ödüllen açıklandı KamiSuveren,
Hami Çağdaş, Yaşar İlksavaş, Amil Kunt, Can Şengler,
Osman Şengezer v e Tolga .\şkıner'den oluşan seçıcı ku-
rul; bu yıl 30 yıla yakın. 50'yi aşkın çe\ ınleri, yurdun
dört kentınde bırden oynayan bu sezondaki çevırileri
ıçin Hale kuntaya. uzun yıllar sürekli yazdığı tiyatro
yazılan, Tiyatro Tiyatro dergısıne ve Uluslararası fstan-
bul Tiyatro Festivali'ne
yaptığı büyük katkılar-
dan dolayı Dikmen Gü-
riin Uçarer'e ve Tiyatro
lstanbul'da sahnelen-
mekte olan "Çetinceviz"
adlı oyundakı üstün oyun
gücüyle de Nevra Serez-
li'ye verildı.
1992 yılında yitirdiğı-
miz büyük tiyatro ustası
Nisa Serezlı'nın adını
yaşatmak amacıyla. eşı
Tolga Aşkıner tarafından
kurulan 'Nisa Serezli Ti-
yatroda Yılın Kadını'
ödülleri her yıl nisan
ayında dağıtılıyor.
Ödüller, ya2ar, çevir-
men, düşünür. inceleme-
ci, rejisör, oyuncu, de-
kor. kostüm, ışık, afiş, müzik vs. gibi dallarda tiyatro
sanatma katkıda bulunan kadın sanatçılara veriliyor.
Bu ödülleri 1992-1993 sezonunda Bedia Muvahhit,
Yıldız Kenter, 1993-1994 sezonunda Prof.Dr. Se\da
Şener, Tomris Oğuzalp, 1994-1995 sezonunda da Gen-
cay Gürün,Göksel Kortay ve TülinOral almtşlardı
Ödüller, 22 nisan pazartesi günü saat 18.00'de TO-
BAV lokalinde düzenlenecck birtörenle sahiplerine ve-
rilecek.
Dikmen Gürün Lçarer
Düşlerin ressamı
Bastuji öldü
Kültiir Servisi - Yas.amını
1947 yılından beri
Paris'te sürdüren ressam
Kemal Bastuji, 30 mart
cumartesı günü Paris'te
öldü. 1923 yılında
Malatya'da doğan sanatçı.
Ankara Dıl-Tanh ve
Coğrafya Fakültesi'nde
klasik filoloji okudu.
1947 yılında gıttiğı
Paris'te önce estetik
öğrenimi görcn sanatçı.
arduidan tablo
restoratörlüğüyaptı. Ilk
kişisel sergisıni 1972
yılında Henri Benezıt
Galerisı'nde açan sanatçı,
daha sonra Sagittaire.
Monique Bonıer, Haute-
Savoie, Alpes-Maritımes,
La Hune. Dauphine,
Ajaccio galerilerinde
sergiler açtı. Türkıye'de
eserlennı, 1986 yılında
Ankara'da. 1989 yılında
tstanbul'da Galeri Nev 'de
ızleyicilere sundu. Kemal
Bastuji. Lionel Ra>*ın
"Aveuglant Aveugİe" adlı
şiir kitabı için renkli
grav ür vç kabartma
baskılar. Jean-Ciaude
Renard'ın
u
Ditsd'un
LKre de L'Amour
1
" adlı
kitabı için renkli
gravürler. yine Lıonal
Ray' in "Traversee des
Ombres" şiirleri için
desenler de
gerçekleştirdi. Aynca,
metnini Lionel Ray'in
yazdığı -Kaligrafık/
Erotik" adlı özgün baskı
dosyası Türkiye'de Galeri
Nev tarafından 1986
yılında vavımlandı
•'Kemal Bastuji'nin resmi
bir çocuğun tanyerinde
karşıcı çıktığı şey lerdir
aynen, gizlerini
yitirmeden bizi ziyaretçi
gelen düşlercesine, bakın
diyor bize, bakın ama
dokunmayın nefsime.
nefesime. Bu kaçak gibi
görünen çerden
köledenlikten, bu saydam
gel-girler içinde, bu resim
bir aeunun \e bir acının ^
hem unutuluşudur, hem
yeniden doguşu." Fransız
eleştırmen Jean Baptiste
Para, Kemal Bastuji'nin
resımlerini bu sözlerle
değerlendinyor. Hıçbır
akıma bağlanmayan. daha
çok şairlere yakınlık
duyan ve resım
yeteneğinı kendi
çalışmalan ve müzc
kültürüyle gclıştıren
sanatçı ıse şu sözlerle
açıklıyor sanatının
gelışimını. "1959'dan
1972'ye kadar kendi
kendime çi/dim. Şiir
olarak sürrealistleri
severdim. Onlara
eğilimim vardı. Avrupa'da
edindiğim sürrealist
bakışıyia yaşadığım
çocukluk anılan.
gördüğüm manzaralar,
Anadolu manzaralan,
Bingöl v s. su v üzüne
çıkryordu. Siirrealistlerin
espri \ezihniyet
bakımından etkisi oldu."
Bastuji'nin cenazesi
Fransa'da toprağa
verilecek
K Ü L T Ü R t Ç İ Z 1 K
K A M İ L M A S A R A C 1